Herkese merhabalar efenim,
Bugün itibariyle Kasım ara tatiline girdim.9 gün evde olacağım ama 14'ünden itibaren GAP turuna çıkacağım Allah nasip kısmet ederse.Zaman çabuk geçiyor bir bakmışız diğer ara tatil bir bakmışız yıl bitmiş yaz tatiline girmişiz.Kasım demek aynı zamanda indirim zamanı olduğu için yine Amazondan yıllık stok yapacak kadar kitap satın aldım böyle tatillerde en çok sevdiğim şeylerden biri elbette kitap okumak.Kız kardeşimde artık evde olduğu için onunla ortak aktivite olarak bol bol kitap kitap okuma saati yapıyoruz.En son Tess Gerritsen'nın serisine taktım ve seriye 6.kitapla devam edeceğim elbette ama araya başka kitaplar da alıyorum diğer kitaba geçtikçe.Bunlardan biri de Murat Gülsoy'un bu Nisyan kitabı oldu.
Nisyanın anlamı unutmak,siliniş.Yaşlı bir adamın belliğinden silenen anıların kopuk kopuk duygusal bir şekilde yazı dökülmesi diyebilirim.Kolay okunan ve duygusal olarak iz bırakan bir kitap.Bu kitabı daha çok babaannemin dolabındaki elyaf kokusu gibi tanımlardım yaşlıların kendine ve evlerine ait bir koku olur ya illaki duymuşsunuzdur o kokuyu kitabı okurken aynı öyle bir koku aldım.
Hiç kimse kaybolmak istemiyor bu karanlık denizde, ama bu deniz son, hatta tek hakikat. Geminin sulara gömülmesinden önceki anların tasavvuru her zihnin kaçınılmaz meşguliyetidir. Sonucu belli bir meşguliyettir bu, bir gün bitecektir. Ama edebiyatta ölüme giden yolu, ölüm ânını ve ölümün kendisini düşünen karakterler ölümsüzlüğün ta kendisidir. Murat Gülsoy Nisyan'da bunu yapıyor, ölümü ölümsüzleştiriyor. Alışılmadık bir Gülsoy kitabı bu, müthiş çekici ve sarsıcı. Anbean karanlık denizin sularına batan, giderek parçalanan bir aklın girdaplarını ve karanlık denizi dalgalandıran sonu, edebî bir şiddet olarak gözlerimizin önüne seriyor. Doğduğumuz an o karanlık denize adım atmış olduğumuzu ve ömür denen geminin önünde sonunda sulara gömüleceğini biliyoruz. Murat Gülsoy bu bilgiyi edebiyatın doruğuna çıkarıyor.