8 Ekim 2014 Çarşamba

Maydanoz Time : Kitap - Platon Devlet

Herkese günün 2.postu kitap postundan merhabalar efenim...Ödevlerim kitap okumak olunca böyle bölüme gurbanlık koyun olurum ben diyorum izninizle arkadaşlarım hukukta can çekişirken ben hem sevdiğim işi yapıyorum hem de felsefecimizin deyimiyle Münevver (Aydınlanmış) oluyorum.Felsefe kitapları ve filozofları sevenler için gelsin anacım bu kitap postu.Devlet Platon'un diğer bi adıyla Eflatun'un en bilinen kitabıdır.Devlet o zaman ki Yunan devlet işlerini,işleyişi,sosyal hayatı hocası olan Sokrates'in ağzıyla eleştirin daha doğrusu karşısındaki kişi ile tartışarak ve Sokrates'in deyimiyle içindeki doğruyu bir ebe gibi doğurtarak anlatıyor.Bilenler eminim vardır Sokrates en sonunda idama mahkum ediliyor ve bir zehir ile öldürülüyor.Neyse daha fazla bilgiyi okurken aldığım notlara devrediyorum.

Platon'un gerçek adı Aristokletmiş.Platon geniş omuzlu demekmiş.Sokrates'in öğrencisi Aristotales'in hocasıdır.Platon'un bilgi kuramının çıkış noktası Protogoras'tır.Bir şeyi bilen kişi onu algılıyan kişidir.

Devlet düzeni;halk,askerler ve koroyuculardır.Planton'a göre Nous tarafından biçimlendirilerek Kaos'tan düzene geçirilmiş,ruhu ve zekası olan bir canlıdır Evren. Nous=Tanrı

Platon Devlet kitabına doğruluk kavramını tartışarak başlar.Doğruluk hem adalet hem de ahlakın temel terimidir.

Simonides:Herkese borç olanı vermek doğrudur.Doğruların borcu dostlara iyilik etmektir,kötülük etmek değildir.

1.Bölüm:Polemarkhos-Sokrates Konuşmaları

Socrates'in ünlü ''eiromeia''sı,ilk baskıda bilmezlikten gelmedir.

Thrayomakhos:Doğruluk işe gelen şeydir.

Sokrates:Hiçbir kimse yönetici oldukça hiçbir yönetimde kendi yararını gözetmez.Ve bu adam ne söylerse,ne yaparsa uğrunda çalıştığı kişilerin yararını gözetir.

Doğruluk iyilik ve usluluktur,eğrilikse kötülük ve bilgisizliktir.

2.Bölüm:Doğruluk nedir,nereden doğmuştur?

Glauken:Doğruluk en iyi şeyle,yani haksızlık edip ceza görmemekle en kötü şeyin,yani haksızlığa uğrayıp öç alamaması arasındadır.

Eflatun iki olanak görüyor.1-)Tanrı gerçekten değişir.
2-)Tanrı insanları aldatmak için değişmiş gibi görünür her ikisininde gerçeğe aykırı olduğu gösteriliyor.

3.Bölüm:Glauken ile Yunan müzik ve edebiyat güncel gibi estetik değerleri tartışıyor.

Gerçek aşk ise düzenliyi ve güzeli akla ve musiki eğitimine uygun bir biçimde sevmektir.

Eflatun Yasalar'da oğlancılık üzerine görüşleri daha açık bir biçimde belirtmiştir.Kadın-erkek arasında aşk doğa yasalarına uygundur çünkü soyu sürdürme amaçlıdır.Fakat erkeklerin ya da kadınların arasındaki sevişmeleri doğa yasalarına aykırıdır.İnsanı bu doğa dışı aşka sürükleyen etken şehvet düşkünlüğü olmuştur.Demek Eflatun oğlancılığı reddeder.Fakat öte yandan erkeklerin aralarındaki sevişmesi Hellen yaşamında önemlidir,hatta bazı devletler askerlik ve devlet işleri için ondan yararlanır ahlak ve eğitimde de önemliydi yaşça büyük olan küçüğün eğitiminden sorumluydu.Eflatun bu bakımdan yani felsefeye dayanan güzeli ve iyiyi amaçlayan bir ilişki olarak şehveti ve duyumculuğu dışta bırakmak koşuluyla erkek arasında sevgiye izin verir.

Hekimle yargıçlar arasında Sokrates'în ilerde göstereceği temel bir fark vardır.Fark şurada da görülür ki ideal devlette yargıçlara bekçilerin gereksinimi yoktur,oysa hekimler bir bakımdan gereklidir.Eflatun yargıçlık mesleğine değer vermemekle özellikle Atinada ki mahkemelerin durumunu eleştirir.Atina da kurayla yargıç seçilmek yurttaşların hem siyasal hem de parasal durumlarında önemli bir etkendi.Eflatun un kurduğu ideal devletin birçok bakımdan Sparta devletini anımsattığı bilinir.Sparta da bir çocuk doğduğu zaman devlet görevlileri vücudunu inceler büyütülmesine ya da atılmasına karar verildi.

İki karşıt eğilim,yani haşinlikle yumuşaklık arasında denge kurmak Eflatun'a göre devlet ana görevidir.Hatta Eflatun'a göre devlet adamının görevi de bu iki karşıt doğa eğilimlerinin uyumlu bir biçimde birleşmesini sağlamaktadır.Bu iş için devlet adamı eğitimden,bir de bu amacı güden evlenme yasalarından yararlanabilir.

4.Bölüm:Adeimantes ile devlet yapısı hakkında tartışıyor.

Kentin bilge gözü pek ölçülü ve adaletli.Bunlar Ana erdemler denilen dört erdemdir yani büyün öteki erdemler burdan çıkar.Doğaya uyarak kurulan kent bir bütün olarak bilge adam kendinin en küçük kısmına başında bulunan ve onu yöneten en dar sınıfına ve bu kısımda ki bilgiye borçludur.Bu da anlaşıldığına göre doğa gereği sayısı en az olan sınıftır.Bütün öteki bilgiler arasında,bilgelik adına hak kazanan tek bilgiden pay almak küçük bir sınıfa düşer.Kenti oluşturan her üç sınıf kendi işini gördüğü için kent adaletliydi.İnsanda egemen olan ve bu öğütleri bildiren küçük kısmına göre de insana bilge denir yine bu kısımda her kısma ve bu üç kısmın oluşturduğu birliğe yararlı olan şeylerin bilgisi vardır.

Beş devlet biçimi beş de ruh biçimi.Yönetenler arasında bir tek adam sivrilirse bu krallık birçokları sivrilirse soyluluk yani iyilerin yönetimi olur.

7 Ekim 2014 Salı

Maydanoz Time : Ben - İzmir Selçuk Efes Antik Kenti

Herkese bayramın 3.gününden merhabalar efenim...Evet dün gezmelere doyamayınca bugüne ders çalışmak ve bloğumuzu yazmak düştü.Dün aslında Şirince'ye de gidecektik ama yoğunluk yüzünden yoldan geri döndük zaten saat 6 olmuştu Efes'i tam 2 saatte gezmişiz.Ben bu kadar büyük bir yer olduğunu bilmiyordum açıkçası minyatürde pek küçük görünüyordu.Ayrıca Müze Kart olmadan bu kadar da pahalı olduğunu da bilmiyordum.Öğrenci 15 tam 30 0-18 yaş arası da ücretsiz 4 kişi 90 Tl ile günü kapamış olduk.Tabi sanırım bu para babamın içine oturdu taşa toprağa bu kadar para neyse ya bi kere geliyoz zaten kültürlenelim dedi ve neşemizi kaybetmeyip koyulduk Efes yollarına.


Efes Girişi:Girişi açıkçası uluslararası panayır gibiydi.Korelisi Japon'u İngiliz'i bilmem neyi her ırktan her milletten insanların alışveriş yaptığı çıkışta oturup dinlendiği bir yer.Şıkır şıkır dükkanlar turistlere yönelik eşyalar ...






İlk girişte Lahitler bizi karşılıyor.Üzerindeki işlemeler o kadar derin ve güzeldi ki vaktimiz olsa tek tek oturup incelemek isterdim ama babam daha gezecek çok yer olduğunu söyledi.O işlemelere oymalara dokunmak bile bi farklı hissettiriyordu insanı.







Celsus Kütüphanesi :Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir. 106 yılında Efes valisi olan Celsus ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır. Celsus'un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir. Kütüphanede kitap ruloları, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu.










Mermerli Yol :



Gelinler bile burada düğün resimlerini çekinmeye gelmişler utanmasalar nikahı da burada kıyacaklar vallahi yazık oğlum o gelinliğinize tarihi çılgınlık yapıcaz diye taş toprakta gitti o güzelim gelinlikler.




Domitian Tapınağı :



Senato (Odeon) :Efes'in iki meclisli bir yönetimi vardı. Bunlardan biri olan Danışma Meclisi toplantıları zamanında üzeri kapalı olan bu yapıda yapılmış ve konserler verilmiştir. 1.400 kişilik kapasiteye sahiptir. Bu nedenle yapı "Bouleterion" olarak da adlandırılır.



August Kapısı :










Mazeus Mitridatis (Agora Güney) Kapısı: Kütüphaneden önce, İmparator Augustus zamanında inşa edilmiştir. Kapıdan Ticaret Agorası'na (Aşağı Agora) geçilir.






Memmius Anıtı :





Meryem Kilisesi : 431 Konsül Toplantısı'nın yapıldığı yer olan Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi), Meryem adına inşa edilmiş ilk kilisedir. Liman Hamamı'nın kuzeyinde yer almaktadır. Hristiyanlık dinindeki ilk Yedi Kilise arasındadır.







Magnesia Kapısı (Üst Kapı) ve Doğu Gymnasiumu: Efes'in iki girişi vardır. Bunlardan biri kentin çevresindeki sur duvarlarının doğu kapısı olan, Meryemana Evi Yolu üzerindeki Magnesia Kapısı'dır. Doğu Gymnasiumu, Panayır Dağı eteğindeki Magnesia Kapısı'nın hemen yanındadır. Gymnasion, Roma Çağı'nın okuludur.



Son Olarak : İzmir'de ikamet eden bir aile olarak Efes'i gezmeden gitmeyelim bu topraklardan dememiz pek iyi oldu sonuçta insan bi kere gelip geziyor buraları.Bilmem kaç yıl önce burada yaşamış insanları o tarihi düşündükçe insanın içi kımıl kımıl oluyor açıkçası.Millet tee nerelerden gelip geziyor buraları biz şurdan şuraya anca gelebildik.Neyse buna da şükür isyanı basmayacağım :) Bu arada Uluslararası Fashion Show gibiydi millet harabe gezerken bile acayip şıktı hele de Kore kızları canım çok istedi gidip Anashaseyo ! deyip tanışmayı ama be konuşcan ne dicen birazda utandım açıkçası ama onları yakından görmek bile çok hoşuma gitti.

Evet hepsi acayip kısa boylular nerdeyse benim yarı boyumdalar ayrıca tenleri acayip güzel ya resmen gerdirilmiş gibi ayrıca hepsi şemsiye kullanıyorlardı güneşten korunmak için ayrıca acayip güzel giyiniyorlardı keşke çaktırmadan resimlerini çekseydim diye çok düşündüm :) Çünkü resmen bayılıyorum o şalaş ve doğal tarzlarına millet açık saçık giyinmiş bizde üşütürüz Ekim ayına da girdik diye giydik sweetleri giydik siyahları güneşin alnında piştim vallahi :) Ayrıca ellerinde Selfie Aleti (babam koydu adını) denilen bir şey vardı telefonlarına o aletin üzerine koyuyorlar ve çubuk gibi uzayıp kısalan bir mekanizmaları var o kadar orijinal bir şey ki inanılmaz hoşuma gitti :) Mutlaka gelip gezilmesi gerek bir yer ...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Maydanoz Time : Film - Kelebek Ve Dalgıç

Herkese iyi,sağlıklı ve mutlu bayramlar dilerim efenim öncelikle...Bugün gezicez elbette ben İzmir'e gezmeye geldim NOKTA ! O yüzden bayram postları daha sonra olacak şimdilik elimde ki postlarla idare etceğiniz artık :) Bayramda yalnızsanız gidecek gelecek hiç kimseniz yoksa ya da gurbet ellerdeyseniz yapılacak en güzel şey film izlemektir efenim...

Kelebek Ve Dalgıç filmini Senden Önce Ben kitabını okurken duymuştum şu aralar baya ilgimi çekmeye başladı açıkçası engelli psikolojisi eğer bir gün Allah bana da akademik kariyerimde tez yazmayı nasip ederse bu engelli psikolojisi üzerine olsun istiyorum.Bu konuda bolca kaynak var ama basit tam işte bu dediğimiz bir çözümü yok.İnsan psikolojisi çok derinlikle bir konu.Ne sonu var ne de başı felsefe gibi yani hiç bitmiyor.Herkes bir şeyler söylüyor elbet ama bunlar yasa değil ki uygula her insanda yanıt versin.Her insan bir dünya diyoruz boşuna demiyoruz! Çeşit çeşit insan haliyle de psikoloji var.Neyse benim kendi düşüncelerimden çıkıp filme gelecek olursak bana ilham veren filmlerden biri oldu.Fransız filmlerine iyiden iyiye alıştım diyebilirim.

Engelli psikolojisi elbette çok zor Allah kimseye yaşatmasın insan yaşamadan nasıl bilebilir ki? Bu filmde oldukça iyi bir şekilde anlatılmış.Ama içimden başta bu adama acısamda,üzülsemde daha sonra üzülmemeye başladım.Çünkü karısını aldatan 3 çocuğunu bırakan havai bir dergi editörü karısı hasta olunca ona bakan kişi oldu onun yanında olan kişi oldu hala kadının değerini bileceğine aldattığı kadını bekliyor hatta karısına sanki nispet yaparmış gibi onunla karısının yardımıyla iletişim kurmaya çabalıyor.Hayallerinde hala ona yardım etmeye çalışan kadınlarla yatıp kalkıyor.Yani cidden elbette hiç bir insan böyle bir sonu hak etmez kötü olsun iyi olsun ama bilmiyorum bana biraz tuhaf geldi filmde masumiyet dene bir şey yoktu.

Konusu:Julian Schnabel’e Cannes Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren “Dalgıç ve Kelebek / Le scaphandre et le papillon”, Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby’nin gerçek yaşam hikâyesinden yola çıkarak yazdığı ve Türkçe’ye de çevrilen "Kelebek ve Dalgıç Giysisi" adlı kitaptan uyarlandı. Geçirdiği beyin kanaması nedeniyle 43 yaşında sol gözünün görme yetisi hariç bütün bedensel fonksiyonlarını yitiren Jean-Dominique Bauby hayatı zihninde yaşamaya başlar ve dış dünyayla bağını sol gözü aracılığıyla kurar. Jean-Dominique Bauby’yi son dönemde adını sıkça duyuran Fransız aktör Mathieu Amalric canlandırıyor..

Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri
Kelebek ve Dalgıç Resimleri

3 Ekim 2014 Cuma

Maydanoz Time:Müzik-Ed Sheeran Sing

Herkese hayırlı musmutlu cumalar efenim...Saat 2 gibi İzmir yolcusu olduğumdan ve bugün için belki yorgun olurum ve vurur kafayı yatar tüm gün uyurum düşüncesinde olduğumdan şimdiden bugünün postlarını aradan çıkarayım dedim.Bugünün geleneksel cuma müzik postunda efendime söyleyeyim benim adaşımın (Bir zamanlar Mersin'de tanıştığım ve halada görüşüp çok sevdiğim ve şu an Manisa'da okuyan ) çok sevdiği ve bana da hep dinle diye söylediği ama bir türlü fırsat bulup keşfedemediğim ama işin içine yine Pharell girince denk gelip sesini ve şarkı söyleme üslubunu çok beğendiğim Ed Sheeran ve Sing klibi ile karşınızdayım.Klip oldukça eğlenceli ama şunu söylemek isterim ki Ed'in kuklası kendisinden daha yakışıklı olmuş burası bir gerçek ayrıca Pharell her zaman ki tatlılığı ve sesi ile de şarkıyada ruh ve tatlılık katmış umarım klibide şarkıyı da beğenirsiniz şimdilik bu kadar diyelim efenim...


2 Ekim 2014 Perşembe

Maydanoz Time:Film-Avatar

Herkese günün 2.postundan merhabalar efenim...Bi kitap bi film postu yapalım da bloğumuzda bir kültür cümbüşü olsun bugün.Tee ne zaman ki filmi şimdi mi izledin be hıyar Buse bir de çok bir şey yapmışın gibi bunu bloğa koyuyorsun dediğinizi duyar gibiyim ama bunu sesli söylemeyin lütfen kırılırım :)

Neyse bi şekilde sonunda izlemiş oldum bu Avatar dedikleri filmi şöyle süper şöyle güzel böyle inanılmaz dedikleri film Tv'de izlenince öyle çokta büyülenmedim hani tabi sinemada 3D izlemenin keyfi bir başka olurdu da neyse başka filmlere kısmet artık.Filmi izlerken aldığım notlara gelecek olursak hiç vakit kaybetmeden :

Adamlarda ne hayal gücü var be dedirten bir yapım olmuş , diğer fantastik filmlerin aksine (genelde yabancılar insanlara saldırı düzenler ve insanlık tehlike altında olur.) bit yapım olduğu için sıyrılmayı başardığını düşünüyorum.Karakter yapımları olarak çöp bacaklarla daha çok uzaylı tipine benzetilmeye çalışılmış bence kulaklar ve gözlerlede bana Elf yapımlarını anımsattı.Elf ve uzaylı karışımı yani.Yoktan bir dil ve gelenekleri yazmak bence gerçekten büyük bir emek olmuş yinede insanları tebrik etmek gerek bu arada kız karakteri Zoe Saldana canlandırmış bu kadına sevgim gittikçe büyüyor şu sıralar sık karşıma çıkar oldu hadi hayırlısı diyelim ...

Konusu:Yarı-felçli bir savaş gazisi olan Jake Sully, kendilerine özgü dilleri ve kültürü olan, barış ve doğa ile örtülü bir çevrede yaşayan Na’vi halkının arasına gönderilir.
Askeri bir şirket uzaktaki bu gezegeni ve barındırdığı kaynaklaro incelemek üzere AVATAR adlı bir program oluşturmuştur. Bu program ile insanlar genetic mühendislik sonucu yarı insan yarı Na’vi haline getirilir ve misyoner olarak Pandora’ya gönderilirler.
Botanist  Dr Grace Augustine (Sigourney Weaver) ile programa gönüllü olarak katılmış Jake’in bedenlerinin Avatar’I yaratılacak ve böylece Jake’e de felç olmuş bedenini başka bir formda kullanma şansı verilmiş olacaktır. Na’vi halkından Prenses Neytiri ile tanışan Jake, kendisini Pandora’ya gönderen tehlikeden bu halkı savunurken bulur.
 
Yabancısı olduğumuz bu yeni dünyaya Jake Sully isimli, tekerlekli sandalye mahkum kalmış bir gazinin gözünden bakıyoruz. Fonksiyonlarını kaybeden bedenine rağmen içinde halen savaşçı bir ruh barındıran Jake, dünyanın enerji krizini çözmeye yetecek kaynaklara sahip olan ve bu kaynakları araştırmak üzere bir birliğin çalıştığı Pandora isimli gezegene ışık yılı yolculuğu yaparak asker olarak gönderilir. Pandora’daki atmosfer toksik olduğu için Avatar isimli program oluşturulur; bu programa göre insan “operatörleri”nin bilinçleri avatar isimli uzaktan kontrol edilebilen ve öldürücü etkisi olan hava koşullarında yaşam sürdürebilmeyi sağlayan biyolojik bedene bağlanır. Bu avatarlar insan DNA’sı ile Pandora’nın yerel halkı Na’vilerin genlerinin birleştirilmesiyle oluşur.
 
Jake kendi avatarında yeniden doğduğu halde yürüme yetisini de geri kazanır. Gezegendeki değerli enerji kaynaklarını elde etmelerine mani olarak görülen Na’vi halkının arasına sızmakla görevlendirilir. Fakat güzel bir dişi Na’vi olan Neytiri, Jake’in hayatını kurtarır ve bu her şeyi değiştirir. Neytiri’nin kabilesi tarafından kabul edilen Jake, onlardan biri olmayı tabii kaldığı bir çok test ve macera sonrasında öğrenir.
Jake ve gönülsüz eğitmeni Neytiri arasındaki ilişki zamanla derinleşir ve böylece Na’vi halkna sayı duymayı, sonunda da onlar safhında yer almayı tercih eder. Yerli Na’vi halkına destansı ve evrenin kaderini belirleyecek bir savaşta liderlik edecek ve böylece kabul görmesini sağlayacak son sınavı da verip veremeyeceği belirlenecektir.
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri
Avatar Resimleri

Maydanoz Time:Kitap-Kağıttan Kentler John Green

Herkese uzun süren bir haftadan ardından daha merhabalar efenim...Vaktim oldukça kütüphanenin bilgisayar yerine gelip sizlere yazmaya çalışıyorum ama üniversite hayatı oldukça yoğun gidiyor.Kitap okumalar hiç hız kesmez benim hayatımda elbette tanıdınız artık beni az çok.Bu arada yarın İzmir'e dönüyorum malum bayram vesilesiyle yazamadığım günlerin bir acısını çıkaracağım önümüzde ki günler siz hep takipte kalın :) Bayram vesilesiyle de hem gezme tozma postları hem film hem kitap postları hem kişisel yazılarım son gazla devam edecek bunun garantisini verebilirim şimdiden.Neyse yine gevezeliklere daldık gelelim bugün ki kitap postumuza Aynı Yıldızın Altında kitabı ve filmi ile oldukça beğeni toplayan ve popüler kültürün ortasına cunk diye oturan John Green'in yine çok satanlar listesinde oldukça üstlerde boy gösteren bir bir kitabı Kağıttan Kentler'i okuyup bitirdim geçen hafta.

Ne yalan söyleyeyim popüler Amerikan kültürünü anlatan oldukça vasat bir hikaye aslında.Şımarık ve açıkçası bencilin dibi olan bir kızın peşinden giden bir lise son sınıf öğrencisinin ağzından aktarılan sıradan bir hikaye ne tam bir konusu ne tam bir heyecan içeren macera kendine çeken özel bir tarafı anlayacağınız nesiyle bu kadar popüler olduğunu bir türlü anlayamadığım bir kitap oldu diyebilirim.Tavsiye edebileceğim kadar enfes bir kitap olduğunu söyleyemem maalesef bir Aynı Yıldızın Altında kadar bile iyi değil.Ayrıca daha filmini de izleyemedim o ayrı konu ne zaman izlerim orası da Allah kerim diyelim.

26 Eylül 2014 Cuma

Maydanoz Time:Müzik-Neon Jungle Louder

Herkese tekrardan merhabalar efenim...Bugün o zaman geleneksel müzik cuma gününde yepyeni tazecik bir kız grubunu ağırlayalım dedim bakalım iyi ettim mi? Neon Jungle 4 kızdan oluşan bir Pop kız grubu en azından benim ilk defa gördüğüm ve dinlediğim klibi Louder ile sizlere mutlu cumalar dilerim efenim.Bu arada kardeşiminde benimde bu kız grubunda favori kızı Japon kız olan Asima asıl adı ne tam olarak bilmiyorum ama biz kısaca ona böyle diyoruz içlerinde en sesli olan o değil mi sizce de?


Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...