Herkese merhabalar efenim...
Bir dizi nasıl çok güzel başlanılıp nasıl finale doğru mahvedilir ve Seo Kang-Joon Oppa ya nasıl kıyılır adlı bir proje ile karşınızdayım.16 bölümlük olan diziye ben 2 ayın sonunda en fazla 14 bölüm kadar dayanabildim ve son 2 bölümü izleyemedim çok nadir bir şekilde olsa da yarım bıraktım çünkü artık arşivde paslanmaya başlamıştı bu post.Bir lise aşkının 3 defa hayatları boyunca nasıl ayrılıp daha sonra nasıl barıştıklarını anlatan bir serüven ilk ikisi idare ederdi ama ben üçüncüsüne dayanamadım :/
Konusu:
Dizi, 20’li yaşlarında tanışan ve birbirlerin tam zıttı kişiliklere sahip bir çiftin 12 yıl süren ilişkisini konu almaktadır.
Karakterleri:
Seo Kang-Joon dizide 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisi olan On Joon-Young karakterini canlandırmaktadır. Onun karakteri, mükemmel bir şekilde planladığı rutinlerinden asla sapmayan titiz birisidir. Modayı umursamadığı için her zaman gözlük takan ve kot pantolon, beyaz çorap, lekesiz spor ayakkabı giyen bir öğrencidir. Katıldığı ilk kör randevusunda tanıştığı Young-Jae (Esom) ile çıkmaya başlar.
Esom dizide 20 yaşındaki bir kuaför asistanı olan Lee Young-Jae karakterini canlandırmaktadır. Onun karakteri duygusal, spontane ve dürüst birisidir. Annesiz ve babasız büyüdüğü için abisi ile birlikte zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Her daim birbirlerine göz kulak olup, birbirlerine güvendikleri abisi ile birlikte yaşamaktadır. Hayali, bir gün zengin olmaktır. Bu yüzden, üniversiteye gitmek yerine bir kuaförde asistan olarak çalışmaya karar verir. Bir gün, arkadaşı aracılığı ile katıldığı bir kör randevuda kendisinin tam zıt karakteri olan Joon-Young (Seo Kang-Joon) ile tanışır.
Yang Dong-Geun dizide Lee Young-Jae’nin (Esom) abisi olan Lee Soo-Jae karakterini canlandırmaktadır.
Lee Yoon-Ji dizide Lee Young-Jae’nin (Esom) en yakın arkadaşı olan Baek Joo-Ran karakterini canlandırmaktadır.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
17 Ocak 2019 Perşembe
16 Ocak 2019 Çarşamba
Gerilim Filmi : Calibre
Herkese merhabalar efenim ...
Netflix filmlerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.2 sığır sevdiği kadınları geri de bırakıp sanki 2 bekar erkekmiş gibi avlanmaya gidiyorlar bir hafta sonu tabi bu ikilinin başlarını gelmeyen kalmıyor.film boyunca ohh hakettiler başlarına ne geldiyse deyip durdum çünkü hem bu erkeklerin sevdikleri olmalarına rağmen sanki 2 bekar erkekmiş gibi başka yerlere gitmelerine orada yiyip,içip kızlarla eğlenmelerine gıcık oluyorum hem de av meraklarına.Bunu gerçekten hobi olarak yapan insanlar var ya ! Gerilim bakımında dozu yüksek ve iyi verilmişti film boyunca.Finali biraz beni tatminsiz bıraktı açıkçası daha ilginç bitebilirdi :)
Edinburghlü agresif bir iş adamı olan Marcus, yatılı okuldan eski arkadaşı Vaughn'u, İskoç Dağlık Bölgesi'nin uzak bir köyüne bir av gezisi için davet eder. Vaughn daha önce hiç ava çıkmamıştır. Geceyi, köyün sakinlerinden Logan ve iki genç kadınla tanıştıkları yerel bir barda geçirirler. Bütün gece kızlarla dans edip içtikten sonra ertesi gün ava çıkan iki arkadaş hala çok yorgundur. Üstelik Vaughn, Marcus'un uyuşturucu kullandığını da fark etmiştir. Dikkatlerinin çok dağınık olduğu bir zamanda çıktıkları av, yanlışlıkla bir cinayet işlemeleriyle sonuçlanır. Bu cinayeti örtbas edebilmek için hızla bir plan yaparlar. Ancak bölgede tanıştıkları yeni insanlar, iki arkadaşın masumiyetine pek de inanmamaktadır.
Netflix filmlerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.2 sığır sevdiği kadınları geri de bırakıp sanki 2 bekar erkekmiş gibi avlanmaya gidiyorlar bir hafta sonu tabi bu ikilinin başlarını gelmeyen kalmıyor.film boyunca ohh hakettiler başlarına ne geldiyse deyip durdum çünkü hem bu erkeklerin sevdikleri olmalarına rağmen sanki 2 bekar erkekmiş gibi başka yerlere gitmelerine orada yiyip,içip kızlarla eğlenmelerine gıcık oluyorum hem de av meraklarına.Bunu gerçekten hobi olarak yapan insanlar var ya ! Gerilim bakımında dozu yüksek ve iyi verilmişti film boyunca.Finali biraz beni tatminsiz bıraktı açıkçası daha ilginç bitebilirdi :)
Edinburghlü agresif bir iş adamı olan Marcus, yatılı okuldan eski arkadaşı Vaughn'u, İskoç Dağlık Bölgesi'nin uzak bir köyüne bir av gezisi için davet eder. Vaughn daha önce hiç ava çıkmamıştır. Geceyi, köyün sakinlerinden Logan ve iki genç kadınla tanıştıkları yerel bir barda geçirirler. Bütün gece kızlarla dans edip içtikten sonra ertesi gün ava çıkan iki arkadaş hala çok yorgundur. Üstelik Vaughn, Marcus'un uyuşturucu kullandığını da fark etmiştir. Dikkatlerinin çok dağınık olduğu bir zamanda çıktıkları av, yanlışlıkla bir cinayet işlemeleriyle sonuçlanır. Bu cinayeti örtbas edebilmek için hızla bir plan yaparlar. Ancak bölgede tanıştıkları yeni insanlar, iki arkadaşın masumiyetine pek de inanmamaktadır.
14 Ocak 2019 Pazartesi
Korku Filmi : El Orfanato
Herkese merhabalar efenim ...
Guillermo del Toro sevdiğim isimlerden biridir.Eh haliylen onun yaptığı filmleri de oldukça beğeniyorum.Türkçe çevirisiyle Yetimhane 2008 yılında aslında oldukça ses getirmiş bir korku filmi.Daha önce çok duymuştum ama izlemek daha yeni kısmet oldu.İspanyol sineması bence korku filmlerinde oldukça başarılı.Başlarda oldukça durağan başlayan ve devam eden bir yapım olsa da sonradan açılan ve güzel bir finalle bitiren bir film.He beni korkutmayı başardı mı maalesef hayır beni korkutabilmek için hem biraz daha yaratıcı hem de görsel efekt olarak biraz daha başarılı olmaları lazım :)
Ülke: İspanya, Meksika
Tür: Dram, Gizem, Gerilim
IMDB: 7,5
Vizyon Tarihi: 30 Mayıs 2008
Süre: 105 Dakika
Nam-ı Diğer: The Orphanage, The Orphanage
Ödüller: 33 ödül ve 34 adaylık
Laura, çocukluğuna dair en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. Yetimhanenin çalışanları ve Laura’nın birlikte büyüdüğü arkadaşları ona her zaman ilgi ve sevgi göstermişlerdir.
Şimdi, 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir. Burası çocukların deniz kenarında ve temiz havada rahatça oynayabileceği bir yer olacaktır.
Yeni ev ve bu evdeki gizemli atmosfer Simon’ın hayalgücünü fazlasıyla canlandırır. Küçük çocuk kafasında hayali hikayeler canlandırmaya ve çok da masumane olmayan oyunlar oynamaya başlar. Simon’ın görünmez arkadaşları gün geçtikçe artar ve Simon onlarla vakit geçirmekten çok hoşlanmaktadır. Simon’ın rahatsız edici davranışları Laura’yı da etkiler. Çocuğun bu ilginç dünyasına gün geçtikçe daha fazla giren Laura, çocukluğuna dair, uzun süredir unutulmuş olan, tedirgin edici hatırlarla yüzleşmeye başlar.
Açılış yaklaştıkça aile içindeki gerilim daha da artar. Carlos, bu konuda şüpheci davranmaktadır. Ona göre tüm bu olanlar Simon’ın umutsuzca dikkat çekmek için uydurduğu şeylerdir. Ama Laura uzun süredir gizlenen, ürkütücü ve ortaya çıkmayı bekleyen bazı olayların bu eski evde gizlendiğine yavaş yavaş ikna olmaya başlamıştır. Laura’nın ailesini bu durumdan kurtarabilmesi için yetimhaneden ayrıldıktan sonra o evde neler yaşandığını öğrenmesi gerekmektedir.
Guillermo del Toro sevdiğim isimlerden biridir.Eh haliylen onun yaptığı filmleri de oldukça beğeniyorum.Türkçe çevirisiyle Yetimhane 2008 yılında aslında oldukça ses getirmiş bir korku filmi.Daha önce çok duymuştum ama izlemek daha yeni kısmet oldu.İspanyol sineması bence korku filmlerinde oldukça başarılı.Başlarda oldukça durağan başlayan ve devam eden bir yapım olsa da sonradan açılan ve güzel bir finalle bitiren bir film.He beni korkutmayı başardı mı maalesef hayır beni korkutabilmek için hem biraz daha yaratıcı hem de görsel efekt olarak biraz daha başarılı olmaları lazım :)
Ülke: İspanya, Meksika
Tür: Dram, Gizem, Gerilim
IMDB: 7,5
Vizyon Tarihi: 30 Mayıs 2008
Süre: 105 Dakika
Nam-ı Diğer: The Orphanage, The Orphanage
Ödüller: 33 ödül ve 34 adaylık
Laura, çocukluğuna dair en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. Yetimhanenin çalışanları ve Laura’nın birlikte büyüdüğü arkadaşları ona her zaman ilgi ve sevgi göstermişlerdir.
Şimdi, 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir. Burası çocukların deniz kenarında ve temiz havada rahatça oynayabileceği bir yer olacaktır.
Yeni ev ve bu evdeki gizemli atmosfer Simon’ın hayalgücünü fazlasıyla canlandırır. Küçük çocuk kafasında hayali hikayeler canlandırmaya ve çok da masumane olmayan oyunlar oynamaya başlar. Simon’ın görünmez arkadaşları gün geçtikçe artar ve Simon onlarla vakit geçirmekten çok hoşlanmaktadır. Simon’ın rahatsız edici davranışları Laura’yı da etkiler. Çocuğun bu ilginç dünyasına gün geçtikçe daha fazla giren Laura, çocukluğuna dair, uzun süredir unutulmuş olan, tedirgin edici hatırlarla yüzleşmeye başlar.
Açılış yaklaştıkça aile içindeki gerilim daha da artar. Carlos, bu konuda şüpheci davranmaktadır. Ona göre tüm bu olanlar Simon’ın umutsuzca dikkat çekmek için uydurduğu şeylerdir. Ama Laura uzun süredir gizlenen, ürkütücü ve ortaya çıkmayı bekleyen bazı olayların bu eski evde gizlendiğine yavaş yavaş ikna olmaya başlamıştır. Laura’nın ailesini bu durumdan kurtarabilmesi için yetimhaneden ayrıldıktan sonra o evde neler yaşandığını öğrenmesi gerekmektedir.
13 Ocak 2019 Pazar
Distopik Film : Snowpiercer
Herkese merhabalar efenim ...
Cuma günü izin günüm ve biraz da hasta olduğum için İzmir e şakır şukur yağmur yağarken ben girdim yorganımın altına ve tüm gün bir sürrü film izledim.Bunlardan ilki tamda bu aya ve havalara yakışan Türkçe çevirisiyle "Kar Küreyici" olan Snowpiercer , acayip sürükleyici bir Distopya filmiydi.Biliyorsunuz ki en sevdiğim tür Kıyamet Sonrası da dediğimiz Distopya türü.Dünyada ki hayat bir şekilde yok oluyor ve azınlık olan bir grup bir trende bir düzen içinde yaşamaya başlıyor.Elbette bu düzen adaletsiz bir şekilde.Bir yanda ezilenler işçi takımı sınıfı bir yanda lüks hayat yaşayan burjuva sınıfı gerçek dünyaya distopik bir yolla taşlama adeta ...
Yönetmen: Joon-ho Bong
Ülke: Güney Kore, ABD, Fransa, Çek Cumhuriyeti
Tür: Aksiyon, Dram, Bilim Kurgu
IMDB: 7,1
Vizyon Tarihi: 1 Ağustos 2013
Süre: 126 Dakika
2031 yılında, küresel ısınmayı durdurmak üzere yapılan bir deney yanlış gitmiş ve dünya yeniden buzul çağına dönmüştür. Bu felaketten geride kalan az sayıda insan, Snowpiercer adı verilen bir trende yaşamak zorunda kalmıştır. Ancak trendeki insanlar yöneten ve yönetilen kesim olarak ikiye ayrılmıştır. Sürekli ezilen arka vagon halkı, artık bu duruma bir son vermek istemektedir.
Güney Koreli ünlü yönetmen Joon-ho Bong'un ilk İngilizce film denemesi olan Snowpiercer'da çok iyi bir oyuncu kadrosu bizleri bekliyor. Captain America filminden hatırladığımız Chris Evans'ın başrolde olduğu filmde Allison Pill ve Jamie Bell gibi genç oyuncuların yanı sıra, John Hurt, Tilda Swinton, Ed Harris gibi Hollywood'un usta isimleri de yer alıyor.
Cuma günü izin günüm ve biraz da hasta olduğum için İzmir e şakır şukur yağmur yağarken ben girdim yorganımın altına ve tüm gün bir sürrü film izledim.Bunlardan ilki tamda bu aya ve havalara yakışan Türkçe çevirisiyle "Kar Küreyici" olan Snowpiercer , acayip sürükleyici bir Distopya filmiydi.Biliyorsunuz ki en sevdiğim tür Kıyamet Sonrası da dediğimiz Distopya türü.Dünyada ki hayat bir şekilde yok oluyor ve azınlık olan bir grup bir trende bir düzen içinde yaşamaya başlıyor.Elbette bu düzen adaletsiz bir şekilde.Bir yanda ezilenler işçi takımı sınıfı bir yanda lüks hayat yaşayan burjuva sınıfı gerçek dünyaya distopik bir yolla taşlama adeta ...
Yönetmen: Joon-ho Bong
Ülke: Güney Kore, ABD, Fransa, Çek Cumhuriyeti
Tür: Aksiyon, Dram, Bilim Kurgu
IMDB: 7,1
Vizyon Tarihi: 1 Ağustos 2013
Süre: 126 Dakika
2031 yılında, küresel ısınmayı durdurmak üzere yapılan bir deney yanlış gitmiş ve dünya yeniden buzul çağına dönmüştür. Bu felaketten geride kalan az sayıda insan, Snowpiercer adı verilen bir trende yaşamak zorunda kalmıştır. Ancak trendeki insanlar yöneten ve yönetilen kesim olarak ikiye ayrılmıştır. Sürekli ezilen arka vagon halkı, artık bu duruma bir son vermek istemektedir.
Güney Koreli ünlü yönetmen Joon-ho Bong'un ilk İngilizce film denemesi olan Snowpiercer'da çok iyi bir oyuncu kadrosu bizleri bekliyor. Captain America filminden hatırladığımız Chris Evans'ın başrolde olduğu filmde Allison Pill ve Jamie Bell gibi genç oyuncuların yanı sıra, John Hurt, Tilda Swinton, Ed Harris gibi Hollywood'un usta isimleri de yer alıyor.
10 Ocak 2019 Perşembe
Fantastik Film : Beautiful Vampire
Herkese merhabalar efenim ...
Bu filmi neden izledim hiç bilmiyorum ama bir yerlerde görür ve merak ederseniz sakın izleyip de vaktinizi boşuna harcamayın diye bu postu yazıyorum.O kadar vampir filmi izledim içlerinde izlediğim en kötüsü ve saçması buydu herhalde.Bence Koreliler en az bizim kadar bu vampir olayını beceremiyor bence bu işi Amerikalılara bırakmak en iyisi yoksa bu film gibi göz kanatan filmler ortaya çıkabiliyor :D
500 yaşında çiçeği burnunda güzel bir vampir kadın, makyaj salonu işletip, normal insanlar gibi davranıp kendisini uzun süre boyunca insanlardan saklayabilmiştir. Ancak bir gün yolda giderken genç bir delikanlının yaydığı koku nedeni ile uzun zamandır bastırdığı vampir iç güdüleri yeniden uyanır. İşin daha da ilginci bu genç kirasına %300 zam yapan yeni ev sahibesinin oğludur. Kendisini bu gençten alamayan güzel vampir, bu yüzden de kendisini yeni ev sahibesinden de koruyamaz ve 500 yıldır sakladığı vampir olduğu gerçeğini hem oğul hem de anne kısa süre içerisinde öğrenirler. Fakat işler bununla da kalmaz ve bu iki kişi bu sefer de ondan kendilerini vampir yapmasını isterler.
Bu filmi neden izledim hiç bilmiyorum ama bir yerlerde görür ve merak ederseniz sakın izleyip de vaktinizi boşuna harcamayın diye bu postu yazıyorum.O kadar vampir filmi izledim içlerinde izlediğim en kötüsü ve saçması buydu herhalde.Bence Koreliler en az bizim kadar bu vampir olayını beceremiyor bence bu işi Amerikalılara bırakmak en iyisi yoksa bu film gibi göz kanatan filmler ortaya çıkabiliyor :D
500 yaşında çiçeği burnunda güzel bir vampir kadın, makyaj salonu işletip, normal insanlar gibi davranıp kendisini uzun süre boyunca insanlardan saklayabilmiştir. Ancak bir gün yolda giderken genç bir delikanlının yaydığı koku nedeni ile uzun zamandır bastırdığı vampir iç güdüleri yeniden uyanır. İşin daha da ilginci bu genç kirasına %300 zam yapan yeni ev sahibesinin oğludur. Kendisini bu gençten alamayan güzel vampir, bu yüzden de kendisini yeni ev sahibesinden de koruyamaz ve 500 yıldır sakladığı vampir olduğu gerçeğini hem oğul hem de anne kısa süre içerisinde öğrenirler. Fakat işler bununla da kalmaz ve bu iki kişi bu sefer de ondan kendilerini vampir yapmasını isterler.
9 Ocak 2019 Çarşamba
Müzikal Film : A Star Is Born
Herkese merhabalar efenim ...
Şu 2 gündür işten gelince direk yatağa girdiğim için buralarda yoktum.İzmir de kar yok ama kar soğuğu var arkadaşlar ve ben bu soğuktan nasibimi alıp grip oldum.Bugün 3.günüm ve daha yeni yeni toparlanmaya başladım.Geçen posttta ara ara Oscar a aday olabilecek filmlerden izleyeceğim demiştim.Tahminlere göre bu filmde bu sene Oscar adaylarından.Yeni bir hayat gibi gözükse de bence biz çoğu zaman Lady Gaga nın hayatından izler gördük.Lise zamanlarımda çok beğendiğim ve çok hayranı olduğum bir kadındı Lady Gaga.marjinal ve orijinal insanlar ve şeyler beni her zaman etkisi altına almıştır.Ama Lady Gaga son zamanlarda bence eski popülerliğini yitirdi ve artık daha çok "Bir Starın Doğumu" nu anlatıp duruyor en baştan.Lady Gaga belseli,konser albümleri ve şimdi de bu film ile.
Bradly Cooper Beyfendiyi de acayip severim kendisi yönetmenliğini yaptı filmin ve bence ilk defa ses tonuyla,tarzıyla bambaşka bir karakter oynadı.
19 Ekim 2018 (Türkiye)'de vizyona girmiş filmin konusu Jackson Maine adında müzikle uğraşan ve ilişkilerden çok işine odaklanmış ve kariyer yapmaya çalışan birisidir. Onun gibi çok yetenekli ve daha kimsenin bilmediği Ally ile yolları kesişecek ve güzel zamanlar geçirmeye başladıkça ona aşık olduğunu anlayacaktır. Ally'yi sahne ile tanıştırıp tanınmasını sağlayan Jackson Maine sonraları Ally nin gölgesi altında çok zorlanmaya başlar bu yüzden tekrar kendi çalışmalarına başlasa da eskisi gibi olması zor görünüyor.
Şu 2 gündür işten gelince direk yatağa girdiğim için buralarda yoktum.İzmir de kar yok ama kar soğuğu var arkadaşlar ve ben bu soğuktan nasibimi alıp grip oldum.Bugün 3.günüm ve daha yeni yeni toparlanmaya başladım.Geçen posttta ara ara Oscar a aday olabilecek filmlerden izleyeceğim demiştim.Tahminlere göre bu filmde bu sene Oscar adaylarından.Yeni bir hayat gibi gözükse de bence biz çoğu zaman Lady Gaga nın hayatından izler gördük.Lise zamanlarımda çok beğendiğim ve çok hayranı olduğum bir kadındı Lady Gaga.marjinal ve orijinal insanlar ve şeyler beni her zaman etkisi altına almıştır.Ama Lady Gaga son zamanlarda bence eski popülerliğini yitirdi ve artık daha çok "Bir Starın Doğumu" nu anlatıp duruyor en baştan.Lady Gaga belseli,konser albümleri ve şimdi de bu film ile.
Bradly Cooper Beyfendiyi de acayip severim kendisi yönetmenliğini yaptı filmin ve bence ilk defa ses tonuyla,tarzıyla bambaşka bir karakter oynadı.
19 Ekim 2018 (Türkiye)'de vizyona girmiş filmin konusu Jackson Maine adında müzikle uğraşan ve ilişkilerden çok işine odaklanmış ve kariyer yapmaya çalışan birisidir. Onun gibi çok yetenekli ve daha kimsenin bilmediği Ally ile yolları kesişecek ve güzel zamanlar geçirmeye başladıkça ona aşık olduğunu anlayacaktır. Ally'yi sahne ile tanıştırıp tanınmasını sağlayan Jackson Maine sonraları Ally nin gölgesi altında çok zorlanmaya başlar bu yüzden tekrar kendi çalışmalarına başlasa da eskisi gibi olması zor görünüyor.
5 Ocak 2019 Cumartesi
Gerilim Filmi : The Crush
Herkese merhabalar efenim...
Ocak ayı için kendime yeni bir program belirledim.İzlemek istediğim ama bir türlü izleme fırsatı bulamadığım kült filmleri izleyeceğim.1993 yapımı olan The Crush ın baş rolünde daha önce Clueless filmi ile tanıdığım Alicia Silverstone ve daha önce popüler filmlerde oynamasına rağmen çokta dikkatimi çekmeyen ama bu filmi ile dikkatimi çekmeyi gayet başaran Cary Elwes var.Lolita tarzı 90'lar sinemasına oldukça hakimdi.Bir yandan yaş farkı olayı beni bu tarz filmlerde heyecanlandırsa da bir yandan da pedofili olayını fazlasıyla öne çıkardığı için nefret ettiriyor.Lisedeyken ben de platonik olarak benden yaşça büyük birine aşıktım sanırım o yüzden bu tarz filmler beni o zamana götürüyor.
Film, yakışıklı bir gazeteciye kafayı takan yeni yetme bir kızın, kendisine ilgi gösterilmeyince son derece tehlikeli bir hal almasını konu alıyor.
Ocak ayı için kendime yeni bir program belirledim.İzlemek istediğim ama bir türlü izleme fırsatı bulamadığım kült filmleri izleyeceğim.1993 yapımı olan The Crush ın baş rolünde daha önce Clueless filmi ile tanıdığım Alicia Silverstone ve daha önce popüler filmlerde oynamasına rağmen çokta dikkatimi çekmeyen ama bu filmi ile dikkatimi çekmeyi gayet başaran Cary Elwes var.Lolita tarzı 90'lar sinemasına oldukça hakimdi.Bir yandan yaş farkı olayı beni bu tarz filmlerde heyecanlandırsa da bir yandan da pedofili olayını fazlasıyla öne çıkardığı için nefret ettiriyor.Lisedeyken ben de platonik olarak benden yaşça büyük birine aşıktım sanırım o yüzden bu tarz filmler beni o zamana götürüyor.
Film, yakışıklı bir gazeteciye kafayı takan yeni yetme bir kızın, kendisine ilgi gösterilmeyince son derece tehlikeli bir hal almasını konu alıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...