26 Eylül 2015 Cumartesi

Maydanoz Time : İkon - Jennifer Lawrance

Herkese merhabalar efenim ! Bugün öğleden sonra Balıkesir yolcusuyum efenim eh malum yarın okullar açılıyor zil çaldı ders başı yapmak lazım o yüzden uzun bi süre post yayınlayamayabilirim okuldu,derslerdi derken zaten zaman kalmıyor ama bir de internet sorunum oluştu kaldığım yerle ilgili...

Bugün İkon postunda Jennifer Lawrance var.Aslında o iyi bir oyuncu olduğunu çok zaman önce zaten Oscar olarak kanıtlamıştı ama biz Oscarlık filmleri pek sevmez ve izlemeyiz.Ama popüler bi kitabın filmi çekilince (Açlık Oyunları ) ve başrolünün de hakkını verince onu çok yakından tanıdık hepimiz.Sadece bu film serisi ile de değil daha ardı ardına gelen bi çok filmde de izledik onu helede son zamanlarda Bradley Cooper ile yılın çifti oldular bile diyebilirim tabi gerçke hayatta birlikte değiller.

Hayatı : 

Jennifer Shrader Lawrence (d. 15 Ağustos 1990), OscarAltın KüreSAG sahibi ABD'li aktris. En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazanan en genç 2. kişidir.Jennifer Lawrence 1990 yılında Louisville, Kentucky'de doğmuştur. Kilise oyunlarında oynadı , 14 yaşında oyuncu olmaya karar vermiştir ve ailesiyle birlikte bir yetenek avcısına başvurmuştur. Liseden 2 yıl erken mezun olmuş ve oyunculuk kariyerine başlamıştır.


İzlediğim 5 Filmi :

The Hunger Games : 2012 yılının kesinlikle en iyi ve en çok konuşulan filmlerinden oldu diyebilirim kitabı kadar iyi bir filmdi.Herkes bence az çok bildiği için filmi fazladan yorum yapmaya gerek duymuyorum açıkçası.


Silver Linings : Film 2012 yapımı ve yine bir kitaptan uyarlanma romantik-komedi tarzında çok izlenen ve çok konuşulan ve elbette çok beğenilen bi Jennifer filmi daha.2012 yılı zaten bu kadına yaradı diyebilirim.Bradley ile mükemmel bi uyum yakaladılar ve çokta beğenildiler.Ayrıca Jennifer'a koyu saçlar çok yakışıyor bunu bi kez daha anlamış olduk.Aslında donuk ve soğuk bi güzelliği olsa da Jennifer'ı izlerken içim ısınıyor diyebilirim.


Serena : Film 2014 yapımı.Tabi ki Jennifer'a eşlik eden biricik isim Bradley Cooper.Bu filmde uyumun dibine vurmuşlar resmen,sırf bu çift için izlenebilecek bi film.Ben nedense Jennifer'a koyu saçı daha çok yakışırıyorum.Sarı saç onu çok olgun gösteriyor gerçi bu filmde de olgun göstermesine ihtiyacı var zaten.Çok soğuk,akıllı,becerikli bi kadını oynuyor.Görüntüsüne bu kadar uyan bi karakter daha sanırım Hunger Games'te oynamıştı.

Dönem filmlerine çok yakışan bi kadın daha ...

Kitaptan beyazperdeye uyarlanmış bi film,çok guygusal sonunda beni ağlatmayı başardı.Adama filmde inanılmaz uyuz oldum kısaca kimsenin Ahını almıcam,birinin Ahını alanla da iş yapmayacaksın.



Winter's Bone : Film 2010 yapımı ve Jennifer'ın tanındığı ilk film diyebiliriz bu film için.Aile-Drama türünde bir yapıt.4 dalda oscar adaylığı var ayrıca Jennifer bu film ile En İyi Kadın Oyuncu rolünde ödül aldı ve elbette partneri John Hawkes idi.

Jennifer bu filmde bi kadından çok bir genç kız,bir abla gibi görünüyor.Film gayet yavaş ve ağır ilerliyor böyle filmler genelde Oscar aldığı için hiç şaşırmadım diyebilirim.En İyi Uyarlama senayo seçildiğine göre sanırım bu bir kitaptı.Küçük bi köyde fakirlik içinde kardeşlerine bakmaya çalışırken bi yandan da babasını bulmaya çalışan bi genç kızı anlatıyor.




Alaycı Kuş : 2014 yapımı film.Açlık Oyunlarının ikinci devam filmi niteliğinde.Bu film de de tempo oldukça iyi ama serinin devamına doğru bence tempo biraz düşmüş.



25 Eylül 2015 Cuma

Maydanoz Time : Müzik - Lana Del Rey High By The Beach

Herkese Aydın'dan merhabalar efenim !  Şu sıra Snapcahatteyim snapchat adım : sudevebuse
Orada kendi kendime eğleniyorum nerdeyim o an da ne halt yiyorum merak ediyorsanız beklerim efenim :)

Bugün geleneksel cuma müzik günümüz olduğundan güne güzel bir Lana şarkısı ile başlayalım dedim.Lana'nın yeni albümü çıktı biliyorsunuz ki işte o yeni albümün ilk klibi bu şarkıya çekildi ben şarkıyı da klibi de çok güzel buldum Lana ilk defa böyle hareketli ilginç bi klip çekmiş diyebilirim daha önce hep bi animasyonlar videolar kullanıyor kliplerinden bildiğiniz gibi ...



24 Eylül 2015 Perşembe

Maydanoz Time : Dizi - Death Note

Herkese iyi bayramlar efenim ! Bugün Aydın'a gidiyoruz hatta birazdan yola çıkıcaz ondan önce günün dizi postunu yazayım dedim hemen.

Death Note çookk uzun zaman önce (2006-2007 gibi bi zamanda sanırım ) duyduğum ama ''Bana göre değil bu anime ya,erkek şeysi bu izlemem ben bunu." deyip yüzyılın en büyük hatasını yapmıştım burdan öğrenelim ki tekrardan hiç bir şeye karşı önyargılı olmayalım !

Kardeşim bu animeyi izlemeye başlayıp bana önerince "Bende bunu çok zaman önce duymuştum ama bana göre değil ya falan demiştim ben sevmem öyle şeyler." 

Ama bombe gibi 37 bölümlük 2 sezonluk bi anime.O kadar zekice kurgulanmış bi anime dizisi ki evin içinde her bölüm sonunda "Oy oy yoy oyyy " diye dolaşıyorsunuz resmen,ilk bölümden Mind Fuck yapıyorlar resmen :D

Konusuna şöyle kendimce kısaca değenecek olursam;Japonya'nın liseler arasında en akıllı çocuğu bir gün okulun arka bahçesinde sahipsiz üzerinde Death Note yazan bir kara kapaklı defter bulur.İlk sayfalarında bu defterin kullanım klavuzu vardır.Orada bu deftere birinin ismini (yüzünü bildiğiniz birinin) yazarsanız o kişi öldürülme şeklini yazmazsanız 6 dk 40 sn içinde kalp krizinden ölecektir diyor.Bu akıllı veledimiz başta birinin ona şaka yaptığını sanır ama bi şekilde merakına yenilir ve deneyince bunun bi şaka olmadığını öğrenir.Artık insanları öldürme gücü elindedir.

Fakat şöyle de bi durum vardır ki aslında bu defter sahipsiz değildir.Defterin sahibi bi ölüm meleğidir ve dünyaya bilerek düşürmüştür bu defteri de defterini kim bulursa ona eşlik edecektir,yeni sahip ya da defter yok olana kadar ...

Bu akıllı veledimiz insanları öldürme gücüne sahip olsa da aslında içined kötü bi insan değildirAslında tam tersine ülkesinden başlayarak tüm dünyada ki tüm kötü insanları öldürmek ve iyi insanlardan yeni bi dünya yaratma hayali vardır.Suçluluarı bir bir kalp krizinden öldürme başlayınca ülke çapında dedektiflerin,hatta FBI 'ın bile dikkatini çeker bu vaka elbette.Japonya'nın en akıllı dedektifi ile bu akıllı velet arasında geçen bi oyun olmuştur artık bu dava.

İkisinin de tek istediği Adalettir.Kitabın artık yeni sahibi olan akıllı veledimiz suçluluları hakettikleri ceza olan ölüm cezasını alınca adaletin sağlanacağını düşünürken dedektif insanları suçluda olsa öldürmenin haklı bi adalet olmadığını düşünür.

Ben açıkçası bu anime boyunca akıllı veledimizin yanındaydım bi düşünsenize ülkemizdeki PKK sorunu bitmiş,tecavüzcüler,hırsızlar,kadın cinayetleri hepsi son bulmuş.Ne kadar hümanist bi insan olsam da maalesef gereken (ölüm cezası) verilmediği için bu suçlar gün geçtikçe artmaya deva ediyor ölüm kokusu olursa bi yerde bence insanlar kötülük yapmaktan kaçınırlar bi süre sonra ...




23 Eylül 2015 Çarşamba

Maydanoz Time : Film - Fermat's Room

Al sana bombe pis düşman ! :D

Niye böyle salakça bi giriş yaptım hiç sormayın gençler :) Bombe gibi bi fimle karşınızda olduğumdan da olabilir tabi bu enerjim.Matematik severler (ben sevmesem de ) bu film tam da size göre ayrıca bi İspanyol filmi ! Amigoss !

4 tane matematik dahisi bi toplantıya davet edilir ama bu toplantı biraz garip bi yerdedir.Bu arkadaşlar dahi olmasına rağmen neden böyle bi yere geldik çok saçma bence hemen geri dönelim demediler ve karanlık ormanda hatta bi gölü geçerek bi depoya gelirler içerisi pek bi şıktır kitaplar falan tam bi toplantı odasıdır.Ama zamanla gelişen olaylar sonucunda farkına varırlar ki 1 dk'dan daha az sürede hesaplaması gereken matematik problemleri vardır yoksa kare şeklindeki bu oda onları tuzla buz edecektir bakalım bu 4 dahi onlara bunu yapan psikoyu bulabilecek o odadan kurtulabilecekler mi ?


Maydanoz Time : İkon - Kristen Stewart

Günaydııııınnnnnn efemimmm ! Are you readyyyy ? dı dı dıt dı dı dıt dıt

Böyle bugüne disko havasında başladık biraz çünkü yarın bayram çünkü yarın biz Aydın'a gidiyoruz !

Neyse efemi sululuğu bi kenara bırakacak olursak gelelim bugün ki İkon postunda şu son yıllarda Vampir filmlerinin Dracula'dan sonraki temsilcisi Edward'ın insan sevgilisi rolü ile herkesin ideolü haline gelmiş Krsten Stewart var.

Aslında Kristen çocukluğundan beri bu mecranın içinde fakat değeri yeni anlaşılan bi isim diyebilirim.

Hayatı : 

Kristen Jaymes Stewart (d. 9 Nisan 1990) Amerikalı televizyon ve sinema aktrisi. Alacakaranlık filmindeki "Bella Swan" karakteri ile ünlenmiştir. 2015 yılında Clouds of Sils Maria filmindeki perfosmansı ile César Ödülleri nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştır. Kristen Stewart César Ödülleri ni kazanan ilk Amerikalı kadın oyuncu olarak tarihe geçmiştir.

Los Angeles, Californiya'da doğmuş ve büyümüştür. Cameron (öz), Taylor (evlatlık) ve Dana (evlatlık) adlı erkek kardeşleri vardır. Babası FOX TV'de yapımcıdır. Annesi aslında Queensland, Avustralya'da Maroochydore'dan bir yazı denetimcisidir. Yedinci sınıfa kadar okula gitmiş ve sonra eğitimine mektuplarla devam etmiştir. 2009 yılında liseden mezun olmuştur. 2010 yılında ailesinin yanından taşınarak Los Angeles'a yerleşmiştir. Günümüzde de, Los Angeles ve Londra'da evi bulunmaktadır.

İzlediğim 5 Filmi :

In The Land Of Woman :  Film 2007 yapımı.Ayrıtılı postu Film kategorisinden bulabilirsiniz.


The Runaways : Film 2010 yapımı.The Runaways grubunun (adlarını ilk kez bu filmde duydum ) iki asi kızının hayatını anlatan film.Kristen'e biçilmiş kaftan bi rol bence.Saçlarda inanılmaz yakışmış diyebilirim Kristen'da (masum bi yüzü olsa da ) hep bi Asi kız havası var zaten ki bu gerçek hayatında da böyle tahminimce. Hollywood'un yükselen yıldızlarından biri olna Dakota Fannig'te ona eşlik ediyor fakar Dakota bu rol için fazla masum kalmış bence.




Camp X-Ray : Film 2014 yapımı ve bildiğim kadarıyla Kristen 'in oynadığı son filmi.Kristen'e yakışmayan bi saç dtili varsa o da kesinlikle topuz.Kulakları ve sert,soğuk kemikli yüz hatları daha çok ortaya çıkıyor ve hiç güzel bi görüntü sunmuyor seyirciye.Krsiten bu filmde diğer filmlerine göre oldukça farklı bi tarzda.Bi Amerikan askerini canlandırıyor.Makyajsız,her zamankinden bin kat daha soğuk ve elbette daha bi sıska.

Film oldukça tartışmalı aslında.Çünkü Müslümanların savaşta Amerikalı askerler tarafından (sanırım 11 Eylül olayları yüzünden ) esir alınmasını anlatıyor.Amy yani Krsiten Ali adında bi Müslümanla arkadaşlık kuruyor.Tabi bu arkadaşlıktan diğer askerler hiç hoşlanmıyor.Sonunda ağlatan bi film (yani en azından beni).

Bence Kristen bu rolü oynayacak en son kişi diyebilirim.Bi kere fiziksel olarak bile askeri yapıda bi kadın değil.Kilosu tutuyor mu onu bile bilemiyorum fazla sıska ve kısa boylu.Buna rağmen bu rolün üstesinden iyi gelmiş diyebilirim.



Snow White And Huntsman : Film 2012 yapımı.Chris Hemsworth ve Charlize Theron gibi isimler yer alınca (kadroyu iyi tutunca ) bomba gibi tutucak bi film zannedildi ama aslında Pamuk Prenses masalının sürekli farklı versiyonlarda pişirilip önüne konulmasından bence seyirci bıktı artık.(Sindirella ve Alice Harikalar Diyarında içinde geçerli bu tespitim ) . Gerçi filmin ikincisi çıkacakmış diye de duymuştum ama bilemiyorum nasıl devam edecek ki daha bu hikaye ?

Birde Pamuk Prenses olmak için nasıl Lilly Collins yanlış bi seçimse bence Kristen'da öyle cidden başka isim yok mu şöyle daha bi piremsesimsi güzellikte olan ?



Twilight : Film 2008 yapımı.Tabi ki de Krsiten'ın Bella karakteri ile patladığı film bu film elbette.Ayrıca bu filmde kilosu falan daha bi yerinde olduğu için yüzü falan daha msum daha tatlı gözüküyor sonradan kemik torbasına döndü gerçekten saçları falan kestirdi bi ara saçmaladı o ara hiç sevemedim sonradan tekrar kendine geldi Allah'tan.Filmden bahsetmeye gerek  yok bence :)





22 Eylül 2015 Salı

Maydanoz Time : Film - Everly

Herkese günün 2.postu olan film postundan merhabalar efenim !

Ailemle izlediğim bi Gerilim filmi daha.Film 2014 yapımı ve başrolde ben pek sevmesem de annemin çok sevdiği bi oyuncu olan Salma Hayek var.(İkonlar postunda göremeyeceğiniz bi isim.)

Film biraz açık (sadece çıplaklık var ) , aynı zaman da çokta kanlı ve bi odanın içinde geçiyor ama gerilim,heyecanitansiyon filmde hiç düşmüyor,sonunda ne olacağını sabırsızlıkla bekleyeceğiniz bi film.


Maydanoz Time : İkon - Anne Hathaway

Herkese yeni bir günden merhabalar efenim !

Bu haftanın kadın İkonlarından biri Anne Hathaway var.Bence yeni dönemin Hepburn'ü diyebilirim ağzı burnu teni aynı değil mi sizce de  zerafeti falan ? Sizi bilemem ama ben çok benzetiyorum açıkçası ve Acemi Prenses filminden bu yana bu kadını acayip beğeniyorum.

Hayatı : 

Anne Jacqueline Hathaway (12 Kasım 1982) Amerikan aktris. Birkaç sahne rolünden sonra 1999 tarihli Get Real isimli televizyon dizisinde yer aldı. Disney filmi Prenses Günlükleri ve onun 2004'teki devam filminde Mia Thermopolis'i oynadıktan sonra şöhrete kavuştu. Hathaway o zamandan beri 2005 tarihli Havoc ve Brokeback Mountain gibi drama filmlerinde de oynadı. Ayrıca Meryl Streep ile oynadığı Şeytan Marka Giyer ve Jane Austen'ı canlandırdığı Aşkın Kitabı filmlerinden başrolde yer aldı.
2008'de Rachel Evleniyor 'daki performansıyla birçok ödül aldı ve En İyi Aktris dalında Akademi Ödülü'ne aday oldu. 2010'da gişede büyük başarı kazanan Sevgililer GünüTim Burton'ın çektiği Alis Harikalar Diyarında ve Aşk ve Diğer Felaketler filmlerinde oynayıp Simpsonlar 'daki seslendirmesiyle Emmy Ödülü aldı. 2011'de animasyon yapımı Rio 'da seslendirme yaptı ve Lone Scherfig'in Bir Gün uyarlamasında başrol oynadı. 2012'de Christopher Nolan'ın Kara Şövalye Yükseliyor 'unda Selina Kyle'ı veTom Hooper'ın Sefiller 'inde Fantine'i canlandırdı. İkincisindeki performansı ile müthiş yorumlar ve En İyi Yardımcı Aktris dalında Akademi Ödülü, Altın KüreSAG Ödülü ve BAFTA'nın da bulunduğu önemli ödüllere layık görüldü. People tarafından 2001'in en iyi çıkış yapan yıldızlarından biri olarak sıfatlandırıldı ve 2006 yılında da "Dünyanın En Güzel 50 İnsanı" listesinde yer buldu.
İzlediğim 5 Filmi :

The Princess Diares : Film 2001 yapımı ve benim Anne ile tanıştığım ilk film diyebilirim.Tam da genç kızlık filmi olduğu için benim yerine koyduğum isimlerden biridir.Anne'nin bu filmde partneri Julie Andrews,ilk patladığı filmde böyle bi diva ile rol almakta bence kendisi de çok onur duymuştur.Burada ki rolü ile bence bi çok genç kızın ideolü haline geldi. Normal bi genç kızken bir prenses olma yolunda olan bir kızın hikayesini anlatan çok tatlı zamanlar geçireceğiniz bir film.



One Day : 2011 yapımı film.Anne'nin partneri onları çok ama çok yakıştırdığım Jim Sturgess.(Çok tatlı bi adam değil mi sizce de ? ) Kıvırcık saç bi kadına bu kadar mı yakışır ?!

Kitaptan uyarlanan bi film fakat ben kitabını film kadar sevmedim bilmiyorum yazarı sevemedim daha doğrusu.Ama film bi başka hele de Anne olunca işin içinde.Bomba gibi bi aşk filmi mutlaka izlenmeli.



The Devil Wears Prada : Film 2006 yapımı ve bence Anne'nin asıl patladığı film bu film diyebilirim.Güzel yüzü bu filmi izlerken Anne'yi hep Audrey'e benzetmişimdir.(Evet ikisini de). Bu filmde tabi ki de partneri Meryl Streep o da başka bi İkon diyebilirim tabi dönemlerine göre ikisi de ayrı ikon bi moda filminde buluşmuş.Tiffany'de Kahvaltı filminden sonra ki bence en iyi Moda filmlerinden birisi.

Kesinlikle harika bi film diyecek daha fazla pekte bir şey yok açıkçası mutlaka izlenmeli.



Love And Other Drugs : Film 2010 yapımı.Anne'nin partneri bu filmde Jake Gylenhaal daha doğrusu tam tersi çünkü adamın üzerin kurulu bi film hatta filmin ilk yarım saatinde Anne'yi görmüyoruz.

Kıvırcık saç bomba durmuş bu filmde Anne'de.Bu filmde Anne'de,Jake'de kendini baya baya baya bi aşmış +18 sahenler var maalesef.Anne'nin çok masum ve güzel bi yüzü var böyle bi yüzü ve güzelliği böyle filmlerde harcamak bence çok yazık olmuş.

Anne bu filmde parkinson hastası olan bi kadını oynuyor hayatını dilediği gibi yaşıyor,yiyor,içiyor,sevişiyor birine bağlanmak istemiyor biri kendine bağlansında istemiyor çünkü bu hastalığın tedavisi yok ve sonu belli değil.

Şimdiden bir kez daha uyarıyım film çok çıplaklık içeren sahneleri var bende izlerken midem kaldırabildin filmi diye bol bol atladım.

Ama yine de her şeye rağmen içinde bol bol aşk blunduran ve sona doğru beni de ağlatmayı başaran bi film oldu diyebilirim.


Ella : 2004 yapımı bir film.Anne burada genç kızlıktan daha çok çocuk gibi zaten bu da bi çocuk filmi :)

Disney'in parlayan yıldızlarından biri oldu bir anda Anne ama genç kızlıkta yön değiştirdi.Bu filmini çok daha sonra bulup izlemiştim ben burada da çok ama çok tatlı Anne ayrıca mükemmel oyunculuğu ile çok iyi bir Hollywood oyuncusu olacağının sinyallerini veriyor.






21 Eylül 2015 Pazartesi

Maydanoz Time : Kitap - Middlesex Jeffrey Eugenides

Herkese tekrardan merhabalar efenim ! Günün 2.postunda 2 hafta da nihayet okumaya başardığım Middlesex kitabından bahsetmek istiyorum size.

Bu kitap öncelikle söylemem gerekir ki Pulitzer Edebiyat Ödülü almış.Ödüllü bi kitap olmasına da okuduktan sonra şaşırmadım açıkçası çünkü hayatımda okuduğum en garip konusu olan kitaplardan biriydi.

Aslında eski bi kitap ama şu sıra yeni bi baskı ile yayınevleri bu kitabı yeniden ortaya attı ve kitap tekrardan ünlü oldu.Kitap bloglarında çok görüyordum bu kitabı ayrıntılı olarak pek anlatan olmadığı için kitap hakkında Arka Kapak yazısından başka bildiğim hiç bi şey yoktu.

Arka kapak yazısını okuduğunuzda kafanız çok karışıyor çünkü kitap bir çok şeyi anlatıyor ve çok garipte bi cümle ile başlıyor.Ben 2 kere doğdum diyor birincisi bir kız olarak bilmem ne senesinde şurada ikinci olarakta bilmem ne senesinde ergen bi erkek olarak şurada.Haydaa ne demek yahu bu?

Ondan önce kitabın ismi çok ilgin. Middlesex ne demek ? Bu kitabın orijinal adı aynı zamanda.Sanırım özel bi ad o yüzden olduğu gibi bırakılmış haliylen Türkçe'ye çevrilmemiş.

Ama şimdi şu açıdan da düşünmek gerekiyor acaba arka kapakta dediği gibi bi cinsiyet karmaşası olduğu için mi adını Middlesex konulmuş bilindiği gibi Sex kelimesi İngilizce'de aynı zamanda Cinsiyet anlamında da kullanabiliyor acaba bu yüzden mi kitaba bu isim konuldu ?

Neyse efenim bu sorgulamalar içinde başladım kitaba.Hiç doğmamış biri daha doğrusu tee 2 kuşak arkadan gelen biri daha doğrusu bir gen olayları anlatmaya başlıyor.Bildiğiniz anneannesinin falan hayatını 2.kişi anlatma yöntemiyle anlatıyor olayları biliyor aynı zamanda duygularıda insanların aklından geçenleri de biliyor eh tabi bu kitabın gerçekçiliğini biraz azaltıyor.

Kitap ilerledikçe anlıyorsunuz ki bu kuşaklar arasını anlatan bi kitap.3 kuşak birden anlatılıyor bi aileden.Ayrıca belirtmem gerekir ki kitabın yazarı da kahramanlarda Yunanlı o yüzden eski dönemler anlatıldığı için bol bol Türkler ve Atatürk dönemi geçiyor.Hatta Bursa,İzmir ve İstanbul dolayları bol bol anlatılıyor. Yazar Türklere öle çok atıfta bulunmamış hatta Atatürk'ü sanki bizzat yakından görmüş gibi ciddi ciddi anlatmış o satırları okurken tüylerim ürperdi resmen Atatürk'ü görmemiş olsa bile oldukça iyi anlatmış yazar,bakışlarında ki keskinliğe kadar ...

3.kuşağa gelince 1.kahraman devralıyor anlatımı anlıyorsunuz ki baştan beri bunları anlatan buymuş.Bu diyorum çünkü doğumunda kız ama sonrada erkek olan birini anlatıyor.Buna halk dilinde çift cinsiyet deniliyor.Heh bu arada söylemeden geçemicem bu çarpık bi kromozomdan meydana geliş biri tabi ki de bi nedeni var bu kromozomun oluşmasının: Ensest evlilik.Yani iki kardeş birbiri ile evlenip çocuk yapınca meydana gelmiş kısaca bi akraba evliliği.

Oldukça ilginç bi konusu var demiştim size baştan bence ara ara biraz ayrtınyılı anlatımlarlıyla sıksa da 2 hafta gibi bi sürede özümseyerek okunursa anlaşılabilecek bi yapıt.Tavsiye eder miyim evet ama dediğim gibi zamana yayarak okuyun ayrıca bi çok mekan ve zaman dilimi yolculuğuna çıkacaksınız.

Maydanoz Time : İkon - Shailene Woodley

Herkese merhabalar efenim !

Bu hafta 2014-2015 yılının en çok konuşulan genç kız İkonlarından biri olan Shailene Woodley'i konu alıcaz.Açık kahve saçları yeşil gözleri ile ben bazı zamanlar kendimi ona çok benzetiyorum o yüzden Shailene'ye karşı ayrı bi sevgim var diyebilirim.Kitaplardan uygulanan filmlere cuk diye oturan bi kız.2014 yılında asıl patlamalarına yaşadı diyebilirim hala da Uyumsuz serisi ile de konuşulmaya devam ediyor.Cesur sahnelerde oynaması ve artık böbreğine kadar görmek beni her filminde açıkçası çok rahatsız ediyor keşke bu kadar cesur bi kadın olmasa gerçi o zaman da bu kadar tanınmazdı sonuçta bu kadar ünlü olabilmek için bi şeyleri göze alması gerekiyor oyuncuların.

Hayatı : 


Shailene Diann Woodley 15 Kasım 1991’de Simi Valley, Kaliforniya'da doğdu. Annesi, Lori, ortaokul danışmanı ve babası, Lonnie Woodley, okul müdürü. Tanner adında bir erkek kardeşi var. Shailene dört yaşında modellik yapmaya başladı. Oyunculuğa başladığında ise beş yaşındaydı. 15 yaşındayken annesi ve babası boşandı ve ona skolyoz tanısı konuldu. Tedavi için korse kullandı.
1999 yılında Replacing Dad filminde ilk önemli rolünü oynadı. 2002 yıllarında Without a Trace ve The District gibi ufak televizyon yapımlarında yer aldı. 2005 yılında A Place Called Home filmindeki rolüyle Genç Sanatçı Ödülleri - En İyi TV Filmi, Mini Dizi veya Özel Program Performansı - Öncü Genç Kadın Oyuncu dalında aday gösterildi.
Ayrıca Shailene, 2003–2004 yıllarındaünlü ABD dizisi The O.C. da altı bölüm rol aldı. 2005 yılında Felicity: An American Girl Adventure filmiyle ortaya çıktı. Bu filmde ki rolüyle Genç Sanatçı Ödülleri’nde tekrar aday gösterildi.
Shailene aynı zamanda, Crossing Jordan, Everybody Loves Raymond, My Name is EarlCSI: NYCold Case ve Close to Home gibi şovlarda hem konuk, hem de tekrarlanan oyuncu olarak rol aldı. 2008’de ABC Family’nin The Secret Life of the American Teenager dizisinde 15 yaşında hamile kalan Amy Juergens rolünü canlandırdı.
Woodley 2011 yılında The Descendants filmiyle çıkış yaptı. Filmde ki performansı eleştirmenlerin beğenisini kazandı ve prestijli ödüllerde aday gösterildi. 2012 yılında Altın Küre’de Sinema Dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde aday gösterildi fakat ödülü kazanamadı. Başka bir önemli adaylıkta Sinema Oyuncuları Derneği'nden geldi. Şubat ayında bugüne kadar ki en büyük ödülünü, Bağımsız Ruh Ödülü’nü kazanarak En İyi Yardımcı Kadın Ödülü'nü evine götürdü.

İzlediğim 5 Filmi :

Divergent : Film 2014 yapımı. Divergent yani Uyumsuz hakkında detaylı bilgiyi Film bölümünden bulabilirsiniz.



The Fault Wour Stars : Film 2014 yapımı. Kitap yorumumu kitap kategorisinden bulabilirsiniz.Film yorumuma gelicek olursak;Shailene bu filmde patlama yaşıyor resmen.Shailene'nin saçlarını kısacık görüyoruz bu filmde hatta sosyal medya da tam da kesilirken fotoğrafları vardı o da çok konuşulmuştu.Kitabından daha güzel olduğunu söylüyorlar filminin ki bence filmi de daha güzeldi.

Konusu kitapla birebir aynı olduğu için daha fazla açıklama yapmıyorum.




White Bird In A Blizzard : Film 2014 yapımı.Shailene bu filmde biraz daha arka planda kalıyor oyunculuk açısından.Bu filmi de Filmler kategorisinden bulup ayrıntılı yorumumu görebilirsiniz.



The Spectacular Now : Film 2013 yapımı.Uyumsuz serisinde de rol arkadaşı olan Miles Teller paartneri ve açıkçası yanyana hiç yakışmıyorlar bile.Miles'ı cidden kim ünlü etti de yan rollerden başrole koydu ? Shailene'nin yanında diğer filmlerde oldukça tatlı çocuklar görünce biçocuk onların yanında maalesef vasatın vasatı kalıyor.

Shailene'nin oynadığı diğer filmlerden çokta farklı değil açıkçası.(Uyumsuz haricinde) yine tipik bi Amerikan genç kız çizgisinde.Doğallığını korumuş bu filmde de.Ama cidden zaten film çok tipik bildiğiniz Amerikan gençliğini anlatıyor izlerken cidden çoğu zaman sıkıldım ve o çocuğa daha fazla katlanmamak için bol bol atladım ! Bi partner ancak bu kadar yanlış seçilebilirdi insan her şeye rağmen tipik bi film izleyecekse bile güzel yüzler görmek istiyor. Wtf Miles ?



Insurgent : Film 2015 yapımı.Shailene yine saçlarını kısacık kestirmiş ayrıntılı yorumumu Film kategorisinden bulabilirsiniz.




20 Eylül 2015 Pazar

Maydanoz Time : Dizi - Jane By Design

Herkese güzel bi pazar sabahından merhabalar efenim !

Okulumun açılmasına son bi hafta ! Haftaya pazar bu saatlerde Balıkesir yollarında olucaz Allah nasip ederse ...

Gelelim bugünün dizi postuna.Böyle modalı,kız dizilerine bayılıyorum ama maalesef Amerika pek sevmiyor gibi görünüyor çünkü pek tutmuyor ve genelde dizinin iptali isteniyor.Bu dizi de 1 sezon pek çok yerde Türkçe çevirisi de yok zaten.Ben Mac için yapılmış bi dizi izleme programı olan PopCorn diye bi uygulamada bulup izledim o da zaten yarısını Türkçe izledim yarısını da orijinal dilinde anlayabildiğim kadarıyla izledim ama tam benlik bi dizi olduğundan yarım bırakmakta istemedim.

Böyle beni saran,oyalayan dizileri bi buldum mu sonuna kadar izleyesim geliyor ama benim sevdiğim dizilerde maalesef çok uzun ömürlü olmuyor.

Konu itibariyle biraz Carrie Diares'e benziyor ama bu kızın aşk hayatını çok karışık ve çok belirsiz yapmışlar o konu hiç hoşuma gitmedi.Gerçi kıza kendime de benzettim bi taraftan hangi erkekten biraz hoşlanmaya başlasa ya terkediliyo ya aldatılıyo falan şanssız ayol bu kız bahtsız. Hele de bi sinsi düşmanı var bunun iş yerinde hoşlandığı bütün çocuklar o kızla aldattı resmen kızı ay ay içiçi yedim resmen o kızı sokakta görsem ağız burun dalarım öyle gıcık oldum yani.




Jane Quimby
Erica Dasher


Ben
David Clyton Rogers


Gray Chandler Murray
Andie Macdowell


Billy Nutter
Nick Roux


India Jordan
India De Beaufort


Nick Fadden
Matthew Atkinson


Jeremy Jones
Rowly Dennis


19 Eylül 2015 Cumartesi

Maydanoz Time : Kişisel - Bloğum 2.Yaşında !

Herkese merhabalar efenim ! Dün bloğumun 2.yaş günüymüş ! Ve ben bunu unutmuşum,sevgili takipçim Mine sayesinde hatırladım vallahi hemen bi kutlama ve hatırlama postu yapayım dedim.Vay anasına be bloğu açalı tam tamına 2 yıl olmuş zaman ne çabuk geçiyor be azizim ...



İlk baştan geçen 1 seneyi küçük küçük hatırlatmalar yapıcam bu postta.Artık her 18 Eylül'ün geleneği oldu bu.Ben geçen sene üniversiteye başladım.(Evet başta her şey çok heyecanlıydı.Yurt hayatı,anne evinden ayrılış,kendi ayaklarında durma isteği,üniversite hayatı,yeni arkadaşlar ).

İlk olarak yurt hayatımdan başlıcam anlatmaya.Balıkesir'in Vakıf yurdunda kaldığım için en pahalı yurdunda kalıyordum resmen bi yatağa bi duşa 400 TL verilir mi ya yılın kazığını yedim resmen.Annemlerede anlatamadım elbette,parayı sen mi veriyorsun yurt hem yakın hem güvenli diye tutturdular.

Oda arkadaşımda 1.sınıftaydı.Allah var şimdi benim seçtiğimde meslektende bellidir benim çok absürt bi insan olmadığı sürece anlaşamayacağım bi insan yoktur.Ama arkadaşlıktan en dayanamadığım şey saygısızlıktır.Hele de benim hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri olan uyku elimden alınmaya kalkarsa.Bakın bunlardan o zamanlarda bahsetmedim ama artık o kızla hiç konuşmadığımız için ufak ufak bahsedicem başıma gelenlerden.

Oda arkadaşı maalesef şans işi sevgili yoldaşlarım ve ben maalesef çok şanssız bi insanım.Başlarda gülmekten yurdu kırıp geçirdiğimiz kızla sonradan kanlı bıçaklı olduk maalesef.Çünkü kız sabaha kadar uyumuyordu! Evet resmen uyumuyordu.Sanırım vampir falandı.Çok beyazdı kızın teni de aslında şüphelendim bi arada.Ama boyu kısaydı beni ısırmaya falan kalkarsa bi çarparım duvara yapışır sivrisinek gibi diye düşünmedim de değil hani bazen.

Gel zaman git zaman bu yere döktüğü 2 m siyah saçlarınıda toplamadı zaten çoğu zaman sevgilisinde dışarda oluyordu bende oda da söylene söylene az temizlik yapmıyordum daha sonra sınıf arkadaşım aynı zamanda yurt odasında kapı komşum olan Selenay ile tanışınca bu kızla arkadaşlığımı tamamen kestim ama bu kızın deprem ve asansör korkusu falan vardı.Her türlü acil durumda ona her zaman yardımcı oldum hiç kimseye de öyle kin besleyemem ben insanlık daha doğrusu mesleki görevim.Asansörle çıkarken falan hep onu aldım depremde sakinleştirdim falan ...

Neyse şimdi ben bu sene orduevinde kalıcam  da sınıftan arkadaşlarıyla ev tutacakmış,okulda yine görürüz elbette birbirimizi ama sanmıyorum ki bi daha konuşalım.Ayrı seviyelerde,ayrı kafalarda insanız ikimizde maalesef.



Ayda 1 kere İzmir'e gidip geliyordum ailemin yanına.Annemi özlemekten (depresyonda olduğum zamanlarda ) yorganım altına girip ağladığım zamanları unutamam.Yabancı bi şehirde,alemden evimden uzakta başıma bi şey geldiğinde (ki benim geçen dönem çok şey geldi maalesef hepsi de çok özel olaylar olduğu için anlatamadım sizlere.) o güvende olma hissini aradım hep her yerde.


Yemek konusu benim için hiçte sorun olmadı çünkü okul zaten 2 TL 'ye hem sağlıklı hem lezzetli yemekler çıkarıyordu.Beni bilen bilir ben öyle pek yemek seçmem hatta sağlıklı beslenmeye bayılıyırım zaten kiloda vermem gerekiyordu okul başladığında 68 kiloydum okul sonunda 65 kilo olmuştum.Tamam o kadar ayda oldukça az bi kilo vermek ama ne istediysem yedim.Hamburger,çikolata ...


Komşum Selenay bana genç kızlığa dair bi çok şey öğretti.Şu anda aramız limoni olsa da hakkını hiç yememem lazım.Bana çok şey öğretti,onunla konuştum,ders çalıştık,aşklarıma şahit oldu,gözyaşlarıma,en çokta depresyonlarıma tabi ki de.Bi olayla biribirimizden koptuk maalesef.Küs değiliz ama ikimizde biribirimizden bıktık işte maalesef bi süre sonra.Sürekli birlikte zaman geçirmenin kaçınılmaz sonu oldu.Selenay çok dik başlı biri ben biraz da usulum ama dik başlılığı cidden hiç kaldıramam hemen tavır koymaya başlarım sürekli eleştiriye gelemem ve maalesef Selenay da bunları bana çok yapıyordu.Ben haklıyım o haksız demiyorum elbette hiç bi zaman diyemem çoğu zaman o haklıydı hatta.Ama ben dayanamadım artık bi süre sonra.Çok üzerime gelindiğini hissettiğimde kaçma daha doğrusu mesafa koyma gibi bi huyum var maalesef.Beni üzen insanlarla daha fazla uğraşmıyorum ve hiç nedensiz bi anda konuşmayı kesiyorum işte.Gerçi bizim durumumuz öyle de değil ama işte ne bileyim biraz karışık işte.


Sevim benim en yakın arkadaşlarımdan biri oldu.En yakın arkadaşım Selenay gibi gözükse de aslında kendimi konuşurken en yakın ve en rahat hissettiğim kişi Sevim.Çünkü Sevim çok rahat bi kız kimseyi yanlış anlamıyor,yanlış anlaşılmıyor,eleştirmiyor,sorgulamıyor tam benlik bi kız yani.Espiriden anlıyor daha ne olsun :) Ayrıca ikimizde sarışınız :D


Acıkınca'yı burda duydum öğrendim ben daha doğrusu hayatımda ilk defa bi yemek yerinden sipariş verdim bi adrese.Genelde kendi yemeğimi kendim yapar yerim hep biliyorsunuz mutfağa da çok meraklıyımdır.Burda Acıkınca.com benim imdadıma yetişti resmen.Hafta içi okulda yiyiyoruz bi türlü ya hafta sonu ne yapalım ?


Ve bu sene zorla (ders için ) okuduğum kitaplar.Bir çoğu felsefik ve Rus klasikleri.Her bi cümleyi anlayabilmek için en az 2 defa okunması gerekiyor ve biz bu kitaplardan sınavda sorumluyuz.Felsefe dersleri ve tabi ki de Sümer Hoca geçen sene bizim kabusumuz oldu maalesef.Zaten normal bi adam değil bildiğiniz sıraların üstüne çıkan çatlak patlak bi tip.Osmanlıca konuşuor kafasına göre hiç birimiz bir şey anlamıyoruz,kafasına göre dersin ortasında şiir okuyor ne olduğunu şaşırıyoruz.Her ders isyan şeklinde geçiyor.Çünkü kapasitemizin üstünde yapamayacağımız sorumlulukları bi anda 1.sınıf bunlar bi Bismillah diyeyim demeden üzerimize yüklüyor.Bazılarımız yapıyor bazılarımız yapamıyor.Kitap okumayı çok seven bi insan olsam da bende o isyanın içindeydim hatta bana bi ara küstü Face'den falan sildi beni.(baya baya hoca değilde çocuk gibi her şeye de alınıyo bi tuhaf adam ya hiç sormayın valla anlatılmaz yaşanır dediğimiz tiplerden.) .Bi çok kişiyi bıraktı hatta dersinden ama Allh'tan kem ettim küm ettim eşşek gibi çalıştım notlara o kadar para döktüm ama Bütlere dahi kalmadan dersinden geçmeyi başardım !



İzmir'e tatil için geldiğim zamanlarda da bol bol İzmir'i keşfettik biz taşınalı 2 sene olmasına rağmen Gaziemir'e her yer uzak olduğu için hiç bi yere gidemiyorduk.İlk keşfettiğimiz yerlerden biri de İzmir Bornova Forum oldu.


Bi bayram tatilinde de Selçuk Efes'i gezmeye gittik.Hayatımda gördüğüm en güzel tarihi mekandı.


Yeni kozmetik ürünleri keşiflerim oldu elbette.Çocukluktan iyice genç kızlığa geçtim diyebilirim bu dönem için.


Sabaha kadar ödev yaptığım,vizelere hazırladığım zamanlarda kahve depoladım kupa kupa kahve içtim.Hayatımda bu kadar kahve içtiğim bi dönem daha hatırlamıyorum ben çay içerim burda resme kahve içmekten çayın tadını unuttum.


Hayatımda ilk defa (boyum 1.78 olduğu için) günlük hayatta giymek için topuklu bi ayakkabım oldu.


Üstün Dökmen seminerine gittim ve bizzat tanıştım.


Diş ağrısında sabaha kadar ağladığım zamanları da unutmadım elbette.Arkadaşlarım beni diş hastanesine sürükledi resmen yolda başıma gelmeyen kalmamıştı.diş ağrımı dindirmek için karanfiller mi almadılar,cafelerde gizli köşelerde tuzlu su gargarısı yapıp mı tükürmedim herkesin içinde ne rezillikler neler neler.


Yüzümdeki sivilce tarlası ile savaşmak için kullanmadığım ürün kalmamıştı bi ara.


Okulun tiyatro kulübüne girdim onlarla bilrikte il il gezme hayalleri içindeyken o kadar oyunculuğuma güvenmeme hatta bunu ordaki herkesin bilmesine rağmen beni kostümcü yaptılar ve neredeyse yeteneği hiç olmayan insanları sırf benden daha kıdemli diye söz verildi diye sahne üstünde görev verildi ve ben hiç aksatmadan gelmiştim bütün provalara öncesinde.Benim tek istediğim tek kelimelikte olsa sahne üstünde bi roldü ki çok yetenekli biri olduğumu da biliyordum haksızlığa dayanamadım bile göre zaten daha fazla katılmadım kostümcülük görevimi de yapmadım zaten.Bütün tiyatroyla ilgili hayallerimi yıktılar maalese az ağlamadım bunun içinde.Hayatta dayanamadığım şeylerden biride haksızlıktır maalesef.Kim dayanabilir ki zaten buna sırf 1.sınıfım diye yeteneği görmemenin anlamı nedir yani ? Neyse burda hırsıma yenilip sayıp sövmeyeceğim ben bu dosyayı kapattım.Bana kattığı tek şeyse çok güzel arkadaşlıklar edindim hatta tiyarodan bi arkadaşım beni yılbaşında da yalnız bırakmadı tüm herkes memleketine gidip ben Balıkesir'de yalnız kaldığımda.


Aşık oldum...Ve kalbimi çok kırdılar.1.sınıfta öğrendiğim şeylerden biri de erkeklere asla ama asla güvenme.Ben lise hayatımda boyunca kimseyle çok yakın bi münasebette bulunmadığım için üniversite de o hep hayalini kurduğum aşkı yaşayacağım hatta 4 sene muhteşem bi aşk yaşayacak evleneceğim adamı en sonunda bulucam sandım.Ama en sonunda elimde kalan bu hatıralar ve yıkık dökük artık görücü usulü ile evlenmek isteyen ve evlenene kadar da Kore dizilerinde ki aşklarla kendini avutmaya yemin etmiş bi kalp kaldı.


Çok güzel arkadaşlıklar edindim.Hele de kız arkadaşlarım hepsinin yeri ayrıdır bende.Ama bu gerçek aşkı yakalamak uğruna bi çoğunun gereksiz yere kalbini kırdım boşladım onları.Şimdi bi çoğu belki de beni eskisi kadar sevmiyor hele de Selenay ... Şimdi bu sene ne olucak inanın hiç bilmiyorum hiç bir şey hiç kimse eskisi gibi olmayacak,biliyorum ...


Ramazan Arı'nın seminerine katıldık arkadaşlarım ve hocalarım ile.


10 yıllık arkadaşım Pamuğum İzel'im 9 Eylül Hukuku kazanmıştı İzmir'e geldikçe onunla da görüşmeyi ihmal etmedik.Birbirimizin nikah şahidi olmaya söz vermiştik şansımıza buluştuk ayrı illerde yaşıyorken ve arkadaşlığımız o kadar yıl konuşmamamıza ağmen devam ediyor.Herkesin hayatı devam ediyor elbette herkes herkesle her an her zaman konuşamıyor maalsef.Bence gerçke arkadaşlık bu işte yıllaca konuşmamaya rağmen buluştuğunda hiç bi şey olmamış gibi arkadaşlığınıza kaldığınız yerden devam etmek ...


Balıkesir'de kış çok güzel geçti.Her yer karlar altındaydı.6 yıl sonra ilk defa böyle bi manzara ile karşılaşıyordum.İlk yağdığı zaman dışarı çıkıp kar yağarken döne döne ''Millet karrr yağıorrrr '' diyerek sokağında ortasında dans edip yağan karları yutmaya çalışmıştım.Bütün okul bana güldü."Evet Buse görüyoruz kar yağıyor,çok ilginç bir şey." 


İzmir Gazimir'de gezecek hiç bi yer yoktur aslında.Küçük kendi çapında bi ilçe daha doğrusu bizim yaşadığımız yer bi kasaba bile diyebilirim.Burda gidilecek tek yer Gaziemir'in girişinde olan Optimum alışveriş merkezi.Buraya bi çok ünlü geliyor benim şansıma da o zaman geldiğimde Bana Masal Anlatma oyuncu ekibi oradaydı.Güneş'i Beklerken dizisi ile çok sevdiğim oyuncu Hande Doğandemir'i ve daha bi çok sevdiğim oyuncuyu görmüştüm o zaman.


Üniversite hayatı demek akşamları Canlı Müzik demek.Evet ailemleyken elbette gece dışarı çıkamıyordum ama ailem yokken (elbette 12 ye kadar sadece) dışarda kalabiliyorum.Balıkesir'de öyle alkollü mekan pek bulamazsınız daha çok Nescafe içerken iki gitar tıngırdatan öğrencileri dinleyebilirsiniz.Balıkesir'de öyle alkollü arkadaşlarınızla eğlenmeye gelebileceğiniz tek bi yer var çarşı içinde orası da Kule Cafe.Tv'deki ses yarışmalarına katılmış ve hatta derece bile almış bi abimiz güzel sesiyle şarkı söylüyor orda.Böyle sahnesi falanda baya büyük.Genelde duman altı oluyor böyle yerler ben sigara içmediğim için ara ara nefesim daralıyor ama gire çıka alıştım böyle yerlere.Öyle sarhoşu manyağı pek olmuyor ama yanınızda bi erkek yoksa zor durumda da kalabiliyorsunuz gerçi ben hiç yaşamadım öyle bi durum bizim grubun zaten yoğun bölümü erkeklerden oluşuyor hepside abimiz gibi bizi korur kollar gerçi o grupta artık bazı özel nedenlerden dolayı da kalmadı maalesef.(Evet tahmin edebileceğiniz gib aşk ilişkileri girdi araya ve bazı ayrılmalar oldu grupta.)


Çok sevdiğim kardeşlerim,abilerim gözüyle baktığım erkek arkadaşlarım sayesinde bilardo oynamayıda öğrendim biraz salak ve sakar biri olduğumdan benimle bilardo oynarlarken sabırlarını deniyorlar ama olsun bence çok eğlenceli :D

Ayrıca 101 gibi muhteşem bi oyun daha öğrendim,okey taşları ile oynanıyor.Genelde millet okul çıkışında okulun karşısında ki kafelere gidip bunlarla zamanını geçiriyor.


Her sene 1 yaş büyüdüğüm için (tabi ki de ) bende 20 yaşına girdim :D Ailemle ve karşı komşularımızla 3 Nisan olan doğum günümü evde kutladım.Yılbaşından sonra doğum günümü de ailemden ayrı geçirmek bana çok koyardı.


Benimle aynı yaşta olan İzmir Kitap Fuarına bu sene de katıldım elbette.Ve ilk defa İpek Ongun'dan sonra 2 yazar ile tanışıp kitaplarımı imzalattım.


Gazimir her yıl 23 Nisan etkinlikleri kapsamında fuar düzenler ve halk konserleri olur.Bu sene Halil Sezai ve Manga vardı.


Çok sevdiğim bi arkadaşımla birlikte Bandırma gezisi yaptık.Bu güzel gezide sonra daha sık sık para biriktirip böyle geziler yapmaya karar verdik.Benim için en hayatımda ki en güzel geziydi yapmadığımız şey kalmadı tek başımıza ordan oraya gidip her yerin tadını çıkardık.Ailemsiz yaptığım 2.geziydi ama bence en güzeliydi.


Balıkesir Üniversitesinin ilk PDR ekibi 1.sınıfı bitirdi ve son gün tüm sınıf toplanıp bi kahvaltı yaptık.Final zamanınında grubumdan çok uzak kalmıştım bu kahvaltı ile belki arayı biraz düzeltirim dedim ama ne kadar düzeltebildim orası muamma.Selenay tanımadığı bi kızla ama memleketinden olan bi kızla eve çıktı.Ben Kübra ile orduevine yerleşicem.


Ha evet unutmadan bu sene benden adını bol bol duyacağınız şu anda en yakınım olan Kübra ile orduevine yerleşicez oda arkadaşı olmayacağız (orası yine benim şansıma kaldı) ama kapı komşusu olucaz.Umarım ki aramız Selenay ile olduğu gibi açılmaz.Kübra bence daha çok Sevim'e benziyor dik başı biri değil uyumlu ve sakin biri.Bu sene ki maceralarımda bol bol Kübü'ye yer vericem.


Bu beraber Bandırma'ya gittiğim İzmir Bergamalı olan çok yakın arkadaşımla da beraber bi İzmir gezisi yaptık.Benim daha önce bildiğim ama ailemle gitmeye fırsatım olmadığı yerlere gittik.


Yazın başlangıcını Bodrum tatili yaptık bu sene.Hayatımda ilk defa Bodrum'a gittim.Suriyelilerle olan duygusal imtihanım bi yanda o lüks yaşam bi yandan bembeyaz Bodrum manzarasıyla büyük bi his karmaşası yaşadım.Tatilden daha çok kendi vicdanımı sorgulama oldu bu yer benim için.


Yaz tatilimizn 2.kaçağı ailecek yaptığımız Şirince gezimiz oldu.


İzmir Sasalı Doğal Yaşam Parkına gittik.


Ve tabi ki son olarak teyzemlerle gittiğimiz otel tatili.

Arada film,kitap,dizi,müzik postları oldu elbette bol bol.İşte bi yıl daha böyle geçmiş bloğumda.Size anlatmak istediğim başıma gelen daha çookk olay var.Hayatıma Pucca gibi yazsam çok tutar vallahi benimde ondan pek bi eksiğim yok bol bol aptallık yaptım bol bol kalbim kırıldı ama tabi bol bol da güldüm.Buraya yazdıklarım sadece birer fotoğraflardan ibaret hatırlamak istediğim tatlı anılar.







Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...