Herkese merhabalar efenim,
Bir çok kişi tarafından okunan,sevilen ve konuşulan bir kitabı daha okuyamadım,sevemedim ama üzerine konuşuyorum elbette :) Ben klasik okumayı sevmiyorum sanırım artık bu sevdamdan vazgeçsem iyi olacak güncel edebiyat bana daha çok zevk veriyor.Bir kitabı daha okurken ruhum daraldığı için yarım bırakmak durumunda kaldım.Yarısından fazlasını okuyup bıraktım çünkü artık bu kitaba ayırabileceğim sürenin ve sabrın sonuna gelmiş bulunuyorum.Genel anlamda bir felsefesi olsa bile anlamadım ve sevmedim,hikaye bir adaya düşen bir grup çocuğu anlatıyor.Kitap bölümlerde oluşuyor ama her bölümde birbirinin aynısı olaylar olup duruyor zaten sınırlı karakterler var aynı şeyleri sürekli okumakta bir süre sonra insana kasvet veriyor :/
''Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde,atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.''
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
11 Ocak 2020 Cumartesi
9 Ocak 2020 Perşembe
Fantastik Film : Maleficent 2 Mistress Of Evil
Herkese merhabalar efenim,
Vay be biz İzmir'e taşınalı tam 6 yıl olmuş.Bu filmin ilk filmine de bizim İzmir'e ilk taşındığımız yıl kardeşimle birlikte gitmiştik.Şimdi 6 yıl sonra da kardeşimle birlikte sinemada izlemeyi çok isterdim ama bu film çıktığında maalesef kardeşim İstanbul da idi o yüzden ayrı ayrı izlemek zorunda kaldık.Jolie'nin her filminde kadına düşüyorum resmen kadın 44 yaşında ama hala benle aynı yaşta gibi öyle bi bozulmayan güzellik var kadında.İlk filmine oranla daha aksiyonlu olsa da bence ilk film daha güzeldi,kardeşimin de en sevdiği filmdir :)
https://maydanozsalatasi.blogspot.com/2014/06/maydanoz-timefilm-malefcent.html
Yıllar Maleficent ve Aurora'ya iyi davranmıştır. İlişkileri kalp kırıklıklarından, intikam öyküsüne ve sonunda sevgiye dönüşür. Ancak hala insanlar ve periler arasındaki nefret ilişkisi sürüyordur. Aurora'nın Prens Phillip ile gerçekleşecek olan evliliği, iki bölgenin birliğini sağlayacağı için Ulstead ve Moors Krallığı'nda kutlanacaktır. Beklenmedik bir karşılaşma ise yeni ittifakları doğuracaktır. Büyük Savaş içerisinde Maleficent ve Aurora ise ayrı düşeceklerdir. Böylece sadakatleri test edilecek ve gerçek bir aile olup olmadıklarını sorgulayacaklardır.
Vay be biz İzmir'e taşınalı tam 6 yıl olmuş.Bu filmin ilk filmine de bizim İzmir'e ilk taşındığımız yıl kardeşimle birlikte gitmiştik.Şimdi 6 yıl sonra da kardeşimle birlikte sinemada izlemeyi çok isterdim ama bu film çıktığında maalesef kardeşim İstanbul da idi o yüzden ayrı ayrı izlemek zorunda kaldık.Jolie'nin her filminde kadına düşüyorum resmen kadın 44 yaşında ama hala benle aynı yaşta gibi öyle bi bozulmayan güzellik var kadında.İlk filmine oranla daha aksiyonlu olsa da bence ilk film daha güzeldi,kardeşimin de en sevdiği filmdir :)
https://maydanozsalatasi.blogspot.com/2014/06/maydanoz-timefilm-malefcent.html
Yıllar Maleficent ve Aurora'ya iyi davranmıştır. İlişkileri kalp kırıklıklarından, intikam öyküsüne ve sonunda sevgiye dönüşür. Ancak hala insanlar ve periler arasındaki nefret ilişkisi sürüyordur. Aurora'nın Prens Phillip ile gerçekleşecek olan evliliği, iki bölgenin birliğini sağlayacağı için Ulstead ve Moors Krallığı'nda kutlanacaktır. Beklenmedik bir karşılaşma ise yeni ittifakları doğuracaktır. Büyük Savaş içerisinde Maleficent ve Aurora ise ayrı düşeceklerdir. Böylece sadakatleri test edilecek ve gerçek bir aile olup olmadıklarını sorgulayacaklardır.
8 Ocak 2020 Çarşamba
Gizem Filmi : The Invitation
Herkese merhabalar efenim,
Sevdiceğim askere gitti,18 gün buralarda olmadığı için bol bol film,dizi izleyip kitap okuyup zamanımı geçirmeye çalışıyorum eski hızlı zamanlarıma geri döndüm anlayacağınız :)
Netflix filmleri ile devam ediyorum şu sıralar film izleme maratonuma.Bugün yine bir gerilim/gizem filmi izlemek istedim.Annem izleyip beğendiğini söylemişti bende şimdi izledim ama sanırım annem kadar beğenemeyeceğim çünkü bu tarz filmlere oldukça alışkınım ve bana o kadar da farklı bir filmmiş gibi gelmedi hatta bazı kopuk ve gereksiz uzun sahnelerden dolayı benim gözümde eksi puanı aldı.Filmin ilk yarısı gerçekten çok sıkıcı ilerliyor genelde anlamsız diyaloglar üzerinde ilerliyor,atlayarak izleseniz bile gayette anlarsınız bence diğer yarısın da olaylar kopuyor zaten ve ne ara olaylar başladı ne ara bitti anlayamadım film değişik bir sonla bitmiş oluyor mal gibi kalıyorsunuz :)
Will ve Eden sevgi dolu bir çiftir. Ancak onların ilişkisi, yaşanan trajedi sonucu çocuklarını kaybetmelerinin ardından Eden'ın ortadan kaybolması ile son bulur. Aradan geçen iki yılın ardından Eden, yeni bir eş ve bambaşka bir kişilikle geri döner. Geride bıraktığı her şeyle tekrar bağ kurmak isteyen genç kadın, eşi David ile evlerinde bir davet verir. Eski arkadaşların toplandığı bu davette Will ve sevgilisi de yerini alır. Davet oldukça güzel bir şekilde başlamıştır ancak bir süre sonra Will, Eden ve David'in tuhaf davranışlar sergilediğini düşünmeye başlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde garipliklerin devam etmesi, Will'in aşırı tepki vermesine neden olur. Yaşananlar Will'in paranoyaklığı mıdır yoksa gerçekten evde yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardır?
Sevdiceğim askere gitti,18 gün buralarda olmadığı için bol bol film,dizi izleyip kitap okuyup zamanımı geçirmeye çalışıyorum eski hızlı zamanlarıma geri döndüm anlayacağınız :)
Netflix filmleri ile devam ediyorum şu sıralar film izleme maratonuma.Bugün yine bir gerilim/gizem filmi izlemek istedim.Annem izleyip beğendiğini söylemişti bende şimdi izledim ama sanırım annem kadar beğenemeyeceğim çünkü bu tarz filmlere oldukça alışkınım ve bana o kadar da farklı bir filmmiş gibi gelmedi hatta bazı kopuk ve gereksiz uzun sahnelerden dolayı benim gözümde eksi puanı aldı.Filmin ilk yarısı gerçekten çok sıkıcı ilerliyor genelde anlamsız diyaloglar üzerinde ilerliyor,atlayarak izleseniz bile gayette anlarsınız bence diğer yarısın da olaylar kopuyor zaten ve ne ara olaylar başladı ne ara bitti anlayamadım film değişik bir sonla bitmiş oluyor mal gibi kalıyorsunuz :)
Will ve Eden sevgi dolu bir çiftir. Ancak onların ilişkisi, yaşanan trajedi sonucu çocuklarını kaybetmelerinin ardından Eden'ın ortadan kaybolması ile son bulur. Aradan geçen iki yılın ardından Eden, yeni bir eş ve bambaşka bir kişilikle geri döner. Geride bıraktığı her şeyle tekrar bağ kurmak isteyen genç kadın, eşi David ile evlerinde bir davet verir. Eski arkadaşların toplandığı bu davette Will ve sevgilisi de yerini alır. Davet oldukça güzel bir şekilde başlamıştır ancak bir süre sonra Will, Eden ve David'in tuhaf davranışlar sergilediğini düşünmeye başlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde garipliklerin devam etmesi, Will'in aşırı tepki vermesine neden olur. Yaşananlar Will'in paranoyaklığı mıdır yoksa gerçekten evde yolunda gitmeyen bir şeyler mi vardır?
7 Ocak 2020 Salı
Gerilim Filmi : In The Tall Grass
Herkese merhabalar efenim,
Stephen King Baba yazmaya ve yazdıklarını filme çekmeye devam ediyor.Ona bu konuda güncel olarak en iyi destek olan elbette Netflix olmuş.Stephen King'in bir çok filmini bünyesine alıp dünyaya sunmaya devam ediyor.Bu filmi izler izlemez de bir Stephen King dünyasının içine girdiğimi hemen anlamış bulundum.Tek bir mekan,değişik karakterler ve lanetli bir şeyler."Bir şeyler" diyorum çünkü King'in bu konuda sınırlaması yok biliyorsunuz ki araba,bebek,uzun otlar her şey onun elinde anında bir lanete dönüşebilir,bu filmde de uzun otlar lanete dönüşmüş durumda.Hem zaman algımızla oynadığı için kafamızı bulandıran,hem de sürekli twist yaptığı için sonuna kadar merakla izlettiren bir film daha :)
Cal ve Becky kardeşler, uzun otlarla çevrili bir alanda yaşayan teyzelerine gitmek için yola koyulurlar. Yolda ilerleyen kardeşler birden çalılıkların arasından bir ses duyar. Sese kulak verdiklerinde kendilerinden yardım istendiğini anlayan kardeşler ne yapacaklarını şaşırır. Yakalanmaktan korktukları için çok ses çıkarmadan kendilerini duyurmaya çalışan anne ve oğlunu bulmak için arabadan inen Cal ve Becky, otların arasında onlara ulaşmaya çalışır. Ancak çok geçmeden kendilerini yardım beklemek zorunda kalacakları bir durumun içerisinde bulurlar.
Stephen King Baba yazmaya ve yazdıklarını filme çekmeye devam ediyor.Ona bu konuda güncel olarak en iyi destek olan elbette Netflix olmuş.Stephen King'in bir çok filmini bünyesine alıp dünyaya sunmaya devam ediyor.Bu filmi izler izlemez de bir Stephen King dünyasının içine girdiğimi hemen anlamış bulundum.Tek bir mekan,değişik karakterler ve lanetli bir şeyler."Bir şeyler" diyorum çünkü King'in bu konuda sınırlaması yok biliyorsunuz ki araba,bebek,uzun otlar her şey onun elinde anında bir lanete dönüşebilir,bu filmde de uzun otlar lanete dönüşmüş durumda.Hem zaman algımızla oynadığı için kafamızı bulandıran,hem de sürekli twist yaptığı için sonuna kadar merakla izlettiren bir film daha :)
Cal ve Becky kardeşler, uzun otlarla çevrili bir alanda yaşayan teyzelerine gitmek için yola koyulurlar. Yolda ilerleyen kardeşler birden çalılıkların arasından bir ses duyar. Sese kulak verdiklerinde kendilerinden yardım istendiğini anlayan kardeşler ne yapacaklarını şaşırır. Yakalanmaktan korktukları için çok ses çıkarmadan kendilerini duyurmaya çalışan anne ve oğlunu bulmak için arabadan inen Cal ve Becky, otların arasında onlara ulaşmaya çalışır. Ancak çok geçmeden kendilerini yardım beklemek zorunda kalacakları bir durumun içerisinde bulurlar.
5 Ocak 2020 Pazar
Kitap - Biz Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Herkese merhabalar efenim,
Bir çok yazarın ilham kaynağı olan bir distopya romanı ile devam ediyoruz kitap yolculuğuna.Yazarın ismini dikkate almamıştım kitabı satın alırken ama dikkatli baktığımda kitaba bir kez daha yazarın Rus olduğunu ve bir kez daha Rus edebiyatına bulaşmış olduğumu farkettim.Kitabın günlük tarzında olmasından mıdır,çevirisinin berbat olmasından mıdır yoksa ısrarla Rus edebiyatı okuyamamamdan mıdır nedir bilemiyorum ama kitap beni hiç sarmadı 300 sayfalık kitabın yarısına kadar dayanabildim ancak sonrasını okumaya ne midem elverdi (o cümleleri okumaya çalışmak üstüne bir de anlamaya çalışmaktan midem bulandı artık) ne beynim, ne de ruhum,ruhum sıkıldı ayol ruhum ! Bu kadar göklere çıkarılan kitapların ben de neden bu etkiyi yarattıklarını bir türlü anlayamıyorum aynı şeyi "Cesur Yeni Dünya" kitabını okurken de yaşamıştım zaten yazar bu kitaptan esinlenerek yazmış kitabı da.Bu arada İzmir Kitap Kulübü'nün Ocak ayı kitabı da Cesur Yeni Dünya olarak seçildi :/ Ben daha önceden okuduğum için buraya yazmayacağım.
Bu arada ayrıntılı bir inceleme yazısı da bırakıyorum ben de kitabı daha fazla algılayabilmek için bu yazıdan yararlandım :
https://www.bilimkurgukulubu.com/edebiyat/george-orwelldan-zamyatinin-biz-romani-uzerine-bir-inceleme/
Aldoux Huxley, Ayn Rand, George Orwell, Kurt Vonnegut, Ursula K. Le Guin için açık esin kaynağı olan BİZ, ilk kez özgün dilden çevirisiyle okurların karşısında.
Herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir ülkede, Tek Devlet'in komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendis günlük tutmaktadır. Herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük, yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki İyilikçi'nin matematiksel, kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşür.
"Devlet kendini ve hedeflerini yaşatıyor, ama ölmeyi gönüllü olarak elbette kabul etmiyor o yüzden yeni şimşekler, fırtınalar, kasırgalar başlayacak. Böyledir bu yasa, sonsuza dek fırtına gibi bir 'd' ile taçlanan o yumuşak 'evrim' böyledir. Fırtınanın güçlü nefesi bu sayfalarda duracak."
Yevgeni Zamyatin
"Zamyatin belli bir ülkeyi değil sanayi uygarlığının hedeflerini değerlendiriyor. Bu kitabın konusu aslında Makine'dir, yani insanın şişesinden düşüncesizce çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin."
George Orwell
"Otomatik Piyano'yu yazarken olay örgüsünü gururla Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sından ödünç aldım, o da zaten gururla Yevgeni Zamyatin'in BİZ'inden ödünç almıştı."
Kurt Vonnegut
"Yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı. İyi, zeki ve güçlü bir kitap; duygusal açıdan sarsıcı ve teknik açıdan, bilimkurgunun metafor menzilini kullanma tarzıyla, o zamandan bu yana yazılmış birçok kitaptan çok daha ilerde."
Ursula K. Le Guin
Ölmeden Önce Özgün Dilden Çevirisiyle Okumanız Gereken 1001 Kitap'tan biri.
Bir çok yazarın ilham kaynağı olan bir distopya romanı ile devam ediyoruz kitap yolculuğuna.Yazarın ismini dikkate almamıştım kitabı satın alırken ama dikkatli baktığımda kitaba bir kez daha yazarın Rus olduğunu ve bir kez daha Rus edebiyatına bulaşmış olduğumu farkettim.Kitabın günlük tarzında olmasından mıdır,çevirisinin berbat olmasından mıdır yoksa ısrarla Rus edebiyatı okuyamamamdan mıdır nedir bilemiyorum ama kitap beni hiç sarmadı 300 sayfalık kitabın yarısına kadar dayanabildim ancak sonrasını okumaya ne midem elverdi (o cümleleri okumaya çalışmak üstüne bir de anlamaya çalışmaktan midem bulandı artık) ne beynim, ne de ruhum,ruhum sıkıldı ayol ruhum ! Bu kadar göklere çıkarılan kitapların ben de neden bu etkiyi yarattıklarını bir türlü anlayamıyorum aynı şeyi "Cesur Yeni Dünya" kitabını okurken de yaşamıştım zaten yazar bu kitaptan esinlenerek yazmış kitabı da.Bu arada İzmir Kitap Kulübü'nün Ocak ayı kitabı da Cesur Yeni Dünya olarak seçildi :/ Ben daha önceden okuduğum için buraya yazmayacağım.
Bu arada ayrıntılı bir inceleme yazısı da bırakıyorum ben de kitabı daha fazla algılayabilmek için bu yazıdan yararlandım :
https://www.bilimkurgukulubu.com/edebiyat/george-orwelldan-zamyatinin-biz-romani-uzerine-bir-inceleme/
Aldoux Huxley, Ayn Rand, George Orwell, Kurt Vonnegut, Ursula K. Le Guin için açık esin kaynağı olan BİZ, ilk kez özgün dilden çevirisiyle okurların karşısında.
Herkesin numaralarla adlandırıldığı ve her an dinlenip gözetlendiği bir ülkede, Tek Devlet'in komşu gezegenlere yayılmak için yaptırdığı uzay gemisinin çalışmalarına katılan bir mühendis günlük tutmaktadır. Herkesin devlete yararlı ve iyi olmasının övgüsüyle başlayan günlük, yavaş yavaş mühendisin devletin başındaki İyilikçi'nin matematiksel, kusursuz düzeninin sorgulanmasına dönüşür.
"Devlet kendini ve hedeflerini yaşatıyor, ama ölmeyi gönüllü olarak elbette kabul etmiyor o yüzden yeni şimşekler, fırtınalar, kasırgalar başlayacak. Böyledir bu yasa, sonsuza dek fırtına gibi bir 'd' ile taçlanan o yumuşak 'evrim' böyledir. Fırtınanın güçlü nefesi bu sayfalarda duracak."
Yevgeni Zamyatin
"Zamyatin belli bir ülkeyi değil sanayi uygarlığının hedeflerini değerlendiriyor. Bu kitabın konusu aslında Makine'dir, yani insanın şişesinden düşüncesizce çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin."
George Orwell
"Otomatik Piyano'yu yazarken olay örgüsünü gururla Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sından ödünç aldım, o da zaten gururla Yevgeni Zamyatin'in BİZ'inden ödünç almıştı."
Kurt Vonnegut
"Yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı. İyi, zeki ve güçlü bir kitap; duygusal açıdan sarsıcı ve teknik açıdan, bilimkurgunun metafor menzilini kullanma tarzıyla, o zamandan bu yana yazılmış birçok kitaptan çok daha ilerde."
Ursula K. Le Guin
Ölmeden Önce Özgün Dilden Çevirisiyle Okumanız Gereken 1001 Kitap'tan biri.
2 Ocak 2020 Perşembe
Kitap - Camdaki Kız Gülseren Budayıcıoğlu
Herkese merhabalar efenim,
Bugün yine kitap postu ile devam ediyoruz.İş arkadaşım sevgili Ceren'nin bana getirdiği kitaplar bir yandan,kütüphaneden aldığım kitaplar bir yandan,Blackfriday indiriminden aldığım kitaplar bir yandan,İzmir Kitap Kulübü ile okuduğum kitaplar bir yandan,kardeşimin İstanbul'dan aldığı ve eve bırakmak için getirdiği kitaplar bir yandan okumalarıma tam gaz devam ediyorum.2020 yılında diğer yıllara nazaran en az 100 adet kitap okumayı planlıyorum daha yılın ilk günlerinden hızlı başladım :)
Bu kitap sevgili arkadaşım Ceren'nin bana tavsiye ettiği bir kitaptı kendisi de psikolog olduğu için bu tarz psikoloji kitaplarını okumayı seviyor.Gülseren Budayıcıoğlu bir psikiyatrist ve kitapları da genelde hep Çok Satanlar listesinden oluyor.Yalom gibi terapi seanslarını (büyük olasılıkla isim değiştirerek) ,hastalarının öykülerini yazmış.Aynı zamanda kendisi de farklı bir yazı puntosuyla kendi görüş ve düşüncelerini de belirtmiş,sanki bir seans okuyor gibi değilde bir roman okuyor hissi uyandırıyor kitap ayrıca Türk bir yazar olduğu ve bu kişilerin gerçekten Türkiye de yaşayanlar insanlar olduğu ve başından geçirdikleri olaylarında Türkiye nin gerçekleri olması okumayı daha da akıcı ve sürükleyici hale getirmiş.
Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”
Bugün yine kitap postu ile devam ediyoruz.İş arkadaşım sevgili Ceren'nin bana getirdiği kitaplar bir yandan,kütüphaneden aldığım kitaplar bir yandan,Blackfriday indiriminden aldığım kitaplar bir yandan,İzmir Kitap Kulübü ile okuduğum kitaplar bir yandan,kardeşimin İstanbul'dan aldığı ve eve bırakmak için getirdiği kitaplar bir yandan okumalarıma tam gaz devam ediyorum.2020 yılında diğer yıllara nazaran en az 100 adet kitap okumayı planlıyorum daha yılın ilk günlerinden hızlı başladım :)
Bu kitap sevgili arkadaşım Ceren'nin bana tavsiye ettiği bir kitaptı kendisi de psikolog olduğu için bu tarz psikoloji kitaplarını okumayı seviyor.Gülseren Budayıcıoğlu bir psikiyatrist ve kitapları da genelde hep Çok Satanlar listesinden oluyor.Yalom gibi terapi seanslarını (büyük olasılıkla isim değiştirerek) ,hastalarının öykülerini yazmış.Aynı zamanda kendisi de farklı bir yazı puntosuyla kendi görüş ve düşüncelerini de belirtmiş,sanki bir seans okuyor gibi değilde bir roman okuyor hissi uyandırıyor kitap ayrıca Türk bir yazar olduğu ve bu kişilerin gerçekten Türkiye de yaşayanlar insanlar olduğu ve başından geçirdikleri olaylarında Türkiye nin gerçekleri olması okumayı daha da akıcı ve sürükleyici hale getirmiş.
Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”
1 Ocak 2020 Çarşamba
Kitap - Ben,Kirke Madeline Miller
Herkese merhabalar efenim,
Yeni yılın ilk gününe bir kitap postu ile başlayalım dedim.2019 yılının sonlarına doğru okuma hızımı arttırmış olsam da 2019 yılında ki hatta geçmiş yıllarda ki okuma performansımı hiç beğenmedim 2020 yılı benim için bol bol kitap okumalı bir yıl olsun istiyorum.geçen yıllarda olduğu gibi KPSS belasıyla ya da işlerin yoğunluğuna boğulmak istemiyorum bu konuda bu yıl bahanem olsun istemiyorum.
Yılın ilk kitabı 2018 yılının Goodreads'te "En iyi Fantastik Roman" olarak seçilen ve bloglarda,çok satanlarda görüp aldığım bir kitap : Ben , Kirke !
Mitoloji severler eminim ki bu kitabı çok seveceklerdir.Benim mitolojiye ilgim yüzde otuz falan herhalde o yüzden ilk başlarını severek okusum da kitap daha sonradan beni sıkmaya başladı çünkü çok fazla karakter (tanrılar,tiranlar ve daha fazla farklı yaratıklar) girip çıkmaya başladı ve kafam da karıştı , tabi duygusal olarak çalkantılı olduğum bir döneme de gelmiş olmasından da kafamı iyice kitaba verememiş olabilirim,bilmiyorum ama benim için yılın kitabı falan olmadı açıkçası.Okuması zevkliydi araya mola vermek için başka kitaplar almasaydım belki daha kısa bir sürede de biterdi ama 15 günlük bir sürede anca bitirdim.
NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre Yılın En İyi Kitabı
Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı
“Bu dikkat çekici hikâye sizi, Kirke’nin yaptığı bir büyü gibi etkisi altına alacak.”
- Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı
“Tek kelimeyle büyüleyici ve zarif anlatımıyla Ben, Kirke, kadın yaşamının sıradan ve de sıradışı bir hikâyesi.”
- Eimear McBride, Kız Natamam Bir Şeydir ‘ in yazarı
Ozanlar benden, erkek kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi.
Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.
Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.
Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
Yeni yılın ilk gününe bir kitap postu ile başlayalım dedim.2019 yılının sonlarına doğru okuma hızımı arttırmış olsam da 2019 yılında ki hatta geçmiş yıllarda ki okuma performansımı hiç beğenmedim 2020 yılı benim için bol bol kitap okumalı bir yıl olsun istiyorum.geçen yıllarda olduğu gibi KPSS belasıyla ya da işlerin yoğunluğuna boğulmak istemiyorum bu konuda bu yıl bahanem olsun istemiyorum.
Yılın ilk kitabı 2018 yılının Goodreads'te "En iyi Fantastik Roman" olarak seçilen ve bloglarda,çok satanlarda görüp aldığım bir kitap : Ben , Kirke !
Mitoloji severler eminim ki bu kitabı çok seveceklerdir.Benim mitolojiye ilgim yüzde otuz falan herhalde o yüzden ilk başlarını severek okusum da kitap daha sonradan beni sıkmaya başladı çünkü çok fazla karakter (tanrılar,tiranlar ve daha fazla farklı yaratıklar) girip çıkmaya başladı ve kafam da karıştı , tabi duygusal olarak çalkantılı olduğum bir döneme de gelmiş olmasından da kafamı iyice kitaba verememiş olabilirim,bilmiyorum ama benim için yılın kitabı falan olmadı açıkçası.Okuması zevkliydi araya mola vermek için başka kitaplar almasaydım belki daha kısa bir sürede de biterdi ama 15 günlük bir sürede anca bitirdim.
NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre Yılın En İyi Kitabı
Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı
“Bu dikkat çekici hikâye sizi, Kirke’nin yaptığı bir büyü gibi etkisi altına alacak.”
- Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı
“Tek kelimeyle büyüleyici ve zarif anlatımıyla Ben, Kirke, kadın yaşamının sıradan ve de sıradışı bir hikâyesi.”
- Eimear McBride, Kız Natamam Bir Şeydir ‘ in yazarı
Ozanlar benden, erkek kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi.
Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.
Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.
Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.
Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...