27 Mayıs 2016 Cuma

Maydanoz Time : Etkinlik - Anasınıfına Gittik !

Herkese merhabalar efenim ... 

Yine bir ders kapsamında - oyun terapisi - gittiğimiz Anasınıfında yine çok farklı duygular yaşadım aynı zamanda da çocuklarla inanılmaz eğlendim.Açıktan okul öncesi eğitim mi okusam yoksa ?!

Çocukları çekmek yasak olduğu için biz daha çok kendimizi bol bol çektik elbette zaten bizim de çocuklardan pek bi farkımız yoktu.En odun arkadaşlarım bile çocukları görünce açıldı resmen.Nef'in anasınıfına gittik elbette.Üniversite ile birlikte olduğu için çok küçük bir alan ayırmışlar yavrucuklar 2 göz odada ordan oraya koşturuyorlar.Ama her imkanları var vallahi anasınıfında.Bende kendi anasınıfından olduğum ünleri hatırladım ahh ahh yaşlandık be !

O zamanlar Marmaris'teydik ve benim öğretmenim tam bi dangalaklık örneğiydi.Hatta bana yılsonu dans gösterimizde adam gibi dans edemediğim için "kazkafa" demişti bunu duyan Buse durur mu ortalığı birbirine kattım tabi ki de "sen kimsinde bana kazkafa diyorsun be " diyerekten annemden tut müdürüne kadar... O zamanlar daha cadaloz ele avuca sığmaz bir kızmışım tabi.Şimdi biraz daha duruldum gerçi konu hakkımı aramak oldu mu ya da egom zedelendi mi yine ortalığı birbirine katarım :D

Neyse efenim görünürde onlara "kazkafalı" diyecek bir öğretmenleri yoktu tam tersi oldukça nazik ve hoşgörülü davranıyorlardı-tabi misafileri olduğu için öyle de olabilirlerdi bilemicem gerçi üniversitenin anaokulu olduğu için şiddete falan cesaret edemezler.- 

Bana Alphan adında bir çocuk düştü giderken çocuklara bir oyuncak hediyesi almıştık hepimiz.Bize hangi cinsiyette nasıl bir çocuk olduğunu düşüceğini bilemediğimiz için Doktorculuk takımı aldım ben eh her cinsten çocuk bence bu oyunu sever bende çok severim ! Ki şansıma Alphan doktorculuk oynamayı çok sevdiğini ve büyüyünce doktor olmak istediğini söyledi ve neredeyse 1 saat boyunca baştan baştan doktorculuk oynayıp durduk bana artık gına geldi ama çaktırmadım tabi yavrucuğa :D

Ayrıca tam bizlik bir vaka olan otoizm başlangıcı olan bir çocuğumuzda vardı sanırım kaynaştırma öğrencesi olarak vermişler.Erkek öğrenci olduğu içinde pek bi haraketli pek bi yaramaz.Ona 4-5 kişi falan verdi hocamız zaten.Kahvaltılarını yaparken gelmiştik tamda bizde.O sadece ekmek yiyip bitiriyormuş kahvaltısını ilginin üzerinde olmasını istediği için erken geldi yanımıza.Onunla askercilik oynadı arkadaşlarımız herkesle onunla ilgilenirken uslu çocuktu ama diğer arkadaşları gelince ve ilgi dağılınca haliylen sağ sola koşturmaya ve onun bunun oyuncağına sarmaya başladı.

Hatta bi ara Alphan ile kavga etmelerinin son anda önüne geçtim.Bizim masanın önünden geçerken doktorculuk takımının çantasını çaldı arkasından Alphan bi kıyamet koşturdu tabi bende Alphan'nın arkasından "onu boşver bak bizim malzememiz çok gider başka bir yerden sana buluruz doktorculuk çantası diye".Allah'tan bi tek ben değildim Ayştan'nın kayıp kızı başka arkadaşlarım da akıl etmişti doktorculuk oyunu getirmeyi onlar oyun hamuruyla oynarken biz yine doktorculuk oynamaya devam edebildik.

Buda böyle bir anımdır ...




26 Mayıs 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Kitap - Oyunbaz Wulf Dorn

Herkese merhabalar efenim ...

BaldanBeri YouTube kanalından Gizem'i belki tanırsınız ... Ben sıkı takipçisiyim kendisininde kanalının da çünkü kitap ve diğer sanat zevklerimiz de birbirine çok benziyor.Onun kanalında Wulf Dorn'dan çok bahsettiğini duymuştum kütüphanede görünce hemen atladım tabi ki ve cidden dediği kadarda varmış.

O nasıl bir sondur öyle !

Okurken sanıyorsun ki adamın tanıdığı yakından bildiği biri çıkacak yazar bizi aklınca ters köşeye getirecek falan.Malum artık filmlerden falan alıştık baya baya prosu olduk bu işlerin.

Amaaa yine bir mindfucka uğradım über güzel bitti sonu ... Başları her polisiye gibi biraz sıkıcı ama meraktan okuyor insan ne olacak ne olacak kim çıkacak acaba derken bakıyorsunuz hoop 2 günde bitmiş 350 sayfalık kitap.

Ayrıca konusuda benim bu zamana kadar okuduklarımın ve izlediğim filmler içinde en orijinal olanaydı diyebilirim.Normalde hep kadın karakterin peşinde sapık bir erkek katil bulunurken bu sefer ki kadın psiko ,  spoiler vermek istemiyorum ama sonu ah be sonu ...

Kısaca konusuna gelicek olursak , zaten yazarımızda psikiyatrist olduğu için oldukça makul bir konuda yazmış diyebilirim ,bir psikiyatrist adama isimsiz güller ve aşk mektupları gelmeye başlar ve olaylar başlar ... 


25 Mayıs 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Etkinlik - Tog Rengarenk Projesi !

Herkese merhabalar efenim ...

BalTog kulübü ile yaptığımız en zevkli işlerden biri kesinlikle Rengarenk Projesi idi ! Boyalar elimizde,uzun ince fırçalar belimizde biz gideriz köye hey köye :D

Evet bir otobüs genç aynen bu şekilde yola çıktık.Balıkesir'in Ovacık diye bir köyünde Ovacık Ortaokulunu ve İlkokulunun yıpranmış duvarlarını boyamaya ve çocuklarla çeşitli oyunlar oynamaya gittik.Havada oldukça güzeldi,yazdan kalma bunaltıcı olmayan huzur veren bir sıcaklık ... Köy hali olacağından elbette eser diye uzun kolluları da belimize bağlamayı unutmadık.

Toplamda 2 gün sürdü işlerimizin bitti.Benim ilk seferimdi ama birlikte gittiğim arkadaşım Kübra'nın 2.seferi olduğu için beden daha tecrübeliydi ve bana oldukça yardımcı oldu bu süreçte :D Hayatımda ilk defa duvar ve figür boyadım.Oldukça yorucu işlermiş yalnız.Hem üstüm başım battı hem de kollarım akşamına fena ağrıdı.2.günde okul boyamaktan çocuk gelen çocuklarla ilgilenmeyi seçtim ben.

Bir sürü atalyö kurduk içerdeki sıraları dışarı çıkarıp.El yeteneğim pek gelişmiş olmasa da benim de yeteneğim en az 6 yaşındaki çocuk kadar :D O yüzden pekte sorun yaratmadı bu bana. O günde şansımıza hayır varmış baştan başa donattılar bize sofrayı baya baya doyduk,okul bize sahip çıkmasa da -evet en sevmediğim şey oldu okul müdürü bile başımızda bile durmadı.- köy halkı bize sahip çıktı.Müzik problemimiz olduğu için biz kendi kendimize söyledik eğlendik , evet eşsiz bir sesim vardır (!) , ...

















24 Mayıs 2016 Salı

Maydanoz Time : Kişisel - Üniversitede Hoca Olmak Demek !

Herkese merhabalar millet ...

Bugün nihayet evimden,İzmir'den yazıyorum sizlere ... Dünde söz verdiğim gibi geçen haftalarda nerelerdeydin ne haltlar yiyordum şimdi bir bir anlatma vakti geldi.

İlk olarak alan hocamız dahi olmayan ama her zaman eğitimciliği,kişiliği ve öğrencilerini sevmesi,saygı duyması ile bizim hatta tüm fakültenin taktirini kazanan İstatistik hocamıza yaptığımız son ders partisini anlatmak istiyorum.

Sınavlarda dahi elinden geldiğince yardımcı olan - kopya verir anlamında değil seviyemizde sorular sorar,öğretmediği şeyi sormaz - notların cebinden çıkmadığını bilip gönlünce bol bol veren - ki biz matematik öğrencileri değiliz sonuçta sözel ağırlıklı bir sınıfız - espirili kişiliği ile her ders bizi kahkahalara boğan biridir kendileri.Aynı zamanda çok zeki ve çok azimli de biri genç yaşta profesör olmuş adam daha ne olsun !

Akademisyenliği belki biraz sahada çalıştıktan sonra bende düşünüyorum açıkçası.Ama bence asıl PDR'ci olması gereken bu hoca ! Benim ideolüm diyebilirim kendisi için ... Onun PDR'ci versiyonu olurum inşallah ! 

Hepimiz bu parti için canı gönülden zevk alarak çalıştık.Diğer hocalarımızdan ayrı tuttuğumuz bir hoca olduğu için ve seneye daha dersimize girmeyeceği için güzel ve özel bir şeyler yapmak istedik ve aklımıza pasta ve maske fikri geldi.Aramızda 5 Tl gibi bir para topladıktan sonra maskeleri yaptık.Yaptık diyorum çünkü koskoca Balıkesir'de hazır maske yapabilen bir yer bulamadık ! Eh bizede hem uğraş olur diyerekten kendimiz renkli fotokobi çektirip böyle daha kaliteli bir kağıda kendimiz kestik biçtik ve yaptık hem de 30 adet !

Pastaya "sizi tanımak güzeldi" yazdırdık ve tahtaya da hocanın genelde kullandığı sözleri ve espirileri yazdık bana da ınstagram adımdan dolayı "sudevebuse" diyor sürekli sınıfta :D Bu arada çokta güncel ve modern bir hocamız face,twitter,ınstagra gibi sosyal mecralarda oldukça da aktif :D

Hatta bi ara gaza gelip bahçeye çıktık ve tüm fakülteyi çatlattık resmen.Alan öğrencileri bile böle bir süpriz yapmamışlar hocalarına ne kadan ayıpp :D

Hoca da tabi bi mahçup oldu bir utandı hatta bi ara güleyim derken ağladı bile çaktırmadan silmeye çalışıyordu gözyaşlarını :D

Kendinden 30 tane herkes hergün görmüyor tabi ki ! Hatta daha sonra baya baya hocayı gaza getirdik ve maskelerimizin arkasına anı olsun diye imza bile aldık :D Bize de bence hocayada çok güzel bir anı olmuş oldu.

Kıcasa üniversite de hoca olmak demek bir yerlere geldim diye ego yapıp esip gürlemek öğrencileri ezmek arkalarından kendilerine küfür ettirmek değil hoca olmak demek böyle olmak demek !








22 Mayıs 2016 Pazar

Maydanoz Time : Kitap - Fahrenheit 451 Ray Bradbury

Herkese merhabalar efenim ...

Mayıs ayının son haftalarını yağmur ile karşıladı Balıkesir maalesef.Biz hala yazlık kıyafetlere geçemedik resmen :/ Yarın İzmir'e gidiyorum ama bildiğim kadarıyla bu durum orda da aynı.

Neyse efenim bu yağmurlu pazar gününde - burdaki son günümde- şöyle güzel bir pazar kahvaltısı eşliğinde sizlere yine bir kitap postu yazmak istedim.

Distopyayı ne kadar çok sevdiğimi biliyorsunuz bence artık ... Distopyanın atalarından sayılan Fahrenheit'i de elbette çok merak ediyordum.Bi kere İthaki'nin çıkardığı en akılcı ve über zekici olan bir kapak tasarımı var.1 yazısının olduğu yerde - orijinal kapak tasarımında ben kitabı kütüphaneden okudum ama bu bilgiyi vermesem ölürdüm - gerçek bir kibrit ve kitabı yan tuttuğunuzda da kibriti ateşleyecek bir kağıt düzeni görüyorsunuz ki Fahreheit 451 kitapların yanma derecesi oluyormuş.Zaten kitap bunun üstüne kurulu diyebiliriz.

Aslına bakarsanız tam bir distopya sayılamaz çünkü distopyalarda tam bir yeni düzen anlatılır para birimine kadar ... Ama burada sadece 1 karakter ve onun başından geçenler ve sadece kitapların yakılması söz konusu var.Kitap okumak ,düşünmek yasak bu ülkede.İtfaiyiciler eskiden yangın söndürürken şimdi yangın başlatmakla görevliler.Montag'ta bu itfaiyiclerden biri ve bir gün bir genç kız ile tanışmasıyla kendini,hayatını,evliliğini ve bu düzeni sorgulaması üzerine isyan başlatmasını ve bir İncil'i yakmayıp kaçırmasıyla ve yüksek sesle okumasını konu ediniyor.Dediğim gibi kitap biraz kurgu açısından eksik kalmış keşke Montag'a daha neler olduğunu ve dönem zihniyetinin nasıl olduğunu yansıtabilseydi kitap zaten hikaye tadında kısacık hemen okunan bir kitap ...



19 Mayıs 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Kitap - Kendine Ait Bir Oda Virginia Woolf

Herkese merhabalar efenim...

Yeni bir kitap postu ile daha karşınızdayım.Şu sıra okunması kolay -bu kitap dışında-  hemencecik okuyup,yorumlayıp sıradaki kitaba geçeceğim kitapları okuyorum.Bizim kütüphanemizin mahşallahı olduğu için neredeyse istediğim bütün kitapları oradan bulup alıp okuyabiliyorum.

Woolf'u uzun zamandır bloglarda görüyor merak ediyor alıp okumak istiyordum.Bana okumak için kısmet olan kitabı da aslında daha çok bir deneme türünde olan Kendine Ait Bir Oda oldu.Eleştiri,deneme bir iç dökme dahi diyebiliriz bu kitap için.Ağırlıklı olarak "kadın" konusunda dikkat çeken bir kitap elbette.Yazarımız feminist bir kadın diyebilirim.Ama femisins olmayı oldukça düzgün algılayan ve bunu savunan bir yazar : "erkekler ölsün yaşasın kadınlar" demek değil elbette feminizim !

Tabi ki 1920 li yıllardan bahsediyoruz.O dönemde de hala bu dönemde de maalesef kadın hep 2.planda ve erkek egemenliğinin altında ezilmekte.Hele de bizim ülke... Kadına adet gördüğü için "kirli" diyen,sonra "hamileler yolda dolaşmasın cinselliği çağrıştıyor" diyenlerle aynı ülkede yaşıyoruz maalesef.

Oysa o zamanıda bu zamanı da "kadının" dünyadaki yerinide öyle güzel anlatmış ki Woolf.Sadece kalemi bir kadın gibi ... Estetik,süslü ve ağdalı ... Bir kadını herkesin anlayamayacağı gibi Woolf'un kalemini de herkes anlayamaz maalesef.Edebiyatta da "kadın" ne demek bunu da çok güzel anlatıyor Woolf daha doğrusu anlatıyor demek biraz narin kaçar bildiğiniz iğne batırıyor,nazikçe asaletini bozmadan laf sokuşturuyor...

"Edebiyatta genelde erkekler bir kadını anlatıp dururken neden bir kadın bir erkeği anlatmıyor?" Sahi neden bu kadar az ? Oysa aşkı sadece erkekler hissetmiyor ki ...

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Kitap - Kırmızı Pazartesi Gabriel Garcia Marquez

Herkese merhabalar efenim...

Bilgisayar labratuvarında istatistik ders arasında sizlere yazıyorum resmen şu an ! Önümüzdeki günlerde üst üste sürekli kitap yorumu postu gireceğim etkinlikler için uzun uzun ve düşünerek yazmam gerektiği için onları İzmir 'e bıraktım.-Bunu dün de söylemiştim.-

Neyse efenim gelelim Marquez'in kaleminden okuduğum ilk kitap olan Kırmızı Pazartesi kitabına...
Bu sene yine çok meşhur olan ve çok satan bir kitap oldu aslında,ben de ne anlatıyor acaba diyerekten acayip merak ettim ve hemen kütüphane görünce aldım elbette.Zaten okunması çok kolay 100 sayfa anca olan bir kitap.Ayrıca kitap Nobel ödüllü olunca insan okumaya ayrı bir heyecan duyuyor ama bir kez daha anladım ki Türklere cidden bok atan kitaplar Nobel almayı başarıyor.Nerde Nobel almış kitap görsem mutlaka içinde bir yerde ya müslümanlığa ya da Türklere diss atıyor bunların Türklerle alıp veremediği nedir ANLAMIYORUM Kİ !

Neyse efenim yine milliyetçi damarım tuttu ama okurken ayrı bir gıcık oldum.Çünkü Marquez aslında yaşadığı,şahit olduğu olayları ve o dönemin Kolombiyasını anlatıyor.Ve bu dönemde her türlü pisliği görmek mümkün.Cinayet,fuhuş,aldatma,kokain...Aklınıza artık ne geliyorsa.Yani böyle bir ortamı anlatıp Türkler böle şöle deyip atıp tutmak çok iğrelti olmuş yani siz önce kendi pisliğinize bakın be !

Neyse yine konuyu saptırdım farkındayım ama maalesef bunlar kitabı okurken ki duygularım arkadaşlar.Kitap sonunu bildiğimiz bir cinayeti ve dönem zihniyetini anlatıyor diyebiliriz.Aslında bu cinayette bir namus davası aslında bizim Doğu hikayelerine pek benziyor ama daha çok pembe dizi kıvamında diyebilirim.Öyle ahım şahım bir kitapta sayılmaz açıkçası ama Marquez'in kalemi ve bakış açısı oldukça iyi diyebilirim.


Tayland Dizisi : Ready, Set, Love

 Herkese merhabalar efenim, Netflix de yer alan ve Türkçe çevirisi ile "Bekarların Savaşı" olan Tayland dizisinden bahsedicem sizl...