12 Temmuz 2014 Cumartesi

Maydanoz Time:Film-Non Stop

Herkese Aydın'dan merhabalar efenim...Evet malesef bugün de evimden yazamıyorum çünkü bir gün daha kalmaya karar verdik sabah Didim Altınkum plajını gezdik denize girdik güneşlendik (evet amele yanığı yapmayı her zaman olduğu gibi yine yapmayı başarmış bulunuyorum benim ki eşsiz bir yetenek elbette ) .Akşam evimize gidicektik ama babam çok yorgun olduğunu söyleyince yengemden de bu gece de kalın ya giderseniz ne olucak desteği gelince bu akşamın postunu da burda yapmak kaldı bana.Telefonda ki resimlerdi atamadığımdan yarın Ben postuyla gelecek elbette bugün yapılanlarda..Neyse biz gelelim dün yine 2 aile izlediğimiz akşam filmine.Evet sabahları denizde akşamları film de tam bir tatil havası ülke de olanların hiç birinde haberimiz yok diyebilirim.Neyse biz gelelim dün akşam izlediğimiz filme.Ben şu sıralar klasiklerden gidiyordum ama araya yine 2014 film sokuyordum hep geri de kalmayalım biraz güncelden de gidelim diye.Non-stopta o güncel filmlerden biri olmuş oldu.Aslında çokta orijinal bir film olduğunu söyleyemicem ama ailecek izlenecek hafif gerilimli bir film.Öyle kan vahşet tarzı bir şey değil.Daha çok bir terörist var ve bu terörist bir grubun içinde bakalım detayları kaçırmayınca siz küçük şeyleri yakalayıp kimin olduğunu bulabilecek misiniz? Evet ben tabi ki bulamadım adamı şizofren dahi yaptım kesin kendidir falan dedim ama yemedi hadi bu da benden size bir ip ucu :) Psikolojik bir film değil yani heveslenmeyelim hemen...

Konusu:Havada geçen aksiyon dolu bir macera. Kimin suçlu kimin masum olduğunun film içinde belirsizliğe karıştığı Hitchcockian bir aksiyon olarak nitelenen filmde Neeson, Hava Kuvvetleri'nden emekli bir askeri canlandırıyor ve uçakta uçan 200 yolcunun hayatı şimdi onun ellerinde, her 20 dakikada bir uçaktaki birisini öldürmekle tehdit eden esrarengiz bir suçluyu yakalamaya çalışan hava polisi Bill Marks’ı canlandırıyor. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı herkesin potansiyel suçlu kabul edildiği bu durum Bill Marks'ı baş etmesi güç bir macera ve gerilimin içine sürüklüyor.
Yerden 12.000 metre yükseklikte geçen bu zamanla yarış filminde Bill, eğer hesabına 150 milyon dolar yatırılmazsa yolcuları öldürmek için fazla beklemeyeceğini söyleyen şüpheliyi bulmaya çalışır. Ancak yapacaklarını bir tek kendsine mesaj olarak göndermesi Bill'in durumunu daha da zorlaştırmıştır. Çünkü panik olan yolcular uçakta yaşanan terörün sorumlusu olarak Bill'den şüphelenmeye başlamıştır.





11 Temmuz 2014 Cuma

Maydanoz Time:Ben-Söke Harikalar Diyarı Gece

Herkese merhabalar efenim..Evet nihayet gece gezmemizi yapmış bulunuyoruz taze taze hemen geldim sizlere yazayım dedim vallahi yarın tatilimizin son gün bu yüzden sabahında Didim'i gezme ile akşamında ise yolculukta olacağımdan post yazmaya fırsat bulurmuyum pek bilemiyorum ama şimdi bile yazdıysam eve gidince eğer vakit çok geç olmazsa elbette hemen postu yazar taze taze yollarım vallahi.Gece postu yapmayı inanın hiç sevmiyorum ama sabahında oruçtuk bu yüzden bu sıcakta bir yere çıkamayız vallahi deyince millet akşam iftardan sonra çıkıldı gezmelere mecbur biz de Söke'nin çıkışı ile Kuşadası'nın girişi sayılabilecek bir yerde olan ve komşularımızından zamanında bize çok tavsiye ettiği Söke Harikalar Diyarı'na gidelim dedik bunun daha büyük bir versiyonuna Samsun'dayken gitmiştik ama o zamanlardan pek foto kalmadı malesef şimdi size bir hatırlatma postu yapacak o yüzden bir daha gidersem bol bol orada da foto çekinirim.Bir il.e için oldukça güzel bir yer diyebilirim.Aslında oldukça kalabalık (özellikle de akşamları) olan bir çay bahçesi niteliğinde canlı müzik eşliğinde 5 Tl aile boyu çay ile çay kahve keyfi yapabilir bir yandan da çekirdeğinizi çıtlyabilirsiniz siz sohbet ederken çocuklarda bu güzel ortamın keyfini çıkarabilirler.Malum benim içimde ki çocuk hiç büyümeyecek böyle yerlere resmen bayılıyorum ordan oraya çocuklardan beter koşturup durdum ve sürekli salak saçma poz verdim diyebilirim.Tüm gün evde durunca (tatile geldik sonuçta neden evde duruyoruz yani evde duracaksak bende kendi evimde pineklerdim yani) bana sağdan soldan sıkıntılar gelmeye başlamıştı açıkçası bu yüzden bu yarım saatlik dahi sürmeyen gezme bana ilaç gibi geldi...Daha sonra eve geldik çünkü yengemle Egecik evde kaldılar çünkü Ege uyku vaktini çoktan geçirmişti küçük çocuklu olunca gece gezmeleri de kısa oluyor malesef ...Evimize geldik ve Screable oynadık tabi ben İngilizce ya da Korece(okunuşuyla) oynayalım dedim ama pek yemedi elbette sadece içimde kalmasın diye bi Lee Dong Wook yazayım dedim ahh ahh özledim kısık gözlümü yahu yarın cumartesi değil mi şimdi Hotel King'in yeni bölümü var eve gelir gelmez izlerim artık hemen özlemimi gideririm onunda bitmesine az kaldı zati...























Maydanoz Time:Film-Recep İvedik 4

Herkese tekrardan merhabalar...Bugünün 2.postu olarak dün akşam 2 aile izlediğimiz Recep İvedik 4 'ün taze taze bir film postunu yapayım dedim.Evet serinin 4.sü olduğu için ilk 3'ünü izleyenler için hazırlanmış bir post aslında.Aslına bakarsanız para veripte sinemada izlenecek bir film değil Recep İvedik.Sırf merakla oturup izlediğim bir filmde değil.Tv'de olsun ailecek cd'de olsun hep tesadüf eseri tam seri izlediğim film diyebilirim bir tesadüfte dün akşam oldu işte ve 2014 yapımını izlemiş oldum ve şu karara vardım ki fragmanı filmden daha iyi ve daha komik olan tek film bu film herhalde.Tv de dönen reklamlarında daha çok güldüğümü söyleyebilirim ki zaten Survivor yarışmasından esinlenerek oluşturulan bir film olunca ayrı komedi olmuş.Elit bir kesimden daha çok orta sınıf ya da daha alt tabakalara hitap eden bir film olduğunu söyleyebiliyorum.Sonuçta kıllı bir adam elinden gelen her türlü odunluğu öküzlüğü ve iğrençliği yapıyor ve bizde bunlara katıla katıla gülüyoruz ha bu filmde daha az güldüm onu söylemeden de geçemicem.Ama her zaman için derim Şahan Gökbakar'ı tebrik etmek gerekir yani yiğidi öldür hakkını yeme anlayacağınız böyle fenomen bir tiple nerden nereye geldi adam.İlk çıktığı zamanları Tv'de ki hiçte komik olmayan hallerini hatırlıyorum da adam gerçekte büyük yol katetmiş.Ayrıca toplumu da çok iyi gözlemlemiş insanlar daha çok hangi tiplere gülüyor nasıl bir kültür seviyesine sahibiz güldüğümüz şeylerden ortaya çıkıyor diyebiliriz.Bana çokta hitap eden bir film olduğunu söyleyemem ama işe farklı ve sosyolojik bir açıdan baktığımda evet filmin ve başarısının hakkını vermek gerekiyor diyorum.Küfür var mı ? Evet elbette var.Ama Cem Yılmaz' da da var sonuçta hatta adam full bel altı muhabetten güldürüyor ama güldürüyor ve oldukça da kazanıyor sonuçta.Küfürsüz komedi olur mu evet olur buyrunuz Şener Şen buyrunuz Kemal Sunal...Ama yine de ben bir Cem Yılmaz'a güldüğüm kadar gülmüyorum şahsen o ustalara bile...Küfür de bel altıda olmalı bence komedi de ki zaten komedinin de ana unsuru günlük dilde ve günlük olaylardan olmasıdır küfür istemiyorsan git trajedi izle o zaman kardeşim 3 birlik kuralı ile mutluluklar dilerim sana ! Neyse yine uzattıkça uzattım bu arada Aydın gezmeleri bu sabah özel nedenlerden dolayı kesintiye uğradı ama akşama devam edecek eh akşamın postunu da yarın ve ya fırsat bulduğum bir zaman da yaparım artık hadin komediyle kalın...






Maydanoz Time:Müzik-Clean Bandit Rather Be

Herkese mutlu ve hayırlı cumalar efenim! Evet Aydın'dan yazmaya devam ediyorum.Günün ilk postunu blog geleneklerine uyaraktan müzik postu yapayım dedim sonra ki post Allah kerim artık.Bugünün müzik postunda konuğum Clean Bandit ve şu sıralar çok beğenerek dinlediğim Rather Be şarkısı.Bu şarkıyla çok güzel bir çıkış yakaladı.Asyalı olması da ayrı bir güzel oldu diyebiliriz.Klipte de ülüü güllünün dışında Asya kültür özelliklerini görmeniz oldukça mümkün zaten müziği tam bir Asya ezgisi diyebiliriz.Ben gibi Kore severler hemen bunu anlamıştır elbette.Klip biraz karmaşık gibi gözüküyor aslında tam olarak bir gizli mesaj mı bulunduruyor yoksa açık açık bir şey mi anlatmak isteniyor pek anlamış değilim.Sadece kızın klipte bir güven problemi yaşadığını ve sanki bir şeylerden kaçmaya çalıştığını herkesin ona tuhaf geldiğini (belki de şizofren falandır tam onu anlayamadım klipte) çıkardım kendimce.Klipten pek bir şey anlamasakta müziği ve bilhassa kızın (o tipten o ses nasıl çıkıyor bende bunu hep merak ettim) yumuşak sesi ve şarkının sözleri favorilerimin arasına girmeye yetti diyebilirim.Şarkının en sevdiğim yerleri:

But as long as you are with me, there's no place I'd rather be 
Ama sen benimle olduğun sürece, olmak istediğim başka hiçbir yer yok 

I would wait forever, exulted in the scene
 Sonsuza kadar beklerdim, biraraya gelince de bayram ederdim 

As long as I am with you, my heart continues to beat 
Seninle olduğum sürece, kalbim atmaya devam ediyor 

It's easy being with you, sacred simplicity 
Seninle olmak kolay, kutsal sadelik


10 Temmuz 2014 Perşembe

Maydanoz Time:Ben-Didim Cennet Koyu

Herkese Aydın'dan merhabalar efenim...Evet yine ne yaptım ne ettim ve internet bulmayı başardım taze taze günün postunu yapmanın mutluluğunu yaşıyorum şu anda...İlk gün Didim'e geçen postta bahsettiğim Cennet Koyu'na gittik isminin denizinden geldiğini tahmin ettiğimi söylemiştim zaten  resimde de gördüğünüz gibi berrak ve neredeyse denizaltını görebileceğiniz şeffaflıkta...Arada gezi gemileri yaklaşıyor bu koya ve turistler koyun keyfini çıkarıyor Allah:'tan bu şekilde kirlenmiyor koy bilinçli turistler canım bunlar güzelliğin değerini biliyorlar..Tur gemilerinin renkli ve güzel görüntüsüyle bir görsel cümbüş olsa da biraz gürültü kirliliği olduğunu söyleyebilirim.Plajda çalan müzik,gemilerden ayrı ayrı çalan müzikler biraz birbirine giriyor ve neredeyse kendi kulaklığımda ki müziği duyamayacak hale geliyorum bazen ama olsun kadı kızında da kusur diyorum...



Aslında bugün Cennet Koyu bana daha çok Şirinler Koyu gibi geldi.Hem şemsiyelerimiz mavi olduğu için hem de böyle Şirin bir kuzenim olduğu için...

Ben de bol bol yüzüp güneşin tadını çıkardım elbette...Sivilcelerime tuzlu su ve güneş biraz iyi geldi ama resim de de gördüğünüz gibi yine sivilce sorunum son gaz devam ediyor üniversite başlayana kadar umarım halletmeyi başarabilirim çünkü fondöten kullanmayı cidden hiç sevmiyorum...





Resimlerden de anlayabileceğiniz gibi 2 aile özellikle de Ege ve ben oldukça eğlendik.Tek erkek kuzenim olduğu ve Emre Berke Zincidi'ye çok benzediği için (hele de gözleri) Ege'mi çok ama çok seviyorum.Önceleri biraz huysuzdu ben yanaştıkça yüzümü falan tırmalıyordu kedi gibi ama büyüdükçe alışmaya ve uysallaşmaya başladı diyebilirim ve elbette geriye sadece beraber eğlenmek kalıyor... Kalabalık aileleri her zaman sevmişimdir... İlk günümüzden şimdilik bu kadar bakalım daha sonraları neler yapacağız inanın bende planları pek bilmiyorum...

8 Temmuz 2014 Salı

Maydanoz Time:Film-Fight Club

Herkese günün filmi postundan merhabalar efenim..Yine bir efsane filmi daha yeni izlemiş olmanın utançlığı içinde yazıyorum.Ve evet cidden övüldüğü kadar bahsedildiği kadar iyi bir film.Yine psikolojik olması beni daha da heyecanlandırdı diyebilirim ayrıca bir ön yargımı daha çatadanak kırmış bulunuyorum  amann ben öyle vurdulu kırdılı film çok sevmem deyip izlememiştim bu kadar zaman ama evet pişmanım ama izledim ve gururla postunu yapıyorum! Neyse laklakımızı bir tarafa bırakacak olursak gelelim filmi izlerken aldığım notlara...

Helena Bohem Carter'ın oyunculuğu ve saçları ayrıca Brad Pitt'in bornozu huhu :)

Şiddetten zevk almak nasıl bir kafa bilemiyorum hadi birbirimizin ağzını gözünü patlatalım yehuu hele de bu duygu erkeklerde inanılmaz baskın !

Koş Forrest Koş göndermesi....

Ve meşhur benimde çok beğendiğim replikler...

-Eğer bir şey demezsem insanlar hep en kötüsünü varsayıyor.

-Uçaklara neden oksijen maskesi koyduklarını biliyor musun?
-Nefes almamız için.
-Oksijen kafa yapar.Acil bir durumda rahatlar ve gevşersin.

-Gülüşünde iğrenç bir çaresizlik var !

-Sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor.

-Tebrikler!Dibe vurmaya biraz daha yaklaştınız...

-Ne olmak istiyordun?
-Veteriner.
-6 hafta içinde veteriner olmaya çalışmıyorsan öleceksin.

-Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz.

-Lanet olsun ! Yaşamımı sevmeye ramak kalmıştı !

Son olarak Brad Pitt böyleydi şöyleydi harikaydı sırf onu izledim diyemicem çünkü Brad'ten çok Edward Norton'a bayıldığımı söylemem lazım.Brad'i salladım gitti...

Konusu:Oregon Üniversitesi'nde yüksek lisansını yapan Chuck Palahniuk'un uzak olmayan bir gelecekte geçen ve kafası karışık genç bir erkeği konu alan romanından yola çıkılarak çekilen Fight Club'da filmi anlatan, ünlü bir otomobil firmasında iyi bir işe sahiptir. Tek düze yaşamı kronik uykusuzluk sorunuyla çekilmez bir hale gelmiştir. Ailesi ve yakın bir arkadaşı olmayan Anlatıcı doktorunun tavsiyesi üzerine kanserli hastaların terapi grubuna katılır. Bu toplantılar esnasında Marla ile tanışır; o da genç adam gibi hasta olmadığı halde grubun toplantılarına katılmaktadır. Anlatıcı'nın ve Marla'nın çabaları, tüketici kültürünün anlamsızlığına karşı bir duruştur adeta, kariyer sahibi ama yalnız insanların bir tepkisi. Anlatıcı'nın jenerasyonu ölü bir jenerasyondur. Bir yolculuk sonrası evinin yanmış olduğunu gördüğünde arayabileceği tek kişinin yolculuk sırasında tanıştığı sabun satıcısı Tyler olması da adeta bunun bir kanıtıdır. İçilen birkaç biranın ardından park yerinde Tyler, kahramanımızı kendine vurması için kışkırtacaktır. Aralarında başlayan bu kavga Anlatıcı'nın hayatını değiştirecektir. Bir süre sonra Anlatıcı, Tyler'ın yanına taşınır. Tyler'ın liderliğinde bir dövüş kulübünün kuruluşuyla bu kulüpte sayıları elliyi aşmamak kaydıyla genç erkekler birbirleriyle dövüşmeye başlayacaklardır. Kısa sürede popüler hale gelen kulüp ve Tyler hızlı bir şekilde bu ölü jenerasyonun mesihi haline gelir. Durum gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştır. Tyler ve Anlatıcı'nın olaylara verdikleri tepkiler paralellik kazanmaya başlar. Kurdukları klüp ise kapital dünyada kendini önemsiz ve dışlanmış hissedenler için bir buluşma noktası olma özelliğini edinir, gün geçtikçe üye sayısı ve derinliği artar. Anlatıcı bu olaylar olurken Tyler'ın kendisine bilerek bilgi vermediği bir Kıyamet Projesi'nden haberdar olur ve Tyler'ın onu yalnız bırakması ile şok geçirir. Onu bulabilmek için birçok dünya şehrine gider ve gittiği her şehirde klübün ne kadar geliştiğini ve o şehirlere de yayıldığını görür. Artık kontol edilemeyen bu ilerleyişe son vermek isteyen Anlatıcı harekete geçer ve Kıyamet Projesi'ni polise anlatır. Kıyamet Projesi büyük bankaların merkezlerinin havaya uçurularak bütün hesapların silinmesi ve insanların borçsuz olarak yeni bir hayata başlamasını esas alır.






Kitap - Ne Yaptığını Biliyorum Alice Feeney

 Herkese merhabalar efenim, Uzun bir zaman sonra okuduğum en heyecanlı,akıcı ve sonunu tahmin edemediğim gerilim,polisiye kitabı oldu.Booktu...