Merhabalar efendim...Bugün planımda sizlere umut dolu bir kitap tanıtımı yapmak vardı.Ama dün akşam Soma'dan gelen bir facia haberiyle içimde ki tüm hayat ışıltısı ve umut beni terk etti desem yeridir herhalde.784'e yakın emekçinin çalıştığı maden yatağında 205'e yakın kişinin cansız bedenine ulaşılmış bu sayı daha da artacağa benziyor.Umarım artmaz ve bununla teselli buluruz.Ki teselli bulduğumuz şey oldukça ironik öyle değil mi? Her şeye diyecek bir laf buluyorum da ölüm karşısında gerçekten gıkımı dahi çıkaramıyorum arkadaşlar başımı önüme eğmekten başka bir şey gelmiyor elimden duamız onlarla...
Dedikten sonra kendi konumuza zorda olsa dönmek istiyorum.Malum ateş düştüğü yeri yakıyor ve geri kalanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor.Bu yüzden biz geri kalanlar hayatın ve yaşamın değerini bilmeye gayret edelim.Bu kitapta bununla ilgili aslında.Mutlu bir hayata ulaşmanın sırlarını anlatan bir öykü aslında.Simyacı ile karşılaştırıldığında daha yerinde ve anlamlı bir hikaye gibi geldi bana.Ama benim hayatımda pek bir şey değiştirdi diyemem.Ben zaten her güne gülümseyerek başlayan,aldığım her nefes için Allah'a şükretmesini bilen bir insanım o yüzden oldukça da mutluyum.Dediğim gibi ölüm dışında hiç bir şeyi kafayı takmamayı öğrendim.Hayat gördüğünüz gibi gerçekten çok kısa ve kimsenin yarına bileti yok elbette bunu her zaman diyorum yine de demeye devam edeceğim.Hikaye bazı semboller ve anlamları üzerine kurulmuş aslında.Ben okurken daha çok Sofie'nin Dünyası aslı kitaba benzettim orada da belli bir hikaye altında iki kişi arasında geçen belli sorulara verilen cevaplar ve verilmek istenen bir mesaj vardı.
Yalnızlık Ritüeli: Her gün aynı saatlerde yalnız kalarak ruhu dinlendirmek insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji gibi faydalar sağlar, günün gerginliğinin atılmasına yardımcı olur.
Fiziksel Ritüel: Bedenimizi egzersizlerle beslemek, vücudun kendi doğal canlılığına dönmesini sağlar.
Yaşam Gıdası Ritüeli: Doğal gıdalarla, taze sebze, meyve ve tahıllarla beslenmek, vücudun sağlıklı ve dinç olmasını sağlar.
Bereketli Bilgi Ritüeli: İnsan hayatı boyunca öğrenmeli ve öğrendiklerini kendisinin ve çevredekilerin iyiliğini esas alarak geliştirmelidir. Düzenli okumak bunun için en iyi yöntemdir.
Kendin Hakkında Düşünme Ritüeli: Biten her günün sonunda tüm davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz.
Erken Uyanma Ritüeli: Normal ve sağlıklı bir insan için altı saat uyku yeterlidir. Güneşin doğuşunu izlemek, kişinin yaşam enerjisini ortaya çıkarır. Duygusal ve fiziksel canlılığını tazeler. Uykunun süresinden ziyade kalitesi önemlidir. Kesintisiz altı saatlik uyku yeterlidir.
Müzik Ritüeli: Müzik ruhun gıdasıdır. Her gün mutlaka müzik dinlemek için zaman ayırmalıyız. İnsanı motive eden en iyi araçlardan birisi müziktir.
Sözcükleri Tekrarlama Ritüeli: Kelimeler insan zihnî için güçlü etkilere sahiptirler.
Ahenkli Karakter Ritüeli: İnsanın her gün artan biçimde kendisini geliştirmesi gerekir. Yaptıklarımız alışkanlıklarımızı oluşturur. Alışkanlıklar ise hayatımızı yönlendirir.
Sadelik Ritüeli: Hayatımızın önceliklerine, önemli ve anlamlı şeylere odaklanarak yaşamımızı sadeleştirmeliyiz.
İşte bunlar kişisel başarıya ve mutluluğa,erdeme ulaşmanın yollarından bazıları.Kitabı okursanız daha fazlasına ulaşabilirsiniz.Kendini geliştirmek ve hayatını değiştirmek isteyenler için oldukça yararlı bir kitap olacağı düşüncesindeyim...
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
14 Mayıs 2014 Çarşamba
10 Mayıs 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Müzik-Anna Kendrick When I'm Gone
Öncelikle herkese iyi hafta sonları dilerim efenim!Bu hafta sonuna (İzmir'de bir hava var ki sormayın ahaha güneş evdeyken bile içimi ısıtıyor) şöyle klibini ve şarkıyı çok beğendiğim bir Müzik postu ile başlayalım istedim.Hep Müzik Ödüllerinde Kırmızı Halı'da görüp bu Alacakaranlık'ta oynayan kız değil mi ne işi var Müzik ödüllerinde bu da mı başımıza şarkıcı oldu diye hep tırıs geçmiştim geçen Vevo'da kliplere bakarken karşıma çıktı bi izleyeyim dedim ve resmen bayıldım!Klibe de kızın yumuşak sesine de şarkının temposunada...Normalde suratsız bir kız olduğu için çok fazla sevmem Anna'yı sevmem ama burada resmen bayıldım ve bir kez daha ön yargılarımı kendi kendime parçalamış olmanın mutluluğunu yaşıyorum.Neyse gelelim klibe asıl ismi Cups olan şarkı aslında bir garson kızın mutfakta yemek yaparken bardaklarla çıkardığı ritmin üzerine kurulu ama kızı kendimle o kadar çok özdeşleştirdim ki anlatamam benim mutfakta yemek yaparken ki halim o saç tipi, üzerinde ki o salaş kirli giysiler tabi ben bundan biraz daha suratlıyım müzik dinleye dans ederek güle oynaya yemek yapıyorum(!)...Neyse bu arada klipteki ayrıntılarda benim için oldukça anlamlı gitmek istediği yerlerin karşı dolabına resimlerini asması arada bi bakması iç geçirmesi sonra Amerikan Cafelerdeki o hava ve yemekler ne bileyim çok hoşuma gidiyor işte benim keşke ben de böyle çalışsam ve bir amaç için para biriktirsem inanın çok istiyorum üniversiteye giderken eğer zamanım ve şansımda olursa seyehat paramı kendim kazanmak çok isterim neyse bugünlükte bu kadar hadin izleyelim!
h
6 Mayıs 2014 Salı
Maydanoz Time:Müzik-Lilly Allen-Air Ballon
Nerem nerem nerem nem nem ayva çiçek açmış yaz mı gelecekkk gönül bu sevdadan vazmı geçecek bana yaptıkların az mı gelecek yandım Allah yandım yandırma beni seviyorum diyee kandırma beni çik çiki çik çik...Hahaha herkese bu güzel bahar gününden merhabalar efenim!Aramızda Kalsın dizisi sağ olsun bu şarkıyı şu sıra baya söyler oldum :) Baktım mayıs ayı gelmiş çatmış hava da sımsıcak kalın kazaklarıda kaldırdık indirdik t-shirtleri ince bluzları ahh ahh...Zaman ne çabuk geçiyor be azizim!Daha dün kıçımız donuyordu sıcak yer arıyorduk kendimize şimdi...Bahar gelince beynim akıp gidiyor yahu içim kaynıyor hopbidi hopbidi oynayasım zıplayasım geliyor içimde gereksiz bir enerji oluyor ve bu enerjiyi bir yerlerden çıkaramayınca böyle durduk yere halay çekme halleri durduk yere oynama halleri içine giriyorum...Şu sınav artık bitip gitse de biz de havamızı bulsak yahu..Oynayınca dahi 1-2 dk sonra içimi huzursuzluk kaplıyor napcaz bu matematik sınavını yaww ya geçen sene gibi heyecanlanırsam off off streste stres...Neyse sizinde içinizi kıymayayım çünkü bu bir bahar postudur!Evet dün Nevruz Bayramıydı.Lastik yakıp dilek tutup üzerinden atlamak yerine bir kağıda dileğini yazıp güllerin altına gömmeyi tercih ederim.Peki yaptım mı yoo hiçte kıçımı kaldırıp uğraşmadım vallahi bu sene kazanıcam artık bir yeri ve gidicem vallahi artık içime sıkıntı bastı aaa !
Sıcak olunca beynim akıp gidiyor derken gayet ciddiydim!
Bunlarda bahçemizde açan kırmızı güzel kokulu içinde bol bol arı bulunan güller altına gömecektim dileğimi sözde ama erindim ve gömemedim!
Vee dün dondurma mevsimini Magnum'un Double Çikolatası ile açmış bulundum çok ama çok mutluyum yaşasın dondurma!
Neyse biz bu güzel bahar gününde asıl konumuz olan Lilly Allen'ın çok sevdiğim yeni şarkısı ve klibi Air Ballon'a gelelim.Lilly Allen'ı çocukluğumdan bu yana çok severim hele de Fuck You şarkısına bayılıyorum (!)...Uzun bir aradan sonra yine o tatlış stili ve sesi ile geri döndü müzik piyasasına ve yeni albümünün ilk klibi bu bahar mevsimine oldukça uymuş!Saçlarına bayıldım klipteki her hali çok tatlı ve çok güzel zaten.Kakülü yakıştırdığım nadir insanlardan o zaman hemen dinleyelim ve içimize freshliği dolduralım!!!
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Maydanoz Time:Kitap-Sil Baştan Ken Grımwood
Merhaba yeni ve güzel bir haftaya kitapla başlamayı severler!(Sevmeyenlere de merhaba elbette Allah'ın selamını sizden esirgeyecek değilim elbette yoldaşlarım!)
Bu haftaya Kitap postu ile başlayalım.Dün daha yeni bittiği için sıcak sıcak bir kitap yorumu postu olacak yani.Benim kitap listemi takip edenler bilir(sürekli güncelleniyor) Kayboluş kitabını okuduktan sonra bu kitabı da hemen alıp okumalıyım deyip listeye yazmıştım.Tesadüfen bir sahafta gördüm hem de 6 TL gibi çok ucuz bir fiyata hemen kaptım tabi normalde bildiğiniz gibi listemdekileri almak için yazı bekleyecektim yani sınavdan sonrayı ama ucuz bir şey görünce dayanamıyorum ne yapayım cinsiyetim kız kanımda var yahu!!
Neyse onu bunu bir kenara bakacak olursak gelelim ben yorumumuma.Başta konusu Ken Grımwood'un daha önceden Kayboluş kitabında gördüğüm akıcı üslubu ve inanılmaz hayal gücü olayları bağlama yeteneği kendini favorilerim arasına sokmayı başarmıştı.Bu kitaba da baya bir merakla ve istekle başladım.Ve kitabın ortalarına doğru da gayet iyi gitti olaylar çok akıcı ve acaba nereye bağlayacak ile kitabı elimden düşüremedim sonu hakkında mantıklı bir şey de üretemiyordum açıkçası.Ki zaten yazarda sağolsun üretememiş kitap birden sapmaya uğradı olayları farklı yerlere bağlamaya çalışmış ama becerememiş onu havada kalmış ki bağladığı şeyde uzaylılar gibisinden saçma bir şeydi yani.Sonunda baya bi boşluklar bitince de okuyucunun kafasında soru işaretleri kalıyor.Yani Kayboluş'un yanında daha vasat kalmış bir kitap.Eyvallah kurgusuna adamın hayal gücüne diyecek bir şeyim yok sonuçta hayatını öldükten sonra belli bir noktadan tekrar tekrar yaşamak Allah'ım!Bana GTA hatırlattı gerçi okurken :) Ama bu kadar eleştirinin yanın da okunası bir kitap diyebilirim arada bir sıkıcı olsa da insan merakla okuyor...Neyse bu kadar spoiler yeter kendiniz okuyun belki benim atladığım mantıklı bir izah yapmıştır adam çok ince yapıyor çünkü okurken kaçırabiliyorum Kayboluş'ta öyle olmuştu çünkü...
Konusu:
Ken Grimwood'un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street'te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden Sil Baştan hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor.
Bu haftaya Kitap postu ile başlayalım.Dün daha yeni bittiği için sıcak sıcak bir kitap yorumu postu olacak yani.Benim kitap listemi takip edenler bilir(sürekli güncelleniyor) Kayboluş kitabını okuduktan sonra bu kitabı da hemen alıp okumalıyım deyip listeye yazmıştım.Tesadüfen bir sahafta gördüm hem de 6 TL gibi çok ucuz bir fiyata hemen kaptım tabi normalde bildiğiniz gibi listemdekileri almak için yazı bekleyecektim yani sınavdan sonrayı ama ucuz bir şey görünce dayanamıyorum ne yapayım cinsiyetim kız kanımda var yahu!!
Neyse onu bunu bir kenara bakacak olursak gelelim ben yorumumuma.Başta konusu Ken Grımwood'un daha önceden Kayboluş kitabında gördüğüm akıcı üslubu ve inanılmaz hayal gücü olayları bağlama yeteneği kendini favorilerim arasına sokmayı başarmıştı.Bu kitaba da baya bir merakla ve istekle başladım.Ve kitabın ortalarına doğru da gayet iyi gitti olaylar çok akıcı ve acaba nereye bağlayacak ile kitabı elimden düşüremedim sonu hakkında mantıklı bir şey de üretemiyordum açıkçası.Ki zaten yazarda sağolsun üretememiş kitap birden sapmaya uğradı olayları farklı yerlere bağlamaya çalışmış ama becerememiş onu havada kalmış ki bağladığı şeyde uzaylılar gibisinden saçma bir şeydi yani.Sonunda baya bi boşluklar bitince de okuyucunun kafasında soru işaretleri kalıyor.Yani Kayboluş'un yanında daha vasat kalmış bir kitap.Eyvallah kurgusuna adamın hayal gücüne diyecek bir şeyim yok sonuçta hayatını öldükten sonra belli bir noktadan tekrar tekrar yaşamak Allah'ım!Bana GTA hatırlattı gerçi okurken :) Ama bu kadar eleştirinin yanın da okunası bir kitap diyebilirim arada bir sıkıcı olsa da insan merakla okuyor...Neyse bu kadar spoiler yeter kendiniz okuyun belki benim atladığım mantıklı bir izah yapmıştır adam çok ince yapıyor çünkü okurken kaçırabiliyorum Kayboluş'ta öyle olmuştu çünkü...
Konusu:
Ken Grimwood'un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street'te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden Sil Baştan hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor.
3 Mayıs 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Müzik-Duke Dumont I Got U
Herkese mutlu,sağlıklı ve hep gülen yüzünüzün olduğu bir hafta sonu diliyorum!Ve bu hafta sonuna yine renkli ve eğlenerek girelim.O zaman şarkıyı pek sevmesem de klibine ölüp bittiğim şarkı olan Duke Dumont'un I Got U klibi ile sizi tanıştıracağım.Bilen biliyordur zaten malum Number One ve Dream Tv bu konuda bir numara.Şarkı da pek bir şey yok bildiğimiz müziği hoş olan cıptıs cıptıs club müziği.ama klip ama o klip!Muhteşem öyle bir şey istiyorum adamın kafasına taktığı o şeyden istiyorummmm!Bütün servetimi satar alırdım vallahi onu.(Servetim de kitaplarımdan ibaret herhalde).Hayallerim bir anda gerçekleşmiş olur resmen.Hem tatil ihtiyacınızı karşılamış olursunuz hem de oturduğunuz yerden yeni dünyalara yelken açmış olursunuz ve adamın klibin bazı yerlerinde ki sapık haraketlerinden anladığım kadarıyla da her şeyi hissedebiliyorsunuz.Yani hissetmekten benim kastım yediği yemekler elbette (!)...Ahh bir an Las Vegas'ta limuzinde şehri turlarken bir anda Barcelona'da Tenerife'de ya da en güzeli Miami'de tatil yapıyorsunuz.Egzotik meyveler yerken bir yandan da yakışıklıları kesiyorsunuz.(tabi klipte ki erkek olduğu için kızları).Bir anda Tayland'ta fil üzerinde gezerken bir an da Calafornia'da sörf yapıyorsunuz o güneş,kumsal,kafeler hepsini gitmeden(uçuk yolculuğunu çekmeden) yaşayabiliyorsunuz ahahahah bu klip hayallerimi daha da depreştirdi resmen.Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum ve umarım birileri şu makineyi bir gün icat edebilir buna benzer ilüzyonlar elbette vardır ama yaptıklarını hissedebildiğinden emin değilim.Neyse buyrun izleyelim!
Yerin Dibi Not:Bu ara da dün 2 Mayıs anneciğimin doğum günüydü onun da doğum gününü burdan bir kez daha kutlamış olayım.Malum artık 44 yaşına girdi çocuk gibi pasta kesmez şimdi diye olgun bir anne eğilimi de gösterse de babacığımın içinden geldi gitti pasta aldı bizde aramızda mini bir kutlama yaptık anneciğimde içten içe pek sevindi şimdi de çaktırmayın hani...
2 Mayıs 2014 Cuma
Maydanoz Time:Dizi-Cunning Single Lady
Merhaba Kore dizi bağımlıları!Evet evet itiraf ediyorum!Ben bu son dedim geri kalanları yazın sınav bittikten sonra izlicem dedim ama yok tutamadım sözümü ve 2014 yayınlanan yeni dizilerden birini izledim ama bu benim aslında ilk gözağırım yani bölüm bölüm hafta hafta bekleyerek sabırla izlediğim ilk Kore dizisi zaten dizi 16. bölümde final yaptı o yüzden 8 haftalık bir süreç oldu benim için.Neden 8 hafta çünkü Kore'de diziler 2 gün üst üste yeni bölümleri yayınlanıyor!Ahh bizim gibi bir hafta çile çekmiyorlar yani...Neyse gelelim benim 2014'te ki ilk göz ağrıma yani Cunnig Single Lady dizisine.Bu arada Wokie'imin yeni dizisi Hotel King'i de takip ediyorum acayip heyecanlı umarım Kore'de çok tutulan bir dizi olurda 16 bölümden fazla çekerler Wokie'min tatlılığına doyamadım çünkü ayrıca manyak güzel bir dizi entrika,aşk ohooo...Kore dizileri aynı bizim diziler :)
Dizinin ilk bu afişini gördüm ve ilk dediğim ayy bu adam çok tatlış kesin izlemeliyim bu diziyi dedim ehh türüde Romantik-Komedi olunca aldı başını gitti vallahi.Ve iyi ki de izlemişim dedim çünkü Joo Sang Wook benim yeni favori aktörlerimin içinde yer aldı.Kız da oldukça tatlıydı bence ama favorilerim arasında değil malesef !!Dizi de bazen kız çok gıcıklık yaptı normalde hep kızın tarafını tutarken bu sefer adamın tarafını tuttum çünkü başta hep kızı kötü taraf adamıda masum taraf olarak gösterdiler(zaten tipten belli değil mi masumluğu yerim yahu hele de dizideki mimikleri awissta!!!)ama daha sonradan kadının haklı tarafları ortaya çıktı ve finali de oldukça normal beklendik bir şekilde bitti yani diğer Kore dizilerindeki saçmalıkların aksineydi.Bu yüzden benim için favori dizilerdendi.Oldukça eğlenceli ve çok komik sahneleri de vardı.
KONU
Ae Ra (Lee Min Jung) daha iyi bir yaşam için görünüşüne odaklanmıştır. Daha sonra mühendislik okumuş olan Jung Woo (Joo Sang Wook) ile tanışır ve ardından evlenirler ancak daha sonra boşanırlar. Boşandıktan sonra, Ae Ra zor zamanlar geçirir. Ae Ra'nın aksine Jung Woo başarılı ve zengin bir BT geliştiricisi olur.Bunun üzerine Ae Ra onunla tekrar evlenmek için Jung Woo'yu baştan çıkarmaya çalışır.
Kadın adamı baştan çıkarmaya falan çalışmadı aslında başlarda öyle bir hedefi vardı ama adamın karşısında hep cool kadını oynamayı başardı ve hep üzülen taraf adam oldu malesef :(
Gençlikleri Allah'ım!Adamın o tipi neydi öyle o saçlar o gözlük görmez olaydım!!
Kadın gençken adam iflas edince çeşitli işlerde çalışıyor hatta çocuğunu bile düşürmüş orada ağlamıştım ühüü
Ahaha bu sahneler komediydi şunların tipe bakın o saçı yirim ya :)
Şu gülüş :):):)):
Ahh evet finale doğru şu sevdiğim aşk sahneleri en sevdiğim sahneydi bu :)
Dizinin ilk bu afişini gördüm ve ilk dediğim ayy bu adam çok tatlış kesin izlemeliyim bu diziyi dedim ehh türüde Romantik-Komedi olunca aldı başını gitti vallahi.Ve iyi ki de izlemişim dedim çünkü Joo Sang Wook benim yeni favori aktörlerimin içinde yer aldı.Kız da oldukça tatlıydı bence ama favorilerim arasında değil malesef !!Dizi de bazen kız çok gıcıklık yaptı normalde hep kızın tarafını tutarken bu sefer adamın tarafını tuttum çünkü başta hep kızı kötü taraf adamıda masum taraf olarak gösterdiler(zaten tipten belli değil mi masumluğu yerim yahu hele de dizideki mimikleri awissta!!!)ama daha sonradan kadının haklı tarafları ortaya çıktı ve finali de oldukça normal beklendik bir şekilde bitti yani diğer Kore dizilerindeki saçmalıkların aksineydi.Bu yüzden benim için favori dizilerdendi.Oldukça eğlenceli ve çok komik sahneleri de vardı.
KONU
Ae Ra (Lee Min Jung) daha iyi bir yaşam için görünüşüne odaklanmıştır. Daha sonra mühendislik okumuş olan Jung Woo (Joo Sang Wook) ile tanışır ve ardından evlenirler ancak daha sonra boşanırlar. Boşandıktan sonra, Ae Ra zor zamanlar geçirir. Ae Ra'nın aksine Jung Woo başarılı ve zengin bir BT geliştiricisi olur.Bunun üzerine Ae Ra onunla tekrar evlenmek için Jung Woo'yu baştan çıkarmaya çalışır.
Kadın adamı baştan çıkarmaya falan çalışmadı aslında başlarda öyle bir hedefi vardı ama adamın karşısında hep cool kadını oynamayı başardı ve hep üzülen taraf adam oldu malesef :(
Gençlikleri Allah'ım!Adamın o tipi neydi öyle o saçlar o gözlük görmez olaydım!!
Kadın gençken adam iflas edince çeşitli işlerde çalışıyor hatta çocuğunu bile düşürmüş orada ağlamıştım ühüü
Ahaha bu sahneler komediydi şunların tipe bakın o saçı yirim ya :)
Şu gülüş :):):)):
Ahh evet finale doğru şu sevdiğim aşk sahneleri en sevdiğim sahneydi bu :)
30 Nisan 2014 Çarşamba
Maydanoz Time:Kitap-Kızım Amy Mıtch Winehouse
Herkese merhabalar efenim!Bu yağmurlu İzmir gününde kasvetli bir konu hakkında konuşacağız bugün kitap postumuzda.Çünkü bu kitap yaşanmışlığı anlatan biyografik bir roman.Sesini,duruşunu çok sevdiğim kadınlardan biriydi RIP Amy Winehouse.Genç yaşta şöhrete kavuştu hızlı yaşadı ve hızlı öldü.Onların diliyle Live fast die young oldu yani :( Uyuşturucu kullanması,alkol problemleri,çarpık ve hastalıklı ilişkileri yüzünden benden çok küfür yemesine rağmen bir babanın biricik bir kızı olduğunu hep unuttuk.Yaşarken de öldükten sonra da hakkında çok şey denildi,ortaya çok şey atıldı.Kimisine inandık kimisine yok artık o kadar da değildir dedik.Biricik kızını kaybeden bir babanın bu söylemler karşısında ne hissedeceğini hiç düşünmedik.Şimdi bu kitapla ne hissediyorsa kızı hakkında yanlış doğru bilinen bilinmeyen ne varsa cesurca isimde vererek(adam kızını kaybetmiş daha kimden ne korkusu olabilir ki sonuçta)anlatmış başından geçenleri daha doğrusu kızının doğumundan ölümüne kadar yaşadığı süreci.Kitabı okurken zaman zaman babasına da çok kızdım.Çünkü kızını gerçekten çok şımartmış.Bir dediğini iki etmemiş.Ve kız ünlü olunca para kazanmaya da başlayınca doyumsuzluk (şimdi ki ismi tükenmişlik sendromu oluyor) hissine kapılmış.Yani müzik,para,aşk hiç bir şey ona yetmemeye başlamış ve bence içinde büyük bir boşluk oluşmuş.Bu boşluğu da elbette Blake denilen O.Ç yüzünden de uyuşturucu ve alkolle bastırmaya çalışmış.Tabi bunlar benim görüşüm.Amy bence çok yaratıcı bir kadın.Bunu zaten retro tarzdan ilham aldığı arı kovanı saç modeli ve göz makyajından da anlayabiliriz.Allah'ın verdiği mükemmel sesi ve yaratıcı söz yazarlığı ile de fenomen şarkılara imza attı.Bence daha nice albümlere ve şarkılara da imza atardı ama içinde ki bu boşluğa yenilmiş.Tabi babası da kızının hissettiklerini bir yere kadar bilebilir.Biz o kadının ne yaşadığını ne hissettiğini bilemeyiz.Bu arada kitapta benim dikkatimi çekense anne faktörünün çok fazla etkili olmamasıydı.Annesi ya çok pasif bir karakter ya da babası kendi yorumuyla yazdığı için annesine çok yer vermemiş.Gerçi Amy'de annesinden çok babasına çok düşkün bir kızmış bunu sadece koluna yaptırdığı Daddy's Girl dövmesinden dahi anlayabiliriz.Neyse benim kitap hakkında ki yorumlarım bu kadar.Eğer sizin de şarkılarını çok sevdiğiniz ve hayatını yaşadıklarını çok merak ettiğiniz bir sanatçıysa babası gibi güvenilir bir kaynaktan yazılan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.Bu arada aşağıya Amy'nin en sevdiğim ve kitapla tekrardan sık sık dinlemeye başladığım şarkısı Rehab'ı koydum. Rehab bilmeyenler için söyleyeyim uyuşturucu,alkol ve piskolojik sorunları olan insanların yattığı bir hastahane diyebiliriz.Bu arada bu kitap İzmir Kitap Fuarın da ki ganimetim :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...