Herkese merhabalar efenim!Dün nihayetinde sevgili arkadaşım Bilge ile gerçekleştirdiğimiz İzmir Kitap Fuarına gidebildik.Benim asıl isteğim bir Ayşe Kulin bir Canan Tan tabi ki en çokta Pucca'yı görelim bir kitap imzalatalım fotoğraf çekelim oldu ama hem vaktimiz sınırlıydı malum sınava çok az kaldı hem de Gaziemir'e uzak olduğu için çok fazla oyalanamazdık hem de çok ama çok kalabalık olur dedi Bilge kitaplara dahi bakamayız bildiğin izdiham olur dediği için dün gitmeye karar verdik.Gaziemir İzban'dan binip Hilal'de indik ve metro aktarmasıyla Basmahane durağında indik biraz yürüdükten sonra direkt 9 Eylül giriş kapısındaydık.Bu arada yürürken duvalar dikkatimi çekti 23 Nisan için midir artık ya da önceden mi yapılmış bilemicem ama duvarların bu kadar güzel grafitilerle rengarenk süslenmesi çok ama çok güzeldi.
Hava bildiğiniz oyun oynadı bizimle.Biran yağmur yağarken 5 dk sonra günlük güneşlik oldu hatta öyle bir nem bastırdı ki öldük üzerimizdekilerle.Daha sonra hava tekrar kapattı haydaaa...
Diğer günlere göre daha az kalabalıktı bugün.Tenha diyemiyorum çünkü haftaiçi ve çokta özel bir gün olmamasına rağmen yine de kalabalıktı.Bilge'nin dediğinine göre fuara 9 tane giriş varmış.Zaten Konak'ın Fuar Alanı diye geçiyor burası.Kitap fuarları haricinde asıl uluslararası eğlence fuarları Ağustos sonu gibi kuruluyormuş Allah izin ederse o zamanda geliriz buraya.Çok güzel bir girişi var.İki yanında palmiyelerin dizeli olduğu upuzun bir yoldan geçip fuar alanına gidiyorsunuz.
Fuar ilk girişte 3 ayrı bölüme ayrılıyor.İlk bölüm hediyelik eşyaların,nostaljik cdlerin,sahafların,eşyaların satıldığı ve sergilendiği yer.2.bölüm normal okumalık kitapların olduğu yer.3.yerse ders kitaplarının satışa sunulduğu yer.Biz ilk bölümden gezmeye başladık elbette.Yani hediyelik eşyaların olduğu bölümden.Burada şairlerin dernekleri,sahaflar,plak satıcıları vardı.Açıkçası burası buram buram nostalji kokuyordu.En sevdiğim yazarlardan biri olan 2.Yeni akımının en iyi temsilcisi(bence) Cemal Süreya Kültür Derneği benim dikkatimi çekti elbette.Şiir kitapları;Üvercinka,Sevda Sözleri... sergilenmişti genelde.Biraz ileride ''Sahaflar Sokağı'' olarak isimlendirilen benim en sevdiğim kültürlerden biri olan ama şimdilerde sadece arka sokaklarda kalan hatta artık kaybolmuş fuarlarda sadece görebildiğimiz bir kitap geleneği...
Eski ve 2.el kitaplar,cdler,plaklar ve benimle aynı yaşta hatta benden daha büyük eski edebiyat gazeteler,dergiler...Ve benim en çok dikkatimi çeken eski bir pul koleksiyonu.Ahh ahh dedim içimden 90'ları 80'leri çok seven bir insan olaraktan şimdi bir mektup yazsam pulumuda yapıştırsam mektubumun ucunu yaksamda yarime göndersem dedim.Tabi bu cümlemde bazı kelimeler büyük soru işaretine sahip.Mektup?Olmayan yarim?
2.Bölüm elbette favori bölümlerden.Okumalık kitapların satıldığı yer.(Böyle deyince aklıma Recep İvedik geldi peh peh.)Yayın evlerine göre ayrılmış bölümlerden oluşan bir yer.En kalabalık yer burası elbette.Benim favori yayın evlerim;Pegasus,Artemis ve Epsilon.Yeni çıkan kitaplara baktım gerçi gelmeden önce aklımda olan bir kitap vardı zaten Kızım Amy'i aldım sonunda.Kitap listemde ki bir kitaba daha kavuşmuş oldum yaz gelmeden.Bu arada ilk ağacı görünce aklıma direk;Ben bir ağaç dikecek olsam herhalde ağaç meyvelerini bu şekilde veririrdi diye düşündüm bu yüzden çok hoşuma gitti ve fotosunu çektim hemen.Daha sonra Marilyn Monroe'nun çok güzel bir sözü dikkatimi çekti.''Bazen iyi şeyler biter ki yenileri başlasın''.İşte bu dedim!Bu kadın boşuna fenomen olmamış...
Fuar çıkışında Bilge'nin liseden arkadaşları Cemre ve Eylül ile buluştuk ve tanıştık.Onlarla biraz fuar dışında gezdik gez gez direkt dershaneden çıkıp gidince çokta acıkmıştık bir şeyler yiyecek bir yere götürün bizi dedik hemen Bilge ile sızlanarak.Zaten Konak'tan biraz aşağı doğru yürüyünce Alsancak'a vardık ve kızların favori bir mekanı olan ''Alavara'' Kafe'ye gittik.Giderken de bu resimleri çektim hemen yolda :)
Alavara oldukça garip bir yer aslında.Kızlara kendimizi teslim ettiğimizden neyle karşılaşacağımı pek bilemiyordum.Alsancak ara sokaklarına girince açıkçası biraz da tırsmaya başladım önce karanlık küçük sıkışıp bir tünelden geçince ben için için tırsmaya başladım kapıda koruma tipli bir adam vardı 18'den büyük müsünüz diye sorunca laaannn nereye getirdiniz beniii diye bağırasın geldi kızlara.Kızlar evet deyip kimlikleri gösterdik hemen Bilge'ye sordum neden sordu adam böyle diye ''İçki içilen bir yerde o yüzden''deyince benim ayaklar önce geri geri gitti tabi pekte tekin bir yere benzemiyordu.Ama içeri girince oldukça şaşırdım çünkü içerisi ufak ama çokta renkli ve samimi tahta masa ve iskemlelerin olduğu bir kafeydi.Ön yargılarımı ve endişelerimi bir kenara bıraktım hemen elbette.(için için de bir oh çektim çaktırmayın.)Bir garson hemen turşu tabağı koydu önümüze.''Ahaha dur daha bir şey istemedik ki ne turşusu bu ?'' dedim içimden.Ben mal gibi menü falan verecekler zannediyordum meğersem burada sadece içecek ve resimde gördüğünüz makarnalardan yapılıyormuş.Tabi bunu daha sonra anladım çünkü öncesinde kızlar birbirine bakıp ''Yarım yeriz değil mi?'' dediler ben hala mal mal düşünüyom yarım yarım neyin yarımı yahu bu diye.Kimse bana bir şey demedi tabi çaktırmadan Bilge'ye sordum hemen neyin yarımı lan diye porsiyonun dedi hıı evet evet ben rejimdeyim zaten yarım olsun dedim ama neyin yarımı onu gelene kadar anlamış değildim zaten.Gelince makarna olduğunu çaktım ve ohh laann deyip yumuldum ve mutlu son :) Mutlu göbişlerle gerisin geriye ev yolunu tuttuk tabi benim olduğum yerde aksilik olmaz mı hiç tabi ki de olur!Masadayken turşu suyunu masaya dökmeyi başardım ve eve giderken de bir karın ağrısı tuttu ki beni sormayın yani.Ahh bu hava bir yerden üşüttüm tabi hemen.Bir sıcak bir yağmur bir nem bende insanım !!!
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
25 Nisan 2014 Cuma
23 Nisan 2014 Çarşamba
Maydanoz Time:Ben-Sıla Konseri İzmir-Gaziemir
Herkese merhabalar efenim!İlk olarak herkesin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram'ını tüm kalbimle kutlarım!Evet bu ''ben'' postunda dün bahsettiğim Sıla konserini ve etkinlik kapsamında düzenlenen fuarı anlatacağım sizlere.(Huhhu Gaziemir belediyesi çalışıyor.) :)
Sokaklar 23 Nisan bugün olmasına rağmen etkinlik kapsamında erkenden süslenmişti bile bayrak ve Atatürk portreleri ile.Hava da şansımıza çok güzeldi dün.(Böyle dediğimi bakmayın o anlarda iyi gözüküyordu konserin ortalarında bir yağmur yağdı ki sormayın hep böyle dedim diye oldu sormayın bende ki şanssızlığı.)İlk defa Gaziemir'de belediyenin düzenlediği bir etkinliğe katılacağım için heyecanlıydım.Gerçi daha önce Gripin konserine geldim ama o zaman çok kalabalık yoktu çünkü hava bildiğiniz buz gibiydi.Böyle bir fuar alanı da kurmamışlardı.Fuarın girişi gök kuşağı şeklinde bir kapıydı.Bu kapı benim çok hoşuma gitti ama çıkışta kapı çok dar olduğundan baya baya bir izdiham oldu o yüzden kapıdan nefret ettim çıkışta.
Konser 20.30'da başlayacaktı.Biz fuara geldiğimiz de saat 19.30 falan geliyordu herhalde.O zaman dilimi içinde fuarı gezelim dedik.Sıra sıra beyaz çadırların içinde;tanıtım yapan kolejler,dernekler,ev hanımlarının yapıp sattığı pasta böğrekler,gözlemeler...Uzun bir yol boyunca sıralanmış ışıklarla parıldayan çok güzel bir fuardı.Kalabalık ortamları çok ama çok severim.(İzdihamlar dışında elbette.)Benim favori reyonlarım ilk olarak bir peynir aşığı olarak Kars kaşarından İtalyan peynirlerine kadar sergilenen peynir tezgahı oldu.Daha sonra takı toka tezgahına yöneldim.El yapımı bilezikler,kolyeler,yüzükler,saatler...Ordan 2 tane de yüzük ganimetim oldu bu fuar gününden hatıra olarak.Daha sonra 2 Tl gibi çok ucuz bir fiyata satılan hediyelik eşyalara bayıldım.Tabi hediye alacak kimsemiz olmasa da benim çok hoşuma gitti bu tezgah.
Saat 20.30 kadar fuarda kalabalığı yara yara önlere geçmeye çabalayarak geçti.Kahverengi deri ceketim,beyaz önünde Hippie kızların olduğu t-shirtüm hem bandana hem de flar olarak kullandığım Burberry'im.Koyu kahverengi Mango deri çantam altımda (gözükmesede) Levis lacivert pantolonum ve lacivert-kırmızı New Blancelarım vardı.Makyaj olarak sadece hafif kırmızı bir ruj ve rimel tercih ettim.
Ve nihayet Sıla konseri başladı.Yeni Ay albümü dolasıyla sahne Yeni Ay şeklindeydi.Ve sahneye kocaman alkışlar eşliğinde ay gibi doğdu Sıla.Yerli müzikte dinlediğim sayılı sanatçılardan Sıla.Yeni albümündeki şarkılardan çok sevilen ve bilinen şarkılarını söyledi.Ayrıca Sıla'da İzmirliymiş bunu da öğrenmiş oldum.Beyaz bir deri ceket içinde siyah salaş bir t-shirt deri pantolon ve siyah conversler ile rahat ve samimiydi her zaman ki gibi Sıla.Kendisi kadar orkestası ve daha sonra ara da tek tek şarkı söyleyen 3 vokalistide çok başarılıydı.Üstte de söylediğim gibi konserin ortalarına doğru yağmur yağmaya başlayınca ailecek geldiğimiz için annemler hadin artık gidelim dediler böylece evin yolunu tuttuk.Bana kalsa yağmur altında da dinlerdim Sıla'yı hatta daha bi güzel olurdu ama sonra hastalanır yatağı boylardım elbette biliyorsunuz hastalanmaya pek bi müsait yapım var.İşte dün de böyle geçti.Şimdilik bu kadar bugün dershane de tatil o yüzden bol bol İntegral çalışacağa benziyorum ama yarın sevgili arkadaşım Bilge ile İzmir Kitap Fuarında olucaz onun da postunu en yakın zaman da hazırlarım hadin ben kaçtım!!
Edit:
Nihayet fuar ganimetlerimi resimleme şansı buldum ve işte fuar ganimetlerim...Sonsuz şeklinde ve yeşil boncuklu nazar boncuğu gold yüzükler...
Sokaklar 23 Nisan bugün olmasına rağmen etkinlik kapsamında erkenden süslenmişti bile bayrak ve Atatürk portreleri ile.Hava da şansımıza çok güzeldi dün.(Böyle dediğimi bakmayın o anlarda iyi gözüküyordu konserin ortalarında bir yağmur yağdı ki sormayın hep böyle dedim diye oldu sormayın bende ki şanssızlığı.)İlk defa Gaziemir'de belediyenin düzenlediği bir etkinliğe katılacağım için heyecanlıydım.Gerçi daha önce Gripin konserine geldim ama o zaman çok kalabalık yoktu çünkü hava bildiğiniz buz gibiydi.Böyle bir fuar alanı da kurmamışlardı.Fuarın girişi gök kuşağı şeklinde bir kapıydı.Bu kapı benim çok hoşuma gitti ama çıkışta kapı çok dar olduğundan baya baya bir izdiham oldu o yüzden kapıdan nefret ettim çıkışta.
Konser 20.30'da başlayacaktı.Biz fuara geldiğimiz de saat 19.30 falan geliyordu herhalde.O zaman dilimi içinde fuarı gezelim dedik.Sıra sıra beyaz çadırların içinde;tanıtım yapan kolejler,dernekler,ev hanımlarının yapıp sattığı pasta böğrekler,gözlemeler...Uzun bir yol boyunca sıralanmış ışıklarla parıldayan çok güzel bir fuardı.Kalabalık ortamları çok ama çok severim.(İzdihamlar dışında elbette.)Benim favori reyonlarım ilk olarak bir peynir aşığı olarak Kars kaşarından İtalyan peynirlerine kadar sergilenen peynir tezgahı oldu.Daha sonra takı toka tezgahına yöneldim.El yapımı bilezikler,kolyeler,yüzükler,saatler...Ordan 2 tane de yüzük ganimetim oldu bu fuar gününden hatıra olarak.Daha sonra 2 Tl gibi çok ucuz bir fiyata satılan hediyelik eşyalara bayıldım.Tabi hediye alacak kimsemiz olmasa da benim çok hoşuma gitti bu tezgah.
Saat 20.30 kadar fuarda kalabalığı yara yara önlere geçmeye çabalayarak geçti.Kahverengi deri ceketim,beyaz önünde Hippie kızların olduğu t-shirtüm hem bandana hem de flar olarak kullandığım Burberry'im.Koyu kahverengi Mango deri çantam altımda (gözükmesede) Levis lacivert pantolonum ve lacivert-kırmızı New Blancelarım vardı.Makyaj olarak sadece hafif kırmızı bir ruj ve rimel tercih ettim.
Ve nihayet Sıla konseri başladı.Yeni Ay albümü dolasıyla sahne Yeni Ay şeklindeydi.Ve sahneye kocaman alkışlar eşliğinde ay gibi doğdu Sıla.Yerli müzikte dinlediğim sayılı sanatçılardan Sıla.Yeni albümündeki şarkılardan çok sevilen ve bilinen şarkılarını söyledi.Ayrıca Sıla'da İzmirliymiş bunu da öğrenmiş oldum.Beyaz bir deri ceket içinde siyah salaş bir t-shirt deri pantolon ve siyah conversler ile rahat ve samimiydi her zaman ki gibi Sıla.Kendisi kadar orkestası ve daha sonra ara da tek tek şarkı söyleyen 3 vokalistide çok başarılıydı.Üstte de söylediğim gibi konserin ortalarına doğru yağmur yağmaya başlayınca ailecek geldiğimiz için annemler hadin artık gidelim dediler böylece evin yolunu tuttuk.Bana kalsa yağmur altında da dinlerdim Sıla'yı hatta daha bi güzel olurdu ama sonra hastalanır yatağı boylardım elbette biliyorsunuz hastalanmaya pek bi müsait yapım var.İşte dün de böyle geçti.Şimdilik bu kadar bugün dershane de tatil o yüzden bol bol İntegral çalışacağa benziyorum ama yarın sevgili arkadaşım Bilge ile İzmir Kitap Fuarında olucaz onun da postunu en yakın zaman da hazırlarım hadin ben kaçtım!!
Edit:
Nihayet fuar ganimetlerimi resimleme şansı buldum ve işte fuar ganimetlerim...Sonsuz şeklinde ve yeşil boncuklu nazar boncuğu gold yüzükler...
18 Nisan 2014 Cuma
Maydanoz Time:Müzik-Rihanna Ft Shakira Can't Remember To Forget You
Merhabalar efenim!TGIF diyerek güne başlayasım var yani Türkçe meali Allah'a Şükür Bugün Cuma demek oluyor :) O yüzden bu güzel cuma gününe eğlenceli ve çok güzel bir şarkı ile başlayalım dedim ve bu müzik postunda Rihanna ve Shakira'nın bu yılın bence bomba düeti olan Can't Remember To Forget You'yu ağırlamaya karar verdim.İkisi de çok ünlü,çok güzel ve kendine has tarzları olan çok beğendiğim ve dinlediğim iki kadın sanatçı.Kendin de iki dünyadan bir dünya yaratmışlar bu kliple diye düşünüyorum.İlk duyduğumda ne alaka kel alaka tutmaz bu klip bu şarkı diye düşünsemde sonrasında iki sesin aslında birbirlerine yakıştığını düşünmeye başladım ve şarkıyı dinledikçe hoşlanmaya başladım ve nihayet müzik postumda ağırlayabildim.Çıktı çıkalı biraz geç oldu aman güç olmasın efenim!Bu arada da Rihanna'nın bu saçlarını daha çok sevdim diyebilirim saçma sapan psiko saçlarından gına gelmişti artık.Dişiliği vurgulayan bir klip zaten.Kostümlerden de danslardan da tonlamalardan da gayet fark ediliyor.Bu arada Shakira hiç o tatlış bebeyi fırtlatmamış gibi tütütü kadına manşallah hem bebe yaptı hem kariyer yaptı hem de Pike'yi kaptı kadın Shakira boru değil yani.Bu arada bu klipte Shakira gitar ve bateri çalınca Shakira'yı ilk tanıdığım objection şarkısı ve klibi aklıma geldi kadın o günden bugüne hiç yaşlanmamış bile arkadaş ya ahh ahh işte şurada 19 yaşındayım 37 yaşındaki kadının benden daha güzel bir vücudu var arkadaş yahu kıskanmamak elde değil.Neyse benim kızsal kıskançlıklarımızı bir tarafa bırakacak olursak Rihanna'nın ve Shakira'nın muhteşem klibini izleyelim bu arada Shakira Empire diye yeni bir albüm çıkardı ve albümünün çıkış şarkısı olan Empire'a da yeni bir klip çıkardı yakında hazırlayacağım bir müzik postunda o şarkıyıda konuk edeceğiz.Hadin mutlu cumalar efenim !!!
14 Nisan 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Dizi-The City Hall
Herkese iyi haftalar dileyerek bu haftamızın Kore dizisi postuna başlayalım millet!Oyuncularını başka dizilerden çok sevdiğim ve çok yetenekli bulduğum çok güldüğüm nadir dizilerden diyebiliriz The City Hall için.Dizi daha çok belediyede ki ilişkileri anlatıyor gibi görünse de işin boyutu bambaşka aslında.Kızın belediye de çalışan memurdan belediye başkanı yardımcısı olması başka bir olay zaten.Başta kız belediyenin düzenlediği güzellik yarışmasına katılmış sıradan bir 30'lu yaş kadınını oynarken dizinin sonrasında adamın da yardımıyla aslında bir bakıyoruz ki hopp o çatlak kadın soğuk bir belediye başkanı yardımcısına dönmüş.Gerçi daha sonra adamın kendini kullandığını ve ihanetini anlayınca ve adamda kadına aşık olunca kıyamet kopuyor ama sonlarına doğru yine de olaylar biraz karmaşıklaşıyor.Ben her dizide olduğu gibi bu dizi de de ilk bölümleri daha çok sevdim yani adamın kadınla bol bol didiştiği birbirlerine laf soktukları kadının o çılgın hallerini ve hep beraber rezil olma hallerini :) Bu dizi de bol bol kahkaha,bol bol aşk ve azıcıkta tuz hesabı hüzün var o da dediğim gibi kadın adamın ihanetini anlayınca oluyor :)
Gelelim konuya!!!
Gelelim konuya!!!
Başbakan olmak isteyen bir adam ve önüne ne gelirse yıkmaya hazır. Düşük bir seviyede memur olan kadın hayattan bir beklentisi yoktur ve eski sevgilinden kalan borcu ödemek için uğraşan biri.
Belediyede her şey oyundur ama işler değişir hiç beklenmedik bir kişi başkan olur ve belediyedeki her şey değişir.Shin Mi rae:Sadece sevgilisinin borçlarını ödemek için çırpınan ama sonradan belediye başkan yardımcısı olarak gelen Jo Gook'a inanan ve hayatı 360 derece dönen bir kadın.Jo Gook:
Gözünü başbakanlığa dikmiş sevgiyi, ihaneti vs duyguları görmeyen ama sırf işi için küçük bir şehre giden bir adam.Na Jung Do:Belediyede güzel bir mevkide olana bir memur. Güzel kaırı hem zengindir hemde meclis üyesidir ama araları çok kötüdür. Kendisi ne kadar iyi olsa da karısı tam zıttı dır ve kötüdür.Min Joo Hwa:
Belediyede meclis üyesi ve kazanmak için dostlarını hatta kocasını bile terk eden kötü mü kötü bir kadın.
Evet işte dizinin afişi bir konuya bu kadar mı cuk oturur bir afiş :)
Ühüü bu sahnede bende ağladım :(
Tamam didişirlerken de iyiydi ama sevgililerken de çok tatlıydılar adam sevgili olunca bi kibarlaştı bi kibarlaştı bendim sanki baştan kıza o kadar eziyet ve hakaret eden :)
Ehehe en komik sahne bu halde belediye elemanlarına yakalandılar :)
Vee bu dizi de bir Tango sahnemiz vardı kız zaten Scent Of Woman'dan alışık Tango'ya bu dizi de görünce inanılmaz bir istek uyandı bende Tango uyanmak için gerçi önce Tango yapmayı öğrenecek bir partnerim olsun da düşünürüz bu işi böyle sap sap pek olmuyor :)
Bu sahne de güzeldi ama bu sahnede oyunculardan çok ben pembiş ağaçlara baktım :) Çok güzelleri ya bahar gelince Kore Japonya Çin de hep oluyormuş bu çiçekler o kadar güzel gözüküyorlar ki neyse bu dizidende bu kadar mutlaka izlenmesi gereken Kore dizilerinden diyeyim ben size :)
13 Nisan 2014 Pazar
Maydanoz Time:Ben-İzmir Konak
Herkese öncelikle iyi pazarlar dilerim efenim!Bu ''Ben'' postunda İzmir Konak'a gidicez biraz alışveriş biraz da şehir turu yapıcaz elbette.İzmir'e taşındığımızdan bu yana Gaziemir-Karşıyaka-Alsancaktan başka bir yer görmedim burada desem yalan olmaz herhalde malumunuz bu sene gezmelere pek vakit ayıramadım üniversite sınavım olduğu için hele de benim gibi gezenti ve keşfetme meraklısı birisi için bu oldukça sıkıcıydı.Eğer Allah izin ederse ve istediğim yeri kazanırsam bu yaz bol bol önce İzmir'i keşfetme turunu tamamlıcam(Bornova-Alaçatı-Çeşme-Efes) sonrasında belki Aydın Kuşadası-Amasya-Samsun ve daha süpriz şehirlere gitme imkanı bulabilirim gidip gezip gördükçe buraya fotoğrafları ve izlenimlerini yazarım elbette.En büyük hayalim bildiğiniz gibi yurt dışı gezileri yapmak Allah izin ederse belki üniversite de belki üniversite den sonra öncelikle heyecanlı merak ettiğim yerleri gezip görücem daha sonra tavsiyeler üzerine gidilebilecek yerlere gidicem.Hayat bu belli olmaz diyelim ve İzmir Konak keşfimize dönelim.
İzmir'de ulaşım oldukça kolay aslında ya metro ile ya da Esot denilen ilçeler arası belediye otobüslerine binip istediğiniz yere gidip gelebiliyorsunuz.Diğer gezilerimiz de metroyu tercih etmiştik bu sefer hem daha kolay hem daha ucuz olan Esot'u denemeye karar verdik.Gaziemir-Konak arası tam vakit tutmadım ama 1 saate yakın sürüyor.Otobüste yer bulup oturursanız çok ama çok şanslısınız demektir hele de ben gibi cam kenarı bulduysanız hem İzmir'i gezmiş oluyorsunuz hem de Konak'ın o muhteşem manzarasını tepeden görmüş oluyorsunuz o enfes manzarayı çekemedim şimdilik otobüs tıklım tıkış olduğundan telefonu bile çıkaramadım yol manzaramla idare edin artık eğer tekrar gidersem mutlaka çekicem ve bu yazının altına ''Edit''yazıp koyucam!
Bizi ilk olarak ne karşılıyor Konak'ta bilin bakalım?Evet eylem!Allah gaz yemeden sağ salim kurtulabilsek diye düşünmedim değil hani lens taktığım için anında kör olurum vallahi.Gerçi Ergenekon davasından içeri girenleri protesto ediyorlarmış emekli astsubaylar,subaylar.Burası Türkiye büyük şehirlerde hele de bu zamanda (!) eylemlerle karşılaşmaya hazır olsak iyi olur halk yeniden sokağa dökülmez umarım diyelim ve fazla siyaset yapmadan devam edelim.
Konak'a ilk girişte(eylemi biraz geçtikten sonra) bu kaktüs ağaçlarını ve yolu görüyoruz.Ben Konak'ın bu tarafını Teksas'a benzettim.Çorak toprak yapısı ve kaktüsler :)Ha bu arada unutmadan bana bugün kahverengi deri ceketim,gri elbisem geçen yıl Koton'dan aldığım uzun deri siyah çizmelerim(annem bugün yağmur yağacak diye tutturdu mecbur bot giydim çantama da ne olur ne olmaz diye bir bere atmıştım spor ayakkabılarımı giymeyi tercih ederdim) ve kahverengi büyük Mango çantam eşlik etti.
Ve İzmir Konak deyince akla gelen ilk yer elbette ünlü saat kulesi ve kuşları :) Gerçekten çok güzel ve cıvıl cıvıl bir meydan.Turistler,kuşları kovalayan çocuklar,banklara oturmuş olan biteni izleyen yaşlılar ve benim gibi Konak'ı keşfetmeye gelmiş nice insan.Ah tabi kuşlara yem satanları ve fotoğraf makineleryile fotoğraf çektirmek isteyenleri bekleyen satıcı.Onun haline çok üzülüyorum.Bu teknoloji çağın da böyle bir meslek edinmek...Herkesin elinin altında iyi kötü bir telefon,fotoğraf makinesi var şimdilerde...
Ve Konak Yalı Cami.Bu küçük camiyi zamanında Mehmet Paşa'nın kızı Ayşe Hanım 1754 yılında yaptırmış.
Ve hemen saat kulesinin arkasında Hasan Tahsin anıtı var.Bildiğiniz gibi Yunan işgali sırasında
düşmana ''İlk Kurşun''sıkan gazeteci olarak biliniyor.
Caminin hemen arkasında Hükümet İli Konağı bulunuyor ve Hasan Tahsin anıtının hemen yanında da fışkiyeler var :)
Burada alışveriş yapılacak en iyi yer elbette Kemeraltı.Sadece bu fotoğrafları çekebildim o kadar dar bir sokak binlerce insan bir ara da diye düşünün.Sokağın iki tarafında dükkanlar,çeşitli markaların olduğu mağazalar,kitapçılar,dönerciler,pazarlar ve ara sokaklar elbette.O sokağın resmini de çekmek çok istedim ama elimi telefonuma atacak pek imkanım olmadı kalabalıktan sadece bu turşucukları çekebildim çünkü şahsen turşu çok severim.Babamla bir karışık turşu aldık hemen :) (Bizim fantezimiz de bu ne yapcan?) :)
Gezip tozduktan ve alışverişimizi yaptıktan sonra (alışveriş dediği turşu,İşler kitapevinden soru bankası ve New Blance'dan lacivert-kırmızı spor ayakkabısı almak oluyor) babam çok yoruldu.(Yaşlı adam napcan böyle dediğimi duymasın tefe koyup çalar beni vallahi) :) Şaka maka gez gez bende çok yoruldum ve en iyi yemek seçeneği olarak görülen Başak Döner'den Döner-Ayran-Turşu üçlü kombinasyonu yaptık.Ve artık tabanlarımız ağrıdığı için geri döndük.Daha burada aklıma takılan gezilecek 3 yer var.Oraları da umarım bir gün gezme imkanı bulurum.
1-Etnoğrafya Müzesi
2-Oyuncak Müzesi
3-Konak Sahili
İzmir'de ulaşım oldukça kolay aslında ya metro ile ya da Esot denilen ilçeler arası belediye otobüslerine binip istediğiniz yere gidip gelebiliyorsunuz.Diğer gezilerimiz de metroyu tercih etmiştik bu sefer hem daha kolay hem daha ucuz olan Esot'u denemeye karar verdik.Gaziemir-Konak arası tam vakit tutmadım ama 1 saate yakın sürüyor.Otobüste yer bulup oturursanız çok ama çok şanslısınız demektir hele de ben gibi cam kenarı bulduysanız hem İzmir'i gezmiş oluyorsunuz hem de Konak'ın o muhteşem manzarasını tepeden görmüş oluyorsunuz o enfes manzarayı çekemedim şimdilik otobüs tıklım tıkış olduğundan telefonu bile çıkaramadım yol manzaramla idare edin artık eğer tekrar gidersem mutlaka çekicem ve bu yazının altına ''Edit''yazıp koyucam!
Bizi ilk olarak ne karşılıyor Konak'ta bilin bakalım?Evet eylem!Allah gaz yemeden sağ salim kurtulabilsek diye düşünmedim değil hani lens taktığım için anında kör olurum vallahi.Gerçi Ergenekon davasından içeri girenleri protesto ediyorlarmış emekli astsubaylar,subaylar.Burası Türkiye büyük şehirlerde hele de bu zamanda (!) eylemlerle karşılaşmaya hazır olsak iyi olur halk yeniden sokağa dökülmez umarım diyelim ve fazla siyaset yapmadan devam edelim.
Konak'a ilk girişte(eylemi biraz geçtikten sonra) bu kaktüs ağaçlarını ve yolu görüyoruz.Ben Konak'ın bu tarafını Teksas'a benzettim.Çorak toprak yapısı ve kaktüsler :)Ha bu arada unutmadan bana bugün kahverengi deri ceketim,gri elbisem geçen yıl Koton'dan aldığım uzun deri siyah çizmelerim(annem bugün yağmur yağacak diye tutturdu mecbur bot giydim çantama da ne olur ne olmaz diye bir bere atmıştım spor ayakkabılarımı giymeyi tercih ederdim) ve kahverengi büyük Mango çantam eşlik etti.
Ve İzmir Konak deyince akla gelen ilk yer elbette ünlü saat kulesi ve kuşları :) Gerçekten çok güzel ve cıvıl cıvıl bir meydan.Turistler,kuşları kovalayan çocuklar,banklara oturmuş olan biteni izleyen yaşlılar ve benim gibi Konak'ı keşfetmeye gelmiş nice insan.Ah tabi kuşlara yem satanları ve fotoğraf makineleryile fotoğraf çektirmek isteyenleri bekleyen satıcı.Onun haline çok üzülüyorum.Bu teknoloji çağın da böyle bir meslek edinmek...Herkesin elinin altında iyi kötü bir telefon,fotoğraf makinesi var şimdilerde...
Ve Konak Yalı Cami.Bu küçük camiyi zamanında Mehmet Paşa'nın kızı Ayşe Hanım 1754 yılında yaptırmış.
Ve hemen saat kulesinin arkasında Hasan Tahsin anıtı var.Bildiğiniz gibi Yunan işgali sırasında
düşmana ''İlk Kurşun''sıkan gazeteci olarak biliniyor.
Caminin hemen arkasında Hükümet İli Konağı bulunuyor ve Hasan Tahsin anıtının hemen yanında da fışkiyeler var :)
Burada alışveriş yapılacak en iyi yer elbette Kemeraltı.Sadece bu fotoğrafları çekebildim o kadar dar bir sokak binlerce insan bir ara da diye düşünün.Sokağın iki tarafında dükkanlar,çeşitli markaların olduğu mağazalar,kitapçılar,dönerciler,pazarlar ve ara sokaklar elbette.O sokağın resmini de çekmek çok istedim ama elimi telefonuma atacak pek imkanım olmadı kalabalıktan sadece bu turşucukları çekebildim çünkü şahsen turşu çok severim.Babamla bir karışık turşu aldık hemen :) (Bizim fantezimiz de bu ne yapcan?) :)
Gezip tozduktan ve alışverişimizi yaptıktan sonra (alışveriş dediği turşu,İşler kitapevinden soru bankası ve New Blance'dan lacivert-kırmızı spor ayakkabısı almak oluyor) babam çok yoruldu.(Yaşlı adam napcan böyle dediğimi duymasın tefe koyup çalar beni vallahi) :) Şaka maka gez gez bende çok yoruldum ve en iyi yemek seçeneği olarak görülen Başak Döner'den Döner-Ayran-Turşu üçlü kombinasyonu yaptık.Ve artık tabanlarımız ağrıdığı için geri döndük.Daha burada aklıma takılan gezilecek 3 yer var.Oraları da umarım bir gün gezme imkanı bulurum.
1-Etnoğrafya Müzesi
2-Oyuncak Müzesi
3-Konak Sahili
11 Nisan 2014 Cuma
Maydanoz Time:Müzik-Stromae Tous Les Memes
Herkese tekrardan merhabalar efenim!Evet Fransızca'ya da bu şarkıya da bu sıra taktım evet taktım!Söyleyebiliyor muyum?Hayır.Anlıyor muyum?Hayır.Ama bir söyleyiş bir müzik haydaaa olmuş benim favori şarkım.Stromae zaten Alors On Dance şarkısıyla az çok tanıdık son şarkısı Tous Les Memes şarkısıyla bir kez daha favori şarkımı aynı zaman da favori klibimi yapmış oldu.Çünkü gerçekten inanılmaz ve çok eğlenceli bir klip.Hem kadın hem erkek ağzından yazılmış iki tarafın birbirine atıflar da bulunduğu çok güzel bir dans müziği ile birleştirilmiş şarkı.Tabi klipte Stromae üzerine düşeni çok iyi yapmış.Bir tarafını erkek bir tarafını kadın iki cinsiyeti kendinde birleştirmiş ve ortaya böyle muhteşem bir klip çıkmış klipte ki danslar da ayrı bir harika diyebilirim hadin izleyelim!!!
10 Nisan 2014 Perşembe
Maydanoz Time:Dizi-To The Beautiful You
Merhaba Kore dizisi severler!Evet bu dönemimin bomba olayı kesinlikle Kore dünyasını ve Kore dizilerini keşfetmem oldu.Amerikan dizilerinden ve her akşam izlediğimiz tipik Türk dizilerinden sonra bu diziler hikaye gibi geldi.Yani bizim kiler roman onların ki hikaye oluyor.16 bölüm de bu kadar tatlış olayları nasıl insana veriyorlar inanın ben de anlayamıyorum ama tadı damağımda kalıyor bütün dizilerin öyle bizimkiler gibi sezon sezon olayları sapıtmıyorlar en azından ama yinede final de saçmalığa bağlıyorlar.Neyse bunlar bildiğiniz şeyler zaten.Tadı damağım da kalan tee ne zaman izlediğim ama postunu bir türlü hazırlayamadığım bir diziydi.Aslında bir japon dizisiymiş Boys Over Flower gibi ama bence Koreliler bu işi Japonlardan daha iyi yapıyor.Coffie Prince'ten tanıdık bir konusu var aslında.Kız oğlan kılığına girip erkekler cenneti diye tabir edilen sporcuların olduğu bir erkek okuluna sızıyor.Canı sıkıldığı için değil elbette bir amacı var.Daha sonrasın da olaylar olaylar zaten ki esas adamın kıza aşık olması daha doğrusu kızı erkekken sevmesi ve acaba ben gay miyim diye Burhan(Avrupa Yakası) gibi tiriplere girmesi (!) daha sonra tesadüf eseri kızın kız olduğunu öğrenmesi bunu saklaması falan filan işte ama oldukça komik sahneler var.Hatta ne kadar komik bir dizinin bizi beklediğini daha başlar başlamaz kızın bavuluyla merdivenlerden uçuş sahnesiyle anlamış oluyoruz ki o sahneyi nasıl çektiler manyak merak ediyorum.Neyse benim düşüncelerim bu kadar izlenmesi gereken çok eğlenceli Kore dizileri içinde.
Konusu:Goo Jae Hee (Choi Seol Ri (Sulli)) Amerika 'da yaşayan atletizmin koşu dalıyla ilgilenen bir genç kızımızdır.Neden Amerika' da yaşadığını tam çözemedim sanırım ailesi yüzünden.Ama Amerika'da zor zamanlar geçirmektedir ve zor zamanları ise Dünyaca ünlü Koreli uzun atlama sporcusu Kang Tae Joon (Choi Minho) sayesinde atlatmaktadır.Onu izlemek Goo Jae Hee ye güç vermektedir.Onun bir fanı haline dönüşmüş onunla yatıp onunla kalkar olmuştur.Bir yarışta Kang Tae Joon'un sakatlanması sonucu atlezimi bıraktığına dair dedikodular ortaya çıkınca çılgın kızımız hayranı olduğu adama yardımcı olmak ve ona güç vermek için Kore'ye geri dönmeye karar verir.Onun okuduğu okulda okumak için başvurularını yapar.Kang Tae Joon bir erkek lisesinde okuduğu için Goo Jae Hee erkek kılığına girer ve okul idaresini kandırmayı başararak okula girer.Okulda ne tesadüftür ki ilk karşılaştığı öğrenci de Kang Tae Joon olur.Hatta hatta oda arkadaşı olurlar.Bu sırada Goo Jae Hee futbol oynayan komik,afacan oğlumuz Cha Eun-Gyeol( Hyun-woo Lee ) ile de kanka olacaktır.Cha Eun-Gyeol erkek olduğunu düşündüğü Goo Jae Hee ye abayı yakacak ve kendinin homoseksüel olduğundan şüphelenecektir.Ne yaparsa yapsın Goo Jae Hee'yi kafasından atamaz.Bu sırada Kang Tae Joon gittikçe Goo Jae Hee'den şüphelenecek ve ondan etkilenecektir.Gerçeği yalnızca okul doktoru bilecek ama o da olanlara Kang Tae'nin iyiliği için ses çıkarmayacaktır.Çünkü Kang Tae ,Goo Jae Hee geldiğinden beri kaybettiği atlama isteğini yeniden bulmuş ve yarışmak istemeye başlamıştır.
Diziyi izleyenlerin bir çoğu bu çocuğu dizi de çok tatlı buldu ama ben nedense çok gıcık oldum şunun saça bak yeminlen kızın erkek kılığına girmiş hali bunlardan daha erkeksiydi :)
Esas oğlanımız bence oldukça tatlıydı ama dizi de kıza olan tripleri öldürdü beni!!
Kız erkeklerin arasına iyi kaynamış değil mi pekte çakılmıyor yani kız olduğu?Biz de olsa 2.saniye de çakarlar Kore'de kızların erkek gibi görünmesi oldukça kolay ...
Ve Kore dizilerinde en sinir olduğum öpüşme sahneleri pardon öpüşme değil dudak değdirmece sahneleri insan küçükte olsa bir buse kondurur bari gerçekçi olsun diye öpüşme sahnelerinden oyuncular oyunculuklarına sıfırlıyor resmen neyse böyle işte ...
Konusu:Goo Jae Hee (Choi Seol Ri (Sulli)) Amerika 'da yaşayan atletizmin koşu dalıyla ilgilenen bir genç kızımızdır.Neden Amerika' da yaşadığını tam çözemedim sanırım ailesi yüzünden.Ama Amerika'da zor zamanlar geçirmektedir ve zor zamanları ise Dünyaca ünlü Koreli uzun atlama sporcusu Kang Tae Joon (Choi Minho) sayesinde atlatmaktadır.Onu izlemek Goo Jae Hee ye güç vermektedir.Onun bir fanı haline dönüşmüş onunla yatıp onunla kalkar olmuştur.Bir yarışta Kang Tae Joon'un sakatlanması sonucu atlezimi bıraktığına dair dedikodular ortaya çıkınca çılgın kızımız hayranı olduğu adama yardımcı olmak ve ona güç vermek için Kore'ye geri dönmeye karar verir.Onun okuduğu okulda okumak için başvurularını yapar.Kang Tae Joon bir erkek lisesinde okuduğu için Goo Jae Hee erkek kılığına girer ve okul idaresini kandırmayı başararak okula girer.Okulda ne tesadüftür ki ilk karşılaştığı öğrenci de Kang Tae Joon olur.Hatta hatta oda arkadaşı olurlar.Bu sırada Goo Jae Hee futbol oynayan komik,afacan oğlumuz Cha Eun-Gyeol( Hyun-woo Lee ) ile de kanka olacaktır.Cha Eun-Gyeol erkek olduğunu düşündüğü Goo Jae Hee ye abayı yakacak ve kendinin homoseksüel olduğundan şüphelenecektir.Ne yaparsa yapsın Goo Jae Hee'yi kafasından atamaz.Bu sırada Kang Tae Joon gittikçe Goo Jae Hee'den şüphelenecek ve ondan etkilenecektir.Gerçeği yalnızca okul doktoru bilecek ama o da olanlara Kang Tae'nin iyiliği için ses çıkarmayacaktır.Çünkü Kang Tae ,Goo Jae Hee geldiğinden beri kaybettiği atlama isteğini yeniden bulmuş ve yarışmak istemeye başlamıştır.
Diziyi izleyenlerin bir çoğu bu çocuğu dizi de çok tatlı buldu ama ben nedense çok gıcık oldum şunun saça bak yeminlen kızın erkek kılığına girmiş hali bunlardan daha erkeksiydi :)
Esas oğlanımız bence oldukça tatlıydı ama dizi de kıza olan tripleri öldürdü beni!!
Kız erkeklerin arasına iyi kaynamış değil mi pekte çakılmıyor yani kız olduğu?Biz de olsa 2.saniye de çakarlar Kore'de kızların erkek gibi görünmesi oldukça kolay ...
Ve Kore dizilerinde en sinir olduğum öpüşme sahneleri pardon öpüşme değil dudak değdirmece sahneleri insan küçükte olsa bir buse kondurur bari gerçekçi olsun diye öpüşme sahnelerinden oyuncular oyunculuklarına sıfırlıyor resmen neyse böyle işte ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...