24 Mayıs 2016 Salı

Maydanoz Time : Kişisel - Üniversitede Hoca Olmak Demek !

Herkese merhabalar millet ...

Bugün nihayet evimden,İzmir'den yazıyorum sizlere ... Dünde söz verdiğim gibi geçen haftalarda nerelerdeydin ne haltlar yiyordum şimdi bir bir anlatma vakti geldi.

İlk olarak alan hocamız dahi olmayan ama her zaman eğitimciliği,kişiliği ve öğrencilerini sevmesi,saygı duyması ile bizim hatta tüm fakültenin taktirini kazanan İstatistik hocamıza yaptığımız son ders partisini anlatmak istiyorum.

Sınavlarda dahi elinden geldiğince yardımcı olan - kopya verir anlamında değil seviyemizde sorular sorar,öğretmediği şeyi sormaz - notların cebinden çıkmadığını bilip gönlünce bol bol veren - ki biz matematik öğrencileri değiliz sonuçta sözel ağırlıklı bir sınıfız - espirili kişiliği ile her ders bizi kahkahalara boğan biridir kendileri.Aynı zamanda çok zeki ve çok azimli de biri genç yaşta profesör olmuş adam daha ne olsun !

Akademisyenliği belki biraz sahada çalıştıktan sonra bende düşünüyorum açıkçası.Ama bence asıl PDR'ci olması gereken bu hoca ! Benim ideolüm diyebilirim kendisi için ... Onun PDR'ci versiyonu olurum inşallah ! 

Hepimiz bu parti için canı gönülden zevk alarak çalıştık.Diğer hocalarımızdan ayrı tuttuğumuz bir hoca olduğu için ve seneye daha dersimize girmeyeceği için güzel ve özel bir şeyler yapmak istedik ve aklımıza pasta ve maske fikri geldi.Aramızda 5 Tl gibi bir para topladıktan sonra maskeleri yaptık.Yaptık diyorum çünkü koskoca Balıkesir'de hazır maske yapabilen bir yer bulamadık ! Eh bizede hem uğraş olur diyerekten kendimiz renkli fotokobi çektirip böyle daha kaliteli bir kağıda kendimiz kestik biçtik ve yaptık hem de 30 adet !

Pastaya "sizi tanımak güzeldi" yazdırdık ve tahtaya da hocanın genelde kullandığı sözleri ve espirileri yazdık bana da ınstagram adımdan dolayı "sudevebuse" diyor sürekli sınıfta :D Bu arada çokta güncel ve modern bir hocamız face,twitter,ınstagra gibi sosyal mecralarda oldukça da aktif :D

Hatta bi ara gaza gelip bahçeye çıktık ve tüm fakülteyi çatlattık resmen.Alan öğrencileri bile böle bir süpriz yapmamışlar hocalarına ne kadan ayıpp :D

Hoca da tabi bi mahçup oldu bir utandı hatta bi ara güleyim derken ağladı bile çaktırmadan silmeye çalışıyordu gözyaşlarını :D

Kendinden 30 tane herkes hergün görmüyor tabi ki ! Hatta daha sonra baya baya hocayı gaza getirdik ve maskelerimizin arkasına anı olsun diye imza bile aldık :D Bize de bence hocayada çok güzel bir anı olmuş oldu.

Kıcasa üniversite de hoca olmak demek bir yerlere geldim diye ego yapıp esip gürlemek öğrencileri ezmek arkalarından kendilerine küfür ettirmek değil hoca olmak demek böyle olmak demek !








22 Mayıs 2016 Pazar

Maydanoz Time : Kitap - Fahrenheit 451 Ray Bradbury

Herkese merhabalar efenim ...

Mayıs ayının son haftalarını yağmur ile karşıladı Balıkesir maalesef.Biz hala yazlık kıyafetlere geçemedik resmen :/ Yarın İzmir'e gidiyorum ama bildiğim kadarıyla bu durum orda da aynı.

Neyse efenim bu yağmurlu pazar gününde - burdaki son günümde- şöyle güzel bir pazar kahvaltısı eşliğinde sizlere yine bir kitap postu yazmak istedim.

Distopyayı ne kadar çok sevdiğimi biliyorsunuz bence artık ... Distopyanın atalarından sayılan Fahrenheit'i de elbette çok merak ediyordum.Bi kere İthaki'nin çıkardığı en akılcı ve über zekici olan bir kapak tasarımı var.1 yazısının olduğu yerde - orijinal kapak tasarımında ben kitabı kütüphaneden okudum ama bu bilgiyi vermesem ölürdüm - gerçek bir kibrit ve kitabı yan tuttuğunuzda da kibriti ateşleyecek bir kağıt düzeni görüyorsunuz ki Fahreheit 451 kitapların yanma derecesi oluyormuş.Zaten kitap bunun üstüne kurulu diyebiliriz.

Aslına bakarsanız tam bir distopya sayılamaz çünkü distopyalarda tam bir yeni düzen anlatılır para birimine kadar ... Ama burada sadece 1 karakter ve onun başından geçenler ve sadece kitapların yakılması söz konusu var.Kitap okumak ,düşünmek yasak bu ülkede.İtfaiyiciler eskiden yangın söndürürken şimdi yangın başlatmakla görevliler.Montag'ta bu itfaiyiclerden biri ve bir gün bir genç kız ile tanışmasıyla kendini,hayatını,evliliğini ve bu düzeni sorgulaması üzerine isyan başlatmasını ve bir İncil'i yakmayıp kaçırmasıyla ve yüksek sesle okumasını konu ediniyor.Dediğim gibi kitap biraz kurgu açısından eksik kalmış keşke Montag'a daha neler olduğunu ve dönem zihniyetinin nasıl olduğunu yansıtabilseydi kitap zaten hikaye tadında kısacık hemen okunan bir kitap ...



19 Mayıs 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Kitap - Kendine Ait Bir Oda Virginia Woolf

Herkese merhabalar efenim...

Yeni bir kitap postu ile daha karşınızdayım.Şu sıra okunması kolay -bu kitap dışında-  hemencecik okuyup,yorumlayıp sıradaki kitaba geçeceğim kitapları okuyorum.Bizim kütüphanemizin mahşallahı olduğu için neredeyse istediğim bütün kitapları oradan bulup alıp okuyabiliyorum.

Woolf'u uzun zamandır bloglarda görüyor merak ediyor alıp okumak istiyordum.Bana okumak için kısmet olan kitabı da aslında daha çok bir deneme türünde olan Kendine Ait Bir Oda oldu.Eleştiri,deneme bir iç dökme dahi diyebiliriz bu kitap için.Ağırlıklı olarak "kadın" konusunda dikkat çeken bir kitap elbette.Yazarımız feminist bir kadın diyebilirim.Ama femisins olmayı oldukça düzgün algılayan ve bunu savunan bir yazar : "erkekler ölsün yaşasın kadınlar" demek değil elbette feminizim !

Tabi ki 1920 li yıllardan bahsediyoruz.O dönemde de hala bu dönemde de maalesef kadın hep 2.planda ve erkek egemenliğinin altında ezilmekte.Hele de bizim ülke... Kadına adet gördüğü için "kirli" diyen,sonra "hamileler yolda dolaşmasın cinselliği çağrıştıyor" diyenlerle aynı ülkede yaşıyoruz maalesef.

Oysa o zamanıda bu zamanı da "kadının" dünyadaki yerinide öyle güzel anlatmış ki Woolf.Sadece kalemi bir kadın gibi ... Estetik,süslü ve ağdalı ... Bir kadını herkesin anlayamayacağı gibi Woolf'un kalemini de herkes anlayamaz maalesef.Edebiyatta da "kadın" ne demek bunu da çok güzel anlatıyor Woolf daha doğrusu anlatıyor demek biraz narin kaçar bildiğiniz iğne batırıyor,nazikçe asaletini bozmadan laf sokuşturuyor...

"Edebiyatta genelde erkekler bir kadını anlatıp dururken neden bir kadın bir erkeği anlatmıyor?" Sahi neden bu kadar az ? Oysa aşkı sadece erkekler hissetmiyor ki ...

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Maydanoz Time : Kitap - Kırmızı Pazartesi Gabriel Garcia Marquez

Herkese merhabalar efenim...

Bilgisayar labratuvarında istatistik ders arasında sizlere yazıyorum resmen şu an ! Önümüzdeki günlerde üst üste sürekli kitap yorumu postu gireceğim etkinlikler için uzun uzun ve düşünerek yazmam gerektiği için onları İzmir 'e bıraktım.-Bunu dün de söylemiştim.-

Neyse efenim gelelim Marquez'in kaleminden okuduğum ilk kitap olan Kırmızı Pazartesi kitabına...
Bu sene yine çok meşhur olan ve çok satan bir kitap oldu aslında,ben de ne anlatıyor acaba diyerekten acayip merak ettim ve hemen kütüphane görünce aldım elbette.Zaten okunması çok kolay 100 sayfa anca olan bir kitap.Ayrıca kitap Nobel ödüllü olunca insan okumaya ayrı bir heyecan duyuyor ama bir kez daha anladım ki Türklere cidden bok atan kitaplar Nobel almayı başarıyor.Nerde Nobel almış kitap görsem mutlaka içinde bir yerde ya müslümanlığa ya da Türklere diss atıyor bunların Türklerle alıp veremediği nedir ANLAMIYORUM Kİ !

Neyse efenim yine milliyetçi damarım tuttu ama okurken ayrı bir gıcık oldum.Çünkü Marquez aslında yaşadığı,şahit olduğu olayları ve o dönemin Kolombiyasını anlatıyor.Ve bu dönemde her türlü pisliği görmek mümkün.Cinayet,fuhuş,aldatma,kokain...Aklınıza artık ne geliyorsa.Yani böyle bir ortamı anlatıp Türkler böle şöle deyip atıp tutmak çok iğrelti olmuş yani siz önce kendi pisliğinize bakın be !

Neyse yine konuyu saptırdım farkındayım ama maalesef bunlar kitabı okurken ki duygularım arkadaşlar.Kitap sonunu bildiğimiz bir cinayeti ve dönem zihniyetini anlatıyor diyebiliriz.Aslında bu cinayette bir namus davası aslında bizim Doğu hikayelerine pek benziyor ama daha çok pembe dizi kıvamında diyebilirim.Öyle ahım şahım bir kitapta sayılmaz açıkçası ama Marquez'in kalemi ve bakış açısı oldukça iyi diyebilirim.


17 Mayıs 2016 Salı

Maydanoz Time : Kitap - Kitap Ağacı İle George Orwell Paris Ve Londra'da 5 Parasız

Herkese merhabalar millet ...

Şu sıralar oldukça yoğunum maalesef.Asıl postlar -neler yaptığıma dair,etkinliklerim falan- İzmir de yani önümüzde ki hafta gelicek o zamana kadar mini mini postlar yazabilirim belki belki de hiç yazamayabilirim maalesef.

Kitap Ağacı kulübü ile bu Mayıs ayı içinde karar verdiğimiz kitap George Orwell'ın kitabıydı.Bu benim George'dan okuduğum 3.kitap fazla detay anlatmayacağım bu postumda çünkü bu kitabında yer aldığı bir Okuma Maratonu yaptım gün gün süren orada ayrıntılı olarak anlattım yayınlayınca izlemenizi tavsiye ederim.

Bu arada bu etkinlikler kapsamında yeni bir mekan keşfimde olmuş oldu Green Garden Cafe.Balıkesir'i bilenler eminim biliyorlardır hemen Sevgi Hastahanesinin karşısında tam böyle yayılıp kitap okumalık sefa yapmalık bir yer ben ilk defa gittim ve inanılmaz beğendim.Etkinliğe katılan çok az kişi olduğu için bi fotoğraf çekmek bile aklımıza geldi maalesef artık Haziran ki etkinliğe diyelim ...




12 Mayıs 2016 Perşembe

Maydanoz Time : Kitap - Telepati Leonardo Patrignani

Herkese merhabalar millet ...

Geleneksel cuma müzik postundan önce bir kitap postu yapmak istedim.Finallerden önce bol bol kitap okumaya gayret ediyorum şu sıra o yüzden bol bol kitap postu olacak diyebilirim.

Distopya ve Bilim-Kurgu-Fantastik filmleri ve kitaplara sarmış durumdayım şu sıra elbette biliyorsunuz.Çok merak ettiğim serilerden biri de Telepati serisiydi aslında benim ama kaç zamandır denk gelip alamadıydım ki artık kütüphaneler çok gelişti canıımmm...Artık öyle sadece klasik eserler olmuyor bu tür popüler kitapları da görmek mümkün hale gelince hemen balıklama atladım tabi ki kitaba.

Açıkçası ben distopik bir seri sanarken aslında daha çok Bilim-Kurgu tadında bir serinin ilk kitabı diyebiliriz Telepati için.Paralel evrenler,zamanların ve boyutların birbirine karışması tabi bir de 3.gözden 2 karakterin hayatını anlatması kitabın kurgusunu ve anlamayı biraz zor hale getirmiş diyebilirim.Kitap ilerledikçe olaylar geliştikçe kafam patlayacak gibi hissetmeye başladım resmen.Allah'tan akıp giden bir kitaptı,okunması oldukça kolay olduğu için 3-4 günde bitirdim.Ama açıkçası serinin devamını çokta merak etmiyorum dünyanın sonu gibi bir şeylerde var ama ne alaka o tarafınıda pek anlamadım ilk kitaba göre bence vasat bir kitap olmuş diyebilirim.En azından beim beklentilerimin altındaydı.

Ayrıca yazan bir erkek ve orta yetişkin olmasına rağmen çeviren mi öyle çevirmiş yoksa yazar mı böyle yazmış bilmiyorum ama ergen ergen aşk dizeleri falan vardı ve bu benim hiç hoşuma gitmedi 16 yaşında birinin kitabını okuyor gibi hissettirdi resmen."Bu bir rüyaysa uyanmak istemiyorum ah Tanrım." falan nidir yahu ? Şimdi bayalazammm ...


Maydanoz Time : Etkinlik - Oda Müziği Konseri

Herkese merhabalar millet ...

Etkinliklerden etkinliklere koşturduğum şu dopdolu zamanlarda postları sallamasyon yapıyorum farkındayım.Fakat hep bi yorgun hep bi acelem oluyor.O yüzden yine bir etkinliğimi anlatıp kaçıcam.

Öğrencilerin yaptığı her türlü etkinliği seviyorum ve destekliyorum.Hem yeni bir şeyler öğreniyorum hem de keyifli zaman geçiriyorum bu konserde o zamanlarda biri oldu diyebilirim.

Değişik bir performanstı açıkçası.Repertuvar birbirinden alakasız şarkılardan meydana gelse de ben oldukça beğendim.

En çok Sarı Gelin 'i ve Başındaki Yazmayı Sarıya mı Boyadın 'ı beğendim.En kötü ise maalesef çok sevdiğim bir şarkı olmasına rağmen Get Lucky performansıydı.Bence yalın yapılmamalı bilgisayar destekli hali daha iyi :)

Oda Müziği Nedir?

Orkestra olarak adlandırılamayan, en az iki en çok on müzisyen tarafından oluşturulan müzik türü, oda müziği olarak adlandırılır. Oda müziği, orkestra şefi gibi herhangi bir yönetici olmaksızın yapılır. Çünkü ikili (düo), üçlü (trio), dörtlü (quartet) vb. şekilde yapılan oda müziği icra edilirken her bir müzisyen yoruma kendi uslubunu katar ve bu sayede bir bütünlük oluşturulur. Ancak yine de müzisyenlerden biri yönetici olarak olmasa da yönlendirici olarak görev alır. Oda müziğinin adı, icraların herhangi bir konser salonunda değil de bir odada ya da küçük bir salonda yapılmasından ileri gelir. Genel olarak rastlanabilecek oda müziği toplulukları yaylı çalgılar dörtlüsü şeklindedir. Bu grup iki ke­man, bir viyola ve bir viyolonselden meydana gelir.



Program:

Élégie, Op.24 - Gabriel Fauré
Sarı Gelin – Düz. Cihat Aşkın
Zülüf Dökülmüş Yüze – Düz. Piyano - Öğr.Gör. Birol Işıkdemir
Viyola-Öğr. Gör. Barış Kardeş
Başındaki Yazmayı Sarıya mı Boyadın - Düz. Öğr.Gör. Alper Görsev
Ballade No.2 (Kumru) – Fazıl Say
Deliver Us (Song from The Prince of Egypt) – Hans Zimmer
Get Lucky – Daft Punk Düz. Pentatonix



Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...