Herkese yepyeni bir haftadan merhabalar efenim...Bu haftaya kitap postu ile başlayalım istedim.Tee ramazandan önce yazların başlarında okuduğum kitap herhalde evet yine taslaklarda can vermeden yapayım da şunun postunu aradan çıkaralım dedim.Evet tam bir yaz kitabı diyebiliriz milkshakekimden ve kitap kapağından da anlayabilirsiniz sanırım.Kitabı okurken aldığım notlara gelirsek...
İnsanlar neden illa varolmayan şeylerden mucize bekliyor? Tanrı bence mucizeleri veriyor ama beklediğimiz şekilde olağanüstü şekilde değil,insanca, mantıkça veriyor.
Başını kaldırmazsan,umuda rastlayamazsın.Belki de bu yüzden herkes gökyüzüne bakıyor.(Kitapta geçen bir söz) ..
Son olarak hoş bir kitap ama çokta hevesli değilim açıkçası tavsiye etmeye mutlaka okumalısınız diyemicem yani kısaca okumasanız da olur.
Konusu:Kaliforniya'da bir kıyı kasabası olan Melekler Koyu'nda anlatılan eski bir efsaneye göre, kendilerine ihtiyaç duyulduğunda eski bir gemi enkazından melekler ortaya çıkar ve iyilik kötülüğe karşı galip gelirmiş.
Ödüllü, en çok satanlar yazarı Barbara Freethy kalbinizi esir alacak bir serinin ilk kitabıyla okuyucularını büyülüyor.
Jenna Davies yedi yaşındaki bir çocukla birlikte Melekler Koyu'na sığınır. Taşıdığı tehlikeli sır ve kırık kalbi yüzünden sakin bir hayat sürmekten başka hiçbir şey istememektedir. Fakat genç bir kızın iskeleden atladığını görünce arkasından suya atlamakta hiç tereddüt etmez. Çaresiz kızın hayatını kurtarması Jenna'yı ilgi odağı yapar ve aniden kasabadaki herkes onun hikâyesini bilmek ister.
Korkunç bir olay her şeyi altüst edene dek başarılı bir muhabir olan Reid Tanner artık hayatına yeni bir yön vermeye çalışmaktadır. Ama Jenna'nın kim olduğunu ve ne sakladığını merak etmeden duramaz. Sorularına cevap ararken gerçeğe ulaşma tutkusu tehlikeleri de beraberinde getirir. Aşkın mucize olduğu söylense de Jenna'nın kollarının arasında güvende olmasını sağlayabilecek midir?
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
7 Temmuz 2014 Pazartesi
6 Temmuz 2014 Pazar
Maydanoz Time:Film-Yeşil Yol
Herkese günün filminden merhabalar efenim...Evet günün filmi efsanevi film olan Yeşil Yol.Esaretin Bedeli'nden sonra ki favori hapishane filmim diyebilirim bu yaşıma kadar izleyemediğim için evet yuhlayın vurmayın ama abi,abla daha 19 yaşındayım yazık bana..Neyse duygu sömürüsünü bir tarafa bırakıcak olursak gerçekten izlenmesi gereken müthiş bir film neyse uzatmadan gelelim filmi izlerken aldığım notlara...
İdamın provasını yapıyorlardı yani yuh zaten bir vahşet (hırsız manyak katil olsa bile bilmiyorum insan sonuçta ya hümanist olmanın kötü tarafları müebbet hapis yatsınlar kendi kendilerine gebersinler ya bence idam ne bileyim bir de izlemeye falan geliyorlar çok kötü oldum o sahnelerde ya film falan ama idam denilen bir gerçek vardı sonuçta)
Evet geleceğin psikolog aday adayı olduğumdan her film ve diziden (umarım gerçekte olmaz) favori psikopatlarım olur şu aralar bir Hint dizisinde ki RK karakteri favorimdi (yakında postu gelecek) ama şimdi ki asıl favori psikom bu filmdeki kek numarasını yapan manyak orijinal psikopatlıklarla dolu kafası ...
Filmin başlarında cidden bazı sahnelerde kahkaha attım (evet favori psikom sayesinde) ağlamıcam diye direndim ama benim gibi bir ağlak hiç ağlamaz mı hele de böyle bir filmde tanıdığım erkek arkadaşlarım bile ağlamış bu filmi izlerken zaten ben kimim ki ağlamayayım ühüüü....
Son olarak müthiş replikerler...
-Bu dünyada korkunç şeyler oluyor eğer Tanrı izin veriyorsa bir nedeni vardır.
-Eğer bir insan yaptıklarından gerçekten pişman olursa çok mutlu olduğu bir ana dönüp orada sonsuza kadar yaşar mı?
-Percy biri sana tuvalet kapağını kaldırmanı söyleyene kadar kaç yıl tuvalet kapağına işedin?
-Yoruldum patron,yalnız bir güvercin gibi olmaktan yoruldum.Hiç bir zaman nereye gideceğimizi,ne yapacağımızı söyleyecek bir dostumun olmamasından bıktım artık.En çokta insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
Konusu:Oldukça iri yarı biri adam olan John Coffey, iki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahkûm olmuştur. Ürkütücü görünümünün aksine oldukça ince ve karmaşık bir iç dünyası olan Coffey, bazı doğa üstü güçlere sahiptir. Hapishanenin infaz odası baş gardiyanı Paul Edgecomb'un ona gerçekten suçlu olup olmadığını sorması ile birlikte aralarında bir diyalog başlar. Hasta olan Edgecomb'un Coffey'in güçleri sayesinde iyileşmesiyle olaylar gelişmeye başlar. Coffey, doğa üstü gücü sayesinde kendi içine çektiği hastalıkları ağzından serbest bırakarak hayatına devam edebilmektedir. Edgecomb'in, Coffey'in bu gücünün farkına varmasıyla Coffey'e olan düşünceleri tamamen değişmeye başlar. Coffey bu gücü sayesinde mucizeler yaratmaktadır ve Edgecomb bu mucizenin yaşamaya devam etmesi gerektiğini düşünmektedir.Yönetmeni ve senaristi Frank Darabont'tur. FilmStephen King'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır.Film, En İyi Film Akademi Ödülü, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülü, En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü ve En İyi Müzik Akademi Ödülü'ne aday gösterilmiştir.
İdamın provasını yapıyorlardı yani yuh zaten bir vahşet (hırsız manyak katil olsa bile bilmiyorum insan sonuçta ya hümanist olmanın kötü tarafları müebbet hapis yatsınlar kendi kendilerine gebersinler ya bence idam ne bileyim bir de izlemeye falan geliyorlar çok kötü oldum o sahnelerde ya film falan ama idam denilen bir gerçek vardı sonuçta)
Evet geleceğin psikolog aday adayı olduğumdan her film ve diziden (umarım gerçekte olmaz) favori psikopatlarım olur şu aralar bir Hint dizisinde ki RK karakteri favorimdi (yakında postu gelecek) ama şimdi ki asıl favori psikom bu filmdeki kek numarasını yapan manyak orijinal psikopatlıklarla dolu kafası ...
Filmin başlarında cidden bazı sahnelerde kahkaha attım (evet favori psikom sayesinde) ağlamıcam diye direndim ama benim gibi bir ağlak hiç ağlamaz mı hele de böyle bir filmde tanıdığım erkek arkadaşlarım bile ağlamış bu filmi izlerken zaten ben kimim ki ağlamayayım ühüüü....
Son olarak müthiş replikerler...
-Bu dünyada korkunç şeyler oluyor eğer Tanrı izin veriyorsa bir nedeni vardır.
-Eğer bir insan yaptıklarından gerçekten pişman olursa çok mutlu olduğu bir ana dönüp orada sonsuza kadar yaşar mı?
-Percy biri sana tuvalet kapağını kaldırmanı söyleyene kadar kaç yıl tuvalet kapağına işedin?
-Yoruldum patron,yalnız bir güvercin gibi olmaktan yoruldum.Hiç bir zaman nereye gideceğimizi,ne yapacağımızı söyleyecek bir dostumun olmamasından bıktım artık.En çokta insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
Konusu:Oldukça iri yarı biri adam olan John Coffey, iki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahkûm olmuştur. Ürkütücü görünümünün aksine oldukça ince ve karmaşık bir iç dünyası olan Coffey, bazı doğa üstü güçlere sahiptir. Hapishanenin infaz odası baş gardiyanı Paul Edgecomb'un ona gerçekten suçlu olup olmadığını sorması ile birlikte aralarında bir diyalog başlar. Hasta olan Edgecomb'un Coffey'in güçleri sayesinde iyileşmesiyle olaylar gelişmeye başlar. Coffey, doğa üstü gücü sayesinde kendi içine çektiği hastalıkları ağzından serbest bırakarak hayatına devam edebilmektedir. Edgecomb'in, Coffey'in bu gücünün farkına varmasıyla Coffey'e olan düşünceleri tamamen değişmeye başlar. Coffey bu gücü sayesinde mucizeler yaratmaktadır ve Edgecomb bu mucizenin yaşamaya devam etmesi gerektiğini düşünmektedir.Yönetmeni ve senaristi Frank Darabont'tur. FilmStephen King'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır.Film, En İyi Film Akademi Ödülü, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülü, En İyi Uyarlama Senaryo Akademi Ödülü ve En İyi Müzik Akademi Ödülü'ne aday gösterilmiştir.
5 Temmuz 2014 Cumartesi
Maydanoz Time:Film-Life Is Beautiful
Harika bir 2.postla yani film postuyla sizinle tekrardan beraberim efenim!Film listeme aldığım ve çok beğenerek izlediğim ve evet itiraf ediyorum hüngür sümük ağladığım 1997 yapımı Life Is Beautiful yani Hayat Güzeldir filmi...Kesinlikle izlemeniz gereken bir film hele de erkeklerin gelecekte baba olacak ya da baba olanların bilhassa izlemesi gereken film..Başroldeki adamın oyunculuğuna bayıldım resmen tabi adamın oynadığı rolede bayıldım hem aşıkken hem de babayken harika bir karakterdi.Adamın oyunculuğu ne kadar harikayken kadının oyunculuğu o kadar vasattı diyebiliriz ayrıca kadın çokta yaşlı kalmış adamın yanında...Neyse gelelim izlerken aldığım notlara...
Eski film olduğu için midir nedir tam bilemiyorum ama arka fondaki sesler resmen diyalogları bastırmış sesler üst üste binmiş yani..
Adamın yola bakmadan arabayı ve direksiyonu kullanması Allah için o nasıl direksiyon kullanmak!
Film 2.dünya savaşını ve soykırımı anlatıyor gibi dursa da beni asıl etkileyen bir babanın gücüydü...
Ve son olarak filmde beni etkileyen replikler...
-Sessizlik en büyük çığlıktır.
-Bizden düğme ve sabun yapacaklarmış,bizi fırınlarda yakacaklarmış baba...
Konusu:Filmin ilk yarısı romantik ve slapstick türde olup, II. Dünya Savaşından birkaç yıl öncesinde geçmektedir. Guido Orefice (Roberto Benigni), Arezzo'dan gelen genç bir İtalyan Yahudisidir, amcasının çalıştığı otelde garson olarak işe başlayıp kitap evi açmayı planlamaktadır. Guido neşeli ve karizmatiktir, yerel bir okulda öğretmen olan Dora (gerçek hayatta eşi olan Nicoletta Braschi) adında birine aşık olmuştur.Dora zengin, aristokratik ve Yahudi olmayan bir ailenden gelmektedir. Dora'nın annesi kendisini hali vakti yerinde memurla evlendirmek istemektedir fakat Dora nişan töreninde kibirli ve zengin nişanlısını terk edip Guido ile atın üzerinde kaçmıştır. Bir kaç yıl geçer Guido ve Dora evlenir ve Giosuè (Giorgio Cantarini) adında bir de çocukları olur. Dora ve annesi (Marisa Paredes) arası bu evlilikten dolayı açılmıştır. Geçen zaman içinde Giosue'nin dördüncü doğum gününde tekrar birleşirler.Filmin ikinci yarısında ise, II. Dünya Savaşı başlamıştır. Guido, Eliseo Amca ve Giosue zorla trene bindirilip Giosue'nin doğum gününde toplama kampına götürülür. Yahudi olmamasına rağmen Dora ailesiyle birlikte aynı trene binmek ister ve farklı vagonlarda toplama kampına götürülürler. Kampta, Guido oğlunu Alman askerlerinden saklar ve ona gizlice yemekler verir. Oğluna kampta olup bitenleri oyun olduğunu eğer oyunu kazanırlarsa ödül olarak doğum gününde almasını istediği tankı vereceklerini söyler. Oyunun şartlarını, almanca bilmemesine rağmen Alman Nazi subayının kamptaki talimatları söylemek için "Almanca bilen var mı?" sorusuna "Almanca biliyorum" diyerek Alman subayının söylediklerini oğluna İtalyanca olarak çevirir ancak kamptaki talimatları değil kendi uydurduğu oğluna söylemek istediği şeyleri anlatır.Savaş bitip Amerikan askerleri kampı ele geçirince Giosue babasına söz verdiği gibi saklandığı dolaptan çıkar. Tank ile kampa gelen Amerikan askeri Giosue'yi kurtarır. Dora hayattadır fakat babası bir Alman askeri tarafından vurularak öldürülmüştür.
Eski film olduğu için midir nedir tam bilemiyorum ama arka fondaki sesler resmen diyalogları bastırmış sesler üst üste binmiş yani..
Adamın yola bakmadan arabayı ve direksiyonu kullanması Allah için o nasıl direksiyon kullanmak!
Film 2.dünya savaşını ve soykırımı anlatıyor gibi dursa da beni asıl etkileyen bir babanın gücüydü...
Ve son olarak filmde beni etkileyen replikler...
-Sessizlik en büyük çığlıktır.
-Bizden düğme ve sabun yapacaklarmış,bizi fırınlarda yakacaklarmış baba...
Konusu:Filmin ilk yarısı romantik ve slapstick türde olup, II. Dünya Savaşından birkaç yıl öncesinde geçmektedir. Guido Orefice (Roberto Benigni), Arezzo'dan gelen genç bir İtalyan Yahudisidir, amcasının çalıştığı otelde garson olarak işe başlayıp kitap evi açmayı planlamaktadır. Guido neşeli ve karizmatiktir, yerel bir okulda öğretmen olan Dora (gerçek hayatta eşi olan Nicoletta Braschi) adında birine aşık olmuştur.Dora zengin, aristokratik ve Yahudi olmayan bir ailenden gelmektedir. Dora'nın annesi kendisini hali vakti yerinde memurla evlendirmek istemektedir fakat Dora nişan töreninde kibirli ve zengin nişanlısını terk edip Guido ile atın üzerinde kaçmıştır. Bir kaç yıl geçer Guido ve Dora evlenir ve Giosuè (Giorgio Cantarini) adında bir de çocukları olur. Dora ve annesi (Marisa Paredes) arası bu evlilikten dolayı açılmıştır. Geçen zaman içinde Giosue'nin dördüncü doğum gününde tekrar birleşirler.Filmin ikinci yarısında ise, II. Dünya Savaşı başlamıştır. Guido, Eliseo Amca ve Giosue zorla trene bindirilip Giosue'nin doğum gününde toplama kampına götürülür. Yahudi olmamasına rağmen Dora ailesiyle birlikte aynı trene binmek ister ve farklı vagonlarda toplama kampına götürülürler. Kampta, Guido oğlunu Alman askerlerinden saklar ve ona gizlice yemekler verir. Oğluna kampta olup bitenleri oyun olduğunu eğer oyunu kazanırlarsa ödül olarak doğum gününde almasını istediği tankı vereceklerini söyler. Oyunun şartlarını, almanca bilmemesine rağmen Alman Nazi subayının kamptaki talimatları söylemek için "Almanca bilen var mı?" sorusuna "Almanca biliyorum" diyerek Alman subayının söylediklerini oğluna İtalyanca olarak çevirir ancak kamptaki talimatları değil kendi uydurduğu oğluna söylemek istediği şeyleri anlatır.Savaş bitip Amerikan askerleri kampı ele geçirince Giosue babasına söz verdiği gibi saklandığı dolaptan çıkar. Tank ile kampa gelen Amerikan askeri Giosue'yi kurtarır. Dora hayattadır fakat babası bir Alman askeri tarafından vurularak öldürülmüştür.
Maydanoz Time:Dizi-You're Beautiful
Herkese musmutlu hafta sonları!Evet gezme dedikodularımı vereyim ondan sonra konumuza geçelim...Önümüzde ki cuma Aydın'a gidiyoruz yani minnoş Ege'm ile dayımların yanına Didim'e Kuşadası'na gezmeye gidermiyiz bilmiyorum o zaman ki durumumuza bağlı aslında bol bol foto çekeceğim kesin bakalım 3 güncükte olsa kısa bir tatil beni kendime getirir zaten 7-17 Temmuz arası tercih dönemi olucak ondan sonra da açıklanmasını falan bekleyeceğiz İzmir'i kazanırsam Alaçatı Çeşme bi bakmışsınız fink fink geziyorum başka bir yeri kazanırsam artık gittiğim yeri yurt ararken gezerim bakalım kısmet bu işler diyelim ve bugün ki Kore dizimize geçelim evet ben bu diziyi size anlattım sanıyordum ama anlatmamışım malesef 2009 yapımı olduğu için bir çok Korecan'ın BOF gibi çok sevdiği ve bildiği bir dizi diyebiliriz aslında bende kışın izledim ama dedim ya anlattım sanıyordum meğersem taslaklarda can çekişiyormuş...Kızın erkek kılığına girdiği dizilerin en başında geliyor bu dizi diyebiliriz ama bence bi Coffie Prince kadar başarılı değil ha başlangıç olduğu için herkesin gönlünde ayrı bir yeri olabilir ama Coffie Prince ve To The Beautiful You'dan sonra izlediğim için bana pekte eğlenceli gelmedi açıkçası oyuncular oldukça tanıdıktı zaten başroldeki bizim güzel erkeğimiz kız The Heirs ta ve daha bir çok dizide gördüğüm nemrut ama güzel kız ayrıca kız hiçte erkeğe benzememiş Coffie Prince'te oynayan kız bilmesem kız olduğunu erkek olduğuna beni bile ikna edebilirdi yani ayrıca araya müzikal bir hava katılmış nedense müzikal filmleri dizileri hiç sevmiyorum (animasyonlar hariç) ayrıca yine 2.erkek vakası vardı ki bence başroldeki çocuktan daha yakışıklıydı :) Sonuç olarak bu dizi tam bir klasik illa izlenmesi mi lazım yoo çokta tavsiye etmiyorum hani Coffie Prince ve To The Beautiful You'yu izlediyseniz bunu izlemesenizde olur eğer onları izlemediyseniz ilk bunu izleyin çünkü sonuçta bu bu konunun ilk yapımı...
Konusu: Hikaye bir idol grup ve onların yaşamlarını anlatıyor.
Jang Keun Suk bir kenar kasabasından hevesli bir şarkıcıyken bir idol grubunun üyeleri arasına katılan Hwang Tae Kyung'u oynayacak. Park Shin Hye ayrı yumurta ikizlerini oynuyor -biri erkek ve biri kadın. Daha büyük olan erkek kardeşin adı Go Mi Nam ve
daha genç olan kız kardeşin adı Go Mi Nyeo. (Not: Minam ve Minyeo korelilerin yakışıklı ya da güzel sıfatlarını resmi konuşmalarda kullandıkları halidir.) Mi Nam zaten meşhur olan üç kişilik bir idol grubuna dördüncü olarak alınır. Ancak, ciddi bir kaza geçirince, Mi Nyeo kardeşinin kimliğini ve yerini almaya zorlanır.O ve grup üyesi Tae Kyung ilk başta çekişme ve didişmelerine rağmen aşk dolu bir ilişki ortaya çıkar.
Konusu: Hikaye bir idol grup ve onların yaşamlarını anlatıyor.
Jang Keun Suk bir kenar kasabasından hevesli bir şarkıcıyken bir idol grubunun üyeleri arasına katılan Hwang Tae Kyung'u oynayacak. Park Shin Hye ayrı yumurta ikizlerini oynuyor -biri erkek ve biri kadın. Daha büyük olan erkek kardeşin adı Go Mi Nam ve
daha genç olan kız kardeşin adı Go Mi Nyeo. (Not: Minam ve Minyeo korelilerin yakışıklı ya da güzel sıfatlarını resmi konuşmalarda kullandıkları halidir.) Mi Nam zaten meşhur olan üç kişilik bir idol grubuna dördüncü olarak alınır. Ancak, ciddi bir kaza geçirince, Mi Nyeo kardeşinin kimliğini ve yerini almaya zorlanır.O ve grup üyesi Tae Kyung ilk başta çekişme ve didişmelerine rağmen aşk dolu bir ilişki ortaya çıkar.
4 Temmuz 2014 Cuma
Maydanoz Time:Film-The Hangover
Herkese tekrardan merhabalar efenim...Hiç lafı dolandırmadan direk konuya giriyorum günün filmi The Hangover ve komedi filmi evet film listeme en son olarak eklenmiş sevgili arkadaşım Bilge'nin tavsiyesi ile izlediğim arsız,hınzır ve çokta komik olan 2009 yapımı bir film sanırım 3 seriden oluşuyor bende daha yeni izledim kendime inanamıyorum kafamı kaç yıldır derslere kitaplara gömdüğüm için (kendi yazdığım) gerçekten dış dünyayla bağlantımı koparmışım arkadaşlarım böyle söylediğinde yapmayın sadece okulda yapıyorum bunları diyordum ama yazın bile film izlemek yerine deniz,kum,güneş,dondurma diye baya şeyler kaçırmışım o yüzden bu bloğu açtığım ve böyle bir film listesi yaptığım için gerçekten çok mutluyum.Eğlenmek için oldukça iyi bir seçenek fakat ailecek izlenecek bir film değil onun için uyarmalıyım millet yalnızken ya da arkadaşlarınızla izleyin! Filmi izlerken aldığım notlara gelirsek...
Daha çok film repliklerini not almışım...
-Bebeği çiviledin Alan!?
-Gözlüğe bir şey oldu mu?
-Bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam,bu çok canımı yakıyor.Büyükbabamın çok üzülmüştüm.
-Başın sağolsun,nasıl öldü ki?
-2.dünya savaşında.
-Çarpışmada mı öldü?
-Hayır,Vermont'ta kayak yapıyormuş.Sadece 2.dünya savaşına denk geldi.
Son olarak film sonunda ki fotolar yakıyordu resmen kıs kıs :) Ayıca Bradley Cooper tatlılığı demeye gerek var mı bilmiyorum siz anladınız onu :)
Konusu: Bekârlığa veda partisi için Las Vegas'a giden ve kaldıkları otelde geçirdikleri gecenin ardından hiçbir şey hatırlamayan dört arkadaşın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Film yapımcılarının başından geçen olaylardan esinlenerek oluşturulan film, ABD'de, 5 Haziran 2009'da vizyona girdi. 467.416.722 dolarlık hasıla elde eden Felekten Bir Gece, Altın Küre'de, müzikal veya komedi dalında en iyi film ödülü dahil birçok ödül kazandı.
Daha çok film repliklerini not almışım...
-Bebeği çiviledin Alan!?
-Gözlüğe bir şey oldu mu?
-Bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam,bu çok canımı yakıyor.Büyükbabamın çok üzülmüştüm.
-Başın sağolsun,nasıl öldü ki?
-2.dünya savaşında.
-Çarpışmada mı öldü?
-Hayır,Vermont'ta kayak yapıyormuş.Sadece 2.dünya savaşına denk geldi.
Son olarak film sonunda ki fotolar yakıyordu resmen kıs kıs :) Ayıca Bradley Cooper tatlılığı demeye gerek var mı bilmiyorum siz anladınız onu :)
Konusu: Bekârlığa veda partisi için Las Vegas'a giden ve kaldıkları otelde geçirdikleri gecenin ardından hiçbir şey hatırlamayan dört arkadaşın başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Film yapımcılarının başından geçen olaylardan esinlenerek oluşturulan film, ABD'de, 5 Haziran 2009'da vizyona girdi. 467.416.722 dolarlık hasıla elde eden Felekten Bir Gece, Altın Küre'de, müzikal veya komedi dalında en iyi film ödülü dahil birçok ödül kazandı.
Maydanoz Time:Müzik-Sia Chandelier
Herkese musmutlu bir cumadan merhabalar efenim!Genel de cumaları mutlu olmamın sebebi yarının hafta son olması ve hafta sonunun da eşittir gezme olmasından dolayı ama Ramazan ayında olduğumuz için gezmelere kısa bir ara verildi o yüzden bu cuma daha çok evden çıkamama ve haliylen depresyona girme şarkısı olarak bu yazın bence en çok dinlenilecek ve Top10'lar da da uzun süre 1 numara da göreceğimize inandığım Sia-Chandelier'i ağırlayacağız bloğumun bu haftada ki Müzik postu bölümünde.(Ne uzun bir cümle oldu be sonunu nasıl bağlayacağımı şaşırdım vallahi.) Sia'yı zaten çok severim ama neden kliplerinde kendisini göremediğimizi hep çok merak etmişimdir sadece sesiyle önde olmayı istiyor olabilir elbet ya da özgüven problemi olabilir ama bence o kadar da çirkin bir kadın değil bence hatta dudakları ve gözleri bence gerçekten hoşta sayılır.Tabi kendisi bilir elbette ekran fobisi bile olabilir,bilemiyorum.Sia Avustralya doğumluymuş ama kadının sesinde sanki bir fransız gırtlağı ve aksanı varmış gibi bilmiyorum ses renginden de olabilir belki bi süre Fransa'da falanda yaşamıştır oradan oradan derken aksanı karışık olabilir bunu da bilemiyorum ama harika şarkılara ve bir sese sahip olduğu kesin.
Klipte küçük çok güzel bir kız artık Sia'nın simgesi olan sarı bir perukla üzerinde ten rengi bir tulumla modern dans yapıyor.Ki bu şarkı da nasıl dans edilir sorusunun cevabını da veriyor sanırım bizlere.Ayrıca bence küçük bir kızın bu şekilde dans etmesi ve sanki dans ederken çıplakmış hissi verilmesinin altında daha net olarak algılayamadığım gizli bir mesaj varmış gibi geliyor.Üllü güllüyle bir alakası olduğunu zannetmiyorum bana daha çok masumiyeti ve masumiyetin bu dünyaya karşı duyduğu öfkeyi dansla dile getiriyor gibi geldi ama dediğim gibi tam emin değilim bu konuda tartışmaya açık...
3 Temmuz 2014 Perşembe
Maydanoz Time:Film-Benim Dünyam
Herkese tekrardan merhabalar efenim..Günün filmi Black filminden uyarlanan Benim Dünyam adlı Türk filmi..Filmlere çalıntıymış bilmem neymiş deyip durmayın uluslararası filmlerde ya da dizilerde senaryo uygulaması denen bir şey var adamlar bastırıyor parayı kültürüne göre oyuncusuna göre yapıyor bence başarılı yapımlar çokta güzel oluyor..Görüyorsunuz ki onların ki kadar yetenekli oyuncu bizde de var bizim de imkanlarımız böyle filmler yapmaya el veriyor ha orijinal senaryo bir de çok güzel ve başarılı oldu mu zaten ödüllerden ödüllere gidiyor ona diyecek lafım yok.Black filmi geçen sene okulda izlemiştik ve ben hüngür sümük herkesin içinde açık açık ağlamıştım vallahi hiçte gocunmam napayım yani içime mi akıtayım gözyaşımı peh peh...Neyse gelelim benim notlarıma...
Berean Saat bir repliğinde ''ben bu karanlıkta 40 yıl yaşadım'' diyor Beren Saat Allah aşkına hiç 40 yaşında ki bir kadına benziyor mu ?
Çok beğendiğim 1 tanecik replik:
-Hayat dondurma gibidir,erimeden tadını çıkartmak lazım.
Son olarak Beren Saat'in oyunculuğu filmde şöyle idi böyle idi gibi olağanüstü bir şey yapmışlar gibi övgüler duydum okey oyunculuğu çok güzel bunu dizilerde de görüyoruz ama bence filmde asıl oyunculuğu dikkat çeken kızın küçüklüğünü oynayan ufak oyuncu o yaşta o oyunculuk bence o harikaydı...
Senaryo bire bir uygulanmış o yüzden Black filmini izlediyseniz izlemenizi pek tavsiye etmem aslına bakarsınız ben de izledim ama yinede 2 filmde de ağladım sanırım konu bana çok dokundu ...
Konusu:Ela, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybeder. Bundan sonra çevresiyle tamamen uyumsuz biri olarak yetişir. Bu durum genç kızı iyileştirmek için hayatını adayan Mahir Hoca ile tanışana dek devam eder...Yapımı TMC film tarafından yürütülen ve başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat'in bulunduğu film, Hint yapımı bol ödüllü Black (2005) filminden uyarlanıyor. Beren Saat'in doğuştan kör, sağır ve dilsiz başkarakteri canlandırdığı, Uğur Yücel'i ise genç kızın hayatına girip ona engellerinden sıyrılıp yaşamayı tanıtan öğretmen rolünde izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.
Berean Saat bir repliğinde ''ben bu karanlıkta 40 yıl yaşadım'' diyor Beren Saat Allah aşkına hiç 40 yaşında ki bir kadına benziyor mu ?
Çok beğendiğim 1 tanecik replik:
-Hayat dondurma gibidir,erimeden tadını çıkartmak lazım.
Son olarak Beren Saat'in oyunculuğu filmde şöyle idi böyle idi gibi olağanüstü bir şey yapmışlar gibi övgüler duydum okey oyunculuğu çok güzel bunu dizilerde de görüyoruz ama bence filmde asıl oyunculuğu dikkat çeken kızın küçüklüğünü oynayan ufak oyuncu o yaşta o oyunculuk bence o harikaydı...
Senaryo bire bir uygulanmış o yüzden Black filmini izlediyseniz izlemenizi pek tavsiye etmem aslına bakarsınız ben de izledim ama yinede 2 filmde de ağladım sanırım konu bana çok dokundu ...
Konusu:Ela, henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybeder. Bundan sonra çevresiyle tamamen uyumsuz biri olarak yetişir. Bu durum genç kızı iyileştirmek için hayatını adayan Mahir Hoca ile tanışana dek devam eder...Yapımı TMC film tarafından yürütülen ve başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat'in bulunduğu film, Hint yapımı bol ödüllü Black (2005) filminden uyarlanıyor. Beren Saat'in doğuştan kör, sağır ve dilsiz başkarakteri canlandırdığı, Uğur Yücel'i ise genç kızın hayatına girip ona engellerinden sıyrılıp yaşamayı tanıtan öğretmen rolünde izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda da Uğur Yücel bulunuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Ne Yaptığını Biliyorum Alice Feeney
Herkese merhabalar efenim, Uzun bir zaman sonra okuduğum en heyecanlı,akıcı ve sonunu tahmin edemediğim gerilim,polisiye kitabı oldu.Booktu...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...