Herkese merhabalar efenim,
Korku sinemasında birçok “evde geçen lanetli hikâye” vardır, ama Sinister serisi (2012 – 2015), bu türün en ürkütücü örneklerinden biri olarak öne çıkar. Scott Derrickson’un yönettiği ilk film ve Ciarán Foy’un devam ettirdiği ikinci film, sadece jump scare’larla değil, ruhsal bir karanlığı izleyicinin içine işlemesiyle hatırlanır.
Seri, sadece bir katilin değil, bir varlığın — Bughuul’un — izini sürer.
İlk filmde başrolde Ethan Hawke’ı, yani gerilim romanlarıyla ünlü yazar Ellison Oswalt’ı izleriz. Ellison, yeni kitabı için ilham bulmak amacıyla bir ailenin gizemli şekilde öldürüldüğü eve taşınır. Ancak tavan arasında bulduğu 8 mm’lik film makaraları, onu yavaş yavaş akıl sağlığını yitirdiği bir kabusun içine çeker.
Bu filmler, farklı ailelerin evlerinde işlenen cinayetleri göstermektedir. Ancak hepsinde ortak bir detay vardır: her görüntünün sonunda, bir çocuğun kaybolduğu görülür.
Kısa sürede Ellison, bu cinayetlerin ardında Bughuul adında antik bir iblisin olduğunu keşfeder. Bu varlık, çocukların ruhlarıyla beslenir — ve filmler aracılığıyla bir evden diğerine bulaşır.
Gaspar Noé’nin psikedelik vizyonuna benzer bir biçimde, Sinister da görsel anlamda rahatsız edici bir estetik sunar. Super 8 filmlerinin o solgun, titrek dokusu izleyiciye neredeyse fiziksel bir rahatsızlık verir.
Sinister, ses tasarımıyla da türünün en güçlü örneklerinden biridir. Arka plandaki düşük frekanslı uğultular, Bughuul’ün varlığını sürekli hissettirir. Film boyunca karakter kadar izleyici de bu lanetin içine çekilir.
İkinci filmde hikâye, Ellison’un olaylarından sonra başka bir aileye odaklanır. Courtney Collins (Shannyn Sossamon), ikiz oğullarıyla birlikte şiddet dolu geçmişinden kaçarak ıssız bir eve taşınır. Ancak burası, Bughuul’ün musallat olduğu evlerden biridir.
Bu kez korku, çocukların gözünden anlatılır. Dylan adlı küçük çocuk, rüyalarında ölü çocuklarla iletişim kurar ve onlardan gelen “film izleme” davetleriyle karanlığın içine sürüklenir. Bu noktada film, ilkine göre daha duygusal bir tona bürünür: annelik, koruma içgüdüsü ve travma gibi temalar ön plana çıkar.
Ellison’un araştırmalarını sürdüren Yardımcı Şerif So & So, bu lanetin kökenini çözmeye çalışırken, Bughuul’ün artık sadece görüntülerde değil, çocukların zihninde de yaşadığını fark eder.