25 Kasım 2025 Salı

Kitap - Samsun Kitap Ağacı Kulübü İle Kasım Ayı Kitabı Onu Sevdiğim Zamanlar Kemal Varol

 Herkese merhabalar efenim,

Zamanın bir tavuğun gagasında aktığı Arkanya, “yazmasaydım büyüyemezdim” diyen çocuklar, bir annenin kucağında hazla ve ölümle geçen çağlar, gırnatanın ezgisiyle durulan halaylar, fısıltıyla söylenen şarkılar, geceyi delip geçen kurşunlar, duvara asılı ölü fotoğrafları, havaya savrulan beyaz tülbentler ve kuruyan bir çiçeğin sessizliği...

Arkanya ile Paris arasında mekik dokuyan Onu Sevdiğim Zamanlar, aşka, barışa, yersiz yurtsuzluğa ve hatırlamanın acısına dokunaklı bir ağıt. Sesini sınırların olmadığı ve insanın insana merhem olduğu bir yerden yükseltiyor: Ey insan, neredesin?

Romanları pek çok dile çevrilen, sinemaya uyarlanan, ödüller alan Kemal Varol, edebi coğrafyasını Paris-Arkanya hattına taşıdığı, iç içe geçen iki hikâyeyle ilerleyen bu romanda insanları ayıran değil, ortaklaştıran yaraları; suskunluğu sınırsızlığa dönüştüren büyülü bir aşkı olağanüstü bir dille anlatıyor.

Onu Sevdiğim Zamanlar insanlığın eksik şarkısını yeniden hatırlatan eşsiz bir roman.



17 Kasım 2025 Pazartesi

Gerilim Filmi : Green Room

 Herkese merhabalar efenim,

Jeremy Saulnier’in yönetmenliğini üstlendiği Green Room, son yılların en sert, en gerçekçi ve en gerilim dolu hayatta kalma (survival thriller) filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. 2015 yapımı film; kapana kısılma hissini, çaresizliği ve hayatta kalma dürtüsünü izleyicinin iliklerine kadar hissettiren, adeta nefes aldırmayan bir atmosfere sahip.

Başrollerde Anton Yelchin, Imogen Poots ve Patrick Stewart yer alıyor. Özellikle Stewart’ın alışılmışın dışında, soğukkanlı ve ürpertici performansı filmi çok daha çarpıcı hâle getiriyor.

Punk rock yapan genç bir müzik grubu, maddi olarak zor günler geçirmektedir. Turneleri kötü gidince, para kazanmak için Oregon kırsalında bulunan, ırkçı neo-Nazilerin takıldığı bir mekânda sahne almayı kabul ederler.

Konserden sonra kuliste eşyalarını toplayıp çıkmak üzereyken, yanlışlıkla bir cinayete tanık olurlar.

Bu olay, grubun hayatının tam anlamıyla altüst olmasına neden olur. Mekânın sahibi Darcy (Patrick Stewart) ve onun yönettiği aşırı radikal grup, dışarıya hiçbir bilginin sızmaması için müzisyenleri kuliste adeta rehine gibi kapatır.

İlerleyen dakikalarda yeşil oda (Green Room) artık bir sahne arkası olmaktan çıkar ve bir hayatta kalma savaşının merkezi hâline gelir. Müzisyenler, sınırlı imkânlarla, akıllarını kullanarak içeriden çıkmaya çalışır. Ancak dışarıda onları bekleyen tehlike sandıklarından çok daha büyüktür.

15 Kasım 2025 Cumartesi

Dram Filmi : Uykucu

 Herkese merhabalar efenim,

Yeni çıkan “Uykucu” filmi, aksiyon ve gerilimi psikolojik drama derinliğiyle birleştiren etkileyici bir ajan hikâyesi sunuyor. Başrollerde Elçin Sangu, “Saye” adlı karakteri; Çağatay Ulusoy ise “Ferman” karakterini canlandırıyor.

Film, “Masa” adlı gizli bir örgütte tetikçi olarak çalışan Ferman (Çağatay Ulusoy) etrafında şekilleniyor. Ferman, rutin görevlerinden birinde infaz için gönderildiği bir kadın olan Saye (Elçin Sangu) ile tanışır. Ancak Saye ile arasında beklenmedik bir yakınlık oluşur. Ferman, Saye’yi öldürmek yerine onu örgüte katmayı düşünür. Bu karar, her ikisi için de tehlikeli bir dönüm noktasıdır: sadakat, güven ve kimlik çatışmalarıyla dolu bir psikolojik ve aksiyon dolu mücadele başlar. 

Film, ajan dünyasının karanlık yüzünü, karakterlerin içsel çatışmalarını ve aşk ile görev arasındaki ince çizgiyi işliyor. 

7 Kasım 2025 Cuma

Fantastik Film : Frankenstein

 Herkese merhabalar efenim,

Guillermo del Toro’nun yönetmen koltuğunda oturduğu Frankenstein (2025), klasik bir eser olan Frankenstein; or, The Modern Prometheus’ın (1818) yeni bir sinema uyarlaması. Filmin başrollerinde ise Oscar Isaac (Dr. Victor Frankenstein) ve Jacob Elordi (Yaratık / Creature) yer alıyor. 

Film, temel olarak Mary Shelley’nin romanının ana hikâyesini izliyor: dahi ama kibirli bir bilim insanı olan Victor Frankenstein, yaşam yaratma deneyimine girer; yarattığı varlık ise hem yaratıcısı hem dünyası için yıkıcı sonuçlar doğurur.Del Toro bu klasik metni “yaratıcı ile yaratılmış arasındaki ilişki”, “baba-oğul dinamiği”, “yabancılaşma” gibi alt temalarla genişletiyor.Bu anlamda film sadece “canavar” teması üzerine değil, aynı zamanda varoluşsal sancılar üzerine de kurulmuş bir yapı sunuyor.

Gotik atmosferi, sanat tasarımı, oyunculukları ile sinemasında “görsel şölene” dönüşmüş bir Frankenstein yorumu olması.Eğer klasik Shelley romanına sadık, tamamen karanlık ve “korku” odaklı bir Frankenstein bekliyorsanız  film biraz daha duygusal/insani yönlere eğiliyor.

Frankenstein (2025), sinema dünyasının öne çıkan yapımlarından biri. Hem klasik edebi metne saygı gösterirken, hem de yönetmenin kendine özgü estetik ve anlatım tarzını taşıyor. Eğer gotik atmosfer, güçlü oyuncular ve “yaratımın bedeli” üzerine düşünmek hoşunuza gidiyorsa  bu filmi kaçırmamanızı öneririm.

5 Kasım 2025 Çarşamba

Kitap - Bi Dünya Kitap Grubu İle Kasım Ayı Kitabı Malma İstasyonu Alex Schulman

 Herkese merhabalar efenim,

İsveçli yazar Alex Schulman, çağdaş İskandinav edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olarak son yıllarda büyük bir çıkış yaptı. Yanıklar (The Survivors) ile birçok okuru derinden sarsan Schulman, bu kez Malma İstasyonu ile bizi yine bir ailenin geçmişine, suskunluklarına ve birbirine karışmış anıların labirentine davet ediyor.

Roman, adını İsveç’in kırsal bir bölgesinde yer alan Malma İstasyonundan alıyor. Hikâyenin merkezinde, trenle yapılan kısa bir yolculuk var; ama bu yolculuk, karakterlerin iç dünyasında açılan uzun, sarsıcı bir hatırlama yolculuğuna dönüşüyor.
Schulman, hikâyeyi kronolojik bir çizgide değil, parçalı bir anlatım ve sürekli yer değiştiren zaman dilimleriyle kuruyor. Bu yapı, hem romanın gizemini koruyor hem de geçmişle şimdi arasındaki geçişleri sinematografik bir biçimde hissettiriyor.

Malma İstasyonu, bir aile hikâyesi gibi başlıyor ama hızla daha derin, hatta karanlık bir tona bürünüyor. Annenin sevgisizliği, babanın uzaklığı ve çocukların bu eksiklikle büyümesinin bıraktığı izler romanın duygusal temelini oluşturuyor.
Schulman, karakterlerini yargılamıyor; onları anlamaya, hatta okura da anlama alanı açmaya çalışıyor. Bu yönüyle roman, İskandinav soğukkanlılığıyla insani sıcaklık arasında ince bir denge kuruyor.

Eğer duygusal olarak yoğun, karakter derinliği güçlü ve psikolojik çözümlemeleri ustalıkla işlenmiş romanları seviyorsanız, Malma İstasyonu tam size göre. Alex Schulman, bir kez daha insan ruhunun en kırılgan yanlarını büyük bir zarafetle gözler önüne seriyor.



4 Kasım 2025 Salı

Gerilim Filmi : Bring Her Back

 Herkese merhabalar efenim,

“Bring Her Back”, son dönemde psikolojik gerilim türünde dikkat çeken yapımlardan biri. Film, sadece bir kayıp vakasını değil, aynı zamanda insan zihninin bastırdığı acıların nasıl yeniden yüzeye çıkabileceğini de etkileyici bir biçimde anlatıyor. Yönetmen, izleyiciyi klasik bir “kayıp kişi” hikâyesine hazırlarken, yavaş yavaş bunun çok daha derin bir travma ve suçluluk öyküsüne dönüştüğünü hissettiriyor.

Film, kızını yıllar önce gizemli bir şekilde kaybeden bir annenin hikâyesini merkezine alıyor. Kadın, bir gün kızına tıpatıp benzeyen birini gördüğüne inanır. Bu andan itibaren gerçekle hayalin, geçmişle bugünün iç içe geçtiği bir arayış başlar. “Bring Her Back”, bu süreçte annenin zihinsel çöküşünü, bellek parçalanmasını ve bastırılmış anıların nasıl bir lanete dönüşebileceğini çarpıcı biçimde işler.

“Bring Her Back”, yüzeyde bir kayıp hikâyesi gibi görünse de, aslında travmanın, bastırılmış suçluluğun ve gerçeğin çarpıtılışının hikâyesi. Filmin temposu yavaş olsa da, atmosferik yapısı ve duygusal yoğunluğu sayesinde izleyici üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Gerilimi fiziksel değil, zihinsel düzlemde yaşatıyor.


3 Kasım 2025 Pazartesi

Gerilim Filmi : House

 Herkese merhabalar efenim,

Japon sinemasında korku denince akla genellikle hayalet hikâyeleri, kaygı dolu atmosferler ve yavaş yavaş tırmanan bir gerilim gelir. Fakat 1977 yapımı House (Hausu), tüm bu beklentileri paramparça eden, sinema tarihinde benzeri olmayan bir deneyim sunar. Yönetmen Nobuhiko Obayashi, henüz CGI kavramı ortada yokken, deneysel montajlar, teatral oyunculuklar, stop-motion efektler ve absürt mizahı korkuyla harmanlayarak izleyeni büyüleyen bir kabus masalı yaratmıştır.

Hikâye, okul tatilinde şehirden uzaklaşmak isteyen bir grup lise kızını takip eder. “Gorgeous” adlı karakterin halasının dağ evine gitmeleriyle masum bir tatil fikri kısa sürede tuhaflıklarla dolu bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Görünüşte sevimli olan bu ev, içindeki varlığın ruh ve bedenleri yutan karanlık bir tuzak haline gelir.

House’u diğer korku filmlerinden ayıran şey yalnızca hikâyesi değil; esas büyüleyici olan görsel dili. Renkli filtreler, grotesk animasyonlar, gerçeküstü sahneler ve rüya ile kabus arasındaki ince çizgide gidip gelen montajlar… Film, adeta izleyicinin bilinçaltını dürter ve “Bu gerçek mi, yoksa hayal mi?” sorusunu sürekli canlı tutar.

Bazen kasıtlı olarak komik, bazen rahatsız edici derecede tuhaf... Obayashi'nin genç kızlarının takma isimleri bile (Melody, Mac, Kung Fu!) filmin masalsı ve absürt doğasına uygun bir mizah taşır.

House’u yalnızca komik bir korku filmi olarak görmek hata olur. Film aynı zamanda II. Dünya Savaşı sonrası Japon toplumunun travmasına dair alt metinler taşır. Kaybolan aileler, yalnızlık, savaşın açtığı psikolojik yaralar… Halanın hikâyesi bu karanlık arka planı ustalıkla taşır.

Eğer geleneksel korku filmlerinden sıkıldıysan, yaratıcı estetik ve delicesine özgün sinema dili hoşuna gidiyorsa, House tam sana göre. Kendini gerçeküstü bir çılgınlığa bırak ve bu tuhaf evin kapısından içeri adım at.


Kitap - Samsun Kitap Ağacı Kulübü İle Kasım Ayı Kitabı Onu Sevdiğim Zamanlar Kemal Varol

 Herkese merhabalar efenim, Zamanın bir tavuğun gagasında aktığı Arkanya, “yazmasaydım büyüyemezdim” diyen çocuklar, bir annenin kucağında h...