Herkese merhabalar millet ...
Uzun zamandır kitap postu giremiyordum.Malum önce vizeler sonra da İzmir tatiline girince kitap okuma konusunda bayadır kendimi salmıştım.Ama YouTube kanalım için hem de tabi ki kendi eğlencem için bir Okuma Maratonu yapmaya karar verdim. 24 Nisan'dan-2 Mayısa kadar 3 tane kitabı bitiricem onlarında yorumunu gün gün kaydedicem.Şu an 5.gündeyiz ve oldukça iyi ilerliyor.
Bu kitapta o kitaplardan biriydi.O videoda yakın zamanda gelecek kanalımı ve bloğumu tabi ki de takipte kalın.
Neyse efenim gelelim bu söyleşi tarzında ki kitaba.Türkan Şoray ile yüzyüze yapılmış bir söyleşi diyebiliriz.Çok fazla özel hayata girilmemiş daha çok sinema yüzü ve kendi kişiliği hakkında konuşulmuş.Kitabın ilerleyen bölümlerinde Selim İleri ve Safa Ünal'da Türkan Şoray'ı ağzından anlatıyor.
Yazarımız Feridun Andaç benim Arka Kapak dergisi ile tanıdığım bir yazardı kendisi...Bu tarz "dosya" hazırlama da oldukça yetenekli bir kalem diyebilirim.
Bu arada kitap resimlerle de süslendiği için oldukça kolay okunuyor.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
27 Nisan 2016 Çarşamba
Maydanoz Time : Kitap - 21. İzmir Kitap Fuarı
Herkese merhabalar millet !
16-24 Nisan arasında olan 21.İzmir Kitap Fuarın'dan ( benimle aynı yaşta :D ) size selam getirdim !
Babamla gittim elbette fuara çünkü kafamda kitapları ona aldırmak vardı :D Malum öğrenci insanız cebimizde para kalmıyor kitaba para verince :D
Fuarda iki dolaşıp en fazla 2 kitap alabilmeyi başardıktan sonra babacığımın karnını doyurmaya Bay Döner'e yollandık karınlarımızı doyurduk ve işte mutlu son !
16-24 Nisan arasında olan 21.İzmir Kitap Fuarın'dan ( benimle aynı yaşta :D ) size selam getirdim !
Babamla gittim elbette fuara çünkü kafamda kitapları ona aldırmak vardı :D Malum öğrenci insanız cebimizde para kalmıyor kitaba para verince :D
Biz maalesef babamla gideceğimiz için 23 Nisan Cumartesi günü gitmek zorunda kaldık.Fuarın bitmesinden bir önce ki gün olduğu halde metrekare başına 1 insan düşüyordu herhalde :D Öyle bi kalabalık vardı yani.Planlarımızda Ayşe Kulin ile tanışmak ve bendeki tüm kitaplarını imzalatmak ve elbette Tutsak Güneş'i almakta vardı ama saat 4'e doğru trafikten dolayı anca orada olabilediğiizden imza günü maalesef bitmişti.
Normalde de Fuar'da da en sevdiğim yayınevleri olan Ephesus ve Pegasus'un etrafında kedi gibi dolanıp durdum resmen ama cimriler bir gram indirim yapmamışlar maalesef.Ayrıca o kadar kalabalıktı ki rahat rahat kitap bakmak seçmek falan hayal gibi bir şey.
Ayrıca çok pişman olduğum bir şey daha vardı ki ; Yabancı yayınlarında Eren Nadir Akşamoğlu'nu görmeme rağmen yanına gidip bi selam veremedim çünkü o ara babam çocuk gibi "acıktım acıktım ay çok bunaldım " diye sızlanıp duruyordu.
YouTube kitap kanallarından tanıyabileceğiniz bir çok isim daha oradaydı,ay bende stantlarda çalışmak istiyorum :D Eminim yorgunluktan anam ağlar ama amann ağlasın orda kitapların arasında olmak sohbet etmek,kitap önermek bence çok güzel :D
Fuar da oldukça eğlenceli simalar da vardı örneğin objektiflerime yakalanan bu At Kafalı Spiderman :D Neyin kafasında bu çocuk diye hiç sormayın bence yanıt belli :D
Fuarda iki dolaşıp en fazla 2 kitap alabilmeyi başardıktan sonra babacığımın karnını doyurmaya Bay Döner'e yollandık karınlarımızı doyurduk ve işte mutlu son !
25 Nisan 2016 Pazartesi
Maydanoz Time : Dizi - 1 Oyuncu 3 Dizi
Herkese merhabalar millet !
Bugün oldukça farklı bir Dizi postu konseptiyle birlikte olucaz.Kore dizilerine alıştık ama bakalım sizi Tayland dizilerine alıştırabilecek miyim :D
Eğer başrolde oldukça yakışıklı bir çocuk varsa ve gözünüz bayram etsin istiyorsanız bence bu seri tamda size göre :D Tayland'ın en meşhur ve en yakışıklı oyuncularından biri olan Push'un 3 dizisini izledim bitirdim ve yazdım sizler için.
Eğer dizilerin konularını beğenirseniz : tayvandrama.com 'dan rahatça izleyebilirsiniz.
Son olaraksa benim izlediklerimden içlerinde en sevdiğim Angel Magic oldu.
Push Puttichai Kasetsin :
1986 Tayland doğumlu.1.85 boyunda.Bilinen 12 tane dizi de oynadı.
Roy Leh Sanae Rai (14.bölüm)
Konusu : Kongpope'nin babası karaciğer kanserinden öleceğini bilmektedir.Ölümüne neden olduğu ve ihanet ettiği en iyi arkadaşının ailesine yaptıklarının bedelini ödemek ister.Ancak eski arkadaşının karısı vasiyeti rededince kızına mirasını bırakır.Babasının ölümünün ardından vasiyeti öğrenen Kongpope tanımadığı kıza mirasın kaldığını kabullenemez ve para için kızla evlenmeye kadar gider ancak parayı düşünürken zamanla kıza aşık olur.
Angel magic (28 Bölüm)
Konusu : Beauty küçük yaşta annesini ,genç yaşta da babasını kaybetmiştir.Ailesi oldukça varlıklı olduğu için şımarık büyütülmüştür.Hayatta ki en büyük korkusu ise kuşlardır.Bir gün geceleri kuşa dönüşmek üzere bir büyücü tarafından lanetlenir.Bu laneti yok etmenin tek yolu ise kendisini seven bir erkekten gerçek bir öpücük almaktır.
I Wanna Be Sup'tar (26.bölüm)
Konusu : Win Pakorn , 5 yıl önce gay olduğuna dair dedikoduları çıkınca Taylan'dan ayrılmış bir süperstardır.Ülkesine geri dönünce eğlence dünyasında yeniden boy gösterir.WanNeung'un amacı da bir süperstar olmaktır ama ailesi evi satıp kızlarını İngiltere'ye göndermek ister.Bunu kabul etmeyince WinPakorn evlerini satın alınca mecburen onunla aynı evde yaşamaya başlar.
Bugün oldukça farklı bir Dizi postu konseptiyle birlikte olucaz.Kore dizilerine alıştık ama bakalım sizi Tayland dizilerine alıştırabilecek miyim :D
Eğer başrolde oldukça yakışıklı bir çocuk varsa ve gözünüz bayram etsin istiyorsanız bence bu seri tamda size göre :D Tayland'ın en meşhur ve en yakışıklı oyuncularından biri olan Push'un 3 dizisini izledim bitirdim ve yazdım sizler için.
Eğer dizilerin konularını beğenirseniz : tayvandrama.com 'dan rahatça izleyebilirsiniz.
Son olaraksa benim izlediklerimden içlerinde en sevdiğim Angel Magic oldu.
Push Puttichai Kasetsin :
1986 Tayland doğumlu.1.85 boyunda.Bilinen 12 tane dizi de oynadı.
Roy Leh Sanae Rai (14.bölüm)
Konusu : Kongpope'nin babası karaciğer kanserinden öleceğini bilmektedir.Ölümüne neden olduğu ve ihanet ettiği en iyi arkadaşının ailesine yaptıklarının bedelini ödemek ister.Ancak eski arkadaşının karısı vasiyeti rededince kızına mirasını bırakır.Babasının ölümünün ardından vasiyeti öğrenen Kongpope tanımadığı kıza mirasın kaldığını kabullenemez ve para için kızla evlenmeye kadar gider ancak parayı düşünürken zamanla kıza aşık olur.
Angel magic (28 Bölüm)
Konusu : Beauty küçük yaşta annesini ,genç yaşta da babasını kaybetmiştir.Ailesi oldukça varlıklı olduğu için şımarık büyütülmüştür.Hayatta ki en büyük korkusu ise kuşlardır.Bir gün geceleri kuşa dönüşmek üzere bir büyücü tarafından lanetlenir.Bu laneti yok etmenin tek yolu ise kendisini seven bir erkekten gerçek bir öpücük almaktır.
I Wanna Be Sup'tar (26.bölüm)
Konusu : Win Pakorn , 5 yıl önce gay olduğuna dair dedikoduları çıkınca Taylan'dan ayrılmış bir süperstardır.Ülkesine geri dönünce eğlence dünyasında yeniden boy gösterir.WanNeung'un amacı da bir süperstar olmaktır ama ailesi evi satıp kızlarını İngiltere'ye göndermek ister.Bunu kabul etmeyince WinPakorn evlerini satın alınca mecburen onunla aynı evde yaşamaya başlar.
Maydanoz Time : Etkinlik - İzmir Sahte Tozu Sahnesinde , Oyun Karıştı !
Herkese merhabalar millet !
Eğer İzmir'de yaşıyorsanız ya da en azından İzmir'e tatile geldiyseniz ve tabi ki de benim gibi tam bir tiyatro aşığı iseniz Haldun Dormen'in Yönetmenliğini yaptığı Konak'ta ki Sahne Tozu tiyatrosuna mutlaka bir uğrayın derim ! Hem de ön sıralar 20 orta ve arka sıralar 10 Tl ! Bu parayı nerelere vermiyoruz ki !
Oyunculuklar muhteşem,ses ve dekor muhteşem ! Bir de tiyatro Komedi oldu mu tadından yenmez !
İzmir 'de okuyan tee arkaşlığımız çocukluk yıllarımıza dayanan İzel ile gittim,aslında onun sayesinde keşfettim burayı diyebilirim.
Eğer İzmir'de yaşıyorsanız ya da en azından İzmir'e tatile geldiyseniz ve tabi ki de benim gibi tam bir tiyatro aşığı iseniz Haldun Dormen'in Yönetmenliğini yaptığı Konak'ta ki Sahne Tozu tiyatrosuna mutlaka bir uğrayın derim ! Hem de ön sıralar 20 orta ve arka sıralar 10 Tl ! Bu parayı nerelere vermiyoruz ki !
Oyunculuklar muhteşem,ses ve dekor muhteşem ! Bir de tiyatro Komedi oldu mu tadından yenmez !
İzmir 'de okuyan tee arkaşlığımız çocukluk yıllarımıza dayanan İzel ile gittim,aslında onun sayesinde keşfettim burayı diyebilirim.
Görkemli tiyatro geçmişleri sonrasında yıldızları sönen, küçük kasabalarda matine-suare oyunlar oynayarak geçimlerini sağlayan karı-koca Charlotte ve George Hay’in çevresinde gelişiyor. Oyunculardan Suzan, George’dan hamile kalacak, karısı George’u avukatı Richard Maynard ile terk edecek, çiftin kızları Rozalinda bir yerel televizyon kanalında hava durumu sunucusu nişanlısı Howard ile annesini ve babası George’u görmeye gelecek, Rozalinda’ya aşık tiyatronun müdürü Paul , hem karışıklıkları toparlamaya, hem de Rozalinda’yı geri kazanmaya çalışacak, kulakları ağır işiten kayınvalide Ethel karışan ortamı bilmeden daha bir karıştıracak, ortaya bir de (özgün metinde olmayan, Haldun Dormen tarafından sonradan metne eklenen) kendisine Brütüs rolü önerildiğini iddia eden bir oyuncunun da çıkmasıyla karışıklığın dozu artacak.
Yazar: Ken Ludwig
Yönetmen: Haldun Dormen & Çağlar İşgören
Reji Asistanı: Mustafa Akyel
Yönetmen: Haldun Dormen & Çağlar İşgören
Reji Asistanı: Mustafa Akyel
23 Nisan 2016 Cumartesi
Maydanoz Time : Film - 3 Tane Beyin Yakan Japon Filmi !
Herkese merhabalar millet !
Bugün yine oldukça dolu bir gün olacak.Sabahında İzmir Kitap Furarında akşamında ise Konak Sahne Tozu tiyatrosunda Oyun Karıştı adlı bir oyuna biletim var , onlarında postu gelecek elbette bekleme de kalın :)
Bugün gelelim asıl buraya geldiğimde kardeşimin beni adeta sürükleyerek bilgisayar başına oturtup bi heyecanla "mutlaka izlemelisin" diyip izlettirdiği 3 Japon filmine !
Hepsi de birbirinden iyiydi ama bence bu tarz Japon filmlerini izleyebilmek en azından zevk alıp anlayabilmek için birazcıkta olsa anime izleyip ya da anime tarzını bilmek gerekiyor ...
Bu arada bu 3 filmde gerçekten iyi kurgulanmış,bir çok yerinden çekim hatası olsada sonuna kadar kendini izlettiren ve adeta beyin yakan kısaca "mindfuck" dediğimiz türden filmler ...
As the Gods Will
Bir grup lise öğrencisi kim, niçin veya nasıl olduğunu bilmeden bir ölüm oyunu oynamaya zorlanmaktadır.
Olaylar çok saçma , doğaüstü bunların hepsi diyebilirsiniz ama sonunda güzel bir açıklama getirdiği için sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim.Bu tür filmlere,animelere,kitaplara artık alıştık gibi bir şey oldu.Bir odaya ya da bir yere toplanan insanların ölüm oyunu diyebiliriz.Ama bu sefer dışardan bir ölüm oyunu gerektiriyor.Birbirlerini öldürmek zorunda kalmıyorlar.Zeka dolu bir kurgu ...
Bilocation
Benim en beğendiğim ve gerçek anlamda beynimi yakan bir film oldu ama sonunda he rşey yerli yerine otursa da sonunu çok fazla beğenmediğim keşke mutlu bir sonla bitseydi dediğim türde bir film oldu.
Shinobu Takamura (Asami Mizukawa) ressam olmaya can atan genç bir kadındır. Bir gün, sahte para kullanmakla suçlanır. Shinobu suçlamalar karşısında aşırı şaşırır, çünkü öyle bir şey yapmamıştır ve suç işlendiği sırada evindedir. Polis memuru Kanou onu bir yere götürür. Oraya vardıklarında bir grup insan toplanmıştır. Oradaki şahısların hepsi tıpatıp kendilerine benzeyen ve onlar bu gibi hareket eden kişilerden muzdariptir. O varlıkları bilokasyon diye adlandırmaktadırlar.
Bugün yine oldukça dolu bir gün olacak.Sabahında İzmir Kitap Furarında akşamında ise Konak Sahne Tozu tiyatrosunda Oyun Karıştı adlı bir oyuna biletim var , onlarında postu gelecek elbette bekleme de kalın :)
Bugün gelelim asıl buraya geldiğimde kardeşimin beni adeta sürükleyerek bilgisayar başına oturtup bi heyecanla "mutlaka izlemelisin" diyip izlettirdiği 3 Japon filmine !
Hepsi de birbirinden iyiydi ama bence bu tarz Japon filmlerini izleyebilmek en azından zevk alıp anlayabilmek için birazcıkta olsa anime izleyip ya da anime tarzını bilmek gerekiyor ...
Bu arada bu 3 filmde gerçekten iyi kurgulanmış,bir çok yerinden çekim hatası olsada sonuna kadar kendini izlettiren ve adeta beyin yakan kısaca "mindfuck" dediğimiz türden filmler ...
As the Gods Will
Bir grup lise öğrencisi kim, niçin veya nasıl olduğunu bilmeden bir ölüm oyunu oynamaya zorlanmaktadır.
Olaylar çok saçma , doğaüstü bunların hepsi diyebilirsiniz ama sonunda güzel bir açıklama getirdiği için sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim.Bu tür filmlere,animelere,kitaplara artık alıştık gibi bir şey oldu.Bir odaya ya da bir yere toplanan insanların ölüm oyunu diyebiliriz.Ama bu sefer dışardan bir ölüm oyunu gerektiriyor.Birbirlerini öldürmek zorunda kalmıyorlar.Zeka dolu bir kurgu ...
Bilocation
Benim en beğendiğim ve gerçek anlamda beynimi yakan bir film oldu ama sonunda he rşey yerli yerine otursa da sonunu çok fazla beğenmediğim keşke mutlu bir sonla bitseydi dediğim türde bir film oldu.
Shinobu Takamura (Asami Mizukawa) ressam olmaya can atan genç bir kadındır. Bir gün, sahte para kullanmakla suçlanır. Shinobu suçlamalar karşısında aşırı şaşırır, çünkü öyle bir şey yapmamıştır ve suç işlendiği sırada evindedir. Polis memuru Kanou onu bir yere götürür. Oraya vardıklarında bir grup insan toplanmıştır. Oradaki şahısların hepsi tıpatıp kendilerine benzeyen ve onlar bu gibi hareket eden kişilerden muzdariptir. O varlıkları bilokasyon diye adlandırmaktadırlar.
Tag
Film başından sonuna kadar psikolojik bir dram içinde geçiyor.Kan ve dehşet görüntüleri bu filmde çok fazla arkadaşlar öncelikle onu uyarmam lazım.İçlerinde en az beğendiğim bu oldu maalesef.Çünkü aslında oldukça iyi bitme potansiyeline ve kurgusuna sahip olan bu filmi hem gereksiz yere uzatmışlar hem de sonu hiç tatmin edici olmamış maalesef.Ama baştan sonra ekrana bağlıyor insanı demedi demeyin :)
22 Nisan 2016 Cuma
Maydanoz Time : Müzik - Sia Cheap Thrills
Herkese merhabalar millet !
Bugün yine gezmelerdeydm o yüzden felaket yorgunum çok fazla bir şeyde yazasım yok açıkçası.ama yarın 21.İzmir Kitap Fuarındayım sizde orda olursunuz belki görüşürüz kitap muhabbeti yaparız :) (En bi sevdiğimden ) ...
Şimdi uzun zamandır yapamadığım geleneksel müzik cuması zamanı ! Şu sıra taktığım sabah akşam dinlediğim klibini hiç beğenmemiş olsamda Sia'ya bir kez daha aşık olduğum şarkı olan Cheap Thrills yani Ucuz Heyecanlar var.Evet gerçekten de şimdi küçük ve ucuz heyecanlar zamanı !
20 Nisan 2016 Çarşamba
Maydanoz Time : Kişisel - Tog İle Engelsiz Basketbol Maçı !
Herkese merhabalar millet !
Nihayet vizelerim bitti ve İzmir'e evime gelebildim.
Tee Nisan'ın ilk haftalarında olan bir etkinliği şimdi rahat rahat zaman bulduğum için yazıyorum maalesef.Keşke daha duygularım tazeyken yazma fırsatım olsaydı ...
Üniversite yıllarımı dolu dolu geçirmek ve mesleğim,alanıma da katkıda bulunabilecek bütü faaliyetlere katılmak için Baltog adlı bir gönüllülük esaslı bir kulübe girdiğimden söz etmiştim sizlere.
İşte o kulübün etkinliklerinden biri de BalıkesirSpor ile Beşiktaş'ın Engelsiz Basketbol Maçı idi.Biz tabi ki de BalıkesirSpor'un türbünlerinden ve yanında yer aldık.
Öncelikli olarak ben hayatımda ilk defa bir basket maçı izlemeye gittiğimi söylemek isterim.Normal bir maçta duyacağım hazdan daha çok haz duydum resmen.
Geçen dönem Özel Eğitim diye bir ders almıştık o ders kapsamında bir çok şey öğrendik elbette.Engellerin nasıl olduğu ya da nasıl oluştuğu,aileye ve bireye nasıl yansıdığı bu sürecin nasıl ilerlediği... Hocamız çok güzel bir şey söylemişti ilk derse girdiği zaman :
"Herkes birer engelli adayıdır.Şimdi şurdan çıkıp yoldan geçerken size araba çarpıp engelli kalmayacağınızın garantisini kimse veremez."
O kadar içime işlenmiş bir söz oldu ki bu , anlatamam sizlere.Empati kurmanın en zor olduğu alanlardan birisi bu bence.Hele de benim gibi empati duyusu çok gelişmiş bir insan için bile ...
Geçmişinde ne umutsuzluklar ne acılar yaşamış olabilecek olan bu insanların bir duyguya,bir dala , inanmak istediği bir şeye tutunmaları ve bu yolda canla,başla hırsla ilerlemeleri,oynamaları o kadar güzeldi ki.
İnsan böyle şeyleri izlerken ya da içinde,yanında,yöresinde birazcık bile olsun oldukça anlıyor ki insanoğlu için aslında hiç bir engel yok ! İnsan kendi engelini kendi,kendi beyninde yaratıyor ...
Nihayet vizelerim bitti ve İzmir'e evime gelebildim.
Tee Nisan'ın ilk haftalarında olan bir etkinliği şimdi rahat rahat zaman bulduğum için yazıyorum maalesef.Keşke daha duygularım tazeyken yazma fırsatım olsaydı ...
Üniversite yıllarımı dolu dolu geçirmek ve mesleğim,alanıma da katkıda bulunabilecek bütü faaliyetlere katılmak için Baltog adlı bir gönüllülük esaslı bir kulübe girdiğimden söz etmiştim sizlere.
İşte o kulübün etkinliklerinden biri de BalıkesirSpor ile Beşiktaş'ın Engelsiz Basketbol Maçı idi.Biz tabi ki de BalıkesirSpor'un türbünlerinden ve yanında yer aldık.
Öncelikli olarak ben hayatımda ilk defa bir basket maçı izlemeye gittiğimi söylemek isterim.Normal bir maçta duyacağım hazdan daha çok haz duydum resmen.
Geçen dönem Özel Eğitim diye bir ders almıştık o ders kapsamında bir çok şey öğrendik elbette.Engellerin nasıl olduğu ya da nasıl oluştuğu,aileye ve bireye nasıl yansıdığı bu sürecin nasıl ilerlediği... Hocamız çok güzel bir şey söylemişti ilk derse girdiği zaman :
"Herkes birer engelli adayıdır.Şimdi şurdan çıkıp yoldan geçerken size araba çarpıp engelli kalmayacağınızın garantisini kimse veremez."
O kadar içime işlenmiş bir söz oldu ki bu , anlatamam sizlere.Empati kurmanın en zor olduğu alanlardan birisi bu bence.Hele de benim gibi empati duyusu çok gelişmiş bir insan için bile ...
Geçmişinde ne umutsuzluklar ne acılar yaşamış olabilecek olan bu insanların bir duyguya,bir dala , inanmak istediği bir şeye tutunmaları ve bu yolda canla,başla hırsla ilerlemeleri,oynamaları o kadar güzeldi ki.
İnsan böyle şeyleri izlerken ya da içinde,yanında,yöresinde birazcık bile olsun oldukça anlıyor ki insanoğlu için aslında hiç bir engel yok ! İnsan kendi engelini kendi,kendi beyninde yaratıyor ...
13 Nisan 2016 Çarşamba
Maydanoz Time : Film - Her Şey Aşktan
Herkese merhabalar millet ...
Evet sınav haftam evet vesare vesare ...
Uzun zamandır bu filmi izlemek istiyordum ama bir türlü nasip olmamıştı.Eh tee Ocak'ta çıkan filmi Nisan'da izleme fırsatı buldum ama zaten hiçte Ocak filmi değilmiş tam da bu havaların filmiymiş :)
Oyuncularını çok beğeniyorum o yüzden de asıl izlemek istedim yalan değil şimdi.Ama yine bir Türk filminde Amerikan Romantik-Komedilerinden farklı bir şey göremedim hatta aynısı bile olmuyor hep bi eksik var filmlerimizde maalesef.Konusu çok farklı değil.Hatta tam bir klişe örneği.
Kızımız sevgilisinin kendini aldattığını öğrenir ve ağır bir depresyon sürecine girer tabi bu süreçte oldukça yakışıklı bir arkadaş ona nasıl kendini geri toparlayacağını öğretirken birbirlerine aşık olurlar bir ayrılır bir barışırlar ve mutlu son !
Evet sınav haftam evet vesare vesare ...
Uzun zamandır bu filmi izlemek istiyordum ama bir türlü nasip olmamıştı.Eh tee Ocak'ta çıkan filmi Nisan'da izleme fırsatı buldum ama zaten hiçte Ocak filmi değilmiş tam da bu havaların filmiymiş :)
Oyuncularını çok beğeniyorum o yüzden de asıl izlemek istedim yalan değil şimdi.Ama yine bir Türk filminde Amerikan Romantik-Komedilerinden farklı bir şey göremedim hatta aynısı bile olmuyor hep bi eksik var filmlerimizde maalesef.Konusu çok farklı değil.Hatta tam bir klişe örneği.
Kızımız sevgilisinin kendini aldattığını öğrenir ve ağır bir depresyon sürecine girer tabi bu süreçte oldukça yakışıklı bir arkadaş ona nasıl kendini geri toparlayacağını öğretirken birbirlerine aşık olurlar bir ayrılır bir barışırlar ve mutlu son !
Maydanoz Time : Kitap - Küçük Prens Antonie De Saint-Exupéry
Herkese merhabalar millet ...
Birazdan yine sınava gidicem.Bugün 2 sınavım vardı yarın da sınavım var evettt canım çıkıyor :/ Kahve içmekten içim dışım karalar bağladı resmen.İçimdeki sıkıntıları sormayın gitsin.
Çalışmaktan yorulup ara verdikçe şu sıra ya baya baya kafayı taktığım şarkı olan Julia Stone 'dan You're The One That I Want şarkısını dinliyorum ya da çocuk kitapları okuyorum.Bizde bu şekilde kafa dağıtıyoruz artık ne yapalım :)
Biliyorsunuz ki daha önceden de Küçük Prens'in animasyonunu izlemiştim ve bir postunu yapmıştım şimdide elime kitabı geçince onu okumaya geçtim hemen.Ama kitabının yanında şimdi daha iyi anlıyorum ki animasyonu biraz daha yavan ve değiştilmiş kalmış.Kitabın tadını vermiyor yani.Tabi daha önce de söylediğim gibi Küçük Prens bir çocuk kitabından çok bir yetişkin kitabı bence.Derin anlamları olan bir çocuk kitabı ...
"İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez."
Birazdan yine sınava gidicem.Bugün 2 sınavım vardı yarın da sınavım var evettt canım çıkıyor :/ Kahve içmekten içim dışım karalar bağladı resmen.İçimdeki sıkıntıları sormayın gitsin.
Çalışmaktan yorulup ara verdikçe şu sıra ya baya baya kafayı taktığım şarkı olan Julia Stone 'dan You're The One That I Want şarkısını dinliyorum ya da çocuk kitapları okuyorum.Bizde bu şekilde kafa dağıtıyoruz artık ne yapalım :)
Biliyorsunuz ki daha önceden de Küçük Prens'in animasyonunu izlemiştim ve bir postunu yapmıştım şimdide elime kitabı geçince onu okumaya geçtim hemen.Ama kitabının yanında şimdi daha iyi anlıyorum ki animasyonu biraz daha yavan ve değiştilmiş kalmış.Kitabın tadını vermiyor yani.Tabi daha önce de söylediğim gibi Küçük Prens bir çocuk kitabından çok bir yetişkin kitabı bence.Derin anlamları olan bir çocuk kitabı ...
"İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez."
11 Nisan 2016 Pazartesi
Maydanoz Time : Film - Mr.Right
Herkese merhabalar millet !
ABD de 8 Nisan'da vizyona giren yepyeni bir Romantik-Komedi-Aksiyon tarzı bir film ile karşınızdayım.Nedendir bilinmez ama Krsiten'dan daha çok Anna Kendrick'i Alacakaranlık filminden itibaren sevmişimdir.Tabi ki onun kadar ünlü olamasa da bence ayrı bir havası var bu kızında.
Başroldeki adamı yani Sam Rockwell'i tadınız mı? Hayır çokta tanıdık gelmedi değil mi :D Ben söyliyeyim o zaman sizlere... Yeşil Yol filmindeki favori psikom :D Tabi adam şu anda 47 yaşında olduğu için yaşlanmış tabi bir de bu filmde insana benziyor :D Ama hala psiko rollerinde oynamaya devam ediyor adama yakışıyor yalnız :D
Konusu çok alışıldık ama gidişatı çok farklı :D Sevdiğiniz adamın kiralık katil olduğunu öğrenip sizde ona yardım etmeye başlar mısınız hiç sanmam :D Aslında oldukça eğlenceli kafa dağıtmalık çerezlik filmlerden ....
ABD de 8 Nisan'da vizyona giren yepyeni bir Romantik-Komedi-Aksiyon tarzı bir film ile karşınızdayım.Nedendir bilinmez ama Krsiten'dan daha çok Anna Kendrick'i Alacakaranlık filminden itibaren sevmişimdir.Tabi ki onun kadar ünlü olamasa da bence ayrı bir havası var bu kızında.
Başroldeki adamı yani Sam Rockwell'i tadınız mı? Hayır çokta tanıdık gelmedi değil mi :D Ben söyliyeyim o zaman sizlere... Yeşil Yol filmindeki favori psikom :D Tabi adam şu anda 47 yaşında olduğu için yaşlanmış tabi bir de bu filmde insana benziyor :D Ama hala psiko rollerinde oynamaya devam ediyor adama yakışıyor yalnız :D
Konusu çok alışıldık ama gidişatı çok farklı :D Sevdiğiniz adamın kiralık katil olduğunu öğrenip sizde ona yardım etmeye başlar mısınız hiç sanmam :D Aslında oldukça eğlenceli kafa dağıtmalık çerezlik filmlerden ....
Maydanoz Time : Etkinlik - Piyano Resitali
Herkese merhabalar millet !
Dünüm ders çalışmakla geçti emin olun bugünüm de yarınım da öyle geçecek şu sıralar vize stresinden bambaşka hallerdeyim maalesef :/ Biran önce ayın 19 u gelse de İzmir e ailemin yanına gitsem.Bugün ki sınavımız tee akşam 4 te olduğundan dolayı (o saate sınav mı konur ya ?!) bu sabah yine stresli havalardayım o yüzden bloğumu yazıp biraz kafa dağıtayım dedim.
5 Nisan itibariyle gittiğimiz piyano resitalinden biraz bahsetmek istiyorum izninizle bugün sizlere.Benim hayatımda gittiğim ilk piyano resitaliydi.Becerebileceğimi bilsem çalmak istediğim ilk enstrüman piyano olurdu.Sesini,dokusunu öyle çok seviyorum ki... Rus klasiklerini müzikte de ,edebiyatta da,tiyatroda da pek sevmem yalan değil şimdi ... Ama yinede en çok tutulan Rus klasikleri oluyor maalesef her zaman için.İlk defa Çaykovski dinlemiş oldum böylece.
1875 yılında st. petersburg'da yayımlanan nuvellist isimli müzik dergisi için, Çaykovski'den her ay bir eser yazması istenmiştir. Besteci de bu isteği 1875 aralık ayından, 1876 kasım ayına kadar gerçekleştirmiştir. Toplam 12 parçadan oluşan bu dizi, sonraları mevsimler adıyla anılmaya başlanmıştır. Bu olayla ilgili ilginç bir anekdot da şöyledir: Çaykovski her ay dergiye göndermesi gereken parçaları unutturmasın diye uşağına tembihte bulunmuştur. Uşak da her ay başında bestecinin odasında gelerek; "Piotr Ilyiç, St. Petersburg'a birşeyler yollamanın zamanı geldi..." diye bağırırmış.
Dünüm ders çalışmakla geçti emin olun bugünüm de yarınım da öyle geçecek şu sıralar vize stresinden bambaşka hallerdeyim maalesef :/ Biran önce ayın 19 u gelse de İzmir e ailemin yanına gitsem.Bugün ki sınavımız tee akşam 4 te olduğundan dolayı (o saate sınav mı konur ya ?!) bu sabah yine stresli havalardayım o yüzden bloğumu yazıp biraz kafa dağıtayım dedim.
5 Nisan itibariyle gittiğimiz piyano resitalinden biraz bahsetmek istiyorum izninizle bugün sizlere.Benim hayatımda gittiğim ilk piyano resitaliydi.Becerebileceğimi bilsem çalmak istediğim ilk enstrüman piyano olurdu.Sesini,dokusunu öyle çok seviyorum ki... Rus klasiklerini müzikte de ,edebiyatta da,tiyatroda da pek sevmem yalan değil şimdi ... Ama yinede en çok tutulan Rus klasikleri oluyor maalesef her zaman için.İlk defa Çaykovski dinlemiş oldum böylece.
1875 yılında st. petersburg'da yayımlanan nuvellist isimli müzik dergisi için, Çaykovski'den her ay bir eser yazması istenmiştir. Besteci de bu isteği 1875 aralık ayından, 1876 kasım ayına kadar gerçekleştirmiştir. Toplam 12 parçadan oluşan bu dizi, sonraları mevsimler adıyla anılmaya başlanmıştır. Bu olayla ilgili ilginç bir anekdot da şöyledir: Çaykovski her ay dergiye göndermesi gereken parçaları unutturmasın diye uşağına tembihte bulunmuştur. Uşak da her ay başında bestecinin odasında gelerek; "Piotr Ilyiç, St. Petersburg'a birşeyler yollamanın zamanı geldi..." diye bağırırmış.
Bahsi geçen 12 piyano parçası şöyledir:
1) ocak: au coin du feu (ocak başında)
2) şubat: carnival (karnaval)
3) mart: chant de l'alouette (tarlakuşunun şarkısı)
4) nisan: perce-niege (kardelen) 1.en sevdiğim
5) mayıs: les nuits de mai (mayıs geceleri)
6) haziran: barcarolle (barkarol)
7) temmuz: chant d'faucheur (orakçının şarkısı)
8) ağustos: la moisson (hasat)
9) eylül: la chasse (av)
10) ekim: chant d'automne (sonbahar şarkısı)
11) kasım: troika (troyka) 2.en sevdiğim
1) ocak: au coin du feu (ocak başında)
2) şubat: carnival (karnaval)
3) mart: chant de l'alouette (tarlakuşunun şarkısı)
4) nisan: perce-niege (kardelen) 1.en sevdiğim
5) mayıs: les nuits de mai (mayıs geceleri)
6) haziran: barcarolle (barkarol)
7) temmuz: chant d'faucheur (orakçının şarkısı)
8) ağustos: la moisson (hasat)
9) eylül: la chasse (av)
10) ekim: chant d'automne (sonbahar şarkısı)
11) kasım: troika (troyka) 2.en sevdiğim
12) aralık: noel
10 Nisan 2016 Pazar
Maydanoz Time : Kişisel - Kitap Ağacı İle Harper Lee Bülbül'ü Öldürmek
Herkese merhabalar millet !
Yarından itibaren vize maratonum başlıyor o yüzden dinlemeye vaktim oldukça şu elimde kalan etkinlik postlarını yazmayı düşünüyorum.Bugün plan zaten belli : Odama kapanıp akşama kadar Öğrenme Psikolojisi çalışmak ve tabi ki kafıyı sıyırmadan sağ salim yarına çıkabilmek ...
BalTog 'tan bir çok etkinlikte daha öncedende bahsetmiştim sizlere.Bir çok etkinlik oluyor ama başka şeylerle anda zamanda olduğu için maalesef tüm etkinliklerine yetişmem mümkün olmuyor.
Ben daha çok Kitap Ağacı etkinliklerini sevdiğim için özellikle kaçırmamaya çalışıyorum.Her ay bir ev sahibi oluyor ve gün misali bizlerde hediye altınlarımızı (kitaplarımızı) alaraktan ev sahibinin belirlediği yere gidip belirlenen kitap hakkında tartışmalar yapıyoruz.
Bu Nisan ayının kitabı benim de okuma listemde olan ve çok merak ettiğim bir kitapta olan Harper Lee'nin Bülbül'ü Öldürmek kitabıydı.Yine çektiğim YouTube videosunda ayrıntıyla bahsediyorum elbette ama buraya da ayrı bit etkinlik yapıldığı için yazmak istedim.
Aslında bu sadece kitap ve etkinlik postu olmadı aynı zamanda Mekan Keşfi postuda olmuş oldu.Cafe Felsefe ye daha önceden hiç gitmemiştim ama renkli tabureleri,masaları,atmosferi,duvarlarda felsefi akımların öncülerin ve yazarların adının olması ve bu bahar günlerinden çok güzel bir bahçeye sahip olmasıyla,daha çok cazz tarzı (tam da benim sevdiğim gibi klasik ) müzikleriyle benim gönlümü fetheden bir yer olmuş oldu.
Kitaptan bahsedecek olursak aslında hiç beklemediğim türde bir kitaptı.Bülbül'ü Öldürmek çok eski ve klasik bir kitap aslında.1960 yıllarında geçen bir çocuğun ağzından ırkçılık gibi hassas ve ağır bir konunun anlatılması üzerine.Aynı zamanda bir kız çocuğunun büyümesiyle birlikte geçen zamanda dönem zihniyeti ve tasvirlerle okuyucuya doygunluk sağlayan bir eser.
Tartışma sırasında da arkadaşlarla bilhassa bu konu üzerine değindik zaten ki : kitabın sonu daha farklı bitebilirdi.Bazı yerler gereksiz uzatılıp sıkıcılaştırılmış , bazı yerler de alel acele geçilmiş.
Mayısın ilk haftası başka bir kitapla yine birlikte olucaz umarım aynı grupla.Yine çok klasik ve sevdiğim bir yazardan bir kitaba karar verildi şimdilik söylemiyorum sizlere de süpriz olsun :)
Yarından itibaren vize maratonum başlıyor o yüzden dinlemeye vaktim oldukça şu elimde kalan etkinlik postlarını yazmayı düşünüyorum.Bugün plan zaten belli : Odama kapanıp akşama kadar Öğrenme Psikolojisi çalışmak ve tabi ki kafıyı sıyırmadan sağ salim yarına çıkabilmek ...
BalTog 'tan bir çok etkinlikte daha öncedende bahsetmiştim sizlere.Bir çok etkinlik oluyor ama başka şeylerle anda zamanda olduğu için maalesef tüm etkinliklerine yetişmem mümkün olmuyor.
Ben daha çok Kitap Ağacı etkinliklerini sevdiğim için özellikle kaçırmamaya çalışıyorum.Her ay bir ev sahibi oluyor ve gün misali bizlerde hediye altınlarımızı (kitaplarımızı) alaraktan ev sahibinin belirlediği yere gidip belirlenen kitap hakkında tartışmalar yapıyoruz.
Bu Nisan ayının kitabı benim de okuma listemde olan ve çok merak ettiğim bir kitapta olan Harper Lee'nin Bülbül'ü Öldürmek kitabıydı.Yine çektiğim YouTube videosunda ayrıntıyla bahsediyorum elbette ama buraya da ayrı bit etkinlik yapıldığı için yazmak istedim.
Aslında bu sadece kitap ve etkinlik postu olmadı aynı zamanda Mekan Keşfi postuda olmuş oldu.Cafe Felsefe ye daha önceden hiç gitmemiştim ama renkli tabureleri,masaları,atmosferi,duvarlarda felsefi akımların öncülerin ve yazarların adının olması ve bu bahar günlerinden çok güzel bir bahçeye sahip olmasıyla,daha çok cazz tarzı (tam da benim sevdiğim gibi klasik ) müzikleriyle benim gönlümü fetheden bir yer olmuş oldu.
Kitaptan bahsedecek olursak aslında hiç beklemediğim türde bir kitaptı.Bülbül'ü Öldürmek çok eski ve klasik bir kitap aslında.1960 yıllarında geçen bir çocuğun ağzından ırkçılık gibi hassas ve ağır bir konunun anlatılması üzerine.Aynı zamanda bir kız çocuğunun büyümesiyle birlikte geçen zamanda dönem zihniyeti ve tasvirlerle okuyucuya doygunluk sağlayan bir eser.
Tartışma sırasında da arkadaşlarla bilhassa bu konu üzerine değindik zaten ki : kitabın sonu daha farklı bitebilirdi.Bazı yerler gereksiz uzatılıp sıkıcılaştırılmış , bazı yerler de alel acele geçilmiş.
Mayısın ilk haftası başka bir kitapla yine birlikte olucaz umarım aynı grupla.Yine çok klasik ve sevdiğim bir yazardan bir kitaba karar verildi şimdilik söylemiyorum sizlere de süpriz olsun :)
8 Nisan 2016 Cuma
Maydanoz Time : Film - Tomorrowland
Herkese merhabalar millet !
Günün film postundan merhabalar.Bir Disney yapımı olmasına rağmen oldukça eğlenceli ve güzel bir yapım olan Bilim Kurgu filmi Tomorrowland var.
Ortak bir kaderle bağlanan zeki ve iyimser bir genç (Britt Robertson, filmin kahramanı Casey Newton olarak), bilimsel merak ile yanıp tutuşmaktadır, eski bir zeki genç keşifçinin (George Clooney, Frank Walker olarak) ise gözü açılmıştır ve zamanda esrarengiz bir yerin ve Tomorrowland olarak toplayıcı hafızalarında var olan bir mekanın gizlerini ortaya çıkarmak için tehlike dolu bir göreve girer.
Günün film postundan merhabalar.Bir Disney yapımı olmasına rağmen oldukça eğlenceli ve güzel bir yapım olan Bilim Kurgu filmi Tomorrowland var.
Ortak bir kaderle bağlanan zeki ve iyimser bir genç (Britt Robertson, filmin kahramanı Casey Newton olarak), bilimsel merak ile yanıp tutuşmaktadır, eski bir zeki genç keşifçinin (George Clooney, Frank Walker olarak) ise gözü açılmıştır ve zamanda esrarengiz bir yerin ve Tomorrowland olarak toplayıcı hafızalarında var olan bir mekanın gizlerini ortaya çıkarmak için tehlike dolu bir göreve girer.
7 Nisan 2016 Perşembe
Maydanoz Time : Kitap - Dev Şeftali Ronald Dahl
Herkese merhabalar efenim...
Vizelere az kaldı o yüzden potlarda da haliylen biraz azalma olacaktır.Bugün 1 tanecik kitap postu yapıp kaçmak durumunda kalacağım.
Ruhum sıkıldığında bazen animsayon izler bazen de çocuk kitabı okurum.Çünkü ruhumu en çok masum çocukluk anılarım iyi geliyor.
Çocukkende oldukça kitap okurdum şimdi yalan değil :) Çocuk kalbi,Pal Sokağı Çocukları,Pinokyo benim en sevdiğim çocuk kitaplarıdır.Onların o tatlı anılarına beni götürecek güzel bir kitap oldu Dev Şeftali.Nisan ayı kitap alışveriş videomda daoldukça uzun bahsettiğim için şimdilik burada bırakıyorum takipte kalın ...
Vizelere az kaldı o yüzden potlarda da haliylen biraz azalma olacaktır.Bugün 1 tanecik kitap postu yapıp kaçmak durumunda kalacağım.
Ruhum sıkıldığında bazen animsayon izler bazen de çocuk kitabı okurum.Çünkü ruhumu en çok masum çocukluk anılarım iyi geliyor.
Çocukkende oldukça kitap okurdum şimdi yalan değil :) Çocuk kalbi,Pal Sokağı Çocukları,Pinokyo benim en sevdiğim çocuk kitaplarıdır.Onların o tatlı anılarına beni götürecek güzel bir kitap oldu Dev Şeftali.Nisan ayı kitap alışveriş videomda daoldukça uzun bahsettiğim için şimdilik burada bırakıyorum takipte kalın ...
6 Nisan 2016 Çarşamba
Maydanoz Time : Film - Madam Bovary
Herkese merhabalar efenim...
Günün film postu olarak çok sevilen bir romandan uyarlanan Madam Bovary var.Ben kitabını lisedeyken okumuş ama çokta beğenmemiştim.Hep bunda kilise var ya deyip yarım bırakmış dahi olabilirim bilemiyorum ... Ama filmi oldukça güzeldi bence.
Mia Wasikowska nın baş rolünü oynadığı 2014 Almanya, Belçika ve ABD ortak yapımı, Gustave Flaubert tarafından 19.yüzyılda yazılmış, çağdaş realist sayılan filmle aynı ismi taşıyan romanından uyarlanarak Felipe Marino nun kaleminden senaryosu yazılan Madame Bovary filminin yönetmen koltuğunda ise Cold Souls ve Happiness filmlerinden tanıdığımız Fransız sinemacı Sophie Barthes oturmaktadır.
19. yüzyıl Fransız taşra kasabasında sıradan bir doktor olan Charles Bovary (Henry Lloyd-Hughes)?nin, lüks tutkusu ve yüksek idealleri olan yeni karısı Emma Bovary (Mia Wasikowska) nin yaşadıkları alelade hayattan sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşamış bulunduğu çeşitli gayrimeşru aşk ilişkileri Madame Bovary filminde bizlere anlatılmaktadır.
Günün film postu olarak çok sevilen bir romandan uyarlanan Madam Bovary var.Ben kitabını lisedeyken okumuş ama çokta beğenmemiştim.Hep bunda kilise var ya deyip yarım bırakmış dahi olabilirim bilemiyorum ... Ama filmi oldukça güzeldi bence.
Mia Wasikowska nın baş rolünü oynadığı 2014 Almanya, Belçika ve ABD ortak yapımı, Gustave Flaubert tarafından 19.yüzyılda yazılmış, çağdaş realist sayılan filmle aynı ismi taşıyan romanından uyarlanarak Felipe Marino nun kaleminden senaryosu yazılan Madame Bovary filminin yönetmen koltuğunda ise Cold Souls ve Happiness filmlerinden tanıdığımız Fransız sinemacı Sophie Barthes oturmaktadır.
19. yüzyıl Fransız taşra kasabasında sıradan bir doktor olan Charles Bovary (Henry Lloyd-Hughes)?nin, lüks tutkusu ve yüksek idealleri olan yeni karısı Emma Bovary (Mia Wasikowska) nin yaşadıkları alelade hayattan sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşamış bulunduğu çeşitli gayrimeşru aşk ilişkileri Madame Bovary filminde bizlere anlatılmaktadır.
Maydanoz Time : Dizi - The Shannara Chronicles
Herkese merhabalar millet !
Daha geçen hafta ilk sezonunu bitirdiğim tazecik bir dizi ile karşınızdayım.
Elfler,troller,krallıklar ve ortadünya severler buraya toplansın bakayim !
Bir çok yönden Yüzüklerin Efendisi filmleriyle karşılaştırıldı ama aslına bakacak olursak öncelikle birisi dizi birisi film.Ayrıca ortadünya olması bakımında birazcık benzese de detaylara indiğimizde pekte bir alakası yok diyebiliriz.
Başroldeki kızları oldukça sevmiş olsamda (hiç tanımama rağmen) başroldeki çocuğu Carrie Daires dizisinden beri çok uyuz olurum o yüzden bi onu sevemedim.
Kategorisi daha çok Fantastik olsada arada aşk temasını da işlemeye çalışmışlar ama pek olmamış maalesef.Zaten aşk konusununda üzerinde pek durmamışlar.Daha çok fantastik maceralar ve elbette bir savaş var diyebiliriz.
Büyük olasılıkla 2.sezonu olacak olan bir diziye benziyor,bakalım hakkında hayırlısı.
Kısaca konusuna gelicek olursak :
Daha geçen hafta ilk sezonunu bitirdiğim tazecik bir dizi ile karşınızdayım.
Elfler,troller,krallıklar ve ortadünya severler buraya toplansın bakayim !
Bir çok yönden Yüzüklerin Efendisi filmleriyle karşılaştırıldı ama aslına bakacak olursak öncelikle birisi dizi birisi film.Ayrıca ortadünya olması bakımında birazcık benzese de detaylara indiğimizde pekte bir alakası yok diyebiliriz.
Başroldeki kızları oldukça sevmiş olsamda (hiç tanımama rağmen) başroldeki çocuğu Carrie Daires dizisinden beri çok uyuz olurum o yüzden bi onu sevemedim.
Kategorisi daha çok Fantastik olsada arada aşk temasını da işlemeye çalışmışlar ama pek olmamış maalesef.Zaten aşk konusununda üzerinde pek durmamışlar.Daha çok fantastik maceralar ve elbette bir savaş var diyebiliriz.
Büyük olasılıkla 2.sezonu olacak olan bir diziye benziyor,bakalım hakkında hayırlısı.
Kısaca konusuna gelicek olursak :
Terry Brooksun Shannara Efsanesi isimli fantastik kitap serisinden uyarlanacak olan dizi, şimdiki medeniyetin yok olmasından binlerce yıl sonraki bir zamanda geçiyor. Orta Dünya'da geçen dizinin ilk sezonu serinin ikinci kitabı olan The Elfstones Of Shannarayı ele alacak.
Ellcrys olarak bilinen Elf ağacı ölüyor, kötü haber ise Demon World’u kötülüklerden ve karanlık büyülerden koruyan tek şey odur. Elf ağacının ölmesini engellemek için sihirli kilidin bulunması gerekir. Ancak binlerce yıldır sihirli kilit kullanılmamıştır. Elves, Wil Ohmsford’un yardımını alarak kilidi bularak elf ağacının ölmesini engelleme görevini alır ama işleri düşündüklerinden çok daha zor olacaktır. Dizi 1977 yılında Terry Brooks tarafından yazılmış Shannara serisinden uyarlanılarak hazırlanmıştır. Kitap en çok satanlar listesinin zirvelerinde yer almaktadır.
Allanon
Manu Bennet
Amberle
Poppy Drayton
Ander
Aaron Jakubenko
Eretria
Ivana Baquero
King Eventine
John Rhys Davies
Wil
Austen Butler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...