17 Haziran 2025 Salı

Gerilim Filmi : A Classic Horror Story

 Herkese merhabalar efenim,

“A Classic Horror Story”, ismiyle bile izleyiciyle alay eden, bildiğimiz korku formüllerini tersyüz eden, katmanlı ve provokatif bir yapım. Klasik korku sinemasına saygı duruşu niteliği taşıyan bu film, aynı zamanda türün nasıl tüketildiğini ve sunulduğunu da zekice eleştiriyor. İtalyan korku sinemasının geçmişten gelen gotik havası ve Amerikan slasher etkileri arasında ince bir ipte yürüyor.

Birbirini tanımayan beş kişi, bir karavan yolculuğunda aynı aracı paylaşır. Ancak yolda yaşanan bir kaza sonucu, kendilerini ormanın ortasında, haritada olmayan bir evin yakınında bulurlar. Telefonlar çekmiyor, yardım yok, çevrede ise rahatsız edici dini semboller ve yerel efsanelerle bezeli tuhaflıklar baş gösteriyor.

Her şey bir “klasik korku hikayesi” gibi başlasa da… hikaye çok daha derin ve eleştirel bir noktaya evriliyor.

Filmin sonlarına doğru her şey değişiyor. Korku filmlerinde alışık olduğumuz çözüm, burada yerini metaforik ve gerçeklikten kopan bir finale bırakıyor. Bazı izleyiciler bu kırılmayı yadırgasa da, filmi farklı kılan en güçlü detaylardan biri bu nokta.



16 Haziran 2025 Pazartesi

Gerilim Filmi : The Whole Truth

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı sırlar öyle derinlere gömülüdür ki, açığa çıktığında sadece gerçeği değil, hayatın kendisini de alt üst edebilir. Tayland yapımı “The Whole Truth”, aile dramını korku ve gizemle harmanlayan çarpıcı bir yapım. Netflix’te yayınlanan film, hem duygusal hem de psikolojik derinliğiyle dikkat çekiyor.

İki kardeş – Pim ve Putt – anneleri bir trafik kazası geçirdikten sonra, daha önce hiç tanımadıkları büyükanneleri ve büyükbabalarının evine taşınmak zorunda kalırlar. Bu evde, sıradan bir duvarın ardında gizemli bir delik keşfederler. Ancak bu deliğin ardında görülenler, sadece evin değil, ailenin de iç yüzünü açığa çıkarmaya başlar.

Her bakış, geçmişin karanlık anılarını gün yüzüne çıkarır. Gerçek ile hayal, hayatta kalmak ile yüzleşmek arasındaki çizgi giderek bulanıklaşır.



13 Haziran 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Haziran Ayı Kitabı Damızlık Kızın Öyküsü Margaret Atwood

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, okuduğunuzda sizi sarsar, düşündürür ve uzun süre aklınızdan çıkmaz. Margaret Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü tam olarak böyle bir roman! Eğer distopyaları, toplumsal eleştirileri ve güçlü kadın karakterleri seviyorsanız, bu kitap sizi derinden etkileyecek.

Kitap, yakın gelecekte geçen totaliter bir düzeni anlatıyor. Amerika’da demokratik sistem yıkılmış ve yerine baskıcı bir teokrasi olan Gilead rejimi kurulmuştur. Kadınlar tamamen haklarından mahrum bırakılmış, sadece doğurganlıkları üzerinden değerlendirilen birer nesne haline getirilmiştir.

Ana karakterimiz Offred, “Damızlık” olarak adlandırılan kadınlardan biri. Görevi, üst düzey Komutanlara çocuk doğurmak. Ancak onun tek derdi sadece hayatta kalmak değil; kendi kimliğini, geçmişini ve özgürlüğünü de korumaya çalışıyor. Gilead’in karanlık ve baskıcı atmosferinde, Offred’in yaşadıkları okuru sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor.


10 Haziran 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Haziran Ayı Kitabı Can Borcu Piraye

 Herkese merhabalar efenim,

Kitap Kulübümüzün bu ay ki yazar söyleşilerinden biri de Piraye ile.Kendisini duymuştum daha önce ama kitaplarıyla tanışma fırsatım olmamıştı.Öncelikle kitap 500 sayfadan fazla ve bir çok şey tekrarlanıyor içinde daha çok hikaye üzerinden anlatılan bir düşünceler kitabı gibi.Kişisel Gelişim gibi de diyebiliriz.Okuması çok zor değil ama yine de bi yerden sonra sıkmaya başlıyor diyebilirim.

“Sen kontrol etmeye çalıştın her şeyi deli gibi, şöyle olsun, böyle olsun diye. Sen rekabet ettin ondan, bundan, şundan daha iyi olmak ve öne geçmek için. Sen yaptın her hamleyi öbürü arkada ne halde kaldı, bilmek istemeden. Sen nefessiz bıraktın Lara’yı illa şöyle olacaksın, böyle olacaksın diye. Parlatıyorsun zannederken tüylerini, sen tükettin kendini. Kılıfın güzel göründüğünden kendin de inandın masalına. Ama için tükendi, kurudun kızım. Leş kargası da geldi sana dadandı tabii. O, ‘bakın ben ne kadar iyiyim, güzelim, başarılıyım’ kabuğunun altındaki cansızlık onu çekti. Uyan.”

“Bunları yapmayıp ya ne yapacaktım? Bize öğretilenler bunlar değil miydi?”

“İşte, öğretilenler yanlış Lara. İnsan işlemiyor. Hata veriyor. Hep dünya işlemiyor zannediliyor ama işlemeyen insanlık. İşlemeyerek de bu hale geldi. Ne yapacaktım diyorsun. Cevap çok basit: Kendin olacaktın. Lara olacaktın. Bir şey yapmaya çalışmayacaktın. Lara olacaktın!”

“Lara olmak ne ki?”

Lara’nın hikâyesi, yaşamın beklediği seni keşfetmen, yaşayabilmen ve böylelikle Can Borcu’nu ödeyebilmen için bir davettir. Var mısın?


9 Haziran 2025 Pazartesi

Romantik Komedi Filmi : Her Şeyin Başı Merkür

 Herkese merhabalar efenim,

"Her Şeyin Başı Merkür", Ayşe Balıbey’in romanından uyarlanan, Ali Balcı’nın yönettiği ve 13 Aralık 2024’te vizyona giren romantik komedi yapım. Film, başrolde Sinem Kobal’ın hayat verdiği Elif Akay karakteri üzerinden, astrolojiye güncel ama eğlenceli bir bakış sunuyor .Netflix de de yer alıyor şu anda film.

Elif, gazetecilik bölümünden dereceyle mezun olmuş idealist bir gençtir. Ancak hayallerinin aksine bir askeri muhabir bile olabilmesi beklenirken, gazetede astroloji yazarı olarak görev alır. Burç konusunda hiçbir bilgisi olmayan Elif, burada medya dünyasında hayranı olduğu bir gazeteci ile beraber çalışma şansı yakalar. Aynı zamanda Fırat adını taşıyan bir meslektaşıyla rekabet içine girer. Astroloji rehberliğinde yaşadığı mesleki ve duygusal maceralar, hayatın karmaşasına farklı bir pencere aralar.



6 Haziran 2025 Cuma

Bilim Kurgu Filmi : Mickey 17

 Herkese merhabalar efenim,

Oscar ödüllü yönetmen Bong Joon Ho'nun "Parasite" sonrası merakla beklenen filmi Mickey 17, 2025 yılında vizyona girdi. Robert Pattinson'ın başrolünde olduğu bu bilim kurgu yapımı, klonlama, kapitalizm ve insan doğası gibi derin temaları kara mizah ve absürd bir anlatımla harmanlıyor.

Film, 2054 yılında, uzak bir buz gezegeni olan Niflheim'de geçen bir kolonileşme projesini konu alıyor. Mickey Barnes (Robert Pattinson), "Expendable" olarak adlandırılan, tehlikeli görevlerde ölüme gönderilen işçilerdendir. Her ölümde, Mickey'nin anılarıyla yeniden yaratılan bir kopyası üretilir. Ancak bir gün, 17. versiyon hayatta iken 18. versiyon da ortaya çıkar ve bu durum, kuralları ihlal eder. Film, bu klonların varoluşsal sorgulamalarını ve insanlık durumunu mizahi bir dille ele alır.


3 Haziran 2025 Salı

Gerilim Filmi : La Vıuda Negra

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in 30 Mayıs 2025’te yayınladığı "La Viuda Negra", İspanya'nın Valencia kentinde 2017 yılında yaşanan gerçek bir cinayet vakasından esinlenen çarpıcı bir suç dramı. Film, kamuoyunda "Patraix'in Kara Dul'u" olarak anılan María Jesús Moreno Cantó (nam-ı diğer Maje)’nin kocasını öldürtme planını ve bu planın ardındaki karanlık motivasyonları gözler önüne seriyor.

Film, 2017 yılında Valencia'nın Patraix semtinde yaşanan ve İspanya'yı sarsan bir cinayet vakasını konu alıyor. Maje, kocası Antonio Navarro Cerdán'ı, sevgilisi Salvador Rodrigo Lapiedra ile birlikte planlayarak öldürtüyor. Antonio, evlerinin garajında yedi bıçak darbesiyle hayatını kaybediyor. İlk başta yas tutan bir eş gibi görünen Maje'nin, polis soruşturması ilerledikçe çok sayıda sevgilisi olduğu ve Salvador'u kocasını öldürmeye ikna ettiği ortaya çıkıyor. 


30 Mayıs 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Haziran Ayı Kitabı Parfümün Dansı Tom Robbins

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, sayfalarını çevirdikçe içinden mis gibi kokular yükselir. Tom Robbins’in Parfümün Dansı adlı romanı da işte tam böyle! Eğer absürt mizah, felsefi derinlik ve baş döndürücü bir hikâye ilginizi çekiyorsa, bu kitap tam size göre olabilir.

Kitabın merkezinde iki sıra dışı karakter var: bir tanrıça gibi güzelliğe sahip Priscilla ve eski çağlardan günümüze kadar uzanan efsanevi bir parfüm ustası olan Alobar. Alobar, ölümü reddedip ölümsüzlüğün sırrını keşfetmeye çalışan bir adam. Priscilla ise kendi özgürlüğünü ve kimliğini bulma yolculuğunda.

Bu iki hikâye, zaman ve mekân kavramlarını altüst eden, kokuların, mistik öğretilerin ve mizahın iç içe geçtiği büyülü bir anlatıyla birleşiyor. Parfümler burada sadece bir koku değil, insanın varoluşunu anlamlandırma çabasının bir sembolü.


29 Mayıs 2025 Perşembe

Amerika Dizisi : Love Death Robots 4.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in kült haline gelen animasyon antoloji serisi Love, Death & Robots, 4. sezonuyla geri döndü ve izleyicilerine yine görsel ve hikâye açısından büyüleyici bir deneyim sunuyor. Bilim kurgu, korku, kara mizah ve felsefeyi harmanlayan seri, her bölümüyle farklı bir dünyaya açılan kapı niteliğinde. 4. sezonda da bu çizgi korunarak hem anlatı derinliği hem de görsel kalite daha da ileri taşınıyor.

Her bölüm farklı yönetmenler, animasyon stüdyoları ve sanat anlayışları tarafından üretildiği için sezon boyunca tek bir tarzla sınırlı kalmıyoruz. 4. sezonda da bu yaratıcı çeşitlilik ön planda. Kimi bölümler fotogerçekçi CGI teknolojileriyle büyülerken, kimileri klasik 2D animasyon ya da stilize edilmiş çizimlerle izleyicinin hayal gücünü tetikliyor.

Her bölümün ortalama 10-15 dakika sürmesi, seriyi binge-watch (peş peşe izleme) için ideal kılıyor. Ancak bu kısalık, içeriğin derinliğini azaltmıyor. Tam tersine, her hikâye kısa sürede vurucu bir etki yaratmayı başarıyor. Tıpkı iyi yazılmış bir kısa öykü gibi.


26 Mayıs 2025 Pazartesi

Amerika Dizisi : Bet

Herkese merhabalar efenim,

Daha önce Kakegurui'nin hem animesini hem de Japon dizisini izlemiştim ve burda bundan bahsetmiştim.Kumar odaklı bir lise animesi olsa da içinde stratejiler,cinayetler var.

“The Bet”, ilk bakışta klasik bir gerilim dizisi gibi dursa da aslında çok katmanlı bir hikaye sunuyor. Dizi, elit bir üniversitede okuyan beş öğrencinin, başta masum görünen bir bahisle başlayan ve kısa sürede karanlık bir sır perdesine dönüşen hikayesini anlatıyor. Bu bahis, zamanla karakterlerin hayatlarını tehdit eden bir oyuna dönüşüyor.

Dizinin en güçlü yönlerinden biri, türler arasında ustaca geçiş yapması. Psikolojik gerilim, gençlik draması ve kara mizah unsurları bir arada harmanlanmış. Her bölüm izleyiciyi ters köşeye yatırırken karakterlerin derinleşen iç dünyaları da ekran başındakilere empati kurma imkânı tanıyor.



25 Mayıs 2025 Pazar

Korku Filmi : Fear Street: Prom Queen

 Herkese merhabalar efenim,

Gençlik korku türüne damgasını vuran R.L. Stine’ın “Fear Street” kitap serisi, Netflix’in 2021 yılında başlattığı film üçlemesiyle yeniden hayat buldu. Ancak serinin hayranları, bu evrene ait bireysel hikâyelerin de sinemaya uyarlanmasını uzun zamandır bekliyordu. İşte bu noktada Fear Street: Prom Queen devreye giriyor. Gizem, gerilim ve lise dramının iç içe geçtiği bu film, genç izleyiciler kadar nostalji arayan eski kuşakları da hedef alıyor.

Shadyside Lisesi'nde mezuniyet balosu yaklaşıyor. Herkes gözünü “Prom Queen” (Balo Kraliçesi) unvanına dikmiş durumda. Ancak adaylar birer birer gizemli şekilde ortadan kaybolmaya başlayınca, şatafatlı gece kabusa dönüşüyor. Bu olayların ardında kim var? Ya da ne var?

Filmin merkezinde, sıradan bir öğrenci olan Lizzie var. O, şatafatlı kız gruplarına ait değil, ama yaşanan olaylara tanıklık ettikçe işin içine istemeden dahil olur. Klasik bir “final girl” çizgisi taşıyan Lizzie, hem arkadaşlarını kurtarmaya çalışır hem de kimsenin göründüğü gibi olmadığı bu dünyada kendi kimliğini bulur.

20 Mayıs 2025 Salı

Gerilim Filmi : Final Destination 6 Bloodlines

 Herkese merhabalar efenim,

2000’li yılların başında korku/gerilim türünde adeta bir çığır açan Final Destination (Son Durak) serisi, uzun bir aradan sonra geri döndü! Hem de köklerine inerek. 2025 yılında vizyona giren "Final Destination 6: Bloodlines", serinin altıncı halkası olarak izleyicileri yine ölümle zekice bir satranç oyununa davet ediyor. Peki bu kez neler farklı? Neler aynı?

“Bloodlines” (Kan Bağları), adından da anlaşılacağı üzere, kaderin zincirleme ölüm döngüsünü aile bağları üzerinden kurgulayan yepyeni bir anlatıya sahip. Film, önceki yapımların izinden giderken aynı zamanda geçmişle köprü kuruyor. Bu seferki kurbanlarımız, Final Destination evreninde daha önce ölmüş karakterlerle bağlantılı olan yeni nesil aile üyeleri.

Ana karakterimiz, bir inşaat alanında gerçekleşmesi planlanan talihsiz bir kazadan saniyelerle kurtulan genç bir grup... Ancak bildiğimiz gibi, ölümün listesi vardır ve bu listeye bir kez girildi mi, kaçmak mümkün değildir. Yani evet, o meşhur zincirleme ölümler, kelebek etkisiyle baş döndüren sahneler ve “Ölüm seni eninde sonunda bulur” mesajı bu filmde de merkezde.

“Final Destination” serisinin alametifarikası olan karmaşık ölüm sahneleri ve sürekli artan gerilim hissi “Bloodlines”da da başarıyla korunmuş. Yine “bir şey olacak, ama ne zaman?” diye diken üstünde izliyoruz. Yönetmenliğini Zach Lipovsky & Adam B. Stein ikilisi üstlenirken, senaryo koltuğunda Jon Watts (Spider-Man Homecoming’in yönetmeni) gibi güçlü bir isim var. Bu da hem korku hem de karakter derinliği açısından filmin bir adım öne çıkmasını sağlıyor.



Türk Dizisi : Kimler Geldi Kimler Geçti 2.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in Türkiye yapımı ilişkiler komedisi “Kimler Geldi Kimler Geçti”, ilk sezonuyla izleyicilere modern aşkın, eski sevgililerin ve arkadaşlığın dinamiklerini eğlenceli bir dille sunmuştu. Şimdi ise ikinci sezonuyla geri döndü — hem de daha cesur, daha kaotik ve çok daha eğlenceli bir şekilde.

İlk sezonda genç avukat Leyla Yara'nın, hayatının aşkı sandığı Cem'in ardından yaşadığı yıkımı, arkadaşlarıyla olan ilişkilerini ve flört dünyasında yeniden yolunu bulmaya çalışmasını izlemiştik. Yara'nın hem kişisel hem de profesyonel hayatında yaşadığı çalkantılar, karakterin kendine ve çevresine olan bakışını da şekillendirmişti.

Sezon finalinde Yara'nın, eski sevgililerinin ardından çizdiği içsel harita henüz tamamlanmamış gibiydi. Peki ikinci sezonda bu yolculuk nereye evrilecek?

Yeni sezonda Yara'nın hayatı yine durulmuyor. Aşk hayatı bir o yana bir bu yana savrulurken, kariyeri de ciddi dönüm noktalarından geçiyor. Bu sezonun öne çıkan teması sadece eski sevgililer değil; kendinle yüzleşme, bağımlılıkların farkına varma ve duygusal olgunlaşma gibi daha derinlikli konular da işleniyor.

Karakter gelişimleri ilk sezona göre çok daha katmanlı. Yara’nın arkadaşları olan Simone ve Suna bu sezon daha fazla öne çıkıyor. Kimi zaman Yara’nın pusulası oluyorlar, kimi zaman da kendi karmaşalarıyla izleyicinin ilgisini çekiyorlar.





12 Mayıs 2025 Pazartesi

Fransız Dizisi : Marianne

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix’in Fransız yapımı korku dizisi Marianne, yalnızca sinirlerinizi değil, geceleri uykunuzu da kaçırmaya aday bir yapım. 2019 yılında yayınlanan bu dizi, klasik korku ögelerini çağdaş bir anlatımla harmanlayarak izleyicilerine tüyler ürpertici bir deneyim sunuyor. Korku edebiyatı ve doğaüstü ögeleri sevenler için Marianne, kaçırılmaması gereken bir yapım.

Hikâyemizin başkahramanı, genç ve başarılı bir korku romanı yazarı olan Emma Larsimon. Emma, kitaplarında yarattığı şeytani karakter “Marianne” ile büyük başarı yakalamış olsa da artık bu karanlık hikâyelere veda etmek istemektedir. Ancak bir gün, Marianne karakterinin gerçek hayatta da ortaya çıktığına dair korkutucu olaylarla karşılaşır. Emma, çocukluk kasabasına geri dönmek zorunda kalır ve burada geçmişin karanlık sırları bir bir gün yüzüne çıkar.

Hollywood’un alışıldık korku kalıplarının dışına çıkan Marianne, Avrupa korku geleneğinin daha atmosferik, psikolojik ve karakter odaklı tarafını öne çıkarıyor. Jumpscare'lerden çok, izleyiciyi içine çeken kasvetli atmosfer ve karakterlerin içsel çatışmaları öne çıkıyor.

11 Mayıs 2025 Pazar

Aksiyon Filmi : Exterritorial

 Herkese merhabalar efenim,

Sara Wulf, oğluyla birlikte ABD'de yeni bir hayat kurma umuduyla Frankfurt'taki ABD Konsolosluğu'na başvurur. Ancak, oğlu Josh'un konsolosluk içinde gizemli bir şekilde kaybolmasıyla işler karmaşık bir hal alır. Yetkililer, Sara'nın oğluyla birlikte geldiğine dair herhangi bir kayıt olmadığını iddia eder ve güvenlik kameraları da sadece Sara'yı göstermektedir. Bu durum, Sara'nın travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşadığına dair şüpheleri artırır. Ancak, Sara oğlunun gerçekten kaybolduğuna inanır ve kendi başına bir arayışa girer.

Araştırmaları sırasında, konsoloslukta gizlice tutulan Kira adında bir Rus kadınla tanışır. Kira'nın yardımıyla, Sara oğlunun kaybolmasının ardında daha derin bir komplo olduğunu keşfeder. Güvenlik görevlisi Eric Kynch'in, Sara'nın geçmişteki askeri görevleriyle bağlantılı karanlık sırları olduğu ortaya çıkar. Sara, Kynch'in Josh'u kaçırarak onu susturmaya çalıştığını anlar ve bu komployu açığa çıkarmak için mücadele eder





9 Mayıs 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Mayıs Ayı Kitabı Kara Kitap Orhan Pamuk

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, sadece okumazsınız; sayfalar arasında kaybolur, karakterlerle birlikte dolaşırsınız. Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı romanı da tam olarak böyle bir deneyim sunuyor! Eğer İstanbul'un karanlık sokaklarında kaybolmaya, kimlik, hafıza ve varoluş üzerine düşünmeye hazırsanız, bu kitap tam size göre olabilir.

Romanın merkezinde Galip adında bir avukat var. Bir gün eşi Rüya aniden ortadan kayboluyor ve Galip, onu bulmak için İstanbul’un gizemli, labirent gibi sokaklarına dalıyor. Ancak Rüya'yı ararken, aslında sadece onu değil, aynı zamanda kendini de aramaya başlıyor.

Arayışı sırasında, kayıp gazeteci Celâl’in eski yazılarını takip ediyor ve bu yazılarla birlikte bambaşka bir dünyanın kapıları açılıyor. Gerçek ile kurgu iç içe geçerken, İstanbul da başlı başına bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Kitap boyunca hem şehrin hem de Galip’in dönüşümüne tanıklık ediyoruz.



6 Mayıs 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Mayıs Ayı Kitabı Ben Neyzen Sinan Yağmur

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, sadece okumakla kalmazsınız, içine girip yaşarsınız. Sinan Yağmur’un Ben Neyzen adlı eseri de tam olarak böyle bir kitap! Eğer tasavvufun büyülü dünyasına adım atmak isterseniz, bu kitap tam size göre olabilir.

Bu roman, Neyzen Tevfik’in hayatından ilham alarak yazılmış ve onun dervişane yaşamını, mücadelesini, inanç arayışını anlatıyor. Neyzen Tevfik, sıradan bir insan değil; hem müziğin hem de düşüncenin özgür ruhu. Onun ney üfleyişi sadece bir melodi değil, aynı zamanda iç dünyasının, aşkın ve isyanın sesi.

Kitapta Neyzen Tevfik’in çocukluğundan başlayarak, Mevlevilik ile tanışması, ney üfleyerek ruhunu nasıl özgürleştirdiği ve hayatındaki iniş çıkışlar anlatılıyor. Sadece bir müzisyenin değil, aynı zamanda fikirleriyle döneme damga vurmuş bir adamın hikâyesine tanıklık ediyorsunuz.



3 Mayıs 2025 Cumartesi

Müzikal Film : The End

 Herkese merhabalar efenim,

Tilda Swinton'ın başrolünde yer aldığı The End, yönetmen Joshua Oppenheimer'ın ilk kurmaca uzun metraj filmi olarak dikkat çekiyor. Post-apokaliptik bir dünyada geçen bu müzikal, izleyiciyi hem görsel hem de duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.

Dünya, çevresel felaketler sonucu yaşanmaz hale gelmiştir. Eski bir petrol sanayicisi olan Baba (Michael Shannon), eşi Anne (Tilda Swinton) ve oğullarıyla birlikte lüks bir yer altı sığınağında yaşamaktadır. Dış dünyadan izole bir şekilde geçen 20 yılın ardından, sığınağa gelen genç bir kadının varlığı, ailenin dinamiklerini ve bastırılmış duygularını gün yüzüne çıkarır.

Film, klasik Hollywood müzikallerinden esinlenerek, karakterlerin içsel çatışmalarını ve duygularını şarkılarla ifade ediyor. Özellikle Tilda Swinton'ın seslendirdiği "The Mirror" adlı parça, karakterin geçmişe duyduğu özlemi ve pişmanlıklarını etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Şarkılar, karakterlerin duygusal derinliklerini ortaya koyarken, izleyiciye de unutulmaz anlar sunuyor.

Film, 25 Nisan 2025 tarihinde Türkiye'de vizyona girdi. Eleştirmenler, filmin cesur anlatım tarzını ve oyunculuk performanslarını övgüyle karşıladı. Ancak bazı izleyiciler, müzikal öğelerin filme tam olarak entegre edilemediğini düşündü.



2 Mayıs 2025 Cuma

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Mayıs Ayı Kitabı Adam Fawer Mobius

 Herkese merhabalar efenim,

Adam Fawer, sıra dışı olay örgüleri ve bilimle harmanladığı kurgu dünyasıyla tanınan bir yazar. İlk romanı Olasılıksız (Improbable) ve ardından gelen Empati, Türk okurları arasında büyük bir hayran kitlesi oluşturdu. Ancak uzun bir sessizlik döneminden sonra 2021 yılında çıkan Mobius, hem beklenen hem de tartışmalara yol açan bir eser oldu. Peki, Mobius gerçekten beklediğimize değdi mi?

Roman adını, matematikte ve sanatta sonsuzluğu simgeleyen Möbius şeridinden alıyor. Tıpkı bu tek yüzlü şerit gibi, hikaye de gerçeklik ve illüzyon arasında dönüp duran, başı ve sonu iç içe geçmiş bir yapıya sahip. Zaman çizgileri bükülüyor, karakterler kendi geçmiş ve gelecekleriyle yüzleşiyor, okuyucu ise sürekli “Bu gerçekten oldu mu?” diye sormak zorunda kalıyor.

Mobius, önceki Fawer romanları gibi bilimle harmanlanmış ama bu kez çok daha felsefi ve psikolojik katmanlar içeriyor. Ana karakter, gerçekliği sorgulayan bir zihinle mücadele ederken, okur da onunla birlikte zihinsel bir yolculuğa çıkıyor. Rüya mı, halüsinasyon mu, paralel evren mi? Tüm bu sorular kitap boyunca cevapsız bırakılarak merak duygusu diri tutuluyor.



23 Nisan 2025 Çarşamba

Kitap - Diriliş Tess Gerritsen

 Herkese merhabalar efenim,

Tess Gerritsen, gerilim, suç ve psikolojik dramayı ustaca harmanlayarak okurları derinden etkileyen bir yazardır. Diriliş (Rizzoli & Isles #12), yazarın ünlü dedektif-adi tıp uzmanı ikilisi Jane Rizzoli ve Maura Isles'i yeniden bir araya getirdiği, gerilim dolu, sürükleyici bir romandır. Bu eser, sadece bir cinayet soruşturmasından daha fazlasını sunar: insan doğasının karanlık yönlerine dair bir keşif ve geçmişin ruhlar üzerindeki kalıcı etkilerinin derinlemesine bir incelenmesidir.

Diriliş, Boston'da geçen ve ardı arkası kesilmeyen korkutucu bir olaylar zincirini anlatır. Kitap, bir grup esrarengiz cinayetin çözülmeye çalışılması sürecinde, geçmişin karanlık sırlarının nasıl bugüne ışık tuttuğunu irdeler. Olaylar, başlangıçta birbirinden bağımsız gibi görünen cinayetlerin bir araya gelmesiyle başlar. Ancak, dedektif Jane Rizzoli ve adli tıp uzmanı Maura Isles, bu cinayetlerin ardında yalnızca bir katil değil, aynı zamanda çok daha karmaşık ve derin bir gizem bulunduğunu fark ederler.

Soruşturma ilerledikçe, cinayetlerin motivasyonları ve kurbanların geçmişleri açığa çıkmaya başlar. Kitap boyunca, karakterler hem fiziksel tehditlerle hem de kişisel içsel çatışmalarıyla yüzleşir. Diriliş, cinayetleri çözmenin ötesinde, insan ruhunun karanlık köşelerine dair bir yolculuktur. Katilin kimliği ne kadar önemli olsa da, asıl soru, geçmişin hayaletlerinin, hayatlarımızı nasıl şekillendirdiği üzerinedir.



20 Nisan 2025 Pazar

İngiliz Dizisi : Black Mirror 7.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Uzun bir bekleyişin ardından, Black Mirror 7. sezonuyla ekranlara döndü ve yine izleyicileri derinden sarsmayı başardı. Charlie Brooker'ın yarattığı bu distopik evren, teknolojinin insan doğasıyla kesiştiği o rahatsız edici sınırda dolaşmaya devam ediyor.

7.sezon, toplam 6 bölüm ile geldi ve her biri bambaşka bir dünyaya kapı aralıyor. Hikayeler; yapay zekâdan, dijital ölümsüzlüğe, medya manipülasyonundan, sosyal kontrol teknolojilerine kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Sezonun genel havası, önceki sezonlara kıyasla biraz daha karanlık ve daha “insan doğası” odaklı diyebiliriz. Teknoloji yine merkezde ama asıl korku, onu kullanan insanlardan kaynaklanıyor.

İlk 3 bölümünü çok sevdim ama son 3 bölüm falan diğer bölümlere oranla bi tık daha düşük gibime gelmişti benim ama yorumlara falan baktığımda diğer izleyen insanlarda ilk bölümleri yavan bulup son bölümleri beğenmiş.Kişiden kişiye değişiyor demekki.Şu sıralar zevk alarak izlediğim nadir yapımlardan biri oldu beni yine her sezonda olduğu gibi bu sezonda da fena etkiledi.



17 Nisan 2025 Perşembe

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Nisan Ayı Kitabı Gülün Adı Umberto Eco

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, okuduktan sonra sizi bambaşka bir dünyaya götürüp orada bir süre bırakır. Umberto Eco’nun Gülün Adı tam da böyle bir roman. Eğer hala okumadıysanız, birazdan anlatacaklarım sizi kitabı hemen edinmeye ikna edebilir!

Roman, 14. yüzyılda geçen gizemli bir cinayet hikâyesini anlatıyor. Başkahramanımız, keskin zekâsı ve sorgulayıcı bakış açısıyla dikkat çeken Fransisken rahip William of Baskerville ve onun genç çırağı Adso. İkilimiz, İtalya’da ücra bir Benediktin manastırına davet ediliyor. Ancak olaylar beklediklerinden çok daha karmaşık! Çünkü manastırda gizemli ölümler yaşanıyor ve herkes büyük bir sırrı saklıyor gibi.

William, hem teolojik tartışmaların hem de ölümcül entrikaların döndüğü bu manastırda, cinayetlerin peşine düşerken aslında çok daha büyük bir gizemin perdesini aralıyor. Kitabın merkezinde, yasak bir el yazması ve onun getirdiği tehlikeler yatıyor.


16 Nisan 2025 Çarşamba

Türk Dizisi : Mezarlık 2.Sezon

 Herkese merhabalar efenim,

Türkiye'de polisiye türü, son yıllarda dijital platformlarla birlikte ciddi bir ivme kazandı. Ancak “Mezarlık”, bu yükselişin yalnızca bir sonucu değil, aynı zamanda bir kırılma noktasıydı.

Toplumsal gerçekliğiyle, sertliğiyle ve özellikle kadın cinayetlerine doğrudan bakış açısıyla 1. sezonda çarpıcı bir çıkış yapan dizi, 2. sezonuyla daha da derinleşiyor.

Bu sezon yalnızca cinayetleri değil; adalet sisteminin eksiklerini, toplumun suskunluğunu ve travmaların kalıcılığını da merkeze alıyor.

Kısacası: Bu sefer yalnızca cesetler değil, vicdanlar da gömülüyor.Dizi, yine Savcı Önem Özülkü (Birce Akalay) karakteri üzerinden ilerliyor. Ancak bu sezon Önem’in yalnızca bir “adalet savaşçısı” değil, aynı zamanda bir insan olduğunu daha derin bir şekilde görüyoruz.

Geçmişiyle yüzleşiyor, sistemle çatışıyor ve en önemlisi:Yalnız kalıyor.

Dizi bu sezonda Önem’in dışındaki karakterleri de öne çıkararak bir “tek kişilik adalet” anlayışından çok, sistemin içindeki mücadele eden bireylerin ortak portresini çiziyor. Ama Önem yine de merkezde: Ayakta kalmakla, kırılmak arasında ince bir çizgide.



15 Nisan 2025 Salı

Kore Dizisi : The Potato Lab

 Herkese merhabalar efenim,

Her sezon birçok Kore dizisi izliyoruz: Romantik olanlar, fantastik olanlar, suç ve gizem dolu olanlar… Ama “The Potato Lab” bunların hepsinden biraz taşıyan, alışılmadık bir yapım. Hem düşündürüyor, hem duygulandırıyor, hem de garip bir şekilde izlemeye devam etmek istiyorsunuz. Çünkü bu dizi, "patates" gibi sade ama içinde saklı katmanları olan bir hikâye anlatıyor.



14 Nisan 2025 Pazartesi

Korku Filmi : Evil Dead

 Herkese merhabalar efenim,

Beş genç, ormanın derinliklerinde ıssız bir kulübeye gelir. Amaçları, Mia adlı arkadaşlarının uyuşturucu bağımlılığından kurtulmasını sağlamak. Ancak bodrumda buldukları gizemli bir kitap —Necronomicon— zincirleme bir dehşetin fitilini ateşler.

Kitaptan yanlışlıkla okunan bir ayin, içlerinden birini ele geçiren şeytani bir varlığı çağırır. Bundan sonrası kelimenin tam anlamıyla kan, çamur ve çığlık.Film 2013’ün en “kanlı” yapımlarından biri ve CGI yerine pratik efektlere ağırlık veriyor. Bu da onu daha gerçek, daha rahatsız edici kılıyor.



Romantik Film : The Life List

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı filmler izlenmek için değil, hissedilmek için yapılır. “The Life List” tam da böyle bir film… Hayatın aceleci akışında, durup "Ne istiyorum?" diye sormaya cesaret eden bir kadının, hem yürek burkan hem umut veren hikayesi.

Film, genç yaşta kaybettiği annesinin bıraktığı bir "yaşam listesi"ni yıllar sonra tesadüfen bulan baş karakterimiz Emma'nın hikayesini anlatıyor. Liste, annesinin yapmak isteyip de yapamadığı hayallerden oluşuyor: Kuzey Işıkları’nı görmek, bir yabancıya yardım etmek, tek başına bir yolculuğa çıkmak…

Emma, kendi rutininden ve konfor alanından çıkarak bu listeyi tamamlamaya karar veriyor. Her madde, sadece bir anı değil; bir ders, bir yüzleşme, bir değişim kapısı oluyor.

“The Life List”, bir kadının geçmişle, ailesiyle, korkularıyla ve sonunda kendisiyle barışma sürecini anlatıyor. Bazen bir liste, sadece yapılacaklar değil, yaşanacaklar için de bir pusula olabilir.

Belki bu filmi izledikten sonra sen de kendi yaşam listesini yazmaya başlarsın. Belki ilk madde şu olur:

“Hayatımı, kendim için yaşamaya başla.”



10 Nisan 2025 Perşembe

Kore Dizisi : When Life Gives You Tangerines

 Herkese merhabalar efenim,

Zaman zaman öyle diziler çıkar ki, bir portakalın soyulması kadar basit görünen hayatları öyle içten, öyle derin anlatır ki... İşte “When Life Gives You Tangerines” tam da bu türden bir yapım. Başlığı bile hayatın küçük sürprizlerine karşı verdiğimiz tepkilere göz kırpıyor: Bazen limon yerine mandalina verir hayat — daha yumuşak, daha tatlı, ama hâlâ beklenmedik.

Dizi, küçük bir sahil kasabasında, geçmişle barışmaya çalışan genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Şehir hayatından kaçıp babaannesinin eski mandalina bahçesine dönen karakterimiz, burada sadece toprakla değil, aynı zamanda geçmişiyle, ailesiyle ve kendi kırgınlıklarıyla da yüzleşiyor.

Zamanla kasabanın tuhaf ama sevimli sakinleriyle kurduğu ilişkiler, hayatın karmaşık ama bir o kadar da basit yanlarını gün yüzüne çıkarıyor. Her bölüm bir mandalina gibi: ilk başta kabuğunu soyarken biraz zor, ama içine girdikçe tatlı sürprizlerle dolu.

Baş rollerde Park Bo Gum ve IU var.İzlemek için en büyük sebeplerden biri de bu bence.Bölümler boyunca ağla ağla içimiz çıktı resmen.IU'nun oynadığı hiç bir dizi kötü çıkmıyor kendiside hiç bir dizisinde şaşırtmıyor bizi.Kuşaklar boyu bir anlatım var içinde hatta IU'yu kendi kızı rolünü de kendi oynamış ve 3 tane yakışıklı partner ile oynarak şanslılığını bir kez daha herkese kanıtlamış oldu bence.Aile ve sevgi kavramlarını çok güzel ve sıcak bir yerden bir dizi.Ağlamak istemiyorsanız bu diziyi izlemeyin bence.



8 Nisan 2025 Salı

İspanyol Dizisi : Manual Para Senoritas

 Herkese merhabalar efenim,

19. yüzyıl sonlarında Madrid'deyiz. Elena Bianda, "şaperonluk" görevini üstlenen genç bir kadın. Görevi ise üç zengin kız kardeşe uygun eşler bulmak. Ama tabii ki işler planlandığı gibi gitmiyor! Romantizm, dedikodular, gizli aşk mektupları ve bolca kahkaha seni bekliyor.

Dizi oldukça keyifli final bölümünden 2.sezonun da geleceğini anladık bu arada bütün erkek karakterler inanılmaz yakışıklı sırf onun için bile izlenir.



6 Nisan 2025 Pazar

Kitap - Kadınlar Adası Kiran Millwood Hargrave

 Herkese merhabalar efenim,

Kiran Millwood Hargrave'ın Kadınlar Adası (The Island of Women), 2023 yılında yayımlanan ve hem tarihi hem de duygusal derinliklere inen bir roman olarak dikkat çekiyor. Hargrave, bu eserinde kadınların geçmişteki sesini, güçlerini ve dayanışmalarını öne çıkaran bir hikaye sunarken, hem edebi hem de sosyal açıdan anlamlı bir anlatı ortaya koyuyor. "Kadınlar Adası", yalnızca bir ada ve bir grup kadının etrafında şekillenen bir hikaye gibi görünse de, içinde insanlık hallerinin tüm çeşitliliğini barındırıyor: sevgi, mücadele, özgürlük ve kimlik.

Romanın merkezinde, 1950'li yıllarda terkedilmiş bir ada üzerinde bir araya gelen bir grup kadının yaşamı yer alır. Ada, kadınların kendilerini yeniden inşa edebileceği, özgürce yaşayabileceği bir sığınak olarak tasvir edilir. Ancak bu idealize edilen yer, aynı zamanda içsel çatışmalar ve toplumsal baskılarla yüzleşen bir grup kadının karmaşık hikayelerinin arka planında yer alır.

Hargrave, tarihsel bir perspektifle şekillendirdiği bu kurguda, kadınların güçsüz olarak gösterilmediği, aksine kendi kimliklerini inşa etme ve toplumsal normlara karşı direnme konusunda son derece güçlü oldukları bir dünya yaratır. Adada toplanan her kadının farklı geçmişleri, travmaları ve hayalleri vardır; ancak hepsi, adadaki yaşamın onlara sunduğu bir fırsatla, kendi yaşamlarını yeniden kurmak ve özgürleşmek amacıyla bir araya gelir.

Yazar, okuru sadece bir grup kadının günlük yaşamına değil, aynı zamanda bu kadınların içsel dünyalarına da davet eder. Kadınların birbirleriyle kurduğu bağlar, toplumsal baskılara karşı verdikleri mücadele ve özdeşleşme çabaları, harika bir şekilde derinlemesine işlenir. Kadınlar arasındaki dayanışma, yalnızca bir arada olmanın gücünden çok, birlikte yaratılacak bir özgürlüğün arayışı haline gelir.

Kitap, Hargrave’ın imzası olan zarif bir dil ve şiirsel bir anlatıma sahiptir. Ada, bazen bir kaçış yeri, bazen de bir hapis yeri olarak betimlenir. Hargrave, doğanın hem bir özgürlük alanı hem de bir engel olarak sunduğu çift yönlülüğü ustaca işler. Ada'nın coğrafi izolasyonu, kadınların dış dünyadan uzaklaşarak kendilerini yeniden tanımlama süreçlerini zorlaştırırken, aynı zamanda onlara yeni bir umut ve aidiyet duygusu sunar. Adanın içsel dinamizmi, kadınların birbirlerine destek olma çabaları, aynı zamanda herkesin kişisel kırılma noktalarını bulduğu, duygusal açıdan yoğun bir okuma deneyimi yaratır.

Kadınlar Adası'nın en güçlü yönlerinden biri, kadın karakterlerin çeşitliliği ve derinliğidir. Her bir kadın, toplumsal normlardan ya da geçmişte yaşadıkları travmalardan farklı bir biçimde etkilenmiş, fakat her biri kendi yolculuğunda ilerlemek için önemli bir içsel güce sahip olan figürlerdir. Hargrave, bu karakterleri yalnızca kurgu içinde var olmayan, aynı zamanda okuyucunun hayatında bir karşılık bulabilecek kadar gerçekçi ve dokunaklı şekilde yaratır.

Bunun yanı sıra, kitap yalnızca kadınların dayanışması üzerine odaklanmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal baskılar, sınıf farklılıkları ve tarihsel bağlamda kadınların yerinin ne olması gerektiği gibi önemli meseleleri de derinlemesine ele alır. Hargrave, roman boyunca, kadınların bir arada olabilmelerinin, birbirlerinin acılarına ve sevinçlerine şahit olmalarının, onları yeniden insanlaştırmanın önemine işaret eder.

Kadınlar Adası, aynı zamanda bir tür "özgürleşme" hikayesidir. Her kadının geçmişi, toplumsal baskılarla şekillenmiş olsa da, ada onları yeniden doğmuş gibi hissettirir. Kitap, bir anlamda, özgürlüğün ve kimlik arayışının, dış dünyanın baskılarından sıyrılmanın ne denli zorlu bir süreç olduğunu anlatırken, aynı zamanda umudu da yüceltir.

Sonuç olarak, Kadınlar Adası, insanın kimliği, dayanışması ve özgürleşme arayışına dair çok katmanlı bir anlatıdır. Hargrave’ın dilindeki zarafet ve derinlik, okuyucuyu sadece olayların içine çekmekle kalmaz, aynı zamanda onu karakterlerin ruhsal yolculuklarına da katılmaya davet eder. Kadınların güçlü, kırılgan ve gerçeğe dair arayışlarını görmek isteyen okuyucular için bu eser, yalnızca bir okuma deneyimi değil, aynı zamanda bir düşünsel keşif sunar. Hargrave, farklı geçmişlere sahip kadınların bir araya geldiği bir dünyayı ustaca inşa ederken, eşitlik, özgürlük ve dayanışmanın gerçek anlamlarını da sorgular.



24 Mart 2025 Pazartesi

Bilim Kurgu Filmi : Okja

 Herkese merhabalar efenim,

Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho'nun 2017 yapımı filmi Okja, sadece bir macera ya da bilim kurgu filmi olmanın ötesinde, kapitalizm ve hayvan hakları üzerine düşündürücü bir eleştiri sunuyor. Film, izleyiciyi duygusal bir yolculuğa çıkarırken, tüketim toplumunun ve büyük şirketlerin acımasız gerçekleriyle yüzleştiriyor.

Film, Güney Kore'nin dağlık bir bölgesinde, dedesiyle birlikte yaşayan Mija isimli bir kız çocuğunun en yakın arkadaşı olan dev bir "süper domuz" Okja'yı anlatıyor. Okja, Mirando Corporation adlı büyük bir şirket tarafından geliştirilen genetik olarak özel üretilmiş bir hayvandır. Şirket, bu domuzların çevre dostu, ekonomik ve verimli bir et kaynağı olduğunu iddia eder. Ancak gerçekte, Okja ve onun gibi yaratıklar acımasız bir endüstriyel sistemin parçasıdır.

Mija, Okja'yı çocukluğundan beri bir dost olarak görmekte ve onu ailesinin bir parçası olarak benimsemektedir. Ancak Mirando Corporation, Okja'yı geri almak isteyince Mija, onu kurtarmak için tehlikeli bir maceraya atılır. Yolculuğu sırasında hayvan hakları savunucularıyla tanışır ve büyük şirketlerin perde arkasındaki gerçekleri öğrenir.

Bong Joon-ho, her zamanki gibi sürükleyici bir anlatı sunarken, filmin görsel dili ve atmosferi izleyiciyi etkiliyor. Çekimlerde, Kore'nin yemyeşil dağlarından New York'un beton ormanlarına kadar geniş bir yelpazede sahneler sunuluyor. Ayrıca, filmin kadrosunda Tilda Swinton, Jake Gyllenhaal, Paul Dano gibi ünlü oyuncular yer alıyor ve her biri karakterlerini başarıyla canlandırıyor.

Bong Joon Ho son zamanlarda favori yönetmenlerimden çektiği bir çok yapımı izledim ve izlemeye de çalşıyorum Amerika ve Kore sinemasını birbirine oldukça güzel bir şekilde harmanlayıp sosyal mesajlar etrafında süsleyerek seyircisine sunuyor.

Netflix den izleyebilirsiniz.



Komedi Filmi : Gelin Takımı

 Herkese merhabalar efenim,

Türk sinemasında komedi ve dramın iç içe geçtiği, samimi hikâyeler her zaman seyircinin kalbinde özel bir yer edinmiştir. Gelin Takımı, 2024 yılında vizyona giren ve özellikle kadın dostluğu, aile bağları ve düğün telaşı gibi konuları işleyen bir yapım olarak dikkat çekiyor. Film, mizah dolu sahneleri, duygusal anları ve güçlü oyuncu kadrosuyla sezonun en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi.

Film, yıllardır dost olan beş kadının, içlerinden birinin düğün hazırlıkları nedeniyle bir araya gelmesini konu alıyor. Dışarıdan bakıldığında mükemmel gibi görünen bu arkadaş grubu, aslında yıllar içinde biriken kırgınlıkları, kıskançlıkları ve sırları da içinde barındırıyor. Gelin adayı düğününe hazırlanırken, beklenmedik gelişmeler, yanlış anlaşılmalar ve komik olaylar zinciri, tüm planları alt üst ediyor. Ancak tüm bu kaos içinde, dostluk, dayanışma ve kadın dayanışmasının gücü yeniden hatırlanıyor.

Filmde başrolleri paylaşan kadın oyuncular, karakterlerine hayat verirken seyirciyle gerçek bir bağ kurmayı başarıyor. Karakterler arasındaki kimya ve doğal diyaloglar, filmi izlerken seyirciyi hem kahkahalara boğuyor hem de zaman zaman gözlerini nemlendiriyor. Yan karakterler de hikâyeyi zenginleştirerek, filmi monotonluktan uzaklaştırıyor.

Netflix'e yeni geldi film hemen oradan da izleyebilirsiniz.

19 Mart 2025 Çarşamba

Kitap - Sona Kalan Tess Gerritsen

 Herkese merhabalar efenim,

Tess Gerritsen, polisiye ve gerilim türündeki eserleriyle tanınan, aynı zamanda adli tıp ve psikolojik çözümlemeleri ustaca harmanlayan bir yazardır. Sona Kalan (The Keepers of the Dead), yazarın gerilim dolu atmosferini, karmaşık karakterlerini ve sürükleyici hikaye anlatımını en iyi şekilde sergilediği eserlerinden biridir. Roman, cinayet, gizem ve insan doğasının karanlık yönleri üzerine yoğunlaşırken, Gerritsen’in tanıdık temalarını da yeniden işler: suç, suçluluk, geçmişin etkileri ve adaletin peşinden gitmek.

Sona Kalan, başkahraman Maura Isles'in bir adli tıp uzmanı olarak bir cinayet soruşturmasına dahil olmasıyla başlar. Gerilimli bir şekilde ilerleyen hikayede, Maura, Dedektif Jane Rizzoli ile birlikte bir dizi korkunç cinayetin izini sürmeye başlar. Ancak cinayetlerin ardında görünen yalnızca fiziksel bir suç değil, geçmişin karanlık sırları ve karmaşık ilişkileri de yatmaktadır.

Bir zamanlar sessiz ve sıradan bir kasaba olan yer, zaman içinde korkunç suçlarla anılmaya başlamıştır. Maura ve Jane, çok geçmeden, bu cinayetlerin birbirine nasıl bağlandığını anlamaya çalışırken, eski sırların ve geçmişin etkilerinin bu cinayetlerin çözümünde nasıl bir rol oynadığını keşfederler. Kitap boyunca, suçların ve kurbanların geçmişine dair sürekli bir araştırma, çözülmesi gereken bir bulmaca gibi sunulur. Ancak bir cinayet soruşturmasının çözülmesi sadece katilin kimliğini bulmakla ilgili değildir. Gerritsen, ölülerin ardında kalan duygusal ve psikolojik izleri de ustalıkla işler.



17 Mart 2025 Pazartesi

Bilim Kurgu Filmi : The Electric State

 Herkese merhabalar efenim,

Film, Simon Stålenhag’ın aynı adlı grafik romanından uyarlama. Hikâye, genç bir kız olan Michelle’in (Millie Bobby Brown) kayıp kardeşini bulmak için sadık robotuyla birlikte harap olmuş bir Amerika'yı boydan boya geçmesini konu alıyor. Bu Amerika, teknolojik çöküşün ve toplumsal dağılmanın ardından hem fiziksel hem de duygusal olarak harap olmuş durumda. Yolda karşılaştıkları karakterler, harabeler arasında bile umut ve insanlık arayanların hikâyesini anlatıyor.

The Electric State, atmosferiyle büyüleyen bir film. Simon Stålenhag’ın çizimlerinden ilham alan görseller, dijital efektlerle adeta bir sanat galerisine dönüşüyor. Yıkılmış şehirler, devasa ama sessiz robotlar, terk edilmiş otoyollar... Her kare, izleyiciyi hem hayran bırakıyor hem de rahatsız edici bir güzelliğin içinde kaybolmaya davet ediyor. Blade Runner, Mad Max gibi kült distopyalardan esintiler hissedilse de, film kendi özgün estetiğini başarıyla yaratıyor.


12 Mart 2025 Çarşamba

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Mart Ayı Kitabı Kurtlarla Koşan Kadınlar Clarissa P.Estes

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, sadece okumazsınız, yaşarsınız. İçinize işler, sarsar, hatta bazen kendinizle yüzleşmek zorunda bırakır. İşte, Clarissa Pinkola Estés’in kaleme aldığı Kurtlarla Koşan Kadınlar tam da böyle bir kitap.

Estés, bir psikanalist ve hikâye anlatıcısı olarak, kadınların içindeki “vahşi kadın” arketipini keşfetmeleri için eski masallardan, mitlerden ve halk anlatılarından ilham alıyor. Vahşi kadın, doğamızın bastırılan, ama asla tamamen yok olmayan o güçlü, özgür ve sezgisel tarafı. Kitap, toplumun dayattığı kalıplar yüzünden bu doğamızdan nasıl uzaklaştığımızı ve tekrar ona nasıl dönebileceğimizi anlatıyor.

Kitabın en etkileyici yönlerinden biri, kadınları kurtlarla özdeşleştirmesi. Kurtlar gibi kadınlar da içgüdüsel, güçlü ve bağımsızdır. Ama toplum baskıları, yanlış ilişkiler ve bastırılan duygular yüzünden bu vahşi doğa unutulur. Estés, her kadının içinde yaşayan bu güçlü ruhu uyandırmak için masalları psikolojik bir derinlikle yorumluyor.

Loba yani “dişi kurt” arketipi, kitap boyunca birçok farklı anlatıyla karşımıza çıkıyor. Mavi Sakal, Kırmızı Ayakkabılar gibi masalları okuyup çözümlerken, aslında kendi hayatımızdaki döngüleri fark ediyoruz. Hangi yanlış seçimlerle kendimizi hapsettik? Nerede iç sesimizi susturduk? İşte bu kitap, tüm bu soruların cevabını bulmaya yardımcı oluyor.



10 Mart 2025 Pazartesi

Türk Filmi : Başka Bir Sen

 Herkese merhabalar efenim,

Dün gelir gelmez hemen Sude ile Giray'ın yine senaristliğini yazdığı ve Ezgi Mola ile baş rollerinde oynadığı fantastik filmi Başka Bir Sen'i izledik.Film ana konusu itibariyle pek orijinal değil aslında çünkü bu konuya benzer Korelilerin ve Japonların yaptığı en az 100 yapım izlemişimdir.Bu rağmen işlenişi oldukça iyiydi bence sonuna kadar keyifle izletmeyi başardı daha çok aile filmi tadındaydı.

Başlarına gelen bir kaza sonrası her gün bambaşka bir yerde ve bedende uyanan Mümtaz ve Derya'nın eğlenceli ve macera dolu serüvenini ele alıyor. Hayatında hiçbir şey yolunda gitmeyen Mümtaz'ın yolu, bir gün Derya ile kesişir ve büyük bir kaza yaşanır.

6 Mart 2025 Perşembe

Kitap - Sessiz Kız Tess Gerritsen

 Herkese merhabalar efenim,

Tess Gerritsen, adli tıp ve suç psikolojisinin ustaca harmanlandığı romanlarıyla tanınan bir yazardır. Sessiz Kız (The Silent Girl), yazarın en dikkat çekici gerilim kitaplarından biri olup, hem suç çözme hem de psikolojik gerilim öğelerini mükemmel bir şekilde bir araya getiriyor. Gerritsen, özellikle Dr. Maura Isles ve Dedektif Jane Rizzoli karakterleriyle tanınırken, bu kitapta da karakterlerin duygusal ve psikolojik derinliklerine iniyor. Sessiz Kız, güçlü atmosferi, sürükleyici anlatımı ve gizemli olaylarıyla okuyucuyu adeta içine çeker.

Sessiz Kız, Boston'da geçen gerilimli bir hikayeyi anlatıyor. Kitap, bir seri cinayet soruşturmasını konu alırken, Gerritsen, bu soruşturmayı sadece suçun çözülmesiyle değil, aynı zamanda gizemli ve korkutucu olaylarla örülmüş bir atmosferle işler. Olaylar, bir Çin restoranında bulunan korkunç bir cinayetle başlar. Restoranın sahibi, eşi ve çocukları öldürülmüş, geriye sadece korkunç bir sessizlik ve karanlık kalmıştır. Ancak bu sıradan bir cinayet vakası değildir.

Dr. Maura Isles, adli tıp uzmanı olarak cinayetle ilgili araştırma yapmak üzere çağrılır ve dedektif Jane Rizzoli’yle birlikte soruşturmayı derinlemesine incelemeye başlar. Ancak Maura ve Jane, sadece katili bulmakla kalmaz, aynı zamanda çok daha karmaşık ve korkutucu bir gizemle yüzleşmek zorunda kalır. Çalışmalarının ilerleyen aşamalarında, restoranın geçmişine dair bazı sırlar ortaya çıkar ve bu sırlar, iki kadın dedektifi çok daha karanlık bir gerçeğe götürür.

Cinayetlerin ardında, yalnızca bir suçlu değil, bir toplumun karanlık sırları, geleneksel inançları ve yasakları da vardır. Kitap, bir yandan çözülmesi gereken bir suç hikayesi sunarken, diğer yandan insan ruhunun karanlık köşelerine dair bir keşif de yapar. "Sessiz" olan, sadece cinayeti işleyen değil, aynı zamanda çevredeki toplumu ve onları etkileyen toplumsal yapıların da bir yansımasıdır.



5 Mart 2025 Çarşamba

Kitap - Bi Dünya Kitap Grubu İle Mart Kitabı Teo Nermin Bezmen

 Herkese merhabalar efenim,

Bazı kitaplar vardır, sizi alıp bir yolculuğa çıkarır ve son sayfayı çevirdiğinizde artık eskisi gibi hissetmezsiniz. Nermin Bezmen’in Teo adlı romanı, tam da böyle bir kitap. Bu kez yazar, bizi geçmişin tozlu sayfalarına değil, küçücük bir çocuğun yüreğine götürüyor. Ve o yürek, tüm masumiyetiyle hayata tutunmaya çalışan bir savaşçıya ait.

Teo, henüz küçücük bir çocuk ama hayat ona ağır bir yük yüklemiş: kanser. Çocukların saf hayal dünyası ile acımasız gerçekler arasında sıkışıp kalan Teo’nun gözünden hastalık sürecini, ailesinin bu süreçte yaşadığı duygusal fırtınaları ve umudun ne kadar güçlü bir duygu olduğunu görüyoruz.

Nermin Bezmen, Teo’nun hikayesini anlatırken sadece bir çocuğun hastalığını değil, aynı zamanda sevginin, inancın ve direncin gücünü de gözler önüne seriyor. Teo’nun yaşadığı fiziksel zorlukların yanında, hayallerini, korkularını ve minicik kalbine sığdırdığı kocaman sevgiyi hissediyorsunuz.

Teo’nun yaşadığı zorluklar sadece onunla sınırlı değil. Bir çocuğun hastalığı, tüm ailesini etkileyen büyük bir sınav. Annesinin ve babasının acıları, çaresizlikleri ve yine de umudu elden bırakmamaları, kitabın dokunaklı yönlerinden biri. Bir anne-babanın evladını hayatta tutmak için verdiği mücadeleyi okumak insanın içine işliyor.



4 Mart 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Grubu İle Mart Kitabı Kör Baykuş Sadık Hidayet

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan, Sadık Hidayet’in Kör Baykuş adlı kitabına dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Eğer derinlikli, felsefi ve aynı zamanda biraz karanlık bir yolculuğa çıkmak isterseniz, bu kitap tam size göre! Hazırsanız, Kör Baykuş’un hem şaşırtıcı hem de sarsıcı dünyasına adım atıyoruz.

Sadık Hidayet, bu eserinde yalnızlık, varoluşsal sıkıntılar ve insanın içsel çöküşü gibi ağır ama derin temaları işler. Kör Baykuş, bir tür bilinç akışıyla yazılmış, psikolojik ve felsefi derinliği olan bir roman. Kitabın başından sonuna kadar kendinizi bir labirentte gibi hissediyorsunuz. Bu, başta biraz kafa karıştırıcı olsa da, kitabın sonunda hayat ve ölüm, yalnızlık ve varoluş üzerine düşündüren bir yoğunluk yaratıyor.

Romanın başkahramanı, kimliği belirsiz bir anlatıcı, bir tür bilinç ve delilik arasındaki ince çizgide sürükleniyor. İçsel bir kriz içinde olan bu karakter, sürekli olarak geçmişi ve bugünü birbirine karıştırıyor, gerçek ve hayal arasındaki sınırları kaybediyor. Hidayet’in dili de tam olarak buhranlı ruh halini yansıtıyor. Her cümle, bir çöküşün, bir çıkışsızlığın ve bir umutsuzluğun yankısı gibi.

Kitabın merkezindeki anlatıcı, hayatta hiçbir şeyin kendisine anlamlı gelmediği bir noktada, derin bir boşluk hissiyle doludur. O, hayatın sıradanlığına, toplumsal beklentilere ve insan ilişkilerine karşı bir yabancılaşma içindedir. Zihninde sürekli olarak bir tür varoluşsal sorgulama yaşar. Aşk, ölüm, yalnızlık, yaşamın anlamı gibi ağır sorular zihnini meşgul ederken, bir yandan da kendi kimliğini sorgular.

Kör Baykuş’un karakteri, tıpkı Hidayet’in diğer eserlerinde olduğu gibi, bir “yabancı” olma halini simgeler. İnsan, kendi içsel dünyasında kaybolmuş bir yabancı gibidir. Bu yabancılık, kitabın en dikkat çeken unsurlarından biridir. Anlatıcı, bir türlü huzura eremeyen, deliliğe doğru yol alan bir karakter olarak, çoğu zaman okuyucuya da bu derin yalnızlık duygusunu aşılar. Hidayet, kelimelerle adeta bir çığlık atar: "İçimdeki boşluk, dışarıdaki dünyayı yutuyor!"

Kör Baykuş’ta aşk, ölüm ve yalnızlık temaları derinlemesine işlenir. Kitabın baş karakteri, bir kadına duyduğu aşk ve bu aşkın getirdiği acıyla yüzleşir. Aşk, yalnızca romantik bir duygu değil, aynı zamanda bir tür tükeniştir. Karakter, aşkı hem bir kaçış hem de bir hapishane gibi deneyimler. Kadın, hem hayalini süsleyen bir figürdür hem de yıkıcı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldığı bir sembol.



3 Mart 2025 Pazartesi

Romantik Film : Bridge Jones Film Serisi

 Herkese merhabalar efenim,

Eğer romantik komedileri seviyorsanız, büyük ihtimalle Bridget Jones film serisini izlemişsinizdir. Eğer izlemediyseniz, o zaman büyük bir kayıp yaşadığınızı söyleyebilirim. Çünkü bu film serisi, tam anlamıyla kalpten kalbe, kahkahalarla dolu ve aynı zamanda gerçekten gerçekçi bir aşk hikayesi sunuyor. Hazır olun, biraz gülüp biraz da duygulanacağınız bir yolculuğa çıkıyoruz!

Serinin ikinci filmi Bridget Jones: The Edge of Reason (2004), Bridget’in aşk hayatındaki yeni karmaşaları ve insan ilişkilerindeki inişli çıkışlı süreçleri anlatır. Bu filmde, Bridget’in aşkı yeniden bulma çabası komik bir şekilde sürerken, gerçeklerin yüzleşmesi gerektiği bir noktaya gelir. Ancak Bridget her zaman olduğu gibi, ne kadar komik olursa olsun, bir şekilde işleri düzeltir.

Serinin üçüncü filmi Bridget Jones’s Baby (2016) ise biraz daha olgunlaşmış Bridget’i izlememizi sağlar. Artık 40’larına yaklaşan ve hala hayatın içinde kaybolmuş gibi görünen bu kadının, bir anda hamile olduğunu öğrenmesiyle işler daha da karışır. Bu noktada aşk üçgeni bir adım öteye gider: Artık Bridget'in hayatındaki karmaşa, yalnızca romantik ilişkilerle değil, annelik gibi hayatın başka bir boyutuyla da baş başa kalmıştır. Ama her şeyin sonunda, Bridget yine kendi yolunu bulur, çünkü o tam anlamıyla gerçek bir kadındır.

Daha önce ilk filmini izlediğim için o filmden bahsettiğim postu link olarak bıraktım.Bu arada yakın zamanda serinin artık son filmi olduğunu düşündüğüm Bridget Jones: Mad About the Boy filmi de henüz yeni yayınlandı.Eski filmlerin tadını pek verdiğini düşünmüyorum açıkçası hele de baş rolde Colin Firth gibi tatlılık yokken adama ne aşıktık be !

1-Film : Bridget Jones's Diary (2001)

https://maydanozsalatasi.blogspot.com/2014/11/maydanoz-time-film-bridget-joness-diary.html


2.Film : Bridget Jones: The Edge of Reason (2004)


3.Film : Bridget Jones's Baby (2016)


4.Film : Bridget Jones: Mad About the Boy




28 Şubat 2025 Cuma

Fantastik Film : The Love Witch

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün sizlere oldukça ilginç, renkli ve bir o kadar da retro bir filmden bahsedeceğim: The Love Witch. Eğer aşkı, gizemi, büyüleri ve biraz da nostaljiyi seviyorsanız, bu film tam size göre!

Filmin merkezinde, Elaine adında oldukça çekici, bir o kadar da takıntılı bir kadın yer alıyor. Elaine’in hikayesini, başka bir filmde karşımıza çıkacak normal bir kadın olarak düşünmeyin. O, bir aşk arayışında. Hem de her şeyin gerçeğe dönüşmesini sağlamak için doğaüstü güçleri kullanarak! Hedefi ise “gerçek” aşkı bulmak, ama bunun ne kadar karmaşık ve tehlikeli olabileceğini anlamak da bir o kadar zor.

Elaine, 70’ler estetiğiyle süslenmiş, göz alıcı kırmızı rujları ve pırıl pırıl saçlarıyla adeta eski bir zamanın ikonu. Ancak, onun güzelliği dışarıdan ne kadar parlak görünse de, içindeki boşluğu, kaybettiği aşkı ve ona duyduğu takıntıyı kapatmaya yetmiyor. Bütün bu içsel karmaşa, onu bir dizi trajik olaya sürüklüyor. Elaine, gerçek aşkı bulabilmek için bir dizi büyü yapar, ama sonuçlar, tahmin edebileceğiniz gibi, pek de onun istediği gibi olmaz.

Filmi izlerken, sadece hikayeye değil, aynı zamanda görsel öğelere de odaklanmak gerekiyor. The Love Witch, 70’lerin filmlerini ve onların estetiğini modern bir bakış açısıyla yeniden yaratıyor. Renk paleti, kostümler, mekanlar ve özellikle de sinematografik tarzıyla 70’lerin korku ve dram filmlerine saygı duruşunda bulunan bir yapım.

Filmin her karesi, sanki o dönemin bir parçasıymış gibi hissediyor. O dönemdeki psikodelik renkler, dramatik ışıklandırmalar ve stilize edilmiş görüntüler, filmi izlerken nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Hatta zaman zaman, klasik Hammer Horror ya da 70’lerin korku filmleri gibi bir havaya bürünüyor. Bu detaylar, The Love Witch’i sıradan bir romantik komediden çok daha farklı ve özel kılıyor.

Filmdeki en çarpıcı temalardan biri, aşkın ve takıntının tehlikeleri. Elaine’in aşk arayışı, ona ne kadar zarar verirse versin, ona sadece aşkı bulmanın değil, aşkı elde etmenin her yolu mubahmış gibi bir hisse büründürüyor. Onun için bu, bir tür hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor. Büyü, ona istediği her şeyi elde edebilme gücü veriyor ama bu aynı zamanda onun insanları ve duyguları manipüle etmesine de olanak sağlıyor.

Bir başka dikkat çekici unsur ise kadın karakterin bağımsızlığı ve gücü. Elaine’in eylemleri, 70’lerin feminist hareketlerinin gölgesinde de yorumlanabilir. Ama tabii, filmde bu güç ve bağımsızlık bir noktada karanlık bir şekilde ve doğaüstü bir şekilde, onun isteksizce de olsa, yok olmasına yol açıyor. Bunu izlerken insan, aşkın ve takıntının sınırları hakkında biraz düşünmeye başlıyor.

Bu arada film 70'ler olarak çekilse de 2016 da çekildiğini söylemek de fayda var.



Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Şubat Ayı Kitabı Gulyabani Hüseyin Rahmi Gürpınar

 Herkese merhabalar efenim,

Bi Dünya kitap kulübü ile Şubat ayında okuduğumuz ve sunumla incelediğimiz son kitap Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani kitabı oldu.Biz aslında bu romanı beyaz perdeye uyarlanan Süt Kardeşler filminden de biliyoruz.Kız kardeşim tam bir Hüseyin Rahmi fanı bütün külliyatı var kendisinde o yüzden onun kütüphanesinden aldım bende ilk defa okumuş oldum yazarımızı.

Gulyabani, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1919 yılında kaleme aldığı ve halk edebiyatının izlerini taşıyan, aynı zamanda toplumsal eleştiriler barındıran bir korku romanıdır. Eser, bir köyde yaşayan ve halk arasında "Gulyabani" olarak bilinen bir varlık etrafında gelişen olayları anlatır. Ancak, eserdeki "gulyabani" figürü, sadece korkutucu bir yaratık değil, aynı zamanda toplumun içindeki korku ve batıl inançların bir simgesidir.

Hikaye, köyde "Gulyabani" olarak bilinen bir yaratığın korkutucu efsanesi etrafında şekillenir. Bu yaratık, köylüler tarafından korkulan ve hayalet olarak tasvir edilen bir varlıktır. Herkes, gece vakti ortaya çıkan bu yaratığın insanlar üzerinde korku saldığına inanır. Köylüler, Gulyabani'nin ölüm ve kötü ruhlarla ilişkili olduğuna dair çeşitli hikayeler anlatır.

Ancak, hikayenin ilerleyen bölümlerinde, aslında "Gulyabani"nin bir insan olduğu ve bu korkunun insanların zaaflarından faydalanarak üretildiği ortaya çıkar. Gulyabani figürü, toplumda güç ve korku yaratmaya çalışan bir figür olarak karşımıza çıkar. Bu karakterin gerçek kimliği, halkın korkusunun arkasındaki gerçeği açığa çıkarır.

Bir diğer önemli karakter ise Gulyabani’nin kimliğinden habersiz olan ve bu korku dolu atmosferde yaşayan köylülerdir. Hikayede, köylüler arasında bu korkuya kapılan ve yanlış inançlara dayanan insanlar ile, olayların gerçek yüzünü görebilen, daha mantıklı yaklaşan kişiler arasında bir zıtlık vardır.



27 Şubat 2025 Perşembe

Kitap - İlk Aşk İlk Günah Jennifer Hillier

 Herkese merhabalar efenim,

Jennifer Hillier’ın İlk Aşk, İlk Günah (The First Mistake), 2019 yılında yayımlanan ve yazarın psikolojik gerilim türündeki en dikkat çeken eserlerinden biridir. Hillier, bu romanda, insan ruhunun karanlık köşelerine inerek okuru sıradan bir evlilikle başladığı izlenimi uyandıran ama kısa süre içinde çığırından çıkan, karmaşık bir hikayeye doğru sürüklüyor. Kitap, güvensizlik, sadakat, pişmanlık ve insanların kendi karanlık yönleriyle yüzleşmelerini sorgulayan bir psikolojik gerilim olarak dikkat çeker.

Hikaye, bir evliliğin ve ilişkilerin dışarıdan bakıldığında “mükemmel” görünen yüzüne odaklanıyor. Dönemsel olarak paralel şekilde işlenen iki farklı bakış açısı ve zaman dilimi, okura gerilim ve sürükleyici bir anlatı sunuyor. Yine de asıl gücü, okuru sürekli olarak şaşırtma becerisinde yatıyor. Hillier, yalnızca karakterlerin dışsal çatışmalarına değil, içsel çatışmalarına da derinlemesine yer verir. Karakterlerin geçmişten gelen sırları, gizledikleri duygusal yükler ve nihayetinde patlayan olaylar, hikayeyi sürekli olarak dinamik tutuyor.

Kitabın temelindeki ana karakterler, içsel boşlukları, arzuları, korkuları ve hataları ile karmaşık birer portre çizer. Özellikle ana karakterin, yaptıklarıyla yüzleşme süreci, okuyucuyu sürekli olarak sınırlandırmakla birlikte empati kurmaya zorluyor. Bu roman, sevgi, bağlanma, güven ve aldatma gibi temalarla birleşerek, sadece bireysel değil toplumsal boyutta da insan ilişkilerinin kırılgan yapısını sorguluyor.

Jennifer Hillier’ın anlatı tarzı, okuyucuyu tek bir bakış açısına saplanıp kalmaktan alıkoyarak, sürekli sürükleyici bir gerilim yaratıyor. Karakterlerin düşündükleri ve hissettikleri arasındaki gerilim, dilin gücüyle ustaca yansıtılıyor. Çoğu zaman, romanın temposu okuru bir adım önde tutarak, her bir karakterin eylemleriyle ilgili çelişkili duygular oluşturuyor. Hillier, okuru geçmişin karanlık sırlarına doğru çekmeye çalışırken, aynı zamanda sürekli olarak belirsizliğin içinde tutmayı başarıyor.

Kitap boyunca yer alan ince detaylar, bir suçun ya da gizemin çözülmesinin sadece olayları adım adım izlemekten ibaret olmadığını, duygusal ve psikolojik boyutlarının çok daha derinlemesine ele alınması gerektiğini vurguluyor. Bu yönüyle İlk Aşk, İlk Günah, sadece bir cinayet veya kaybolma hikayesi değil, insan doğasının çelişkili yapısını ve karanlık taraflarını ortaya koyan bir gerilim romanıdır.

Hillier’ın okuru sürekli olarak düşündürmeye zorlayan, karakterlerin dürüstlükleriyle ilgili sorgulamalar yapmalarına yol açan eserinde, herkesin içindeki karanlık sırlar ve gizemler ile yüzleşmesi gerektiği mesajı verilmekte. Olayların sadece yüzeyine bakmakla kalmayıp, her bir kararın sonuçlarını ve duygusal ağırlığını derinlemesine hissettiren bir atmosfer yaratılıyor.

İlk Aşk, İlk Günah çok katmanlı bir hikaye sunuyor. Eser, sevgi ile güven arasındaki ince çizgiyi, insanın içsel çatışmalarını ve gerilimli bir atmosferde kişisel hesaplaşmalarını keşfederken, okuru psikolojik derinliklere sürüklüyor. Hillier, okurunu sürekli ters köşe yaparak, finaline kadar dikkatini elinde tutmayı başarıyor. Bu kitap, sıradan bir gerilim romanından çok daha fazlası; aynı zamanda insan doğasının, ilişkilerinin ve karanlık yönlerinin bir çözümlemesi.

Sonuç olarak, İlk Aşk, İlk Günah bir psikolojik gerilim romanı olmanın çok ötesine geçiyor. Eser, sadakat, suçluluk, pişmanlık ve suçluluk temaları üzerinden insan psikolojisini keşfetmek isteyen okuyucular için harika bir okuma deneyimi sunuyor. Hillier’ın kalemiyle, ilişkilerdeki karanlık alanları ve yüzleşmeleri derinlemesine keşfetmek isteyenlere şiddetle tavsiye edilir.



25 Şubat 2025 Salı

Bilim Kurgu Filmi : Companion

 Herkese merhabalar efenim,

Film, Josh ve Iris'in göl kenarındaki bir malikanede geçirecekleri hafta sonunu konu alıyor. Iris, Josh'un mükemmel bir yapay zekâ arkadaşıdır. Ancak, hafta sonu boyunca yaşanan beklenmedik olaylar, ilişkilerini ve insanlıkla olan bağlarını sorgulamaya iter.

Yönetmen Drew Hancock, izleyiciyi bu tuhaf dünyada kaybolmuş gibi hissettiriyor. Gerilim yükseldikçe, insan olmanın anlamı üzerine sorular sormadan edemiyorsunuz. Performanslar da oldukça güçlü. Sophie Thatcher ve Jack Quaid, karakterlerini öyle bir şekilde canlandırmışlar ki, film bittiğinde, hala düşündüğünüz bir şeyler kalıyor.

Teknik olarak da görseller ve ses tasarımı, hikayeye derinlik katıyor ve izlerken atmosferin içine çekiyor.

Companion, sadece bir bilim kurgu değil, insana dair çok daha derin temalar işleyen bir film. Eğer yapay zeka, insanlık ve yalnızlık üzerine kafa yormayı seviyorsanız, izlerken bayağı bir etkilenebilirsiniz.

Son olarak Sophie Thatcher gerçekten acayip güzel bir kadın.Film boyunca kadının güzelliğini izledim resmen ilk defa bu filmde keşfettim kendisini bence daha bir çok filmde rol alır gibime geliyor.Filmin yönetmenin de Barbarian filminin yönetmeni olduğunu söylemek de fayda var.



21 Şubat 2025 Cuma

Komedi Filmi : Kinda Pregnant

 Herkese merhabalar efenim,

Dün yarım gün oldu evlere dağıldık.Felaket kar yağıyor 2 gündür.Bugünle birlikte cumartesi ve pazar günü de evdeyim o zamana kadar hava durulur sanırım.Öyle güzel oldu ki ortalık bembeyaz en sevdiğim.Evdeyken film falan izliyorum o arada.

Netflix de Amy Schumer'ın baş rolde olduğu yeni komedi filmi var.Bunun kadının mizahını ve filmlerini oldukça seviyorum tam kafa dağıtmalık filmler.

Tek bir şey dışında istediği her şeye sahip bekar ve başarılı bir kadın olan Lainy'nin hikayesini konu ediyor. En yakın arkadaşının hamile olduğunu öğrenen Lainy, mutluluk ve kıskançlık karışımı bir duyguya kapılır.



19 Şubat 2025 Çarşamba

Kore Dizisi : Love Scout

 Herkese merhabalar efenim,

Yoğun bir kar yağışı altında okula geldim vali tatilde yapmadı o yüzden 3-4 çocuk okula geldi onlarla zaman geçiriyoruz okulda.Zar zor geldikte akşam geri nasıl dönücez hiç bir fikrim yok okulda mahsur kalmayız inşallah :D 

Bu soğuk havalarda içinize sımsıcak ısıtacak bir Kore dizisi ile geldim.Çok fazla Kore dizisi takip etmiyorum şu sıralar ama bu tarz kaliteli tatlı romantizmi öldürmeyen ve süründürmeyen yapımları izlemek güzel oluyor.Erkek baş rol CEO lardan sıkıldık artık şöyle güçlü kadın CEO karakterler maskülen ama kadının yanında da tatlı kalan erkek karakterler izlemeyi şahsen ben çok seviyorum bu dizi de öyle bir yapım baş roldeki adama bayıldım resmen keşke gerçek hayatta da onlardan olsa :D

Dizi, sadece işinde başarılı olan ve işi dışında hiçbir şeyin nasıl yapılacağını bilmeyen bir şirketin CEO'su Kang Ji Yoon (Han Ji Min) ile onun için hemen hemen her şeyle ilgilenen sekreteri Yoo Eun Ho (Lee Joon Hyuk) arasındaki ilişkiyi konu almaktadır.

Han Ji Min dizide bir şirketin huysuz ve mesafeli CEO'su Ji Yoon karakterini canlandırmaktadır. Başarılı ve kendine güvenen bir kadın olarak yönettiği beyin avcılığı şirketinde başarılı olabilmek için sahip olduğu her şeyi ortaya koymaktadır.

Lee Joon Hyuk dizide arkadaş canlısı ve güler yüzlü bir adam olan Yoo Eun Ho karakterin canlandırıyor. Bekar bir babadır ve her şeyde olduğu gibi ev işlerinde de iyidir. 



18 Şubat 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Şubat Ayı Kitabı Bu Hikaye Senden Uzun Osman Aylin Balboa

 Herkese merhabalar efenim,

Dün Aylin Balboa 'nın Bi Dünya Kitap Grubunun düzenlediği online söyleşiye katıldım.Grup ile Şubat ayında okuduğumuz benim de yazarını ilk defa duyduğum ve okuduğum bir kitap oldu.Kitap öykü kitabı olarak geçse de yazarın dediğine göre Kafa dergisinde yayınlanan kendisinin zaman zaman oturup yazdığı yazılardan oluşan bir kitapmış.Aslında bir öykü kitabından çok bir deneme okur gibiydim.Osman adlı hayali karakter üzerinden ayrılık düşüncelerini ve yas süreçlerini kendi samimi üslubu ile anlatmış.Bir çırpıda okunan akıcı bir kitaptı bir çok insanında duygularına,düşüncelerine tercüman olduğunu düşünüyorum yer yer.Sanki bir arkadaşımın ağzından ayrılık serüvenini dinliyor gibiydim ben kendisini söyleşi de dinlerken de kitabını okurken de çok zevk aldım kitaplarını alacağım ve okuyacağım bir yazar oldu benim için.

“Öyle işte. Hâlâ biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum. Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum. Düşüyorum gibi görünüyor olabilir ama bakma aslında uçuyorum. Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman?”

“Ayrılmalıyız! Barışalım mı? Senin canın sağ olsun. Hiç bilmiyorum. Ben artık istemiyorum. Yuvarlanıp gidiyorum. Senden ayrılmaktan bıktım. Düelloya müelloya gitmiyorum. Aman ne bileyim. Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman.”

Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.



17 Şubat 2025 Pazartesi

Almanya Dizisi : Cassandra

 Herkese merhabalar efenim,

Netflix'e yeni gelen Alman gerilim dizisini izledim dün.Konusu yapay zeka bilim kurgu filmlerini seven ve izleyen kişiler için biraz klişe ama yine de izlemesi keyifli ama insanı izlerken çıldırtan bir yapımdı.Baş rollerde resmen Alman otistikliği vardı yaşananlar Türkiye'de olsaydı çoktan vura vura tarumar etmiştik teknolojiyi diyorum daha fazla da bir şey diyemiyorum çünkü spoiler olur :)

Cassandra, ülkenin ilk Akıllı Ev'inde (ya da en azından dizinin zaman çizelgesinde) geçen bir manipülasyon, sırlar ve ölüm hikayesi sunuyor. Ve evet, bu hikayede çok fazla kurgu var, ancak yapay zekâ teması ilginç ve çok tehlikeli bir yere taşınıyor, bu da onu olması gerekenden çok daha tehlikeli hale getiriyor.



Gerilim Filmi : A Classic Horror Story

 Herkese merhabalar efenim, “A Classic Horror Story”, ismiyle bile izleyiciyle alay eden, bildiğimiz korku formüllerini tersyüz eden, katman...