Herkese hayırlı iftarlar efenim.Allah herkesin orucunu kabul etsin.Biz da ailecek balkonda estire estire iftarımızı açtık şimdi Bodrum postu yazma zamanı sabah da söz verdiğim gibi.
İzmir-Bodrum arası ortalama 3-4 saat kadar sürüyor.Biz gitmeden 1 hafta önce İzmir'de Bodrum'da parçalı bulutlu olduğu için hafif bi korkumuz vardı havadan yana ama Allah'tan şansımıza pırıl pırıl güneşimiz hiç eksik olmadı tatilimiz boyunca hatta o güneşle pişmiş tavuğa döndüm her yerimi kremlememe rağmen yine bi güzel yanmayı başardım şimdi de onun ceremesini çekiyorum vallahi :(
Bodrum yolunda denizi görünce hem dinlenmek adına hem de fotoğraf çekmek için araban indik ve bu güzel manzaranın tadını çıkardık.
Daha sonra arabaya bindik ve tam gaz Bodrum yolunda devam ettik.Biz Bodrum Askeri Kampında kalacağız tam Merkez'de çarşıda yer alıyor gezdiğim yerlerde ilk olarak buralardı zaten.Bembeyaz evleri ve pespembe yaz çiçekleri ile Bodrum bize Hoşgeldin diyor.
Ben kardeşimle aynı odada kaldım annemlerde ayrı bir odada kaldı ben ne kadar dağınık ve tembelsem kardeşimde tam tersim olarak düzenli ve çalışkandır :D Bavulu öyle fırlattım odanın ortasına kardeşim kendi bölümünü düzenlerken ben yol yorgunuyum diyip yattım :D
İlk olarak kampın 2 gün açık olmadığını öğrenince büyük bi hayal kırıklığına uğradık ve kamp açık olmadığından bizde ilk olarak Bodrum Çarşısına atalım kendimizi dedik.Bodrum çok pahalı ve lüks bir yer diye duyduğumuz için biraz korkularımız vardı açıkçası.4 kişilik bir memur ailesi için biraz lüks bir tatil beldesi aslında Bodrum.2 kişilik tatil için bence daha ideal biri.Ayrıca ailecek tatil yapmayı pek sevmiyorum,arkadaşlarımla olmayı tercih ederim bi yere giderken maalesef onu da yapacak yaşta değilim daha ileri ki zamanlarda umarım :(
Barlar,gece kulüpleri sabahları kapalı elbette ve bomboştu çarşı bir kaç pişmiş tavuk gibi dolanan turistler haricinde kimsecikler yoktu.Bizde ilk olarak kampında kapalı olması nedeniyle ilk gün nasıl geçecek derdiyle Bodrum Su Altı Müzesi ve meşhur Bodrum Kale'sini gezmeye karar verdik.Zaten gezmesi toplamda 3 saate yakın zamanı buldu.
Kalenin girişi yukarıda gördüğünüz resimlerde ki gibi.Heredot ve Halikarnas Balıkçısı'nın heykelleri ile süslü.Bodrumlu ünlü kişiler yansıtılmış.Giriş kişi başı 25 Tl.
Müzenin girişinde bizi ilk olarak dilek havuzu karşılıyor.En inanmadığım ve dalga geçtiğim şeylerden biridir.Diyorum akşam olunca inderegandi yapıyordur kesin yetkililer.Oldukça da bozuk para var yani içinde.Müze pahalı olmasına rağmen ''Bi daha ne zaman gelcez ya '' deyip acımadan parayı verip girenlerle dolu.Bodrum çarşısında kalabalık yani açıkçası kalenin içi.
Kale bir çok bölümden oluşuyor.Türk bölümlerinin yanında içinde Alman ve İngiliz bölümleri de bulunuyor.Kale de bir çok dik merdiven bulunuyor ve çık çık,dolan dolan bitmiyor açıkçası.Resmen ayrı bi kasaba bi yaşam alanı kurulmuş kalenin içinde.
Su Altı Arkeoloji müzesini de içinde barındırıyor kale.Sunaklar ve testiler sunulmuş müze bölümünde.
Resimlerle nasıl çıkarıldığı ve hangi zamanlarda nasıl kullanıldığı anlatılmış.
Kafası kopmuş bol bol heykel ve heykelcikler görebilirsiniz kalenin içinde bu da o heykellerden biri üzerinde Yunanlı Devlet Adamı yazıyor ne alaka diye hiç sormayın!
Kalenin içinde yakaladığım en güzel görüntülerden biri bu herhalde!
Müze de kale gibi kendi içinde çeşitlere ayrılıyor,su altından çıkarılan bir çok şey var.Batıklar,çıpalar hatta takılar...
Müzenin birinde böyle bi mezar var bu arada şu an da yeni farkediyorum mezarın içinde bi fare var imdattt!
Kadın Yunan Kraliçesi bilmem neyin tacı,mezarı ve balmumundan yapılmış bir heykeli.
Kalenin en üst kısmından görünen manzara ! Harika! Bodrum tam anlamıyla ayaklarınız altında !
O su altı kazılarında nasıl çalışıldığına dair bir minyatür yapılmış bu minyatür Cam Müzesi bölümünde bulunuyor.
Size başta da bahsettiğim İngiliz bölümü.Bu kısım bence diğer müzelerde daha güzel ve daha dikkat çekici.İngiliz gelenekleri ve tarzı beni her zaman hayran bırakmıştır.
Taht Oyunları'nın yeni oyuncusuymuşum gibi çek :D
Sevgili Nefetiti!Tarihte en sevdiğim kadınlardan biri!
Kale ve müze gezimizden sonra Bodrum Marina'da biraz gezdik ve karnımız acıkınca Burger'ın yolunu tuttuk.Yatlar,katların yanında bi durum daha vardı ki sormayın yani.Akşam olunca daha da belirginleşen bi durum bu.Suriyeliler...
Bodrum bu yıl öyle bir yer olmuş ki.Geçen yıllarda nasıldı bilemiyorum elbette ama keşke ben bu halindeyken görmeseydim.Koskoca bir cadde düşünün.Tam ortasında trafiğe kapalı bi yol.Sol tarafta dıp tıs dıp tıs müzikler,ışıklar,pahalı mücevherlerinin ışıltısı,kadın ve erkek kahkahaları sınırsız içkiler,yenilen onca pahalı deniz mahsülleri...
Şimdi yolun öbür tarafını düşünün yani sağ tarafını.Çimlere serilmiş bahtaniyelerle çoluk çocuk perişan olan bilmediğimiz bir dilde konuşan vatanında ki savaştan kaçmış ve bi iki lokmaya talim eden çocuklarının başında bağlaması bacakları çıplak ... Suriyeli kaçaklar...
Ve şimdi o yolun tam ortasını düşünün.Ne o kadar hakir ne de o kadar zengin ve lüks yaşayan bizler.Dümdüz ortada o yolda yürüyoruz.Ne o ihtişamdan zevk alabiliyoruz ne de o kadar insana acıyıp lanet olsun bu dünya deyip varımızı yoğumuzu onlara verebiliyoruz.
Açıkçası içki ve sigaraya verecek param yok benim.Gerçekten israf ve günah olarak bakarım bu duruma.Ama öyle insanlara ve dilencilere de verecek param yok benim.Bu bloğa hiç siyaseti ve kendi görüşlerimi karıştırmadım sadece ne gördüysem anlatmaya çalıştım tarafsızca.Bu konu hakkında ne düşünüyorum söylemicem şimdi elbette ama yinede bu duruma acımasızca düşünenlere karşı hep derim:''Nerden biliyorsun ki,ya onların çocuğu olarak doğsaydın?''
Hayat bu deyip yola devam ediyoruz sadece.Duygularım o akşam karmakarışık yaptığım tatilden zevk alamıyorum.Ağzımda zımpara kağıdı yalamışım gibi bi tat bıraktı.
Bu arada bence Türkiye'de ki en güzel manzaraya sahip Burger Bodrum'da diyebilirim.Tam da Bodrum'un en meşhur yüzün disko adı verilen diskosuna bakıyor.
Akşam olunca cipsimizi ve kolamızı alıp odamıza çekildik ve erkenden yatıp dinlendik ilk gün için çok yorulduk bende bu postu yazarken baya bi yoruldum :(