30 Ekim 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : Sinister Serisi

 Herkese merhabalar efenim,

Korku sinemasında birçok “evde geçen lanetli hikâye” vardır, ama Sinister serisi (2012 – 2015), bu türün en ürkütücü örneklerinden biri olarak öne çıkar. Scott Derrickson’un yönettiği ilk film ve Ciarán Foy’un devam ettirdiği ikinci film, sadece jump scare’larla değil, ruhsal bir karanlığı izleyicinin içine işlemesiyle hatırlanır.
Seri, sadece bir katilin değil, bir varlığın — Bughuul’un — izini sürer.

İlk filmde başrolde Ethan Hawke’ı, yani gerilim romanlarıyla ünlü yazar Ellison Oswalt’ı izleriz. Ellison, yeni kitabı için ilham bulmak amacıyla bir ailenin gizemli şekilde öldürüldüğü eve taşınır. Ancak tavan arasında bulduğu 8 mm’lik film makaraları, onu yavaş yavaş akıl sağlığını yitirdiği bir kabusun içine çeker.

Bu filmler, farklı ailelerin evlerinde işlenen cinayetleri göstermektedir. Ancak hepsinde ortak bir detay vardır: her görüntünün sonunda, bir çocuğun kaybolduğu görülür.
Kısa sürede Ellison, bu cinayetlerin ardında Bughuul adında antik bir iblisin olduğunu keşfeder. Bu varlık, çocukların ruhlarıyla beslenir — ve filmler aracılığıyla bir evden diğerine bulaşır.

Gaspar Noé’nin psikedelik vizyonuna benzer bir biçimde, Sinister da görsel anlamda rahatsız edici bir estetik sunar. Super 8 filmlerinin o solgun, titrek dokusu izleyiciye neredeyse fiziksel bir rahatsızlık verir.

Sinister, ses tasarımıyla da türünün en güçlü örneklerinden biridir. Arka plandaki düşük frekanslı uğultular, Bughuul’ün varlığını sürekli hissettirir. Film boyunca karakter kadar izleyici de bu lanetin içine çekilir.

İkinci filmde hikâye, Ellison’un olaylarından sonra başka bir aileye odaklanır. Courtney Collins (Shannyn Sossamon), ikiz oğullarıyla birlikte şiddet dolu geçmişinden kaçarak ıssız bir eve taşınır. Ancak burası, Bughuul’ün musallat olduğu evlerden biridir.

Bu kez korku, çocukların gözünden anlatılır. Dylan adlı küçük çocuk, rüyalarında ölü çocuklarla iletişim kurar ve onlardan gelen “film izleme” davetleriyle karanlığın içine sürüklenir. Bu noktada film, ilkine göre daha duygusal bir tona bürünür: annelik, koruma içgüdüsü ve travma gibi temalar ön plana çıkar.

Ellison’un araştırmalarını sürdüren Yardımcı Şerif So & So, bu lanetin kökenini çözmeye çalışırken, Bughuul’ün artık sadece görüntülerde değil, çocukların zihninde de yaşadığını fark eder.


27 Ekim 2025 Pazartesi

Dram Filmi : Bir Cumhuriyet Şarkısı

 Herkese merhabalar efenim,

Dün çocuklarla sinema gününde bu filmi izledik 29 Ekim haftası sebebiyle.

“Bir Cumhuriyet Şarkısı”, yalnızca bir dönem filmi değil; bir milletin yeniden doğuşunun, inkılapların heyecanının ve çağdaşlaşma ideallerinin içten bir melodisi gibi işliyor kalbe. 

Film, Cumhuriyet’in ilk yıllarında müzikle aydınlanma sürecini anlatıyor. Batı müziği ile geleneksel Türk müziği arasında köprü kurmaya çalışan bir grup genç müzisyenin hikâyesi, o dönemin ideallerine, umutlarına ve çatışmalarına ayna tutuyor. Hikâyenin merkezinde ise sanatın dönüştürücü gücü ve özgürleşmenin melodisi var.

“Bir Cumhuriyet Şarkısı”, nostaljik bir film olmanın ötesinde, bugün hâlâ geçerli bir mesaj taşıyor: Sanat, bir ulusun kalp atışıdır. Cumhuriyet’in idealleri, sadece siyasetle değil, müzikle, eğitimle, kültürle yaşar. Film, bu duyguyu seyircinin kalbine işliyor; izleyen herkesin içinde bir “Cumhuriyet melodisi” yankılanıyor.

Oyuncu kadrosu da dolu dolu bir film tanımadığım tek bir isim dahi yoktu.Adnan Saygun'nun o ilk ve ölümsüz eseri olan Özsoy Operasının yapılma aşamalarını çok güzel ve duygulu bir şekilde anlatan harika bir dram filmi diyebilirim.Ertan Sabanın kendisi de göçmen olduğu için çok iyi bir Atatürk olmuş.Konuşması ve bakışıyla birebir yansıttığını düşünüyorum.



26 Ekim 2025 Pazar

Kişisel - Blogum 12 Yaşında !

 Herkese merhabalar efenim,

Zaman hızlıca akıp giderken blogum 12.yaşı için her yıl yaptığım geleneksel kutlamayı ve değerlendirmeyi yapmayı unutmuşum.Şimdi blog yazısını yazınca yapmadığımı hatırladım açıkçası.1 ay geriden yapmış olucam ama yine de geleneksel olduğu için yapalım istiyorum.Bu blog benim çocuğum gibi resmen 12 yaşında kocaman bir çocuğum var diyebilirim.Dile sığmayan 12 yıl !

Peki bu yıl hayatımda neler oldu neler yaptım biraz bundan bahsedeyim , yılın küçük bir özetini geçeyim istiyorum.

1-Amasya Köseler Doğa Gezisi


2-İlk Üniversite Gezim : Ankara - Eskişehir


3-Karadeniz Kitap Fuarı ve Ahmet Ümit İle Tanışma


4-Cadılar Bayramı Punch Atölyesine Katıldım


5-Anya Şef İle Meze Workshobuna katıldım


6-GAP Turuna katıldım ( Gaziantep,Şanlıurfa,Mardin,Diyarbakır)


7- Gürcistan Tiflise gittim


8- Balkanlar Turuna Katıldım (Belgrad,Saraybosna,Karadağ,Arnavutluk,Makedonya)


9-Antalya Olimpos Gezisine katıldım


10-Antalya Otel Tatili



11-Giresun Mavigöl Turu


12-Bilim Kurgu Kulübünde FRP Oyun gecelerine katıldım


13-Pilatese başladım

















Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Ekim Ayı Kitabı Sonra Gözler Görür Hikmet Hükmenoğlu

 Herkese merhabalar efenim,

Çağdaş Türk edebiyatının dikkat çeken isimlerinden Hikmet Hükmenoğlu, kurgularındaki yenilikçi yaklaşımı ve karakter derinliğiyle tanınıyor. Sonra Gözler Görür, yazarın edebiyat dünyasındaki kendine has sesini ortaya koyduğu eserlerinden biri. Roman, hem bireysel hem de toplumsal sorgulamalarla örülü, düşündürücü ve sürükleyici bir anlatı sunuyor.

Roman, bir yandan bireylerin kişisel hikâyelerine odaklanırken, diğer yandan hayatın belirsizliklerini, insanların içsel hesaplaşmalarını ve toplumsal dinamikleri gözler önüne seriyor. Karakterlerin yaşadığı ikilemler, geçmişin gölgeleri ve geleceğe dair umutlar; anlatının omurgasını oluşturuyor.

Kitap boyunca “gerçek” ile “algı” arasındaki sınırlar sık sık bulanıklaşıyor. Bu da okura hem karakterlerin iç dünyasını keşfetme imkânı tanıyor hem de insanın kendi hayatına dair sorular sormasına yol açıyor.

Sonra Gözler Görür, yalnızca bir roman değil; aynı zamanda insan ruhuna tutulan bir ayna. Hikmet Hükmenoğlu, bu eserinde hem bireysel hem toplumsal düzeyde güçlü bir sorgulama yapıyor. Okurunu düşündüren, sarsan ve kalıcı izler bırakan bir kitap arıyorsanız, bu roman mutlaka okunmalı.


23 Ekim 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : Enter The Void

 Herkese merhabalar efenim,

Film, Tokyo’da yaşayan genç bir Amerikalı olan Oscar’ın hikayesini anlatır. Oscar, kız kardeşi Linda ile birlikte zor bir çocukluk geçirmiş, hayatını uyuşturucu ticaretiyle sürdürmektedir. Bir polis baskını sırasında vurularak öldürülür. Ancak hikâye burada bitmez — tam tersine, asıl şimdi başlar.

Oscar’ın ruhu bedeninden ayrılır ve Tokyo’nun neon ışıkları arasında dolaşmaya başlar. Kendi ölümünü, geçmişini ve kardeşinin kaderini yukarıdan, adeta bir gözlemci gibi izler. Gaspar Noé, bu ruhani yolculuğu hem görsel hem de duygusal anlamda büyüleyici bir şekilde işler.

“Enter The Void”, sinemanın sınırlarını zorlayan bir yapım. Neredeyse tamamı birinci şahıs bakış açısından anlatılıyor; yani seyirci, Oscar’ın gözlerinden dünyayı görüyor. Filmin kamerası adeta ruh gibi süzülüyor — duvarların, tavanların, şehir ışıklarının arasından kayıp gidiyor.

Gaspar Noé’nin bu filmde kullandığı floresan renk paleti, psikedelik geçişler ve uzun plan sekanslar, izleyiciyi hipnotize eder nitelikte. Tokyo’nun gece hayatı, rüya ile kabus arasında gidip gelen bir atmosferle resmediliyor.

“Enter The Void” yalnızca ölüm sonrası yaşamı değil, aynı zamanda varoluşun döngüsünü de sorguluyor. Film, Tibet’in “Ölüler Kitabı”ndan esinlenerek ruhun ölümden sonra geçirdiği aşamaları sinematik bir dile dönüştürüyor.

Gaspar Noé, ölümün bir son değil, bir geçiş olduğunu; her ruhun tekrar tekrar doğabileceğini anlatıyor.

Gaspar Noé’nin “Enter The Void”i, bir filmden çok bir ruhani deneyim. Görsel olarak büyüleyici, felsefi olarak sarsıcı ve duygusal olarak derin. İzlerken kayboluyor, bittiğinde yeniden doğuyorsunuz.






22 Ekim 2025 Çarşamba

Kitap - Billy Milligan'ın Zihinleri Daniel Keyes

 Herkese merhabalar efenim,

1977 yılında ABD’nin Ohio eyaletinde, Billy Milligan ismindeki bir adam, üç kadına tecavüz etmekle suçlanır. Ancak olaylar ilerledikçe Milligan’ın zihninde bir değil, tam 24 farklı kişiliğin olduğu ortaya çıkar. Savunma avukatları, Billy’nin bu suçları işlerken başka bir kimliğe büründüğünü ve yaptıklarının farkında olmadığını öne sürer. Bu savunma, hukuk tarihine geçen bir ilke imza atar ve Billy Milligan, akıl hastanesine yatırılan ilk sanık olur.

Kitap boyunca Billy’nin zihninde yaşayan farklı kişiliklerle tanışıyoruz:

Arthur: İngiliz aksanıyla konuşan, mantıklı ve zeki bir kişilik.

Ragen: Sırp kökenli, şiddete meyilli, güçlü bir figür.

Adalana: Utangaç, içine kapanık bir genç kız.

Tommy, Allen, Christene, Shawn ve daha birçok farklı kişilik, Billy’nin zihninde yaşamaktadır.

Daniel Keyes, psikolojik rahatsızlıkları yalnızca bir suç unsuru olarak değil, insan psikolojisinin derinliklerine inerek anlatıyor. Kitap boyunca Billy’nin çocukluk travmaları, psikiyatri kliniklerinde geçirdiği zamanlar ve hukuk süreci detaylı bir şekilde ele alınıyor.



21 Ekim 2025 Salı

Gerilim Filmi : The Green Inferno

 Herkese merhabalar efenim,

Eli Roth’un 2013 yapımı The Green Inferno filmi, klasik korku sinemasına modern bir bakış getiriyor. Ancak bu film yalnızca vahşet sahneleriyle değil, aynı zamanda insanın “iyilik yapma” adı altında doğaya ve kültürlere nasıl zarar verebildiğini sorgulamasıyla da dikkat çekiyor.

Film, çevreci bir öğrenci grubu olan Justine ve arkadaşlarının Amazon Ormanları’na gidip bir şirketin ormanları yok etmesini protesto etmesiyle başlıyor. Fakat işler planlandığı gibi gitmiyor; dönüş yolunda uçakları düşüyor ve kendilerini yerli bir kabile tarafından esir alınmış halde buluyorlar. “Kurtarılmayı beklerken” aslında kendi medeniyetlerinin gerçek yüzüyle ve doğanın acımasız adaletiyle yüzleşiyorlar.

Eli Roth, Hostel serisinden tanıdığımız bir isim. Onun tarzı; rahatsız edici, mide bulandırıcı ama bir o kadar da düşündürücü sahnelerle doludur. The Green Inferno da bu anlamda tam bir Roth imzası taşır. Filmin şiddet dozu yüksek, bazı sahneler izleyiciyi yerinden zıplatacak kadar rahatsız edici. Ancak bu şiddet, sırf korkutmak için değil; izleyiciyi “medeniyet” kavramını sorgulamaya itmek için kullanılıyor.

Filmin alt metninde güçlü bir mesaj var: Aktivizm ve sosyal medya çağında, bazen neyi neden yaptığımızı unutabiliyoruz. Filmdeki öğrenciler doğayı koruma amacıyla yola çıkıyor ama hiçbirini gerçekten anlamıyorlar. Eli Roth burada ironik bir şekilde “iyi niyetli cehalet” eleştirisi yapıyor.

Amazon ormanlarının içinde çekilen film, doğanın güzelliğini ve tehlikesini aynı anda sunuyor. Canlı renkler, nemli atmosfer ve yerli kabilelerin detaylı kostümleri, filmin gerçeklik hissini artırıyor. Görsel olarak hem büyüleyici hem de tedirgin edici bir deneyim.

The Green Inferno, her izleyiciye hitap eden bir film değil. Şiddet ve gore (aşırı kanlı sahneler) türünü sevmeyenler için oldukça ağır olabilir. Ancak kültürel eleştirilerden, psikolojik korkudan ve çarpıcı görsellerden hoşlanan sinemaseverler için oldukça güçlü bir yapım.

The Green Inferno, yalnızca bir korku filmi değil; modern dünyanın ikiyüzlülüğünü tokat gibi yüzümüze vuran bir hikâye. Eli Roth, “korkunç olan şey gerçekten kabile mi, yoksa biz miyiz?” sorusunu ustalıkla izleyicinin zihnine kazıyor.

20 Ekim 2025 Pazartesi

Gerilim Filmi : The Taking Of Deborah Logan

 Herkese merhabalar efenim,

Korku türü içinde belgesel tarzında çekilen filmler, izleyiciyi gerçeklik hissiyle daha derinden sarsar. The Taking of Deborah Logan da tam olarak bu türde bir film. 2014 yapımı bu found-footage (buluntu film) tarzındaki yapım, ilk başta Alzheimer hastalığı üzerine hazırlanan bir belgesel gibi görünürken kısa sürede şeytani bir kabusa dönüşüyor.

Film, bir grup üniversite öğrencisinin Alzheimer hastalığı üzerine tez hazırlamak için yaşlı bir kadını, Deborah Logan’ı, ve kızını filme almasıyla başlıyor. Deborah, başlarda sıradan bir yaşlı kadın gibi görünür; zaman zaman hafıza kayıpları yaşasa da genel olarak sakindir.

Ancak çekimler ilerledikçe garip olaylar yaşanmaya başlar. Eşyalar kendi kendine hareket eder, Deborah geceleri tuhaf sesler çıkarır, garip semboller çizer. Kamera kayıtları ilerledikçe, bunların sadece bir hastalık belirtisi değil, karanlık bir varlığın etkisi olduğu anlaşılır.

Deborah’nın geçmişine indikçe, yıllar önce kasabada kaybolan bir çocuğun hikâyesi ve karanlık bir ritüel ortaya çıkar. Alzheimer ile şeytani bir varlığın ele geçirmesi arasındaki sınır gittikçe bulanıklaşır.

Film, Paranormal Activity veya The Blair Witch Project gibi buluntu film tarzını kullanıyor. Kameranın titrek görüntüleri, ışıkların aniden kesilmesi, gece görüş sahneleri… Tüm bu unsurlar, izleyiciye “gerçek bir olayı izliyormuşsunuz” hissini yaşatıyor.

Ayrıca film, şeytan çıkarma temasını klasik Hollywood klişelerinden uzak, soğukkanlı ve doğal bir şekilde işliyor. Ne kadar inandırıcıysa, o kadar korkunç hale geliyor.

The Taking of Deborah Logan, hem psikolojik hem de doğaüstü korku türünü ustaca harmanlıyor. Gerçekliğe yakın çekim tarzı, oyunculukların inandırıcılığı ve Alzheimer temasının derinliği, filmi sıradan korku yapımlarından ayırıyor.

16 Ekim 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : The Woman In The Cabin 10

 Herkese merhabalar efenim,

Korku ve gerilim türünü sevenler için The Woman in the Cabin 10, bir cruise gemisinde geçen gizem dolu atmosferiyle izleyiciyi içine çeken bir film. Ruth Ware’in aynı adlı çok satan romanından uyarlanan yapım, seyirciyi “kime güvenebilirim?” sorusuyla baş başa bırakıyor. Psikolojik gerilim severlerin radarına girmesi gereken bir film.

Filmin ana karakteri Lo Blacklock, bir seyahat dergisi için çalışan genç bir gazetecidir. Prestijli bir cruise gemisinin açılış seyahatine katılır. Gemi, lüks odalar, seçkin konuklar ve kusursuz bir atmosferle doludur. Ancak her şey, Lo’nun yan kabinde bir kadının denize atıldığını görmesiyle değişir.

Lo, olayı yetkililere bildirir ama kimse ona inanmaz. Çünkü gemideki “Kabin 10” resmi listelere göre boş görünmektedir. Böylece Lo, hem kendi akıl sağlığını hem de gerçekleri sorguladığı bir çıkmazın içine sürüklenir.

Film, klasik bir “kapalı mekân gerilimi” örneği. Tıpkı Gone Girl ya da The Girl on the Train gibi, izleyiciyi karakterin zihninin içine hapseder. Deniz ortasında, hiçbir yere kaçamama hissi, klostrofobik bir atmosfer yaratır.

Gemi, adeta Lo’nun zihninin bir yansıması gibidir: parıltılı ama içinde karanlık sırlar saklıdır. Kamera açıları, titrek sahneler ve yankılanan ses efektleri, izleyicinin sürekli tedirgin hissetmesini sağlar.

The Woman in the Cabin 10, temposu zaman zaman yavaşlasa da, atmosferik gerilimi ve gizemli anlatımıyla izleyiciyi diken üstünde tutmayı başarıyor. Özellikle deniz, karanlık ve psikolojik temalarla örülmüş hikâyeleri sevenler için birebir.



14 Ekim 2025 Salı

Gerilim Filmi : Longlegs

 Herkese merhabalar efenim,

2024’ün en çok konuşulan korku filmlerinden biri olan Longlegs, türün hayranlarını derinden sarsmayı başardı. Osgood Perkins’in yazıp yönettiği film, klasik şeytan temalı hikâyeleri yeni bir üslupla ele alıyor ve seyirciyi rahatsız edici derecede karanlık bir dünyanın içine çekiyor. Başrollerinde Maika Monroe ve Nicolas Cage yer alıyor. Özellikle Cage’in ürpertici performansı, uzun süre hafızalardan silinmeyecek türden.

Film, FBI ajanı Lee Harker’ın (Maika Monroe) gizemli bir seri cinayet vakasını araştırmasıyla başlıyor. Cinayetlerin arkasında, “Longlegs” kod adlı bir figür vardır. Zamanla Harker, bu davanın sıradan bir katilin işi olmadığını; doğaüstü güçlerin ve karanlık bir lanetin de işin içinde olduğunu fark eder. Cinayetlerin kurbanlarıyla kendisi arasında beklenmedik bir bağ ortaya çıkınca, gerçekler hem karakter hem de izleyici için tüyler ürpertici bir hâl alır.

Film, hızlı tempolu jumpscare’lerden ziyade, yavaş yanan bir korku anlayışını benimsemiş. Gerilim, olayların çözülmesiyle değil, çözülmemesiyle büyüyor. Özellikle ikinci yarıdaki mistik göndermeler ve sembolik detaylar (ayna sahneleri, çocukluk temaları, numerolojik kodlar vb.) filmi sıradan bir “seri katil hikâyesi” olmaktan çıkarıp, neredeyse şeytani bir masala dönüştürüyor.

Longlegs, sıradan korku klişelerinden uzak durarak, seyirciye bir kabus gibi çöken rahatsız edici bir deneyim sunuyor. Kimi izleyici için temposu yavaş ve sembolik dili yorucu olabilir; ancak atmosferik korkuyu sevenler için yılın en başarılı yapımlarından biri olduğu kesin.


9 Ekim 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : Heretic

Herkese merhabalar efenim,

Korku türü sinemada yalnızca kan ve vahşetle değil, izleyicinin zihnini sarsan psikolojik temalarla da güçlü bir yer edinmiştir. 2024 yılında vizyona giren Heretic, bu çizgide ilerleyen yapımlardan biri. Film, dini inanç, suçluluk ve insan psikolojisinin en karanlık köşelerini sorgulayan gerilim dolu bir hikâye sunuyor.

Heretic, iki genç Mormon misyonerinin sıradan gibi görünen bir ev ziyaretiyle başlar. Kadın karakterler, dini inançlarını paylaşmak için kapısını çaldıkları bir adamla karşılaştıklarında işler kısa sürede beklenmedik bir hâl alır. Ev sahibi, onların masumiyetini ve inançlarını sorgulayan tehlikeli bir “zihinsel oyun”un içine sürükler. Basit bir sohbet, zamanla varoluşsal bir yüzleşmeye ve korku dolu bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür.

Filmin en dikkat çekici yönlerinden biri atmosferi. Loş ışık, uzun diyalog sahneleri ve gerilimi adım adım yükselten sessizlik, klasik korku klişelerinden uzaklaşıyor. Kanlı sahneler yerine zihinsel baskıya ve karakterlerin çatışmasına odaklanıyor.

Heretic, sadece korkutmak için değil, sorgulatmak için de yapılmış bir film. İnanç, özgürlük ve korku arasındaki ince çizgiyi ustalıkla işleyerek izleyiciyi diken üstünde tutuyor. Eğer derinlikli bir gerilim filmi arıyorsanız, Heretic mutlaka izlenecekler listenizde olmalı.



5 Ekim 2025 Pazar

Kitap - 5.Kurban Jane Casey

 Herkese merhabalar efenim,

Polisiye roman denildiğinde akla gelen isimlerden biri olan Jane Casey, özellikle dedektif karakteri Maeve Kerrigan ile hafızalara kazınıyor. 5. Kurban (The Reckoning), Kerrigan serisinin dikkat çeken kitaplarından biri olarak, sürükleyici kurgusu ve şaşırtıcı gelişmeleriyle okuyucuyu adeta sayfalara kilitliyor.

Londra, ardı ardına işlenen cinayetlerle sarsılmaktadır. Hedef alınan kurbanların ortak noktası, karanlık suç geçmişleridir. Cinayetler öyle bir yöntemle işlenir ki, hem polis hem de halk arasında büyük korku uyandırır.

Olayları çözmek üzere görevlendirilen Dedektif Maeve Kerrigan, kendini karmaşık bir soruşturmanın tam ortasında bulur. Cinayetlerin ardındaki gerçeği açığa çıkarmak için yalnızca suçluların değil, aynı zamanda kendi mesleki zorluklarının ve kişisel çatışmalarının da üstesinden gelmesi gerekir.

5. Kurban, Jane Casey’nin polisiye edebiyatta neden öne çıkan bir isim olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Maeve Kerrigan karakteriyle tanışmak isteyenler için harika bir başlangıç olabileceği gibi, polisiye tutkunlarının da mutlaka kütüphanesinde bulunması gereken kitaplardan biri.



3 Ekim 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Ekim Ayı Kitabı Akhillesus'un Şarkısı Madeline Miller

 Herkese merhabalar efenim,

Modern edebiyatın mitolojiye taze bir soluk getiren yazarlarından Madeline Miller, Antik Yunan dünyasını yeniden yorumladığı eserleriyle dikkat çekiyor. Akhillesus’un Şarkısı (The Song of Achilles), Homeros’un İlyada destanına farklı bir pencereden bakarak, hem mitoloji tutkunlarını hem de çağdaş edebiyat okurlarını büyülüyor.

Roman, ünlü savaşçı Akhillesus ile sürgüne gönderilmiş genç prens Patroklos’un gözünden anlatılıyor. Çocuk yaşta başlayan arkadaşlıkları, zamanla derin bir bağa ve büyük bir aşka dönüşür. Ancak kader onları, Troya Savaşı’nın acımasız ortamına sürükler.

Patroklos’un anlatımıyla ilerleyen hikâye, kahramanlık ve savaşın ötesinde, sevgi, sadakat ve insan olmanın kırılgan yönlerini ön plana çıkarır.

Akhillesus’un Şarkısı, yalnızca bir mitoloji romanı değil, aynı zamanda insanın en derin duygularına ışık tutan bir eser. Madeline Miller, bu kitabıyla hem antik dünyanın görkemini hem de aşkın zamansızlığını muhteşem bir şekilde harmanlıyor. Eğer mitolojiye ilgi duyuyor ya da kalbinize dokunacak bir aşk hikâyesi arıyorsanız, bu roman tam size göre.


2 Ekim 2025 Perşembe

Korku Filmi : Last Shift

 Herkese merhabalar efenim,

Hoşgeldin Ekim ! Biliyorsunuz ki Ekim ayı demek korku ayı demek.Benim en sevdiğim aylardandır.31 Ekim Cadılar Bayramına kadar sevdiceğimle izlemediğimiz korku filmlerini izlicez.Aslında her sene yalnız başıma yaptığım geleneksel bir Buse aktivitesidir bu ama bu sefer benimle aynı tarz şeylerden hoşlanan biri buldum ve birlikte yapmaya karar verdik.

Filmleri ınstagramda gördüğümüz bir film takvimine göre seçiyoruz.

Korku sineması severlerin dikkatini çeken Last Shift (Son Vardiya), tek mekânda geçen ve gerilimi adım adım tırmandıran yapısıyla öne çıkan filmlerden biri. 2014 yapımı bu film, yönetmen Anthony DiBlasi’nin ustalıkla işlediği atmosferi ve rahatsız edici sahneleriyle psikolojik gerilim ile doğaüstü korkuyu harmanlıyor.

Film, polis akademisinden yeni mezun olan genç memur Jessica Loren’in ilk görevine odaklanıyor. Loren, kapanmak üzere olan eski bir polis karakolunda son nöbetini tutmakla görevlendirilir. Ancak gece ilerledikçe karakolda yalnız olmadığını, geçmişte işlenen korkunç suçların ve tarikat üyelerinin hâlâ gölgelerde varlığını sürdürdüğünü fark eder. Sessizliği bozan tuhaf sesler, aniden beliren hayaletler ve karanlık koridorlar, onun gerçeklik algısını altüst eder.

Last Shift, düşük bütçeli olmasına rağmen gerilim dolu atmosferi ve beklenmedik anlarda yükselen korku öğeleriyle övgü topladı. Özellikle tek mekânlı korku filmlerini sevenler için etkileyici bir örnek. Ayrıca film, izleyicinin aklında “acaba gerçekten yalnız mıyım?” sorusunu bırakıyor.

 Eğer jumpscare’lerin ötesinde rahatsız edici bir atmosfer, tarikat hikâyeleri ve psikolojik gerilim arıyorsanız Last Shift mutlaka izlenmesi gereken bir korku filmi. Kapanmakta olan bir karakolda geçirilen tek bir gece, kabuslara davetiye çıkarıyor.





1 Ekim 2025 Çarşamba

Kore Dizisi : Bon Appétit, Your Majesty

 Herkese merhabalar efenim,

Dizi, beklenmedik şekilde saraya adım atan genç ve yetenekli bir aşçının, kraliyet ailesiyle yollarının kesişmesini konu alıyor. Lezzetli yemekleriyle dikkat çeken kahramanımız, yalnızca mutfakta değil, kalp meselelerinde de kendisini zorlu bir rekabetin ortasında buluyor. Özellikle kralla gelişen sürpriz yakınlık, hem romantik hem de komik anlara sahne oluyor.

Başroller arasındaki kimya, dizinin başarısında büyük rol oynuyor. Oyuncular karakterlerini doğal bir şekilde yansıtırken, özellikle mutfak sahnelerinde ortaya çıkan enerji seyirciye de geçiyor. Kraliyet yaşamının ihtişamı, gelenekler ve modern dokunuşlar, görsel açıdan oldukça tatmin edici bir atmosfer oluşturuyor.

“Bon Appétit, Your Majesty”, yalnızca romantik bir dizi değil; aynı zamanda yemek kültürünü ön plana çıkaran bir yapım. Saray mutfağının incelikleri, yemeklerin hazırlanışı ve tatların insan ilişkilerine olan etkisi dizinin merkezinde yer alıyor. İzlerken hem bir aşk hikâyesine şahit oluyor hem de yemeklere hayran kalıyorsunuz.

Eğer saray temalı yapımları seviyor, romantik komedilerden hoşlanıyor ve mutfak kültürüne ilgi duyuyorsanız “Bon Appétit, Your Majesty” tam size göre bir dizi. Hem gözünüz hem ruhunuz doyacak, adeta ekrandan gelen lezzetleri hissedeceksiniz.


Japon Dizisi : Alice In Borderland 3.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in en popüler Japon dizilerinden biri olan Alice in Borderland, hayatta kalma ve psikolojik gerilimi en üst seviyede sunmaya devam ediyor. Haro Aso’nun aynı isimli mangasından uyarlanan dizi, ilk iki sezonuyla tüm dünyada büyük bir izleyici kitlesine ulaştı. Şimdi ise gözler uzun süredir beklenen 3. sezonda!

Yeni sezonda hikâyenin hem felsefi hem de aksiyon dolu bir boyuta taşınacağı konuşuluyor. Kart oyunlarının ötesinde, bu alternatif dünyanın neden var olduğu, kim tarafından kontrol edildiği ve çıkış yolunun gerçekten mümkün olup olmadığı daha net bir şekilde ele alınacak.

Alice in Borderland, görsel efektleri ve Tokyo’nun ürpertici, boş sokaklarını yansıtan atmosferiyle büyük övgüler almıştı. 3. sezonda bu görsellik daha da karanlık ve yoğun bir şekilde kullanılacak. Yönetmenliğin daha sert sahnelere, psikolojik gerilimi artıran kamera açılarına ve sürükleyici müziklere ağırlık vereceği tahmin ediliyor.

Alice in Borderland 3. sezon, sadece bir hayatta kalma dizisi değil; insanın sınırlarını, umudunu ve gerçeklik algısını sorgulatan bir hikâyeye dönüşüyor. Önceki sezonlarda olduğu gibi bu sezonda da izleyiciyi hem ekrana kilitleyecek hem de zihninde “Ben olsam ne yapardım?” sorusunu uyandıracak.



28 Eylül 2025 Pazar

Türk Dizisi : Platonik Mavi Dolunay Oteli

 Herkese merhabalar efenim,

Son dönemin en çok konuşulan dizilerinden biri olan Platonik Mavi Dolunay Oteli, izleyicilere hem romantizmin hem de gizemin harmanlandığı farklı bir hikâye sunuyor. İsminin bile merak uyandırdığı yapım, seyircisini yalnızca aşk üçgenlerine değil; aynı zamanda dostluğa, hayallere ve geçmişin sırlarına da götürüyor.

Dizi, deniz kenarında, masmavi manzarasıyla büyüleyen Mavi Dolunay Otelinde geçiyor. Yıllardır yalnızlıkla mücadele eden otel sahibi, tesadüfen kapısına gelen birkaç misafirle hayatının bambaşka bir döneme gireceğini hiç tahmin etmez. Her karakterin kendi içinde sakladığı bir hikâye, otelin gizemli atmosferinde yavaş yavaş gün yüzüne çıkar.

Aşkların çoğu platonik başlarken, gerçek hislerin açığa çıkması izleyiciye hem heyecanlı hem de duygusal anlar yaşatıyor. Özellikle başrol karakterlerinin birbirine yaklaşma çabaları, kimi zaman hüzünlü kimi zaman da umut dolu sahneler yaratıyor.

Platonik Mavi Dolunay Oteli, yalnızca romantik bir dizi olmanın ötesinde, içsel yolculukları, geçmişle yüzleşmeyi ve platonik duyguların da bir insana ne kadar şey öğretebileceğini gösteriyor. Hem aşk hem dram hem de umut barındırması, geniş bir izleyici kitlesine hitap etmesini sağlıyor.

Eğer siz de aşkın farklı yüzlerini görmek, gizemli hikâyelerin içinde kaybolmak ve dolunay ışığında geçen romantik sahnelere şahit olmak istiyorsanız bu diziye mutlaka şans vermelisiniz.

25 Eylül 2025 Perşembe

Kitap - Pumpkin Spice Kafe Laurie Gilmore

 Herkese merhabalar efenim,

Sonbaharın kahve kokusunu, tarçın ve balkabağı baharatının sıcaklığını bir kitapta hissetmek ister misiniz? Laurie Gilmore, Pumpkin Spice Kafe romanıyla tam da bunu sunuyor. Romantik komedi türündeki bu keyifli eser, okuru küçük bir kasabanın samimi atmosferine davet ediyor

Roman, Jeanie isimli genç bir kadının hayatına odaklanıyor. Jeanie, şehirdeki yoğun ve yorucu hayatından sonra beklenmedik bir şekilde kendini küçük bir kasabada bulur. Kasaba halkının sıcaklığı, cadde boyunca yayılan kahve kokusu ve özellikle de kasabanın cazibeli kafe sahibi Logan ile yollarının kesişmesi, onun hayatını kökten değiştirir.

Küçük kasabanın büyüsü ve yavaş akan hayatın huzuru, Jeanie’yi hem kendisini yeniden keşfetmeye hem de aşkın en doğal halini tatmaya yönlendirir.

Pumpkin Spice Kafe, kahve tadında, tarçın kokulu bir roman. Laurie Gilmore, bu hikâyede okuyucuya yalnızca bir aşk anlatmıyor, aynı zamanda küçük şeylerin değerini hatırlatıyor. Eğer elinizde kahvenizle birlikte sonbahar ruhunu yaşamak istiyorsanız, bu kitap listenizde mutlaka olmalı.


20 Eylül 2025 Cumartesi

Kitap - Kilitli Kapı Freida Macfadden

 Herkese merhabalar efenim,

Psikolojik gerilim türünün yükselen isimlerinden Freida McFadden, sürükleyici kurguları ve şaşırtıcı sonlarıyla tanınıyor. Kilitli Kapı (The Locked Door), onun en çok ses getiren romanlarından biri. Yazar, bu eserinde okuyucuyu bir kez daha insan ruhunun karanlık dehlizlerine çekiyor.

Romanın merkezinde Dr. Nora Davis adlı başarılı bir cerrah var. Dışarıdan bakıldığında hayatı mükemmel gibi görünen Nora’nın aslında karanlık bir geçmişi bulunuyor. Onun babası, yıllar önce işlediği korkunç cinayetlerle anılan bir seri katildir. Nora ise bu sırrı yıllardır gizleyerek toplum içinde saygın bir yaşam sürmeye çalışır.

Ancak bir gün, babasının işlediği cinayetlere tıpatıp benzeyen yeni cinayetler işlenmeye başlar. Şüphelerin odağına hızla Nora yerleşir. Bir yandan mesleki itibarını korumaya çalışan Nora, diğer yandan geçmişin gölgeleriyle yüzleşmek zorunda kalır.

Kilitli Kapı, gerilim edebiyatı seven herkesin bir solukta okuyabileceği, psikolojik yönü güçlü bir roman. McFadden, bu kitapta yine okuru hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor. Eğer “geçmişten kaçmak mümkün mü?” sorusuna edebiyat penceresinden yanıt arıyorsanız, bu roman mutlaka listenizde olmalı.


18 Eylül 2025 Perşembe

Kitap - Samsun Kitap Ağacı İle Eylül Ayı Kitabı Peyami Safa Yalnızız

 Herkese merhabalar efenim,

Türk edebiyatının en üretken ve düşünce dolu yazarlarından biri olan Peyami Safa, psikolojik çözümlemeleri ve felsefi bakış açısıyla öne çıkar. Yalnızız romanı da yazarın en dikkat çekici eserlerinden biri olarak, bireyin yalnızlığını, toplumsal yabancılaşmayı ve insan ruhunun derin çatışmalarını ele alır.

Yalnızız, modernleşen toplumun içinde bireylerin yaşadığı anlam arayışı ve içsel yalnızlığı merkeze alır. Romanda, hayatla bağlarını sorgulayan karakterler üzerinden insanın hem kendisiyle hem de toplumla olan mücadelesi işlenir. Peyami Safa, özellikle aşk, inanç, bireysel özgürlük ve değerler çatışması gibi konular etrafında, dönemin sosyal yapısını da satır aralarında gözler önüne serer.

Peyami Safa, karakterlerini sıradan çizmez; onların her biri, farklı bir ruh halinin ve düşüncenin temsilcisi gibidir. Kimi toplumla çatışır, kimi aşkın peşinde koşar, kimi de kendi içine kapanarak dünyayı sorgular. Yazar, bu çok sesliliği ustalıkla kurgular ve okura insan ruhunun karmaşıklığını hissettirir.

Yalnızız, yalnızca bir dönem romanı değil, bugün de geçerliliğini koruyan insanlık hallerini anlatır. Günümüz insanının yabancılaşma, bireyselleşme ve değer arayışı sorunlarına ışık tutar. Okuyucu, satır aralarında kendi hayatından izler bulur ve belki de kendi yalnızlığını yeniden tanımlar.

Peyami Safa’nın Yalnızız eseri, bireyin ruhsal yolculuğunu derinlikli bir şekilde ele alırken, okuru da düşünmeye davet eder. Sorgulatan, zaman zaman sarsan, fakat daima zihinde iz bırakan bu roman, Türk edebiyatının klasiklerinden biridir. Eğer insan ruhunun karmaşık labirentlerinde bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, Yalnızız tam size göre.


Kitap - İş Arkadaşı Freida Mcfadden

 Herkese merhabalar efenim,

Roman, ofis ortamında geçen sıradan bir iş ilişkisiyle başlıyor. Natalie ve Dawn, aynı şirkette çalışan iki iş arkadaşıdır. Natalie; dışa dönük, sosyal ve herkes tarafından sevilen biridir. Dawn ise içine kapanık, biraz tuhaf davranışları olan ve iş arkadaşları tarafından pek sevilmeyen bir karakterdir. Ancak bir gün Dawn ortadan kaybolur ve geriye bıraktığı izler Natalie’yi büyük bir gizemin içine sürükler.

Kayboluşun ardında sıradan bir sebep mi vardır, yoksa çok daha karanlık bir hikâyenin parçası mıdır? Natalie’nin bakış açısından ilerleyen anlatı, okuru sürekli şüphe içinde bırakıyor.

Freida McFadden’in eserlerinde en bilinen özelliklerden biri hızlı temposu ve şok edici finalidir. İş Arkadaşı da kısa bölümler, sürükleyici diyaloglar ve her bölümün sonunda okuru “bir sayfa daha” demeye zorlayan merak unsurlarıyla doludur.

Sonuç olarak, Freida McFadden yine şaşırtıcı bir psikolojik gerilim romanına imza atmış. İş Arkadaşı, ofis ortamının göründüğünden çok daha karanlık olabileceğini, insanların maskelerinin ardında sakladıkları sırların en yakınınızda bile olabileceğini gösteriyor.



16 Eylül 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Eylül Ayı Kitabı Orhan Kemal El Kızı

 Herkese merhabalar efenim,

Türk edebiyatının usta kalemlerinden Orhan Kemal, toplumsal gerçekçiliği ve insanın hayat mücadelesini yalın bir dille aktarmasıyla tanınır. El Kızı romanı da onun bu çizgisinin güçlü bir örneğidir. Anadolu’nun kırsal yaşamını, aile yapısını, geleneklerin bireyler üzerindeki etkisini ve özellikle kadınların yaşadığı zorlukları çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.

El Kızı, genç bir kızın köydeki yaşamını, ailesiyle ve çevresiyle olan ilişkilerini merkezine alır. Toplumun ona biçtiği roller, gelenekler ve sınıfsal farklılıklar üzerinden şekillenen bu hikâyede, bireyin özgürlük arayışı ile çevresel baskılar arasındaki çatışma anlatılır. Orhan Kemal, sadece bir aile dramı değil, aynı zamanda sosyal yapının birey üzerindeki belirleyici etkisini gözler önüne serer.

Romanın en dikkat çekici yönü, kadın karakterin yaşadığı yalnızlık ve “yabancılık” duygusudur. Toplum içinde var olma mücadelesi verirken, aynı zamanda “el kızı” olmanın ağırlığını taşır. Orhan Kemal, bu yönüyle kadınların kaderinin çoğu zaman başkaları tarafından belirlendiğine dikkat çeker.

El Kızı, sadece bir bireyin hikâyesi değil, aynı zamanda toplumun aynasıdır. Kadınların sosyal hayatta karşılaştıkları engeller, geleneklerin bireylerin hayatlarını nasıl şekillendirdiği ve sınıfsal gerçeklikler, bugünün okuyucusuna da düşündürücü bir bakış sunar. Orhan Kemal’i daha yakından tanımak isteyenler için bu eser, onun kaleminin gücünü ve insan sevgisini anlamak açısından önemli bir duraktır.

 Sonuç olarak, Orhan Kemal’in El Kızı romanı, toplumsal gerçekçiliğin en etkili örneklerinden biridir. Anadolu’nun sosyal yapısını ve bireyin dramını derin bir duyarlılıkla yansıtan bu eser, hem edebi hem de sosyolojik açıdan okunmaya değer bir klasiktir.


15 Eylül 2025 Pazartesi

Gizem Filmi : Thursday Murder Club

 Herkese merhabalar efenim,

Kriminal romanların usta ismi Richard Osman’ın dünya çapında ses getiren kitabı Thursday Murder Club sonunda beyazperdeye uyarlanıyor. Polisiye meraklılarının uzun zamandır beklediği bu film, hem sıradışı karakterleri hem de zekice kurgulanmış hikâyesiyle dikkat çekiyor.

Film, İngiltere’nin sakin bir emekliler köyünde yaşayan dört arkadaşın hikâyesini anlatıyor. Perşembe günleri bir araya gelerek eski, çözülememiş cinayet dosyalarını inceleyen bu grup, kendilerini bir anda gerçek bir cinayetin tam ortasında buluyor. Emeklilik günlerini bulmaca çözmekle geçirmeyi planlayan bu karakterler, keskin zekâları ve hayat tecrübeleriyle profesyonel dedektiflere taş çıkartıyor.

Eğer polisiye türünü seviyor, fakat alışılmışın dışında bir atmosfer arıyorsanız Thursday Murder Club tam size göre bir film. Hem kahkaha atacağınız hem de “katil kim?” sorusuna odaklanacağınız bu yapım, yılın en keyifli polisiye uyarlamalarından biri olmaya aday.


4 Eylül 2025 Perşembe

Romantik Film : Love Untangled

 Herkese merhabalar efenim,

Park Se-ri adlı lise öğrencisi yaygın olarak beğenilmeyen kıvırcık saçları nedeniyle kendini yetersiz hisseder. Aklındaki tek şey; hayran olduğu Kim Hyeon’a duygularını itiraf edebilmek. Bu uğurda "Seoul Magic Hair Straightening" adlı düzleştirici işlemi yaptırmayı bile düşünür.

Film, Se-ri'nin Yoon-seok’a olan hislerini fark etmesiyle ilerler. Ancak Yoon-seok’un ailesindeki krizler nedeniyle ilişkileri zorlanır ve Se-ri, onu serbest bırakmak adına kendi içinde zor bir karar alır.

Lise sonrası zaman diliminde, Se-ri tam umudunu yitirmişken, arkadaşlarının düzenlediği bir çöpçatanlıkta karşısına çıkansa… Yoon-seok olur. Aralarında geçmişin yanlış anlaşılmaları çözülür ve umut dolu bir yeniden kavuşmayla film sıcak bir şekilde sonlanır.


Kitap - Enstitü Stephen King

 Herkese merhabalar efenim,

Hikâye, 12 yaşındaki Luke Ellis’in başına gelen korkunç bir olayla başlıyor. Üstün zekâlı ve telekinetik güçlere sahip olan Luke, bir gece evinde uyurken kaçırılıyor ve gözlerini, Enstitü olarak bilinen gizli bir tesiste açıyor. Burada kendisi gibi özel yeteneklere sahip çocukların tutulduğunu fark ediyor.

Enstitü’deki çocuklar, telekinezi (zihin gücüyle nesneleri hareket ettirme) veya telepati (zihin okuma) gibi olağanüstü güçlere sahipler. Ancak bu yetenekleri yüzünden acımasız deneylere tabi tutuluyorlar. Enstitü’yü yöneten kötü niyetli yetişkinler, çocukları “Ön Taraf” ve “Arka Taraf” adı verilen bölümlere ayırıyor. Ön Taraf, çocukların yeteneklerini geliştirmek için zorla testlere sokuldukları bölümken, Arka Taraf, buraya gönderilenlerin bir daha geri dönmediği korkunç bir yer olarak biliniyor.

Luke, diğer çocuklar Kalisha, Avery, Nick, George ve Iris ile birlikte Enstitü’nün karanlık sırlarını keşfetmeye çalışırken, kaçışın neredeyse imkânsız olduğunu anlıyor. Ancak zekâsı ve cesareti sayesinde, sistemin içindeki büyük sırrı açığa çıkarmaya karar veriyor.

                                            


2 Eylül 2025 Salı

Gerilim Filmi : Weapons

Herkese merhabalar efenim,

Zach Cregger’in ikinci korku-gerilim filmi Weapons, özgün anlatımı ve çarpıcı görselliğiyle yaz sezonunun en güçlü yapımlarından biri olarak öne çıkıyor. Warner Bros., New Line ve Subconscious ortak yapımı olan film; 8 Ağustos 2025’te vizyona girdi ve kısa sürede izleyiciyi büyüleyen bir başarı elde etti.

Küçük bir kasabada, aynı sınıfa ait çocuklardan 17’si, gece tam olarak 2:17'de esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolur—tek çocuk Alex Lilly ise geride kalır. Film, farklı karakterlerin bakış açılarından bu gizemi parça parça aktararak, sürükleyici ve çok katmanlı bir anlatı sunuyor.

Weapons, her biri farklı karakterin perspektifinden anlatılan bölümlerden oluşuyor: Justine (öğretmen), Archer (babalarından biri), Paul (polis), James (mafya vari bir gözlemci), Marcus (okul müdürü) ve Alex (kurtulan çocuk) gibi. Bu yaklaşım, izleyiciyi sürekli yeniden düşünmeye ve kahramanlarla birlikte parçaları birleştirmeye davet ediyor.

Weapons, 2025’in kaçırılmaması gereken bir korku-gerilim filmi. Sırlarla dolu kasabanın çöküşünü, kaçınılmaz bir çekimle izletiyor.



1 Eylül 2025 Pazartesi

Romantik Film : My Oxford Year

 Herkese merhabalar efenim,

Film, hırslı ve başarılı bir Amerikalı genç kadın olan Ella Durran’ın Oxford Üniversitesi’nde burs kazanmasıyla başlıyor. Ella, kariyer basamaklarını hızla çıkmak isteyen bir politik danışmandır; Oxford yılı ise onun için sadece CV’sine eklenecek değerli bir deneyimdir. Ancak hayatın planladığı sürprizler, onun beklentilerini altüst eder.

Ella, Oxford’da Jamie Davenport adında zeki, karizmatik ama aynı zamanda sakladığı bir sırrı olan bir adamla tanışır. Bu karşılaşma, onun sadece aşkı değil aynı zamanda hayatın anlamını da sorgulamasına neden olur. Film, hayallerin peşinde koşmakla kalbin sesini dinlemek arasındaki ince çizgide ilerlerken izleyiciye “gerçek başarı nedir?” sorusunu sorduruyor.

My Oxford Year tam size göre. Hem ilham verici hem de duygusal bir hikâye arayan izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir film



Gerilim Filmi : Vivarium

 Herkese merhabalar efenim,

Vivarium (2019), Lorcan Finnegan’ın yönettiği, başrollerini Jesse Eisenberg ve Imogen Poots’un paylaştığı psikolojik gerilim–bilim kurgu türünde bir film. İlk bakışta sıradan bir ev arayışının anlatıldığı bir hikâyeyle başlasa da kısa sürede izleyiciyi huzursuz edici bir labirente sürüklüyor.

Genç bir çift olan Gemma ve Tom, hayallerindeki evi bulmak için bir emlakçının yönlendirmesiyle “Yonder” isimli, birbirine tıpatıp benzeyen evlerle dolu bir siteyi ziyaret ederler. Ancak bir süre sonra bu siteden çıkamadıklarını fark ederler. Ne kadar dolaşırlarsa dolaşsınlar yine aynı eve dönmektedirler. Çıkışsızlıkları daha da garipleşir: Kapılarının önüne bırakılan gizemli bir kutuda bir bebek bulurlar. Kutunun notunda yazan tek cümle ise şudur: “Çocuğu büyütün, özgürlüğünüzü kazanın.”

Vivarium’un en güçlü yanı, toplumsal ve psikolojik bir metafor sunmasıdır. Film; tüketim toplumunu, banliyö hayatının tekdüzeliğini ve modern insanın özgürlük yanılsamasını eleştiriyor. Her evin birbirinin aynısı olması, hayatların da bir kopyadan ibaret olduğunu düşündürüyor.

Gemma ve Tom’un bebeği büyütmek zorunda kalması, aslında toplumun dayattığı kalıplara bir gönderme: evlilik, çocuk, kariyer… İnsanların kendi seçimleri zannettikleri şeylerin aslında “bir sistemin parçası” olduğuna dikkat çekiliyor.

29 Ağustos 2025 Cuma

Gerilim Filmi : The Ugly Stepsister

 Herkese merhabalar efenim,

Klasik masalların büyülü dünyasında hepimiz “iyi” ve “kötü” karakterlere alışığızdır. Pamuk Prenses’in kötü üvey annesi, Külkedisi’nin zalim üvey kardeşleri… Peki ya bu karakterlerin bakış açısı hiç anlatılmasaydı? İşte The Ugly Stepsister, tam da bu noktada izleyiciye farklı bir pencere açıyor.

The Ugly Stepsister, Külkedisi masalını alıştığımız haliyle değil, üvey kız kardeşlerden birinin gözünden ele alıyor. Hikâye, güzelliğin ve zarafetin ön planda olduğu bir dünyada “çirkin” olarak görülen bir kızın hayatını, duygularını ve iç dünyasını merkeze alıyor. Bu yönüyle film sadece bir peri masalı anlatısı değil, aynı zamanda toplumun dayattığı güzellik algısını da sorguluyor.

Filmde üvey kız kardeş, tek boyutlu “kötü karakter” kalıbından çıkarılarak daha insani, kırılgan ve anlaşılır bir figür haline getirilmiş. İzleyici, onun hayal kırıklıklarını, kıskançlıklarını ama aynı zamanda sevgisini ve kabul görme isteğini de yakından tanıma şansı buluyor. Oyunculuklar ise karakterin bu duygusal derinliğini güçlü bir şekilde yansıtıyor.

Eğer klasik masalları seviyor ama aynı zamanda onların farklı yorumlarını merak ediyorsanız, The Ugly Stepsister sizin için keyifli bir deneyim olabilir. Film, bilindik bir hikâyeyi ters yüz ederek “kötü” olarak kodlanan karakterlere ses veriyor. Masalların tek taraflı bakış açılarını sorgulayan bu yaklaşım, izleyiciyi düşündürürken eğlendirmeyi de başarıyor.


28 Ağustos 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : Together

 Herkese merhabalar efenim,

Tim ve Millie, on yıllık ilişki sonrası şehirden kırsala taşınır. Burada bir mağaraya girip tuhaf bir su kaynağına yaklaştıkça, bedenleri ve ilişkileri doğaüstü bir güçle parçalanmaya başlar. Film, kod bağımlılığı, partner kaybetme korkusu ve duygusal izolasyon temalarını grotesk ama çarpıcı bir şekilde ele alır.

En vurucu metafor, çiftin fiilen birbirine bağlı hale gelmesi: ayrıldıklarında bedenlerinin şiddetle tepki vermesi, kimi sahnelerde birleşir şekilde canlandırılması… Bu durum, aşkın içsel kaynağının fiziksel boyuta taşınmış hâlidir.

Together, korku türünü romantizmin içsel ve en sinir bozucu yönleriyle harmanlayan cesur bir yapım. Aşkı fiziksel boyuta taşıyan kadrajları, güçlü oyunculukları ve unutulmaz prostetik efektlerle izleyiciye farklı bir deneyim sunuyor. Kusursuz olmasa da, taze ve özgün bir beden korku filmi arayanlar için muadili zor bulunur bir tercih.

26 Ağustos 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Ağustos Ayı Kitabı Devir Ece Temelkuran

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır ki, geçmişin tozlu sayfalarını aralar ve sizi hem nostaljik hem de düşündürücü bir yolculuğa çıkarır. Ece Temelkuran’ın Devir adlı romanı da tam olarak böyle bir eser! Eğer toplumsal değişimler, çocukluk anıları ve Türkiye’nin yakın tarihine farklı bir pencereden bakmak sizi heyecanlandırıyorsa, bu kitap tam size göre olabilir.

Roman, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde, Türkiye’nin çalkantılı siyasi atmosferinde geçiyor. Ancak bu kez olayları büyüklerin değil, çocukların gözünden izliyoruz. Ali ve Ayşe, darbenin gölgesinde büyüyen iki çocuk. Hayat, onların masum dünyasında bambaşka bir şekilde akıyor. Bir yanda sokak oyunları, hayaller ve küçük serüvenler; diğer yanda yetişkinlerin gerginliği, politik olaylar ve görünmez bir korku var.

Ece Temelkuran, çocukların o saf ama keskin gözlemlerinden yola çıkarak dönemin politik atmosferini, bireylerin korkularını ve değişen toplumu okura derinden hissettiriyor. Masumiyet ve karanlık olaylar iç içe geçerken, kitap sizi hem gülümsetiyor hem de hüzünlendiriyor.

Amerika Dizisi : Wednesday 2.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in 2022 sonunda yayımladığı ve kısa sürede dünya çapında büyük bir hayran kitlesi edinen Wednesday dizisi, ikinci sezonuyla geri dönüyor! Tim Burton’un gotik dokunuşları, Jenna Ortega’nın etkileyici performansı ve Addams Ailesi evrenine yapılan yaratıcı yaklaşımıyla ilk sezon oldukça beğenilmişti. Şimdi ise ikinci sezon, hem karakter gelişimleriyle hem de yeni gizemlerle beklentileri daha da yükseltiyor.

İkinci sezonun merkezinde yine Wednesday Addams var. Ancak bu kez karakterin içsel çatışmaları daha derinlemesine işleniyor. Sosyal ilişkiler, aidiyet duygusu ve geçmişin izleri gibi temalar, Wednesday’in soğuk ve mesafeli duruşunun ardındaki çatışmaları gözler önüne seriyor.

Yeni sezon, ilk sezonun sonunda ortaya çıkan sırların yankılarıyla başlıyor. Nevermore Akademisi’nin karanlık tarihine dair yeni ipuçları, izleyiciyi sürekli tetikte tutuyor.

İkinci sezonun anlatımı, ilkine göre daha yoğun. Cinayet gizemleri, eski tarikatlar ve Wednesday’in ailesiyle ilgili saklı kalan gerçekler derinleştiriliyor. Tim Burton’un stilistik dokunuşları yine görsel dünyayı zenginleştiriyor: Gri tonlarda boğulmayan ama gotik ögeleri güçlü bir estetik hâkim.

Özellikle bazı bölümlerde kullanılan semboller, mitolojik göndermeler ve psikolojik çözümlemeler, diziyi sadece gençlik dizisi olmaktan çıkarıp daha olgun izleyiciye de hitap eder hâle getiriyor.

Sezon finali, birçok soruyu cevapsız bırakıyor ve 3. sezon için güçlü bir zemin hazırlıyor. İzleyiciyi hem duygusal hem de entelektüel anlamda tatmin eden bir final olsa da, yeni gizemler merakı canlı tutmayı başarıyor.

22 Ağustos 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Ağustos Kitabı Kadınlar Ülkesi Charlotte Perkins Gilman

 Herkese merhabalar efenim,

Charlotte Perkins Gilman, edebiyat tarihinin en cesur feminist yazarlarından biri. Onu çoğu kişi Sarı Duvar Kâğıdı ile tanır ama asıl toplumsal eleştirisini, 1915’te yayımlanan Kadınlar Ülkesi (Herland) adlı ütopyasında karşımıza çıkarır. Gilman, o dönemin ataerkil bakış açısına meydan okuyarak, yalnızca kadınlardan oluşan, barışçıl ve gelişmiş bir toplumun hayalini kurar.

Roman, üç erkek kâşifin uzak bir coğrafyada keşfettikleri gizemli bir ülkeyi anlatır. Bu ülke, binlerce yıldır yalnızca kadınların yaşadığı ve kendi kendilerini üreterek çoğaldıkları bir yerdir. Erkeklerin yokluğuna rağmen toplum düzenli, refah içinde ve barışçıdır.

Kadınlar arasında şiddet, açlık, yoksulluk ya da rekabet yoktur. Eğitim, iş bölümü ve çocuk yetiştirme kolektif bir anlayışla yapılır. Gilman, bu ütopya aracılığıyla “toplumsal cinsiyet rollerini” sorgular: Acaba sorunlu olan kadınlar değil de, ataerkil düzenin ta kendisi midir?

Kadınlar Ülkesi, yalnızca bir feminist ütopya değil, aynı zamanda toplumsal eleştiri ve düşünsel bir deneydir. Gilman, “kadınların erkekler olmadan yapamayacağı hiçbir şey yoktur” fikrini ustalıkla işler. Bugün hâlâ tartışma yaratan bir metin olsa da, kadınların toplumsal rolünü yeniden düşünmek isteyen herkes için ilham verici bir eser olmaya devam ediyor.

21 Ağustos 2025 Perşembe

Gerilim Filmi : The Gorge

 Herkese merhabalar efenim,

Levi ve Drasa, dünyanın geri kalanından izole bir vadide, birbirlerine temas kurmaları yasaklanan kulelerde görev yapıyorlar. Görevleri, vadide saklı kalan gizemli ve korkutucu bir kötülüğün dış dünyaya sızmasını engellemek.Zamanla yalnızlığın etkisiyle küçük jest ve iletişimlerle duygusal bir bağ kurmaya başlıyorlar. Ancak vadide saklı çarpıcı gerçeği keşfettiklerinde birlikte hareket etmek zorunda kalıyorlar.Vadi, II. Dünya Savaşı’ndan kalma biyokimyasal bir deney alanı; içindeki yaratıklar, “The Hollow Men” olarak anılıyor. Film, Levi'nin vadinin içine düşmesi ve Drasa'nın onu kurtarmak için giriştiği mücadeleyi konu alıyor. Ardından ikili, hükümetin bu tehlikeli biyolojik araştırmalarını durdurmak adına kendini yok etme planı başlatıyor.

The Gorge, sürprizli, ürkütücü ama aynı zamanda duygusal bir yolculuğa çıkmak isteyen izleyiciler için ilginç bir tercih olabilir. Teknik anlamda güçlü ama türler arası dengeyi her zaman kuramıyor.

20 Ağustos 2025 Çarşamba

Kitap - Mahkum Freida Mcfadden

 Herkese merhabalar efenim,

Baş karakterimiz Brooke Sullivan, geçmişiyle yüzleşmekten kaçınan genç bir hemşiredir. Meslek hayatına yeni bir başlangıç yapmak için doğduğu kasabaya geri döner ve burada bir hapishanede sağlık görevlisi olarak işe başlar. Ancak bu hapishanede onu korkutan bir gerçek vardır: İçeride, geçmişte tanıklık ettiği bir seri katil yatmaktadır.

Bu katil, Brooke’un eski sevgilisi Shane Nelson’dır. Brooke, yıllar önce Shane’in işlediği korkunç cinayetlere şahitlik etmiş ve onun mahkûm edilmesini sağlamıştır. Ancak Shane, suçsuz olduğunu ve bir komplo kurbanı olduğunu iddia etmektedir.

Hapishanede çalışmaya başladıktan sonra Brooke, kendisini korkutucu bir oyunun içinde bulur. Shane’in söyledikleri kafasını karıştırmaya başlar: Gerçekten yanlış kişiyi mi suçladı? Yoksa Shane, masumiyet rolü yaparak ona psikolojik bir oyun mu oynuyor?

Brooke, geçmişindeki karanlık sırlarla yüzleşirken, kasabada yeni cinayetler işlenmeye başlar. Bu cinayetlerin Shane ile bağlantısı olup olmadığı sorusu, kitabın en büyük gizemlerinden biridir.



19 Ağustos 2025 Salı

Kitap - Sakın Yalan Söyleme Freida Mcfadden

 Herkese merhabalar efenim,

Ana karakterimiz Tricia, yeni evli bir kadındır. Eşi Ethan ile birlikte hayallerindeki evi bulduklarında, hemen satın almaya karar verirler. Ancak bu evin önemli bir geçmişi vardır: Daha önce burada, ünlü psikiyatrist Dr. Adrienne Hale yaşamış ve yıllar önce gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştur.

Çift, evi gezmek için geldiğinde şiddetli bir fırtınaya yakalanır ve mahsur kalır. Telefon çekmez, dış dünya ile bağlantıları kopar ve bu büyük evde sadece ikisi vardır… ya da öyle sanırlar.

Evde keşfe çıkan Tricia, kilitli bir oda bulur ve burada saklanmış eski kaset kayıtlarına denk gelir. Bu kasetler, Dr. Hale’in hastalarıyla yaptığı psikoterapi seanslarının kayıtlarını içermektedir. Tricia, merakına yenik düşerek kasetleri dinlemeye başlar ve tüyler ürpertici bir gerçekle yüzleşir:

Bu ev, sadece bir doktorun değil, aynı zamanda bir katilin de sırlarını saklıyor olabilir.

Tricia kasetleri dinledikçe, Ethan’ın geçmişiyle ilgili rahatsız edici detaylar öğrenmeye başlar. Ethan gerçekten göründüğü kişi mi, yoksa Tricia büyük bir tehlikenin içinde mi? Gerçekler ortaya çıktıkça, gerilim tırmanır ve Tricia’nın hayatta kalabilmek için kime güveneceğini iyi seçmesi gerekir.



18 Ağustos 2025 Pazartesi

Gerilim Filmi : Strange Darling

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı filmler başından sonuna kadar diken üstünde izletir kendini. “Strange Darling” tam da bu tanıma uyan, gerilimle harmanlanmış sıra dışı bir kedi-fare oyunu. 2024 yapımı bu film, hem anlatım tarzı hem de atmosferiyle bağımlılık yaratacak bir deneyim sunuyor.

Bir kadın, yabancı bir adamla yaşadığı kısa bir birlikteliğin ardından kendini ölümcül bir oyunun içinde bulur. Fakat bu sıradan bir kovalamaca değil. Seyirci olarak ilk başta kimi destekleyeceğinizi bilemeyebilirsiniz. Film, izleyicinin beklentileriyle oynamayı seviyor. Kurban kim? Avcı kim? Her şey net gibi görünse de bir süre sonra tüm taşlar yerinden oynuyor.

Willa Fitzgerald ve Kyle Gallner, iki kişilik ağırlıklı bu hikâyeye güçlü bir dinamizm katıyor. Willa’nın karakterine verdiği derinlik, yalnızca bir kaçış hikâyesi değil; aynı zamanda psikolojik bir çözülmeye de tanıklık etmemizi sağlıyor. Kyle Gallner ise rahatsız edici ölçüde sakin ve tehditkâr. Karakterlerin gri alanlarda dolaşması, onları daha gerçek ve çarpıcı kılıyor.

Strange Darling, sadece bir kovalamaca filmi değil. Ahlaki sınırları, kimlikleri ve güven duygusunu sorgulatan bir psikolojik gerilim. Az diyalogla çok şey anlatmayı başaran, temposunu bilinçli şekilde ayarlayan bu film, gerilim türünün son yıllardaki dikkat çekici işlerinden biri.

Eğer izleyiciyi yormadan ama zihninde bir iz bırakarak çıkmak istiyorsanız, Strange Darling kesinlikle radarınıza girmeli.

Gerilim Filmi : Sinister Serisi

 Herkese merhabalar efenim, Korku sinemasında birçok “evde geçen lanetli hikâye” vardır, ama Sinister serisi (2012 – 2015), bu türün en ürkü...