Herkese merhabalar efenim ...
Evettt ! Dün benim doğum günümdü ve tam tamına 22 yaşına girdim ! (Aman ne kadar büyüğüm alkışlar,çığlık kıyamet :D )
Ama vizeler başladığı için ilk defa neredeyse doğum günümü unutacak hallederdeydim.Vizelere son gün çalışacak kadar umursamaz brisi olsam da "sınav haftası" psikolojisi beni öyle ya da böyle strese sokuyor maalesef.Neyse 2 sınavı hallettim azı gitti çoğu kaldı :D
Uzun zamandır sinemaya da gidemiyordum.Arkadaşlarımla orda burada aylaklık yapıktan sonra en son günün finalini sinemada yapalım dedim.Bu perşembe için aslı Japon animesi olan "Kabuktaki Hayalet" filmine gitme sözü verince Güzel Ve Çirkin'e gitmeye karar verdik.Başrolde Emma Watson olunca ayrı bir merak oldu tabi bende.Bir Harry Potter fanı olaraktan Emma'lar içinde sevdiklerimden biridir. - Emmalar dediğim Roberts,Stone ve Watson tabi ki - :D
Daha önce çokça -premseslerle ve masallarla büyüyen bir minnoş olduğumdan - bir çok versiyonunu izlemiştim bu versiyonun diğerlerinden tek farkı sanırım müzikal olmasıydı.Türkçe Dublaj izlediğim için biraz acı çektim maalesef genelde Altyazılı izlemeyi tercih ederim Orijinal haliyle değerlendirebilmek için elbette :D Ayrıca 3D olması da çok saçma olmuş 3D olacak hiç bir unsur bir aksiyon yoktu filmde boşuna gözlük parası verdik :/ Disney yapımı olduğu için çekimler,kostümler oldukça kaliteli ve görsellik açısından oldukça güzeldi.Çocuklar için belki Çirkin karakteri biraz korkutucu gelebilir bu yüzden +8 yaş diyebilirim :D
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
4 Nisan 2017 Salı
2 Nisan 2017 Pazar
Maydanoz Time : Kitap - Alfa Ayının Kabileleri Philip K. Dick
Herkese merhabalar efenim ....
Kitapağacı Nisan ayında normalde Amin Maalouf'un Semarkand'ını okuduk.Daha doğrusu diğer üyeler okudu ama ben okuyamadım :/ Bu ay malumunuz not dayatmalı kitaplarımı okumakla meşguldüm bu yüzden ben bu ayı pas geçmek zorunda kaldım.Toplantımız yaptık ev sahibimize istediği kitabı aldık okuduk onayladık ve verdik.Benden istediği kitap Bilimkurgu ve Psikolojinin birleşimi olan değişik bir kitaptı.Ben bilimkurgu okuduğumu sanırdım bu kitaba kadar ama meğersem benim okuduklarım bilimkurgunun b si bile değilmiş :D
Anlaması biraz zor ve olayları karışık bir kitap.Zaten normal bir dünya da geçmiyor olaylar.Yazarın kafası baya baya iyi :D Aslında alt mesajları olan bir bilimkurgu kitabı tabi azucuk psikojiden anlamak gerekiyor o satır aralarını okuyabilmek için :D Benim içinde değişik bir deneyim oldu ama bir daha bu tarz bir kitap okur muyum pek bilemiyorum beni pek sarmadı bu tarz sanırım öyle alışmışım ki Young Adult romanlara bilimkurgu da bile birazda olsa Young Adult arıyorum :D İçimdeki ergeni susturamıyorum napayım :D
Alfa sisteminin üçüncü ayı yıllarca Arzlı hastaların kaldığı bir akıl hastalıkları hastanesi olarak kullanılmıştır. Alfa İmparatorluğu ve Arz arasındaki savaşta, hastalar ayın kontrolü ele geçirir ve kendi toplumlarını kurarlar. Depresifler, şizofrenler, paranoyaklar, manikler ve diğer akıl hastalarının kabileler halinde yaşadığı bu çılgın toplum dünyadan gelen istila tehlikesi karşısında birleşir. Bu sırada dünyada bir CIA ajanı olan Chuck Rittersdorf ve eşi Mary tatsız bir biçimde boşanırlar. Chuck'ın Mary'yi öldürme planlarının içine bir televizyon şovu komedyeni, similakrumlar, CIA, dünya-dışı çeşitli varlıklar ve Alfa ayının kabileleri karışır.
Kitapağacı Nisan ayında normalde Amin Maalouf'un Semarkand'ını okuduk.Daha doğrusu diğer üyeler okudu ama ben okuyamadım :/ Bu ay malumunuz not dayatmalı kitaplarımı okumakla meşguldüm bu yüzden ben bu ayı pas geçmek zorunda kaldım.Toplantımız yaptık ev sahibimize istediği kitabı aldık okuduk onayladık ve verdik.Benden istediği kitap Bilimkurgu ve Psikolojinin birleşimi olan değişik bir kitaptı.Ben bilimkurgu okuduğumu sanırdım bu kitaba kadar ama meğersem benim okuduklarım bilimkurgunun b si bile değilmiş :D
Anlaması biraz zor ve olayları karışık bir kitap.Zaten normal bir dünya da geçmiyor olaylar.Yazarın kafası baya baya iyi :D Aslında alt mesajları olan bir bilimkurgu kitabı tabi azucuk psikojiden anlamak gerekiyor o satır aralarını okuyabilmek için :D Benim içinde değişik bir deneyim oldu ama bir daha bu tarz bir kitap okur muyum pek bilemiyorum beni pek sarmadı bu tarz sanırım öyle alışmışım ki Young Adult romanlara bilimkurgu da bile birazda olsa Young Adult arıyorum :D İçimdeki ergeni susturamıyorum napayım :D
Alfa sisteminin üçüncü ayı yıllarca Arzlı hastaların kaldığı bir akıl hastalıkları hastanesi olarak kullanılmıştır. Alfa İmparatorluğu ve Arz arasındaki savaşta, hastalar ayın kontrolü ele geçirir ve kendi toplumlarını kurarlar. Depresifler, şizofrenler, paranoyaklar, manikler ve diğer akıl hastalarının kabileler halinde yaşadığı bu çılgın toplum dünyadan gelen istila tehlikesi karşısında birleşir. Bu sırada dünyada bir CIA ajanı olan Chuck Rittersdorf ve eşi Mary tatsız bir biçimde boşanırlar. Chuck'ın Mary'yi öldürme planlarının içine bir televizyon şovu komedyeni, similakrumlar, CIA, dünya-dışı çeşitli varlıklar ve Alfa ayının kabileleri karışır.
1 Nisan 2017 Cumartesi
Maydanoz Time : Kitap - Yurdunu Kaybeden Adam Cengiz Dağcı
Herkese merhabalar efenim...
Osmancık tek ödevim değildir elbette.Onunla birlikte bir de Yurdunu Kaybeden Adam diye bir kitap daha verdi hocamız.Romandan çok Anı niteliğinde akışı biraz eksik ve karışık bir kitap anlaması da diğer gibi yine oldukça güç.
Türk Edebiyatında milyonlarca anlaşılacak harika eseler varken neden gidip en zor anlaşılacak karmakarışık hiçte ilgimi çekmeyen eserler verdi bilemiyorum zaten zorla birinin dayatmayla verdiği kitabı okumayı hiç sevmiyorum bence insanları,öğrencileri okumayı sevdirmek yerine daha da uzaklaştırıyorsunuz bu tarz bir zorlamayla sevgili öğretmenler :/
Bu iş bence zevkle bir hobi olarak yapılmalı bunun not kaygısı olmamalı ... Yazara,esere bu tarz bir dayatmayla haksızlık edildiğini düşünüyorum şahsen.Kitap okumayı seven hatta baya baya bağımlılık haline getiren ben bile böyle düşünüyorum bu konularda bilmem anlatabildim mi ? :)
Tarihten sonra sevmediğim ikinci bir türde savaş hikayeleri :
Sadık Turan, (aslında bu kişi yazarın kendisidir) İkinci dünya Savaşı’nda, Rusların çeşitli Türk boylarından kurdukları bir birlikle beraber, Almanlarla çarpışırken onlara esir düşmüş bir yedek subaydır. Bir süre sonra Almanlar, esir ettikleri Türklerden kurulu bir birliği Ruslara karşı savaşa gönderirler. Bu kısmı (Yurdunu Kaybeden Adam)’ın birinci bölümü olan (Korkunç Yıllar)'da hikâye eden yazar, ikinci ciltte de olayların akışını anlatır:
1942 yılının ilkbaharıdır. Rusya'dan alınmış Türk asıllı esirlerden bir Türk Lejyonu kurulmuş ve bu lejyon Alman ordusunun kadrosu içine alınmıştır. Türk asıllı esirler, bu yeni ve değişik askerlik görevini büyük bir istekle kabullenirler. Çünkü 1932 den bu yana Rusya'da artık kendilerine insan muamelesi edilmemekte, en azından ikinci, üçüncü sınıf vatandaş gibi görülmektedirler. Sahip bulundukları her şeyleri ellerinden alınmıştır. Kendi topraklarında sürgün gibi dolaşmaktadırlar. Eğer Almanlar başarıya ulaşacak olurlarsa onlar da - öteki bütün soydaşları ile birlikte -yurtlarına, topraklarına ve onurlarına yeniden sahip olacaklardır.
Sadık Turan, bu Türkistan lejyonunda bölük komutanıdır. Savaş alanına gitmeden önce birliğiyle iki aylık bir eğitim dönemi geçirmiştir. Cepheye gitmeden önce kendisine, Kırım'daki doğduğu köye gidip gelmesi için kısa bir izin verilmiştir.
Sadık Turan, doğduğu köye gelir. Annesini babasını ziyaret eder. Onu, yıllarca önce Almanlarla savaşırken öldü diye bilen anne - baba ve köylülerin sevinç ve şaşkınlıkları büyüktür. Kırım'ın bu köşesinde Rus emperyalizmi gibi Alman emperyalizmimin de izleri göze çarpmaktadır. Ne var ki başarıya ulaştıktan sonra her iki emperyalizmden de kurtulmak ümidi genç subayı teselli etmektedir. Bu ümit içinde birliğine döner.
Türkistan Lejyonu'nu teşkil eden Türk asker ve subayları, Alman ordusuyla birlikte, doğu cephesine gönderilir. Fakat Almanlar Türklere karşı ilk günlerdeki davranışlarını değiştirmişlerdir. Onlara karşı katı ve kabadırlar. Bu durum onlarda oldukça büyük bir moral çöküntüsü yaratır. Öte yandan Alman kuvvetleri de Ruslara yenilmek üzeredirler. Nitekim Stalingrad'da büyük bir bozguna uğrayıp geri çekilirler. Ruslar, çekilen Alman ordusunun peşinde Varşova kapılarına kadar dayanmışlardır. Bu çekilen ordu içinde görevli bulunan Sadık Turan, çatışmalardan birinde yaralanır. Hastanede kendisine bakan Marya adlı Polonyalı bir kızla anlaşır. Kız kendisini sevmektedir. Onun yardımı ile batıya doğru çekilen Polonya çetelerine katılır. Dile tarife sığmaz eziyetli günler aylar geçirirler. Amerikalıların yaptıkları bir uçak bombardımanında Marya ağır bir yara alıp ölür. Sadık Turan, her bakımdan yalnız kalmış olarak, İtalya'ya ulaşır.
Osmancık tek ödevim değildir elbette.Onunla birlikte bir de Yurdunu Kaybeden Adam diye bir kitap daha verdi hocamız.Romandan çok Anı niteliğinde akışı biraz eksik ve karışık bir kitap anlaması da diğer gibi yine oldukça güç.
Türk Edebiyatında milyonlarca anlaşılacak harika eseler varken neden gidip en zor anlaşılacak karmakarışık hiçte ilgimi çekmeyen eserler verdi bilemiyorum zaten zorla birinin dayatmayla verdiği kitabı okumayı hiç sevmiyorum bence insanları,öğrencileri okumayı sevdirmek yerine daha da uzaklaştırıyorsunuz bu tarz bir zorlamayla sevgili öğretmenler :/
Bu iş bence zevkle bir hobi olarak yapılmalı bunun not kaygısı olmamalı ... Yazara,esere bu tarz bir dayatmayla haksızlık edildiğini düşünüyorum şahsen.Kitap okumayı seven hatta baya baya bağımlılık haline getiren ben bile böyle düşünüyorum bu konularda bilmem anlatabildim mi ? :)
Tarihten sonra sevmediğim ikinci bir türde savaş hikayeleri :
Sadık Turan, (aslında bu kişi yazarın kendisidir) İkinci dünya Savaşı’nda, Rusların çeşitli Türk boylarından kurdukları bir birlikle beraber, Almanlarla çarpışırken onlara esir düşmüş bir yedek subaydır. Bir süre sonra Almanlar, esir ettikleri Türklerden kurulu bir birliği Ruslara karşı savaşa gönderirler. Bu kısmı (Yurdunu Kaybeden Adam)’ın birinci bölümü olan (Korkunç Yıllar)'da hikâye eden yazar, ikinci ciltte de olayların akışını anlatır:
1942 yılının ilkbaharıdır. Rusya'dan alınmış Türk asıllı esirlerden bir Türk Lejyonu kurulmuş ve bu lejyon Alman ordusunun kadrosu içine alınmıştır. Türk asıllı esirler, bu yeni ve değişik askerlik görevini büyük bir istekle kabullenirler. Çünkü 1932 den bu yana Rusya'da artık kendilerine insan muamelesi edilmemekte, en azından ikinci, üçüncü sınıf vatandaş gibi görülmektedirler. Sahip bulundukları her şeyleri ellerinden alınmıştır. Kendi topraklarında sürgün gibi dolaşmaktadırlar. Eğer Almanlar başarıya ulaşacak olurlarsa onlar da - öteki bütün soydaşları ile birlikte -yurtlarına, topraklarına ve onurlarına yeniden sahip olacaklardır.
Sadık Turan, bu Türkistan lejyonunda bölük komutanıdır. Savaş alanına gitmeden önce birliğiyle iki aylık bir eğitim dönemi geçirmiştir. Cepheye gitmeden önce kendisine, Kırım'daki doğduğu köye gidip gelmesi için kısa bir izin verilmiştir.
Sadık Turan, doğduğu köye gelir. Annesini babasını ziyaret eder. Onu, yıllarca önce Almanlarla savaşırken öldü diye bilen anne - baba ve köylülerin sevinç ve şaşkınlıkları büyüktür. Kırım'ın bu köşesinde Rus emperyalizmi gibi Alman emperyalizmimin de izleri göze çarpmaktadır. Ne var ki başarıya ulaştıktan sonra her iki emperyalizmden de kurtulmak ümidi genç subayı teselli etmektedir. Bu ümit içinde birliğine döner.
Türkistan Lejyonu'nu teşkil eden Türk asker ve subayları, Alman ordusuyla birlikte, doğu cephesine gönderilir. Fakat Almanlar Türklere karşı ilk günlerdeki davranışlarını değiştirmişlerdir. Onlara karşı katı ve kabadırlar. Bu durum onlarda oldukça büyük bir moral çöküntüsü yaratır. Öte yandan Alman kuvvetleri de Ruslara yenilmek üzeredirler. Nitekim Stalingrad'da büyük bir bozguna uğrayıp geri çekilirler. Ruslar, çekilen Alman ordusunun peşinde Varşova kapılarına kadar dayanmışlardır. Bu çekilen ordu içinde görevli bulunan Sadık Turan, çatışmalardan birinde yaralanır. Hastanede kendisine bakan Marya adlı Polonyalı bir kızla anlaşır. Kız kendisini sevmektedir. Onun yardımı ile batıya doğru çekilen Polonya çetelerine katılır. Dile tarife sığmaz eziyetli günler aylar geçirirler. Amerikalıların yaptıkları bir uçak bombardımanında Marya ağır bir yara alıp ölür. Sadık Turan, her bakımdan yalnız kalmış olarak, İtalya'ya ulaşır.
31 Mart 2017 Cuma
Maydanoz Time : Kitap - Osmancık Tarık Buğra
Herkese merhabalar efenim ...
PDR 3.sınıfta neden hala bu tarz k,taplar okuyor ve özet çıkarıyorsunuz diye soracak olursanız enim buna verecek hiç bir cevabım yok maalesef.Alan dersleriyle uğraşmamız gerekirken hele de en sevmediğim tür olan tarih kitapları okumak bana baya bi azap veriyor.Hele de bundan yazılı yerine sözlü olacağımızı düşünürsem :/
Neyse efenim ahlarla vahlarla hayatımda sanırım 3 ya da 4. defa tarih kitabı okudum ve en ağırını okudum.Dili,anlatımı o kadar zor ki o kadar anlamıyorum ki.5 sayfa okusam 3'ü yalan.
Ders kısmını bir tarafa bırakacak olursak eğer tarih kitabı okumak istiyorsanız kesinlikle bu kitaptan başlamayın dili çok daha sade çok daha akıcı olan kitaplar var.Tarık Buğra ilk başlayanlar için cidden pişmanlıktır.
Roman, Osman Gazi’nin Bursa’ya gömülmek istemesi ve Bursa’nın fethinin müjdesi ile başlar. Devamında geçmişe dönülerek asıl olay okuyucu ile buluşur.
Deli dolu, kavgadan çekinmeyen, gururlu ve öfkesini kontrol edemeyen bir kişiliğe sahip olan Osmancık, gururu ve kendi için yaşar. Güçlü, kuvvetli olmasına rağmen bunları kendi için kullanır. Eğlence meclislerinde vakit geçirir. Ertuğrul Gazi oğluna ne kadar öğüt verse, ne kadar doğru yola sokmaya çalışsa da işe yaramaz. En sonunda pes eden Ertuğrul Gazi, Osmancık’ı kendi haline bırakır ve diğer oğlu Gündüz Beğ ile ilgilenir. Osmancık bu duruma hiç gücenmez. Hatta üstünden bir yük kalkmışçasına rahatlar.
Bir gece Sivrikaya’da gökyüzünü seyrettiği vakit Şeyh Ede Balı ile karşılaşır. O gece Şeyh Ede Balı ile aralarında geçen konuşma Osmancık’ın düşünce dünyası alt üst olur. Öfkesini kontrol edemez ve Şeyh Ede Balı’ya saygısızlık eder. Osmancık’ın bu yanlış hareketi babası Ertuğrul Beğ’in kulağına gider. Ertuğrul Beğ, oğlunu Şeyh Ede Balı’ya saygılı olması için uyarır. Şeyh Ede Balı’dan özür dilemek için Ede Balı’nın tekkesine gider. Tekkede kaldığı gün Malhun Hatun’u görüp aşık lan Osmancık, kızın kim olduğunu öğrenmek için önüne gelen ilk kişiye sorar. Aşık olduğu Malhun Hatun, Şeyh Ede Balı’nın kızıdır. Osmancık vakit kaybetmeden Şeyh Ede Balı’dan kızını usulünce istetir. Ancak Şey Ede Balı, henüz hazır değiller diyerek kızını vermez. Osmancık’ı bir düşünce alır. Osmancık değişmeye ve arayış içine girer.
Osmancık, Mihail Kosses adında Hıristiyan bir arkadaş edinir. Birilerinin saldırıya uğradığını gören Osmancık hiç düşünmeden kavganın ortasına dalar ve saldırıya uğrayanları kurtarır. Kurtardığı kişiler Mihail Kosses ve Kalanoz’dur. Bu yardım bir ömür sürecek bir dostluğunda başlangıcı olur. Mihail, Osmancık’a gönülden bağlanır.
Osmancık, Şeyh Ede Balı’nın tekkesinde kaldığı bir gece bir rüya görür. Rüyasında Şeyh Ede Balı’nın göğsünden çıkan bir ayın kendi göğsüne girdiğini ve bir çınar ağacına dönüşüp tüm dünyaya dallanıp budaklandığını görür. Rüyasını ve anlamını Dursun Fakı’ya anlatır. Dursun Fakı Osmancık’ın düşüncesini onaylar. Osmancık eski Osmancık değildir. Artık aklını, gücünü, kılıcını kendisi için değil soyu, beyliği için kullanacaktır. Şeyh Ede Balı, Osmancık’taki değişimi görür ve Malhun Hatun ile evlenmelerine rıza gösterir.
Osmancık, Ertuğrul Gazi yerine bey seçilir. Kardeşleri bu seçime karşı çıkmaz. Ertuğrul Gazi yerine bey olmak isteyen asıl kişi Osmancık’ın amcası Dündar Beğ’dir. Bey olan Osmancık artık Osman Beğ’dir. Orta Asya’dan göç edenler ile iyice sıkışan beyliğe Domaniç ve Söğüt yetmez. Gaza zamanıdır. Osman Beğ ilk iş olarak çevredeki diğer Türk boylarını bir araya getirir ve fetihlere başlar. Kaleler zapt edilir. Çevre tekfurları yenilgiye uğratılır. Toprakların genişlemesi ile refah ve bolluk ortamı oluşur. Osman Beğ’in sancağı altında yaşayan herkes halinden memnundur. Malhun Hatun Orhan’ı doğurur. Osman Beğ, beyliğini ispat eder ve herkesin güvenini kazanır. Ancak Dündar Beğ hala memnun değildir. Osman Beğ amcasını uygun bir dil ile nazikçe uyarır. Bu uyarılara kulak asmayan Dündar Beğ, bir savaş sırasında askerleri geri çekilme emri verince Osman Beğ, amcasını bir ok ile öldürür.
Osmancık’ın ikinci oğlu Alaeddin doğar ve Hıristiyan Mihail Müslüman olarak Abdullah adını alır. Yıllar boyunca fetihler devam eder. Yarhisar, Aydos, Bilecik ve İznik kaleleri ele geçirilir. Orhan Beğ, Yarhisar tekfurunun kızı ile evlenir. Kızın Holofira olan adı Nilüfer olarak değişir. Osman Beğ, gösterdiği başarılar sebebi ile Selçuklu Sultanının emir verir. Artık Osman Bey’e han unvanı verilir. Cuma hutbeleri Osman Beğ adına okunmaya başlar.
Yıllar geçtikçe Osman Beğ yaşlanır. Şeyh Ede Balı’dan sonra diğer baba dostları fani dünyadan teker teker ayrılırlar. Gittikçe yalnızlaşan Osman Beğ’in vasiyeti Bursa’ya gömülmektir ve Osman Beğ ölmeden önce Bursa’nın fethedildiği müjdesi ulaşır. Osman Beğ huzurlu bir şekilde gözlerini kapatır ve dostlarının yanına yola çıkar.
PDR 3.sınıfta neden hala bu tarz k,taplar okuyor ve özet çıkarıyorsunuz diye soracak olursanız enim buna verecek hiç bir cevabım yok maalesef.Alan dersleriyle uğraşmamız gerekirken hele de en sevmediğim tür olan tarih kitapları okumak bana baya bi azap veriyor.Hele de bundan yazılı yerine sözlü olacağımızı düşünürsem :/
Neyse efenim ahlarla vahlarla hayatımda sanırım 3 ya da 4. defa tarih kitabı okudum ve en ağırını okudum.Dili,anlatımı o kadar zor ki o kadar anlamıyorum ki.5 sayfa okusam 3'ü yalan.
Ders kısmını bir tarafa bırakacak olursak eğer tarih kitabı okumak istiyorsanız kesinlikle bu kitaptan başlamayın dili çok daha sade çok daha akıcı olan kitaplar var.Tarık Buğra ilk başlayanlar için cidden pişmanlıktır.
Roman, Osman Gazi’nin Bursa’ya gömülmek istemesi ve Bursa’nın fethinin müjdesi ile başlar. Devamında geçmişe dönülerek asıl olay okuyucu ile buluşur.
Deli dolu, kavgadan çekinmeyen, gururlu ve öfkesini kontrol edemeyen bir kişiliğe sahip olan Osmancık, gururu ve kendi için yaşar. Güçlü, kuvvetli olmasına rağmen bunları kendi için kullanır. Eğlence meclislerinde vakit geçirir. Ertuğrul Gazi oğluna ne kadar öğüt verse, ne kadar doğru yola sokmaya çalışsa da işe yaramaz. En sonunda pes eden Ertuğrul Gazi, Osmancık’ı kendi haline bırakır ve diğer oğlu Gündüz Beğ ile ilgilenir. Osmancık bu duruma hiç gücenmez. Hatta üstünden bir yük kalkmışçasına rahatlar.
Bir gece Sivrikaya’da gökyüzünü seyrettiği vakit Şeyh Ede Balı ile karşılaşır. O gece Şeyh Ede Balı ile aralarında geçen konuşma Osmancık’ın düşünce dünyası alt üst olur. Öfkesini kontrol edemez ve Şeyh Ede Balı’ya saygısızlık eder. Osmancık’ın bu yanlış hareketi babası Ertuğrul Beğ’in kulağına gider. Ertuğrul Beğ, oğlunu Şeyh Ede Balı’ya saygılı olması için uyarır. Şeyh Ede Balı’dan özür dilemek için Ede Balı’nın tekkesine gider. Tekkede kaldığı gün Malhun Hatun’u görüp aşık lan Osmancık, kızın kim olduğunu öğrenmek için önüne gelen ilk kişiye sorar. Aşık olduğu Malhun Hatun, Şeyh Ede Balı’nın kızıdır. Osmancık vakit kaybetmeden Şeyh Ede Balı’dan kızını usulünce istetir. Ancak Şey Ede Balı, henüz hazır değiller diyerek kızını vermez. Osmancık’ı bir düşünce alır. Osmancık değişmeye ve arayış içine girer.
Osmancık, Mihail Kosses adında Hıristiyan bir arkadaş edinir. Birilerinin saldırıya uğradığını gören Osmancık hiç düşünmeden kavganın ortasına dalar ve saldırıya uğrayanları kurtarır. Kurtardığı kişiler Mihail Kosses ve Kalanoz’dur. Bu yardım bir ömür sürecek bir dostluğunda başlangıcı olur. Mihail, Osmancık’a gönülden bağlanır.
Osmancık, Şeyh Ede Balı’nın tekkesinde kaldığı bir gece bir rüya görür. Rüyasında Şeyh Ede Balı’nın göğsünden çıkan bir ayın kendi göğsüne girdiğini ve bir çınar ağacına dönüşüp tüm dünyaya dallanıp budaklandığını görür. Rüyasını ve anlamını Dursun Fakı’ya anlatır. Dursun Fakı Osmancık’ın düşüncesini onaylar. Osmancık eski Osmancık değildir. Artık aklını, gücünü, kılıcını kendisi için değil soyu, beyliği için kullanacaktır. Şeyh Ede Balı, Osmancık’taki değişimi görür ve Malhun Hatun ile evlenmelerine rıza gösterir.
Osmancık, Ertuğrul Gazi yerine bey seçilir. Kardeşleri bu seçime karşı çıkmaz. Ertuğrul Gazi yerine bey olmak isteyen asıl kişi Osmancık’ın amcası Dündar Beğ’dir. Bey olan Osmancık artık Osman Beğ’dir. Orta Asya’dan göç edenler ile iyice sıkışan beyliğe Domaniç ve Söğüt yetmez. Gaza zamanıdır. Osman Beğ ilk iş olarak çevredeki diğer Türk boylarını bir araya getirir ve fetihlere başlar. Kaleler zapt edilir. Çevre tekfurları yenilgiye uğratılır. Toprakların genişlemesi ile refah ve bolluk ortamı oluşur. Osman Beğ’in sancağı altında yaşayan herkes halinden memnundur. Malhun Hatun Orhan’ı doğurur. Osman Beğ, beyliğini ispat eder ve herkesin güvenini kazanır. Ancak Dündar Beğ hala memnun değildir. Osman Beğ amcasını uygun bir dil ile nazikçe uyarır. Bu uyarılara kulak asmayan Dündar Beğ, bir savaş sırasında askerleri geri çekilme emri verince Osman Beğ, amcasını bir ok ile öldürür.
Osmancık’ın ikinci oğlu Alaeddin doğar ve Hıristiyan Mihail Müslüman olarak Abdullah adını alır. Yıllar boyunca fetihler devam eder. Yarhisar, Aydos, Bilecik ve İznik kaleleri ele geçirilir. Orhan Beğ, Yarhisar tekfurunun kızı ile evlenir. Kızın Holofira olan adı Nilüfer olarak değişir. Osman Beğ, gösterdiği başarılar sebebi ile Selçuklu Sultanının emir verir. Artık Osman Bey’e han unvanı verilir. Cuma hutbeleri Osman Beğ adına okunmaya başlar.
Yıllar geçtikçe Osman Beğ yaşlanır. Şeyh Ede Balı’dan sonra diğer baba dostları fani dünyadan teker teker ayrılırlar. Gittikçe yalnızlaşan Osman Beğ’in vasiyeti Bursa’ya gömülmektir ve Osman Beğ ölmeden önce Bursa’nın fethedildiği müjdesi ulaşır. Osman Beğ huzurlu bir şekilde gözlerini kapatır ve dostlarının yanına yola çıkar.
29 Mart 2017 Çarşamba
Maydanoz Time : Film - August Rush
Herkese merhabalar efenim ...
İnternetim olmayınca yeniden televizyona sardım.Survivor ve evlilik programları beni pek açmıyor malum kafam kaldırmıyor insanların boş konuşmasını ve birbirine bağırmasını.Sahi insanlar bundan nasıl zevk alıyor anlamıyorum doğrusu ben insanlar biribirini kırınca,bağırınca üzülüyorum kendim geriliyorum bunları izlemeye nasıl dayanıyorsunuz hele de o çirkef kadınların car car sesleri yok mu ! Resmen kadınlık gururlarını yerle bir ediyorlar para uğruna yazık vallahi çok yazık.
Neyse efenim bir konudan girince çıkmasını bilmiyorum :D Asıl konumuz televizyonda dün akşam bir filme denk geldim aslında uzun zamandır adını çok duyduğum ve izleme listeme aldığım bir filmdi.Üstün yetenekli bir çocuğu anlatınca benim alanıma giriyor malum :D Nedense filmin başından sonuna kadar ağlayıp durdum yine :D Fazlasıyla tesadüflerden oluşan ve mantık hataları çok fazla bir film olmasına rağmen başrolde çocukların olduğu filmler hele de anne-baba sevgisi söz konusu olunca beni bi ağlama tutuyor ki sormayın hala gözlerim acıyor :D Film bittiğinde gözlerim artık kıpkırmızı patlak patlak olmuştu :D Rahmetli Robin Williams'ı da görmek ayrı bir güzeldi öleli 3 yıl olmş be a zaman ne çabuk geçiyor :D
Yetenekli ve karizmatik İrlandalı gitarist ile genç ve güzel çellist New York’taki Washington Square’de karşılaşırlar, ancak bu sıradan bir gece değildir. Büyülü anlar yaşayan ikili bir süre birbirlerinden ayrı düşeceklerdir. Ancak onları ufak bir çocuk bir araya getirecektir: Küçük bir yetim olan August Rush sokaklarda kendi müziğini yapmakta ve sihirli bir güç tarafından korunmaktadır. Küçük August yeteneğini giderek herkese kanıtlamaktadır.
İnternetim olmayınca yeniden televizyona sardım.Survivor ve evlilik programları beni pek açmıyor malum kafam kaldırmıyor insanların boş konuşmasını ve birbirine bağırmasını.Sahi insanlar bundan nasıl zevk alıyor anlamıyorum doğrusu ben insanlar biribirini kırınca,bağırınca üzülüyorum kendim geriliyorum bunları izlemeye nasıl dayanıyorsunuz hele de o çirkef kadınların car car sesleri yok mu ! Resmen kadınlık gururlarını yerle bir ediyorlar para uğruna yazık vallahi çok yazık.
Neyse efenim bir konudan girince çıkmasını bilmiyorum :D Asıl konumuz televizyonda dün akşam bir filme denk geldim aslında uzun zamandır adını çok duyduğum ve izleme listeme aldığım bir filmdi.Üstün yetenekli bir çocuğu anlatınca benim alanıma giriyor malum :D Nedense filmin başından sonuna kadar ağlayıp durdum yine :D Fazlasıyla tesadüflerden oluşan ve mantık hataları çok fazla bir film olmasına rağmen başrolde çocukların olduğu filmler hele de anne-baba sevgisi söz konusu olunca beni bi ağlama tutuyor ki sormayın hala gözlerim acıyor :D Film bittiğinde gözlerim artık kıpkırmızı patlak patlak olmuştu :D Rahmetli Robin Williams'ı da görmek ayrı bir güzeldi öleli 3 yıl olmş be a zaman ne çabuk geçiyor :D
Yetenekli ve karizmatik İrlandalı gitarist ile genç ve güzel çellist New York’taki Washington Square’de karşılaşırlar, ancak bu sıradan bir gece değildir. Büyülü anlar yaşayan ikili bir süre birbirlerinden ayrı düşeceklerdir. Ancak onları ufak bir çocuk bir araya getirecektir: Küçük bir yetim olan August Rush sokaklarda kendi müziğini yapmakta ve sihirli bir güç tarafından korunmaktadır. Küçük August yeteneğini giderek herkese kanıtlamaktadır.
27 Mart 2017 Pazartesi
Kore Dizi - My Unfortunate Boyfriend
Herkese merhabalar efenim ...
Geldi yine pazartesi ve havalar yine soğumaya başladı.Şu havanın kararsızlığı vizede test mi yoksa klasik mi yapacağı belli olmayan hocanın gıcıklığı ve kararsızlığı gibi :/
Neyse gelelim bugünün konusuna :
2015 yılından nedense kaçırdığım bir dizi ile daha karşınızdayım efenim.Artık 2017'den izleyecek yeni dizi bulamayınca eski gözden kaçırdığım dizilere bakmaya arşivleri karıştırmaya başladım.Yine bir Kpop grubunda olan bir tatlışın dizisi.TRAX diye bir grubun üyesiymiş hatta daha önce bir kaç dizide de oynamış başroldeki tatlış fakat daha önce hiç gözüme çarpmadı ya da çocuk önceleri pek bana hitap etmedi :D Ama buradaki rolü tam bir tatlış,tam bir şapşik olunca çocuk acayip hoşuma gitti dizi bana nedense You're My Pet dizisini anımsattı :D Çocuk köpek gibi davranmıyor elbette ama o kadar şirin,uysal bir adam ki insanın çocuğu alıp evde besleyesi geliyor :DDDD
Adam o kadar şanssız biri ki adamın lakabı Bay Talihsiz :D Dizi boyunca yaptığı şapşiklikleri izledik kıza tabi ki gıcık oldum nasıl bu kadar tatlış bir şeyi insan azarlayabilir :D
Dizi, Hiçbir zaman doğrudan ayrılmayan Yoon Tae-Woon (No Min-Woo) ve fırsatını bulduğunda yalandan kaçınmayan Yoo Ji-Na (Yang Jin-Sung) arasındaki aşk hikayesini anlatmaktadır.
Geldi yine pazartesi ve havalar yine soğumaya başladı.Şu havanın kararsızlığı vizede test mi yoksa klasik mi yapacağı belli olmayan hocanın gıcıklığı ve kararsızlığı gibi :/
Neyse gelelim bugünün konusuna :
2015 yılından nedense kaçırdığım bir dizi ile daha karşınızdayım efenim.Artık 2017'den izleyecek yeni dizi bulamayınca eski gözden kaçırdığım dizilere bakmaya arşivleri karıştırmaya başladım.Yine bir Kpop grubunda olan bir tatlışın dizisi.TRAX diye bir grubun üyesiymiş hatta daha önce bir kaç dizide de oynamış başroldeki tatlış fakat daha önce hiç gözüme çarpmadı ya da çocuk önceleri pek bana hitap etmedi :D Ama buradaki rolü tam bir tatlış,tam bir şapşik olunca çocuk acayip hoşuma gitti dizi bana nedense You're My Pet dizisini anımsattı :D Çocuk köpek gibi davranmıyor elbette ama o kadar şirin,uysal bir adam ki insanın çocuğu alıp evde besleyesi geliyor :DDDD
Adam o kadar şanssız biri ki adamın lakabı Bay Talihsiz :D Dizi boyunca yaptığı şapşiklikleri izledik kıza tabi ki gıcık oldum nasıl bu kadar tatlış bir şeyi insan azarlayabilir :D
Dizi, Hiçbir zaman doğrudan ayrılmayan Yoon Tae-Woon (No Min-Woo) ve fırsatını bulduğunda yalandan kaçınmayan Yoo Ji-Na (Yang Jin-Sung) arasındaki aşk hikayesini anlatmaktadır.
26 Mart 2017 Pazar
4 Minnak Kore Dizisi
Herkese güzel bir pazar gününden merhabalar efenim ...
Vizelere son 1 hafta kala ben hala bi kafeye gelmiş pazar kahvaltısı eşliğinde bu yazıyı yazıyor,Kore dizisi izliyorum :D Neden derseniz çünkü ben yumurta kapıya dayanınca çalışabilen insanlardanım ama hayatımda Büte dahi kalmadım :D
Neyse efenim Kore dizilerini hatmetmeye devam ediyoruz.Uzun soluklu dizilerden başka izleyecek bulamadıysam kısa soluklu dizileri birleştirip yine uzun soluklu değişik diziler izleme havası yaratıyorum kendimde Kore dizisinden gerçekten sınır tanımam yok :D
Minnak Kore dizilerinde genelde KPOP grubundan kişiler yer alıyor böylece hem gruplarını duyma hem de oyunculuklarını hem de o tatlış suratlarını izleme fırsatım oluyor :D
Hot And Sweet
FtIsland grubundan daha önce HongKi Beyfendisini izleme fırsatı bulmuştum ve cidden çok eğlenceli,yetenekli ve tatlış biri :D Grubun diğer üyelerini de sanırım kliplerden değilde bu tarz minnak dizilerden öğrenicem :D Minnak dizilerde öyle aman aman bi konu mantık ya da akış beklmeyin genelde saf aşk üzerine durulur ve en az 2 en fazla 12 bölüme sığdırılmaya çalışılır :D 10 numara aşçı olmasına rağmen sahilde bir karavanda hamburger satan bir genç ile ilham almak için ordan oraya kendini savuran bir ressam kızımızın hikayesini anlatıyor.
Positive Physique
Hwan Dong'un branşı filmdir ve film yönetmeni olarak mezuniyet projesine hazırlanmaktadır. Senaryosu büyük ödülü kazanır fakat filmi tamamlarken bir takım zorluklarla karşılaşır. Şaşırtıcı bir şekilde cüretkârca eski kız arkadaşı Hye Jung'tan başrolde oynamasını ister.
Choco Bank
Kim Eun-Haeng, çalışmaya başlamak için hazırlanan üniversite mezunudur.Çikolata dükkanı açar ve Exo'dan Kai ile karşılaşır.Kai çok iyi bir bankacıdır ama işleri pekte yolunda gitmemektedir annesini üzmemek için bankada çalıştığı yalanını söyler ama orada çalışmıyordur çikolata dükkanının hesap kiap işlerini önce ele alır daha sonra gelen müşterilere yatırım yapma konusunda bilgiler vermeye başlayınca çikolata dükkanı popiler olur.
Bongsoon, A Cyborg In Love
Kim Joo Sung (Cho Kyu Hyun) ve bilgisayar programı olan Bong Soon ( Yoon So Hee) arasındaki aşkı anlatmakta. Aşkı hissettiği anda kapanan bir programdır.Yarattığı Cyborg ile aşk yaşamaya başlar ve dizi tuhaf bi şekilde devam edip son bulur :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...