Herkese yeni bir günden merhabalar millet !
Kore dizilerini izlemeye tam gaz devam edemesem de arada dişime göre dizi olunca elbette kaçırmıyorum.Romantik-Komedi tadında nihayet yeni bir dizi buldum diye sevinirken başları,konusu,oyuncuları her şeyi güzel olan dizi aslında sonlara doğru bende tam bir hayalkırıklığı yarattı.
İlk 4-5 bölümünde oldukça potansiyelli bir dizi gibi görünürken bence sonradan çok sıradanlaştı ve zaten 16 bölümde bitti.Bence yakın zamanda unutulacak çokta kalıcılığı olmayan bir dizi.Ama en azından şu sıralarki Kore dizilerinde Gençlik-Romantik-Komedi kategorisini doldurdu.
Kısaca konusuna gelicek olursak ;
Hong Sul, sıradan bir üniversite öğrencisidir. Yoo Jung ise, okulun en popüler ögrencisidir. İyi görünümlü, zengin, akıllı, ve hatta güzel birisidir. Ancak Hong Sul, Yoo Jung'u göründüğünden çok daha iyi olduğunu sanıyor ...
Son olarakta yeni öğrendim bu dizi aslında bir WebToon'dan esinlenilmiş.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
16 Mart 2016 Çarşamba
15 Mart 2016 Salı
Maydanoz Time : Film - The Big Short
Herkese tekrardan merhabalar millet !
Evet günün 2.postu olarak yine bir film postu var.Evet evet şimdi daha iyi olduğum için uzun uzadıya yazamayacak olsamda en azından bir değerlendirme yazımı görebileceksiniz.
Oscar 2016 ' da adı geçen bir çok filmi izledim ve yorumunuda girdim neredeyse.Evet en çok merak edilenleri sona bıraktım gibi bir şey oldu.Tadına vara vara yazmak,değerlendirmek istedim sanırsam.
Hemen ilk heyecanla bir filmi yazmak bana çokta doğru gelmiyor bazen filmi iyice izleyip 1-2 hafta geçmesini beklemek sonra tekrardan postunu yazarken iyice filmi hazmetmiş olarak üzerinde düşünüp yazmak gerekiyor.
Büyük Açlık olarak Türkçe'ye çevirilen bu film biliyorum ki Türkiye'de de ki bence dünyada da pek fazla ilgi görmedi.Oyuncu kadrosu ve oyunculuklar harika olsada baştan sonra sırf diyalog ve banka,hisse,faiz,ekonomiyle ilgili terimler içeren bir film olduğu için 2 saatimi lütfen bana geri verin diyorsunuz tabi filmi büyük bir sabırla sonuna kadar izlemeyi başarabildiyseniz !
Bu film Bafta'da nasıl ödül kazandı Oscar'a nasıl aday oldu inanın bilmiyorum.Sanırım Amerika'da ki bütün insanlar ekonomiden anlıyor.Aday filmlere baktığımızda hepsi ucundan da olsa bir mesaj kaygısı içinde ve evrensel nitelikte ama bu film ne alakaya maydanoz !
Bale,Gosling,Carell hatta Pitt gibi isimler olmasa bence listeye hiç giremeyecek bir film !
Film, Michael Lewis'in çok satan kitabı The Big Short: Inside the Doomsday Machine'nin beyazperdeye uyarlanmış hâlidir. Lewis'in kitabı 2000'li senelerde oldukça güçlendirilen emlak ve kredi balonunun neden olduğu mali krizi anlatmaktadır. Finansal krizin patlamasında rol alan kilit isimleri de içeren kitap uyarlaması Brad Pitt, Christian Bale ve Ryan Gosling gibi büyük isimleri başrolünde barındırıyor.
Evet günün 2.postu olarak yine bir film postu var.Evet evet şimdi daha iyi olduğum için uzun uzadıya yazamayacak olsamda en azından bir değerlendirme yazımı görebileceksiniz.
Oscar 2016 ' da adı geçen bir çok filmi izledim ve yorumunuda girdim neredeyse.Evet en çok merak edilenleri sona bıraktım gibi bir şey oldu.Tadına vara vara yazmak,değerlendirmek istedim sanırsam.
Hemen ilk heyecanla bir filmi yazmak bana çokta doğru gelmiyor bazen filmi iyice izleyip 1-2 hafta geçmesini beklemek sonra tekrardan postunu yazarken iyice filmi hazmetmiş olarak üzerinde düşünüp yazmak gerekiyor.
Büyük Açlık olarak Türkçe'ye çevirilen bu film biliyorum ki Türkiye'de de ki bence dünyada da pek fazla ilgi görmedi.Oyuncu kadrosu ve oyunculuklar harika olsada baştan sonra sırf diyalog ve banka,hisse,faiz,ekonomiyle ilgili terimler içeren bir film olduğu için 2 saatimi lütfen bana geri verin diyorsunuz tabi filmi büyük bir sabırla sonuna kadar izlemeyi başarabildiyseniz !
Bu film Bafta'da nasıl ödül kazandı Oscar'a nasıl aday oldu inanın bilmiyorum.Sanırım Amerika'da ki bütün insanlar ekonomiden anlıyor.Aday filmlere baktığımızda hepsi ucundan da olsa bir mesaj kaygısı içinde ve evrensel nitelikte ama bu film ne alakaya maydanoz !
Bale,Gosling,Carell hatta Pitt gibi isimler olmasa bence listeye hiç giremeyecek bir film !
Film, Michael Lewis'in çok satan kitabı The Big Short: Inside the Doomsday Machine'nin beyazperdeye uyarlanmış hâlidir. Lewis'in kitabı 2000'li senelerde oldukça güçlendirilen emlak ve kredi balonunun neden olduğu mali krizi anlatmaktadır. Finansal krizin patlamasında rol alan kilit isimleri de içeren kitap uyarlaması Brad Pitt, Christian Bale ve Ryan Gosling gibi büyük isimleri başrolünde barındırıyor.
Maydanoz Time : Film - 2 İtalyan Filmi !
Herkese merhabalar millet !
Şu an İzmir de ve hasta bi şekilde yatıyorum o yüzden uzun uzun bol yorumlu postlar yapamayacağım şimdilik idare edin :)
Scusa ma ti chiamo amore
Pardon! Seni Seviyorum (2008)
Gerçek aşk, hiç beklemediği bir anda, ciddi, yakışıklı ve başarılı biri olan Alex'in hayatına giriverir. Kırkına yaklaştığı sırada, sabah işine giderken bir kavşakta, motosikletli Niki'ye çarpar.Bu karşılaşma, Alex'in oturmuş ve düzenli hayatını altüst eder. Niki, on yedi yaşının verdiği bütün masum neşesi ve şaşırtıcı bilgeliğiyle hayatına girer. Yıllardır birlikte yaşadığı kadının arkasında bıraktığı köhnemiş bütün kalıpları, yerleşik fikirleri ve kasvetli alışkanlıkları, hatta hüznü siler atar.Ama keşfetmek kabul etmek anlamına gelmemektedir. En azından Alex için. Aşklarındaki ve sevişmelerindeki şefkat ve güvene rağmen, ileride mutlu olacakları açıkken, Niki ona daha önce hiç gülmediği kadar gülmeyi göstermişken, Alex eski sevgilisiyle yaşadığı daha mantıklı hayatına döner.Niki 18 yaşını doldurmaya yaklaşmış finallerine çalışırken, gizlice Alex'i beklemektedir.Yüreğinin derinliklerinde bir hayali canlı tutmaktadır. Alex'in hayatında ilk defa, gerçek aşkı kabullenecek ve ona inanacak cesareti bulacağı hayalini.
Şu an İzmir de ve hasta bi şekilde yatıyorum o yüzden uzun uzun bol yorumlu postlar yapamayacağım şimdilik idare edin :)
Scusa ma ti chiamo amore
Pardon! Seni Seviyorum (2008)
Gerçek aşk, hiç beklemediği bir anda, ciddi, yakışıklı ve başarılı biri olan Alex'in hayatına giriverir. Kırkına yaklaştığı sırada, sabah işine giderken bir kavşakta, motosikletli Niki'ye çarpar.Bu karşılaşma, Alex'in oturmuş ve düzenli hayatını altüst eder. Niki, on yedi yaşının verdiği bütün masum neşesi ve şaşırtıcı bilgeliğiyle hayatına girer. Yıllardır birlikte yaşadığı kadının arkasında bıraktığı köhnemiş bütün kalıpları, yerleşik fikirleri ve kasvetli alışkanlıkları, hatta hüznü siler atar.Ama keşfetmek kabul etmek anlamına gelmemektedir. En azından Alex için. Aşklarındaki ve sevişmelerindeki şefkat ve güvene rağmen, ileride mutlu olacakları açıkken, Niki ona daha önce hiç gülmediği kadar gülmeyi göstermişken, Alex eski sevgilisiyle yaşadığı daha mantıklı hayatına döner.Niki 18 yaşını doldurmaya yaklaşmış finallerine çalışırken, gizlice Alex'i beklemektedir.Yüreğinin derinliklerinde bir hayali canlı tutmaktadır. Alex'in hayatında ilk defa, gerçek aşkı kabullenecek ve ona inanacak cesareti bulacağı hayalini.
Scusa ma ti voglio sposare
Pardon! Seninle Evlenmek İstiyorum (2010)
Uzun bir ilişkiden yeni çıkan Alex, bir sabah işe giderken Niki'ye çarpar. Alex 30'lu yaşlardadır, Niki ise 17 yaşındadır. Niki'nin, Alex'in hayatına girmesiyle herşey değişecektir.
14 Mart 2016 Pazartesi
Maydanoz Time : Dizi - Danganronpa
Herkese merhabalar millet !
Konusu sadece en iyi öğrencilerin kabul edildiği Hope's Peak Lisesine rastgele seçildiği için "en şanslı öğrenci" lakabını alan Makoto Naegi, okula adımını attığı an, ne olduğu kestirilemeyen bir güç tarafından bayıltılır. Ayıldığında 14 kişiyle birlikte binanın içinde kapalı kısılı olarak kendini bulur. Bu sırada Monokuma isimli konuşan bir oyuncak ayı, öğrencilere binadan ancak ve ancak cinayet işleyip, yakayı ele vermezlerse kurtulabileceklerini söyler. İşlenen her cinayetin ardından, öğrencilerin iştirak ettiği "okul mahkemesi" yapılır, ve bu mahkeme sırasında öğrenciler cinayeti kimin işlediğini bulmaya çalışırlar, doğru tahminde bulunurlarsa, cinayet işleyen kişi, Monokuma tarafından infaz edilir, yok yanlış tahminde bulunurlarsa, bu kez cinayeti işleyen kişi dışındaki kalan tüm öğrenciler öldürülür. Makoto ve diğerleri bir yandan işlenen cinayetleri çözerlerken, bir yandan da tüm bu olup bitenlerin sorumlularını bulmak için çaba gösterecektir.
Açıkçası bu seriye ilk başta puanları nispeten düşük diye yanaşmıyordum, ama konusu ilgimi çektiğinden bir şans vereyim dedim izlerken resmen koltuğuma mıhladı.Bu kadar sürükleyici bir seri beklemiyordum. Evet rahatsız edici sahneler bir hayli fazla seride, hele infaz sahneleri ki 3d olması da gayet güzel olmuş.Serideki olay bundan ibaret değil, delil toplama ve mahkeme sahneleri çok başarılı.
Kanın kırmızı değilde pembe oluşu bana cinayet kavramını biraz tatlı gösterilmek istenmiş gibi geldi :/
Konusu sadece en iyi öğrencilerin kabul edildiği Hope's Peak Lisesine rastgele seçildiği için "en şanslı öğrenci" lakabını alan Makoto Naegi, okula adımını attığı an, ne olduğu kestirilemeyen bir güç tarafından bayıltılır. Ayıldığında 14 kişiyle birlikte binanın içinde kapalı kısılı olarak kendini bulur. Bu sırada Monokuma isimli konuşan bir oyuncak ayı, öğrencilere binadan ancak ve ancak cinayet işleyip, yakayı ele vermezlerse kurtulabileceklerini söyler. İşlenen her cinayetin ardından, öğrencilerin iştirak ettiği "okul mahkemesi" yapılır, ve bu mahkeme sırasında öğrenciler cinayeti kimin işlediğini bulmaya çalışırlar, doğru tahminde bulunurlarsa, cinayet işleyen kişi, Monokuma tarafından infaz edilir, yok yanlış tahminde bulunurlarsa, bu kez cinayeti işleyen kişi dışındaki kalan tüm öğrenciler öldürülür. Makoto ve diğerleri bir yandan işlenen cinayetleri çözerlerken, bir yandan da tüm bu olup bitenlerin sorumlularını bulmak için çaba gösterecektir.
Açıkçası bu seriye ilk başta puanları nispeten düşük diye yanaşmıyordum, ama konusu ilgimi çektiğinden bir şans vereyim dedim izlerken resmen koltuğuma mıhladı.Bu kadar sürükleyici bir seri beklemiyordum. Evet rahatsız edici sahneler bir hayli fazla seride, hele infaz sahneleri ki 3d olması da gayet güzel olmuş.Serideki olay bundan ibaret değil, delil toplama ve mahkeme sahneleri çok başarılı.
Kanın kırmızı değilde pembe oluşu bana cinayet kavramını biraz tatlı gösterilmek istenmiş gibi geldi :/
12 Mart 2016 Cumartesi
Maydanoz Time : Film - The Danish Girl
Herkese tekrardan merhaba millet ...
Bu film gerçek bir hayat hikayesinden alınmış ama filme ne kadar gerçekçi yansıtılmış bilemicem tabi ki ama yansıtıldığı kadarıyla söylemem gerekirse her şeyin sorumlusu adamın salak karısında.(Spoiler time !). Lan bir karı bir kadın evli bir kadın ! Evli olduğu adama bir erkeğe kocasına kadın kıyafetleri giydirir kadın olmayı öğretirmi sığır kadın ! Adam zaten kısır zaten cinsel konularda gidip gidip geliyor erkekliğinden utanıyor bir de senin şu yaptığına bak ! Adamın sorunu yokken adama hem psikolojik hemde duygusal bir yük oluşturmuşsun !
Ah ah çok çok zor konular bunlar azizim.Daha çok uzun uzun konuşulacak konularda o zamanlarda psikiyatrisler bile şok tedavisi falan uyguladığı için hastalık bile diyemiyorum insanlara işkence ediyorlarmış be resmen !
Adamın içinde zaten bir kadın bir erkek figürü varmış sadece salak karısı kadın figürünü ortaya çıkarmış.Bastırılmış cinsellik deniyor bunada.
Filmde geçen bir cümle beni vurdu resmen."Tanrı beni kadın yarattı ama doğanın hatasına doktorlar müdehale etti ve hastalığımı iyileştirdi,sahte kılığımı düzeltti."
Bana içinde çok çelişkili bir cümle gibi geldi.Eğer Tanrı kadın yarattıysa neden kadınsal özellikleri en başta vermedi doğa dediğin kim ne ? Bir bebek iki cinsiyetli eğer fiziksel olarak doğmuyorsa tabi ki duygusal olarak nasıl iki cinsiyetli doğar ?
Bunu yargılamak belki bana çok düşmez ama benim bloğum olduğundan istediğim gibi sallarım :D eşcinsellik denilen olay bireyin sonradan kendi kendine oluşturduğu bir şey ya tramvatik yaşantılar sonucu ya da yetişme,çevresel etkenlerle oluşan kafa ve duygusal karışıklık.Siz 5-6 yaşındaki bir çocuğun eşcinsel olduğunu gördünüz mü hiç? Yani Tanrı tarafından verilen bir şey değil ki bence bu.
Bilmiyorum ya yaşamadan anlaşılmaz bir durum ne desekte boş.Ahlaksal toplumsal normlarına hiç girmiyorum yoksa buralar olur Çarşı :D
Homoseksüel olmak ayrı bir konu ama tamamen erkekken kadın olmak çok büyük bir olay işte.
Çok uzattım biliyorum ama çok duygusal karışıklığa yol açan bir film oldu bende.Ayrcıca bu filmi izledikten sonra affedersinizde Leo kim köpek şimdi :D
Eddie Redmayne tam bir efsane oyunculuk örneği sergilemiş bence Her Şeyin Teorisi filminde de ayrı bir harika olan bu adam kesinlikle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını hakediyordu Leo ya artık ayıp olmasın diye verdiler :D
Ayrıca bu role yakışabilecek tek adam bence.Adamda zaten çok farklı bir karizma var.Adam cidden güzel resmen yüz hatları teni kadın olmaya o kadar müsait ki.
Spoiler time ! Sonunda ağzınız bir karış açık kalıyor şahsen sonunda çok ağladım çok etkileyici bir filmdi.Keşke başarabilseydi dedirtti ...
The Danish Girl filmi Danimarkalı sanatçı Einar Wegener ve karısının, Einar ın kadın olmaya karar vermesiyle birlikte yaşadıkları süreci konu alıyor.
Bu film gerçek bir hayat hikayesinden alınmış ama filme ne kadar gerçekçi yansıtılmış bilemicem tabi ki ama yansıtıldığı kadarıyla söylemem gerekirse her şeyin sorumlusu adamın salak karısında.(Spoiler time !). Lan bir karı bir kadın evli bir kadın ! Evli olduğu adama bir erkeğe kocasına kadın kıyafetleri giydirir kadın olmayı öğretirmi sığır kadın ! Adam zaten kısır zaten cinsel konularda gidip gidip geliyor erkekliğinden utanıyor bir de senin şu yaptığına bak ! Adamın sorunu yokken adama hem psikolojik hemde duygusal bir yük oluşturmuşsun !
Ah ah çok çok zor konular bunlar azizim.Daha çok uzun uzun konuşulacak konularda o zamanlarda psikiyatrisler bile şok tedavisi falan uyguladığı için hastalık bile diyemiyorum insanlara işkence ediyorlarmış be resmen !
Adamın içinde zaten bir kadın bir erkek figürü varmış sadece salak karısı kadın figürünü ortaya çıkarmış.Bastırılmış cinsellik deniyor bunada.
Filmde geçen bir cümle beni vurdu resmen."Tanrı beni kadın yarattı ama doğanın hatasına doktorlar müdehale etti ve hastalığımı iyileştirdi,sahte kılığımı düzeltti."
Bana içinde çok çelişkili bir cümle gibi geldi.Eğer Tanrı kadın yarattıysa neden kadınsal özellikleri en başta vermedi doğa dediğin kim ne ? Bir bebek iki cinsiyetli eğer fiziksel olarak doğmuyorsa tabi ki duygusal olarak nasıl iki cinsiyetli doğar ?
Bunu yargılamak belki bana çok düşmez ama benim bloğum olduğundan istediğim gibi sallarım :D eşcinsellik denilen olay bireyin sonradan kendi kendine oluşturduğu bir şey ya tramvatik yaşantılar sonucu ya da yetişme,çevresel etkenlerle oluşan kafa ve duygusal karışıklık.Siz 5-6 yaşındaki bir çocuğun eşcinsel olduğunu gördünüz mü hiç? Yani Tanrı tarafından verilen bir şey değil ki bence bu.
Bilmiyorum ya yaşamadan anlaşılmaz bir durum ne desekte boş.Ahlaksal toplumsal normlarına hiç girmiyorum yoksa buralar olur Çarşı :D
Homoseksüel olmak ayrı bir konu ama tamamen erkekken kadın olmak çok büyük bir olay işte.
Çok uzattım biliyorum ama çok duygusal karışıklığa yol açan bir film oldu bende.Ayrcıca bu filmi izledikten sonra affedersinizde Leo kim köpek şimdi :D
Eddie Redmayne tam bir efsane oyunculuk örneği sergilemiş bence Her Şeyin Teorisi filminde de ayrı bir harika olan bu adam kesinlikle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını hakediyordu Leo ya artık ayıp olmasın diye verdiler :D
Ayrıca bu role yakışabilecek tek adam bence.Adamda zaten çok farklı bir karizma var.Adam cidden güzel resmen yüz hatları teni kadın olmaya o kadar müsait ki.
Spoiler time ! Sonunda ağzınız bir karış açık kalıyor şahsen sonunda çok ağladım çok etkileyici bir filmdi.Keşke başarabilseydi dedirtti ...
Gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilen filmin yönetmenliğini Les Miserables/Sefiller filminden hatırlayacağımız Oscar ödüllü yönetmen Tom Hooper yapıyor. Filmde Eddie Redmayne e Alicia Vikander eşlik ediyor.
The Danish Girl filmi Danimarkalı sanatçı Einar Wegener ve karısının, Einar ın kadın olmaya karar vermesiyle birlikte yaşadıkları süreci konu alıyor.
Maydanoz Time : Film - Steve Jobs
Herkese merhabalar millet !
Kate Winslet 'ın En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ile aday gösterildiği bu film geçen sene de oldukça konuşulurken bu senede yine konuşuldu.
Ben bu filmi çok duymuştum fakat izlemeye elbette pek bir zamanım olmamıştı.Açıkçası çok merak ettiğim çokta bir beklentimin olduğu bir film iken biraz hayalkırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.Jobs gerçekten böyle biri miydi burada mı böyle yansıtıldı bilemiyorum ama oldukça gıcık bir insanmış filmin finaline kadar adama uyuz oldum.Aile yaşantısı,babalığı bir türlü kabul edemeyişi çocuğunun annesi olabilecek olan kadını o kadar rezil etmesi (evet şu anda spoiler yiyorsunuz afiyet olsun :D )
Şu anda kullandığım bilgisayarın sahibi cidden böyle biri miymiş deyince bilgisayarı camdan aşağı atasım geliyor.(Yok be şaka yapıyorum hiç kıyar mıyım bilgisayarıma o salak adam için o kadar para bayılmışım.)
Şakayı bir kenara bırakacak olursak dediğim gibi film Steveciğimin düşündüğüm gibi çıkmayışının hayalkırıklığı bir yana filmde beklediğim gibi çıkmadı.Ben hayatını daha çok irdeler diye düşünürken sürekli aynı ortamlarda,aynı diyaloglarla,aynı kişilerle çekilen bir film olmuş.Filmin iyi tarafıysa tabi ki tersköşe yapan finali ve Kate Winslet oldu :)
Teknoloji devi Apple şirketinin kurucusu ve 20 yy.'ın deha isimlerinden olan Steve Jobs'un yaşam öyküsünü yeni bir perspektif ile sinemaya aktaracak filmin yönetmenliğini Oscarlı isim Danny Boyle' üstleniyor, senaryoyu ise gene Oscar ödüllü Aaron Sorkin. Apple'ın öncü kurucusu Steve Jobs u Michael Fassbender, Macintosh un eski pazarlama müdürü Joanna Hoffman'ı ise Kate Winslet canlandırıyor. Apple ın kurucu ortaklarından Steve Wozniak ı Seth Rogen canlandırırken, Jeff Daniels ise Apple'ın eski CEO su John Sculley rolünde.
Kate Winslet 'ın En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ile aday gösterildiği bu film geçen sene de oldukça konuşulurken bu senede yine konuşuldu.
Ben bu filmi çok duymuştum fakat izlemeye elbette pek bir zamanım olmamıştı.Açıkçası çok merak ettiğim çokta bir beklentimin olduğu bir film iken biraz hayalkırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.Jobs gerçekten böyle biri miydi burada mı böyle yansıtıldı bilemiyorum ama oldukça gıcık bir insanmış filmin finaline kadar adama uyuz oldum.Aile yaşantısı,babalığı bir türlü kabul edemeyişi çocuğunun annesi olabilecek olan kadını o kadar rezil etmesi (evet şu anda spoiler yiyorsunuz afiyet olsun :D )
Şu anda kullandığım bilgisayarın sahibi cidden böyle biri miymiş deyince bilgisayarı camdan aşağı atasım geliyor.(Yok be şaka yapıyorum hiç kıyar mıyım bilgisayarıma o salak adam için o kadar para bayılmışım.)
Şakayı bir kenara bırakacak olursak dediğim gibi film Steveciğimin düşündüğüm gibi çıkmayışının hayalkırıklığı bir yana filmde beklediğim gibi çıkmadı.Ben hayatını daha çok irdeler diye düşünürken sürekli aynı ortamlarda,aynı diyaloglarla,aynı kişilerle çekilen bir film olmuş.Filmin iyi tarafıysa tabi ki tersköşe yapan finali ve Kate Winslet oldu :)
Teknoloji devi Apple şirketinin kurucusu ve 20 yy.'ın deha isimlerinden olan Steve Jobs'un yaşam öyküsünü yeni bir perspektif ile sinemaya aktaracak filmin yönetmenliğini Oscarlı isim Danny Boyle' üstleniyor, senaryoyu ise gene Oscar ödüllü Aaron Sorkin. Apple'ın öncü kurucusu Steve Jobs u Michael Fassbender, Macintosh un eski pazarlama müdürü Joanna Hoffman'ı ise Kate Winslet canlandırıyor. Apple ın kurucu ortaklarından Steve Wozniak ı Seth Rogen canlandırırken, Jeff Daniels ise Apple'ın eski CEO su John Sculley rolünde.
Maydanoz Time : Film - Bridge Of Spies
Herkese günün 2.film postundan merhabalar millet !
Oscar filmlerinden devam ediyoruz elbette.Ben pek şansı olduğnu düşünmüyordum açıkçası bu filmin.Sanırım başrolleri,dönem filmi olması ve tabiki de yine bir sorgu filmi olduğu için aday gösterildiğini düşünüyorum.
Türkçe adı ile Casuslar Köprüsü olarak bilinen bu film aslında oldukça yavaş ilerleyen ve işlenen bir film.Dönem filmi olduğu için kostümler ve ortamlar oldukça etkileyici ama diyaloglar ve ilerleyiş biraz can sıkıcı diyebilirim.
Ayrıca konuyu da vereceğim ama aklıma takıldığı için izleyenlere bir sorum olucak,Tabi ki de biraz spoiler olucak ama : Bilmem farkettiniz mi sorgu filmi olmasına rağmen filmde 2 tane ajan ve bunların değiş tokuşu var ülkeler arasında.Ama Rus ajanı olan adam baştan beri profesyönel bir suçlu olarak gözümüze gözümüze sokulurken Amerikan ajanı olarak itham edilen adam çok masum bir uçak pilotu olarak gösteriliyor ben mi yanlış yorumluyorum bilmiyorum ama resmen çok pis Rusya'ya bu film ile diss atılmış :D
Soğuk Savaş esnasında James B. Donovan adındaki avukat CIA tarafından işe alınmıştır. Avukat gergin bir müzakere görevine dâhil olup Sovyetler Birliği tarafından uçağı düşürüldükten sonra tutuklanan U-2 casus uçak pilotu Francis G. Powers'in ABD'de casusluk suçuyla tutuklu bulunan KGB istihbarat ajanı Rudolf Abel ile takas edilerek serbest bırakılması için çalışmaya başlar. Film, 1960 senesinde gerçekleşen U-2 krizini anlatmaktadır.
Oscar filmlerinden devam ediyoruz elbette.Ben pek şansı olduğnu düşünmüyordum açıkçası bu filmin.Sanırım başrolleri,dönem filmi olması ve tabiki de yine bir sorgu filmi olduğu için aday gösterildiğini düşünüyorum.
Türkçe adı ile Casuslar Köprüsü olarak bilinen bu film aslında oldukça yavaş ilerleyen ve işlenen bir film.Dönem filmi olduğu için kostümler ve ortamlar oldukça etkileyici ama diyaloglar ve ilerleyiş biraz can sıkıcı diyebilirim.
Ayrıca konuyu da vereceğim ama aklıma takıldığı için izleyenlere bir sorum olucak,Tabi ki de biraz spoiler olucak ama : Bilmem farkettiniz mi sorgu filmi olmasına rağmen filmde 2 tane ajan ve bunların değiş tokuşu var ülkeler arasında.Ama Rus ajanı olan adam baştan beri profesyönel bir suçlu olarak gözümüze gözümüze sokulurken Amerikan ajanı olarak itham edilen adam çok masum bir uçak pilotu olarak gösteriliyor ben mi yanlış yorumluyorum bilmiyorum ama resmen çok pis Rusya'ya bu film ile diss atılmış :D
Soğuk Savaş esnasında James B. Donovan adındaki avukat CIA tarafından işe alınmıştır. Avukat gergin bir müzakere görevine dâhil olup Sovyetler Birliği tarafından uçağı düşürüldükten sonra tutuklanan U-2 casus uçak pilotu Francis G. Powers'in ABD'de casusluk suçuyla tutuklu bulunan KGB istihbarat ajanı Rudolf Abel ile takas edilerek serbest bırakılması için çalışmaya başlar. Film, 1960 senesinde gerçekleşen U-2 krizini anlatmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap-Yıldızlı Gece Debbie Macomber
Herkese merhabalar efenim, Noel haftasında geleneksel olmak üzere her yıl Noel temalı kitaplar okumaya ve bunun koleksiyonunu yapmaya karar...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...