25 Kasım 2024 Pazartesi

İtalya Dizisi : The Law According to Lidia Poët

 Herkese merhabalar efenim,

Dün okul kar tatili verdiği için tüm gün evdeydim.Sıcacık yatağımda Netflix'e yeni gelmiş olan dizilere sardım genel olarak.Bunlardan ilki 2 sezondan oluşan bir İtalya dizisi idi.Dönem dizisi ama gerçek bir hayat hikayesi olduğu için biyografik olduğunu da söyleyebiliriz.İzlemesi keyifli kadın hakları için Atatürk'e bir kez daha teşekkürü borç bileceğiniz bir dizi.

1.Sezon

"The Law According to Lidia Poët", 2023 yapımı bir Netflix dizisi, Lidia Poët adlı tarihi bir figürün gerçek hikayesinden esinlenerek oluşturulmuş bir drama. Lidia Poët, 19. yüzyılın sonlarına doğru İtalya'da hukuk eğitimi almış ve hukuk dünyasında kadınların varlık gösterdiği nadir zamanlardan birinde bu alanda mücadele etmiş önemli bir figürdür. Dizi, Lidia Poët’in hukuk kariyerinin ve dönemin toplumsal baskılarının ışığında, hem kişisel hem de profesyonel yolculuğunu takip ediyor. 1. sezon, izleyiciye bu cesur kadının yaşamına dair etkileyici bir bakış açısı sunuyor.

Lidia Poët (interpretasyonunu Matilda De Angelis’in üstlendiği), 1880’lerin İtalya'sında kadınların hukuk dünyasında yer edinmesinin imkansız gibi görüldüğü bir dönemde, hukuk alanında üniversiteyi bitirip bir avukatlık pratiği yapmayı hayal etmektedir. Ancak, onun hukuki yetkinliği ve zekası, toplumun cinsiyetçi yapısı tarafından sürekli engellenir. Dizinin ilk sezonu, Lidia'nın karşılaştığı toplumsal ve hukuki engelleri aşma mücadelesini, aynı zamanda dönemin erkek egemen hukuk sistemine karşı verdiği savaşı anlatıyor.

Lidia Poët, Sicilya'dan Torino'ya taşınarak, burada farklı davalarla uğraşırken, yalnızca profesyonel becerilerini değil, aynı zamanda insan hakları, adaletin sağlanması ve kadınların hakları konusunda ne kadar kararlı olduğunu da gösteriyor. Lidia'nın hukuk dünyasında bir kadın olarak var olma çabası, ona farklı müttefikler ve düşmanlar kazandırıyor. Aynı zamanda, zeki ve idealist bir avukat olarak, etik değerlerine sadık kalarak yavaş yavaş kendine bir yer edinmeye çalışıyor.


2.Sezon

"The Law According to Lidia Poët" dizisinin 2. sezonu, 1. sezonun sonunda kurulan güçlü temel üzerine yükselerek, izleyiciyi bir kez daha 19. yüzyılın sonlarındaki İtalya’ya, hukuk dünyasında adalet arayan bir kadının zorlu yolculuğuna davet ediyor. Lidia Poët’in cesur mücadelesi, yalnızca profesyonel alanda değil, aynı zamanda kişisel hayatında da derin izler bırakmaya devam ediyor. Bu sezon, başrol Lidia Poët (Matilda De Angelis) ve Roy Pulsifer (Riccardo Scamarcio) gibi tanıdık karakterlerin yanı sıra, yeni katılan karakterlerle de zenginleşiyor ve Lidia'nın hukuk dünyasında daha derinlere inmeye başladığı bir hikaye sunuyor.

İlk sezonda Lidia, kadının yerinin olamayacağı bir hukuk alanında, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı verdiği savaşı vermek zorunda kalmıştı. 2. sezon, Lidia’nın bu mücadelede ne kadar ilerlediğini ve nasıl daha büyük engellerle karşılaştığını keşfederken, aynı zamanda Lidia'nın hukuk pratiğini güçlendirme ve toplumsal eşitsizliği çözme kararlılığını derinleştiriyor. Bu sezonun temel odağı, Lidia'nın profesyonel kariyerindeki atılımlar ile kişisel ilişkilerinin daha karmaşık hale gelmesidir.

Lidia, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile savaşırken, artık yalnızca kendi kariyerini değil, aynı zamanda hukuk dünyasında ve toplumda kadınların daha güçlü bir yer edinmesi için de daha büyük bir mücadeleye girmektedir. 2. sezonda, yeni davalar ve hukuk pratiği ile ilgili zorlukların yanı sıra, kişisel yaşamındaki değişim ve romantik ilişkiler de önemli bir tema haline gelir. Lidia ve Roy’un ilişkisi de derinleşirken, yeni karakterlerin girişi, Lidia’nın profesyonel ve duygusal çatışmalarını daha da karmaşıklaştırmaktadır.

Lidia, eski müttefiklerinden bazılarıyla yeni stratejiler geliştirmeye çalışırken, aynı zamanda bazı rakiplerle de yüzleşmek zorunda kalır. 2. sezonda, Lidia'nın işine olan tutkusu ve meslektaşlarıyla olan ilişkileri, yalnızca hukuk alanında değil, aynı zamanda toplumsal adalet ve kadın hakları üzerindeki etkisini de genişletiyor. Bu sezon, Lidia’nın içsel çatışmalarının daha belirgin olduğu ve kişisel sınırlarını zorladığı bir dönüm noktasına işaret eder.






Kitap-Yabancılarla Bir Yaz Taiçi Yamada

 Herkese merhabalar efenim,

Taiçi Yamada’nın Yabancılarla Bir Yaz (Summer with the Strangers), 2017’de yayımlanan ve Japon edebiyatının özgün seslerinden biri olarak dikkat çeken bir romandır. Yamada, bu eserinde insan ilişkilerinin derinliklerine inmeyi ve evrensel yalnızlık, aidiyet, kayıp ve bağ kurma temalarını işliyor. Yazar, sade ama etkileyici bir dil kullanarak okuru, kısa bir yaz tatilinin içindeki karmaşık duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, yalnızca bir yazın anlatısına dayalı gibi görünse de, alt metinlerinde hayatın farklı dönemlerinde karşımıza çıkan kırılmaların ve zorlukların izlerini sürüyor.

Yabancılarla Bir Yaz; iki ana karakterin etrafında şekillenen bir hikaye sunar. Ana karakter, genç bir adam olan Kazuo, hayatındaki eksiklikleri ve kayıpları sorgularken, yaz tatilinde tanıştığı yabancılarla bir araya gelir. Bu yeni insanlarla geçirdiği zaman, ona yalnızca zamanın nasıl geçtiğini değil, kendi yaşamına ve seçimlerine dair soruları da hatırlatır. Kazuo’nun çevresindeki insanlar, farklı geçmişlere sahip, farklı kişisel mücadelelerle yüzleşen ama bir şekilde hayatına dokunan figürlerdir. Kazuo’nun bu yaz boyunca yabancılarla kurduğu ilişkiler, ona kendisini keşfetme fırsatı sunar, fakat aynı zamanda bu kişilerle kurduğu bağların zayıflığının ve geçiciliğinin farkına varması onu hüzünlü bir içsel yolculuğa çıkarır.

Yamada, kitapta karakterlerin içsel dünyalarını detaylı bir şekilde inceleyerek, onların duygu durumlarını, korkularını, hayal kırıklıklarını ve umutlarını derinlemesine işler. Kazuo’nun yaşamındaki boşluğu ve yabancılarla kurduğu geçici ilişkilerin onun içsel dünyasında nasıl yankılar uyandırdığını gözler önüne serer. Yamada'nın bu temaları işlerken gösterdiği beceri, okuru yalnızca Kazuo’nun hayatına değil, kendi hayatına da dair sorgulamalar yapmaya sevk eder.

Kitap, karakterlerin yalnızlıkları ve diğer insanlarla kurdukları geçici bağlar üzerinden evrensel bir hikaye sunar. Ancak bu "yabancı" kelimesi yalnızca dışarıdan gelen kişilerle sınırlı değildir; aynı zamanda, Kazuo'nun içsel yabancılığına, yani kendisiyle olan uzaklığına da işaret eder. Kitap boyunca bu yabancılığın farklı boyutları sergilenir. Kazuo'nun geçmişi, ilişkileri ve yaşamına dair verdiği kararlar, ona yalnızca kendini bulma yolunda değil, aynı zamanda başkalarına ve çevresine nasıl yabancılaştığını da gösterir.

Yamada’nın dil kullanımı sade ama son derece etkileyicidir. Hikaye, yavaşça ilerlerken her bir anın, her bir detayın ve her bir karakterin içsel çatışmalarının üzerinde durulur. Yamada'nın bu tarzı, okuru sürekli olarak düşünmeye ve hikayenin katmanlarına inmeye teşvik eder. Hikayenin sonlarına doğru, Kazuo'nun yaşadığı duygusal çözülmeler, okuru derinden etkileyen bir şekilde ele alınır.

Yabancılarla Bir Yaz, bir yaz tatilinin içinde geçen basit bir hikayeden çok daha fazlasıdır. Kitap, insan ruhunun karmaşıklığı, başkalarıyla kurduğumuz bağlar ve yalnızlığımızla yüzleşme üzerine derin bir anlatıdır. Yamada, karakterlerini ve onların ilişkilerini öylesine ince bir şekilde dokur ki, her bir okur, farklı bir şekilde bağ kurabilir. Bu roman, geçici ilişkiler ve bağlantıların insanın içsel dünyasında ne kadar büyük yankılar uyandırabileceğine dair derin bir keşif sunar.

Kitabın en güçlü yönlerinden biri, Yamada’nın küçük bir yaz hikayesi üzerinden insanın içsel yolculuğunu evrensel bir çerçevede ele almasıdır. Yalnızlık, kayıp, zamanın geçici doğası gibi temalar, okuru hem duygusal hem de düşünsel anlamda derinleştirir. Yabancılarla Bir Yaz, hayatın kısa anlarında bile büyük anlamlar taşıyabileceğini gösterirken, okura insan olmanın ne demek olduğuna dair bir içsel yolculuğa çıkarır.

Sonuç olarak, Taiçi Yamada’nın Yabancılarla Bir Yaz adlı eseri, yalnızca bir yaz tatilinin ötesine geçer; insan ruhunun zenginliğine dair evrensel bir hikaye sunar. Gerçekten derin düşünmeye sevk eden ve okuru kendi yaşamı ile yüzleştiren bir roman arayanlar için son derece değerli bir okuma deneyimi sunar.



24 Kasım 2024 Pazar

Fantastik Filmler: R.I.P.D.

 Herkese merhabalar efenim,

R.I.P.D." (2013), Robert Schwentke'nin yönettiği, aksiyon, komedi ve fantastik unsurları harmanlayan bir yapım. Ryan Reynolds ve Jeff Bridges'in başrollerini paylaştığı film, özellikle polisiye ve doğaüstü öğelerle harmanlanmış eğlenceli bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. R.I.P.D., ölülerin dünyasında adalet sağlamakla görevli bir polis teşkilatını konu alırken, izleyiciye bolca aksiyon, mizah ve fantastik öğeler sunuyor. Ancak, film aynı zamanda klişelere ve tanıdık temalara da başvuruyor.

Film, Nick Walker (Ryan Reynolds) adlı bir polis memurunun, kendi ölümünden sonra R.I.P.D. (Rest in Peace Department) adlı bir teşkilat tarafından işe alınmasını konu alır. R.I.P.D., ölümden sonra dünyaya geri gönderilen ve suçluları cezalandırmaya çalışan bir tür “doğaüstü polis gücü”dür. Nick, burada Roy Pulsifer (Jeff Bridges) adında sert, eski bir polisle partner olur. İkili, ölülerin dünyasında görevlerini yerine getirirken, çok geçmeden büyük bir tehlike ile karşı karşıya gelirler.

Filmin teması, öteki dünyaya geçiş ve intikam üzerine kuruludur. Nick, öldükten sonra hayatta kaldığı dünyaya geri dönme şansına sahip olsa da, burada geçirdiği zaman içinde ölüler dünyasında suçları çözmeye çalışan bir dedektif olur. Partneri Roy ise, uzun yıllardır ölülerin dünyasında adalet arayan, tuhaf bir karakterdir.

R.I.P.D. ekibinin amacı, ölüler dünyasında suç işleyen ve dünyaya geri dönerek yaşama fırsatına sahip olan hayaletleri yakalamaktır. Ancak, işler her zaman planlandığı gibi gitmez. İkili, eski bir arkadaşının ihanetine uğrayacak ve geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır.



22 Kasım 2024 Cuma

Kitap - Ruh Koleksiyoncusu Tess Gerritsen

 Herkese merhabalar efenim,

Seriye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Tess Gerritsen, gerilim ve korku edebiyatında kendine sağlam bir yer edinmiş, özellikle de tıp ve suç dünyasına dair derinlemesine bilgisiyle tanınan bir yazardır. Ancak, Ruh Koleksiyoncusu (The Soul Collector) adlı eseri, yazarın edebi yeteneklerini yalnızca cinayet ve suç çözme ile sınırlı tutmayıp, aynı zamanda psikolojik gerilimle harmanlayarak daha geniş bir okur kitlesine hitap eden bir roman olarak öne çıkıyor.

Gerritsen, bu kitabında, korku ve gerilim temalarını psikolojik derinliklerle ve esrarengiz unsurlarla birleştiriyor. Ruh Koleksiyoncusu, yalnızca fiziksel bir tehdit değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir sınav olarak okurun karşısına çıkar. Gerilimli atmosferi, ürpertici olay örgüsü ve güçlü karakter yapıları ile Tess Gerritsen, okuru sayfalar boyunca sıkıca sarar.

Ruh Koleksiyoncusu, zorlu bir cinayet soruşturmasını konu alırken, bunun yanında ölüm, ruh ve kötülük gibi derin temaları da işler. Kitap, başkahraman Dr. Maura Isles ve Dedektif Jane Rizzoli karakterlerinin etrafında gelişir. Isles, bu sefer yalnızca bir adli tıp uzmanı olarak değil, aynı zamanda çok daha büyük bir korkunun ve tehlikenin ortasında kalan bir karakter olarak yer alır. Jane Rizzoli ise, kendisini tehlikeli bir olayı çözerken bulur, ancak bu kez yalnızca bir katil değil, çok daha gizemli bir kötülükle karşı karşıya olduklarını fark ederler.

Romanın başlangıcında, ilginç ve ürkütücü bir cinayetle başlarız. Bir dizi korkunç ölüm, bir şekilde birbirine bağlanır ve geriye yalnızca izler kalır. Bu cinayetlerin izini sürerken, katilin amacı ya da kimliği gibi temel sorulara ulaşmak giderek daha zor hale gelir. Kurbanların ortak bir özelliği vardır, ancak bunun ne anlama geldiğini çözmek, Rizzoli ve Isles için neredeyse imkansız görünmektedir. Zaman ilerledikçe, okur da karakterler gibi, ölümle ilgili farklı kavrayışlara ve ruhsal bir boşluğa doğru sürüklenir. Bu, sadece bir cinayet soruşturmasından çok, insan ruhunun karanlık yönlerine dair bir yolculuk gibidir.





Fantastik Film : Time Cut

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix de yer alan fantastik ama sürükleyici bir filmden bahsedicem bugün sizlere.

"Time Cut" (2024), zaman yolculuğunun hem bilimsel hem de felsefi boyutlarını başarılı bir şekilde harmanlayan, aynı zamanda güçlü bir psikolojik gerilim ve dram barındıran bir film. Film, zamanı manipüle etmenin bireylerin hayatları üzerindeki etkisini derinlemesine işlerken, izleyiciyi seçimler ve sonuçlar üzerine düşündürmeye sevk ediyor. Zamanın kırılganlığı, ahde vefa, suçluluk ve kefaret temaları üzerinden, her bir karakterin kendi içsel yolculuğuna tanıklık ediyoruz.

Zaman yolculuğu, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir mücadeleye dönüşürken, Time Cut, izleyiciyi sürekli bir gerilim ve belirsizlik içinde tutuyor. Görsel anlatım ve atmosferiyle de zenginleşen bu film, bilim kurgu, dram ve gerilim severler için derinlemesine bir düşünme fırsatı sunuyor.

Zamanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha vurgulayan Time Cut, yalnızca aksiyon sahneleriyle değil, aynı zamanda karakterlerin içsel yolculuklarıyla da izleyiciyi etkileyen bir yapım olarak dikkat çekiyor.

Time Cut, bir grup genç insanın, yanlışlıkla zamanın kesişim noktasına doğru çekilmesiyle başlar. Film, zamanın manipülasyonu ve geçmişin değiştirilmesiyle ilgili tehlikeli bir deneyi keşfeder. Bu deneyin etkisi, kahramanları geçmişin olaylarına müdahale etmeye ve kendilerini başka bir zamanda bulmaya zorlar. Ancak bu tür bir müdahale, zamanın dengesini bozar ve beklenmedik sonuçlara yol açar.

Karakterler, zamanın kontrol edilmesinin getirdiği sorumlulukları, ahlaki ikilemleri ve kişisel kayıpları deneyimlerken, izleyici de onların içsel çatışmalarına tanık olur. Film, sadece zaman yolculuğu üzerine değil, aynı zamanda fırsatlar, seçimler ve gerçeklik ile ilgili evrensel soruları gündeme getiriyor. Zamanı manipüle etmenin getirdiği potansiyel tehlikeler, filmdeki ana çatışmanın kalbinde yer alıyor.



20 Kasım 2024 Çarşamba

Gerilim Filmi : Immaculate

 Herkese merhabalar efenim,

Immaculate, 2022 yapımı bir psikolojik gerilim ve drama filmi olarak, izleyiciyi derin bir manevi yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda insan doğasının karanlık yanlarını ve bireylerin içsel çatışmalarını keşfe davet ediyor. Film, din, suçluluk, aidiyet ve kişisel kırılmalar gibi evrensel temaları işliyor, ancak bunları oldukça benzersiz bir şekilde, psikolojik ve dramatik bir bağlamda ele alıyor. Immaculate, hem karakter odaklı hem de atmosferik bir film olarak dikkat çekiyor.

Immaculate, dindar bir inanç kadını olan Cecilia, mükemmel İtalyan kırsalında sıcak bir şekilde karşılanır ve kendisine ünlü bir manastırda yeni bir görev teklif edilir. Ancak Cecilia, yeni evinin karanlık ve dehşet verici sırlar barındırdığını anlar.



19 Kasım 2024 Salı

Amerika Dizisi : Agatha All ALong

 Herkese merhabalar efenim,

Agatha All Along, Marvel Sinematik Evreni (MCU) içinde oldukça ilginç bir yere sahip olan Agatha Harkness karakterinin derinliklerine inmeyi amaçlayan bir televizyon dizisidir. Dizi, özellikle Marvel'ın çok sevilen ve merakla beklenen yapımlarından biri olan WandaVision ile izleyici karşısına çıkmış ve o zamandan beri büyük bir ilgiyle takip edilmiştir.

Dizinin WandaVision'da gözler önüne serilen, tatlı ve komik komşu karakterinden çok daha fazlasını barındıran Agatha Harkness’ın geçmişini ve karanlık güçlerini keşfetmek isteyen izleyiciler için Agatha All Along, bu gizemi çözme fırsatı sunuyor. Ancak bu dizi, yalnızca Agatha’nın geçmişini ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda Marvel evrenindeki daha geniş tehditler ve karakterler için yeni bir bakış açısı getiriyor.

Dizi, WandaVision'da Agatha Harkness’ın Elizabeth Olsen tarafından canlandırılan Wanda Maximoff'un karşısında güçlü bir düşman olarak ortaya çıkmasının ardından, Kathryn Hahn'ın muazzam performansı ile popülerlik kazanmıştı. Agatha All Along, Agatha’nın geçmişine odaklanarak, bu güçlü ve gizemli cadının kim olduğunu, ne tür bir büyü gücüne sahip olduğunu ve karanlık geçmişindeki olayları keşfetmemizi sağlıyor.

Dizinin konusu, Agatha'nın geçmişine dair sıklıkla gizli kalan detayları açığa çıkarmayı amaçlar. Agatha, çok eski bir cadı olarak, büyü gücüne sahip olduğu gibi, onun bu gücü nasıl elde ettiğini, hangi karanlık sırlara sahip olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Ayrıca, dizi Agatha’nın karanlık tarafının yanı sıra, geçmişte yaşadığı olayların onu nasıl şekillendirdiğine dair detaylar sunar.

Birçok Marvel yapımında olduğu gibi, Agatha All Along yalnızca bir karakterin geçmişini değil, aynı zamanda toplum ve güç ilişkilerinin nasıl şekillendiğini de irdeler. Agatha’nın yaşadığı dünyada, kadınlar ve güç ilişkisi sıkça sorgulanan bir tema olarak öne çıkar. Harkness, derin ve karmaşık bir karakter olarak, izleyiciyi yalnızca bir kötü kadına dair klişe bir anlatıya yönlendirmez; aksine onun içindeki çatışmalar, seçimler ve motivasyonlar ön plana çıkar.


Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...