Herkese Samsun'dan merhabalar efenim...Yine sınırları aşıp post yazacak bilgisayar bulmuş bulunuyorum o yüzden lafı pek uzatmadan allandıra ballandıra Samsun gezmelerimizin ilk gününü yazıyorum !!!
Samsun'da havalar (Karadeniz malum) bir güneşli bi yağmurlu tabi benim şans seviyemi düşünecek olursak biz bi yağmurlu kısmına denk geldik.Amasya'ya oranla daha nemli ve bol sivrisinekli Samsun.(Sanki havasını suyunu hiç bilmiyormuşum gibi anlattım ama 4 yılımı devirdim ben bu şehirde tabi Samsun ile görüşmeyeli 6 yıl olmuş o ayrı bi konu.) Ama 6 yıl içinde ne gelişmiş be Samsun...Biz gidince sanki adamlar bizim gitmemizi bekler gibi her şeyi yapmışlar gezmelik turistik şahane bir kente dönüştürmüşler...(Evet sanırım kıllıkları banaydı.)...Bugün hava hava tahminlerine göre bol yağmurlu görününce havuz işini yarına düşürmeye karar verdik ama bakalım böyle giderse oda yatacak gibi duruyor yine bizim havuz özlemimiz bir başka bahara kalmaz umarım.
Evet sıkı durun bugün gezi durağımız Samsun Batı Park! Batı Park'ta neler mi var hadin görelim...
Öncelikle sevgili Samsun Belediyesinin Batı Park turistik yer çalışmalarını görmek için maile bir şekilde ücretsiz bir üstü açık gezi otobüsüne binip estire estire bir yandan da Hmm Yar Dım dım Yar eşliğinde omuz sallaya sallaya geziyoruz.Otobüsün ilk durağı Amazonlar Köyü.
Samsun'da tee bilmem kaç seneler önce Amazonlar diye bir kadın kabilesi yaşıyormuş.Onların heykelleri,yaşayış tarzları,köylerini koruduğu var sayılan dev aslanları görmeye gittik.
Köyün içinde mini bir müzede var :)
Amazonlar hakkında bir bilgi tabelası aynısını Vikipedia'dan da eğer çok merak ediyorsanız araştırıp bulabilirsiniz...
Dev aslanların içine girebiliyor ve içindeki mini müze gezilebiliyor.Bütün bu uygulamalar ücretsiz onu önceden belirtelim...Aslanın dişlerinden manzaramız pek güzel :)
Duvarları çevrelen Amazon kadınlarını savaşlarını sahneleyen kabartmalar...
2 dev aslanın ortasında ki dev kadın savaşçı Amazon kadını heykeli...
Ortam pek ormantik :)
Amazon köyünün içinde bir tanıtım sinevizyonuda var :)
Amazon Köyünden sonra gezi otobüsü sahilden gitmeye devam ediyor bu arada sizde müzik eşliğinde deniz manzarasını seyredebiliyorsunuz.
Deniz bisikletleri ile Sevgi Göl'ünde sefa da sürebilirsiniz...
Ve Grinin Elli Tonu..Ah evet biliyorum bu espiri biraz baymaya başladı ama bende yapmazsam olmazdı..Hava tahmini bir kez daha tuttuğu için meterolojinin te Allah bela...Neyse neyse bela okumak küfür etmek yok bugün kara bulutlar etrafı sardı yağmura yakalanmadan geziyi bitirdik malesef...
Son olarak yağmur yağmadı ...Bizde balkonda mangal keyfi yaptık ve gezinin acısını tavuklarla çıkarmış olduk.Yarın hava 31 derece ve güneşli görünüyor umarım bu sefer de tahmin doğru olur ve biraz havuz keyfi yaparız.Şimdilik haberler bu kadar...
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
5 Ağustos 2014 Salı
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Film-The Godfather 1
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Lafı dolandırmadan hemen günün filmine geçiyorum 1972 yapımı efsane (!) film The Godfather 1...Direk filmi izlerken aldığım notlara geçiyorum...
Bu sefer bi değişiklik yapıp beğendiğim replikleri önce yazacağım...
-O kağıdın üzerinde ya imzan olur ya da beynin.
-Ailesiyle birlikte olmayan bir erkek asla gerçek bir erkek olamaz.
-Sicilya'da kadınlar ateşli silahlardan daha tehlikelidir.
-Uyuşturucu işine girelim.
-Tamam
-Ama okulda çocuklara satılsın istemiyorum. (Ah ah ne kadar düşüncelisiniz mafya bozuntuları sizi!)
Filmin başından beri erkekler birbirini neden sürekli öpüyor?Tamam saygı babaya ok anladımda babanın oğullarını bi öpüşü var ben oyuncu olsam bi kıllanırdım bu işten çok garip öpüyo lan !
Filmde güzel olan tek şey kadınlar ve müziği onun dışında hiçte efsane olacak bir film değil kusura bakmayın babaseverler!
Al Pacino'yu oturdum izledim vallahi o da olmasa bu film hiç çekilmez.O nasıl bir karizma yahu o baygın bakışlara ne demeli?
At sahnesi ve yemekteki adamların alınlarından vuruldukları sahne dışında çok yavaş ve durağan bir filmdi bu nasıl mafya filmi yahu? (Ahada spoiler yedim!)
Konusu:Sicilya'dan göç eden Corleone ailesi, Amerika'da yerleşme çabalarını sürdürürken kendilerine kaba kuvvet kullanmaya kalkan ve yapmaya kalktıkları her işten haraç isteyen bir takım kimliği belirsiz kişilere karşı onlar da kaba kuvvet kullanmaya ve bunda da başarılı olmaya başlayınca kendilerini tahmin bile edemeyecekleri bir yaşantının içinde bulurlar. Bir taraftan son derece katı örf ve aile yaşantısı diğer tarafta ise acımasızca önlerine çıkanları yok etmeye başlayan Corleone ailesi bir müddet sonra Amerika'nın en korkulan mafya topluluğu haline gelmiştir. Kendileri her ne kadar mafya değil bir aile olduklarını söyleseler de.
Bu sefer bi değişiklik yapıp beğendiğim replikleri önce yazacağım...
-O kağıdın üzerinde ya imzan olur ya da beynin.
-Ailesiyle birlikte olmayan bir erkek asla gerçek bir erkek olamaz.
-Sicilya'da kadınlar ateşli silahlardan daha tehlikelidir.
-Uyuşturucu işine girelim.
-Tamam
-Ama okulda çocuklara satılsın istemiyorum. (Ah ah ne kadar düşüncelisiniz mafya bozuntuları sizi!)
Filmin başından beri erkekler birbirini neden sürekli öpüyor?Tamam saygı babaya ok anladımda babanın oğullarını bi öpüşü var ben oyuncu olsam bi kıllanırdım bu işten çok garip öpüyo lan !
Filmde güzel olan tek şey kadınlar ve müziği onun dışında hiçte efsane olacak bir film değil kusura bakmayın babaseverler!
Al Pacino'yu oturdum izledim vallahi o da olmasa bu film hiç çekilmez.O nasıl bir karizma yahu o baygın bakışlara ne demeli?
At sahnesi ve yemekteki adamların alınlarından vuruldukları sahne dışında çok yavaş ve durağan bir filmdi bu nasıl mafya filmi yahu? (Ahada spoiler yedim!)
Konusu:Sicilya'dan göç eden Corleone ailesi, Amerika'da yerleşme çabalarını sürdürürken kendilerine kaba kuvvet kullanmaya kalkan ve yapmaya kalktıkları her işten haraç isteyen bir takım kimliği belirsiz kişilere karşı onlar da kaba kuvvet kullanmaya ve bunda da başarılı olmaya başlayınca kendilerini tahmin bile edemeyecekleri bir yaşantının içinde bulurlar. Bir taraftan son derece katı örf ve aile yaşantısı diğer tarafta ise acımasızca önlerine çıkanları yok etmeye başlayan Corleone ailesi bir müddet sonra Amerika'nın en korkulan mafya topluluğu haline gelmiştir. Kendileri her ne kadar mafya değil bir aile olduklarını söyleseler de.
3 Ağustos 2014 Pazar
Maydanoz Time:Film-Forrest Gump
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Tee ne zaman önce izlediğim filmlerin postunu yapmaya biraz ara vermiştim araya hınzır hiç bitmeyen (son 1 tane kaldı) Kore dizileri girince filmleri sonraya bırakmıştım 1-2 sonra filmlerde bitiyor zaten belki raya başka başka postlar girer bilemiyorum.Mesela yarın Samsun'a gidiyoruz dayımlara.Salı günüde havuz keyfi yapıyor olacağız gerçi hava yağmurlu gösteriyor ama şans bakalım çünkü başka zamanımız yok ne kadar süre orada kalacağız pek bilemiyorum ama geri Amasya'ya dönüceğimiz kesin Ağustosun belki sonları gibi İzmir'e döneriz ondan sonrası da bekleme işi zaten yazın sonuna gelmiş olacağız okul kayıtları bilmem ne derken kendinmi Balıkesir' de ki kız yurdunda bulacağım herhalde inşallah bakalım :)
Lafı fazla uzatmadan filmi izlerken aldığım notlara geçiyorum...
İlk olarak ağlatırken güldüren bir film ayrıca Jenny sen ne pislik bir kadınsın ya uyuzzz!Film boyuna en naçizane küfürlerimi sana ettim haberin olsun!Son olarak filmi atlatarak sakın izlemeyin ufacık kuş tüyünün bile bir anlamı var filmde...
Ve efsane olan replikler...
-Hayat bir kutu çikolatadır,şansına ne çıkacağı hiç belli olmaz...
-Tanrı hepimizin aynı olmasını isteseydi hepimizin bacaklarına demirler takardı...
-Bu çocuk koşan bir aptal!
-Nasıl hissediyorsun?
-Çok çişim var.(Amerikan başkanına söylüyor.)
-Ben akıllı bir adam değilim ama aşkı biliyorum.
-Bazen hava öyle güzel gözükürdü ki cennetin nerde bitip dünyanın nerede başladığını anlayamazdım.
Konusu:Forrest Gump, zeka seviyesi 75 olan bir erkeğin hayatını ele alıyor. Zeka seviyesi nedeni ile devlet okullarına girmekte bile zorlanan Forrest Gump zamanla akla mantığa uymayan başarılara imza atıyor. Her ne kadar zeka seviyesi düşük olsa da fiziksel olarak son derece sağlam olan Forrest Gump, zamanla gelişen olaylar zincirinde bizi hayal edemeyeceğimiz bir dünyaya götürüyor.
Lafı fazla uzatmadan filmi izlerken aldığım notlara geçiyorum...
İlk olarak ağlatırken güldüren bir film ayrıca Jenny sen ne pislik bir kadınsın ya uyuzzz!Film boyuna en naçizane küfürlerimi sana ettim haberin olsun!Son olarak filmi atlatarak sakın izlemeyin ufacık kuş tüyünün bile bir anlamı var filmde...
Ve efsane olan replikler...
-Hayat bir kutu çikolatadır,şansına ne çıkacağı hiç belli olmaz...
-Tanrı hepimizin aynı olmasını isteseydi hepimizin bacaklarına demirler takardı...
-Bu çocuk koşan bir aptal!
-Nasıl hissediyorsun?
-Çok çişim var.(Amerikan başkanına söylüyor.)
-Ben akıllı bir adam değilim ama aşkı biliyorum.
-Bazen hava öyle güzel gözükürdü ki cennetin nerde bitip dünyanın nerede başladığını anlayamazdım.
Konusu:Forrest Gump, zeka seviyesi 75 olan bir erkeğin hayatını ele alıyor. Zeka seviyesi nedeni ile devlet okullarına girmekte bile zorlanan Forrest Gump zamanla akla mantığa uymayan başarılara imza atıyor. Her ne kadar zeka seviyesi düşük olsa da fiziksel olarak son derece sağlam olan Forrest Gump, zamanla gelişen olaylar zincirinde bizi hayal edemeyeceğimiz bir dünyaya götürüyor.
2 Ağustos 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Film-Amelie
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Yaz başlarında izleyip yaz sonların da daha yazmak yeni kısmet olan Amelie filmi ile karşınızdayım.Bir film ancak bu kadar tatlı olabilir diye söze başlamak istiyorum.Yumuşak hatlı ve bence en iyi sanat filmlerinden biri.Hiç bir halt anlatmayan Pulp Faction'dan bin kat daha iyi bir Fransız filmi Amelie.Konusunu alt tarafta verdim zaten o yüzden hemen filmi izlerken aldığım notlara geliyorum...
Dilencinin para verildiği halde ''Pazarları çalışmam '' demesi çok hoşuma gitti.
Filmlerden genelde bariz hatalardan ya da sıkıcı taraflardan biri olarak görülür oyuncunun kameraya dönük konuşması oysa benim bu filmde çok hoşuma gitti seyirciyle bariz iletişim kurulması oldukça hoştu.
Audrey çok sevdiğim bir oyuncu.Bu role ondan başkası yakışır mıydı bilemiyorum.Çok tatlı,kırılgan ve çok narin.
Tanımadığı insanların evlerine girip çıkmak büyük cesaret vallahi o kadar utangaç görünen bir kızın cesareti biraz hayret verici geldi bana.
Korku tüneli sahnesi çok garibime gitti ilk defa gördüm canlı adamların orada çalıştığını ayrıca adam kızı taciz mi ediyo korkutuyor mu belli değildi :)
En son sahnelerde Audrey ağlamayı beceremedi onun yerine ben ağlağı ağladım adama o kadar tatlılık yaptıktan sonra kavuşamasalardı yönetmeni ve senaristi bulur ağızlarına 2 tane çakardım herhalde...
Ve unutulmaz replikler....
-Ben kimsenin gelinciği değilim.
-İki insanı birbirinden hoşlandığına ikna et sonra kaynasınlar ilk görüşte aşk budur!
-Bu çocuk babası işerken olmuş olmalı!
-Sensiz şimdi ki duygularım ancak geçmişin kuru bir kabuğu olabilir.
-2 kalp krizi geçirdim 1 kürtaj oldum.
-Çok şükür
-Oysa siz bir sebze bile olamazsınız çünkü enginarın bile bir kalbi vardır.
Konusu:Amélie Poulain, bir doktor olan babası tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir teşhisidir bu, çünkü Amélie’nin babasıyla kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı hızlanmaktadır. Amélie’nin annesiyse, en az babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame Kilisesi’nin tepesinden atlayan bir kadının üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece babası daha da sessiz ve silik biri olmuş, kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek için, oldukça ilginç ve derin bir hayal gücü geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartre’da bir café olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift Değirmen’de garson olarak çalışmaya başlar. 22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça basittir; kahramanımız birkaç başarısız romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini crème brûlées’siyle bir çaykaşığı ile oynamak, gün ışığında Paris’te yürüyüşe çıkmak, St. Martin’s Kanalı’nda taş sektirmek, yüzeyi hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük zevklere adamış ve hayal gücünü tamamen serbest bırakmıştır.
Dilencinin para verildiği halde ''Pazarları çalışmam '' demesi çok hoşuma gitti.
Filmlerden genelde bariz hatalardan ya da sıkıcı taraflardan biri olarak görülür oyuncunun kameraya dönük konuşması oysa benim bu filmde çok hoşuma gitti seyirciyle bariz iletişim kurulması oldukça hoştu.
Audrey çok sevdiğim bir oyuncu.Bu role ondan başkası yakışır mıydı bilemiyorum.Çok tatlı,kırılgan ve çok narin.
Tanımadığı insanların evlerine girip çıkmak büyük cesaret vallahi o kadar utangaç görünen bir kızın cesareti biraz hayret verici geldi bana.
Korku tüneli sahnesi çok garibime gitti ilk defa gördüm canlı adamların orada çalıştığını ayrıca adam kızı taciz mi ediyo korkutuyor mu belli değildi :)
En son sahnelerde Audrey ağlamayı beceremedi onun yerine ben ağlağı ağladım adama o kadar tatlılık yaptıktan sonra kavuşamasalardı yönetmeni ve senaristi bulur ağızlarına 2 tane çakardım herhalde...
Ve unutulmaz replikler....
-Ben kimsenin gelinciği değilim.
-İki insanı birbirinden hoşlandığına ikna et sonra kaynasınlar ilk görüşte aşk budur!
-Bu çocuk babası işerken olmuş olmalı!
-Sensiz şimdi ki duygularım ancak geçmişin kuru bir kabuğu olabilir.
-2 kalp krizi geçirdim 1 kürtaj oldum.
-Çok şükür
-Oysa siz bir sebze bile olamazsınız çünkü enginarın bile bir kalbi vardır.
Konusu:Amélie Poulain, bir doktor olan babası tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir teşhisidir bu, çünkü Amélie’nin babasıyla kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı hızlanmaktadır. Amélie’nin annesiyse, en az babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame Kilisesi’nin tepesinden atlayan bir kadının üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece babası daha da sessiz ve silik biri olmuş, kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek için, oldukça ilginç ve derin bir hayal gücü geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartre’da bir café olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift Değirmen’de garson olarak çalışmaya başlar. 22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça basittir; kahramanımız birkaç başarısız romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini crème brûlées’siyle bir çaykaşığı ile oynamak, gün ışığında Paris’te yürüyüşe çıkmak, St. Martin’s Kanalı’nda taş sektirmek, yüzeyi hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük zevklere adamış ve hayal gücünü tamamen serbest bırakmıştır.
1 Ağustos 2014 Cuma
Maydanoz Time:Dizi-2 Broke Girls
Tekrardan merhabalar arkadaşlar...Bilin bakalım kim az önce 2 Broke Girls'ün 3.sezonunu bitirdi? Ben tabi ki de başka kim olucak dedem olucak değil ya? Ama kardeşin Sude deseniz kabul edilebiliridi çünkü yine benden önce geçti ve diziyi benden önce bitirdi pis cüce ! Neyse 16 bölümlük Kore dizilerinden sonra anlı şanlı 24 bölümlük 3 sezonluk bir Amerikan komedi dizisini izlemiş ve size nihayet postunu yapmanın onurunu ve gururunu yaşıyorum şu anda ! Ayrıca daha Final olmadığıdan Ekim ayında 4.sezonuna devam edeceğini buradan bildirmek istiyorum.Yabancıların komik ve espirili romanlarını hiç beğenmesem de dizileri bence oldukça komik ve oldukça eğlenceli 2 Broke Girls benim izlediğim ilk Amerika yapımı komedi dizisi zaten topu topu yarım saat süren ama her bölümünde de oldukça süper espirileri ile bana kötü kötü kahakahalar attıran (Max Reyiz) bu süper diziyi sizinle tanıtırmak istedim.Kılıktan kılığa giren daha önce bambaşka dünyalarda yaşayıp bir tesadüfle ortak bir amaçta buluşan bu kızları bence benim sevdiğim gibi siz de çok seveceksiniz! Bi kere izlerken canınız bol bol cupcake çekecek bunun önceden bir uyarısını yapmış olayım!
Konusu:
Two Broke Girls, CBS tarafından pazartesi akşamları How I Met Your Mother ile Two And A Half Men arasındaki yarım saatlik bölümde (Amerika saatiyle 8,30-9,00) yayınlanan, yapımcılığını Whitney Cummings ve Sex And The City'nin yapımcılarından Michael Patrick King'in üstlendiği bir komedi dizisidir. Dizide olaylar, zengin ve soylu bir aileden gelen Caroline (Beth Behrs)'in birden bire beş parasız kalması ve Max (Kat Dennings) ile aynı resoranda çalışmaya başlaması sonrasında, kurdukları arkadaşlık üzerine kurulmuştur. Karakter olarak Max, kendi yağıyla kavrulan, gündüzleri bebek bakıcılığı, akşamları da garsonluk yaparak geçimini sağlayan, sokak kültürüyle yetişmiş, lafını esirgemeyen, tabiri caizse lafı gediğine oturtan bir kızdır. Max'in aksine Caroline ise girişimciliği ön planda 1'i 2 yapmanın yollarını arayan, daha çok mantığını kullanan bir kızdır ve onunda önerisiyle aldıkları karar sonucu kendi "Çörek Dükkânlarını" açmaya karar verirler. Ve bunun için yaptıkları hesap sonucunda, ortalama 250,000 Dolara sahip olmaları gerekmektedir.Ve nihayetinde her bölümün sonunda elde ettikleri toplam kazancın bir çetelesi izleyiciye sunulmaktadır.
Oleg bu dizide Max'ten sonra favori oyuncum diyebilirim geçen hafta İstanbul'a gelmiş ve onu tanıyan bir çok Türk hayranı twitterda mesajlara boğmuş resmen.Saçma atletleri hatta Grinin Elli Tonundan hallice olan sapık evi (kendiside ultra sapık zaten ki en çok bu hallerine güleceksiniz) olan bilmem kaçıncı yüz yıldan kalma restorantlarının aşçısı oluyor kendisi....Rus kökenli olduğu için konuşması oldukça komik r leri oldukça bastırıyor konuşurken bu da onu komik kılan şeylerden biri..
Ve resturantın sahibi Koreli Han! Evet bu dizide de bi Koreli bulduk ama bu sefer ki biraz farklı.Oldukça saftirik bi adam Han.Garsonlar hatta bütün çalışanlar kendisinin 150 cnm dahi varmayan boyu ile acımazsızca dalga geçiyorlar.Sürekli annesinden telefonda dahi azar yiyen bir tip havalı olmaya çalaışan ve daha çok maskaraya alınan biri.İleri ki bölümlerde annesiyle de tanıştık tabi kızların yardımıyla daha doğruau yardım etmeye çalışırken ki kaş yapayım derken göz çıkarma olaylarıyla oldukça komik sahneler vardı.
Bizim sarışın bıdık olan C nin ilk sevgilisi Candy Andy benim favorimdi keşke ayrılmasalardı 2 kızın hiç düzenli manitaları olamadı maalesef çünkü daha çok cupcake işleriyle meşguldüler birbirlerinden ve işlerinden başka kimseye vakit ayıramadılar.
Max Reyiz'e en çok yakışan ilk sevgilisi aldatan pislik Robbie'den sonra çok yakıştıklarını düşündüklerim Johnny ile bile yürümedi daha doğrusu Max kimseyle 1 geceden fazlasını yapamıyor çünkü kendisinin mutlu olma ve başarılı olma korkusu var.
Diziye sonradan giren ama en komik karakterlerden biri Sofie elbette.Kendisini bir hayat kadını sanıp daha sonradan temizlik şirketleri kraliçesi olduklarını öğrendiklerinde ben de kızlar kadar büyük şok yaşadım baka Sofie pek sevmesemde sonra o da ailenin bir parçası oldu tabi ilk Oleg'in kırığı oldu o ayrı bir komedi konusu elbette.
Ve sonlara doğru Max'in nihayet kendisi gibi birini ve hayatının aşkını buldu diye düşündüğümüz ama çok geçmeden bu adamdan ayrıldığı Dick kendisi bir melez yakışıklı biri sayılmasada oldukça sempatik birisi kendisi kendi yaptığı çöp evinde yaşıyor hayır evi çöp gibi demiyorum cidden bir çöp tenekesinin içinde yaşıyor tabi sonradan bir milyarderin oğlu olduğu ortaya çıkıyor bu arada acayip spoiler verdim ne yapayım duramadım affedin!
Ve zenci espirilerini yine kendisi yapıp gülen kasiyerimiz aynı zaman da saksafon albümü sahibi Earl.Ben hal ve tavırlarını daha çok bizim Dadı dizisinde ki uşak rolünü oynayan Haldun Dormen'e benzettim aynı alaycı tavır aynı tarz falan ne bileyim eğer bununda bi çakması yapılırsa Türkiye'de kesinlikle bu rolü Haldun Dormen oynamalı ki bence orijnalı kadar yinede güzel olmaz.Son olarak Max'in fakir cipslerine ve dağınık onların deyimiyle küf kokan evlerine bayıldım aslında tam bir öğrenci evi ayrıca bir evcil hayvanları da var hayır bir kedi köpek değil o bir at hem adı Kestane ! Evet daha tuhaf neler neler var bu dizi de bence dizilerimde Top 10 da üst sıralarda yer almayı hak eden bir dizi...
Maydanoz Time:Müzik-Faydee-Can't Let Go
Herkese sımsıcak bir Ağustos ayının ilk gününden ve elbette benim en sevdiğim gün olan içimi enerji dolduran (hadi ateistler bunu da açıklayın) mübarek cuma gününden merhabalar...Cuma günleri geleneksel müzik günümüz artık alıştığınız gibi..Bu müzik postunda yaz ayında yeni çıkan bir isimle daha birlikteyiz.Faydee ve Can't Let Go şarkısı (mat sınavına giderken de bu şarkıyı dinlemiştim uğur getirdi bana).Klip çok hoş mu desem 2 ergenin mutlu mesutluğu mu desem bu arada o avuç kadar kız çocuk bi çaksa uçar gider mi desem ilginç bi haraket yapacaklar diye çocuk kızı havaya kaldırırken kızın kasıklarına bastırması ayaklarıyla o kızın yumurtalıkları çat çut kırılmadı mı desem Faydee'nin sürekli bacaklarını iki yana açarak yaylana yaylana oynamasımı desem adamın tatlış karizması mı desem pek bilemedim ama boyu da olsa kız güzel kız aslında haa diyerek burda bitiriyorum salak saçma yorumlarımı en iyisi siz klibi izleyin yorumlarınızı bekliyorum....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Samsun Kitap Ağacı İle Aralık Ayı Kitabı Kul Seray Şahiner
Herkese merhabalar efenim, Dün toplantımızı yaptık.İlk defa Seray Şahiner okudum bu vasıta ile.Dilini ve kadın dünyasını anlatmasını çok se...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...