Herkese merhabalar efenim,
İsveçli yazar Alex Schulman, çağdaş İskandinav edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olarak son yıllarda büyük bir çıkış yaptı. Yanıklar (The Survivors) ile birçok okuru derinden sarsan Schulman, bu kez Malma İstasyonu ile bizi yine bir ailenin geçmişine, suskunluklarına ve birbirine karışmış anıların labirentine davet ediyor.
Roman, adını İsveç’in kırsal bir bölgesinde yer alan Malma İstasyonundan alıyor. Hikâyenin merkezinde, trenle yapılan kısa bir yolculuk var; ama bu yolculuk, karakterlerin iç dünyasında açılan uzun, sarsıcı bir hatırlama yolculuğuna dönüşüyor.
Schulman, hikâyeyi kronolojik bir çizgide değil, parçalı bir anlatım ve sürekli yer değiştiren zaman dilimleriyle kuruyor. Bu yapı, hem romanın gizemini koruyor hem de geçmişle şimdi arasındaki geçişleri sinematografik bir biçimde hissettiriyor.
Malma İstasyonu, bir aile hikâyesi gibi başlıyor ama hızla daha derin, hatta karanlık bir tona bürünüyor. Annenin sevgisizliği, babanın uzaklığı ve çocukların bu eksiklikle büyümesinin bıraktığı izler romanın duygusal temelini oluşturuyor.
Schulman, karakterlerini yargılamıyor; onları anlamaya, hatta okura da anlama alanı açmaya çalışıyor. Bu yönüyle roman, İskandinav soğukkanlılığıyla insani sıcaklık arasında ince bir denge kuruyor.
Eğer duygusal olarak yoğun, karakter derinliği güçlü ve psikolojik çözümlemeleri ustalıkla işlenmiş romanları seviyorsanız, Malma İstasyonu tam size göre. Alex Schulman, bir kez daha insan ruhunun en kırılgan yanlarını büyük bir zarafetle gözler önüne seriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder