Herkese merhabalar efenim,
Bugün daha önce İzmir Kitap Kulübü ile zoomdan kitap tartışmalarına katılırken aldığımız kitaplardan biriydi ama ben KPSS dönemine girdiğim için kulübe devam edemedim bu kitapta kaldı elimde yazarıyla olan zoom toplantısına da katılamadım ama en sonunda kitabı okuyup sizlere sunma fırsatı buldum :D Tabi bu yaklaşık 6 ay falan sürdü :D
Neyse efenim Türk öykücülüğü bence son zamanlarda çok farklı bir yerde olmaya başladı benim için.O kadar başlarılı hikayeler var ki yazarlar genelde bu şekilde çıkış yapmayı tercih ediyorlar bize de okuyup yorumlamak düşüyor elbette.Bu kitabı okurken ilk başta hikaye kitabı olduğunu anlamadım arka kapak yazısını da okumamıştım tabiki.Daha ilk hikaye distopik bir evrende geçince beni bir içine aldı aynı konudan yürüyecek sandım ama hikaye pat diye bitti başka bir hikayeye geçince bi bocaladım kitapta ama daha sonra hikayeler ardı ardına bir solukta gelip gitti.
“Şu kâinatta hiçbir şey o kadar sarih değil,” diyor adam kaşlarını çatarak. “Bazı şeylerin bir kısmını biliyoruz, bazen bulutların ardından görüyoruz. Zihnimizde bölünmüş cümleler dolanıyor, öbür yarılarını bulamıyorlar bir türlü. Bir şeyin bir manası var, bir de alâmeti var. Aynı olmuyor ikisi.”
Tükendi Tanrı’nın tüm alâmetleri... Bilinmez bir akıbete doğru tepetaklak gidiliyor. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, sevap ve günah birbirine karışıyor. Dualar yerini beddualara bırakıyor. Kötülüğün normalleştiği koca dünyanın altında ezilenler yine masum çocuklar, safdiller, kimsesizler ve âşıklar oluyor.
Alâmetler Kitabı, alacakaranlık bir dünyanın kaotik ilişkilerinin, absürt hallerinin ve ürkütücü sıradanlığının anlatısı.
Gaye Boralıoğlu, insanlığın gidişatına dair alâmetleri kovalıyor. Sınırsız hayal gücü ve duru anlatımıyla, hem bugünü tasvir eden hem de geleceği kestiren eşsiz öykülere imza atıyor.