Herkese merhabalar efenim,
Ocak ayının son haftasına geçmeden önce Noel ve kış temalı filmleri izlemek ve sizlerle paylaşmak istiyorum.Uzun zamandır izlemek istediğim,baş rolünde Emilia Clarke'ın olduğu Last Christmas filminden bahsetmek istiyorum sizlere.Bol bol noel ve kış temasının olduğu,tarzında olan filmlerden biraz daha finaliyle ayrılsa da izledikten sonra ağızlarda çikolata yemiş hissi uyandıran bir film.Bence Emilia bu tarz filmlere inanılmaz yakışıyor,bol bol daha bu tarz romantik filmlerde görmek istiyorum kendisini :)
Last Christmas, 90’ların sonunda Eski Yugoslavya'dan sığınmacı olarak İngiltere'ye göçen bir ailenin kızı olan Kate'in (Emilia Clarke) hikayesini anlatmaktadır. Noel'in yaklaşmasıyla ekranlarda görmeye alıştığımız Romantik Komedi türünden eksiği olmayan aksine fazlasına sahip olarak karşımıza çıkan bir yapım. Kate'in annesi Petra (Emma Thompson, ayrıca filmin de yazarı) Yugoslavya'da tüm arkadaş çevresini kaybettiğinden herhangi bir sosyal yaşantısı olmayan, kısaca kızına olan düşkün bir kadındır. Bir de bunların üstüne Brexit süreciyle İngiltere'den atılma korkusu gelince aile Noel'i tam anlamıyla patlamaya hazır duygu bombası olarak beklemektedir. Kate'in bunlara ek onu öldürmek için uğraşan bir kalp rahatsızlığı vardır. Geçen seneki ilişkisi de fiyaskoyla sonuçlanınca, kendisini barlarda şarkı söyledikten sonra, önüne gelen erkeğin kollarına atan bir kadına döner. Ama çok geçmeden bu yolun yol olmadığını anlayan Kate, çalıştığı mağazanın önünde ismini bilmediği Tom (Henry Golding) adında yakışıklı birisini görür ama şanssızlık Kate'in peşini Tom'un yanında da bırakmaz. Bakalım Kate geçen seneki olumsuzlukları Tom ile birlikte yaşayacak mı yoksa yeni bir Noel, kış mevsiminin beyaz sayfalarından birisini mi açacak?
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
17 Ocak 2020 Cuma
15 Ocak 2020 Çarşamba
Animasyon : Klaus
Herkese merhabalar efenim,
Netflix'in ilk animasyon filmi ile animasyon ve anime dünyasına devam ediyoruz.Tam da bu zamanlarda,elimde sıcak bir içecek,battaniye altında izlemelik bir animasyon.Klaus'un yani bizim bildiğimiz adıyla Noel Baba'nın nasıl ortaya çıktığını daha mantıklı ve eğlenceli bir üslupla anlatıyor bence ailecek izleyebileceğiniz keyifli bir yapım Netflix kendini her konuda geliştirmeye devam ediyor :)
Postacı akademisinin en kötü öğrencisi Jesper (Jason Schwartzman) kendini Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyinde yer alan buzlarla kaplı bir adada görevlendirilmiş olarak bulur. Kavgalı adalılar, bırakın mektuplaşmayı birbirlerine selam bile vermemektedir. Jesper tam pes etmek üzereyken öğretmen Alva (Rashida Jones) ile arkadaşlık kurar. Ayrıca Jesper, el yapımı oyuncaklarla dolu bir kulübede tek başına yaşayan Klaus (Oscar ödüllü J.K. Simmons) ile tanışır. Smeerensburg kasabasında bir kez daha kahkahaların çınlamasını sağlayan bu umulmadık arkadaşlıklar; cömert komşuların, sihirli ilimlerin ve bacaya özenle asılan çorapların yer aldığı yeni bir gelenek yaratır. Çılgın Hırsız'ın ortak yaratıcısı Sergio Pablo tarafından yaratıldı.
Netflix'in ilk animasyon filmi ile animasyon ve anime dünyasına devam ediyoruz.Tam da bu zamanlarda,elimde sıcak bir içecek,battaniye altında izlemelik bir animasyon.Klaus'un yani bizim bildiğimiz adıyla Noel Baba'nın nasıl ortaya çıktığını daha mantıklı ve eğlenceli bir üslupla anlatıyor bence ailecek izleyebileceğiniz keyifli bir yapım Netflix kendini her konuda geliştirmeye devam ediyor :)
Postacı akademisinin en kötü öğrencisi Jesper (Jason Schwartzman) kendini Kuzey Kutup Dairesi'nin kuzeyinde yer alan buzlarla kaplı bir adada görevlendirilmiş olarak bulur. Kavgalı adalılar, bırakın mektuplaşmayı birbirlerine selam bile vermemektedir. Jesper tam pes etmek üzereyken öğretmen Alva (Rashida Jones) ile arkadaşlık kurar. Ayrıca Jesper, el yapımı oyuncaklarla dolu bir kulübede tek başına yaşayan Klaus (Oscar ödüllü J.K. Simmons) ile tanışır. Smeerensburg kasabasında bir kez daha kahkahaların çınlamasını sağlayan bu umulmadık arkadaşlıklar; cömert komşuların, sihirli ilimlerin ve bacaya özenle asılan çorapların yer aldığı yeni bir gelenek yaratır. Çılgın Hırsız'ın ortak yaratıcısı Sergio Pablo tarafından yaratıldı.
12 Ocak 2020 Pazar
Kitap - Bilinmeyen Adanın Öyküsü Jose Saramago
Herkese merhabalar efenim,
Minik bir öykü kitabı ile yolculuğumuza devam ediyoruz.Saramago okumayı gerçekten çok seviyorum her kitabında farklı bir tat var adamın.Dili,üslubu o kadar değişik ki tam bana göre :) Bu kadar okumalarım içinde kısacık bir öykü kitabında buldum aradığım o naif tadı.Demek ki insan bildiği yoldan ve yazarlardan şaşmamalıymış :) Masalsı havası ile sonunu pek anlamlandıramamış olsamda okuma süreci boyunca bana oldukça zevk veren bir hikaye kitabı bu.15 dk kadar kısa bir sürede okuyup bitirdim.
“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”
Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.
Minik bir öykü kitabı ile yolculuğumuza devam ediyoruz.Saramago okumayı gerçekten çok seviyorum her kitabında farklı bir tat var adamın.Dili,üslubu o kadar değişik ki tam bana göre :) Bu kadar okumalarım içinde kısacık bir öykü kitabında buldum aradığım o naif tadı.Demek ki insan bildiği yoldan ve yazarlardan şaşmamalıymış :) Masalsı havası ile sonunu pek anlamlandıramamış olsamda okuma süreci boyunca bana oldukça zevk veren bir hikaye kitabı bu.15 dk kadar kısa bir sürede okuyup bitirdim.
“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.”
Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.
11 Ocak 2020 Cumartesi
Kitap - Kahverengi Elbiseli Adam Agatha Christie
Herkese merhabalar efenim,
Doğu Ekspresinde Cinayet,Cinayetler Oteli,N veya M?,Briç Masasında Cinayet kitaplarını okuduğum ve kütüphanede Agatha Christie madeni bulduğum için şu sıralar bu blogta bol bol benim rahmetli nenemin kitaplarını göreceksiniz :D Sineklerin Tanrısını zar zor okuyabildiğim için araya almıştım bu kitabı ama yine aradığım zevki bu kitapta da bulamadım şu sıralar beni saran içine çeken bir kitaba denk gelemedim maalesef ama okumalarım tam gaz devam ediyor elbette.Normalde rahmetli nenemin kitaplarını çok severim ve okurken de çok eğlenirim ama nedense bu kitabı başlarda oldukça heyecanlı ve sürükleyici olsa da ilerleyen sayfalarda hele de sonlarına doğru iyice saçmaladığını sezmeye başladım ve okuma hevesim kaçtı ama az bi sayfa kaldığı için bu kitabı da yarım bırakmadım ve asıl katilin kim olduğunu öğrenip rahat bir uyku çektim :) Nenemin bu kitabı beni tatmin etmemiş olsa da başka kitaplarını okumaya niyetim var :)
Anne Beddingfeld, babasını kaybettikten sonra Londra’da yaşamaya karar verir. Ve günün birinde, içinde her zaman var olan macera tutkusu, Hyde Park’ın köşesindeki metro istasyonunda yaşadığı bir olayla canlanır. İstasyondaki bir adam rayların üstüne düşerek ölmüştür. Ama ne var ki olay göründüğü gibi değildir. Anne, kaza olmadığına inandığı olayın peşini bırakmaz ve elindeki tek ipucuyla "Albay" olarak da bilinen katilin asıl kimliğini ortaya çıkarmaya çalışır. Ancak bilmediği şey Albay’ın da onun peşinde olduğudur.
Doğu Ekspresinde Cinayet,Cinayetler Oteli,N veya M?,Briç Masasında Cinayet kitaplarını okuduğum ve kütüphanede Agatha Christie madeni bulduğum için şu sıralar bu blogta bol bol benim rahmetli nenemin kitaplarını göreceksiniz :D Sineklerin Tanrısını zar zor okuyabildiğim için araya almıştım bu kitabı ama yine aradığım zevki bu kitapta da bulamadım şu sıralar beni saran içine çeken bir kitaba denk gelemedim maalesef ama okumalarım tam gaz devam ediyor elbette.Normalde rahmetli nenemin kitaplarını çok severim ve okurken de çok eğlenirim ama nedense bu kitabı başlarda oldukça heyecanlı ve sürükleyici olsa da ilerleyen sayfalarda hele de sonlarına doğru iyice saçmaladığını sezmeye başladım ve okuma hevesim kaçtı ama az bi sayfa kaldığı için bu kitabı da yarım bırakmadım ve asıl katilin kim olduğunu öğrenip rahat bir uyku çektim :) Nenemin bu kitabı beni tatmin etmemiş olsa da başka kitaplarını okumaya niyetim var :)
Anne Beddingfeld, babasını kaybettikten sonra Londra’da yaşamaya karar verir. Ve günün birinde, içinde her zaman var olan macera tutkusu, Hyde Park’ın köşesindeki metro istasyonunda yaşadığı bir olayla canlanır. İstasyondaki bir adam rayların üstüne düşerek ölmüştür. Ama ne var ki olay göründüğü gibi değildir. Anne, kaza olmadığına inandığı olayın peşini bırakmaz ve elindeki tek ipucuyla "Albay" olarak da bilinen katilin asıl kimliğini ortaya çıkarmaya çalışır. Ancak bilmediği şey Albay’ın da onun peşinde olduğudur.
Kitap - Sineklerin Tanrısı William Golding
Herkese merhabalar efenim,
Bir çok kişi tarafından okunan,sevilen ve konuşulan bir kitabı daha okuyamadım,sevemedim ama üzerine konuşuyorum elbette :) Ben klasik okumayı sevmiyorum sanırım artık bu sevdamdan vazgeçsem iyi olacak güncel edebiyat bana daha çok zevk veriyor.Bir kitabı daha okurken ruhum daraldığı için yarım bırakmak durumunda kaldım.Yarısından fazlasını okuyup bıraktım çünkü artık bu kitaba ayırabileceğim sürenin ve sabrın sonuna gelmiş bulunuyorum.Genel anlamda bir felsefesi olsa bile anlamadım ve sevmedim,hikaye bir adaya düşen bir grup çocuğu anlatıyor.Kitap bölümlerde oluşuyor ama her bölümde birbirinin aynısı olaylar olup duruyor zaten sınırlı karakterler var aynı şeyleri sürekli okumakta bir süre sonra insana kasvet veriyor :/
''Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde,atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
Bir çok kişi tarafından okunan,sevilen ve konuşulan bir kitabı daha okuyamadım,sevemedim ama üzerine konuşuyorum elbette :) Ben klasik okumayı sevmiyorum sanırım artık bu sevdamdan vazgeçsem iyi olacak güncel edebiyat bana daha çok zevk veriyor.Bir kitabı daha okurken ruhum daraldığı için yarım bırakmak durumunda kaldım.Yarısından fazlasını okuyup bıraktım çünkü artık bu kitaba ayırabileceğim sürenin ve sabrın sonuna gelmiş bulunuyorum.Genel anlamda bir felsefesi olsa bile anlamadım ve sevmedim,hikaye bir adaya düşen bir grup çocuğu anlatıyor.Kitap bölümlerde oluşuyor ama her bölümde birbirinin aynısı olaylar olup duruyor zaten sınırlı karakterler var aynı şeyleri sürekli okumakta bir süre sonra insana kasvet veriyor :/
''Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde,atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
9 Ocak 2020 Perşembe
Fantastik Film : Maleficent 2 Mistress Of Evil
Herkese merhabalar efenim,
Vay be biz İzmir'e taşınalı tam 6 yıl olmuş.Bu filmin ilk filmine de bizim İzmir'e ilk taşındığımız yıl kardeşimle birlikte gitmiştik.Şimdi 6 yıl sonra da kardeşimle birlikte sinemada izlemeyi çok isterdim ama bu film çıktığında maalesef kardeşim İstanbul da idi o yüzden ayrı ayrı izlemek zorunda kaldık.Jolie'nin her filminde kadına düşüyorum resmen kadın 44 yaşında ama hala benle aynı yaşta gibi öyle bi bozulmayan güzellik var kadında.İlk filmine oranla daha aksiyonlu olsa da bence ilk film daha güzeldi,kardeşimin de en sevdiği filmdir :)
https://maydanozsalatasi.blogspot.com/2014/06/maydanoz-timefilm-malefcent.html
Yıllar Maleficent ve Aurora'ya iyi davranmıştır. İlişkileri kalp kırıklıklarından, intikam öyküsüne ve sonunda sevgiye dönüşür. Ancak hala insanlar ve periler arasındaki nefret ilişkisi sürüyordur. Aurora'nın Prens Phillip ile gerçekleşecek olan evliliği, iki bölgenin birliğini sağlayacağı için Ulstead ve Moors Krallığı'nda kutlanacaktır. Beklenmedik bir karşılaşma ise yeni ittifakları doğuracaktır. Büyük Savaş içerisinde Maleficent ve Aurora ise ayrı düşeceklerdir. Böylece sadakatleri test edilecek ve gerçek bir aile olup olmadıklarını sorgulayacaklardır.
Vay be biz İzmir'e taşınalı tam 6 yıl olmuş.Bu filmin ilk filmine de bizim İzmir'e ilk taşındığımız yıl kardeşimle birlikte gitmiştik.Şimdi 6 yıl sonra da kardeşimle birlikte sinemada izlemeyi çok isterdim ama bu film çıktığında maalesef kardeşim İstanbul da idi o yüzden ayrı ayrı izlemek zorunda kaldık.Jolie'nin her filminde kadına düşüyorum resmen kadın 44 yaşında ama hala benle aynı yaşta gibi öyle bi bozulmayan güzellik var kadında.İlk filmine oranla daha aksiyonlu olsa da bence ilk film daha güzeldi,kardeşimin de en sevdiği filmdir :)
https://maydanozsalatasi.blogspot.com/2014/06/maydanoz-timefilm-malefcent.html
Yıllar Maleficent ve Aurora'ya iyi davranmıştır. İlişkileri kalp kırıklıklarından, intikam öyküsüne ve sonunda sevgiye dönüşür. Ancak hala insanlar ve periler arasındaki nefret ilişkisi sürüyordur. Aurora'nın Prens Phillip ile gerçekleşecek olan evliliği, iki bölgenin birliğini sağlayacağı için Ulstead ve Moors Krallığı'nda kutlanacaktır. Beklenmedik bir karşılaşma ise yeni ittifakları doğuracaktır. Büyük Savaş içerisinde Maleficent ve Aurora ise ayrı düşeceklerdir. Böylece sadakatleri test edilecek ve gerçek bir aile olup olmadıklarını sorgulayacaklardır.
8 Ocak 2020 Çarşamba
Gizem Filmi : The Invitation
Herkese merhabalar efenim,
Sevdiceğim askere gitti,18 gün buralarda olmadığı için bol bol film,dizi izleyip kitap okuyup zamanımı geçirmeye çalışıyorum eski hızlı zamanlarıma geri döndüm anlayacağınız :)
Netflix filmleri ile devam ediyorum şu sıralar film izleme maratonuma.Bugün yine bir gerilim/gizem filmi izlemek istedim.Annem izleyip beğendiğini söylemişti bende şimdi izledim ama sanırım annem kadar beğenemeyeceğim çünkü bu tarz filmlere oldukça alışkınım ve bana o kadar da farklı bir filmmiş gibi gelmedi hatta bazı kopuk ve gereksiz uzun sahnelerden dolayı benim gözümde eksi puanı aldı.Filmin ilk yarısı gerçekten çok sıkıcı ilerliyor genelde anlamsız diyaloglar üzerinde ilerliyor,atlayarak izleseniz bile gayette anlarsınız bence diğer yarısın da olaylar kopuyor zaten ve ne ara olaylar başladı ne ara bitti anlayamadım film değişik bir sonla bitmiş oluyor mal gibi kalıyorsunuz :)
Will ve Eden sevgi dolu bir çiftir. Ancak onların ilişkisi, yaşanan trajedi sonucu çocuklarını kaybetmelerinin ardından Eden'ın ortadan kaybolması ile son bulur. Aradan geçen iki yılın ardından Eden, yeni bir eş ve bambaşka bir kişilikle geri döner. Geride bıraktığı her şeyle tekrar bağ kurmak isteyen genç kadın, eşi David ile evlerinde bir davet verir. Eski arkadaşların toplandığı bu davette Will ve sevgilisi de yerini alır. Davet oldukça güzel bir şekilde başlamıştır ancak bir süre sonra Will, Eden ve David'in tuhaf davranışlar sergilediğini düşünmeye başlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde garipliklerin devam etmesi, Will'in aşırı tepki vermesine neden olur. Yaşananlar Will'in paranoyaklığı mıdır yoksa gerçekten evde yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardır?
Sevdiceğim askere gitti,18 gün buralarda olmadığı için bol bol film,dizi izleyip kitap okuyup zamanımı geçirmeye çalışıyorum eski hızlı zamanlarıma geri döndüm anlayacağınız :)
Netflix filmleri ile devam ediyorum şu sıralar film izleme maratonuma.Bugün yine bir gerilim/gizem filmi izlemek istedim.Annem izleyip beğendiğini söylemişti bende şimdi izledim ama sanırım annem kadar beğenemeyeceğim çünkü bu tarz filmlere oldukça alışkınım ve bana o kadar da farklı bir filmmiş gibi gelmedi hatta bazı kopuk ve gereksiz uzun sahnelerden dolayı benim gözümde eksi puanı aldı.Filmin ilk yarısı gerçekten çok sıkıcı ilerliyor genelde anlamsız diyaloglar üzerinde ilerliyor,atlayarak izleseniz bile gayette anlarsınız bence diğer yarısın da olaylar kopuyor zaten ve ne ara olaylar başladı ne ara bitti anlayamadım film değişik bir sonla bitmiş oluyor mal gibi kalıyorsunuz :)
Will ve Eden sevgi dolu bir çiftir. Ancak onların ilişkisi, yaşanan trajedi sonucu çocuklarını kaybetmelerinin ardından Eden'ın ortadan kaybolması ile son bulur. Aradan geçen iki yılın ardından Eden, yeni bir eş ve bambaşka bir kişilikle geri döner. Geride bıraktığı her şeyle tekrar bağ kurmak isteyen genç kadın, eşi David ile evlerinde bir davet verir. Eski arkadaşların toplandığı bu davette Will ve sevgilisi de yerini alır. Davet oldukça güzel bir şekilde başlamıştır ancak bir süre sonra Will, Eden ve David'in tuhaf davranışlar sergilediğini düşünmeye başlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde garipliklerin devam etmesi, Will'in aşırı tepki vermesine neden olur. Yaşananlar Will'in paranoyaklığı mıdır yoksa gerçekten evde yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardır?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...