Herkese yepyeni bir günden merhabalar efenim...Bugüne dün yeni bitirdiğim taptaze bir kitap postu ile başlayalım dedim.Böğürtlen Kışı kitabından sonra büyük ilgi gören Sarah Jıo'nun son olarak merak edip alıp okumak istediğim bi kitabı Mart Menekşeleri kaldı onuda bulup okursam benden mutlusu olmaz vallahi.Çünkü bu kadının dilini ve hikayelerini çok seviyorum.
Yıllar geçse de adaleti sağlamak,kaybedilen aşkı bulmak ne bileyim hep tuhaf gelmiştir bana.Zamanında hepimiz gençlikle,cahillikle hatalar yapıyoruz ama sonrasında pişman olsakta malesef kitaplarda ki gibi düzeltme imkanı bulamıyoruz.Bu kadınında 50 yıl sonra bile olsa ölmeden önce pişmanlıklarından kurtulması bana biraz hayal gücü gibi geldi hep iyiler kazanmıyor malesef gerçek hayatta mutlu sonu görmeyi herkes istiyor ama bazen bu durumda kitabın gerçekçilik hissini kaybettiriyor.Bunun dışında kitabı bir nefeste okudum resmen akıcı,doğal,kahraman bakış açısını her zaman daha çok sevmişimdir romanlarda.Bence Böğürtlen Kışı'ndan daha güzel bir aşk hikayesiydi ondan bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.Kitabı okurken film izler gibi oldum bence filmi çekilse süper olur dediğim kitaplardan oldu diyebilirim.
Konusu:II. Dünya Savaşı'nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...
Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?
Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adası'ndan adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar.
1942 yazında, II. Dünya Savaşı'nın en hararetli zamanında Bora Bora Adası'nda görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir?
Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?
Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jio'dan muhteşem bir başyapıt... Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.
Not:Resimde gördüğünüz çikolata Portakallı Bitter Belçika Çikolatası merak edenler varsa söyleyeyim dedim.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
9 Eylül 2014 Salı
8 Eylül 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Dizi-Fated To Love You
Herkese günün 2.postundan merhabalar efenim...Daha yeni bitirdiğim 2014 yapımı 20 bölümlük harika bir Kore dizisi ile sizinle birlikteyim.Aslına bakarsanız 2008 yapımı Destiny Love adlı Tayvan dizisinin 2014 yapımı Kore versiyonu diyebiliriz.Konusu ve olayları birebir aynı ama bence Kore oyuncuları ve elbette maddi imkanları ve çekimleri her zaman daha iyi.2.adam dışında daha önce tanıdığım hiç bir oyuncu olmasa da yeni yüzler tanımış ve baya baya da sevmiş oldum.Aslına bakarsanız ilk zamanlar bana biraz The Greatest Love'u hatırlattı.Daha çok adam oradaki adamı taklit ediyor gibi geldi.Kötü adam kahkahaları,kibri oldukça saçma ama komik ve sevimli tavırları...Adam kahkaha attıkça sizde güleceksiniz bana inanın.
Balıkesir'e gidene kadar nasıl günleri geçireceğimi şaşırdım vallahi.Dışarda da vakit geçiriyoruz ama ben hiç eve gitmek istemiyorum bana kalsa tüm gün dışarda olur para harcar dururum tabi benim param olmayınca öyle de olmuyor.Kitaptır,dizidir derken kendimi oyalıyorum işte.Bu diziye de iyi ki rastlamışım hem ağladım hem de bol bol gülüp,eğlendim bir dizide bulunması gereken her şey var bence.Ayrıca baştan beri adam saçlarını kestirseymiş adamı daha çok sevebilirmişim dizinin sonuna doğru kestirdi ama saçları gidince bildiğiniz taş oldu :) Başroldeki kızda aslında başta bebek gibi konuştuğu ve davrandığı için hiç sevmemiştim ama sonradan gözüm mü alıştı artık bilemiyorum sevimli gelmeye başladı.Ayrıca güzelde bir final yaptılar saçmamaları isabet olmuş.
Konusu:Lee Gun hem parası hem de birinci sınıf bir kız arkadaşı vardır. Jeon Ju'nun Lee ailesinin 9. nesilden gelen tek varisidir ki bu aile tüm erkek varislerin 30 yaşına gelmeden öldükleri bir geçmişe sahiptir. Varisin yeri için akrabaları tarafından sürekli yapılan tehditler, Lee Geon'un büyük annesi, başkan Wang, LG'ye acilen evlenmesi için baskı yapmaktadır.
LG büyük annesinin niyetini anlamaktadır ancak LG'nin balerin kız arkadaşı uluslararası bir sahnede yer almadıkça evlenip çocuk yapmaya yanaşmamaktadır. LG çaresizce kız arkadaşı ve büyük annesi arasında kalmıştır. Bir gün Se Ra sabırsızca beklediği seçmeleri geçemeyince kendine olan güveni sarsılır. LG bu durumu kendi avantajına kullanmaya karar verip büyük bir evlilik teklifi hazırlamaya başlar.
Gel gör ki kaderin başka planları vardır. Se Ra tam uçağa binecekken seçmeyi geçtiğine dair bir telefon alır. Bir kere daha evliliği erteler ve New York'a gider. Bu gelişmelerden haberi olmayan LG yapacağı teklif için hazırlanmaktadır ama başkan Park ve Choi bu skandalı çok geçmeden ona yetiştireceklerdir.
Sevdikleri için sınır tanımayan bir tatlılık gösterse de başkaları yanında rahatsız olup hemen kaba davranmaya başlayan biridir. Kendisini aniden bir skandalın içinde bulur ve defalarca tecrübesiz, "henüz" iyi kalpli bir kız olan Mi Young'u incitir. Öyle değilmiş gibi görünse de o aptal kadın için endişelenmeden duramaz.
Balıkesir'e gidene kadar nasıl günleri geçireceğimi şaşırdım vallahi.Dışarda da vakit geçiriyoruz ama ben hiç eve gitmek istemiyorum bana kalsa tüm gün dışarda olur para harcar dururum tabi benim param olmayınca öyle de olmuyor.Kitaptır,dizidir derken kendimi oyalıyorum işte.Bu diziye de iyi ki rastlamışım hem ağladım hem de bol bol gülüp,eğlendim bir dizide bulunması gereken her şey var bence.Ayrıca baştan beri adam saçlarını kestirseymiş adamı daha çok sevebilirmişim dizinin sonuna doğru kestirdi ama saçları gidince bildiğiniz taş oldu :) Başroldeki kızda aslında başta bebek gibi konuştuğu ve davrandığı için hiç sevmemiştim ama sonradan gözüm mü alıştı artık bilemiyorum sevimli gelmeye başladı.Ayrıca güzelde bir final yaptılar saçmamaları isabet olmuş.
Konusu:Lee Gun hem parası hem de birinci sınıf bir kız arkadaşı vardır. Jeon Ju'nun Lee ailesinin 9. nesilden gelen tek varisidir ki bu aile tüm erkek varislerin 30 yaşına gelmeden öldükleri bir geçmişe sahiptir. Varisin yeri için akrabaları tarafından sürekli yapılan tehditler, Lee Geon'un büyük annesi, başkan Wang, LG'ye acilen evlenmesi için baskı yapmaktadır.
LG büyük annesinin niyetini anlamaktadır ancak LG'nin balerin kız arkadaşı uluslararası bir sahnede yer almadıkça evlenip çocuk yapmaya yanaşmamaktadır. LG çaresizce kız arkadaşı ve büyük annesi arasında kalmıştır. Bir gün Se Ra sabırsızca beklediği seçmeleri geçemeyince kendine olan güveni sarsılır. LG bu durumu kendi avantajına kullanmaya karar verip büyük bir evlilik teklifi hazırlamaya başlar.
Gel gör ki kaderin başka planları vardır. Se Ra tam uçağa binecekken seçmeyi geçtiğine dair bir telefon alır. Bir kere daha evliliği erteler ve New York'a gider. Bu gelişmelerden haberi olmayan LG yapacağı teklif için hazırlanmaktadır ama başkan Park ve Choi bu skandalı çok geçmeden ona yetiştireceklerdir.
Sevdikleri için sınır tanımayan bir tatlılık gösterse de başkaları yanında rahatsız olup hemen kaba davranmaya başlayan biridir. Kendisini aniden bir skandalın içinde bulur ve defalarca tecrübesiz, "henüz" iyi kalpli bir kız olan Mi Young'u incitir. Öyle değilmiş gibi görünse de o aptal kadın için endişelenmeden duramaz.
Maydanoz Time:Müzik-GNCFEST
Herkese yepyeni bir haftadan merhabalar efenim...Dün akşam bu postu yapacaktım aslında ama içimden yapmak hiç gelmedi açıkçası çünkü o ara kıskançlıktan çatlıyordum.Bildiğiniz gibi GNCFEST bu sene sanki sırf ben gidemiyorum diye bana kıllık olsun diye en sevdiğim isimleri davet etmiş konser için.Bu sene çok süper bi çıkış yapan ve şu sıralar en sevdiğim ve dinlediğim şarkı olan Come Get It Bae şarkısının sahibi Pharell Williams kısaca benim kara prensim :) Dünyayı Mutlu yapan adam :) Onu canlı canlı dinlemeyi pek isterdim ama şimdilik bu kliple idare edicez.Ayrıca klip çok güzel şarkının ritmi ve kızların yaptığı dans şekli çok hoş değil mi ? :)
2.Olarak ilk başlarda çakma Riri desemde zamanla şarkılarını da kırmızı halılarda ki sempatik paçozluğunuda sevdiğim kadın Rita Ora vardı.I Will Never Let You Down şarkısını şu aralar pek seviyorum.
Her yaz favori bir şarkı çıkarmayı ve dillerden düşmeyen kıvrak eğlenceli parçalar yapan tee Diyarbakır'a dahi gitmiş keşke İzmir'e gelse de gözüm kapalı gitsem dediğim bir şarkıcı Inna sahnenin 3.konuğu idi.Şu aralar pek sevdiğim Cola Song'un bir çok klibi var ama ben akustik hallerinden çok orijinal kliplerini seviyorum.
Şimdilik bu kadar oturupta dün akşam festivalde ne oldu bitti buraya yazıcam sanıyorsanız pek yanılıyorsunuz o kadar mazoşist değilim malesef.Zaten Lana Del Rey Ve Justin Timberlake konserlerinin acısı içimden gitmedi şimdi de bunlara ağlayıp üzülemem Allah bilir daha ne zaman gelirler umarım kendi paramı kazanmaya başladığım zaman gelirlerde yemem içmem biriktirir hiç acımam giderim vallahi biliyorsunuz ölmeden önce yapmak istediğim şeylerden biri çok sevdiğim dünyaca ünlü bir yabancı şarkıcıyı sahnede izlemek...
6 Eylül 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Kitap-Bit Palas Elif Şafak
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Daha yeni bitirdiğim taze taze bi kitap postu yapalım dedim.Bu arada kitap yorumuna girmeden önce daha öne hiç çay fincanında puding yediniz mi? Hayır tabiki de yemediniz çünkü evde tüm beceriksizliğimle kase bulamayınca pudingi çay fincanına koydum ama böylede güzel oluyormuş benden söylemesi :)
Kitaba gelecek olursak bu zamana kadar okuduğum en ilginç ve farklı kitaptı diyebilirim.Türk yazarların romanlarını okumayı zaten çok seviyorum.Hele de Elif Şafak,Ayşe Kulin gibi kendini ispatlamaya başarmış yazarların kitaplarını benim için öncelikli kitaplar bunlar açıkçası.Sanırım burada daha çok feminist yanım ağır basıyor.
Açıkçası BitPalas bir olay öyküsünden çok durum öykülerini benziyor.Yani daha çok karakter portreleri gibi.Şafak'ın zengin dili (Osmanlıca sözcükleri çok kullanmasıyla eleştiri yağmuruna tutulsa da bence bir çok Türk yazarda bu olay var o yüzden artık hoş görülmesi lazım ) , durağan bir yapıyı anlatmasıyla yazarlık becerilerini bir kitaba akıttığı bir roman olmuş.
Okurken yazım puntosunun küçüklüğünden dolayı biraz yoruldum ve sıkıldım açıkçası.Sanki yazılar sıkıştırılmış gibi geldi bana malum 38.basım olduğundan diğer basımları belki daha farklıdır,bilemiyorum.
Romanın başını ve sonunu pek anlayamadım açıkçası.Sanki bi kopukluk varmış gibi geldi bana ya da ben tam olarak olayları birbirine bağlayamadım.Felsefik düşünceleri araya serpiştirmesi ayrıca bir çok yerde tabi ki anlayana ve bilene göndermeler yapması daha zengin kılmış romanı Elif Şafak çok zeki bir kadın yazar bence o yüzden ağır düşünceleri anlayamamış olabilirim yaşım gereği.
Okurken hep aklıma Ayaşlı Ve Kiracıları romanı geldi açıkçası.Aynı apartman içinde,aynı çatı altında yaşayan birbirinden farklı insanların sorunları,hayatları,hayata bakış açıları...Buralarda bile komşuculuk pek gelişmemişken İstanbul'da bu kadar sığ olmasına şaşırmadım doğrusu.Aslında herkes kendini tek sanıyor şu dünyada sadece kendileri çekiyor zannediyor o sıkıntıları,hayal kırıklıklarını ama bu romanda da görüyoruz ki aynı apartmanda yaşayan birbirinden habersiz insanlarda ortak umutlara,hayallere sahip olabiliyorlar.
Son olarak bol bol kahkaha attım yerlerde oldu açıkçası.Hayır komik olduğu için kahkaha atmadım.Ağlanacak halimize gülüyoruz ironisi varya hani hah işte bu kitapta bol bol onu yaşadım.Evliyalar,Hacı dedenin saçma saçma hikayeleri,çöp dökme yazıları falan Elif Şafak İstanbul'u ne kadar bilip anlatmış orasını bilemeyeceğim de Türk insanını ve tabi ki de insan çeşitlerini çok iyi anlayıp tasvir etmiş.Diğer muhteşem olaylı,kahramanlı romanlarının yanında bi tık geride kalan ama okunması gereken bir roman olduğunu düşünüyorum.
Kitaba gelecek olursak bu zamana kadar okuduğum en ilginç ve farklı kitaptı diyebilirim.Türk yazarların romanlarını okumayı zaten çok seviyorum.Hele de Elif Şafak,Ayşe Kulin gibi kendini ispatlamaya başarmış yazarların kitaplarını benim için öncelikli kitaplar bunlar açıkçası.Sanırım burada daha çok feminist yanım ağır basıyor.
Açıkçası BitPalas bir olay öyküsünden çok durum öykülerini benziyor.Yani daha çok karakter portreleri gibi.Şafak'ın zengin dili (Osmanlıca sözcükleri çok kullanmasıyla eleştiri yağmuruna tutulsa da bence bir çok Türk yazarda bu olay var o yüzden artık hoş görülmesi lazım ) , durağan bir yapıyı anlatmasıyla yazarlık becerilerini bir kitaba akıttığı bir roman olmuş.
Okurken yazım puntosunun küçüklüğünden dolayı biraz yoruldum ve sıkıldım açıkçası.Sanki yazılar sıkıştırılmış gibi geldi bana malum 38.basım olduğundan diğer basımları belki daha farklıdır,bilemiyorum.
Romanın başını ve sonunu pek anlayamadım açıkçası.Sanki bi kopukluk varmış gibi geldi bana ya da ben tam olarak olayları birbirine bağlayamadım.Felsefik düşünceleri araya serpiştirmesi ayrıca bir çok yerde tabi ki anlayana ve bilene göndermeler yapması daha zengin kılmış romanı Elif Şafak çok zeki bir kadın yazar bence o yüzden ağır düşünceleri anlayamamış olabilirim yaşım gereği.
Okurken hep aklıma Ayaşlı Ve Kiracıları romanı geldi açıkçası.Aynı apartman içinde,aynı çatı altında yaşayan birbirinden farklı insanların sorunları,hayatları,hayata bakış açıları...Buralarda bile komşuculuk pek gelişmemişken İstanbul'da bu kadar sığ olmasına şaşırmadım doğrusu.Aslında herkes kendini tek sanıyor şu dünyada sadece kendileri çekiyor zannediyor o sıkıntıları,hayal kırıklıklarını ama bu romanda da görüyoruz ki aynı apartmanda yaşayan birbirinden habersiz insanlarda ortak umutlara,hayallere sahip olabiliyorlar.
Son olarak bol bol kahkaha attım yerlerde oldu açıkçası.Hayır komik olduğu için kahkaha atmadım.Ağlanacak halimize gülüyoruz ironisi varya hani hah işte bu kitapta bol bol onu yaşadım.Evliyalar,Hacı dedenin saçma saçma hikayeleri,çöp dökme yazıları falan Elif Şafak İstanbul'u ne kadar bilip anlatmış orasını bilemeyeceğim de Türk insanını ve tabi ki de insan çeşitlerini çok iyi anlayıp tasvir etmiş.Diğer muhteşem olaylı,kahramanlı romanlarının yanında bi tık geride kalan ama okunması gereken bir roman olduğunu düşünüyorum.
2 Eylül 2014 Salı
Maydanoz Time:Dizi-The Mermaid
Herkese tekrardan merhabalar efenim...2014 yapımı can sıkıntısından bir Kore dizisine daha başladım 4.bölüm yeni yayınlandı daha ve 16 bölümlük anlaşma yapıldığını duydum sonuna kadar da izleme niyetim hayırlısıyla,bakalım.4 bölüm oldukça komikti bol kahkahalar attım diyebilirim.Öyle çok göze çarpan bir oyuncu olmasa da konusu ve başroldeki kızın tavırları çok tatlı o yüzden sardı herhalde.Diğer adı Surplus Princess arayıp bulamayanlar için de yazayım dedim.
Konusu:Ha-Ni (Jo Bo-Ah) bir deniz kızıdır. Aşık olduğu bir adam için, insana dönüşür ve Ingyeo evinde yaşamaya başlar. Bu ev ilk işlerine girmek için hazırlık yapan insanların yaşadığı bir evdir. Daimi insan olmak için, Ha-Ni 100 gün içinde adamı kendine aşık etmelidir. Sevdiği adamla sonsuza kadar birlikte kalabilmek için insan olmaya çalışan deniz kızı hakkında bir hikayedir..
Konusu:Ha-Ni (Jo Bo-Ah) bir deniz kızıdır. Aşık olduğu bir adam için, insana dönüşür ve Ingyeo evinde yaşamaya başlar. Bu ev ilk işlerine girmek için hazırlık yapan insanların yaşadığı bir evdir. Daimi insan olmak için, Ha-Ni 100 gün içinde adamı kendine aşık etmelidir. Sevdiği adamla sonsuza kadar birlikte kalabilmek için insan olmaya çalışan deniz kızı hakkında bir hikayedir..
1 Eylül 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Dizi-Secret
Herkese uzun süreden sonra yeni bitmiş tazecik bir Kore dizisi ile merhabalar efenim...Ne yapayım can sıkıntısı normalde Romantik-Komedi'den başka Kore dizisi izlemezdim bu Dram biraz ekstra bir durum oldu açıkçası.Evet beni ağlatmayı başaracak kadar güçlü bir dramdı diyebilirim.Ki izlememi de açıkçası Patronu Kolla dizisinde tatlılıklarıyla beni kendine aşık eden (Wookimi aldatmıyorum sakin olun!) Ji 'ciğim bu dizide de beni kendine hayran bıraktı diyebilirim.Konusu oldukça güzel bir dizi çocuğunun annesini öldüren bir kadına nasıl aşık olunabilir kinin cevabı olan bir dizi Secret 2013 yapımı 16 bölümlük çerezlik bir dizi.
Konusu:
Ağlama annem kıyamam sana...Kemik yapını yirim senin... :)
Konusu:
Sevdigi erkek için bir cinayeti itiraf eden kadın hakkında.. Dizi Blade and Petal dizisinin ardından yayınlanıcaktır..
Ağlama annem kıyamam sana...Kemik yapını yirim senin... :)
Maydanoz Time:Kitap-Kır Çiçeği Tepesi Kımberley Freeman
Herkese yepyeni bir haftadan merhabalar efenim...Bu haftaya güzel bir kitap ile başlayalım dedim ve ilk postumuzda Kımberley Freeman'ın Kır Çiçeği Tepesi'ni ağırlayayım dedim.Yanında da buz gibi çilekli Sırma soda pek iyi gitti vallahi balkonda püfür püfür esiyordu vallahi.Ay bende gün geçirmeye çalışıyorum ne yapayım yatıp keyif çattığıma bakmayın gün sayıyorum vallahi üniversite başlasın diye çok çalıştıktan sonra keyif çatmanın ben sadece keyif olduğunu düşünüyorum böyle 3 ay boş boş hiç bir halt yemeden oturmak hiç bana göre bir şey değil vallahi.
Kitap bloğu sitelerin de çok popüler bir kitap olduğundan ben de okumak listeme eklemiştim üstünü çizmek pek keyifli oldu açıkçası.Bir kuşak romanı aslında biraz da hüzünlü bir roman beni ağlatacak kadar değil ama sadece sınırları biraz zorluyor.Ortalama bir kitap bence.
Konusu:929 yılında Glasgow'da yaşayan genç, güzel Beattie'nin büyük hayalleri vardır, ta ki evli sevgilisi Henry'den hamile kalana kadar... Çocuğunu evlatlık vermek üzere dünyaya getirmeden hemen önce Henry karısını terk edip Beattie ile birlikte Londra'ya kaçmaya karar verir. Orada kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır.
Tam seksen sene sonra kader, Beattie'nin torunu Emma'ya oyununu oynayacaktır. Ünlü bir balerin olan Emma, geçirdiği sakatlık nedeniyle kariyerinden vazgeçerek aile bağlarının olduğu Avustralya'ya dönmek zorunda kalır. Büyükannesinden ona kalan çiftliğe vardığında, tek amacı oradaki eşyaları düzenlemektir. Ancak dört bir tarafı sararmış fotoğraflar ve eski mektuplarla çevrili olan Emma, geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir aile sırrını çözmeye çalışırken bulur kendini. Emma attığı her adımda büyükannesiyle kaderlerinin nasıl da bir örüldüğünü keşfedecektir.
Kitap bloğu sitelerin de çok popüler bir kitap olduğundan ben de okumak listeme eklemiştim üstünü çizmek pek keyifli oldu açıkçası.Bir kuşak romanı aslında biraz da hüzünlü bir roman beni ağlatacak kadar değil ama sadece sınırları biraz zorluyor.Ortalama bir kitap bence.
Konusu:929 yılında Glasgow'da yaşayan genç, güzel Beattie'nin büyük hayalleri vardır, ta ki evli sevgilisi Henry'den hamile kalana kadar... Çocuğunu evlatlık vermek üzere dünyaya getirmeden hemen önce Henry karısını terk edip Beattie ile birlikte Londra'ya kaçmaya karar verir. Orada kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır.
Tam seksen sene sonra kader, Beattie'nin torunu Emma'ya oyununu oynayacaktır. Ünlü bir balerin olan Emma, geçirdiği sakatlık nedeniyle kariyerinden vazgeçerek aile bağlarının olduğu Avustralya'ya dönmek zorunda kalır. Büyükannesinden ona kalan çiftliğe vardığında, tek amacı oradaki eşyaları düzenlemektir. Ancak dört bir tarafı sararmış fotoğraflar ve eski mektuplarla çevrili olan Emma, geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir aile sırrını çözmeye çalışırken bulur kendini. Emma attığı her adımda büyükannesiyle kaderlerinin nasıl da bir örüldüğünü keşfedecektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...