27 Mart 2016 Pazar

Maydanoz Time : Film - Batman V Superman : Adaletin Şafağı

Herkese merhabalar millet !

Daha yeni sinemadan geldim o yüzden taze taze bir sinema bülteni yapayım dedim.

Evet evet Batman v Superman'e gittik.Veee salonda resmen boş bir koltuk dahi yoktu.Gerçi daha cuma günü girdi o yüzden bu kadar kalabalık olması normaldi ama Star Wars ta dahi bu kadar kalabalık olmamıştı bence :/

Filme gelicek olursak Ben Affleck çok yaşlanmış ama hala daş :D O oynamasa Batman nemrutu bence hiç çekilmez.Evet ben supermanciyimm :/ 

Superman ve Batman hatta bir de üstüne WonderWoman aynı filmde olunca tadından yenmez bir 3D li film ortaya çıkmış bence.

Superman ve Batman birbirlerine karşı savaşır haldeyken (Batman nemrutu bi oturup dinlemedi adamı malak gibi saldırdı hiç sevmiom şu nemrutu ya ama yanlış anlamayın Ben Affleck candır canandır.) ortak bir düşmanda birleşip ona karşı savaşmaya başlıyorlar.İki tarafında geçmişlerine ve ailelerine bol bol atıfta bulunuluyor.Ayrıca çok zekice hazırlanmış diyalogları ve sahneleri ile beni kendine bir kez daha hayran bıraktı diyebilirim.

Filimin 2.5 saat olması tabi biraz insanı bayıyor ayrıca hangisinin asıl filmi olduğunu anlamadım ama sanırım Batman'nin filmiydi (sonundan anladım bunu.)

Metropolis ve Gotham iki farklı dünya sanıyordum ben ama daha çok Amerika'nın 2 farklı eyaleti gibi davranıldı.Daha önceki filmlerle pek bi bağlantı yakalayamadım ben.

Superman'nin filmlerini çocukluğumda bu yana en az 10 kere izlediğim için blogta yorum yok maalesf ama Batman'nin seri filmlerini yorumladığım bir post hazırlamıştım oradan daha fazlası için bakabilirsiniz.

Joker'e çok benzettiğim zeki,sayko bir tipimiz var bu filmdede elbette.

Spoiler timee !

Superman öldü mü cidden ?! Yok yok Tanrılar ölmez ! Gerçi adama cenaze falanda yaptılar ama filmde sanki 2.filme dair göndermeler ve ara sahneler var gibiydi.Mesela Batman'in yakalandığı hani tavana asıldığı ve Superman'in gelip en sevdiğim kadını dümyamı aldın dediği sahne o sahnenin devamı kaldı ayrıca Robin'in bilgisayar gibi bir şeyden gelip anahtarın Lois Lane olduğunu falan söylemesi ... Bilmiyorum kafamda soru işaretleri kaldı bilen birileri yorumlara yazsın !






26 Mart 2016 Cumartesi

Maydanoz Time : Film - Mindscape

Herkese güzel bir hafta sonundan merhabalar millet !

Eğer bu hafta sonu için güzel bir Gerilim-Gizem hatta birazda Bilimkurgu esintileri içeren bir film arıyorsanız bu film tam da sizlik.Açıkçası izlediğim en iyi gerilim filmlerinden biriydi ki zaten yönetmeni Orphan ve Non-Stop ın yönetmeni olunca yine ortaya çok başarılı bir iş çıkmış.Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.

İnsanların hafızasına girmeyi becerebilen bir dedektif (Mark Strong), zeki ancak belalı ve tehlikeli 16 yaşındaki bir kız olan Anna (Taissa Farmiga) olayını inceler ve bir travma kurbanı mı yoksa sosyopat mı olup olmadığına karar vermeye çalışır.


25 Mart 2016 Cuma

Maydanoz Time : Kitap - Günübirlik Hayatlar Irvin D.Yalom

Herkese merhabalar millet !

Güzel bir cuma gününde daha beraberiz.Bugün okulum yok o yüzden bol bol okumaya ve dizi izlemeye kısaca kendime vakit ayırmayı düşünüyorum.Vizeler başlamadan bu keyifleri yaptım yaptım ... Hafta içinde çok yoğun olduğum için postları kısacık yazıyorum farkındayım ordan oraya koşturuyorum bende işte ne yapayım.Aslında aklımda olan bir sürü etkinlikler,gezmeler varda hava şartları pek müsait değil maalesef.Ne zaman tam anlamıyla bahar gelecek bilemiyorum.

Neyse efenim gelelim bu haftanın kitap postu olan Pegasus yayınevinde çıkma Yalom'un benim ilk okuduğum kitabı olan Günübirlik Hayatlar romanına.Aslında bu bir roman sayılmaz.Daha çok terapi seanslarını anlattığı yazılardan oluşan bir kitap demeliyim.

Varoluşçu akımı oldukça sevsemde daha önce neden Yalom ile tanışmadım bilemiyorum.Bu kitabı bir çok kitap bloğunda gördüm ve duydum ama okumak bu zamana kısmetmiş ne yapalım.

Gayet bana hitap eden bir kitap olduğunu söyleyebilirim.Bilmeyen kaldı mı bilemiyorum ama ben Psikolojik Danışmanlık okuyorum haliylen bu tarz kitaplar benim için ders kitabı niteliğinde.

Pegasus gibi çok popüler bir yayınevinin bu kitabı basması güncel olarakta çok dikkat çekti ve bir çok insan bu tarz kitapları okumasa bile alıp okumaya başladı ve bu beni çok mutlu etti elbette.

Yalom daha çok varoluşçuluk üzerine yoğunlaşan bir psikiyatrist olsada okuduklarımdan anladığım kadarıyla Freud'un rüya analizi ve bilinçaltı sendromlarından da çok fazla yararlanıyor.

Yalom bu kitapta sadece bir terapist değil aynı zamanda yazar kimliğini de konuşturmuş.Terapi sırasında bir çok kitaptan alıntılar yaparak entellektüel paylaşımlarda da bulunmuş.

Dikkatimi çeken başka bir şey ise daha çok ölüme yakın olan ya da belli yaşa gelmiş insanların hikayesini anlatması.Normalde de bütün hastaları bu yönde mi yoksa Yalom belli bir tarz oluşturmak için mi bilhassa bu tarz vakaları seçip koymuş bilemiyorum.

Ama Bir Psikiyatristin Gizli Defteri 'ni okuyup beğenenler bu kitabı da oldukça beğenirler.


24 Mart 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Film - Circle

Herkese merhabalar efenim...

İzmir'deyken ailecek izlediğimiz Gizem-Gerilim filmlerinde bugün Circle Türkçe adıyla Çember isimli bir yine toplanmalı bir film var.

Her türlü toplanmalı filmleri izledik herhalde diye düşünürken gün geçmiyor ki bir yenisi daha çıkmasın... Evet doymuyoruz bir odada çekilen filmlere.

Ama ilk defa mesajı çok derin olsa da sonu çok kötü biten bir filme denk geldim.Evet filmin başı,ortası her şeyi normal toplanmalı filmler gibi ama ya o son olmuş mu hiç ! Spoiler vermekte istemiyorum ama sonu çok kötü çok manasız bitiyor maalesef.

Kısaca konusuna gelicek olursak :

Karanlık bir odada gizemli bir çemberin etrafında uyanan elli kişi, içlerinden kimin hayatta kalmayı hakettiğine karar vermek zorundadırlar.



22 Mart 2016 Salı

Maydanoz Time : Film - Secret In Their Eyes

Herkese merhabalar millet !

Umarım keyifler yerindedir.Bugün film postu olarak İzmir de ailecek yine gerilim-gizem filmlerine sarmış durumdayken izlediğimiz bir film olan Secret In Their Eyes var.Başrollerde Nicole Kidman ve Julia Roberts gibi isimler olsada biraz düşük seviyede bir film gibime geldi benim.

Öncelikle çok yavaş tempolu ilerleyen bir kaç sahnesi ve sonu dışında izlemeye değecek pekte bir şeylerin olmadığı bir film olmuş maalesef.Ayrıca özlediğimiz isimler pekte başrol gibi değil daha çok yan rol gibiler bu iş nasıl anlamadım vallahi :/

FBI'da görevli olan Jess (Julia Roberts), bir tanıdığının cesedinin bulunmasıyla altüst olur. Fakat zanlı, serbest bırakılır. FBI'ın bu departmanında avukatlık yapan ve Harward mezunu olan Claire'in (Nicole Kidman) sayesinde katili yakalayıp adalete teslim etmek, artık Jess'in tek gayesi olur.



21 Mart 2016 Pazartesi

Maydanoz Time : Kitap - Efsane Marie Lu

Herkese merhabalar millet !

Uzun zamandır yazmayı planladığım ama bir türlü ne resmini çekme ne de postunu yapma vaktini bulamadığım yine bir distopya kitabı olan Efsane var.

Serinin ilk kitabı olan efsaneyi oldukça sevmeme rağmen serinin devamını alır okur muyum pek bilemiyorum.Başlarda yine 2 kişili anlatım olduğundan dolayı Kül kitabı ile benzettim ama Kül'ü 2 ye katlar 4 e zıplatır o kadar yani :D

Ayrıca Kül de 2 kız vardı ama bu kitapta 1 erkek ve 1 kızın gözünden anlatım var.Kül'ün yazarıda sanırım böyle bir şey planlıyordu ama çok benzer diye 2 kız yapmayı tercih etti :D

Neyse efenim dedikoduları bir kenara bırakacak olursak, 2 kişili anlatım olarak beğendiğim ilk kitap oldu.İki farklı kişide renk ve puntonun değişmesi ve kocaman kocaman kimin üzerinden anlatmaya geçtiğini yazmasına bayıldım ! Evet bazı kitaplar yazmıyor nerde ne oluyor hiç anlamıyorum.

Ayrıca kitabın başından sonuna kadar kitaba aklımı verebildim ki bu da Kül den elbette bin kat daha iyi olduğunu gösteriyor.Tabi ki distopyalar artık hep aynı tip, hayal gücü fazla değil yazarların maalesef ama ne var ki ben seviyorum :D

Kısaca konusuna gelecek olursak ;

Efsane, gelecekte bir tarihte, Los Angeles’ın kalıntıları üzerinde kurulu, yaklaşık 20 milyon nüfuslu Amerika Cumhuriyeti’de geçiyor.  Ülke özellikle doğu bölgesindeki kolonilerle savaş halinde ve sebebi bilinmeyen bir salgın hastalık insanların hayatını almaya devam ediyor. Hastalığın tedavi ve koruması tabii ki elit/soylu kesimin elinde bulunuyor. Nüfus ciddi olarak iki gruptan oluşuyor, zenginler ya da soylular diyebilirsiniz ve bir de hiç bir şeyi olmayan fakirler. Ülkenin başında 11.kez 4 yıllık görevine devam edecek Elector Primo bulunuyor.
10 yaşına gelen her çocuk denemeler adı verilen bir sınav tabi tutuluyor ve yüksek not alanlar, lise ve üniversite okuma şansı elde ediyor. Düşük notlar alanlar işçi olarak kullanılıyor. Tabii ki, varoşlardaki çocuklar genel olarak düşük notları alanlar. Yani anlayacağınız, iyi durumdakiler iyi, kötü durumdakiler daha kötü olarak yaşamaya devam ediyor.
Başrollerde Day ve June var.Day tabi ki de aranan bir suçlu ve fakir sınıfta yer alıyor.June ise zengin sınıfında soylu bir asker.(Sert tipli kızları severim June da çok sevdim burada.)
Şöyle veriyorum ki gözünüzde karakterler canlansın :D Filmi var mı yoksa gelecek mi bilemiyorum ama bence güzel film olur bu hikayeden :)




20 Mart 2016 Pazar

Maydanoz Time : Film - Regression

Herkese günün 2.postu olan film postundan merhabalar millet !

Balıkesir'de olduğumdan buralarda çok fazla kalamıcam o yüzden şimdilik böyle idare edin beni :)

İçimdeki Deniz ve Diğerleri filmlerinin yönetmeni Alejandro Amenabar, başrollerini Ethan Hawke ve Emma Watson'ın paylaştığı yeni filmi Regression ile beraber gene gerilim kulvarına doğru direksiyon kırıyor. Amenabar'ın senaryosunu da kaleme aldığı film, 1990 senesinde Minnesota'da geçiyor. Hatırlayamadığı bir suçla karşı karşıya kalan John Gray'in soruşturma sürecini ön plana alan film, meraklılarına ince işlenmiş bir suç gerilimi vadediyor.






19 Mart 2016 Cumartesi

Maydanoz Time : Film - The Peanuts Movie

Herkese günün 2.film postundan merhabalar millet !

Ahh ahh çocukluğum çocukluğum geri gelmez çocukluğum ...

Bir animasyon filminde (hem de içinde hiç duygusallık barındırmayan) insan oturur ağlar mı ?! Evet ben oturup ağladım resmen !

Psikolojim hastalıktan dolayı da pek iyi değil şu sıralar eminim sizde farketmişsinizdir.Bugün İzmir de son günüm yarın Balıkesir'e dönmem gerekiyor ve hala tam olarak iyileşemedim bile.

Neyse efenim Snoopy i ve Charlie Brown'u unutursak kalbimiz kurusun ! Bizim zamanımızda Pepe mi vardı ! Yıllar yıllar sonra animasyon filmi çıkınca hemen izledim elbette.Hala gülüyorum aynı şeylere hala hoşuma gidiyor bu masumiyet hala Charlie'nin kadersizliğini kendime benzetip üzülebiliyorum.

Edi ile Büdü diyor ya hani Susam Sokağın da : "Neden üzgünsün Edi?" "Çünkü büyüdük Büdü."



Maydanoz Time : Film - Austenland

Herkese merhabalar efendim !

Mr.Darcy'e hayatında okuyupta bir kez dahi bile aşık olmamış olan var mı ?! Okumanızda gerekmez filmini-dizisini herhangi bir şeyini izleseniz dahi yeter ! 

Egoist manyak ama aşık oluncada tam aşık olan erkek tipinin atası (evet tamda bizim sevdiğimiz türden).

Gerçekte böyle bir yer var mıdır acaba bütün servetimi yatırır böyle bir yere tatile gider miydim bilmiyorum ama keşke olsa !

Austenland görünüşte normal bir hayat süren ama bir sırrı olan 30’lu yaşlarında bekar Jane Hayes’in hikayesini anlatan bir romantik komedi filmidir. Sırrı yani Pride and Prejudice’in Colin Firth’ün canlandırdığı Mr. Darcy’e olan takıntısı aşk hayatını mahvetmektedir. Hiçbir adam Mr. Darcy gibi değildir. Ancak Jane biriktirdiği parayla İngiliz bir resorta gidince, mükemmel beyefendiyle tanışma fantezisi hayal ettiğinden daha gerçekçi olmaya başlar.


18 Mart 2016 Cuma

Maydanoz Time : Film - The Gift

Herkese günün 2.filminden merhabalar millet !

Filmi kısaca anlatıp kaçıcam bu sefer :)

Genç evli çift Simon ve Robyn için hayat, planladıkları gibi gitmektedir. Fakat Simon'ın liseden arkadaşı Gordo'nun hayatlarına girmesiyle ve getirilen gizemli hediyelerle yirmi senelik sırlar gün yüzüne çıkacaktır. Robyn gerçekleri öğrendikçe sormaya başlar: "Size en yakın kişileri aslında ne kadar tanıyorsunuz ve gerçekten geçmiş, geçmişte mi kalır?"



Maydanoz Time : Film - Resident Evil Serisi

Herkese merhabalar millet !

Film serileri yapmayı ve 1 gecede oturup bir film serisi bitirmeyi çok severim.6.film 19 ocak 2017'de gelecek olan Resident Evil serisini bence bilmeyen yoktur herhalde.Ben küçükken 1. ve 3. filmlerini izlediğimi hatırlıyorum TV'de falan ama haliylen küçük olduğum ve bu tarz filmlerden korktuğum için dikkatlice izlememişimdir diyerekten yeniden başladım.

Aslında bu bir oyun serisiymiş,ben filmden oyuna dönüştürüldü sanıyordum.Bilim-Kurgu ve Zombi filmlerinin atası diyebiliriz bu seri için.

Ayrıca başroller daha çok kadın olduğu için ayrıca hoşuma giden bir film oldu.Zaten Milla çok sevdiğim ve ekranda görmekten çok zevk aldığım bir oyuncu.

Resident Evil
Ölümcül Deney

Capcom'un aynı adlı,popüler video oyunundan sinemaya.Umbrella adındaki Dünya devi bir şirket teknolojik aletler,uzay araçları,sağlık ve kişisel bakım ilaçları ve silah üretimi gibi çeşitli alanlarda üretim yapmaktadır.Dünya'nın pek çok yerinde Umbrella sanayi kuruluşları bulunmaktadır.Ancak Umbrella'nın asıl merkezi Kuzey Amerika'daki Raccon City'dir.Ancak Umbrella hakkında kendi çalışanlarının bile bilmediği bazı tehlikeli,gizli projeler yürütülmektedir.Bunların başında biyolojik silah,genetik testler ve ölümcül bir virüs gelmektedir. Umbrella'nın yürüttüğü bu araştırmaların yapıldığı yer altı tesisi Hive'da T-virüsü adındaki bir enfeksiyon serbest kalır.Bunu takiben tesisin tüm gücünü elinde tutan Kızıl Kraliçe adındaki süper bilgisayar,virüsün yayılmasını engellemek için,tüm çalışanların ölümü pahasına tüm tesisin giriş ve çıkışlarını kapatır.Alice ve Rain,tüm araştırma ekibini ortadan kaldıran virüsü izole etmekle görevli S.T.A.R.S isimli komando takımını yönlendirmekle görevlidir.Tesise giren ekip kısa bir süre sonra korkunç bir gerçekle karşı karşıya kalacaklardır.Öldükleri sanılan şirket çalışanlarının bilinçlerini kaybedip akli dengelerini yitirerek ete ve kana susamış yamyamlara yani zombilere dönüşmüşlerdir.Zombilerin bir ısırığı veya ufacık bir tırmığı virüsün yayılmasına ve birkaç saat içinde sizinde onlardan birine dönüşmenize neden olur.Bu yer altı tesisinde Umbrella için çalışan bilim adamlarının denek olarak kullandıkları insanlara aşırı dozda T-virüsü vermeleri sonucu mutasyona uğrayıp ölümcül yaratıklara dönüşmüşlerdir.Bu labaratuvar yaratıklarından biri de serbest kalmıştır üstelik.Alice'in ve ekbinin artık sadece zombilerle değil bu tehlikeli yaratıkla da başları beladadır.



Resident Evil: Apocalypse
Ölümcül Deney: Kıyamet

Film 1. Resident Evil yani Ölümcül Deney filmini devamı niteliğinde. T-Virus denilen ve insan vücudunun ölümden sonra temel ihtiyaçlar için yeniden dirilebilmesini sağlayan (insanları zombileştiren diyebiliriz) bu virüs 1. film içerisinde sadece HIV yani yer altı labaratuvarında kaldı sanılırken size 2.film de bir sürpriz yapıyor. Labaratuvar ın üstünde bulunan şehir; neredeyse tamamiyle zombileşmiş bir kent haline geliyor. Alice ismiyle bilinen karakter ise Umbrella Corp. a ait, yüzeyde bulunan bir labaratuvarda uyanıyor.. Ama odanesi!!! Bütün kent yerle bir olmuş. hemen eline bir tüfek alıyor ve film boyunca bırakmıyor.. Alice in 1. film sonunda kaybettiği arkadaşı ise aslında yaşıyor ama maalesef eski fiziğine sahip değil. Sonuç ise bütün kent ZOMBİ; Alice ve arkadaşları ise kaçıyor. tabi tam kaçmak denilemez. Filmin bitişinde 3.film olan Extinction ın başlangıcı ye almaktadır.



Resident Evil: Extinction
Ölümcül Deney 3: İnsanlığın Sonu

Artık Nevada çölünde saklanan Alice (Milla Jovovich) her insanoğlunu ölümsüz olmakla tehdit eden ölümcül bir virüsü yok etmek ve adaleti aramak için yeniden Carlos Olivera (Oded Fehr), L.J.'le (Mike Epps) birlikte yeni hayatta kalanlar Claire (Ali Larter), K-Mart (Spencer Locke) ve Hemşire Betty'iyle işbirliği yapar. Umbrella Corporation tarafından tutsak alındığından itibaren, Alice biojenik deneylere maruz kalmıştır ve genetik olarak insanüstü güçleri, duyuları becerileri değişikliğe uğramıştır. Hayatta kalmak isteyen biri olursa, bu becerilere ve daha fazlasına ihtiyacı olacaktır.


Resident Evil: Afterlife
Ölümcül Deney 4: Ölümden Sonra

Dünya virüsün etkilerinden sarsılıp insanlar zombiye dönüşürken, Alice (Milla Jovovich) sağ kalanları bulup onları kurtarma macerasına devam ediyor. Umbrella Corporation ile olan savaşı yeni boyutlar kazanır. Fakat Alice beklenmedik eski bir arkadaşından yardım alır. Arkadaşıyla yeni bir yol bulular; bu yol onları zombilerden uzak Los Angeles'daki bir sığınağa götürür. Ancak, şehre vardıklarında şehir binlerce zombi onları beklemektedir. Alice ve arkadaşları ölümcül bir tuzağa doğru adım atmaktadır.



Resident Evil: Retribution
Ölümcül Deney 5: İntikam

Umbrella Şirketi'nin Dünya'yı yıkıma uğratmaya devam eden ölümcül T-Virüs'ü, dünya nüfusunu, et yiyen yaşayan ölüler ordusu haline dönüştürmektedir. İnsan ırkının son ve tek umudu Alice [Milla Jovovich],Umbrella'nın en gizli operasyonlar tesisinin kalbinde uyanır ve Alice'in, bu kompleksin altını üstünü getirmesiyle kendi gizli geçmişinin perdesi kalkar.Güvenli bir sığınak olmaksızın, salgından sorumlu olanları avlamaya devam eden Alice, kendini Tokyo'dan New York, Washington-D.C. ve Moskovo'ya götüren bir yolculukta bulur. Alice'in gerçek olamayacağını düşündüğü, onu her şeyi en baştan düşünmeye zorlayan bu yolculuk, İnsanın aklını başından alacak bir açığa çıkışla sonuçlanır.


16 Mart 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Dizi - Cheese In The Trap

Herkese yeni bir günden merhabalar millet !

Kore dizilerini izlemeye tam gaz devam edemesem de arada dişime göre dizi olunca elbette kaçırmıyorum.Romantik-Komedi tadında nihayet yeni bir dizi buldum diye sevinirken başları,konusu,oyuncuları her şeyi güzel olan dizi aslında sonlara doğru bende tam bir hayalkırıklığı yarattı.

İlk 4-5 bölümünde oldukça potansiyelli bir dizi gibi görünürken bence sonradan çok sıradanlaştı ve zaten 16 bölümde bitti.Bence yakın zamanda unutulacak çokta kalıcılığı olmayan bir dizi.Ama en azından şu sıralarki Kore dizilerinde Gençlik-Romantik-Komedi kategorisini doldurdu.

Kısaca konusuna gelicek olursak ;

Hong Sul, sıradan bir üniversite öğrencisidir. Yoo Jung ise, okulun en popüler ögrencisidir. İyi görünümlü, zengin, akıllı, ve hatta güzel birisidir. Ancak Hong Sul, Yoo Jung'u göründüğünden çok daha iyi olduğunu sanıyor ...

Son olarakta yeni öğrendim bu dizi aslında bir WebToon'dan esinlenilmiş.





15 Mart 2016 Salı

Maydanoz Time : Film - The Big Short

Herkese tekrardan merhabalar millet !

Evet günün 2.postu olarak yine bir film postu var.Evet evet şimdi daha iyi olduğum için uzun uzadıya yazamayacak olsamda en azından bir değerlendirme yazımı görebileceksiniz.

Oscar 2016 ' da adı geçen bir çok filmi izledim ve yorumunuda girdim neredeyse.Evet en çok merak edilenleri sona bıraktım gibi bir şey oldu.Tadına vara vara yazmak,değerlendirmek istedim sanırsam.

Hemen ilk heyecanla bir filmi yazmak bana çokta doğru gelmiyor bazen filmi iyice izleyip 1-2 hafta geçmesini beklemek sonra tekrardan postunu yazarken iyice filmi hazmetmiş olarak üzerinde düşünüp yazmak gerekiyor.

Büyük Açlık olarak Türkçe'ye çevirilen bu film biliyorum ki Türkiye'de de ki bence dünyada da pek fazla ilgi görmedi.Oyuncu kadrosu ve oyunculuklar harika olsada baştan sonra sırf diyalog ve banka,hisse,faiz,ekonomiyle ilgili terimler içeren bir film olduğu için 2 saatimi lütfen bana geri verin diyorsunuz tabi filmi büyük bir sabırla sonuna kadar izlemeyi başarabildiyseniz !

Bu film Bafta'da nasıl ödül kazandı Oscar'a nasıl aday oldu inanın bilmiyorum.Sanırım Amerika'da ki bütün insanlar ekonomiden anlıyor.Aday filmlere baktığımızda hepsi ucundan da olsa bir mesaj kaygısı içinde ve evrensel nitelikte ama bu film ne alakaya maydanoz !

Bale,Gosling,Carell hatta Pitt gibi isimler olmasa bence listeye hiç giremeyecek bir film !

Film, Michael Lewis'in çok satan kitabı The Big Short: Inside the Doomsday Machine'nin beyazperdeye uyarlanmış hâlidir. Lewis'in kitabı 2000'li senelerde oldukça güçlendirilen emlak ve kredi balonunun neden olduğu mali krizi anlatmaktadır. Finansal krizin patlamasında rol alan kilit isimleri de içeren kitap uyarlaması Brad Pitt, Christian Bale ve Ryan Gosling gibi büyük isimleri başrolünde barındırıyor.




Maydanoz Time : Film - 2 İtalyan Filmi !

Herkese merhabalar millet !

Şu an İzmir de ve hasta bi şekilde yatıyorum o yüzden uzun uzun bol yorumlu postlar yapamayacağım şimdilik idare edin :)

Scusa ma ti chiamo amore
Pardon! Seni Seviyorum (2008)


Gerçek aşk, hiç beklemediği bir anda, ciddi, yakışıklı ve başarılı biri olan Alex'in hayatına giriverir. Kırkına yaklaştığı sırada, sabah işine giderken bir kavşakta, motosikletli Niki'ye çarpar.Bu karşılaşma, Alex'in oturmuş ve düzenli hayatını altüst eder. Niki, on yedi yaşının verdiği bütün masum neşesi ve şaşırtıcı bilgeliğiyle hayatına girer. Yıllardır birlikte yaşadığı kadının arkasında bıraktığı köhnemiş bütün kalıpları, yerleşik fikirleri ve kasvetli alışkanlıkları, hatta hüznü siler atar.Ama keşfetmek kabul etmek anlamına gelmemektedir. En azından Alex için. Aşklarındaki ve sevişmelerindeki şefkat ve güvene rağmen, ileride mutlu olacakları açıkken, Niki ona daha önce hiç gülmediği kadar gülmeyi göstermişken, Alex eski sevgilisiyle yaşadığı daha mantıklı hayatına döner.Niki 18 yaşını doldurmaya yaklaşmış finallerine çalışırken, gizlice Alex'i beklemektedir.Yüreğinin derinliklerinde bir hayali canlı tutmaktadır. Alex'in hayatında ilk defa, gerçek aşkı kabullenecek ve ona inanacak cesareti bulacağı hayalini.





Scusa ma ti voglio sposare
Pardon! Seninle Evlenmek İstiyorum (2010)


Uzun bir ilişkiden yeni çıkan Alex, bir sabah işe giderken Niki'ye çarpar. Alex 30'lu yaşlardadır, Niki ise 17 yaşındadır. Niki'nin, Alex'in hayatına girmesiyle herşey değişecektir.





14 Mart 2016 Pazartesi

Maydanoz Time : Dizi - Danganronpa

Herkese merhabalar millet !

Konusu sadece en iyi öğrencilerin kabul edildiği Hope's Peak Lisesine rastgele seçildiği için "en şanslı öğrenci" lakabını alan Makoto Naegi, okula adımını attığı an, ne olduğu kestirilemeyen bir güç tarafından bayıltılır. Ayıldığında 14 kişiyle birlikte binanın içinde kapalı kısılı olarak kendini bulur. Bu sırada Monokuma isimli konuşan bir oyuncak ayı, öğrencilere binadan ancak ve ancak cinayet işleyip, yakayı ele vermezlerse kurtulabileceklerini söyler. İşlenen her cinayetin ardından, öğrencilerin iştirak ettiği "okul mahkemesi" yapılır, ve bu mahkeme sırasında öğrenciler cinayeti kimin işlediğini bulmaya çalışırlar, doğru tahminde bulunurlarsa, cinayet işleyen kişi, Monokuma tarafından infaz edilir, yok yanlış tahminde bulunurlarsa, bu kez cinayeti işleyen kişi dışındaki kalan tüm öğrenciler öldürülür. Makoto ve diğerleri bir yandan işlenen cinayetleri çözerlerken, bir yandan da tüm bu olup bitenlerin sorumlularını bulmak için çaba gösterecektir.

Açıkçası bu seriye ilk başta puanları nispeten düşük diye yanaşmıyordum, ama konusu ilgimi çektiğinden bir şans vereyim dedim izlerken resmen koltuğuma mıhladı.Bu kadar sürükleyici bir seri beklemiyordum. Evet rahatsız edici sahneler bir hayli fazla seride, hele infaz sahneleri ki 3d olması da gayet güzel olmuş.Serideki olay bundan ibaret değil, delil toplama ve mahkeme sahneleri çok başarılı. 


Kanın kırmızı değilde pembe oluşu bana cinayet kavramını biraz tatlı gösterilmek istenmiş gibi geldi :/



12 Mart 2016 Cumartesi

Maydanoz Time : Film - The Danish Girl

Herkese tekrardan merhaba millet ...

Bu film gerçek bir hayat hikayesinden alınmış ama filme ne kadar gerçekçi yansıtılmış bilemicem tabi ki ama yansıtıldığı kadarıyla söylemem gerekirse her şeyin sorumlusu adamın salak karısında.(Spoiler time !). Lan bir karı bir kadın evli bir kadın ! Evli olduğu adama bir erkeğe kocasına kadın kıyafetleri giydirir kadın olmayı öğretirmi sığır kadın ! Adam zaten kısır zaten cinsel konularda gidip gidip geliyor erkekliğinden utanıyor bir de senin şu yaptığına bak ! Adamın sorunu yokken adama hem psikolojik hemde duygusal bir yük oluşturmuşsun !

Ah ah çok çok zor konular bunlar azizim.Daha çok uzun uzun konuşulacak konularda o zamanlarda psikiyatrisler bile şok tedavisi falan uyguladığı için hastalık bile diyemiyorum insanlara işkence ediyorlarmış be resmen !

Adamın içinde zaten bir kadın bir erkek figürü varmış sadece salak karısı kadın figürünü ortaya çıkarmış.Bastırılmış cinsellik deniyor bunada.

Filmde geçen bir cümle beni vurdu resmen."Tanrı beni kadın yarattı ama doğanın hatasına doktorlar müdehale etti ve hastalığımı iyileştirdi,sahte kılığımı düzeltti."

Bana içinde çok çelişkili bir cümle gibi geldi.Eğer Tanrı kadın yarattıysa neden kadınsal özellikleri en başta vermedi doğa dediğin kim ne ? Bir bebek iki cinsiyetli eğer fiziksel olarak doğmuyorsa tabi ki duygusal olarak nasıl iki cinsiyetli doğar ?

Bunu yargılamak belki bana çok düşmez ama benim bloğum olduğundan istediğim gibi sallarım :D eşcinsellik denilen olay bireyin sonradan kendi kendine oluşturduğu bir şey ya tramvatik yaşantılar sonucu ya da yetişme,çevresel etkenlerle oluşan kafa ve duygusal karışıklık.Siz 5-6 yaşındaki bir çocuğun eşcinsel olduğunu gördünüz mü hiç? Yani Tanrı tarafından verilen bir şey değil ki bence bu.

Bilmiyorum ya yaşamadan anlaşılmaz bir durum ne desekte boş.Ahlaksal toplumsal normlarına hiç girmiyorum yoksa buralar olur Çarşı :D

Homoseksüel olmak ayrı bir konu ama tamamen erkekken kadın olmak çok büyük bir olay işte.

Çok uzattım biliyorum ama çok duygusal karışıklığa yol açan bir film oldu bende.Ayrcıca bu filmi izledikten sonra affedersinizde Leo kim köpek şimdi :D

Eddie Redmayne tam bir efsane oyunculuk örneği sergilemiş bence Her Şeyin Teorisi filminde de ayrı bir harika olan bu adam kesinlikle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını hakediyordu Leo ya artık ayıp olmasın diye verdiler :D

Ayrıca bu role yakışabilecek tek adam bence.Adamda zaten çok  farklı bir karizma var.Adam cidden güzel resmen yüz hatları teni kadın olmaya o kadar müsait ki.

Spoiler time ! Sonunda ağzınız bir karış açık kalıyor şahsen sonunda çok ağladım çok etkileyici bir filmdi.Keşke başarabilseydi dedirtti ...

Gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilen filmin yönetmenliğini Les Miserables/Sefiller filminden hatırlayacağımız Oscar ödüllü yönetmen Tom Hooper yapıyor. Filmde Eddie Redmayne e Alicia Vikander eşlik ediyor.

The Danish Girl filmi Danimarkalı sanatçı Einar Wegener ve karısının, Einar ın kadın olmaya karar vermesiyle birlikte yaşadıkları süreci konu alıyor.



Maydanoz Time : Film - Steve Jobs

Herkese merhabalar millet !

Kate Winslet 'ın En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ile aday gösterildiği bu film geçen sene de oldukça konuşulurken bu senede yine konuşuldu.

Ben bu filmi çok duymuştum fakat izlemeye elbette pek bir zamanım olmamıştı.Açıkçası çok merak ettiğim çokta bir beklentimin olduğu bir film iken biraz hayalkırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.Jobs gerçekten böyle biri miydi burada mı böyle yansıtıldı bilemiyorum ama oldukça gıcık bir insanmış filmin finaline kadar adama uyuz oldum.Aile yaşantısı,babalığı bir türlü kabul edemeyişi çocuğunun annesi olabilecek olan kadını o kadar rezil etmesi (evet şu anda spoiler yiyorsunuz afiyet olsun :D ) 

Şu anda kullandığım bilgisayarın sahibi cidden böyle biri miymiş deyince bilgisayarı camdan aşağı atasım geliyor.(Yok be şaka yapıyorum hiç kıyar mıyım bilgisayarıma o salak adam için o kadar para bayılmışım.)

Şakayı bir kenara bırakacak olursak dediğim gibi film Steveciğimin düşündüğüm gibi çıkmayışının hayalkırıklığı bir yana filmde beklediğim gibi çıkmadı.Ben hayatını daha çok irdeler diye düşünürken sürekli aynı ortamlarda,aynı diyaloglarla,aynı kişilerle çekilen bir film olmuş.Filmin iyi tarafıysa tabi ki tersköşe yapan finali ve Kate Winslet oldu :)

Teknoloji devi Apple şirketinin kurucusu ve 20 yy.'ın deha isimlerinden olan Steve Jobs'un yaşam öyküsünü yeni bir perspektif ile sinemaya aktaracak filmin yönetmenliğini Oscarlı isim Danny Boyle' üstleniyor, senaryoyu ise gene Oscar ödüllü Aaron Sorkin. Apple'ın öncü kurucusu Steve Jobs u Michael Fassbender, Macintosh un eski pazarlama müdürü Joanna Hoffman'ı ise Kate Winslet canlandırıyor. Apple ın kurucu ortaklarından Steve Wozniak ı Seth Rogen canlandırırken, Jeff Daniels ise Apple'ın eski CEO su John Sculley rolünde.




Maydanoz Time : Film - Bridge Of Spies

Herkese günün 2.film postundan merhabalar millet !

Oscar filmlerinden devam ediyoruz elbette.Ben pek şansı olduğnu düşünmüyordum açıkçası bu filmin.Sanırım başrolleri,dönem filmi olması ve tabiki de yine bir sorgu filmi olduğu için aday gösterildiğini düşünüyorum.

Türkçe adı ile Casuslar Köprüsü olarak bilinen bu film aslında oldukça yavaş ilerleyen ve işlenen bir film.Dönem filmi olduğu için kostümler ve ortamlar oldukça etkileyici ama diyaloglar ve ilerleyiş biraz can sıkıcı diyebilirim.

Ayrıca konuyu da vereceğim ama aklıma takıldığı için izleyenlere bir sorum olucak,Tabi ki de biraz spoiler olucak ama : Bilmem farkettiniz mi sorgu filmi olmasına rağmen filmde 2 tane ajan ve bunların değiş tokuşu var ülkeler arasında.Ama Rus ajanı olan adam baştan beri profesyönel bir suçlu olarak gözümüze gözümüze sokulurken Amerikan ajanı olarak itham edilen adam çok masum bir uçak pilotu olarak gösteriliyor ben mi yanlış yorumluyorum bilmiyorum ama resmen çok pis Rusya'ya bu film ile diss atılmış :D

Soğuk Savaş esnasında James B. Donovan adındaki avukat CIA tarafından işe alınmıştır. Avukat gergin bir müzakere görevine dâhil olup Sovyetler Birliği tarafından uçağı düşürüldükten sonra tutuklanan U-2 casus uçak pilotu Francis G. Powers'in ABD'de casusluk suçuyla tutuklu bulunan KGB istihbarat ajanı Rudolf Abel ile takas edilerek serbest bırakılması için çalışmaya başlar. Film, 1960 senesinde gerçekleşen U-2 krizini anlatmaktadır.




Maydanoz Time : Film - Spotlight

Herkese merhabalar millet !

Güzel bir hafta sonunda daha birlikteyiz.Her şey güzel,hava güzel fakat bir ben güzel değilim şu sıra.Evet havaların geçiş dönemine denk geldiğimden dolayı yine bir güzel hasta olmayı becerdim.Boğaz ağrısı bir yandan,burun akıntısı bir yandan 2 gündür yatakta yatıp duruyordum 2-3 tane Tayvan dizisi bitirdim yani :D

Ama geçen haftada dediğim gibi şu sıralar pek bi yoğundum.Etkinliklerden etkinliklere gitmem bir yana bir yandanda spora başladım,aynı zamanda gezilere de gitmeye başladım havaların güzelliğini de kandı gönlüm kalın kalın giyinirken bir anda kendimi deri ceketlere bırakınca eh sonum kaçınılmaz oldu maalesef bu durumda.

Neyse efenim bugün hem hafta sonu olması nedeniyle hemde 3 gündür yat yat artık bana da gına geldiğinden hem de ayaklanacak kadar kendimi iyi hissettiğimden dolayı kalkayımda bir kafeye giderim hem beleş internetten yararlanır şı çektğim YouTube videolarını yüklerim o sırada uzun zamandır bekleyen postlarımı yazarım hem de uzun uzun kahvaltımı yaparım dedim.

Neyse efenim bu post benim gevezeliklerimle uzayıp gidecek böyle anlaşılan.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere efendim.Oscar filmleri ile ilgili bir YouTube yapacağım demiştim ama Oscar filmlerinin bir postunu da burada yaparım elbette.

İlk olarak tabiki de direk bu yılın En İyi Film Oscarına layık görülen Spotlight ile başlayalım dedim.Spotlight benim Oscar'ı almasını beklediğim filmlerden biriydi elbette ama benim gönlüm tabi ki her zaman için Room'dan yanaydı.

Room'dan sonra beni etkileyen 2.film Spotlighttı.Konusu,işlenişi ve tabi ki Mark Ruffalo ve Rachel Mcadams'ın olması ...

Bana geliyor ki bu sene Oscar'da Amerika kendi değerlerini,yargılarını yorumlayan filmleri aday göstermiş.Room ile ahlak değerlerini sapıtmışlığı,Spotlight ile din sistemini,Big Short ile ekonomik dürüstlük sistemini,The Danish Girl ile değerler ve önyargıları ...

Filmde de bol bol vurgu yapılıyor zaten bu olayların gerçekten yaşandığına dair.Hatta Oscar töreninde filmden sonra Lady Gaga eşliğinde bu olaylardan kurtulmuş - artık sağ çıkmış mı diyelim bilemedim , çünkü bu olayları yaşayan insanların bir çoğu intihar etmiş bir çoğuda delirmiş - bir kurtuluş şarkısı söylediler.O kısımları izlerken de filmi izlerken de gözyaşlarıma hakim olamadım resmen.

Din öyle bir şey ki.Yargıları,değerleri,ahlakı belirleyen günümüzdeki en önemli şey.Eğer din olgusu yanlış insanların kötü insanların eline düşerse diğer insanları köle dahi edebilir.Ahlak ahlak diye sayıklarken aslında farkında olmadan en büyük ahlaksızlıkların içinde bulabiliriz kendimizi.

Çalışkan ve dürüst gazetecilik bir kez daha kazandı.Adalet biraz geç sağlanmış ama olsun geç olsun güç olmasın demişler.

The Boston Globe gazetesinde çalışanların, rahiplerin çocukları taciz ettiğine dair skandalı çözmeye ve bölgedeki Katolik kilisesinin de bu olayı örtmeye çalışmasının anlatıldığı film gerçek bir hikayeye dayanıyor. Asıl gerçeği araştıran gazetecilerin önüne, kilise çalışanlarından ve avukatlardan oluşan bir engel çıkar... Spotlight filmi 2015 Venedik ve Toronto film festivallerinde de yerini alacak.




9 Mart 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Etkinlik - Kitap Ağacı ile Erhan Keskin Buluşması !

Herkese merhabalar efendim !

Evet söz verdim biliyorum biliyorum.Şu sıra ordan oraya gidiyorum ama nereye gidiyorum ne yapıyorum bi türlü anlatamıyordum sizlere.

Şimdi geldi sıra geçen hafta sonu ne yapıyordum da post bile yazamadım !

Daha sonra projeler geliştikçe de anlatacağım kısaltılmışı BalTog olan yani üniversitenin Toplum Gönüllüleri adlı kulübüne katıldım.

Havalar iyiye gittikçe bir çok etkinliklerde başlamış oldu.Bunlardan ilki Kitap Ağacı kulübü ile ortaklaşa hazırlanan bir Yazar Buluşması günüydü.

2.kitabının ilk toplantısını bizimle yapan Erhan Keskin'i ağırladık.Erhan Keskin daha çok şiir ve kişisel gelişim türündeki denemeleri ile ünlü.

İlk kitabı Senin Dünyanın Bendeki Yansıması'ndan sonra çıkan 2.kitabı olan Seni Sana sor kitabı bugün başroldeydi.

Keyifli sohbeti ve bizlere sunumu,ilgisi ve güleryüzü ile çok beğenediğim egodan nasibini almamış nadide yazarlardan biri Erhan Keskin.

Kitap Ağacı ile ilk etkinliğim olmasına rağmen çok eğlendim ve çokta bilgi edindim.Hatta kendi başıma yetmezmişim gibi kız arkadaşlarımı da peşimden sürükledim.

Son olarak kahve,çikolata ve bu güzel gün için Kitap Ağacı ve TOG üyelerine çok teşekkür ederim :)









7 Mart 2016 Pazartesi

Maydanoz Time : Film - Interstellar

Herkese merhabalar tekrardan.

Günün 2.postu tabiki de bir film postu olucaktı.

Konusu :Film, Kip S. Thorne'nun evrende 'solucan deliklerinin' gerçekten mevcut olduğu ve bu sayede zamanda yolculuğun mümkün olabileceği teorisinden ilham alınarak yapılmıştır. Filmin hikayesi bir grup gözüpek kaşifin bu deliklerden birine gitmeye karar vermesi sonrasında gelişiyor. Bu bilinmeyen boyuta yapacakları yolculukta, beraber kalabilmek için verdikleri mücadele her bir tanesini ayrı zorluklarla karşılaştırıyor.



Maydanoz Time : Kitap - Sessiz Oda Lori Schiller

Herkese merhabalar efenim.

Okula gitmeden hemen şöyle bir haftanın kitap postunu yapayım dedim :)

Sessiz Oda benim OkuOku'dan kaegom bedavaya gelsin diye aldığım bir kitaptı açıksözlü olmak gerekirsek :D

Ama tam bana ve benim alanıma hitap ettiği için çok merak edip yaza bırakmadan okumaya başladım.400 + sayfa kadar olmasa beni biraz çileden çıkarsa da gerçek bir hayat hikayesi olması sabretmemi sağladı diyebilirim.

Gerçek bir şizofreni hikayesi diyebilirim.Tam da şizofreninin tedavisinin olmadığı elektroşok tedavisiyle çözüme ulaştırılmaya çalışılan yıllarda geçiyor.

Her şeyi ile dört dörtlük bir genç kızımızın bu illet hastalığa yakalanmasını ve sesler duymasıyla içten içe delirmesini bu durumda bataklıkta battıkça battığını sesler susturmak için intihar ve uyuşturucu dahi kullandığını kadar bahsediyor.Kızımız sonunda tabi ki iyileşiyor ve o kötü zamanlarını bu kitap vasıtasıyla bizlere aktarıyor.

Kitabın sadece kızın gözünden değilde ailesinin,doktorlarının ve arkadaşlarının gözünden de aktarılması ayrı bi hoş olmuş diyebilirim.


Maydanoz Time : Film - Gods Of Egypt

Herkese tekrardan merhabalar ...

Geçen hafta -son haftasında olan- ve benim de -kardeşiminde- uzun zamandır izlemek istediğim bir film için sinemaya gittik.Hayır,maalesef planladığımız gibi kardeşimle gidemedim onun yerine Balıkesir'de en yakın kız arkadaşımla gittim.

Mitolojiyi,Fantastik filmleri severleri bu filme alalım lütfen.Ben ikisini de severim ama en çok Butler'ı severim :D

Evet şimdi yalan olmasın Butler için de gittim.Oh nihayet itiraf ettim !

Evet adam resmen bu roller için doğmuş ! Hep iyi rollerde olmasına rağmen bu sefer kötü bir amca olan Set karakterindeydi.Ve kötü rolde ayrı yakışıyor benim yiğidime :D

Diğer tip Mısır filmlerinden farklı olarak daha çok Fantastik olarak yapılmıştı.Ki zaten işin içinde Tanrılar olunca bu çok normal bir durum.Film 3 boyutlu olduğuiçin ayrı bir zevk aldım ayrıca grafikler cidden harikaydı.

Kısaca konusuna gelecek olursak ;

Set, karanlığın acımazsız tanrısı, Mısır tahtını devralır. Barışçıl ve varlıklı olan imparatorluğu yıkar, kargaşa ve çatışmaların içine düşürür. Birkaç cesur isyancı Set’in karşısındadır. Sevgilisi tanrı tarafından tutsak edilen genç bir hırsız, Set’i tahtan indirmek ve yenmek için güçlü tanrı Horus’tan yardımını ister. Bu olağanüstü aksiyon-macera filminde, insanoğlunun hayatta kalmak için aşkını kurtarmaya çalışan bir ölümlü kahramana olan Bek’e bel bağlamasını konu alınıyor.



Maydanoz Time : Film - The 5 Th Wave

Herkese merhabalar efenim.

2 gündür ordan oraya sosyallikten bayılacağız vallahi ! Ama durun , bu konuları daha sonraya anlatacağım sizinle paylaşacak çok fazla şeyim biriktirdiğimden Taslaklar dolup taştı vallahi.O yüzden postları yine günde ikiye çıkardım hadin hayırlısı olsun !

Ama ilk olarak geçtiğimiz haftanın Sinema bülteninden tazecik bir filmler getirdim sizlere
İlk filmimiz 5.Dalga filmi.Bu aslında çok meşhur bir kitap.Belki de duymuşsunuzdur ...

Ben okumadım açıkçası ama filmini izledim ve çok beğendim.Tam benlik bir film.Kıyamet sonrası senaryolarını da seven bir insan olaraktan beğendim.

Kısaca konusuna gelecek olursak ;

İnsan görünümlü uzaylılar (ötekiler) Mars gezegeni yörüngesinde gözükürler ve dünyaya dalga dalga saldırırlar.
1. Dalga – Enerjiyi Kesip Dünyayı Karanlığa Gömme
2. Dalga – Şehirlerin İmhası
3. Dalga – Salgın Hastalıklar Yayma
4. Dalga – “Ötekiler” Tarafından İstila
Cassie (Chloë Grace Moretz) adındaki genç bir kız hayatta kalanlardandır ve kaybolan erkek kardeşini aramaktayken genç bir adamla tanışıp, onunla bir takım olurlar. Bu arada insanlık 5. ve insanları bu topraklardan silecek son dalgayı beklemektedir..


4 Mart 2016 Cuma

Maydanoz Time : Film - Brooklyn

Herkese merhabalar millet !

Şu sıra etkinliklerden etkinliklere koşup duruyorum açıkçası onları da anlatmanın elbette zamanı gelicek ama şimdilik film postlarıyla idare edelim lütfen !

Oscar'a aday gösterilen ve bir kitaptan uyarlanan Brooklyn'i ben çok sevdim açıkçası ama bence Oscar'a aday olacak kadar da bir film değildi çünkü totelde bakıldığında konu olarak falan oldukça sıradandı.

Dönem filmi olması ve Amerika'ya giden bir genç kızın uyum sürecinin anlatılmasını anlattığı için belki diyebiliriz ama dediğim gibi çok farklı bir şeyler anlatmıyor ya da bir mesaj vermiyor maalesef film.


Konusu : Colm Tóibín tarafından 2009 senesinde yazılan romandan uyarlanan film, 50'lerin İrlanda ve New York'unda yaşayan genç İrlandalı Eilis Lacey'in iki adam ve iki ülke arasında seçim yapmak mecburiyetinde kalmasının dramını anlatıyor.




3 Mart 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Film - Aeon Flux

Herkese merhabalar millet !

2005 yapımı bir Bilim-Kurgu ile haftanın film postlarına başlıyoruz ! Bir çok kişi tarafından pek beğenilmese de açıkçası ben yılına göre oldukça başarılı buldum o zamanlar distopya konusu bu zamana göre o kadar da moda değildi başrolde Charlize Theron olunca bir de konusu distopik olunca ben zevkle izledim açıkçası :)

Konusu : Geleceğin vahşi derecede fütüristik ve amansız dünyasındayız. Ahlaki değerlerdeki çöküş hat safhada. Uzun bacaklı, deri kostümlü seksi kahramanımızın adı Aeon Flux. O bir casus, o bir katil, o baştan çıkarıcı bir Monica ajanı! Monica mı? Dev bir duvarla birbirinden ayrılan iki düşman ülkeden biri. Duvarın öte yanında Bregna uzanıyor. Güç delisi diktatör Trevor Goldchild tarafından demir yumrukla yönetilen Bregna. Halkının her ihtiyacını fazlasıyla karşılasa da, onlara özgürlüğü çok gören Trevor'un Aeon ile arasında anlaşılmaz bir aşk-nefret ilişkisi var.

Ailesinin hükümet ajanları tarafından öldürülmesi üzerine Aeon Flux (Charlize Theron) intikam almaya yemin eder. Mükemmel topluma karşı mücadele verilen savaşın ön cephelerinde yer almış iyi eğitimli bir kadın asker olan Aeon, mükemmel hayat denilen kavramın arka planında mükemmel bir yalanın gizlenmekte olduğundan kuşku duyan az sayıda insandan birisidir.



2 Mart 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Kitap - Kurtalara Söyle Eve Döndüm Carol Rıfka Brunt

Herkese merhabalar millet !

Ders arası tam 4 saat olunca ne yapacağımı şaşırdım resmen.Eh hal böyle olunca odama gidip hem biraz dinlenirim hem de günün postunu yayınlarım dedim.İyi mi etmişim ?

Neyse efenim bu haftanın kitap postunda çok konuşulan ayrıca Çok Satanlar listesinde de gördüğümüz bir kitap olan Kurtlara Söyle Eve Döndüm romanı var.Arka kapak yazısından ya da isminden,kapağından konu hakkında çokta bi fikir sahibi olamıyoruz maalesef ilk başta.Sadece bir sevgi ya da aşk romanı olduğunu tahmin edebiliyoruz.

Evet kesinlikle bu bir kurt adam romanı değil :) Aşk teması üzerine kurulmuş bir roman gibi gözüksede altta yatan mesajları kitabın yumuşak anlatımı hatta biraz da ortaya gizem serpiştirmesi beni benden alıp götürdü diyebilirim.Neden ben biraz Middlesex kitabına benzettim.

Biliyorum biliyorum hiç bir alakaları yok ama yinede sanki aura olarak o kitaba benziyor.Öncelikle konu Gay lik ve Enişteye aşık olmadan yatan gizli ensestlik kavramı gibi görünse de aslında bu olayları öyle yumuşak öyle üstünkörü anlatmış ki "bu kitap hiç benlil değil ya " falan diyemiyorsunuz.

14 yaşında bir genç kız var öncelikle romanında baş kahramanı olarak.Bu genç kızımız dayısına aşık ama dayısı da Gay.Gay olduğu için erkek arkadaşı var ve bu erkek arkadaşından AIDS hastalığı kapıp ölüyor ablasıyla,ve ailesiyle arası zaten daha önceden de bu konular yüzünden baya açıkmış.Bu genç kızımız aşık olduğu dayısının ölümüyle oldukça sarsılıyor ama bir gün bu dayısının sevgilisi ile tanışıyor ve aralarında gizli bir arkadaşlık başlıyor.

Daha fazlasını anlatmayacağım bence oldukça orijinal karakterleri ve olay örgüsü olan bir kitaptı.Değindiği konular oldukça hassas konular ama yazar öyle bir işlemiş ki konuyu hiç rahatsızlık duymadan okuyorsunuz.Ayrıca genç kızın bu saf temiz platonik aşkıda okurken beni çpk duygulandırdı bu saf duygularla birini karşılıksız sevmek ne biliyim öyle özlediğim bir şey ki ...



1 Mart 2016 Salı

Maydanoz Time : Kırmızı Halı - Oscar 2016

Herkese merhabalar gıybet severler :)

Hahha evet uzun uzun bir ara vermiştim Kırmızı Halı sohbetlerine şimdi Oscar ödülleri ile tam gaz dönüyorum.

Size oldukça uzun ve çok emek verdiğim (!) bir Oscar postu ile geliyorum.Kimler ödül almış,bakalım benim favori filmlerim var mı bakalım kimler gelmişte ne giymiş dedikodu dedikodu ...

Bu arada Mart ayında inşallah İzmir'e evime gitmeyi başarırsam (!) YouTube kanalımda oldukça eğlenceli bir Oscar Filmleri 2016 videosu yapmayı düşünüyorum.Oscar'da adı geçen tüm filmleri izleyip yorumlayacağım tabi ki de Busece :)


Alicia Vikander : Gelelim efendim fasülyenin faydalarına ! En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldığı için oldukça mutlu olmalı ve bence hak ettide.Ex Machina ve The Danish Girl filmleri ile bu sene kendinden oldukça bahsettirdi 2015-2016 yılları kesinlikle Alicia'nın yılları diyebilirim.


Saçını,makyajını ve küpelerini çok ama çok beğendim.Elbisesine gelicek olursak belki de böyle çok çiğ bir sarı yerine daha güzel bir renk olsaydı daha şık bir elbise olabilirdi kanaatindeyim ama yinede bence her şeyi ile çok zarif görünüyor bütün olarak baktığımızda.Elbisesi Louis Vuitton tasarımı.


Naomi Campbell : Podyumun esmer prensesi de var tabi ki bu ödül töreni herkeslere açık :)


Saçlarına ve makyajına bayıldım resmen.Kakülleri çok hoş duruyor.Makyajı,ayakkabısı,takıları elbisesi ile inanılmaz uyumlu ve şık görünse de ben elbisenin tasarımını hiç beğenmedim maalesef keşke başka bir tasarımda yine bu gümüşi renkte olsaydı.


Emma Roberts : Benim asalet kraliçem de burdaymış :) Emma 'yı ne kadar çok sevdiğimi bilmeyen kaldı mı çok güzel ve çok yetenekli olsa da maalesef dişe dokunur projelerde hiç göremiyoruz onu şu sıra Scream Queen ile Tv dünyasında kendinden sık sık söz ettiriyor neyse ki :)


Ben her Kırmızı Halı fotoğrafında çok asil ve çok zevkli giyiniş bulurum açıkçası kendisini ama nedense bu sefer pekte sevmedim üzerindeki o siyah-beyaz mıdır artık nedir tül yuvarlak virüs gibi elbisenin her yerine dağılmış olan saçma tasarımlı elbise çok kötü bence.Bu saça bu makyaja bu güzelliğie daha farklı bir şeyler beklerdim açıkçası :/




Lorde : Bu cidden Lorde mi inanılır gibi değil !


Bütün Kırmız Halılar da saçma sapan iç karartıcı şeyler giyip geliyorken ilk defa bir törene oldukça makul bir saç ve elbiseyle gelmiş.Açıkçası ben saç ve makyajını çok beğendim elbiseyi öyle aman aman çok beğenmesemde bence yine de Lorde bu haliyle oldukça iyi görünüyor !


Zooey Deschanel : Biri bence artık bu kadına bu kadar tatlı olmaması gerektiğini söylesin ! Şekeri olan var !


Evet tabi ki Zooey mavişinden bahsediyorum.Her törende maksimum derece de hanımhanımcık ve tatlışcık giyiniyor bence kendisi New Girl değilde Sweety Girl falan :) Elbisesi tam kendi tarzında ama keşke o babetler yerine topuklu bir ayakkabı olsaydı.


Olivia Wilde : İtiraf edeyim bu kadın hakkında çok fazla bir şey bilmiyorum ama ismen cismen tanıyorum !


Kısaca şöyle bir bakışta değerlendirecek olursak ; Saçı ve elbisesi oldukça hoş dururken o renk bir elbisenin üstüne o tarz küpeler ve parıltılı kırmızı çantada neyin nesi ?


Jake Gyllenhaal : Adamın bakışları fazla masum !


Ama süt ceketi ve kumaş pantalonu bence hiçte öyle değil ne alaka ?


Rami Malek : Hocam, saykolara aşık olabiliyor muyuz ?


Evet bu sene yıldızı parlayan isimlerden biri de kesinlikle Rami Malek .Kendisi Mısırlı olduğu için ayrı bir seviyorum ama onda en çok sevdiğim şeyse kemikli yüz hatlarından ve pötlek gözlerinden akan o karizmatik saykoluk :) Until Down oyununu bilmeyen kaldı mı , Josh desem ? Peki Mr.Robot'u bilmeyen kaldı mı ?! Normalde beyaz-siyah uyumunu pek sevmem ama sana pek yakışmış pek iyi evladım !




Kate Upton : Anladık Kate memen var niye her yerde gözümüze sokuyorsun ki ?!


Saçıyla,makyajıyla,takılarıyla elbisenin tasarımıyla oldukça seksi ve güzel görünse de hocam bu olmuş mu şimdi  ? Resmen tirübünlere oynamak bu !


Heidi Klum : Fiyasko üstüne fiyako diye bence buna denir !


Oscar töreninde gecelik ve gelinlikten hallice mor desen değil beyaz desen değil tarzı bir elbiseyle gelip After Party'de de fiyaskoluktan yıkılan bir elbise giyen modele Heidi Klum denir !


Emily Ratajkowski : Bu kızı tanıyanınız var mı ? Yok değil mi ama ben Gone Girl filminden tanıyorum , hem de nasıl tanıyorum biliyor musunuz memelerden !


Evet bu kadınla geçmişimiz pek parlak değil , kıskançlıktan içim kurudumu artık bilemiyorum ama kadın çok gözel şimdi yukarda Allah var hem de mayodan bozda tül elbisesi ile de çok seksi görünüyor tabi ki de kadına çamur atamadım yine :/


Jennifer Garner : Üzülme Garner'cığım Bi Affleck gider bi Alias gelir :/


Evet boşandıktan sonra matem tutmak adına mıdır nedir artık bilemiyoum karalara bağlamış Jennifer bacımız.Benim Alias dizisinden çok sevdiğim bir oyuncudur kendisi.Matemi var kadının daha yeni boşanmış  yüzden eleştiresim bile gelmiyor :/


Maria Sharapova : Bu tenisçi bozmasına da ayrı uyuzum !


Ama içim elvermiyor ayrımcılık yapmaya o yüzden maalesef itiraf etmeliyim ki elbisesini,ayakkabısını,çantasını her bir yerini çok beğendim.Sadece saçlar biraz özensiz olmuş bir topuz yaptırmak çok mu zordu be ablam.


Miranda Kerr : Bu resmi gördükten sonra Buse kıskançlıktan öldü dersiniz !


Kadın kadın çok güzelsin be ! Bir kadına her şey mi çok yakışır arkadaş hele de kırmızı ! Tamam böbreğine kadar açmasa iyiymişte şimdi ne diyim yani kadın yıkılıyor !


Ashley Graham : Kendisi pek bilinmez ama aslında çikoların gurur kaynağı ! İlk XL giyen model ! 


Bir kadının 0 beden olmadan da ne kadar seksi görünebileceğini canlı kanıtı aha da bu kadın !Elbisesi,saçı,başı ile her şeyi ile bayıldımm ! Yürü be kız kim tutar seni !


Demi Lovato : Biri şu fotoğrafı gözümün önünden hemen çeksin , gözlerim kanadı resmen !


Allah'ım mayo ve tül karışımı elbiselerin bu sene moda olduğunu biliyordum da bu kadar kötü olanını hiç görmemiştim.Demi aslında bence deniz kenarına gidecekmişte geçerken bi Oscar' a da uğrayayım demiş :)


Rachel McAdams : Biri bu kadını durdursun !


Rachel'ı pek bi severim ki benim sevgim tee Mean Girls filmine dayanır.Spotlight bu sene biliyorsunuz ki yılın en iyi filmi seçildi başrol kadrosunda da tek bayan oyuncu olarak Rachel vardı tabi ki ! Güzellikten ve zarafetten bir gün ölücek diye ödüm patlıyor resmen ! Kadın öyle takıp takıştırmıyor , zarganalıktan ölüyor ama yine de her türlü gözüme çok hoş görünüyor iyi mi ?!


Vanessa Hudgens : Bu kız hala High Scool Musical'da kalmış bence !


Geç annem geç bu ne bu ne bu elbise ne 2016 yılındayız bu ne ?!


Leonardo DiCaprio : The Oscar Goes To dram tat tammm ! Yılın En iyi Erkek Aktörü Leo wuhuu !


Evet resmen bu sene ödül vermek için vermişler bence Leo'ya ödülü adam filmde resmen "Ben daha ne yapayım size ha ne yapayım." diyor ! Filmin yorumu YouTube kanalımı sakladım diyecek çok şeyim var adam şık adam karizmatik ne denebilir ki ?!


Brie Larson : Room çok ağlattı bence yılın filmi Room'u yılın kadını da Brie idi hacı bence !


Evet ve tahminlerim tuttu bu ödülün gitmesine acayip sevindim kesinlikle haketti.Room'u izlemediyseniz hemen bu postu bırak ve aç izle ! Brie'ye gelirsek kemer haricinde yılın kadınıda yakışır bir görünümdeydi bence. Tabi Saks Mavisini oturup tartışırız.


Anne Hathaway : Sen anne mi olucan yerim ben seni çookkk güzel kadın !


Bu kadına hayranım aşığım resmen ! Çok asil çok hoş yahu.Audrey Hepburn resmen ! Tabi hamile olunca insan ne giyeceğini şaşırıyor elbisesini pek güzel bulmasam da hadi hadi ...


Lady Gaga : Geceye "çok aşıkım" dediği adamla gelen ve sesiyle onurlandıran Lady Gaga !


Saçma sapan ilgi çekici kostümlere ne oldu bi denem ? Ben seni bu sefer bir eşşeğin üzerinde bekliyordum açıkçası.Ben artık evimin kadınıyım moduyla gelen Lady Gaga beyaz paçalarını yerlerde süründürdü !




Taylor Swift : Bu kadın gün geçtikte seksi oluyor !


Eskide ışıltıdan parıltıdan geçilmeyen Taylor artık eskilerden derslerini çıkarmış güçlü ayakları yere basan seksi bi hatun.Bacak boyunu sonuna kadar ortaya çıkarmaya yarayan bol dekolteli elbisesi ve kısacık saçları ile oldukça hoş görünüyor.


Selena Gomez : What the ?!


Kliplerinden seksilikten kırılan Selena ne oldu gülüm şimdi sana bu elbise ne ? Ayrıca siyah saçlarını tercih ederdim makyaj harika ol sada elbise bence fiyasko !


Jennifer Lawrence : Wow Fantastic Baby Dance huhuuu !


Tül ve Dior ve tabi ki Jennifer.Osca töreninde giydiği elbiseyi çok bayık bulsamda bence After Party^de giydiği Crop Top elbise yıkılıyordu ayrıca saçlar harikaaa !


Justin Timberlake - Jessica Biel : Yeteri kadar kıskandıysak  artık dağılabiliriz bayanlar !


Evet muhteşem çift tabi ki de Oscar töreninden geri kalmadı Justin'e laf edeni Allah çarpabileceği için Jessica'nın cidden sünette bile giyilmeyecek olan elbisesini yerin dibine gömdükten sonra o iğrenç ayakkabılara da aduket çekiyorum ! (Ben ne saçmalıyorum ? )


Amy Adams : Üste baktım güzellik alta indim şişhane ?!


Evet benim çok sevidğim ve beğendiğim alev alan güzellerden biri olan Amy bu gece maalesef çok kötüydü elbisesi ile mkayajın uyumsuzluğu beni bitirdi.


Gwen Stefani : I wanna Rich Girl na na na na ...


Ben bi Zengin Kız olsam neler yaparım var ya diye diye benim gençliği yemiş olan Gwen Stefani ile devam ediyoruz.Evet zengin bir kız olsa cidden ortalığı ateşe verirmiş.Elbisesi ile ile akası olmayan kıpkırmızı çantası olmasa tabi ki :/


Mary J. Blige : Bence bu kadına laf edersem beni döver annee :/


Gençliğimin seslerinden biri olan Blige bu gece bence tam anına şanına,yaşına yakışır şekildeydi.


Dita Von Teese : Bana bir doz bu kadının tarzından !


Düğünümde ya da nişanımda en azından hayatımda bir kez olsun şu kadının saç şeklinden yaptırıcammm ! Bananneee ! Retro ya resmen bu kadından sonra aşık oldum ! Ama bu gece giydiği kırmızı Dior balonlu elbisesi bence eh ti /


Emilia Clarke :  Bu kadını pek tanımam etmem ama çok sevdiğim bir romanın yakında filminde oynacağından şimdiden ısınma turlarındayım !


Ayrıca Allah var şimdi o puantiyeli önü fiyonklu elbiseden de hiç haz etmedim :/


Lana Del Rey : Hepsini geçin en büyük aşkım bu kadın !


Ne kadar Lana hastası bir sayko olduğumu bilmeyen kaldı mı a dostlar ! Ama bu gece kendisini pek beğenmedim açıkçası çok masum gözüküyor ya kızım sen Lana'sın sen siyah deri ceket giyen kadınsın vur kır parçala ne bu hal !


Jessica Alba : Bu kadını da eşini de çocuklarını da sülalesini de çok severim :D Evet biraz abarttım ama napayım !


Evet bu kadını ve oyunculuğunu hatta her şeyini çok beğenirim ama bu gece bence tulumuyla çok şık olabilecekken o gold detaylarla işi batırmış.


Mark Ruffalo : Spotlight'ın asıl kahramanı dım tıdım tıdımm !


Bu adamı Cennet Gibi filminden beri çok severim hatta sevgim o filmden öncesine de dayanıyor olabilir.Çok yaşlanmışın be Mark amca :/ Eskiden aşkitom canım bebeğim karizmatik adamım derdim şimdi amca diyesim geliyor elini öpüp harçlık alasım geliyor.Lacileri de çekmiş helal olsun be yürüü aslanım benim yanındak insancıktan hiç bahsetmiyorum bile.(Kıskançlıktan öldü.)


Matt Damon : Marslı filmi ile benim şahsen ödül beklediğim isimlerden biriydi.Performansı oldukça iyiydi, bu gece de yine çok şık çok karizmatik ;)



Christian Bale : The Big Short ile aklımı bulandıran isimlerden.Bu adam her rolü hakkını veriyor be Makinist filmi için o kadar zayıflayan adam bu adam ! Şık karizmatik alev alıyor baktığı her yer wuhuu !



Cate Blanchett : Bu kadını çok yapmacık bulan bir ben miyim ?! Yav kadın Barbie bebek gibi resmen.Hem de hiçte yaşlanayım falanda demiyor.Hem kadın hepte şık her Kırmızı Halı'da kendinden ne kadar zarif olduğundan bahsettiriyor.Yeter yav biz de insanız !



Jacob Tremblay : Bence bu çocuğa da ödül vermelilerdi neden küçük oyunculardan gibisinden bir kategori yok neden Akademi neden yıkılsın bu dünya ! Room ile bi harikaydı bu velet !



Isla Fisher :  Yokk annem yok yok bu rezalate hiç yorum yapıp Isla'yı gözümden düşürmicem hatta o saçlara hiç bir şey demicem hele o kemere hele o çantaya !



Rooney Mara : Tee Allam bi Lana daha.


Yavrum git parçala ! Bu tip bu karizma varken neden neden ayrıca Golden Globe 'ta ki elbisene çok ama çok ama çok benzer bi elbise ile gelmeni şiddetle kınıyorum !


OSCAR'IN KAZANANLAR
En iyi özgün senaryo: Spotlight 
En iyi uyarlama senaryo: The Big Short 
En iyi yardımcı kadın oyuncu: Alicia Vikander 
En iyi kostüm tasarımıMad Max: Fury Road(Margaret Sixel) 
En iyi yapım tasarımı: Mad Max: Fury Road 
En iyi makyaj ve saç tasarımı: Mad Max: Fury Road 
En iyi görüntü yönetmeni: Emmanuel Lubezki (The Revenant /Diriliş) 
En iyi kurgu: Mad Max: Fury Road 
En iyi ses kurgusu: Mad Max: Fury Road 
En iyi ses miksajı: Mad Max: Fury Road
En iyi görsel efekt: Ex Machina
En iyi kısa animasyon filmi: Bear Story
En iyi animasyon: Inside Out
En iyi yardımcı aktör: Mark Rylance
En iyi kısa belgesel: A Girl in the River
En iyi belgesel: Amy
En iyi kısa film: Stutter
En iyi müzik: Ennio Morricone/ Hateful Eight
En iyi şarkı: Sam Smith-Writing's on the Wall / Spectre
En iyi yönetmen: Alejandro G Inarritu - The Revenant
En İyi Erkek Oyuncu: Leonardo DiCaprio
En iyi film: Spotlight

Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...