Herkese merhabalar efenim ...
Yağmurlu hava da yapılacak en güzel şey kesinlikle abur cuburunu hazır edip film izlemektir.Şahsen ben öyle yapmayı tercih ettim bugün belki sizde öyle yapmak istersiniz diye pazar sineması altında film önerimle geldim.Tabi havayla eş değer ağır ilerleyen kasvetli ve psikolojik bir film istiyorsanız ...
Fragmanlarından bu yana çok konuşulan ve benim de çok merak ettiğim bir film oldu Jackie.Daha önce bildiğim kadarıyla Keneddy hakkında bir sürrü film-dizi-kitap yapılmış olsa da karısından ya da çocuklarının ne yaşadıklarından bu şekilde bahsedilen bir şey yapılmamıştı.Başrolde o mükemmel oyunculuğu ve duru güzelliği ile Natalie Portman var bu rol için oldukça çalışmış belli ki eğer daha önce Jackie Kennedy'nin videolarını izlediyseniz konuşma tarzı ve duruş,tavır olarak oldukça benzetmiş.Daha çok Keneddy öldükten sonra Jackie'nin iç dünyasında yaşadıklarını anlatıyor ...
Başkan John F. Kennedy’nin 1963’te Dallas’ta uğradığı suikast sonucu ölmesinin ardından First Lady Jacqueline Kennedy(Jackie), tüm ülkenin gözü üzerindeyken bu büyük travmayı atlatmak, kocasının tarihi mirasını yaşatmak ve çocuklarının karşısında dik bir duruş sergilemek zorundadır. Film, suikast gününü ve cenaze hazırlıklarını suikasttan bir hafta sonra Jackie’nin LIFE dergisine verdiği röportajı kaynak alarak anlatıyor.
Natalie Portman’ın Jackie Kennedy’i canlandırdığı dram filminin yönetmen koltuğunda Şilili yönetmen Pablo Larrain yer alıyor. Filmin başrolündeki Portman’a Greta Gerwig, John Hurt ve Max Casella eşlik ediyor. Yapımcılığını Darren Aronofsky’nin üstlendiği filmin senaryosu ise Noah Oppenheim tarafından kaleme alındı.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
12 Mart 2017 Pazar
10 Mart 2017 Cuma
Kore Dizi - Missing 9
Herkese merhabalar efenim ...
Daha şimdi 15-16. bölümlerini izleyip bitirdiğim (sabır ve selametle) bir 2017 dizisinden bahsedicem sizlere.Bu dizi resmen böyle müko bir kadroya nasıl helak edilir oldukça iyi başlayan dizi daha sonradan nasıl aşırı saçmalar ? Hayatımda sonradan çok saçmalayan bir dizi gördüm ama bu dizi kadar görmedim :D İlk baştan itibaren konusu resmen Lost dizisinden çakmaydı.Bir grup insanın uçağı bir adaya düşer ve 9 kişi sağ kalır ve adada yaşam mücadelesi verirler.
Başta tamam dedik hadi böle çakma bir senaryo olsun en azından dahice bir şekilde ilerlesin çünkü kimler kimler yokki kadroda ! Bi kere dizide idol grubu olan Jung Kyoung Ho - Exo'dan en sevdiğim idol olan Çanyoraaaa , We Got Married programından itibaren soğuk duruşu ama içinde şapşik bir kişiliği olan Choi Tae Joon ve dizi de menejer rolünde olan kardeşimle bizim yeni idolümüz Oh Jung Se ( biz ona Odo diyoruz bi dizi de ki karakterinin ismi oydu ve karakteri cidden komediydi aşırı yetenekli bir adam) ! - Kızların hiç birini tanımıyorum maalesef-
Aşk dizisi diye geldik biz ama dizi de entrikadan başka bir halt olmadı maalesef ayrıca içlerinden biri sürekli birilerini öldürdü durdu seyircilerin sinirlerini zıplattı ama diğer kişiler onu sürekli affedip durdu salak salak hallere büründüler bölümler ilerledikçe dizide bir çok mantık hataları ve boşluklar çıkmaya başladı hatta final bölümünde çevirmen bile dayanamamış olacak ki diziye en sonunda - böle bir senaryoya sonuna kadar dayanıp izlediyseniz helal olsun size - demiş :D
İlk başlarında kardeşimle beni çok etkilyen hatta üzerine bir çok teoriler ürettiğimiz bizi çok etkileyen bir dizi olmuştu senaryo hakkında dizinin ilerleyişi hakkında kafa falan yoruyorduk üzerine tartışıyorduk ama böle ilerlemesi ve bitmesi .... diyecek bir laf bırakmadı bana.
Daha şimdi 15-16. bölümlerini izleyip bitirdiğim (sabır ve selametle) bir 2017 dizisinden bahsedicem sizlere.Bu dizi resmen böyle müko bir kadroya nasıl helak edilir oldukça iyi başlayan dizi daha sonradan nasıl aşırı saçmalar ? Hayatımda sonradan çok saçmalayan bir dizi gördüm ama bu dizi kadar görmedim :D İlk baştan itibaren konusu resmen Lost dizisinden çakmaydı.Bir grup insanın uçağı bir adaya düşer ve 9 kişi sağ kalır ve adada yaşam mücadelesi verirler.
Başta tamam dedik hadi böle çakma bir senaryo olsun en azından dahice bir şekilde ilerlesin çünkü kimler kimler yokki kadroda ! Bi kere dizide idol grubu olan Jung Kyoung Ho - Exo'dan en sevdiğim idol olan Çanyoraaaa , We Got Married programından itibaren soğuk duruşu ama içinde şapşik bir kişiliği olan Choi Tae Joon ve dizi de menejer rolünde olan kardeşimle bizim yeni idolümüz Oh Jung Se ( biz ona Odo diyoruz bi dizi de ki karakterinin ismi oydu ve karakteri cidden komediydi aşırı yetenekli bir adam) ! - Kızların hiç birini tanımıyorum maalesef-
Aşk dizisi diye geldik biz ama dizi de entrikadan başka bir halt olmadı maalesef ayrıca içlerinden biri sürekli birilerini öldürdü durdu seyircilerin sinirlerini zıplattı ama diğer kişiler onu sürekli affedip durdu salak salak hallere büründüler bölümler ilerledikçe dizide bir çok mantık hataları ve boşluklar çıkmaya başladı hatta final bölümünde çevirmen bile dayanamamış olacak ki diziye en sonunda - böle bir senaryoya sonuna kadar dayanıp izlediyseniz helal olsun size - demiş :D
İlk başlarında kardeşimle beni çok etkilyen hatta üzerine bir çok teoriler ürettiğimiz bizi çok etkileyen bir dizi olmuştu senaryo hakkında dizinin ilerleyişi hakkında kafa falan yoruyorduk üzerine tartışıyorduk ama böle ilerlemesi ve bitmesi .... diyecek bir laf bırakmadı bana.
Maydanoz Time : Film - Rudy
Herkese merhabalar efenim ...
"Öğrenme Stratejileri ve Motivasyon" dersi kapsamında izlediğim ve ödev olarak değerlendirmesini yazdığım bi filmden bahsetmek istiyorum sizlere.Öğretmen arkadaşlarımız varsa öğrencilerinize "motivasyon" kapsamında bu filmi izletmenizi tavsiye ediyorum.Eğer bu filmi izleme ödeviniz varsa benim yazdığım değerlendirmeden de yararlanabilirsiniz eğer filmi sadece film olarak izlemek istiyorsanız da aşk meşk,macera yok ona göre sadece hırslar,çalışma azmi ve başarıya odaklanma üzerine bir film değerlendirme yazım bol bol spoiler içerdiği için sadece film olarak izlemek isteyenler okumasınlar :)
Değerlendirme yazıma gelicek olursak :
Filmin daha ilk sahneleri bize bu yönde ipuçları veriyor.Filmin başrolü olan Rudy’nin çocukluğunda , Bandura’nın “rol model alarak öğrenme” kuramına bir atıf olarak televizyonda izlediği Amerikan futbol oyuncularını taklit ettiğini,koçlarının onlar sahaya çıkmadan önce söylediği “motivasyon” sözlerini aynı şekilde ezberlediğini ve kardeşini aktardığını “taklit ederek” öğrenme gerçekleştirdiğini ve bunun neticisinde kendine bir amaç,bir çocukluk hayali oluşturduğunu görüyoruz.Böylece Rudy kendine bir hayat amacı,bir meslek hayali belirlemiş oluyor : Amerikan futbolu oyuncusu olmak.Küçüklükten beri amatör olarak Amerikan futbolu yaptığını ve asıl hedefinin de bu konudaki en iyi üniversitede eğitim almak olduğunu görüyoruz.Buradaki bir diğer şeyde öğrenmenin ilk aşamasının hedef belirleme olduğunu görebiliriz.
Rudy büyüyüp lisede eğitim almaya başlıyor çocukluk hayali olan Amerikan futbolunu lisede de amatör olarak devam ettirdiğini ve notları neticesinde de Amerikan futbolunda en iyi eğitim veren üniversiteye gitmek istediğini görüyoruz.Lisede Amerikan futbolu oynadığı sıradaki sahnede koçlarının ödül-ceza kuramına - davranışçılık - bir atıf olarak “İyi bir hamle yaparlarsa ödül olarak soyunma odalarına gidebileceklerini” söylüyor.Koçun burada ödülle belirlenen bir motivasyon çizelgesinde ilerlediğini görebiliriz.
İlerleyen sahnelerde Rudy’nin lise eğitim hayatının hiçte iyiye gitmediğini,notlarının istediği üniversiteye gitmek için yeterli olmadığını görüyoruz bunun üzerine dışsal motivasyonlara bir atıf olarak Papaz ile aralarında "Rudy’nin üniversiteye gitmek için yeterli olmadığını ve bu işi beceremeyeceği” tarzında heves kırıcı bir diyalog geçiyor.Rudy bu durum üzerine oldukça etkileniyor ve lise eğitim hayatını yarıda bırakarak fiziksel güç gerektiren başka bir işe yöneliyor.Bu sahnelerde dışsal etkenlerin motivasyon üzerinde oldukça etkili olduğunu görmekteyiz.Fiziksel güç gerektiren bu işte uzun bir süre çalışıyor ve burada bir arkadaş ediniyor.Arkadaşı ile bir kafede oturduğu sahnelerde arkadaşı Rudy’ye doğumgünü olduğu için istediği üniversitenin bir üniformasını hediye ediyor bunun üzerine Rudy yeniden üniversite hayallerini kurmaya başlıyor ve içsel motivasyonu bir nebzede olsada dışsal bir motivasyonla desteklenmiş oluyor.
İlerleyen sahnelerde bu yakın arkadaşının bir iş kazasında öldüğünü görüyoruz bunun üzerine tramvatik yaşantılarında bireylerin içsel motivasyonları üzerinde oldukça etkisi olduğunu görüyoruz ve Rudy bu tramvatik olay sonucunda lise hayatını yeniden devam etmek ve iyi notlar alıp istediği ünivesiteye gitmek adına bir karar alıyor.
Rudy lise hayatını geri dönüyor ve kararlı,amacına oldukça odaklı bir şekilde eğitim hayatına kaldığı yerden devam ediyor.Bu sahnelerde derslerde not almanın,tekrar yapmanın,derslere devamlı katılımın öğrenme üzerinde oldukça etkili olduğunu görüyoruz.Rudy bu zaman zarfında notlarını yükseltmeye başlıyor ama başvurduğu üniversiteden üst üste red cevapları alıyor.Okul tatilinde eve geldiği sahnelerde babasıyla olan diyaloglarda.Motivasyonda ailenin,özel hayatın ve toplum değerlerinin ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.
İlerleyen sahnelerde Papazla arasında geçen diyaloglarda : Rudy’e hayalinden vazgeçmesi,bu işe uygun olmadığı tarzında şeyler söyleniyor ama Rudy kendisini gayet iyi tanıdığını,neyi isteyip neyi istemediğini,neyi yapıp neyi yapamayacağını,neye yeteneği olup neye olmadığını bildiğini ve vazgeçmeyeceğini söylüyor.Bu sahnelerde ve diyaloglarda öğrenmede hedef belirleme kadar hedefe uygun olup olmadığını bilmenin yani kendi farkındalığının olmasına değiniliniyor.Rudy’nin buradaki söylemlerine bakarak öğrenmede içsel motivasyonunun oldukça yüksek olduğu söylenebilir.
Rudy lisedeki eğitimine devam ederken aynı zamanda üniversiteyede usanmadan başvuru yapmaya devam ediyor.Ayrıca görsel motivasyon olması açısında da istediği üniversiteyi görmeye gidiyor hatta orada kendine bir iş buluyor ve lisedeki eğitimi devam ederken gitmek istediği üniversitede çalışıyor ve bir gün burada kendisininde olacağını hayal ederek içsel motivasyonunu arttırıyor.Hedefi her gün görmesi,içinde bulunması onun öğrenme azmine ve sabrına katkıda bulunuyor.
Rudy lise hayatına devam ederken aynı zamanda üniversitede bir işte çalıştığı için oldukça yoğundur ama bazı olaylar sonucunda gitmek istediği alanla ilgili lisedeki bir kulübe üye oluyor ve orada kendisi gibi aynı hayallere sahip insanlarla buluşuyor,konuşuyor.Bu etkinlikle birlikte içsel motivasyonu dışsal motivasyonlarla desteklenmiş oluyor.Burada aynı zamanda görsel motivasyonun sadece biçimsel olarak olmadığı - istediği üniversiteyi yakından görmesi - sadece bir simge bile - Amerikan futbolu kaskı - olabileceği gösteriliyor.
Filmin ilerleyen kısımlarında Rudy’nin liseden iyi notlar aldığını ve bir çok reddin sonunda istediği üniversiteden kabul cevabı aldığını görüyoruz.Böylece Rudy hayallerine kavuşmuş oluyor ve istediği üniversiteye sadece bir temizlik çalışanı olarak değil de öğrencisi olarak girebiliyor.
"Öğrenme Stratejileri ve Motivasyon" dersi kapsamında izlediğim ve ödev olarak değerlendirmesini yazdığım bi filmden bahsetmek istiyorum sizlere.Öğretmen arkadaşlarımız varsa öğrencilerinize "motivasyon" kapsamında bu filmi izletmenizi tavsiye ediyorum.Eğer bu filmi izleme ödeviniz varsa benim yazdığım değerlendirmeden de yararlanabilirsiniz eğer filmi sadece film olarak izlemek istiyorsanız da aşk meşk,macera yok ona göre sadece hırslar,çalışma azmi ve başarıya odaklanma üzerine bir film değerlendirme yazım bol bol spoiler içerdiği için sadece film olarak izlemek isteyenler okumasınlar :)
Değerlendirme yazıma gelicek olursak :
Filmin daha ilk sahneleri bize bu yönde ipuçları veriyor.Filmin başrolü olan Rudy’nin çocukluğunda , Bandura’nın “rol model alarak öğrenme” kuramına bir atıf olarak televizyonda izlediği Amerikan futbol oyuncularını taklit ettiğini,koçlarının onlar sahaya çıkmadan önce söylediği “motivasyon” sözlerini aynı şekilde ezberlediğini ve kardeşini aktardığını “taklit ederek” öğrenme gerçekleştirdiğini ve bunun neticisinde kendine bir amaç,bir çocukluk hayali oluşturduğunu görüyoruz.Böylece Rudy kendine bir hayat amacı,bir meslek hayali belirlemiş oluyor : Amerikan futbolu oyuncusu olmak.Küçüklükten beri amatör olarak Amerikan futbolu yaptığını ve asıl hedefinin de bu konudaki en iyi üniversitede eğitim almak olduğunu görüyoruz.Buradaki bir diğer şeyde öğrenmenin ilk aşamasının hedef belirleme olduğunu görebiliriz.
Rudy büyüyüp lisede eğitim almaya başlıyor çocukluk hayali olan Amerikan futbolunu lisede de amatör olarak devam ettirdiğini ve notları neticesinde de Amerikan futbolunda en iyi eğitim veren üniversiteye gitmek istediğini görüyoruz.Lisede Amerikan futbolu oynadığı sıradaki sahnede koçlarının ödül-ceza kuramına - davranışçılık - bir atıf olarak “İyi bir hamle yaparlarsa ödül olarak soyunma odalarına gidebileceklerini” söylüyor.Koçun burada ödülle belirlenen bir motivasyon çizelgesinde ilerlediğini görebiliriz.
İlerleyen sahnelerde Rudy’nin lise eğitim hayatının hiçte iyiye gitmediğini,notlarının istediği üniversiteye gitmek için yeterli olmadığını görüyoruz bunun üzerine dışsal motivasyonlara bir atıf olarak Papaz ile aralarında "Rudy’nin üniversiteye gitmek için yeterli olmadığını ve bu işi beceremeyeceği” tarzında heves kırıcı bir diyalog geçiyor.Rudy bu durum üzerine oldukça etkileniyor ve lise eğitim hayatını yarıda bırakarak fiziksel güç gerektiren başka bir işe yöneliyor.Bu sahnelerde dışsal etkenlerin motivasyon üzerinde oldukça etkili olduğunu görmekteyiz.Fiziksel güç gerektiren bu işte uzun bir süre çalışıyor ve burada bir arkadaş ediniyor.Arkadaşı ile bir kafede oturduğu sahnelerde arkadaşı Rudy’ye doğumgünü olduğu için istediği üniversitenin bir üniformasını hediye ediyor bunun üzerine Rudy yeniden üniversite hayallerini kurmaya başlıyor ve içsel motivasyonu bir nebzede olsada dışsal bir motivasyonla desteklenmiş oluyor.
İlerleyen sahnelerde bu yakın arkadaşının bir iş kazasında öldüğünü görüyoruz bunun üzerine tramvatik yaşantılarında bireylerin içsel motivasyonları üzerinde oldukça etkisi olduğunu görüyoruz ve Rudy bu tramvatik olay sonucunda lise hayatını yeniden devam etmek ve iyi notlar alıp istediği ünivesiteye gitmek adına bir karar alıyor.
Rudy lise hayatını geri dönüyor ve kararlı,amacına oldukça odaklı bir şekilde eğitim hayatına kaldığı yerden devam ediyor.Bu sahnelerde derslerde not almanın,tekrar yapmanın,derslere devamlı katılımın öğrenme üzerinde oldukça etkili olduğunu görüyoruz.Rudy bu zaman zarfında notlarını yükseltmeye başlıyor ama başvurduğu üniversiteden üst üste red cevapları alıyor.Okul tatilinde eve geldiği sahnelerde babasıyla olan diyaloglarda.Motivasyonda ailenin,özel hayatın ve toplum değerlerinin ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.
İlerleyen sahnelerde Papazla arasında geçen diyaloglarda : Rudy’e hayalinden vazgeçmesi,bu işe uygun olmadığı tarzında şeyler söyleniyor ama Rudy kendisini gayet iyi tanıdığını,neyi isteyip neyi istemediğini,neyi yapıp neyi yapamayacağını,neye yeteneği olup neye olmadığını bildiğini ve vazgeçmeyeceğini söylüyor.Bu sahnelerde ve diyaloglarda öğrenmede hedef belirleme kadar hedefe uygun olup olmadığını bilmenin yani kendi farkındalığının olmasına değiniliniyor.Rudy’nin buradaki söylemlerine bakarak öğrenmede içsel motivasyonunun oldukça yüksek olduğu söylenebilir.
Rudy lisedeki eğitimine devam ederken aynı zamanda üniversiteyede usanmadan başvuru yapmaya devam ediyor.Ayrıca görsel motivasyon olması açısında da istediği üniversiteyi görmeye gidiyor hatta orada kendine bir iş buluyor ve lisedeki eğitimi devam ederken gitmek istediği üniversitede çalışıyor ve bir gün burada kendisininde olacağını hayal ederek içsel motivasyonunu arttırıyor.Hedefi her gün görmesi,içinde bulunması onun öğrenme azmine ve sabrına katkıda bulunuyor.
Rudy lise hayatına devam ederken aynı zamanda üniversitede bir işte çalıştığı için oldukça yoğundur ama bazı olaylar sonucunda gitmek istediği alanla ilgili lisedeki bir kulübe üye oluyor ve orada kendisi gibi aynı hayallere sahip insanlarla buluşuyor,konuşuyor.Bu etkinlikle birlikte içsel motivasyonu dışsal motivasyonlarla desteklenmiş oluyor.Burada aynı zamanda görsel motivasyonun sadece biçimsel olarak olmadığı - istediği üniversiteyi yakından görmesi - sadece bir simge bile - Amerikan futbolu kaskı - olabileceği gösteriliyor.
Filmin ilerleyen kısımlarında Rudy’nin liseden iyi notlar aldığını ve bir çok reddin sonunda istediği üniversiteden kabul cevabı aldığını görüyoruz.Böylece Rudy hayallerine kavuşmuş oluyor ve istediği üniversiteye sadece bir temizlik çalışanı olarak değil de öğrencisi olarak girebiliyor.
9 Mart 2017 Perşembe
Maydanoz Time : Kitap - Erlik Metin Savaş
Herkese merhabalar efenim ...
Şubat ayının postları biriktiği için bu zamana kaldı hep kitap postları :/
Neyse bu sefer bu konuda daha fazla sızlanmayacağım ve direk ana konuya geçeceğim.Aslında Kitap Ağacı ile Şubat ayında yazar etkinliği yapacaktık ve konuk yazarımızda Balıkesirli yazar olan Metin Savaş olacaktı ama bazı nedenlerden dolayı buluşma iptal oldu - yazardan kaynaklanan nedenlerden dolayı- hepimizde yazarın kitabını almış okumuş ve üzerinde konuşmak için hevesli ve heyecanlıydık ama maalesef olmadı :/
Adı daha önce pek fazla duyulmamış bir yazar olmasına rağmen bir çok kitabı var diğer arkadaşlarım diğer kitaplarını da okumuşlar ve içlerinde en vasat kitabın Erlik olduğunu söylediler - bende ki şans - bende gidip hiç araştırmadan Erlik kitabını aldım okudum.Aslında akış anlamında oldukça iyi olsa da - Balıkesir'de yaşadığım her gün gezdiğim yerlerde geçiyor olaylar - sonunun muallakta kalması beni açıkçası hayal kırıklığına uğrattı ayrıca işin içinde şizofreni gibi beni oldukça yakından ilgilendiren psikolojik bir konu varken ...
Yazarın dili oldukça sade olsa da - genel anlamda - bazı cümlelerde araya eski sözcükler sepiştirmiş bu biraz akıcılığı bozmuş ama yazarın yazar olan bir kitap karakterine bir hayrana tarafından bu tarz bir eleştiri yapması üzerine karakter üzerinden kendine bir öz eleştiri yapması - ne saçma ve uzun bir cümle oldu umarım anlamışsınızdır - oldukça hoşuma giden bir şey oldu.
Şubat ayının postları biriktiği için bu zamana kaldı hep kitap postları :/
Neyse bu sefer bu konuda daha fazla sızlanmayacağım ve direk ana konuya geçeceğim.Aslında Kitap Ağacı ile Şubat ayında yazar etkinliği yapacaktık ve konuk yazarımızda Balıkesirli yazar olan Metin Savaş olacaktı ama bazı nedenlerden dolayı buluşma iptal oldu - yazardan kaynaklanan nedenlerden dolayı- hepimizde yazarın kitabını almış okumuş ve üzerinde konuşmak için hevesli ve heyecanlıydık ama maalesef olmadı :/
Adı daha önce pek fazla duyulmamış bir yazar olmasına rağmen bir çok kitabı var diğer arkadaşlarım diğer kitaplarını da okumuşlar ve içlerinde en vasat kitabın Erlik olduğunu söylediler - bende ki şans - bende gidip hiç araştırmadan Erlik kitabını aldım okudum.Aslında akış anlamında oldukça iyi olsa da - Balıkesir'de yaşadığım her gün gezdiğim yerlerde geçiyor olaylar - sonunun muallakta kalması beni açıkçası hayal kırıklığına uğrattı ayrıca işin içinde şizofreni gibi beni oldukça yakından ilgilendiren psikolojik bir konu varken ...
Yazarın dili oldukça sade olsa da - genel anlamda - bazı cümlelerde araya eski sözcükler sepiştirmiş bu biraz akıcılığı bozmuş ama yazarın yazar olan bir kitap karakterine bir hayrana tarafından bu tarz bir eleştiri yapması üzerine karakter üzerinden kendine bir öz eleştiri yapması - ne saçma ve uzun bir cümle oldu umarım anlamışsınızdır - oldukça hoşuma giden bir şey oldu.
8 Mart 2017 Çarşamba
Maydanoz Time : Kitap - Freud'un Kız Kardeşi Goce Smilevski
Herkese merhabalar efenim ...
Bugünün kitap postunda "Psikoloji'nin Babası" olarak tabir ettiğimiz Freud'un kız kardeşinin kendi gözünden abisini ve Nazi kamplarında geçen sıkıntılı dönemlerini anlatan bir kitap olan Freud'un Kız Kardeşi adlı bir roman var.Bu kitabın öyle psikolojik yanı çok fazla olmasa da Freud'un bir çok fikrini,kuramlarını,aile hayatını ve kardeşlerine olan yaklaşımını bulabilirsiniz.Freud'u psikolojik teoremleri açısından çok sevsem de kişiliği açısından çok sevmediğim biri - gerçi kişiliği açısından sevdiğim iç bir psikoloji kuramcısı yok - köpeğini dahi Nazilerden kaçırılacaklar listesine yazarken kız kardeşlerini geri de bırakması onun nasıl bir adam olduğunu gayet iyi gösteriyor bence ki kitapta kız kardeşinin abisine ne kadar düşkün olduğunu - küçükken - görmemiz mümkün.
Çok çabuk okunan ve akıp giden bir kitap ...
Bugünün kitap postunda "Psikoloji'nin Babası" olarak tabir ettiğimiz Freud'un kız kardeşinin kendi gözünden abisini ve Nazi kamplarında geçen sıkıntılı dönemlerini anlatan bir kitap olan Freud'un Kız Kardeşi adlı bir roman var.Bu kitabın öyle psikolojik yanı çok fazla olmasa da Freud'un bir çok fikrini,kuramlarını,aile hayatını ve kardeşlerine olan yaklaşımını bulabilirsiniz.Freud'u psikolojik teoremleri açısından çok sevsem de kişiliği açısından çok sevmediğim biri - gerçi kişiliği açısından sevdiğim iç bir psikoloji kuramcısı yok - köpeğini dahi Nazilerden kaçırılacaklar listesine yazarken kız kardeşlerini geri de bırakması onun nasıl bir adam olduğunu gayet iyi gösteriyor bence ki kitapta kız kardeşinin abisine ne kadar düşkün olduğunu - küçükken - görmemiz mümkün.
Çok çabuk okunan ve akıp giden bir kitap ...
7 Mart 2017 Salı
Maydanoz Time : Etkinlik - Kitap Ağacı İle Konstantiniyye Oteli Livaneli
Herkese merhabalar efenim ...
Kitap Ağacı Şubat buluşmamızın kitabı Livaneli'nin Konstantiniyye Oteli idi.Ben zaten Livaneli'yi çok severim o yüzden ben oldukça hevesli okudum ve oldukça beğendim ama Kitap ağacı ile biraraya geldiğimizde aramızdaki tartışmalardan kitabı beğenenin sadece ben olduğunu anladım :D
Aslında okuyanların genel olarak sevmemesinin nedeni daha önceki kitaplarından daha vasat olması ve tam bir akıcı hikayesinin olmaması hatta bir arkadaşımız daha önce yazdığı Orta Zekalılar Cenneti adlı kitabına çok fazla benzediğini bu yüzden kendini tekrarladığını söyledi tabi ben o kitabı okumadığım için herhangi bir karşılaştırma yapamayacağım.
Asıl benim kitap hakkındaki görüşlerime gelirsek : Bence Livaneli tam bir Türkiye karakter analizi yapmış.Doğu ve Batı sentezi.Doğulu kesim Batılı kesimi beğenmez : Burjuva,Amerika özentisi bulur her şeyini laf eder ve kültüründen uzaklaştığını,ahlaksal olarak yozlaştığını söyler,Batılı Doğulu kültürünü beğenmez bağnaz ve gerikafalı bulur geleneksel şeyleri beğenmez.İşte tam da böyle bir durumu bir otelin açılış gecesinde gelen misafirlerin,otel sahiplerinin hatta çalışan garsonların karakterlerinden ve hikayelerinden anlatır.Toplumsal ve siyasi olaylara yine elbette bol bol laf sokmalar ve göndermeler vardır bi Livaneli klasiği olarak :D
Arkadaşlarımla ortak olduğum tek fikir evet diğer kitaplarına oranla tarzı değişik bir kitap.Dediğim gibi bi roman bi hikaye olarak ele almamak lazım bence daha çok karakter analizi,psikolojik ve sosyolojik analizlerin edebiyatla buluşması gibi düşünülmeli...
Kitap Ağacı Şubat buluşmamızın kitabı Livaneli'nin Konstantiniyye Oteli idi.Ben zaten Livaneli'yi çok severim o yüzden ben oldukça hevesli okudum ve oldukça beğendim ama Kitap ağacı ile biraraya geldiğimizde aramızdaki tartışmalardan kitabı beğenenin sadece ben olduğunu anladım :D
Aslında okuyanların genel olarak sevmemesinin nedeni daha önceki kitaplarından daha vasat olması ve tam bir akıcı hikayesinin olmaması hatta bir arkadaşımız daha önce yazdığı Orta Zekalılar Cenneti adlı kitabına çok fazla benzediğini bu yüzden kendini tekrarladığını söyledi tabi ben o kitabı okumadığım için herhangi bir karşılaştırma yapamayacağım.
Asıl benim kitap hakkındaki görüşlerime gelirsek : Bence Livaneli tam bir Türkiye karakter analizi yapmış.Doğu ve Batı sentezi.Doğulu kesim Batılı kesimi beğenmez : Burjuva,Amerika özentisi bulur her şeyini laf eder ve kültüründen uzaklaştığını,ahlaksal olarak yozlaştığını söyler,Batılı Doğulu kültürünü beğenmez bağnaz ve gerikafalı bulur geleneksel şeyleri beğenmez.İşte tam da böyle bir durumu bir otelin açılış gecesinde gelen misafirlerin,otel sahiplerinin hatta çalışan garsonların karakterlerinden ve hikayelerinden anlatır.Toplumsal ve siyasi olaylara yine elbette bol bol laf sokmalar ve göndermeler vardır bi Livaneli klasiği olarak :D
Arkadaşlarımla ortak olduğum tek fikir evet diğer kitaplarına oranla tarzı değişik bir kitap.Dediğim gibi bi roman bi hikaye olarak ele almamak lazım bence daha çok karakter analizi,psikolojik ve sosyolojik analizlerin edebiyatla buluşması gibi düşünülmeli...
6 Mart 2017 Pazartesi
Maydanoz Time : Etkinlik - If Kare İstanbul Film Festivali
Herkese merhabalar efenim ...
Yazamam gereken postlar o kadar çok birikti ki bir çok etkinlik hep gerilerde kaldı anca zamanı geldikçe yazabiliyorum.Aslında bu etkinlik Şubat 'ın son haftası yapılan bir etkinlikti ama anca Martın 2.haftasına kaldı :/
Neyse efenim ben ilk defa bir film festivaline gittim.Hem hiç fire vermeden :D Bağımsız filmlerden oluştuğu için benim tarzımdan oldukça uzak filmlerdi ama hepsinden de ayrı bir zevk aldım diyebilirim bu tarz şeylere katılmak benim ufkumu açıyor farklı şeyleri de görebilmemi sağlıyor hem de beleşe sinema keyfi yapmış oluyorum :D
İlk gün 1 film yayınlandı :
Tarih : 24 şubat 2017
saat : 19:00
Tanna (Yönetmen: Martin Butler, Bentley Dean)
-------------------------- -------------------------- --------------
İlk izlediğimiz film olduğu için ben ilk başta belgesle tarzıdan bir film sandım ama bildiğiniz film tarzındaydı ama oyuncular yerel halk elbette bir profesyönellik yoktu filmde ama o samimiyet insanın içine öyle bir işliyor ki usta oyuncular bu kadarını beceremez diyorsunuz içten içe.Modern dünyadan çok uzakta ilkel bi kabile hayatını anlatıyor.Aynı kabileden biriyle aşık olup evlenemiyorsunuz sizin evleneceğiniz kişiyi kabilenin reisi belirliyor ve bu kişi farklı bir kabileden olmak zorunda.Kız alıp vermeyle kabileler arası barış anlaşmaları sağlanıyor böylece kimse kimseye karışmıyor.aynı kabileden aşık olup yasak bir aşka yelken açan 2 aşığın hikayesini izliyoruz.
Tarih: 25.şubat 2017
saat : 13:00
Dev (Yönetmen: Johannes Nyholm)
-------------------------- -------------------------- --------------
Beni çok etkileyen filmlerden biri oldu.Elbette Tanna 'nın sonunda da bu filmin sonunda hep kötü bittiği için herkesin içinde sümüklü sümüklü ağladım :D Hiç utanmam yok vallahi olduğum yere şakırt diye koyuveririm gözyaşlarımı şimdi onlar düşünsün :D
Makarayı bir tarafa bırakacak olursak bir İskandinav filmi vardı 2.gün karşımızda yine belgesel tadında başlasa da sonraları film tadında devam etti.Engelli bir bireyin bir spora gönül vermesini ve bu yolda başına gelen şeyleri anlatıyordu.
Tarih : 26.şubat. 2017
saat : 13:00
Bir Günde Hindistan (Yönetmen: Richie Mehta)
-------------------------- -------------------------- -------------
Bu sefer geçekten belgesel gibi başlayıp belgesel gibi devam eden bir film vardı karşımızda.Sanırım içlerinde en sıkıldığım film bu oldu.Hindistanı az çok severim biliyorsunuz dizilerini bir zamanlar yakından takip ediyordum tabi Kanal 7 onlarıda alıp cıcığını çıkardıktan sonra bayaa bir soğudum annem her Allah'ın günü izlediği için içim dışım bir ara Arke ve Madhubala olmuştu :D Ben izerken sorun yok ama iş evin içine taşınınca hiç hoş olmuyor yakında Kore dizilerinde de soğucağım diye korkuyorum çünkü annem onlara da el atmaya başladı :D
Neyse efenim biz filmimize dönecek olursak aslında film tam olarak şöyle oluşmuş : Yönetmen ve yapımcı bir araya gelip Google'dan bir ilan vermişler biz Hindistan'da 1 günü anlatacak bir belgesel tadında bir şey çekmek istiyoruz herkes kendi yaşamını amatör bir şekilde çeksin bize yollasın diye bir çok kişide kendi el kamerasını alıp kendilerince çekim yapmışlar ortaya hem gerçekçi hem de samimi görüntüler çıkmış bunları da sanatsal bir şekilde birleştirip film yapmışlar.
Tarih : 26. şubat .2017
saat: 16:00
Koca Dünya (Yönetmen: Reha Erdem)
-------------------------- -------------------------- -------------
Festivalin son günü bir Türk filmiydi hatta filmin sonunda İstanbul'da oyuncularla gerçekleştirilen bir canlı yayın bağlantısı oldu orada Yazar ve Yönetmen olan Reha Erdem 'e sorular yönelttik.Bir abi ve kız kardeşin aileleri olmadan ormanda bir başlarına yaşamalarını konu ediniyor biraz ucu açık bittiği için hafiften hayal kırıklığı olsa da bende psikolojik alt yapısı olduğunu düşündüğüm derin anlamları olan bir filmdi aslında ayrıca oyuncuların oyunculuğu bir tık vasat kalmış gibiydi.
!f ² , bir festival tarafından dünyada ilk kez gerçekleştirilmiş bir ‘alternatif dağıtım ve paylaşım’ projesi. Yedi yıl önce yeni yollar arayışıyla başladığımız hikayede dijital yayın teknolojisiyle yeni beraberlikler yaratabileceğimizi, dünyayı farklı bakışlarla görmemize yol açan filmleri daha fazla izleyici ile paylaşabileceğimizi umduk. Hayalimizi gerçekleştiren alternatif dağıtım projesi !f ² oldu ve 32 şehirde 42 ortakla geniş bir !f ailesi oluştu. Bu sadece Türkiye değil, dünyadaki film festivalleri arasında da takip edilen bir model oldu.
Bu yıl !f ² projesi için, sanatsal üretimlerin herkes tarafından ulaşılabilir olmasına, bu üretimler etrafındaki birlikteliklerimizin nasıl daha paylaşımcı olabileceğine kafa yorduk ve 2016 !f ² gösterimlerini 'armağan ekonomisi' prensibiyle yürütelim istedik. Armağan ekonomisi para alışverişi olmadan, katılımcıların hediyelerini sunmalarıyla gerçekleşiyor. Dileyenler bir kitap getirerek değiş-tokuş edebilir ya da birinin bulup okuması için mekana bırakabilirler. Sanatçılar resim veya fotoğraf hediye edebilir. Bir arkadaş grubu toplanıp varsa mekanın bir ihtiyacını karşılayabilir. Arabası olan gösterimlere gelecek olanlara şoförlük yapabilir. Seçenek çok, hayal gücü sınırsız.
Festivalin İstanbul’daki son üç günü, 24-25-26 Şubat tarihlerinde İstanbul gösterimleri ile eşzamanlı göstereceğimiz 5 film, Mediatriple tarafından sağlanacak altyapı ile sizlere ulaşırken, film gösterimlerinden sonra yönetmenlerle yapılacak ve internet üzerinden canlı yayınlanacak olan sohbetler her yerden izlenebilecek.
!f ² ile örgütlenen, İstanbul’dan uzakta yeni merkezler yaratan şehir ortaklarımıza teşekkür borçluyuz!
!f ² 2016 Filmleri
Bir Günde Hindistan (Yönetmen: Richie Mehta)
Dev (Yönetmen: Johannes Nyholm)
Koca Dünya (Yönetmen: Reha Erdem)
Tanna (Yönetmen: Martin Butler, Bentley Dea
Yazamam gereken postlar o kadar çok birikti ki bir çok etkinlik hep gerilerde kaldı anca zamanı geldikçe yazabiliyorum.Aslında bu etkinlik Şubat 'ın son haftası yapılan bir etkinlikti ama anca Martın 2.haftasına kaldı :/
Neyse efenim ben ilk defa bir film festivaline gittim.Hem hiç fire vermeden :D Bağımsız filmlerden oluştuğu için benim tarzımdan oldukça uzak filmlerdi ama hepsinden de ayrı bir zevk aldım diyebilirim bu tarz şeylere katılmak benim ufkumu açıyor farklı şeyleri de görebilmemi sağlıyor hem de beleşe sinema keyfi yapmış oluyorum :D
İlk gün 1 film yayınlandı :
Tarih : 24 şubat 2017
saat : 19:00
Tanna (Yönetmen: Martin Butler, Bentley Dean)
--------------------------
İlk izlediğimiz film olduğu için ben ilk başta belgesle tarzıdan bir film sandım ama bildiğiniz film tarzındaydı ama oyuncular yerel halk elbette bir profesyönellik yoktu filmde ama o samimiyet insanın içine öyle bir işliyor ki usta oyuncular bu kadarını beceremez diyorsunuz içten içe.Modern dünyadan çok uzakta ilkel bi kabile hayatını anlatıyor.Aynı kabileden biriyle aşık olup evlenemiyorsunuz sizin evleneceğiniz kişiyi kabilenin reisi belirliyor ve bu kişi farklı bir kabileden olmak zorunda.Kız alıp vermeyle kabileler arası barış anlaşmaları sağlanıyor böylece kimse kimseye karışmıyor.aynı kabileden aşık olup yasak bir aşka yelken açan 2 aşığın hikayesini izliyoruz.
2.Gün :
Tarih: 25.şubat 2017
saat : 13:00
Dev (Yönetmen: Johannes Nyholm)
--------------------------
Beni çok etkileyen filmlerden biri oldu.Elbette Tanna 'nın sonunda da bu filmin sonunda hep kötü bittiği için herkesin içinde sümüklü sümüklü ağladım :D Hiç utanmam yok vallahi olduğum yere şakırt diye koyuveririm gözyaşlarımı şimdi onlar düşünsün :D
Makarayı bir tarafa bırakacak olursak bir İskandinav filmi vardı 2.gün karşımızda yine belgesel tadında başlasa da sonraları film tadında devam etti.Engelli bir bireyin bir spora gönül vermesini ve bu yolda başına gelen şeyleri anlatıyordu.
3.Gün
Tarih : 26.şubat. 2017
saat : 13:00
Bir Günde Hindistan (Yönetmen: Richie Mehta)
--------------------------
Bu sefer geçekten belgesel gibi başlayıp belgesel gibi devam eden bir film vardı karşımızda.Sanırım içlerinde en sıkıldığım film bu oldu.Hindistanı az çok severim biliyorsunuz dizilerini bir zamanlar yakından takip ediyordum tabi Kanal 7 onlarıda alıp cıcığını çıkardıktan sonra bayaa bir soğudum annem her Allah'ın günü izlediği için içim dışım bir ara Arke ve Madhubala olmuştu :D Ben izerken sorun yok ama iş evin içine taşınınca hiç hoş olmuyor yakında Kore dizilerinde de soğucağım diye korkuyorum çünkü annem onlara da el atmaya başladı :D
Neyse efenim biz filmimize dönecek olursak aslında film tam olarak şöyle oluşmuş : Yönetmen ve yapımcı bir araya gelip Google'dan bir ilan vermişler biz Hindistan'da 1 günü anlatacak bir belgesel tadında bir şey çekmek istiyoruz herkes kendi yaşamını amatör bir şekilde çeksin bize yollasın diye bir çok kişide kendi el kamerasını alıp kendilerince çekim yapmışlar ortaya hem gerçekçi hem de samimi görüntüler çıkmış bunları da sanatsal bir şekilde birleştirip film yapmışlar.
Tarih : 26. şubat .2017
saat: 16:00
Koca Dünya (Yönetmen: Reha Erdem)
--------------------------
Festivalin son günü bir Türk filmiydi hatta filmin sonunda İstanbul'da oyuncularla gerçekleştirilen bir canlı yayın bağlantısı oldu orada Yazar ve Yönetmen olan Reha Erdem 'e sorular yönelttik.Bir abi ve kız kardeşin aileleri olmadan ormanda bir başlarına yaşamalarını konu ediniyor biraz ucu açık bittiği için hafiften hayal kırıklığı olsa da bende psikolojik alt yapısı olduğunu düşündüğüm derin anlamları olan bir filmdi aslında ayrıca oyuncuların oyunculuğu bir tık vasat kalmış gibiydi.
!f ² , bir festival tarafından dünyada ilk kez gerçekleştirilmiş bir ‘alternatif dağıtım ve paylaşım’ projesi. Yedi yıl önce yeni yollar arayışıyla başladığımız hikayede dijital yayın teknolojisiyle yeni beraberlikler yaratabileceğimizi, dünyayı farklı bakışlarla görmemize yol açan filmleri daha fazla izleyici ile paylaşabileceğimizi umduk. Hayalimizi gerçekleştiren alternatif dağıtım projesi !f ² oldu ve 32 şehirde 42 ortakla geniş bir !f ailesi oluştu. Bu sadece Türkiye değil, dünyadaki film festivalleri arasında da takip edilen bir model oldu.
Bu yıl !f ² projesi için, sanatsal üretimlerin herkes tarafından ulaşılabilir olmasına, bu üretimler etrafındaki birlikteliklerimizin nasıl daha paylaşımcı olabileceğine kafa yorduk ve 2016 !f ² gösterimlerini 'armağan ekonomisi' prensibiyle yürütelim istedik. Armağan ekonomisi para alışverişi olmadan, katılımcıların hediyelerini sunmalarıyla gerçekleşiyor. Dileyenler bir kitap getirerek değiş-tokuş edebilir ya da birinin bulup okuması için mekana bırakabilirler. Sanatçılar resim veya fotoğraf hediye edebilir. Bir arkadaş grubu toplanıp varsa mekanın bir ihtiyacını karşılayabilir. Arabası olan gösterimlere gelecek olanlara şoförlük yapabilir. Seçenek çok, hayal gücü sınırsız.
Festivalin İstanbul’daki son üç günü, 24-25-26 Şubat tarihlerinde İstanbul gösterimleri ile eşzamanlı göstereceğimiz 5 film, Mediatriple tarafından sağlanacak altyapı ile sizlere ulaşırken, film gösterimlerinden sonra yönetmenlerle yapılacak ve internet üzerinden canlı yayınlanacak olan sohbetler her yerden izlenebilecek.
!f ² ile örgütlenen, İstanbul’dan uzakta yeni merkezler yaratan şehir ortaklarımıza teşekkür borçluyuz!
!f ² 2016 Filmleri
Bir Günde Hindistan (Yönetmen: Richie Mehta)
Dev (Yönetmen: Johannes Nyholm)
Koca Dünya (Yönetmen: Reha Erdem)
Tanna (Yönetmen: Martin Butler, Bentley Dea
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...