30 Ağustos 2015 Pazar

Maydanoz Time : Kitap - Dünya Ağrısı Ayfer Tunç

Herkese güzel bir pazar gününden merhabalar efenim !

Öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun !

Daha sonra da gelelim bugünün kitap postuna.2 haftadır bu kitabı bitirmeye çalışıyorum,açıkçası biraz zorla bitirdim de diyebilirim.Malum Türk edebiyatı biraz ağır bi edebiyat öyle akıcı hoppidi kitapları bitirmeye benzemiyor elbette.Ayfer Tunç'un bu okuduğum ilk kitabı.Bi kadın yazar okuyordan çok bi erkek yazar hatta bi Rus klasiği okur gibirdim.Kenarda köşede kalmış insanların psikolojisi ve yaşamını anlatan sağlam bi edebiyata sahip bir kitap.İlk defa bi kadın yazarın naiflikten bu kadar uzak yazdığını söyleyebilirim.Yinede ağır bi natüralizm yoktu (küfürler ağır sapkınlıklar,iğrençlikler falan ).


29 Ağustos 2015 Cumartesi

Maydanoz Time : İkon - Audrey Hepburn

Herkese güzel bi hafta sonu dileyerek İkon postlarının ilkini yapmak istiyorum yüksek müsadenizle efenim !

Benim feminist kişiliğimi artık anladınız diye tahmin ediyorum.Başroldeki kadının olduğu her şeye bayılıyorum resmen.Öyle erkek düşmanı falan değilim ama kitap,yazar,film dendi mi başrolde hep kadın olsun istiyorum çünkü bunlar da kendimi bulmak istiyorum ben.

Bundan sonra Sinema İkonlarını bir postta inceleyeceğiz.Her hafta yapacağıma söz veremem (bu arada okulum 28 Eylül'de açılıyormuş.) ama elimden geleni yapıp bu serinin devamını getirmeye çalışacağıma söz verebilirim.

Her hafta kendime bi sinema kadın ikonu seçip onun 5 filmi izleyip hayatını,karakterini ve benim gözlemlerimi inceleyeceğiz.Umarım bu postlar sizin de hoşunuza gider.

İlk haftaya ve ilk posta sinemanın bir zamanlar kraliçesi olmuş narif ve zarif bi kadın olan Audrey Hepburn ile başlıyorum.


Hayatı : Belçika'nın Ixelles, Brüksel Bölgesi kentinde doğdu.Annesi Hollandalı bir barones, babası zengin bir İngiliz bankacıydı. Anne ve babası, Audrey henüz bir yaşındayken boşandı ve Audrey annesinin yanında kaldığından babasını bir daha göremedi. 10 yaşındayken annesi başka bir adamla evlendi ve Hepburn yeni babası ile birlikte Nazi işgali altındaki Hollanda'ya göç etmek zorunda kaldı. Burada oldukça zor bir çocukluk geçiren Hepburn'un sinemaya büyük ilgisi vardı ve oyuncu olmanın düşlerini kuruyordu. 

Savaşın bitmesinden sonra Londra'ya gidip bir bale okuluna yazıldı ve bir süre sonra modellik yapmaya başladı.

Oyuncu olabilmek için İngiltere'ye giden Hepburn, ilk filmi "Young Wives Tale"da (1951) rol aldığında 22 yaşındaydı. Bu ilk filminde güzelliği ve zerafeti ile izleyen herkesin dikkatini çeken Hepburn hızlı bir yükselişe geçti.


Audrey Hepburn bu başarılı oyunculuk kariyerinin yanında birçok yıldız oyuncu gibi özel hayatıyla da sürekli gündemde kaldı. Gerek William Holden ile yaşadığı fırtınalı aşk gerek Mel Ferrer ile yaptığı sorunlu evlilik tüm dünya tarafından yakından takip edildi. 

Hepburn'un Mel Ferrer'den Sean adında ve Dr. Andrea Dotti'den Luca adında iki çocuğu var.

Audrey Hepburn 1990'da oyunculuğu askıya aldı ve yalnızca çok özel projelerde yer aldı. Audrey Hepburn 20 Ocak 1993'te İsviçre'de bağırsak kanserinden öldüğünde 63 yaşındaydı. 
Hepburn'un mezarı şu an İsviçre'de bulunuyor.

İzlediğim 5 Filmi : 

Breakfast At Tiffanys : Audrey'in burda ki  saç modelini ve rengini beğenen var mı cidden ? Sarı balyajlar ve önündeki o küçük saççıklar bi ikona yakışıyor mu hiç bilemedim doğrusu.Ama bu filminde tam bi ikon olduğunu duymuştum oysa ! 

Audrey'in mini bi gitarla şarkı söylediği sahnede gerçek sesi mi kullanılmış,bileniniz var mı ? Eğer öyleyse duru güzelliği kadar duru bi seside var demektir !

Audrey bu filmde çok gıcık ve şımarık bi kadını oynamış ben cidden oynadığı karakteri hiç sevemedim tamam havai kadın tiplemelerini hep severim ama Audrey gibi bi kadına bence hiç yakışmamış.

Kendisine bu filmde eşlik eden George Peppard'a bayıldım diyebilirim.Sarışın ve mavi gözlü olmasının dışında Audrey ile kimya uyumu varmış gibi geldi bana.Adam Barbie'nin Ken'i ne benzemiyor mu sizce de :)

Tamam bakımlı,süslü ve moda ve mücevher aşığı birini oynuyor ama o kulak tıkaçları ne onlarla cidden nasıl uyuyor biraz gerçekçilik !

Böyle naif bi kadının her defasında koltuğa kollarını yayarak oturması çok tatlı :)

Yıl 1961 o zamanda da ve  günümüzde de siyah altın zincirli Chanel çantalar ve renkli kaşe kabanlar moda !

Neden sürekli güneş gözlüğü takıyor kapalı ortamda bile ?

Son not olarak film renkli !







Roman Holiday : Türkçe çevirisiyle Roma Tatili olan bu film romantik-komedi tadında.Daha önceden izlediğim bi film ayrıca blogta Film kategorisinde de ayrıntılı bir post var.Film siyah-beyaz.





Sabrina : Film 1954 yapımı.Film siyah-beyaz.Bu filmdek saç şekli ve rengi,yapısı daha hoş değil mi ayrıca Audrey'e daha çok yakışıyor.

Bu filmde Audrey ' e Humphrey Bogart eşlik ediyor.Yan rolde olduğunu düşünürken asıl kişi olup çıkıyor ben açıkçası biraz yaşlı kaçtığını düşünüyorum Audrey'e o yüzden yanına pek yakıştıramadım.Wlliam Holden David rolü ile başrolde gibi dursa da en başlarda esas oğlan olmadığını sonradan anlıyoruz.

Audrey bu filmde de aynı ses tonuyla şarkı söylüyor sanırım gerçek sesi kullanılıyor.Ama hala bundan emin değilim :)





Funny Face : Film 1957 yapımı.Film renkli.Filmde müzikal sahnelerde yer alıyor.Tabi ki de bu filmde de Audrey şarkı söylüyor :)

Audrey'e bu filmde Fred Astaire eşlik ediyor.Tabi ki de ben hiç yakıştıramadım Audrey'in yanına cidden başka jön mü kalmadı bu tipi koymuşlar güzelim kadının yanına !

Paris'te ki sahneler çok güzel ve eğlenceli.Audrey'i ilk defa dans ederken görüyorum bu filmde.Zarif vücuduyla dans etmek ona bence çok yakışıyor.Bir çok filminde olduğu gibi burda da Audrey simsiyah giydirilmiş bu tarz ona bence hep çok yakışmış.




How To Steal A Million : Film 1966 yapımı . Film renkli.Audrey'in bu filmde saç şeklini hiç beğenmedi açıkçası ayrıca sanırım kaş makyajı var saç rengine göre 1-2 ton açık duruyor.

Audrey 'e bu filminde Peter O'toole eşlik ediyor.Ben onları açıkçası çok yakıştırdım diğer filmlere göre daha iyi bi partner diyebiliriz.









28 Ağustos 2015 Cuma

Maydanoz Time : Film - Khoobsurat

Herkese günün filminden tekrar merhabalar efenim !

Hint dizileri beni sarmadı diye Hint filmleri de sarmayacak değil ya ! Hintliler diziler de çok tutuklar ama filmlerde baya bi ilerleme var diyebilirim.Daha Batı haldeler demek daha doğru olur aslında.Romantik-Komedi tadında ki filmlerini de izle izle doyamıyor insan.Bu film de onlardan biri.Ünlü bi fizyoterapi uzmanı bi prensin evine konuk olursa ve prens bu çatlak doktora aşık olursa ne olur ha bu arada prensimiz maalesef nişanlı !


Maydanoz Time : Müzik - Selena Gomez Good For You

Nabersiniz bakalım millet ?!

Evet bugün böyle açmak istedim günün ilk postunu bi değişiklik olsun dedim :D Bugün cuma ve elbette ilk posta geleneksel cumanın geleneksel müzik postu var.Son klibi ve şarkısıyla Selena Gomez Good For You var ben bu tarzı Selena'ya yakıştırmaya başladım açıkçası hep hoppidi hoppidi gitmiyordu biraz da böyle ağırdan almak lazım sakin bi cuma isteyenlere iyi seyirler ...


27 Ağustos 2015 Perşembe

Maydanoz Time : Film - Frida

Herkese günün 2.postu olan film postundan tekrardan merhabalar efenim !

Frida tabi ki de Frida Kahlo'nun hayatını anlatan bi yapıt diyerek başlayabilirim.Frida'nın filmin bana yansıttıkları kadarıyla söyleyebilirim ki ilginç ve bi o kadar da acıklı bi yaşam öyküsü var.Hastalığımı kadının karakterini oluşturmuş yoksa yaşam şartları kadının karakterine mi uyum sağlamış bunu tam olarak bilemiyorum.Ama çok farklı yapıda bi kadın diyebilirim.Her bi resminde kendi hayatından bi parça var.Geriye bıraktığı resimler aslında hayatının örgüsü,onun acıları,mutluluğu,gözyaşı ... Frida'yı hep bi yerlerde görüyorum ama kimdir nasıl bi yaşamı vardır bu filmi izleyerek merakımı gidermiş oldum diyebilirim.


Maydanoz Time : Film - Wicker Park

Herkese yepyeni bir günden merhabalar efenim !

Bugün film postunda kurgusu aslında çok basit bi film olan ama çekimleri ve senaryo sıralaması ile seyircinin aklını bulandırıp iyi bi film gibi göstermeye çalışan bir romantik-drama türünden bi film var.Öbür kıza yazık değil mi lan niye kızın aşkını çalıyorsunuz o kızın hakkıydı ilk o gördü adamı püü size deyip spolilerimi basar kaçarım :D



26 Ağustos 2015 Çarşamba

Maydanoz Time : Gezi - Blogta Olmayan Geçmiş Geziler

Herkese merhabalar efenim !

Ben postlarından daha sonra Geziler diye ayrı bi kategoriye ayırdığım gezi postlarına artık ayrı bi önem veriyorum.Gezi bloglarını gezdikçe öyle bi içim gidiyor ki anlatamam.Ben de çocukluğumdan bu yana bi çok yeri gezdim ama o zamanlar bu akla sahip olmadığım için maalesef pek fazla ayrıntı pek fazla fotoğraf kalmamış.

Bilgisayarda eski fotoğraflardan derleyebildiğim kadarıyla şöyle bi postta geçmişte yaptığım tatil postlarından bi nostalji yapmak istedim.Umarım siz de beğenirsiniz :)



Muğla Marmaris Kampı : 

Biz Gölcük depreminden sonra Marmaris Kampında yaşadık bi süre.Benim çocukluğum orada geçti diyebilirim.Kardeşimde orada doğdu ayrıca.Her yaz olmasa da bi çok yaz tatilimiz burada geçti diyebilirim.Hatta gelecek yazda burada olabiliriz daha belli değil tabi ki.

Havuzu,denizi,yeşillikleri,barı ve diskosu ile tam bi tatil cenneti diyebilirim.Marmaris'te olması da cabası elbette.



Bu fotoğrafta sene 2000 falan herhalde.Daha 15 yaşında falanım okuldan en yakın arkadaşım Eda ile çekilmiş bi foto.Havuza boneli girildiği için oldukça temiz ve nezih bi havuz.


Bu daha 2 yıl önceki tatilimizden ben burda üniversite sınavlarına hazırlanıyorum hala ufak ufak 12 sınıf içinde matematik alıştırmaları yapıyorum.Geçmiş zamanlarda olmayan o zaman da daha yeni açılmış olan kafetarya bölümünde bol bol tatlı yiyoruz.Makarondan pudingine kadar hem dışarı göre daha ucuz hem de daha kaliteli diyebilirim,tabi tatilde kilo almak kaçınılmaz oluyordu durum böyle olunca.


Kardeşimle diskodayız burada.Diskosu kampın içinde olduğu için ailem kardeşimle yalnız gitmemize izin veriyordu.Alkolsüz kokteyllerimizi alıp dıp tıs kopuyorduk :)


Akşam yemeğinden sonra mideye bi ağırlık çöküyor tabi ki kendimizi atacak yer arıyorduk.Barın kenarında ki armut ve puf koltuklarda akşamı bekliyoruz,ailecek sohbet muhabbet falan...


Normalde yemekler self servis ayarında ama eğer şarkılı türkülü arkadaşlarınızla ya da ailenizle eğlenceli bi gece geçirmek istiyorsanız Alakart'ta rezarvasyon yaptırıyorsunuz ve belli bi menüyle size özel bi gece geçirmiş oluyorsunuz.



Sahil boyunca uzanan hamaklar,koltuklar,sallanan koltuklar,salıncakları bulmak ve denize bakarak burada huzurlu bi vakit geçirmek ...


Her akşam bar kısmında canlı müzik oluyor.



Orda da hep böyle elimde kitabım bu modda geziniyorum :D


Muğla Dalyan Tatili : 

Marmaris Kampında tatil yaparken ayarlayıp gittiğimiz tekne turlarından bi tanesi.Hayatımda yaptığım en güzel ve en iyi tekne turu diyebilirim.Yıl 2007.Dalyan'ı,sazlıkları,orada yerleşimi olan minik köylerini,Kral Kaya mezarlıklarını ve elbette koylarını gezdik.Bonus olarakta çamur bonyası yaptık :)



Antalya Kemer Tatili : 

Kemer tatilimizden sadece 2 tane fotoğraf bulabildiğime o kadar üzüldüm ki.Kemer resmen film seti gibi bir yerdi.Amerika'dan hallice diyebilirim bile ! Yaşamak için değil elbette ama gezmek için çok ideal ve güzel bi yer diyebilirim.(Yaşamak için çok pahalı.)



Mersin Fenerbahçe Meydanı : 

Hayatımın 5 yılını ben Mersin'de geçirdim.Lise arkadaşlarım hep Mersin'de kaldı şimdi biz İzmir'e taşınınca.Mersin'de maalesef hiç gezi postu neredeyse yok o zamanlar fotoğraf çekme özürlüsüymüşüm resmen.

Mersin'de Forum'dan sonra gezilmedi görülmesi gereken yerlerden biri de Mersin sahilidir.Mersin sahilinde en sevdiğim yerlerden biri de tabi ki Fenerbahçe Meydanı.(Her takımın ayrı bi meydanı var elbette.)



Antalya Kaş Tatili : 

Antalya Kaş tatilimizden de çok fazla fotoğraf kalmamış maalesef.Kalan fotoğraflarda bikini-mayalu özel fotoğraflar olduğu içi buraya koyamadım haliylen.Açık mavinin ve derin koyu mavinin buluştuğu Türkiye'de tek yer burası diyebilirim.Resimden çok fzla görünmüyor olabilir ama o kadar güzel bi renk geçişi var ki anlatamam,umarım buraları yeniden gezme fırsatım olur.




Mersin Kız Kalesi : 

Mersin'de görülmesi gereken yerlerden biri de burası elbette.Limonluyu geçince merkezden neredeyse 1-2 saat uzaklıkta bi yer.Denize girilmek için ideal bi yer diyebilirim.Kız kalesinin içine  girmeyi çalıştım ama o kayalardan bikiniyle tırmanmak hiç kolay bir şey değil maalesef o yüzden çok fazla göremedim.




Antalya Karpuz Kaldıran Kampı : 

Antalya gittiğimiz kamplardan biri de burası.Kamp merkezde bulunuyor.Manavgat'ın kollarından biri de buraya dökülüyor.








Antalya Alanya Meryan Hotels : 

Gittiğim kalite ve hizmet açısından en iyi otel diyebilirim açıkçası Meryan için.Eh kalitesi dolasıyla da biraz tuzlu bi yer.Daha çok İtalyan,Alman,Hollandalı ağırlıklı misafirleri ağırlayan bi yer.Ruslar pek yok zaten rusları kimse sevmiyor :D O yüzden daha nezih bi ortam görmek mümkün burada.Animasyon açısından ortalam bi yer eğlence biraz ortalama hatta vasay diyebilirim.Gerçi şu zaman ki halini bilemem benim bahsettiğim 4-5 yıl öncesi elbette.








Antalya Alanya İncekum West Hotels : 

Gittiğimiz ilk otel diyebilirim.Burada yapabildiğimiz bütün su sporlarını yapmıştık herhalde.Burayla ilgili hatırladığım ve kalan tek fotoğrafta bu zaten diyebilirim.Kalite ve hizmet açısından Meryan'dan kötü Justiano'dan iyi diyebilirim.



Didim Apollon Tapınağı : 

Dayımlar Aydın Söke'ye taşındığıdnan beri her yaz tatilimizde gittiğimiz,gördüğümüz yerlerden biri Didim diyebilirim.Ayrıca Didim'de ki tarihi Apollon Tapınağını da gezidk ama içine girmedik çünkü cidden çok gereksiz geldi ayrıca şu an hatırlayamıyorum fiyatını ama çok kişiyle gidince girişi çok pahalı olan bi yerdi.Şirince'nin biraz daha cansız kansız hali diyebilirim aslında burası için.





Aydın Kuşadası :

Kuşadasın'da piknik yaptık,denize girdik,alışveriş yaptık,kaleyi gezdik say say bitmez valla he hatırlamışken bir de hayvanat bahçesini gezdik.Tatil yapmak için ailecek gidilebilecek ideal beldelerimizden biri diyebilirim.












Antalya Alanya Justiniano Hotels 2 : 

Justiniano'ya ilk gittiğimiz zaman.Neredeyse 4 yıl önce falan.O zamandan bu zamana değişen çok fazla bi şey olmasa da bence 4 yıl önce yemek kalitesi daha iyiydi.














Samsun Bandırma Gemisi : 

Hayatımın 4 yılı Samsun'da geçti.Samsun'dan kalan pek bi hatıram yok yine maalesef.En güzel anılarımdan biri Bandırma gemisini gezmekti herhalde.


Kitap - Bir Kutup Ayısının Anıları Yoko Tawada

 Herkese merhabalar efenim, Yoko Tawada'dan daha önce Tokyo'nun Son Çocukları diye distopik bir hikaye okumuş ve bunu sizinle paylaş...