8 Şubat 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Müzik-Lorde Team

Bu müzik postumuzda Lorde Team'i ağırlayacağız...Royals klibi ve şarkısıyla büyük bir çıkış,başarı yakalayan Lorde'nin ilk albümünden yeni çıkan son klibi Team bence Royals'den daha güzel bir Lana havası bu kadında,sesi ince ve yumuşak söyleyişinde karanlık ve soğukluk,sakinlik var bu da bana gerçekten çok huzur veriyor şahsen bir Lana kadar olacağını düşünmesemde Lana'dan daha çok ünlü olmuş,ilgi çekmiş durumda şu anda bilemiyorum ayrıca 17 yaşında olduğu söyleniyor yaşı hakkında bir sürü dedikodu çıkmıştı mahkeme kararıyla küçülttüğü falan söyleniyordu ama bilemedim ama kesinlikle 17 gözükmüyor benden küçük yahu hiçç sanmıyorum gerçi Biberle aynı yaşta olduğumuzu düşünürsek sustum konuşmuyorum sadece yeni Lana'nın kadifemsi sesine bırakıyorum kendimi...


7 Şubat 2014 Cuma

Maydanoz Time:Film-The Countess

Evet 15 Şubat tatilinde yemek yapmak,Kore dizi izleme ve elbette ders çalışmanın yanında kız kardeşimlede bol bol uğraşmak durumunda kalıyorum (benim bambaşka bir versiyonum) ama psikolojiye eğilimini ve araştırma ruhunu,merakını ablasından aldığından geçen evde onu bilgisayardan kaldırmaya uğraşırken bilgisayarda araştırdığı bir şeyi gördüm arkadaşları arasında bir sohbette duyduğu ve merak edip araştırdığı Elizabeth Bathory'nin hayatıydı ben ismini duymuştum ve kısmende hayatını biliyordum ama detaylar hakkında pek bir bilgim yoktu.Malumunuz psikoloji bölümünü düşündüğümü sık sık dile getiriyorum,seri katiller ve elbette ünlü şizofreni hastalarıda ilgi alanımda kardeşimin bu araştırmasıda benim merakımı kamçıladı ve dün bütün gün bu kadın hakkında konuştuk,hayatını okuduk ve en sonunda iki kardeş kadının hayatından ilham alınarak yapılan Kontes filmini izledik...Film genelde Türkleri kötülemek üzerine kurulmuş densede her millet kendini savunacak elbette aman ne güzel Türkler geldiler bizi deştiler yendiler hop lay lay şinanay demiyeceklerinden filmin bu kısmına aldırmayarak nasıl bir psikoloji eğilimin olduğunu daha doğrusu kadının hangi kafayı yaşayıp 612 bakire kızı kaçırıp kanlarını çekip bunla banyo yaptığını merak ettim,gerçekten yaşamış birimi yoksa filminde biraz abartılmış bilemedim ama psikolojiye eğiliminiz varsa kesinlikle izlenmesi gereken bir film...Gerçi önceden uyarı ya bir arkadaşınızla ya da tek başınıza izleyin çünkü filmin %40'ı sevişme sahnelerinden %60 kısmıda kanlı kısımlardan oluşuyor ailecek izlenecek bir şey değil elbette...
Ayrıca bu kadın Vampirlerin atası olarakta biliniyor Dracula bundan esinlenerek yazılmış diye biliyorum neyse biz gelelim bu psikopat karıya ve elbette filmimize...
Macaristan Krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan Bathory ailesinden gelen Kontes Elizabeth Bathory, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyor. Bathory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili ünvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası Ferenc Nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkence edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan Bathory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan Csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. Cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken Bathory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. Öte yandan Csejte şatosunda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. Bathory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek Wallachia prensi Vlad Tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır.Macarca ismiyle Erzsébeth Báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu Ecsed şatosunda geçirdi. Macaristan’ın Osmanlılar ve Avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde Bathory Latince, Almanca ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. Acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi Elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. Araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve Bathory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. Günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar Bathory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. Henüz 14 yaşındayken hamile kalan Elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. Öte yandan Bathory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. Halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması Bathory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu gösteriyor. Öte yandan çocukluğundan beri Elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraşan ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmeyen biri olduğunu da eklersek Bathory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmemesi neredeyse imkansızdı. Elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan Csejte şatosuna yerleşti. Şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve Küçük Karpat dağlarının kayalıkları üzerinde yükseliyordu. Kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu Bathory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. Tarihçilere göre Bathory bu konuda da oldukça başarılıydı. Öte yandan Bathory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. Bathory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. Yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor.
Kontes : Fotograf Julie DelpyKontes : Fotograf Julie Delpy
Kontes : Fotograf Julie DelpyKontes : Fotograf Julie Delpy
Kontes : Fotograf Julie DelpyKontes : Fotograf Julie Delpy
Kontes : Fotograf Julie DelpyKontes : Fotograf Julie Delpy
Kontes : Fotograf Julie Delpy
Son olarak bunlar hep aşktan diyebiliriz kadın aşkına kavuşamayınca şizoya bağlıyor kısaca ahh kadınlar ahh...

5 Şubat 2014 Çarşamba

Maydanoz Time:Dizi-Coffee Prince

Bu dizi postumuzda elbette yine bir Kore dizisi ile devam ediyoruz daha çok Romantik-Komedi tarzı dizileri sevdiğimden bu tarzlar üzerinde ilerliyorum ve Yeppuada sitesi sayesinde bir sürü yeni dizi keşfettim dersten sıkılıp dinlenmek kafa dağıtmak istediğim zaman hemen siteyi açıyorum ve herkes tarafından beğenilen,kesinlikle izlenmesi gerektiği düşünülen dizileri seyrediyorum böylece yeni konular,oyuncularda keşfediyorum bu dizi izlediğim en aşkı bol ve en tutkulu diziydi doğrusu böyle aşk görülmedi!Hem çok komikti hem de gerçekten izlerken içim gıcıklandı diyebilirim...Finalde elbette biraz saçmalamışlar öyle yalapşap geçmişler ama yine de çok ama çok güzeldi :)Ayrıca aşkta cinsiyet olmaz teması gerçekten benim için çok vurucu oldu ah bu arada Han Kyul'un gömlekleri beni benden aldı tabi birde The Heirstaki Lee Min Ho'nun giydiği gömlekler Allah'ım zengin ve havalı bir görünüş vericem diye adamları Kore kırosu yapmışlar resmen bu arada ikiside uzun boylu ve çok tatlı olduklarından o iğrenç gömlekleride taşımayı bilmişler ayrıca bu dizideki kızın oyunculuğuda cidden süperdi erkeksi haraketleri çok inandırıcıydı tatlı tatlı sevinmeleri atışmaları birbirlerine bakarken ki erimeleri ayrıca ilk defa bir Kore dizisinde çok azda olsa sevişme sahnesi gördüm :) Bu da diğer dizilere farkına atıyordu elbette yanlış anlamayın sapıklığımdan söylemiyorum ama tutkuda lazım :)
Coffee Prince:
Go Eun Chan (Yoon Eun Hye), dul annesi ve kendini bilmez kız kardeşine bakmak için deyim yerindeyse her işte çalışan bir genç kızdır. Pizza dağıtıcılığının yanı sıra dövüş sanatlarında usta olduğu için bu konuda hocalık da yapmaktadır. Ama onu diğer genç kızlardan ayıran en önemli özelliği giyimi, konuşma tarzı, hareketleri ve saç kesimiyle girdiği her ortamda erkek zannedilmesidir. Choi Han Kyul (Gong Yoo) ise ailenin tek çocuğu ve onu yola getirmeye çalışan büyükannesine inat gününü gün eden biridir. Büyükannesinin en önemli isteği de elbette ki Han Kyul’un evlenmesidir. Hatta ona buluşması için gelin adayları ayarlamaktadır. Eun Chan’la tesadüf eseri karşılaşan ve onu erkek zanneden Han Kyul ona bir teklifte bulunur. Eğer buluşmalara beraber gidip diğer kızların kendisinin gay olduğuna inandırırsa Eun Chan’a gerekli miktarda para verecektir. Eh paraya ihtiyacı olan genç kızımızda bu teklifi hemen kabul eder.
Han Kyul, Eun Chan sayesinde evlilikten bir süreliğine kurtulsa da büyükannesini memnun etmek için bu sefer iş için çalışmalara başlar, amacı Coffee Prince adında bir cafe açmaktır ve dizinin asıl konusu burada başlar. Sadece erkeklerin çalışacağı mekanda Eun Chan’da garson olarak işe başlamış, bu arada Han Kyul’la aralarında duygusal bir bağ oluşmuştur. Han Kyul bir yandan kendisiyle savaşırken bir yandan da ona olan duygularına gem vuramayacağını anlar. Ancak bu durum pek de kabul edilir olmayacaktır. Üstelik işin içine Han Kyul’un yakın arkadaşı Choi Han Sung ve onu terk eden sevgilisi Han Yoo Joo girince ortalık iyice karışır. Öyle bir vakit gelir ki kızımızın erkek değil de bir bayan olduğunu Han Kyul’dan başkası bilmez. Ona açıklamak da o kadar kolay olmayacaktır.

30 Ocak 2014 Perşembe

Maydanoz Time:Dizi-The Heirs

Nihayet iyileştim,bildiğiniz artık dipçik gibiyim son hızla YGS son denemelerine hızla geri döndüm tabi bu süreçte ben yatakta yatarken bana eşlik eden Kore dizisi severler tarafından hem de Lee Min Ho severler (o ben oluyorum)tarafından yayınlanması heyecanla beklenen 2013 yapımı 20.Bölümlük The Heirs'ı konuk edeceğiz bu postumuzda...Dizimize gelecek olursak:
Genel olarak zengin liseli öğrencilerin aşkları, dostlukları ve birbirlerini ile olan ilişkileri konulu olacak. Dizi Gossip Girl ve Boys Over Flowers karışımı olacak denilse de ; dizide zengin lise öğrencilerinin aşk ve dostlukları aynı zamanda ailelerinin varisi olduğu için girecekleri rekabeti anlatılacak. Dizinin ana karakterlerini annesi Empire Grup’un evinde kahya olan ve kendisini fakirlikten hiç kurtulamayacak biri olarak gören Cha Eun Sang ve annesi Empire Grup’un başkanının sevgili olan ve Emprie Grup’un mirasçısı karanlık, tutkulu Kim Tan olacak.Dizinin ana oyuncuları olan liseli öğrencilere ailelerinden büyük miktarlarda servet kalacaktır. Fakat bu büyük miraslara sahip olmak o kadar kolay olmayacaktır. Gerektiğinde üvey abisiyle bile rekabete girecekleri bir mücadeleye başlayacaklardır. Genel başkanın eşi ve sevgilisinin kendi çocuklarını Empire Grup’un tahtına çıkarma çabaları ,entrikalar, hüzünler, komik olaylar ve tabii ki aşk dolu bir dizi...Sonu sanki biraz apar topar olmuş tam bir sona bağlanmıyor ki bu bütün Kore dizilerinden görülen bir şey malumunuz 20 ve 16 bölüm arasında olunca diziler  esas kızla esas oğlan birleşiyorlar mutlu oluyorlar ama geriye kalan herkeste bir bilinmezlik bir mutsuzlukluk ne biliyim bana biraz garip geldi neyse bakalım siz izlerseniz beğenecekmisiniz gerçi yanlış anlamayın ben diziyi çok ama çok beğendiğim yani sonuçta Lee Min Ho oynuyor o oynuyorsa benim için dizi tamamdır canım benim o kadar tatlı ki ya dizi boyunca onu ve mimiklerini seyrettim resmen bir gün mutlaka Kore'ye gidicem tabi onu görebilme şansım olacağını pek sanmıyorum da en azından memleketini görürüz Seul'den bir post çakarım artık size gerçi Kore'den önce İtalya-Amerika-Almanya tur hayallerim var daha sırada Kore daha sonra amann hayal işte bakalım ...










25 Ocak 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Dizi-My Girlfriend is a Gumiho

15 tatil başladı gerçi benim için pek tatil olmasada (sonuçta eşşek gibi çalışmaya devam edicez Mart ayına çok az kaldı)şu 3 gündür hastalıktan hastalık beğendiğimden full yatışlardayım ehh malum kıçımda kurt var gibi hep haraketli bir insan olduğumdan boş boş yatmak hiç bana göre değil en iyisi Kore dizi keşfime devam etmekti zaten topu topu her izlediğim gizi 20 bölümü geçmediğinden hem canımı sıkmıyor hem de tadı damağımda kalsada hemen yeni bir keşif buluyorum...Evet yeni keşiflerimden biri olan My Girlfriend is a Gumiho var bu postumuzda ilk defa bir dizide hem kız çok güzel hem de oğlan çok tatlı yani okey verdim bu diziye Romantik-Komedi olarak geçsede daha çok Fantastik-Romakomedi  diyebiliriz bu da benim yeni kısaltmam oluyor orijinal yani herhalde...
Neyse biz dizimize dönelim...
Gumiho, yani dokuz kuyruklu tilki, efsanevi bir yaratık. Aslında bir resimde kuyruksuz olarak bir tapınağa hapsedilmiştir. Ancak kendini bilmez korkak bir oğlan Gumiho’nun sesinden tırsıp kuyruksuz tilki resmine 9 kuyruğu çizince tilkimiz serbest kalıverir. Oradan korkarak bir hışımla kaçan oğlan ormanda yaralanınca gumiho kıyamayarak oğlana değerli boncuğunu/gücünü verir ve onu hayata döndürür. Gel gör ki, bu boncuğundan çok uzakta kalamayacağı için oğlana resmen musallat olur.Bir tarafta bir gumihoyu ölümüne beslemek zorunda olan şaşkın oğlan, diğer tarafta insan gibi görünmeye çalışan şirin ve oğlandan daha şaşkın olan perilerden güzel gumihomuz.. Gumiho onu yiyecek diye oğlanın ödü kopuyor. Gumiho da bilinçsiz de olsa oğlanın ona verdiği kırmızı kareli gömleği üstünden hiç çıkarmıyor. Böyle sevimli şeyler işte...

Maydanoz Time:Müzik-Pharell Willams Happy

Evet bu hafta ki müzik postumuz da Pharell Willams'ın ''Happy'' klibini ağırlayacağız...Pharell hakkın da bir şeyler demeye hacet yok zaten bu sene ki çıkışıyla şahsen benim gönlümü fethetti sesindeki o sakinlik o coolluk beni alıp götürüyor vallahi Hong Kong'ta çektiği bu yeni klibi de insanın içinin kıpır kıpır olmasını sağlıyor müziği ile kalkıp dans edesiniz geliyor yumuşak haraketlerle kendinizden geçiyorsunuz(yani yapıldı onaylandı) günün stresini atıyorsunuz...Klip o kadar güzel ve samimi,sıcak ki Pharell'nin dansı oldukça tatlı...
Hadi izleyelim ve Mutlu Olalım !


21 Ocak 2014 Salı

Maydanoz Time:Dizi-Secret Garden

Kore dizi keşfimde son keşfim olan  gerçekten bıkmadan ve heyecanla izleyeceğiniz bir kore dizisi oyuncularda yeni benim için başta oyuncularını pek sevemesemde gerek oynadıkları karakterlerin sempatikliğinden gerekse çok çok iyi olan oyunculuklarından dolayı belki de gözüm alıştığından da sevmeye başladım ah malesef Kore dizilerinin hepsi mi böyle bilemicem ama ben beğendiklerim en fazla 25 bölüm oluyor ve tadı damağımda kalıyor abuk subuk alel acele bir finale bağlıyorlar ve en az 1 hafta etkisinde kalıyorum dizinin keşke 2.sezonu felanda olsa diyoruz ama malesef ki olmayınca yeni dizi keşifleri yapıyorum...Neyse biz gelelim dizimize...
Kim Joo Won harika görünüşlü fakat kibirli ve çocukça bir adamdır.Gil Ra İm gözde aktristlerin kısakandığı vücudu ve güzelliği olan bir dublördür.Bir gün yolları birleşir ve tuhaf bir eve girerler.Evdeki garip bir yaşlı kadın onlara içmeleri için şarap ikram eder.Ertesi gün ikili uyandıklarında, ruhlarının yer değiştirdiğini görürler. Yaşam standartları farklı olan ikiliyi büyük sıkıntılar bekliyor ama bizim için de eğlenceli zaman başlıyor...Dizinin en komik sahneleri ruhları değiştiği zaman oluyor ve elbette Kim Joo Won'un komedi marka eşohman takıntısı ve Gil Ra İm 'in bununla dalga geçip durması zaten sürekli bi didişme içindeler diyalogları o kadar komik ki...Eğlenceli vakit geçirmek için bence en iyi seçenek ön yargılı yaklaşmamak lazımmış...








Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...