Merhaba yeni ve güzel bir haftaya kitapla başlamayı severler!(Sevmeyenlere de merhaba elbette Allah'ın selamını sizden esirgeyecek değilim elbette yoldaşlarım!)
Bu haftaya Kitap postu ile başlayalım.Dün daha yeni bittiği için sıcak sıcak bir kitap yorumu postu olacak yani.Benim kitap listemi takip edenler bilir(sürekli güncelleniyor) Kayboluş kitabını okuduktan sonra bu kitabı da hemen alıp okumalıyım deyip listeye yazmıştım.Tesadüfen bir sahafta gördüm hem de 6 TL gibi çok ucuz bir fiyata hemen kaptım tabi normalde bildiğiniz gibi listemdekileri almak için yazı bekleyecektim yani sınavdan sonrayı ama ucuz bir şey görünce dayanamıyorum ne yapayım cinsiyetim kız kanımda var yahu!!
Neyse onu bunu bir kenara bakacak olursak gelelim ben yorumumuma.Başta konusu Ken Grımwood'un daha önceden Kayboluş kitabında gördüğüm akıcı üslubu ve inanılmaz hayal gücü olayları bağlama yeteneği kendini favorilerim arasına sokmayı başarmıştı.Bu kitaba da baya bir merakla ve istekle başladım.Ve kitabın ortalarına doğru da gayet iyi gitti olaylar çok akıcı ve acaba nereye bağlayacak ile kitabı elimden düşüremedim sonu hakkında mantıklı bir şey de üretemiyordum açıkçası.Ki zaten yazarda sağolsun üretememiş kitap birden sapmaya uğradı olayları farklı yerlere bağlamaya çalışmış ama becerememiş onu havada kalmış ki bağladığı şeyde uzaylılar gibisinden saçma bir şeydi yani.Sonunda baya bi boşluklar bitince de okuyucunun kafasında soru işaretleri kalıyor.Yani Kayboluş'un yanında daha vasat kalmış bir kitap.Eyvallah kurgusuna adamın hayal gücüne diyecek bir şeyim yok sonuçta hayatını öldükten sonra belli bir noktadan tekrar tekrar yaşamak Allah'ım!Bana GTA hatırlattı gerçi okurken :) Ama bu kadar eleştirinin yanın da okunası bir kitap diyebilirim arada bir sıkıcı olsa da insan merakla okuyor...Neyse bu kadar spoiler yeter kendiniz okuyun belki benim atladığım mantıklı bir izah yapmıştır adam çok ince yapıyor çünkü okurken kaçırabiliyorum Kayboluş'ta öyle olmuştu çünkü...
Konusu:
Ken Grimwood'un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street'te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden Sil Baştan hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
5 Mayıs 2014 Pazartesi
3 Mayıs 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Müzik-Duke Dumont I Got U
Herkese mutlu,sağlıklı ve hep gülen yüzünüzün olduğu bir hafta sonu diliyorum!Ve bu hafta sonuna yine renkli ve eğlenerek girelim.O zaman şarkıyı pek sevmesem de klibine ölüp bittiğim şarkı olan Duke Dumont'un I Got U klibi ile sizi tanıştıracağım.Bilen biliyordur zaten malum Number One ve Dream Tv bu konuda bir numara.Şarkı da pek bir şey yok bildiğimiz müziği hoş olan cıptıs cıptıs club müziği.ama klip ama o klip!Muhteşem öyle bir şey istiyorum adamın kafasına taktığı o şeyden istiyorummmm!Bütün servetimi satar alırdım vallahi onu.(Servetim de kitaplarımdan ibaret herhalde).Hayallerim bir anda gerçekleşmiş olur resmen.Hem tatil ihtiyacınızı karşılamış olursunuz hem de oturduğunuz yerden yeni dünyalara yelken açmış olursunuz ve adamın klibin bazı yerlerinde ki sapık haraketlerinden anladığım kadarıyla da her şeyi hissedebiliyorsunuz.Yani hissetmekten benim kastım yediği yemekler elbette (!)...Ahh bir an Las Vegas'ta limuzinde şehri turlarken bir anda Barcelona'da Tenerife'de ya da en güzeli Miami'de tatil yapıyorsunuz.Egzotik meyveler yerken bir yandan da yakışıklıları kesiyorsunuz.(tabi klipte ki erkek olduğu için kızları).Bir anda Tayland'ta fil üzerinde gezerken bir an da Calafornia'da sörf yapıyorsunuz o güneş,kumsal,kafeler hepsini gitmeden(uçuk yolculuğunu çekmeden) yaşayabiliyorsunuz ahahahah bu klip hayallerimi daha da depreştirdi resmen.Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum ve umarım birileri şu makineyi bir gün icat edebilir buna benzer ilüzyonlar elbette vardır ama yaptıklarını hissedebildiğinden emin değilim.Neyse buyrun izleyelim!
Yerin Dibi Not:Bu ara da dün 2 Mayıs anneciğimin doğum günüydü onun da doğum gününü burdan bir kez daha kutlamış olayım.Malum artık 44 yaşına girdi çocuk gibi pasta kesmez şimdi diye olgun bir anne eğilimi de gösterse de babacığımın içinden geldi gitti pasta aldı bizde aramızda mini bir kutlama yaptık anneciğimde içten içe pek sevindi şimdi de çaktırmayın hani...
2 Mayıs 2014 Cuma
Maydanoz Time:Dizi-Cunning Single Lady
Merhaba Kore dizi bağımlıları!Evet evet itiraf ediyorum!Ben bu son dedim geri kalanları yazın sınav bittikten sonra izlicem dedim ama yok tutamadım sözümü ve 2014 yayınlanan yeni dizilerden birini izledim ama bu benim aslında ilk gözağırım yani bölüm bölüm hafta hafta bekleyerek sabırla izlediğim ilk Kore dizisi zaten dizi 16. bölümde final yaptı o yüzden 8 haftalık bir süreç oldu benim için.Neden 8 hafta çünkü Kore'de diziler 2 gün üst üste yeni bölümleri yayınlanıyor!Ahh bizim gibi bir hafta çile çekmiyorlar yani...Neyse gelelim benim 2014'te ki ilk göz ağrıma yani Cunnig Single Lady dizisine.Bu arada Wokie'imin yeni dizisi Hotel King'i de takip ediyorum acayip heyecanlı umarım Kore'de çok tutulan bir dizi olurda 16 bölümden fazla çekerler Wokie'min tatlılığına doyamadım çünkü ayrıca manyak güzel bir dizi entrika,aşk ohooo...Kore dizileri aynı bizim diziler :)
Dizinin ilk bu afişini gördüm ve ilk dediğim ayy bu adam çok tatlış kesin izlemeliyim bu diziyi dedim ehh türüde Romantik-Komedi olunca aldı başını gitti vallahi.Ve iyi ki de izlemişim dedim çünkü Joo Sang Wook benim yeni favori aktörlerimin içinde yer aldı.Kız da oldukça tatlıydı bence ama favorilerim arasında değil malesef !!Dizi de bazen kız çok gıcıklık yaptı normalde hep kızın tarafını tutarken bu sefer adamın tarafını tuttum çünkü başta hep kızı kötü taraf adamıda masum taraf olarak gösterdiler(zaten tipten belli değil mi masumluğu yerim yahu hele de dizideki mimikleri awissta!!!)ama daha sonradan kadının haklı tarafları ortaya çıktı ve finali de oldukça normal beklendik bir şekilde bitti yani diğer Kore dizilerindeki saçmalıkların aksineydi.Bu yüzden benim için favori dizilerdendi.Oldukça eğlenceli ve çok komik sahneleri de vardı.
KONU
Ae Ra (Lee Min Jung) daha iyi bir yaşam için görünüşüne odaklanmıştır. Daha sonra mühendislik okumuş olan Jung Woo (Joo Sang Wook) ile tanışır ve ardından evlenirler ancak daha sonra boşanırlar. Boşandıktan sonra, Ae Ra zor zamanlar geçirir. Ae Ra'nın aksine Jung Woo başarılı ve zengin bir BT geliştiricisi olur.Bunun üzerine Ae Ra onunla tekrar evlenmek için Jung Woo'yu baştan çıkarmaya çalışır.
Kadın adamı baştan çıkarmaya falan çalışmadı aslında başlarda öyle bir hedefi vardı ama adamın karşısında hep cool kadını oynamayı başardı ve hep üzülen taraf adam oldu malesef :(
Gençlikleri Allah'ım!Adamın o tipi neydi öyle o saçlar o gözlük görmez olaydım!!
Kadın gençken adam iflas edince çeşitli işlerde çalışıyor hatta çocuğunu bile düşürmüş orada ağlamıştım ühüü
Ahaha bu sahneler komediydi şunların tipe bakın o saçı yirim ya :)
Şu gülüş :):):)):
Ahh evet finale doğru şu sevdiğim aşk sahneleri en sevdiğim sahneydi bu :)
Dizinin ilk bu afişini gördüm ve ilk dediğim ayy bu adam çok tatlış kesin izlemeliyim bu diziyi dedim ehh türüde Romantik-Komedi olunca aldı başını gitti vallahi.Ve iyi ki de izlemişim dedim çünkü Joo Sang Wook benim yeni favori aktörlerimin içinde yer aldı.Kız da oldukça tatlıydı bence ama favorilerim arasında değil malesef !!Dizi de bazen kız çok gıcıklık yaptı normalde hep kızın tarafını tutarken bu sefer adamın tarafını tuttum çünkü başta hep kızı kötü taraf adamıda masum taraf olarak gösterdiler(zaten tipten belli değil mi masumluğu yerim yahu hele de dizideki mimikleri awissta!!!)ama daha sonradan kadının haklı tarafları ortaya çıktı ve finali de oldukça normal beklendik bir şekilde bitti yani diğer Kore dizilerindeki saçmalıkların aksineydi.Bu yüzden benim için favori dizilerdendi.Oldukça eğlenceli ve çok komik sahneleri de vardı.
KONU
Ae Ra (Lee Min Jung) daha iyi bir yaşam için görünüşüne odaklanmıştır. Daha sonra mühendislik okumuş olan Jung Woo (Joo Sang Wook) ile tanışır ve ardından evlenirler ancak daha sonra boşanırlar. Boşandıktan sonra, Ae Ra zor zamanlar geçirir. Ae Ra'nın aksine Jung Woo başarılı ve zengin bir BT geliştiricisi olur.Bunun üzerine Ae Ra onunla tekrar evlenmek için Jung Woo'yu baştan çıkarmaya çalışır.
Kadın adamı baştan çıkarmaya falan çalışmadı aslında başlarda öyle bir hedefi vardı ama adamın karşısında hep cool kadını oynamayı başardı ve hep üzülen taraf adam oldu malesef :(
Gençlikleri Allah'ım!Adamın o tipi neydi öyle o saçlar o gözlük görmez olaydım!!
Kadın gençken adam iflas edince çeşitli işlerde çalışıyor hatta çocuğunu bile düşürmüş orada ağlamıştım ühüü
Ahaha bu sahneler komediydi şunların tipe bakın o saçı yirim ya :)
Şu gülüş :):):)):
Ahh evet finale doğru şu sevdiğim aşk sahneleri en sevdiğim sahneydi bu :)
30 Nisan 2014 Çarşamba
Maydanoz Time:Kitap-Kızım Amy Mıtch Winehouse
Herkese merhabalar efenim!Bu yağmurlu İzmir gününde kasvetli bir konu hakkında konuşacağız bugün kitap postumuzda.Çünkü bu kitap yaşanmışlığı anlatan biyografik bir roman.Sesini,duruşunu çok sevdiğim kadınlardan biriydi RIP Amy Winehouse.Genç yaşta şöhrete kavuştu hızlı yaşadı ve hızlı öldü.Onların diliyle Live fast die young oldu yani :( Uyuşturucu kullanması,alkol problemleri,çarpık ve hastalıklı ilişkileri yüzünden benden çok küfür yemesine rağmen bir babanın biricik bir kızı olduğunu hep unuttuk.Yaşarken de öldükten sonra da hakkında çok şey denildi,ortaya çok şey atıldı.Kimisine inandık kimisine yok artık o kadar da değildir dedik.Biricik kızını kaybeden bir babanın bu söylemler karşısında ne hissedeceğini hiç düşünmedik.Şimdi bu kitapla ne hissediyorsa kızı hakkında yanlış doğru bilinen bilinmeyen ne varsa cesurca isimde vererek(adam kızını kaybetmiş daha kimden ne korkusu olabilir ki sonuçta)anlatmış başından geçenleri daha doğrusu kızının doğumundan ölümüne kadar yaşadığı süreci.Kitabı okurken zaman zaman babasına da çok kızdım.Çünkü kızını gerçekten çok şımartmış.Bir dediğini iki etmemiş.Ve kız ünlü olunca para kazanmaya da başlayınca doyumsuzluk (şimdi ki ismi tükenmişlik sendromu oluyor) hissine kapılmış.Yani müzik,para,aşk hiç bir şey ona yetmemeye başlamış ve bence içinde büyük bir boşluk oluşmuş.Bu boşluğu da elbette Blake denilen O.Ç yüzünden de uyuşturucu ve alkolle bastırmaya çalışmış.Tabi bunlar benim görüşüm.Amy bence çok yaratıcı bir kadın.Bunu zaten retro tarzdan ilham aldığı arı kovanı saç modeli ve göz makyajından da anlayabiliriz.Allah'ın verdiği mükemmel sesi ve yaratıcı söz yazarlığı ile de fenomen şarkılara imza attı.Bence daha nice albümlere ve şarkılara da imza atardı ama içinde ki bu boşluğa yenilmiş.Tabi babası da kızının hissettiklerini bir yere kadar bilebilir.Biz o kadının ne yaşadığını ne hissettiğini bilemeyiz.Bu arada kitapta benim dikkatimi çekense anne faktörünün çok fazla etkili olmamasıydı.Annesi ya çok pasif bir karakter ya da babası kendi yorumuyla yazdığı için annesine çok yer vermemiş.Gerçi Amy'de annesinden çok babasına çok düşkün bir kızmış bunu sadece koluna yaptırdığı Daddy's Girl dövmesinden dahi anlayabiliriz.Neyse benim kitap hakkında ki yorumlarım bu kadar.Eğer sizin de şarkılarını çok sevdiğiniz ve hayatını yaşadıklarını çok merak ettiğiniz bir sanatçıysa babası gibi güvenilir bir kaynaktan yazılan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.Bu arada aşağıya Amy'nin en sevdiğim ve kitapla tekrardan sık sık dinlemeye başladığım şarkısı Rehab'ı koydum. Rehab bilmeyenler için söyleyeyim uyuşturucu,alkol ve piskolojik sorunları olan insanların yattığı bir hastahane diyebiliriz.Bu arada bu kitap İzmir Kitap Fuarın da ki ganimetim :)
28 Nisan 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Ben-23 Nisan Çocuk Fuarı Gaziemir-İzmir
Herkese iyi haftalar dilerim efenim!Bu Ben postunda 23 Nisan etkinliğinin son gününde ki yaptıklarımızı paylaşacağım sizinle.Sanırım uzun zaman bir Ben postu yapabilir miyim bilemiyorum malum hep diyorum sınav yaklaşıyor o yüzden etkinlikleri şu ara fazla yapınca uzun bir çalışma dönemine gireceğe benziyorum.Gaziemir 23 Nisan etkinliklerinin son gününde sahne de minikler vardı bu sefer.3 gün boyunca sahne de Sıla,Murat Dalkılıç ve Niyazi Koyuncu vardı.Biz sadece Sıla'ya gidebildik Murat Dalkılıç'a da gitmek çok istedim fakat sınav günlerine denk gelince gidemedik.Güzel bir havayla başlayınca gün bir çıkalım son günde ne var ne yok bir bakalım dedik ama kandırıkçı İzmir havası etkinliğin ortasında 180 derece döndü ve yağmur yağmaya başlayınca evimizin yolunu tuttuk.
Sahne de ilk olarak minik balerinler vardı.Ayy yerim ben onları o kadar tatlıydılar ki.Minicik ayaklarıyla,elleriyle öyle narin ve heyecanlılar ki kendi çocukluğum geldi aklıma vallahi.Anasınıfındayken,ilk okuldayken az gösteri yapmamıştık bizde.O sahne heyecanını aşkını en iyi ben bilirim herhalde.Öğretmenimiz böyle şeyleri pek severdi.Benim sahne aşkımda oradan kalma herhalde.Üniversiteye gidince yapacağım ilk şey herhalde tiyatro kulübünü bulmak olacak :) Fuar son günde olsa dolu doluydu yine.Közde kahvenin kokusu her yere yayılmıştı...
23 Nisan etkinliği olunca benim de içimdeki çocuk hiç rahat durmuyor.Uzun zamandan sonra pamuk şeker yedim ve annecimle (onun koca bebesi olaraktan) fotoğraf çektirdik gök kuşağının altında...
Fuarda sergilenen değerli taşlar çok hoşuma giden (nedense hediyelik eşyalara bayılıyorum.)hediyelik eşya bölümüne bayıldım yine.Kendi evim eminim ıvır zıvırla dolu olur :)
Sahne de ilk olarak minik balerinler vardı.Ayy yerim ben onları o kadar tatlıydılar ki.Minicik ayaklarıyla,elleriyle öyle narin ve heyecanlılar ki kendi çocukluğum geldi aklıma vallahi.Anasınıfındayken,ilk okuldayken az gösteri yapmamıştık bizde.O sahne heyecanını aşkını en iyi ben bilirim herhalde.Öğretmenimiz böyle şeyleri pek severdi.Benim sahne aşkımda oradan kalma herhalde.Üniversiteye gidince yapacağım ilk şey herhalde tiyatro kulübünü bulmak olacak :) Fuar son günde olsa dolu doluydu yine.Közde kahvenin kokusu her yere yayılmıştı...
23 Nisan etkinliği olunca benim de içimdeki çocuk hiç rahat durmuyor.Uzun zamandan sonra pamuk şeker yedim ve annecimle (onun koca bebesi olaraktan) fotoğraf çektirdik gök kuşağının altında...
Fuarda sergilenen değerli taşlar çok hoşuma giden (nedense hediyelik eşyalara bayılıyorum.)hediyelik eşya bölümüne bayıldım yine.Kendi evim eminim ıvır zıvırla dolu olur :)
27 Nisan 2014 Pazar
Maydanoz Time:Müzik-Katy Perry Birthday
Herkese öncelikle mutlu pazarlar efenim!Zaman çok çabuk geçiyor bu hafta sonu da geçip gitti bile diyebiliriz.Normalde aktivitelerimizi hafta sonu yaparken bu hafta sonu evde ders çalışmakla geçti malumunuz hafta içinde bol bol gezdim çünkü.Ama yine de gezmelere doyamadım :( İçimde ki bu enerjiyi nasıl dışarı atıcam bilemiyorum eve kapanmak hiç bana göre bir şey değilmiş oysa eskiden tam bir ev kuşuydum o da herhalde evi özlediğimden malum okul dershane bilmem ne derken akşam eve uyumaya geliyordum resmen şu işkence biran önce bitse de elbette mutlu sonla bitse de yaz gelse keyfime baksam :) Neyse şimdilik Katy Perry'nin yeni eğlenceli şarkısı ve klibi ile pazar neşemizi bulalım diyorum ben.Katy bu klibinde her zaman ki gibi şahane bir oyuncu.Hem sesi güzel hem kendi güzel hem de kılıktan kılığa çok komik ve eğlenceli bir klip.Benim en çok kliplerini izlemekten zevk aldığım sanatçıların başında gelir Katy.Her klibi ayrı bir hikaye eğlence ve emek elbette.Yeni klibinden kılıktan kılığa girmiş benim en sevdiğim kılığı ise saçları kıvırcık olan kıro düğün şarkıcısı modunda ki adam bana çok Türkümsü geldi bu adam :) Ama en başarılı olduğu ve elbette en komiği yaşlı straplezci kadındı.O göğüsleri yapmaya baya baya emek harcamış olmalılar.Neyse benden klip hakkındaki yorumlar bu kadar kendiniz izleyip görün Birthday'in çok eğlenceli ve komik bir klip olduğunu...İyi Seyirler !!!
25 Nisan 2014 Cuma
Maydanoz Time:Ben-19.İzmir Kitap Fuarı
Herkese merhabalar efenim!Dün nihayetinde sevgili arkadaşım Bilge ile gerçekleştirdiğimiz İzmir Kitap Fuarına gidebildik.Benim asıl isteğim bir Ayşe Kulin bir Canan Tan tabi ki en çokta Pucca'yı görelim bir kitap imzalatalım fotoğraf çekelim oldu ama hem vaktimiz sınırlıydı malum sınava çok az kaldı hem de Gaziemir'e uzak olduğu için çok fazla oyalanamazdık hem de çok ama çok kalabalık olur dedi Bilge kitaplara dahi bakamayız bildiğin izdiham olur dediği için dün gitmeye karar verdik.Gaziemir İzban'dan binip Hilal'de indik ve metro aktarmasıyla Basmahane durağında indik biraz yürüdükten sonra direkt 9 Eylül giriş kapısındaydık.Bu arada yürürken duvalar dikkatimi çekti 23 Nisan için midir artık ya da önceden mi yapılmış bilemicem ama duvarların bu kadar güzel grafitilerle rengarenk süslenmesi çok ama çok güzeldi.
Hava bildiğiniz oyun oynadı bizimle.Biran yağmur yağarken 5 dk sonra günlük güneşlik oldu hatta öyle bir nem bastırdı ki öldük üzerimizdekilerle.Daha sonra hava tekrar kapattı haydaaa...
Diğer günlere göre daha az kalabalıktı bugün.Tenha diyemiyorum çünkü haftaiçi ve çokta özel bir gün olmamasına rağmen yine de kalabalıktı.Bilge'nin dediğinine göre fuara 9 tane giriş varmış.Zaten Konak'ın Fuar Alanı diye geçiyor burası.Kitap fuarları haricinde asıl uluslararası eğlence fuarları Ağustos sonu gibi kuruluyormuş Allah izin ederse o zamanda geliriz buraya.Çok güzel bir girişi var.İki yanında palmiyelerin dizeli olduğu upuzun bir yoldan geçip fuar alanına gidiyorsunuz.
Fuar ilk girişte 3 ayrı bölüme ayrılıyor.İlk bölüm hediyelik eşyaların,nostaljik cdlerin,sahafların,eşyaların satıldığı ve sergilendiği yer.2.bölüm normal okumalık kitapların olduğu yer.3.yerse ders kitaplarının satışa sunulduğu yer.Biz ilk bölümden gezmeye başladık elbette.Yani hediyelik eşyaların olduğu bölümden.Burada şairlerin dernekleri,sahaflar,plak satıcıları vardı.Açıkçası burası buram buram nostalji kokuyordu.En sevdiğim yazarlardan biri olan 2.Yeni akımının en iyi temsilcisi(bence) Cemal Süreya Kültür Derneği benim dikkatimi çekti elbette.Şiir kitapları;Üvercinka,Sevda Sözleri... sergilenmişti genelde.Biraz ileride ''Sahaflar Sokağı'' olarak isimlendirilen benim en sevdiğim kültürlerden biri olan ama şimdilerde sadece arka sokaklarda kalan hatta artık kaybolmuş fuarlarda sadece görebildiğimiz bir kitap geleneği...
Eski ve 2.el kitaplar,cdler,plaklar ve benimle aynı yaşta hatta benden daha büyük eski edebiyat gazeteler,dergiler...Ve benim en çok dikkatimi çeken eski bir pul koleksiyonu.Ahh ahh dedim içimden 90'ları 80'leri çok seven bir insan olaraktan şimdi bir mektup yazsam pulumuda yapıştırsam mektubumun ucunu yaksamda yarime göndersem dedim.Tabi bu cümlemde bazı kelimeler büyük soru işaretine sahip.Mektup?Olmayan yarim?
2.Bölüm elbette favori bölümlerden.Okumalık kitapların satıldığı yer.(Böyle deyince aklıma Recep İvedik geldi peh peh.)Yayın evlerine göre ayrılmış bölümlerden oluşan bir yer.En kalabalık yer burası elbette.Benim favori yayın evlerim;Pegasus,Artemis ve Epsilon.Yeni çıkan kitaplara baktım gerçi gelmeden önce aklımda olan bir kitap vardı zaten Kızım Amy'i aldım sonunda.Kitap listemde ki bir kitaba daha kavuşmuş oldum yaz gelmeden.Bu arada ilk ağacı görünce aklıma direk;Ben bir ağaç dikecek olsam herhalde ağaç meyvelerini bu şekilde veririrdi diye düşündüm bu yüzden çok hoşuma gitti ve fotosunu çektim hemen.Daha sonra Marilyn Monroe'nun çok güzel bir sözü dikkatimi çekti.''Bazen iyi şeyler biter ki yenileri başlasın''.İşte bu dedim!Bu kadın boşuna fenomen olmamış...
Fuar çıkışında Bilge'nin liseden arkadaşları Cemre ve Eylül ile buluştuk ve tanıştık.Onlarla biraz fuar dışında gezdik gez gez direkt dershaneden çıkıp gidince çokta acıkmıştık bir şeyler yiyecek bir yere götürün bizi dedik hemen Bilge ile sızlanarak.Zaten Konak'tan biraz aşağı doğru yürüyünce Alsancak'a vardık ve kızların favori bir mekanı olan ''Alavara'' Kafe'ye gittik.Giderken de bu resimleri çektim hemen yolda :)
Alavara oldukça garip bir yer aslında.Kızlara kendimizi teslim ettiğimizden neyle karşılaşacağımı pek bilemiyordum.Alsancak ara sokaklarına girince açıkçası biraz da tırsmaya başladım önce karanlık küçük sıkışıp bir tünelden geçince ben için için tırsmaya başladım kapıda koruma tipli bir adam vardı 18'den büyük müsünüz diye sorunca laaannn nereye getirdiniz beniii diye bağırasın geldi kızlara.Kızlar evet deyip kimlikleri gösterdik hemen Bilge'ye sordum neden sordu adam böyle diye ''İçki içilen bir yerde o yüzden''deyince benim ayaklar önce geri geri gitti tabi pekte tekin bir yere benzemiyordu.Ama içeri girince oldukça şaşırdım çünkü içerisi ufak ama çokta renkli ve samimi tahta masa ve iskemlelerin olduğu bir kafeydi.Ön yargılarımı ve endişelerimi bir kenara bıraktım hemen elbette.(için için de bir oh çektim çaktırmayın.)Bir garson hemen turşu tabağı koydu önümüze.''Ahaha dur daha bir şey istemedik ki ne turşusu bu ?'' dedim içimden.Ben mal gibi menü falan verecekler zannediyordum meğersem burada sadece içecek ve resimde gördüğünüz makarnalardan yapılıyormuş.Tabi bunu daha sonra anladım çünkü öncesinde kızlar birbirine bakıp ''Yarım yeriz değil mi?'' dediler ben hala mal mal düşünüyom yarım yarım neyin yarımı yahu bu diye.Kimse bana bir şey demedi tabi çaktırmadan Bilge'ye sordum hemen neyin yarımı lan diye porsiyonun dedi hıı evet evet ben rejimdeyim zaten yarım olsun dedim ama neyin yarımı onu gelene kadar anlamış değildim zaten.Gelince makarna olduğunu çaktım ve ohh laann deyip yumuldum ve mutlu son :) Mutlu göbişlerle gerisin geriye ev yolunu tuttuk tabi benim olduğum yerde aksilik olmaz mı hiç tabi ki de olur!Masadayken turşu suyunu masaya dökmeyi başardım ve eve giderken de bir karın ağrısı tuttu ki beni sormayın yani.Ahh bu hava bir yerden üşüttüm tabi hemen.Bir sıcak bir yağmur bir nem bende insanım !!!
Hava bildiğiniz oyun oynadı bizimle.Biran yağmur yağarken 5 dk sonra günlük güneşlik oldu hatta öyle bir nem bastırdı ki öldük üzerimizdekilerle.Daha sonra hava tekrar kapattı haydaaa...
Diğer günlere göre daha az kalabalıktı bugün.Tenha diyemiyorum çünkü haftaiçi ve çokta özel bir gün olmamasına rağmen yine de kalabalıktı.Bilge'nin dediğinine göre fuara 9 tane giriş varmış.Zaten Konak'ın Fuar Alanı diye geçiyor burası.Kitap fuarları haricinde asıl uluslararası eğlence fuarları Ağustos sonu gibi kuruluyormuş Allah izin ederse o zamanda geliriz buraya.Çok güzel bir girişi var.İki yanında palmiyelerin dizeli olduğu upuzun bir yoldan geçip fuar alanına gidiyorsunuz.
Fuar ilk girişte 3 ayrı bölüme ayrılıyor.İlk bölüm hediyelik eşyaların,nostaljik cdlerin,sahafların,eşyaların satıldığı ve sergilendiği yer.2.bölüm normal okumalık kitapların olduğu yer.3.yerse ders kitaplarının satışa sunulduğu yer.Biz ilk bölümden gezmeye başladık elbette.Yani hediyelik eşyaların olduğu bölümden.Burada şairlerin dernekleri,sahaflar,plak satıcıları vardı.Açıkçası burası buram buram nostalji kokuyordu.En sevdiğim yazarlardan biri olan 2.Yeni akımının en iyi temsilcisi(bence) Cemal Süreya Kültür Derneği benim dikkatimi çekti elbette.Şiir kitapları;Üvercinka,Sevda Sözleri... sergilenmişti genelde.Biraz ileride ''Sahaflar Sokağı'' olarak isimlendirilen benim en sevdiğim kültürlerden biri olan ama şimdilerde sadece arka sokaklarda kalan hatta artık kaybolmuş fuarlarda sadece görebildiğimiz bir kitap geleneği...
Eski ve 2.el kitaplar,cdler,plaklar ve benimle aynı yaşta hatta benden daha büyük eski edebiyat gazeteler,dergiler...Ve benim en çok dikkatimi çeken eski bir pul koleksiyonu.Ahh ahh dedim içimden 90'ları 80'leri çok seven bir insan olaraktan şimdi bir mektup yazsam pulumuda yapıştırsam mektubumun ucunu yaksamda yarime göndersem dedim.Tabi bu cümlemde bazı kelimeler büyük soru işaretine sahip.Mektup?Olmayan yarim?
2.Bölüm elbette favori bölümlerden.Okumalık kitapların satıldığı yer.(Böyle deyince aklıma Recep İvedik geldi peh peh.)Yayın evlerine göre ayrılmış bölümlerden oluşan bir yer.En kalabalık yer burası elbette.Benim favori yayın evlerim;Pegasus,Artemis ve Epsilon.Yeni çıkan kitaplara baktım gerçi gelmeden önce aklımda olan bir kitap vardı zaten Kızım Amy'i aldım sonunda.Kitap listemde ki bir kitaba daha kavuşmuş oldum yaz gelmeden.Bu arada ilk ağacı görünce aklıma direk;Ben bir ağaç dikecek olsam herhalde ağaç meyvelerini bu şekilde veririrdi diye düşündüm bu yüzden çok hoşuma gitti ve fotosunu çektim hemen.Daha sonra Marilyn Monroe'nun çok güzel bir sözü dikkatimi çekti.''Bazen iyi şeyler biter ki yenileri başlasın''.İşte bu dedim!Bu kadın boşuna fenomen olmamış...
Fuar çıkışında Bilge'nin liseden arkadaşları Cemre ve Eylül ile buluştuk ve tanıştık.Onlarla biraz fuar dışında gezdik gez gez direkt dershaneden çıkıp gidince çokta acıkmıştık bir şeyler yiyecek bir yere götürün bizi dedik hemen Bilge ile sızlanarak.Zaten Konak'tan biraz aşağı doğru yürüyünce Alsancak'a vardık ve kızların favori bir mekanı olan ''Alavara'' Kafe'ye gittik.Giderken de bu resimleri çektim hemen yolda :)
Alavara oldukça garip bir yer aslında.Kızlara kendimizi teslim ettiğimizden neyle karşılaşacağımı pek bilemiyordum.Alsancak ara sokaklarına girince açıkçası biraz da tırsmaya başladım önce karanlık küçük sıkışıp bir tünelden geçince ben için için tırsmaya başladım kapıda koruma tipli bir adam vardı 18'den büyük müsünüz diye sorunca laaannn nereye getirdiniz beniii diye bağırasın geldi kızlara.Kızlar evet deyip kimlikleri gösterdik hemen Bilge'ye sordum neden sordu adam böyle diye ''İçki içilen bir yerde o yüzden''deyince benim ayaklar önce geri geri gitti tabi pekte tekin bir yere benzemiyordu.Ama içeri girince oldukça şaşırdım çünkü içerisi ufak ama çokta renkli ve samimi tahta masa ve iskemlelerin olduğu bir kafeydi.Ön yargılarımı ve endişelerimi bir kenara bıraktım hemen elbette.(için için de bir oh çektim çaktırmayın.)Bir garson hemen turşu tabağı koydu önümüze.''Ahaha dur daha bir şey istemedik ki ne turşusu bu ?'' dedim içimden.Ben mal gibi menü falan verecekler zannediyordum meğersem burada sadece içecek ve resimde gördüğünüz makarnalardan yapılıyormuş.Tabi bunu daha sonra anladım çünkü öncesinde kızlar birbirine bakıp ''Yarım yeriz değil mi?'' dediler ben hala mal mal düşünüyom yarım yarım neyin yarımı yahu bu diye.Kimse bana bir şey demedi tabi çaktırmadan Bilge'ye sordum hemen neyin yarımı lan diye porsiyonun dedi hıı evet evet ben rejimdeyim zaten yarım olsun dedim ama neyin yarımı onu gelene kadar anlamış değildim zaten.Gelince makarna olduğunu çaktım ve ohh laann deyip yumuldum ve mutlu son :) Mutlu göbişlerle gerisin geriye ev yolunu tuttuk tabi benim olduğum yerde aksilik olmaz mı hiç tabi ki de olur!Masadayken turşu suyunu masaya dökmeyi başardım ve eve giderken de bir karın ağrısı tuttu ki beni sormayın yani.Ahh bu hava bir yerden üşüttüm tabi hemen.Bir sıcak bir yağmur bir nem bende insanım !!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...