Herkese merhabalar efenim,
Neredeyse 1 aydır elimde süründürdüğüm araya tabi ki başka kitaplarda aldığım 600 sayfadan fazla olan bir Ahmet Ümit kitabı ile devam ediyorum.Kitabı okurken bol bol İstanbul tarihine de tanıklık ediyoruz Ümit her kitabında tarihi bilgisini kitaplarına çok güzel bir şekilde yediriyor.Geçen yıl 15 gün İstanbul gezisi yapmıştım o zaman İstanbul'un bir çok tarihi yerini gezme fırsatı buldum ama 15 güne hem de hava şartlarına sığdıramadığım daha bir çok yer kalmıştı.Tarihi dokusu inanılmaz güzel bir yer İstanbul ve bu dokuyu bozanların,yıkanların ölümle cezalandırılması gerektiğine inanan bir katilimiz var hatta bir seri katil ve öldürdüğü kişilerde pek iyi kişiler sayılmaz o yüzden ahlak ve akılın birbirine karıştığı bir yerde Nevzat Komiserimiz.
Yedi tepeli şehre çökmüş kasvet yüklü bir bulut, son nefesini vermiş yedi kurban...
Tarihî yarımadada işlenen sıra dışı bir cinayet, Başkomser Nevzat’ı harekete geçirir. Katil, avcuna antika bir sikke bıraktığı kurbanın cesedi üzerinden çözülmesini istediği bazı mesajlar vermiştir. Aynı cinayet ritüelinin parçası olmuş kurbanlar peşi sıra gelir; tüm kurbanların elinde bir sikke vardır ve her biri şehrin parlak dönemlerinde yaşamış bir imparatorunun döneminden kalma tarihi bir yapının önüne bırakılmıştır. Kurbanların ortak özelliği, İstanbul’a olan ihanetleridir. Peki katilin özelliği nedir?
Şehrimizle birlikte yitirdiklerimize, birbirimize bakıyorduk.
Byzantion, Konstantinapol ve İstanbul... Sahipleri, sakinleri değişse de, yeni isimler edinip farklı karakterlere bürünse de değişmeyen bir şey var tarihi yarımadada; eskimeyen güzelliği.Ahmet Ümit İstanbul Hatırası’nda artık tehdit altında olan bu güzelliği merkeze alıyor ve yüksek gerilimli polisiyesiyle okuru hipnotize ederken aktardığı tarihi bilgilerle İstanbulluluk bilincini de canlandırmaya çalışıyor.