4 Mayıs 2017 Perşembe

Maydanoz Time : Gezi - Gölyazı-Tirilye-Cumalıkızık-Saitabat Gezisi

Herkese merhabalar efenim ...

1 Mayıs tatilinden yararlanıp sınıf arkadaşlarımla birlikte 3 yıldan sonra ilk defa fırsatını bulup birlikte bir geziye gittik.Tercihim daha çok bireysel geziler olsa da uygun fiyatlı olunca (sabah kahvaltısı dahil 75 TL) Çağlayan Turizm ile Bursa'nın turistik yerlerini gezmeye karar verdik.

Sabah 06.45 te yollara düştük maysı ayına göre hava oldukça serindi üzerime daha kalın bir ceket almadığıma pişman oldum resmen.İlk durağımız Bursa'nın en merak ettiğim kasabası hatta köyü diyebileceğimiz Gölyazı oldu.Burada Güneşi Beklerken,İstanbullu Gelin gibi bir çok dizi çekildi.O yüzden bir çok turistin akınına uğrayan bir yer.Buranın yerli halkı da bunu fırsat bilip her yeri turistik alanlara ve ticarete çevirmişler elbette.Eh bu zaman da ekmek aslanın ağzında diyelim ...


Gölyazının girişinde meşhur olan Ağlayan Ağaç'ın orada indik ve gezerekten kahvaltı yapacağımız yere doğru yol almaya başladık.




Kahvaltımızı Faik Bey Konağı diye çok güzel bir yerde yaptık.Göl manzarası,ördeklerin sesi ve rüzgarda hışırdayan ağaçların sesleri eşliğinde elbette.Bir de mekan sahibi pek zevk sahibi biri olacak ki ardı adına Sezen Aksu parçaları patlatınca kahvaltı masamız daha bi huzur doldu.



Kış yuvaları,gölde süzülen ördekler ve kovalamaya doyamadığım horoz,tavuklarıyla hafta sonu kaçamakları için çok doğal ve huzurlu bir yer Gölyazı.







Sallarla göl gezileri yapanlar,kahvelerde iki lakırdı edenler,limanda gezen çiftler,taşlı ve dar sokakları o kadar yorgunluğa rağmen arşınlayan yaşlı teyzeler ...







Karnımızı doyurduktan sonra Gölyazı da 1 saatlik serbest zaman geçirdik , kızlarla ordan oraya koşturup gördüğümüz her doğal güzelliğin önünde en az 15 dk geçirdik.

Gölyazı dan sonra sıradaki durağımız Tirilye oldu.Daha önce Eskişehir Gezisinde Tirilye'ye de uğramıştık bundan postta bolca bahsettiğim için burada çok fazla ayrıntı üzerinde durmayacağım ama bence Bursa nın gezilicek turistik yerleri içinde en güzeli burası benim için.Sahili,hafif rüzgarlı havası, her yerin buram buram zeytin ve zeytinyağı kokması - ayrıca zeytinyağı kolonyası da enfes kokuyor giderseniz hediyelik olarak mutlaka alın ve tabi ki de balık yiyin - ...


Turumuzun rehberi oldukça sevecen ve çokta bilgili bir kadındı ama Tirilye de rehberliği oranın yerli halkında biri olan Hasan Amca devraldı iyi ki de aldı.Kendisi şu zamana kadar tanıdığım en tatlı ve en samimi rehber olabilir.Tirilye de doğmuş,büyümüş,okumuş ve yaşamış biri.Sanırım ondan daha iyi bilemez ve anlatamazdı oraları.

Tirilye eskiden bir Rum köyü olduğundan bir çok tarihi kalıntılar var.Özellikle de kilise,çeşmeler ve tarihi evler.Bir çoğunun dokusu bozulmuş restore edilirken ya da bakımsızlıktan neredeyse yıkalacak hale gelmişler.Hasan amcada sık sık yakındı zaten bu belediyeden ve böyle güzel bir yerin dokunularına sahip çıkılmamasından ... Hasan amca tam bir Atatürkçü ve "Çalış" ilkesinde bağlı biri ayrıca kendisinin de orada bi zeytinyağı dükkanı var.








Sanırım en çokta bu Tarihi Taş Mektebe üzüldüm.Gerçekten o kadar güzel bi mimarisi varmış ki okul olmuş,yetimhane olmuş bir çok yaşantıya şahitlik etmiş bir yer.Şimdi bu halde olması gerçekten çok üzücü resmen çürümeye bırakılmış...



Eski konakların bir tanesi.Şimdi ki sahibi alt pencereleri yenilemiş ama üst pencereleri yenilenmesi yasakmış işlemeli pencereler ...




Her geldiğimizde buraya mutlaka bi müzik bi şenlik bi düğün bi eğlence oluyor.Bu seferde bu tonton amcamız almış eline kemanını,boynuna da eskiden kalma bir sürrü teyip dolamış arkasına da takmış sürüsünü Tirilye sokaklarını geziyorlardı :D


Geçen geldiğimizde kuru yemiş almakla yetinmiştik ama bu sefer kütür kütür eriklerimiz eşlik etti bize Tirilye sokaklarını turlarken ...




Tirilye'nin biraz üst kısmında kalan Tarihi Taş kahve.Güya burada bi yarım saat çay,kahve molası verecektik ama o kadar doluydu ki oturacak yer bulamayınca biz kızlarla arka kısmında ki banklara geçmek zorunda kaldık.







Tirilye'den sonra ki durağımız benim en çok merak ettiğim yer Kınalı Kar dizisinin çekildiği Cumalıkızıktı.Açıkçası biraz hayal kırıklığına uğrattı beni ayrıca gezerken de enfes yordu.Sokakları  çok dar  - hatta en dar sokağa sahip Cin Aralığı diyorlar buraya - yolları taşlı ve yokuşlu.









Cumalıkızıktan sonra ki son durağımız ayrıca akşam yemeği de yiyeceğimiz Saitabat oldu.Saitabatta çok fazla zaman geçiremedik maalesef çünkü zamanımızı daha çok yemekle geçirdik zaten şelalesinden ve piknik yerlerinden başka ilgi çekici çokta fazla bir şey yoktu.

Akşam yemeğimizi Şelaledoğan Restorantta yedik.Bana daha çok meyhaneyi andırsa da içerisinin dekorasyonu,şöminesi hafif üşümüşlüğüme çok iyi geldi.Ben alabalık yerken arkadaşlarım köfte yemeyi tercih ettiler.İkisi de 20 TL.Her şeyi çok güzel çok şık fakat servis ve servisi yapan adam çok kaba ve çok ilgisizdi resmen kafamıza atacaktı yiyecekleri bu yüzden eksi puanı aldı benden burası.




Son olarak gürül gürül akan şelalede resimler çekindikten sonra otobüsümüzde bindik ve Balıkesir'e geri döndük.Eve vardığımda akşam 11 gibi falandı gözlerimi zor açık tutuyordum.Lenslerim olduğu için uyumamam gerekiyordu bu yüzden otobüste çok zor zamanlar geçirdim :/

Her şeye rağmen çok güzel bir günlük gezi oldu benim için.Bu da böyle bir anımdır ...










2 Mayıs 2017 Salı

Maydanoz Time : Etkinlik - 22.İzmir Kitap Fuarı

Herkese merhabalar efenim ...

İzmir den geleli neredeyse 1 hafta olacak ama postlar hala İzmir den kalma :D Aslında bu post İzmir den son post.İzmir de ki 1 hafta mı sizinde anşayacağınız üzere dizi-film olarak geçirdim daha çok son günde İzmir Kitap Fuarına ayırdım.Havalar Nisan ayının sonu olmasına rağmen oldukça kötüydü o yüzden sadece bu etkinlik ile idare etmek zorunda kaldım :) 

Bu yıl fuara ailemle değilde sadece kardeşimle gittim 23 Nisan da gitmemizin faydası olarak her yer kalabalık ve cıvıl cıvıldı bende kardeşimle gönlümce çocuklar gibi gezdim,yedim ve eğlendim :)

İlk olarak sabahın 09.30  gibi kalktık ve bi pastaneye gidip kahvaltı yaptık tam da öğrenci usulü :)



Fuarın 2.günü olmasına hatta erken saatler olmasına rağmen (fuar 11 gibi açılıyordu) oldukça kalabalıktı etraf.Geçen yıllardan farklı bir şey yoktu elbette aynı yayınevleri ve aynı yazalar benim asıl beklediğim Livaneli,Kulin,Şafak gibi yazarlar yine yoktu elbette.Onlar olmayınca diğer yazarlar içinde vaktim yoktu maalesef o yüzden bu yıl imzasız geçti :/

Daha çok gezmeyi daha çok sevdiğim Sahaf bölümünde gezip bir kaç kitap aldım.



Fuarın ardından karşısında kurulan lunaparka gittik.Eh bugün 23 Nisan hesabı kardeşimle Korku Tüneline bindik.Kardeşimin ilk seferi olmasına rağmen benim 2.seferimdi ilk kez Mersin de binmiştim gerçi o zamanlar çocuk sayılırdım ama annemle binmeme rağmen oldukça tırsmıştım :D İçerisi çok karanlık ve size sürekli sürünen bi şeyler ve örümcek ağları var.Hayalim elbette en büyük Korku Tüneline girmek (belki Koredeki :D) 






Alsancak'ta biraz gezindikten sonra soluğu Burger da aldık elbette :D



Kardeşimle ortaklaşa aldığımız ganimetlerimiz sonucunda bir fuar dönemini daha böyle kapamış olduk.Ertesi gün okulum olduğu için o gün Balıkesir e dönmem gerekiyordu bu yüzden bu yıl fuar biraz alelacele geçti ama yinede kardeşimle birlikte olduğum için mutluydum ve oldukça da eğlendim önemli olan bu bence :)



Maydanoz Time : Kitap - Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser Honggyu Son

Herkese merhabalar efenim ...

Gezmelerle dolu bir hafta sonundan sonra (onun postuna da sıra gelecek) okula,tempoya geri dönüş yaptım bu tarz küçük kaçamaklar hayatıma resmen renk ve huzur katıyor.Gezmeyi çok ama çok seviyorum :D 

Bugünün kitap postunda Kore dizileri,filmlerinden sonra birde edebiyatına sıvışayım dedim ve ilk defa bir Koreli yazardan bir kitap okudum.Aslında içinde Türklerde var.Yetim olan Koreli bir çocuğun Kore savaşında gazi olmuş Hasan dede ile tanışmasını ve oradaki çocukluk yaşantılarını anlatıyor.Kore kültürene ait bir çok şeyden bahsediyor hatta Korece kelimelerin bir çoğunu da anladığımda ayrı bi mutlu oldum :D Kore edebiyatındaki eserlerin çevirimini ülkemizde umarım daha çok görürüz çünkü ortak bir mazimiz var sonuçta illa ki bir çok hikaye vardır daha bu şekilde anlatılan.Kitabın tek sevmediğim yanı sanırım Müslümanlık hakkında yazılanlar ve yazarın düşünceleri idi bilmiyorum belki de ben abarttım ama sadece dikkatimi çekti okurken.

"Üvey babamın kanını damarlarımda taşıyorum." diyebilecek kadar sevebilmiş demekki bu Hasan dedeyi yetim evladımız bunu diyebilmek en sonunda ne güzel bir şey.Kitap genel olarak çok dokunaklı ve hoştu ayrıca çevirimi de oldukça iyiydi Korece notlarda çevirmenin tatlışlığı idi :D Ayrıca kitap kahraman bakış açısıyla yazılmış yani ortalama 13-14 yaşlarında bir erkek çocuğunun gözünden yazılmış.


Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...