Herkese merhabalar efenim..Evet nihayet gece gezmemizi yapmış bulunuyoruz taze taze hemen geldim sizlere yazayım dedim vallahi yarın tatilimizin son gün bu yüzden sabahında Didim'i gezme ile akşamında ise yolculukta olacağımdan post yazmaya fırsat bulurmuyum pek bilemiyorum ama şimdi bile yazdıysam eve gidince eğer vakit çok geç olmazsa elbette hemen postu yazar taze taze yollarım vallahi.Gece postu yapmayı inanın hiç sevmiyorum ama sabahında oruçtuk bu yüzden bu sıcakta bir yere çıkamayız vallahi deyince millet akşam iftardan sonra çıkıldı gezmelere mecbur biz de Söke'nin çıkışı ile Kuşadası'nın girişi sayılabilecek bir yerde olan ve komşularımızından zamanında bize çok tavsiye ettiği Söke Harikalar Diyarı'na gidelim dedik bunun daha büyük bir versiyonuna Samsun'dayken gitmiştik ama o zamanlardan pek foto kalmadı malesef şimdi size bir hatırlatma postu yapacak o yüzden bir daha gidersem bol bol orada da foto çekinirim.Bir il.e için oldukça güzel bir yer diyebilirim.Aslında oldukça kalabalık (özellikle de akşamları) olan bir çay bahçesi niteliğinde canlı müzik eşliğinde 5 Tl aile boyu çay ile çay kahve keyfi yapabilir bir yandan da çekirdeğinizi çıtlyabilirsiniz siz sohbet ederken çocuklarda bu güzel ortamın keyfini çıkarabilirler.Malum benim içimde ki çocuk hiç büyümeyecek böyle yerlere resmen bayılıyorum ordan oraya çocuklardan beter koşturup durdum ve sürekli salak saçma poz verdim diyebilirim.Tüm gün evde durunca (tatile geldik sonuçta neden evde duruyoruz yani evde duracaksak bende kendi evimde pineklerdim yani) bana sağdan soldan sıkıntılar gelmeye başlamıştı açıkçası bu yüzden bu yarım saatlik dahi sürmeyen gezme bana ilaç gibi geldi...Daha sonra eve geldik çünkü yengemle Egecik evde kaldılar çünkü Ege uyku vaktini çoktan geçirmişti küçük çocuklu olunca gece gezmeleri de kısa oluyor malesef ...Evimize geldik ve Screable oynadık tabi ben İngilizce ya da Korece(okunuşuyla) oynayalım dedim ama pek yemedi elbette sadece içimde kalmasın diye bi Lee Dong Wook yazayım dedim ahh ahh özledim kısık gözlümü yahu yarın cumartesi değil mi şimdi Hotel King'in yeni bölümü var eve gelir gelmez izlerim artık hemen özlemimi gideririm onunda bitmesine az kaldı zati...
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
11 Temmuz 2014 Cuma
Maydanoz Time:Film-Recep İvedik 4
Herkese tekrardan merhabalar...Bugünün 2.postu olarak dün akşam 2 aile izlediğimiz Recep İvedik 4 'ün taze taze bir film postunu yapayım dedim.Evet serinin 4.sü olduğu için ilk 3'ünü izleyenler için hazırlanmış bir post aslında.Aslına bakarsanız para veripte sinemada izlenecek bir film değil Recep İvedik.Sırf merakla oturup izlediğim bir filmde değil.Tv'de olsun ailecek cd'de olsun hep tesadüf eseri tam seri izlediğim film diyebilirim bir tesadüfte dün akşam oldu işte ve 2014 yapımını izlemiş oldum ve şu karara vardım ki fragmanı filmden daha iyi ve daha komik olan tek film bu film herhalde.Tv de dönen reklamlarında daha çok güldüğümü söyleyebilirim ki zaten Survivor yarışmasından esinlenerek oluşturulan bir film olunca ayrı komedi olmuş.Elit bir kesimden daha çok orta sınıf ya da daha alt tabakalara hitap eden bir film olduğunu söyleyebiliyorum.Sonuçta kıllı bir adam elinden gelen her türlü odunluğu öküzlüğü ve iğrençliği yapıyor ve bizde bunlara katıla katıla gülüyoruz ha bu filmde daha az güldüm onu söylemeden de geçemicem.Ama her zaman için derim Şahan Gökbakar'ı tebrik etmek gerekir yani yiğidi öldür hakkını yeme anlayacağınız böyle fenomen bir tiple nerden nereye geldi adam.İlk çıktığı zamanları Tv'de ki hiçte komik olmayan hallerini hatırlıyorum da adam gerçekte büyük yol katetmiş.Ayrıca toplumu da çok iyi gözlemlemiş insanlar daha çok hangi tiplere gülüyor nasıl bir kültür seviyesine sahibiz güldüğümüz şeylerden ortaya çıkıyor diyebiliriz.Bana çokta hitap eden bir film olduğunu söyleyemem ama işe farklı ve sosyolojik bir açıdan baktığımda evet filmin ve başarısının hakkını vermek gerekiyor diyorum.Küfür var mı ? Evet elbette var.Ama Cem Yılmaz' da da var sonuçta hatta adam full bel altı muhabetten güldürüyor ama güldürüyor ve oldukça da kazanıyor sonuçta.Küfürsüz komedi olur mu evet olur buyrunuz Şener Şen buyrunuz Kemal Sunal...Ama yine de ben bir Cem Yılmaz'a güldüğüm kadar gülmüyorum şahsen o ustalara bile...Küfür de bel altıda olmalı bence komedi de ki zaten komedinin de ana unsuru günlük dilde ve günlük olaylardan olmasıdır küfür istemiyorsan git trajedi izle o zaman kardeşim 3 birlik kuralı ile mutluluklar dilerim sana ! Neyse yine uzattıkça uzattım bu arada Aydın gezmeleri bu sabah özel nedenlerden dolayı kesintiye uğradı ama akşama devam edecek eh akşamın postunu da yarın ve ya fırsat bulduğum bir zaman da yaparım artık hadin komediyle kalın...
Maydanoz Time:Müzik-Clean Bandit Rather Be
Herkese mutlu ve hayırlı cumalar efenim! Evet Aydın'dan yazmaya devam ediyorum.Günün ilk postunu blog geleneklerine uyaraktan müzik postu yapayım dedim sonra ki post Allah kerim artık.Bugünün müzik postunda konuğum Clean Bandit ve şu sıralar çok beğenerek dinlediğim Rather Be şarkısı.Bu şarkıyla çok güzel bir çıkış yakaladı.Asyalı olması da ayrı bir güzel oldu diyebiliriz.Klipte de ülüü güllünün dışında Asya kültür özelliklerini görmeniz oldukça mümkün zaten müziği tam bir Asya ezgisi diyebiliriz.Ben gibi Kore severler hemen bunu anlamıştır elbette.Klip biraz karmaşık gibi gözüküyor aslında tam olarak bir gizli mesaj mı bulunduruyor yoksa açık açık bir şey mi anlatmak isteniyor pek anlamış değilim.Sadece kızın klipte bir güven problemi yaşadığını ve sanki bir şeylerden kaçmaya çalıştığını herkesin ona tuhaf geldiğini (belki de şizofren falandır tam onu anlayamadım klipte) çıkardım kendimce.Klipten pek bir şey anlamasakta müziği ve bilhassa kızın (o tipten o ses nasıl çıkıyor bende bunu hep merak ettim) yumuşak sesi ve şarkının sözleri favorilerimin arasına girmeye yetti diyebilirim.Şarkının en sevdiğim yerleri:
But as long as you are with me, there's no place I'd rather be
Ama sen benimle olduğun sürece, olmak istediğim başka hiçbir yer yok
I would wait forever, exulted in the scene
Sonsuza kadar beklerdim, biraraya gelince de bayram ederdim
As long as I am with you, my heart continues to beat
Seninle olduğum sürece, kalbim atmaya devam ediyor
It's easy being with you, sacred simplicity
Seninle olmak kolay, kutsal sadelik
10 Temmuz 2014 Perşembe
Maydanoz Time:Ben-Didim Cennet Koyu
Herkese Aydın'dan merhabalar efenim...Evet yine ne yaptım ne ettim ve internet bulmayı başardım taze taze günün postunu yapmanın mutluluğunu yaşıyorum şu anda...İlk gün Didim'e geçen postta bahsettiğim Cennet Koyu'na gittik isminin denizinden geldiğini tahmin ettiğimi söylemiştim zaten resimde de gördüğünüz gibi berrak ve neredeyse denizaltını görebileceğiniz şeffaflıkta...Arada gezi gemileri yaklaşıyor bu koya ve turistler koyun keyfini çıkarıyor Allah:'tan bu şekilde kirlenmiyor koy bilinçli turistler canım bunlar güzelliğin değerini biliyorlar..Tur gemilerinin renkli ve güzel görüntüsüyle bir görsel cümbüş olsa da biraz gürültü kirliliği olduğunu söyleyebilirim.Plajda çalan müzik,gemilerden ayrı ayrı çalan müzikler biraz birbirine giriyor ve neredeyse kendi kulaklığımda ki müziği duyamayacak hale geliyorum bazen ama olsun kadı kızında da kusur diyorum...
Aslında bugün Cennet Koyu bana daha çok Şirinler Koyu gibi geldi.Hem şemsiyelerimiz mavi olduğu için hem de böyle Şirin bir kuzenim olduğu için...
Ben de bol bol yüzüp güneşin tadını çıkardım elbette...Sivilcelerime tuzlu su ve güneş biraz iyi geldi ama resim de de gördüğünüz gibi yine sivilce sorunum son gaz devam ediyor üniversite başlayana kadar umarım halletmeyi başarabilirim çünkü fondöten kullanmayı cidden hiç sevmiyorum...
Resimlerden de anlayabileceğiniz gibi 2 aile özellikle de Ege ve ben oldukça eğlendik.Tek erkek kuzenim olduğu ve Emre Berke Zincidi'ye çok benzediği için (hele de gözleri) Ege'mi çok ama çok seviyorum.Önceleri biraz huysuzdu ben yanaştıkça yüzümü falan tırmalıyordu kedi gibi ama büyüdükçe alışmaya ve uysallaşmaya başladı diyebilirim ve elbette geriye sadece beraber eğlenmek kalıyor... Kalabalık aileleri her zaman sevmişimdir... İlk günümüzden şimdilik bu kadar bakalım daha sonraları neler yapacağız inanın bende planları pek bilmiyorum...
Aslında bugün Cennet Koyu bana daha çok Şirinler Koyu gibi geldi.Hem şemsiyelerimiz mavi olduğu için hem de böyle Şirin bir kuzenim olduğu için...
Ben de bol bol yüzüp güneşin tadını çıkardım elbette...Sivilcelerime tuzlu su ve güneş biraz iyi geldi ama resim de de gördüğünüz gibi yine sivilce sorunum son gaz devam ediyor üniversite başlayana kadar umarım halletmeyi başarabilirim çünkü fondöten kullanmayı cidden hiç sevmiyorum...
Resimlerden de anlayabileceğiniz gibi 2 aile özellikle de Ege ve ben oldukça eğlendik.Tek erkek kuzenim olduğu ve Emre Berke Zincidi'ye çok benzediği için (hele de gözleri) Ege'mi çok ama çok seviyorum.Önceleri biraz huysuzdu ben yanaştıkça yüzümü falan tırmalıyordu kedi gibi ama büyüdükçe alışmaya ve uysallaşmaya başladı diyebilirim ve elbette geriye sadece beraber eğlenmek kalıyor... Kalabalık aileleri her zaman sevmişimdir... İlk günümüzden şimdilik bu kadar bakalım daha sonraları neler yapacağız inanın bende planları pek bilmiyorum...
8 Temmuz 2014 Salı
Maydanoz Time:Film-Fight Club
Herkese günün filmi postundan merhabalar efenim..Yine bir efsane filmi daha yeni izlemiş olmanın utançlığı içinde yazıyorum.Ve evet cidden övüldüğü kadar bahsedildiği kadar iyi bir film.Yine psikolojik olması beni daha da heyecanlandırdı diyebilirim ayrıca bir ön yargımı daha çatadanak kırmış bulunuyorum amann ben öyle vurdulu kırdılı film çok sevmem deyip izlememiştim bu kadar zaman ama evet pişmanım ama izledim ve gururla postunu yapıyorum! Neyse laklakımızı bir tarafa bırakacak olursak gelelim filmi izlerken aldığım notlara...
Helena Bohem Carter'ın oyunculuğu ve saçları ayrıca Brad Pitt'in bornozu huhu :)
Şiddetten zevk almak nasıl bir kafa bilemiyorum hadi birbirimizin ağzını gözünü patlatalım yehuu hele de bu duygu erkeklerde inanılmaz baskın !
Koş Forrest Koş göndermesi....
Ve meşhur benimde çok beğendiğim replikler...
-Eğer bir şey demezsem insanlar hep en kötüsünü varsayıyor.
-Uçaklara neden oksijen maskesi koyduklarını biliyor musun?
-Nefes almamız için.
-Oksijen kafa yapar.Acil bir durumda rahatlar ve gevşersin.
-Gülüşünde iğrenç bir çaresizlik var !
-Sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor.
-Tebrikler!Dibe vurmaya biraz daha yaklaştınız...
-Ne olmak istiyordun?
-Veteriner.
-6 hafta içinde veteriner olmaya çalışmıyorsan öleceksin.
-Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz.
-Lanet olsun ! Yaşamımı sevmeye ramak kalmıştı !
Son olarak Brad Pitt böyleydi şöyleydi harikaydı sırf onu izledim diyemicem çünkü Brad'ten çok Edward Norton'a bayıldığımı söylemem lazım.Brad'i salladım gitti...
Konusu:Oregon Üniversitesi'nde yüksek lisansını yapan Chuck Palahniuk'un uzak olmayan bir gelecekte geçen ve kafası karışık genç bir erkeği konu alan romanından yola çıkılarak çekilen Fight Club'da filmi anlatan, ünlü bir otomobil firmasında iyi bir işe sahiptir. Tek düze yaşamı kronik uykusuzluk sorunuyla çekilmez bir hale gelmiştir. Ailesi ve yakın bir arkadaşı olmayan Anlatıcı doktorunun tavsiyesi üzerine kanserli hastaların terapi grubuna katılır. Bu toplantılar esnasında Marla ile tanışır; o da genç adam gibi hasta olmadığı halde grubun toplantılarına katılmaktadır. Anlatıcı'nın ve Marla'nın çabaları, tüketici kültürünün anlamsızlığına karşı bir duruştur adeta, kariyer sahibi ama yalnız insanların bir tepkisi. Anlatıcı'nın jenerasyonu ölü bir jenerasyondur. Bir yolculuk sonrası evinin yanmış olduğunu gördüğünde arayabileceği tek kişinin yolculuk sırasında tanıştığı sabun satıcısı Tyler olması da adeta bunun bir kanıtıdır. İçilen birkaç biranın ardından park yerinde Tyler, kahramanımızı kendine vurması için kışkırtacaktır. Aralarında başlayan bu kavga Anlatıcı'nın hayatını değiştirecektir. Bir süre sonra Anlatıcı, Tyler'ın yanına taşınır. Tyler'ın liderliğinde bir dövüş kulübünün kuruluşuyla bu kulüpte sayıları elliyi aşmamak kaydıyla genç erkekler birbirleriyle dövüşmeye başlayacaklardır. Kısa sürede popüler hale gelen kulüp ve Tyler hızlı bir şekilde bu ölü jenerasyonun mesihi haline gelir. Durum gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştır. Tyler ve Anlatıcı'nın olaylara verdikleri tepkiler paralellik kazanmaya başlar. Kurdukları klüp ise kapital dünyada kendini önemsiz ve dışlanmış hissedenler için bir buluşma noktası olma özelliğini edinir, gün geçtikçe üye sayısı ve derinliği artar. Anlatıcı bu olaylar olurken Tyler'ın kendisine bilerek bilgi vermediği bir Kıyamet Projesi'nden haberdar olur ve Tyler'ın onu yalnız bırakması ile şok geçirir. Onu bulabilmek için birçok dünya şehrine gider ve gittiği her şehirde klübün ne kadar geliştiğini ve o şehirlere de yayıldığını görür. Artık kontol edilemeyen bu ilerleyişe son vermek isteyen Anlatıcı harekete geçer ve Kıyamet Projesi'ni polise anlatır. Kıyamet Projesi büyük bankaların merkezlerinin havaya uçurularak bütün hesapların silinmesi ve insanların borçsuz olarak yeni bir hayata başlamasını esas alır.
Helena Bohem Carter'ın oyunculuğu ve saçları ayrıca Brad Pitt'in bornozu huhu :)
Şiddetten zevk almak nasıl bir kafa bilemiyorum hadi birbirimizin ağzını gözünü patlatalım yehuu hele de bu duygu erkeklerde inanılmaz baskın !
Koş Forrest Koş göndermesi....
Ve meşhur benimde çok beğendiğim replikler...
-Eğer bir şey demezsem insanlar hep en kötüsünü varsayıyor.
-Uçaklara neden oksijen maskesi koyduklarını biliyor musun?
-Nefes almamız için.
-Oksijen kafa yapar.Acil bir durumda rahatlar ve gevşersin.
-Gülüşünde iğrenç bir çaresizlik var !
-Sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor.
-Tebrikler!Dibe vurmaya biraz daha yaklaştınız...
-Ne olmak istiyordun?
-Veteriner.
-6 hafta içinde veteriner olmaya çalışmıyorsan öleceksin.
-Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz.
-Lanet olsun ! Yaşamımı sevmeye ramak kalmıştı !
Son olarak Brad Pitt böyleydi şöyleydi harikaydı sırf onu izledim diyemicem çünkü Brad'ten çok Edward Norton'a bayıldığımı söylemem lazım.Brad'i salladım gitti...
Konusu:Oregon Üniversitesi'nde yüksek lisansını yapan Chuck Palahniuk'un uzak olmayan bir gelecekte geçen ve kafası karışık genç bir erkeği konu alan romanından yola çıkılarak çekilen Fight Club'da filmi anlatan, ünlü bir otomobil firmasında iyi bir işe sahiptir. Tek düze yaşamı kronik uykusuzluk sorunuyla çekilmez bir hale gelmiştir. Ailesi ve yakın bir arkadaşı olmayan Anlatıcı doktorunun tavsiyesi üzerine kanserli hastaların terapi grubuna katılır. Bu toplantılar esnasında Marla ile tanışır; o da genç adam gibi hasta olmadığı halde grubun toplantılarına katılmaktadır. Anlatıcı'nın ve Marla'nın çabaları, tüketici kültürünün anlamsızlığına karşı bir duruştur adeta, kariyer sahibi ama yalnız insanların bir tepkisi. Anlatıcı'nın jenerasyonu ölü bir jenerasyondur. Bir yolculuk sonrası evinin yanmış olduğunu gördüğünde arayabileceği tek kişinin yolculuk sırasında tanıştığı sabun satıcısı Tyler olması da adeta bunun bir kanıtıdır. İçilen birkaç biranın ardından park yerinde Tyler, kahramanımızı kendine vurması için kışkırtacaktır. Aralarında başlayan bu kavga Anlatıcı'nın hayatını değiştirecektir. Bir süre sonra Anlatıcı, Tyler'ın yanına taşınır. Tyler'ın liderliğinde bir dövüş kulübünün kuruluşuyla bu kulüpte sayıları elliyi aşmamak kaydıyla genç erkekler birbirleriyle dövüşmeye başlayacaklardır. Kısa sürede popüler hale gelen kulüp ve Tyler hızlı bir şekilde bu ölü jenerasyonun mesihi haline gelir. Durum gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştır. Tyler ve Anlatıcı'nın olaylara verdikleri tepkiler paralellik kazanmaya başlar. Kurdukları klüp ise kapital dünyada kendini önemsiz ve dışlanmış hissedenler için bir buluşma noktası olma özelliğini edinir, gün geçtikçe üye sayısı ve derinliği artar. Anlatıcı bu olaylar olurken Tyler'ın kendisine bilerek bilgi vermediği bir Kıyamet Projesi'nden haberdar olur ve Tyler'ın onu yalnız bırakması ile şok geçirir. Onu bulabilmek için birçok dünya şehrine gider ve gittiği her şehirde klübün ne kadar geliştiğini ve o şehirlere de yayıldığını görür. Artık kontol edilemeyen bu ilerleyişe son vermek isteyen Anlatıcı harekete geçer ve Kıyamet Projesi'ni polise anlatır. Kıyamet Projesi büyük bankaların merkezlerinin havaya uçurularak bütün hesapların silinmesi ve insanların borçsuz olarak yeni bir hayata başlamasını esas alır.
Maydanoz Time:Mobil-Bagu Çizgi Roman
Herkese merhabalar efenim...Kendim hakkında size verebileceğim tek havadis Aydın'a hafta sonu yerine perşembe-cuma gitmeye karar vermemiş olmamız tabi son anda annemlerin planlarında bir değişiklik olmazsa bu arada dün hayırlısıyla sınav tercihlerimi de yapmış bulunuyorum ben elimden geleni yaptım artık gerisi şans be hacılar ! Neyse gelelim bugün ki posta evet Mobil postunun konusu geçen hafta tesadüfen Kore dizisi izlerken verdiği reklamlarda görüp neymiş ki bu deyip tıklayıp açtığım ve beni sarıp sarmalayan pek çizgi roman ve animeyle aram olmasa da Türk yapımı olması ve bizden hikayeler olmazsı benim dikkatimi çekti açıkçası Google Play'den indirebileceğiniz bir uygulama 2 hikayeden oluşuyor tabi şimdilik 2013 olduğu için biraz yeni aslında hikayeler 2 hafta da 1 yayınlanıyor sanırım ayrıca hikayeler sanırım Sezon Finali gibi bir şey verdi çünkü yazarlar yaz aylarında hikayelere devam etmeyeceklerini bildirmişler Eylül ayında yayınlamaya devam sanırım onlar devam eder de ben devam eder miyim bilemiyorum belki üniversiteden dolayı boş zamanım olmaz bakalım bunun içinde hayırlısı diyelim...
Yayın hayatına 1 Mayıs 2013'te yayınladığı Oyunbozan adlı çizgi roman serisiyle başlayan Türk çizgi roman yayın evi. 2014 yılı itibariyle Oyunbozan ve Teşebbüs 2.0 adında iki çizgi roman serisi bulunan BAGU Çizgi Roman, hem internet hem de akıllı telefonlar üzerinden ücretsiz, dijital çizgi romanlar yayımlamaktadır.BAGU Çizgi Roman, Japon kültürünün en önemli ürünlerinden biri olan manga tarzı çizimlerin, Türklere özgü gerçekçi hikayelerle harmanlandığı eserler ortaya koymaktadır.
Yayın Ekibi:
- Halit Gür - Yazar (Oyunbozan)
- Gökhan Sürmelioğlu - Yazar (Oyunbozan)
- Tevfik Erdönmez - Yazar (Teşebbüs 2.0)
- Çağrı Coşkun - Çizer (Oyunbozan, Teşebbüs 2.0)
- Murat Gürdal Akkoç - Çizer (Oyunbozan)
- Serdal Bekar - Asistan Çizer (Teşebbüs 2.0)
7 Temmuz 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Film-Kış Masalı
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Hiç lafı uzatmadan günün filmi olan Kış Masalından bahsetmek istiyorum.2014 yapımı kitaptan uyarlanmış bir film aslında isimini de çok duymuştum kitabın okumak nasip olmadı ama izledik en azından ama her zaman dediğim gibi izlemek okumanın keyfini veremiyor ve yine bu tezimi bir film ile daha kanıtlamış oldum film beklediğim gibi değildi açıkçası bunu peşin peşin söyleyeyim özeti ve çevreden de duyduğum övgüler izledikten sonra biraz abartı gibi geldi bana film çok heyecanlı çok güzel çok duygusal çok ağladım diyemicem hatta filmin sonunu dahi beğenmedim zaten çok karmaşık bir kurgusu var belki kitabını okursam anca anlarım...Gelelim filmi izlerken aldığım notlara...
Adamın saç stili neden kiralık katil gibi? Normalde daha yakışıklı bir adam tabi yuvarlak gözlüklerini atarsa saçlarını arkaya yatırınca yine bi gideri oluyor ama ne bileyim bu kadar alımlı ve güzel bir kadının yanına bu adam çok mu vasat durmuş?
Ve elbette filmden beğendiğim replikler...
-Mücevheri değerli olduğu için mi çalıyorum zannediyorsun? Onları değerli kılan ışığı kabulleniş şekilleri...
-Burada ne işin var?
-Sadece evi soyuyordum.
Konusu:1916 yılının New York şehrindeyiz... İrlanda göçmeni bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Peter Lake şimdilerde yetenekli bir hırsız olarak hayatını sürdürmek zorundadır. Göreve çıktığı evlerden birinde güzel ev sahibesi Beverly Penn ile karşı karşıya gelir ve o anda genç kadına aşık olur. Ne var ki aşkları pek de uzun ömürlü olamayacaktır; zira Beverly bu olayın hemen ardından hayatını kaybeder. Beverly'i bir türlü aklından çıkaramayan Peter yakın gelecekte yaşayacağı doğaüstü bir olay sonrasında kendini başka zaman bir zaman diliminde, kim olduğunu hatırlamadığı bir hal içerisinde bulur. Dahası ölüleri diriltmeyle ilgili gizli bir gücü olduğunu keşfetmiştir...
Ünlü senarist Akiva Goldsman'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Colin Farrell, Jessica Brown Findlay ve Russell Crowe paylaşırken, onlara Will Smith, Jennifer Connelly ve William Hurt gibi isimler eşlik ediyor.
Adamın saç stili neden kiralık katil gibi? Normalde daha yakışıklı bir adam tabi yuvarlak gözlüklerini atarsa saçlarını arkaya yatırınca yine bi gideri oluyor ama ne bileyim bu kadar alımlı ve güzel bir kadının yanına bu adam çok mu vasat durmuş?
Ve elbette filmden beğendiğim replikler...
-Mücevheri değerli olduğu için mi çalıyorum zannediyorsun? Onları değerli kılan ışığı kabulleniş şekilleri...
-Burada ne işin var?
-Sadece evi soyuyordum.
Konusu:1916 yılının New York şehrindeyiz... İrlanda göçmeni bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Peter Lake şimdilerde yetenekli bir hırsız olarak hayatını sürdürmek zorundadır. Göreve çıktığı evlerden birinde güzel ev sahibesi Beverly Penn ile karşı karşıya gelir ve o anda genç kadına aşık olur. Ne var ki aşkları pek de uzun ömürlü olamayacaktır; zira Beverly bu olayın hemen ardından hayatını kaybeder. Beverly'i bir türlü aklından çıkaramayan Peter yakın gelecekte yaşayacağı doğaüstü bir olay sonrasında kendini başka zaman bir zaman diliminde, kim olduğunu hatırlamadığı bir hal içerisinde bulur. Dahası ölüleri diriltmeyle ilgili gizli bir gücü olduğunu keşfetmiştir...
Ünlü senarist Akiva Goldsman'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Colin Farrell, Jessica Brown Findlay ve Russell Crowe paylaşırken, onlara Will Smith, Jennifer Connelly ve William Hurt gibi isimler eşlik ediyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Ne Yaptığını Biliyorum Alice Feeney
Herkese merhabalar efenim, Uzun bir zaman sonra okuduğum en heyecanlı,akıcı ve sonunu tahmin edemediğim gerilim,polisiye kitabı oldu.Booktu...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...