4 Temmuz 2014 Cuma

Maydanoz Time:Film-The Hangover

Herkese tekrardan merhabalar efenim...Hiç lafı dolandırmadan direk konuya giriyorum günün filmi The Hangover ve komedi filmi evet film listeme en son olarak eklenmiş sevgili arkadaşım Bilge'nin tavsiyesi ile izlediğim arsız,hınzır ve çokta komik olan 2009 yapımı bir film sanırım 3 seriden oluşuyor bende daha yeni izledim kendime inanamıyorum kafamı kaç yıldır derslere kitaplara gömdüğüm için (kendi yazdığım) gerçekten dış dünyayla bağlantımı koparmışım arkadaşlarım böyle söylediğinde yapmayın sadece okulda yapıyorum bunları diyordum ama yazın bile film izlemek yerine deniz,kum,güneş,dondurma diye baya şeyler kaçırmışım o yüzden bu bloğu açtığım ve böyle bir film listesi yaptığım için gerçekten çok mutluyum.Eğlenmek için oldukça iyi bir seçenek fakat ailecek izlenecek bir film değil onun için uyarmalıyım millet yalnızken ya da arkadaşlarınızla izleyin! Filmi izlerken aldığım notlara gelirsek...
Daha çok film repliklerini not almışım...

-Bebeği çiviledin Alan!?
-Gözlüğe bir şey oldu mu?

-Bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam,bu çok canımı yakıyor.Büyükbabamın çok üzülmüştüm.
-Başın sağolsun,nasıl öldü ki?
-2.dünya savaşında.
-Çarpışmada mı öldü?
-Hayır,Vermont'ta kayak yapıyormuş.Sadece 2.dünya savaşına denk geldi.

Son olarak film sonunda ki fotolar yakıyordu resmen kıs kıs :) Ayıca Bradley Cooper tatlılığı demeye gerek var mı bilmiyorum siz anladınız onu :)

Konusu: Bekârlığa veda partisi için Las Vegas'a giden ve kaldıkları otelde geçirdikleri gecenin ardından hiçbir şey hatırlamayan dört arkadaşın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Film yapımcılarının başından geçen olaylardan esinlenerek oluşturulan film, ABD'de, 5 Haziran 2009'da vizyona girdi. 467.416.722 dolarlık hasıla elde eden Felekten Bir Gece, Altın Küre'de, müzikal veya komedi dalında en iyi film ödülü dahil birçok ödül kazandı.





Maydanoz Time:Müzik-Sia Chandelier

Herkese musmutlu bir cumadan merhabalar efenim!Genel de cumaları mutlu olmamın sebebi yarının hafta son olması ve hafta sonunun da eşittir gezme olmasından dolayı ama Ramazan ayında olduğumuz için gezmelere kısa bir ara verildi o yüzden bu cuma daha çok evden çıkamama ve haliylen depresyona girme şarkısı olarak bu yazın bence en çok dinlenilecek ve Top10'lar da da uzun süre 1 numara da göreceğimize inandığım Sia-Chandelier'i ağırlayacağız bloğumun bu haftada ki Müzik postu bölümünde.(Ne uzun bir cümle oldu be sonunu nasıl bağlayacağımı şaşırdım vallahi.) Sia'yı zaten çok severim ama neden kliplerinde kendisini göremediğimizi hep çok merak etmişimdir sadece sesiyle önde olmayı istiyor olabilir elbet ya da özgüven problemi olabilir ama bence o kadar da çirkin bir kadın değil bence hatta dudakları ve gözleri bence gerçekten hoşta sayılır.Tabi kendisi bilir elbette ekran fobisi bile olabilir,bilemiyorum.Sia Avustralya doğumluymuş ama kadının sesinde sanki bir fransız gırtlağı ve aksanı varmış gibi bilmiyorum ses renginden de olabilir belki bi süre Fransa'da falanda yaşamıştır oradan oradan derken aksanı karışık olabilir bunu da bilemiyorum ama harika şarkılara ve bir sese sahip olduğu kesin.
Klipte küçük çok güzel bir kız artık Sia'nın simgesi olan sarı bir perukla üzerinde ten rengi bir tulumla modern dans yapıyor.Ki bu şarkı da nasıl dans edilir sorusunun cevabını da veriyor sanırım bizlere.Ayrıca bence küçük bir kızın bu şekilde dans etmesi ve sanki dans ederken çıplakmış hissi verilmesinin altında daha net olarak algılayamadığım gizli bir mesaj varmış gibi geliyor.Üllü güllüyle bir alakası olduğunu zannetmiyorum bana daha çok masumiyeti ve masumiyetin bu dünyaya karşı duyduğu öfkeyi dansla dile getiriyor gibi geldi ama dediğim gibi tam emin değilim bu konuda tartışmaya açık...

3 Temmuz 2014 Perşembe

Maydanoz Time:Film-Benim Dünyam

Herkese tekrardan merhabalar efenim..Günün filmi Black filminden uyarlanan Benim Dünyam adlı Türk filmi..Filmlere çalıntıymış bilmem neymiş deyip durmayın uluslararası filmlerde ya da dizilerde senaryo uygulaması denen bir şey var adamlar bastırıyor parayı kültürüne göre oyuncusuna göre yapıyor bence başarılı yapımlar çokta güzel oluyor..Görüyorsunuz ki onların ki kadar yetenekli oyuncu bizde de var bizim de imkanlarımız böyle filmler yapmaya el veriyor ha orijinal senaryo bir de çok güzel ve başarılı oldu mu zaten ödüllerden ödüllere gidiyor ona diyecek lafım yok.Black filmi geçen sene okulda izlemiştik ve ben hüngür sümük herkesin içinde açık açık ağlamıştım vallahi hiçte gocunmam napayım yani içime mi akıtayım gözyaşımı peh peh...Neyse gelelim benim notlarıma...

Berean Saat bir repliğinde ''ben bu karanlıkta 40 yıl yaşadım'' diyor Beren Saat Allah aşkına hiç 40 yaşında ki bir kadına benziyor mu ?

Çok beğendiğim 1 tanecik replik:
-Hayat dondurma gibidir,erimeden tadını çıkartmak lazım.

Son olarak Beren Saat'in oyunculuğu filmde şöyle idi böyle idi gibi olağanüstü bir şey yapmışlar gibi övgüler duydum okey oyunculuğu çok güzel bunu dizilerde de görüyoruz ama bence filmde asıl oyunculuğu dikkat çeken kızın küçüklüğünü oynayan ufak oyuncu o yaşta o oyunculuk bence o harikaydı...

Senaryo bire bir uygulanmış o yüzden Black filmini izlediyseniz izlemenizi pek tavsiye etmem aslına bakarsınız ben de izledim ama yinede 2 filmde de ağladım sanırım konu bana çok dokundu ...

Konusu:Ela, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybeder. Bundan sonra çevresiyle tamamen uyumsuz biri olarak yetişir. Bu durum genç kızı iyileştirmek için hayatını adayan Mahir Hoca ile tanışana dek devam eder...Yapımı TMC film tarafından yürütülen ve başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat'in bulunduğu film, Hint yapımı bol ödüllü Black (2005) filminden uyarlanıyor. Beren Saat'in doğuştan kör, sağır ve dilsiz başkarakteri canlandırdığı, Uğur Yücel'i ise genç kızın hayatına girip ona engellerinden sıyrılıp yaşamayı tanıtan öğretmen rolünde izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.









2 Temmuz 2014 Çarşamba

Maydanoz Time:Film-Akıl Oyunları

Herkese tekrardan merhabalar..Evet geldik günün film postuna..Russell Crowe İstanbul'a geliyor film çekiyor bilmem ne yapıyor diye bir sürü haber görmüştüm tee aylar aylar önce kim la bu Russell Crowe hangi filmde oynamış diyede bi açıp bakmadıydım evet nihayet tanışmış olduk.(Biliyorum çok cahilsin diyeniniz var ama daha 19 cuk yaşındayım acıyın bana sınavlarla boğuştum bu yaşıma kadar ) ve cidden çok çok iyi bir oyuncu ayrıca çokta yakışıklı tamam yakışıklı değil tatlı :) Gelelim filme evet siz anladınız A Beautıful Mınd yani Akıl oyunları ki cidden akıl oyunları...Film psikolojik olmasıyla bir psikolog aday adayı olarak tam bana hitap ediyordu diyebilirim ayrıca bir sürüde ödül almış bir film.Kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden biri diyemem ama genel kültür olsun ben gibi kim la bu Russell Crowe dememeniz için izleyebilirsiniz.Aldığım notlara gelirsek...

Pencereden görünen üçgen çimenliğe trigonometri yapması resmen kendimi gördüm sınav zamanı bende böyle sıyırmıştım matematik çalışıcam diye oturduğumuz kare masanın köşelerine kalemle doksan çizer olmuştum böyle sıyırmak normal yani :)

Güvercinlerin hareketi için logaritma mı kullanıyorum dedi? Bu bizim bildiğimiz ezik logaritma mı yoksa ileri düzeyi var mı ?

Vee beğendiğim replikler...

-İlkokul öğretmenim doğuştan 2 beynim ama yarım kalbim olduğunu söylerdi.

-Ders insanın beynini bulandırır otantik yaratıcılık potansiyelini yok eder.

Konusu:Nash, öğrencilik yıllarından itibaren hayaller görmeye başlar. Mezuniyetinden sonra, zamanla paranoid şizofreni olur; fakat hasta olduğunun farkına varamaz. Bir konferans sırasında aniden bir psikiyatristin karşısına çıkması ile olaylar zinciri değişir. Hastaneye yatar ve bu nedenle akademik çalışmalarından uzaklaşır.Hastalığı kendi çocuğuna zarar vermesine neden olacak noktaya gelince eşi yeniden hastaneye gitmesi gerektiğini düşünür. Uzun süre hasta olduğunu kabul edemese de sürekli gördüğü kız çocuğunun hiç büyümediğini fark eder. Bu durum onun hastalığını kabul etmesini sağlar. Nash, yaşadığı hayali gerçekleri görmezden gelerek onlarla yaşamaya çalışacaktır. Gördüğü tedaviler etkili olmasa da eşi ve eski iş arkadaşlarının desteğiyle her şeye yeniden başlar. Kendi akıl hastalığını yine kendi aklı ile dizginleyerek akademik çalışmalarına yeniden hız verir. Tekrar üniversitede ders vermeye başlar. Sonunda gösterdiği sıradışı mücadeleyle şizofreni ile birlikte yaşamına devam eder. Ve tarih bu müthiş dehaya, akıl hastalığını yine aklıyla yenerek hayatının geri kalanını bilime adamasından ve hastalığının başlamasından evvel yaptığı buluşlardan dolayı Nobel Ekonomi Ödülünü armağan eder.






1 Temmuz 2014 Salı

Maydanoz Time:Film-Ölü Ozanlar Derneği

Herkese tekrardan merhaba film seveler!Artık her 2.postumda film yayınlayacağım için günün filmi tabirini kullanabilirim sanırım.O zaman diyelim ki bugünün filmi Ölü Ozanlar Derneği...1989 yapımı ayrıca En İyi Özgün Senaryo ödülünü almış bir film.Bak bu film aldığı ödülü hak ediyor işte...Yani sağlam bir kurgu bulunmasa da çok iyi diyaloglar ve replikler olduğunu söyleyebilirim.Ayrıca yeni öğrenmiş bulunuyorum ki kitabı da varmış eh okumadım elbette ama eminim kitabı daha iyidir nedense hep böyle olur o kadar duyguyu sinemaya yansıtmak pek mümkün değil bence sinemada kitapta olduğundan hep bir şeyler eksik kalmıyor aynı tadı alamıyor bence insan.
Benim filmi izlerken aldığım notlara gelirsek daha çok beğendiğim replikleri yazmışım.

-Beyler 4 temel direk nedir?
-Çılgınlık,dehşet,alay,pislik   (Erkekliğin temel direkleri herhalde bunlar ) :)

-Çocuklar yavaş olun!Sizi gidi ergenlik sivilceleri!

-Vakit varken tomurcukları topla.(Carpe Diem Anı yaşa felsefesi)

-İnsanlar sadece hayallerinde özgür olur.

Son olarak sonu istediğim ve beklediğim gibi bitmedi ama yine de son sahne oldukça güzeldi.

Konusu:1959 yılında geçen film, John Keating (Robin Williams) adlı çok başarılı ve bir o kadar da farklı olan edebiyat öğretmeninin çok disiplinli bir erkek okulu olan Welton Academy'de öğretmenlik yapmaya geldiğinde başlar. Bay Keating, çoğu baskı altında olan öğrencileri edebiyat ve şiirin bambaşka dünyasıyla tanıştırır. Onlara özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretir. Ancak Welton Akademisinin felsefesine tam örtüşmeyen bu ders anlatımı akademi yönetimi tarafından da gözden kaçmayacaktır. Okul müdürü Bay Nolan, yeni edebiyat öğretmenini, öğrencilerinden birinin intiharı üzerine, sorumlu görmüştür. Bunu bahane ederek edebiyat öğretmeni Bay Keating'i okuldan ayrılmaya zorlamıştır, fakat bu ayrılığa onu anlayan öğrencilerinin verdiği tepki Bay Nolan'ı hayatı boyunca yaşadığı belki de en utanç duyacağı anına sürükler.






Bu arada filmde ki adıyla Neil Perry asıl adı Robert Sean Leonard Jim Carrey'e benzemiyor mu yoksa sadece benim kuruntum mu?

30 Haziran 2014 Pazartesi

Maydanoz Time:Dizi-I Need Romance

Herkese Temmuz ayının ilk gününden merhaba!Keşke hemen Ağustos gelse diyorum...Nereyi kazanacağım açıklansa da şu üniversite işlerim hallolsa da gezmelere gitsek artık.Tek gezme tesellim yarın kızlarla Aynı Yıldızın Altında filmine gidicek olmamız ayrıca çok özledim canlarımı ühühü duygulancam bak şimdi eve tıkılı kalmak hiç bana göre değil hele de hava böyle güzelken ... Neyse biz gelelim taslaklarda sürünmekten can vermeye yaklaşmış bir Kore dizisine daha I Need Romance yani Romantizme ihtiyacım var acaba kimin yok ki? Kusura bakma da dizide ki kızda buldu bunuyor ayrıca senin romantizme değil resmen cinselliğe ihtiyacın var.İkisi farklı şeyler lütfen karıştırmayalım! Evet Kore sınırlarını oldukça aşan bir dizi diyebiliriz bir çok kişi eminim izlememiştir çünkü öyle çok büyük etkiler yaratan çok izlenesi bir dizi değil tek farkı dediğim gibi Koreliler de cinsellik televizyonda çok gösterilen bir şey değil hatta ve hatta öpüşmeyi dahi beceremeyen insancıklar (diyene bakın ben çok profösyenelim ya zaten saplıkta master yapmak üzereyim) anlayacağınız bol sevişme sahneli hatta bazı sahneleri ve diyalogları cidden çok aşırı olsada Amerikan filmlerinde ki kadar da değil elbette bizde ki RTürk izin vermez tabi böyle sahnelere onların RTürk'ün mezhebi biraz daha genişmiş herhalde.Aslında pek bilinmez bu dizi diyorum ama Kore'de pek sevilmiş olacak ki I Need Romance 2 ve 3 çekildi konu aynı ama oyuncular değişik sadece aynı konu hakkında 3 çift izlemiş oluyoruz yani hep aynı şeyler oluyor falan ben 2 yi de izledim de şimdi pek hatırlamıyorum ilk göz ağrısı diye 1 i yazmayı münasip gördüm zaten dediğim gibi birbirinin aynısı aslında daha çok aldatma üzerine kurulu ilki ayrıca başroldeki çift gerçekten çok tatlı hele de kız gözleri yanakları fora :)

Konusu:30'lu yaşlarındaki kariyer sahibi başarılı şehir kadınlarının evlilik, romantizim ve aile hayatı gibi kavramlara bakış açılarını, kavramlarla olan ilişkilerini konu alan başarılı bir romantik komedi dizisi.





Maydanoz Time:Film-Pulp Faction

Tırım tırım tıss tıss....Herkese tekrardan merhabalar...Evet dün de ondan önce ki günde ısrarla söylediğim gibi şu sıra klasik olan ama ben bu yaşıma kadar (19) izleyemediğim için büyük vicdan azabı çekiyordum ve bunun için kışın yazın izlenecek bir film listesi yapmıştım IMBD 'de 5.sırada olan ve adını çokta duyduğum elini sallasan bir ünlüye çarpan film olan Pulp Faction'ı yani Ucuz Roman'ı nihayet izledim ama ne izlemek...Bu ne la? Kültmüş bırak pabucumun kültü...Bu filmden kısa film bile olmaz hiç kusura bakmayın.1994 yapımı yani öyle sinema imkanları da çok zor değil ki zor olsa ne olur senaryoda iş yok ki bence Roger Avary yazmış senaryoyu yönetmeni ise Quentin Tarantino (duymadıysanız cidden çok cahilsiniz) kıs kıs :) Şaka bi yana en iyi orijinal senaryo oscarı ödülü almış ortada ne konu var ne kurgu pırt pabucumun oscarı cidden bu filme oscar vermişlerse yani artık...Neyse filmi yerin dibine soktuktan sonra (!) gelelim filmi izlerken aldığım notlara...

Film başlar başlamaz daha ilk sahnelerde hamburger reklamları yaptıklar yuhh dedim resmen Truman' de ki şu sürekli reklam yapan rolcülere benzediler.(izleyen hemen anladı.) Bence çok vasat bir şey bu...

Bol bol uyuşturcu çeken adamlar gördük krizler gördük aman aman ...

Tek sevdiğim sahne adamla kadının dans ettikleri sahneydi danslarına bayıldım resmen birbirinden bağımsız iki insan ancak bu kadar saçma cool dans edebilirlerdi.Yüzlerinde ne bir ifade ne bir gülümseme moron moron dans edildiğini ben bunlarda gördüm cool olucaz diye bi taraflarını yırtmış oyuncular resmen...

Tek sevdiğim ve not aldığım replik:
-Şimdi izin verirsen eve gidip bir kalp krizi geçiricem!

Kısaca filmdeki tarzla söylemem gerekirse:''Bu lanet olası filmden hiç bir bok anlamadım adamım,işe yaramaz bombok bir film...'' Kısaca izlemeseniz de olur eğer bu filmi beğenen bir insan evladı varsa gelsin ve beni ikna etsin ...




Adam mı döviyon dans mı ediyon adamım?



Kitap - Bir Kutup Ayısının Anıları Yoko Tawada

 Herkese merhabalar efenim, Yoko Tawada'dan daha önce Tokyo'nun Son Çocukları diye distopik bir hikaye okumuş ve bunu sizinle paylaş...