Herkese bol güneşli bir pazar sabahından merhabalar efenim :)
Eğer bu güneşin tadını çıkarmak için dışarı çıkmayacak ve evde keyif yapmak istiyorsanız size pazar sineması tadında bir film postuyla geldim !
Oscar filmlerinin hepsini tam olarak izleyemesem de Oscar'ı bırakıp Cannes' e geçtim resmen bu film ile :D Başrolde Kristen Stewart olmasından mıdır nedir uzun zamandır orada burada,bloglarda görüyordum bu filmi en yakın zamanda da izledim.Öyle ödül olacak kadar iyi bir film değil maalesef ki aslında Korku ya da Psikolojik-Gerilim diyebiliriz.Aksiyon pek yok maalesef durağan bir şekilde ilerleyen bir korku teması var.Sonunun nereye bağlanacağını merak ederken çokta mantıklı ya da içime sinen bir son olması maalesef bana biraz hava da kalmış gibi geldi.Korku temasına farklı bir yaklaşım denebilir aslında bu film için ...
Film, ikiz kardeşinin öldüğünü öğrenen genç bir kadını temel alıyor. Kardeşi gibi medyum olarak genç kadın kardeşinin ona bir işaret göndermesini bekliyor, moda dünyasında geçen bir hayalet hikayesini konu alacak.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
30 Nisan 2017 Pazar
29 Nisan 2017 Cumartesi
Maydanoz Time : Film - Lesson of the Evil
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün oldukça meşgul olduğumdan bugünün postunu anca yazabiliyorum sorry :/
Bugünün film postunu hemen kısa tutup uyumaya kaçacağım :) İzmir de iken kardeşimle izlediğim sayko Japon filmlerinden (hastasıyızzzz dedeee) bir tane daha ! Yine bol bol kan ve dehşet var elbette :D Bir lisede örnek bir öğretmen zekasıyla,sıcakkanlılığı ile hatta yakışıklılığı ile :D Tabi her şey dışardan göründüğü gibi değil :D Öğretmenin akran,veli,öğretmen zorbalığı ile mücadele yöntemi biraz tuhaf tabi :D Bu tarz okulda geçen hayatta kalma filmleri severler için iyi bir tavsiye benden :D
Seiji Hasumi (Hideaki ItÅ) adında ki İngilizce öğretmeni öğrencileri tarafından sevilir ve arkadaşları tarafından saygı duyulur. Ancak, onun gerçek yapısını gizlemesi hayran bırakıcı. Gerçekte, Hasumi diğer insanlar için empati yönünden aciz hissedilen bir psikopat. Özellikle, onda ciddi bir antisosyal kişilik bozukluğu vardır. Onun ruhsal durumundan dolayı, Hasumi öğrencileri ve velileri sistematik öldürerek zorbalık ve "canavar ebeveyn" gibi sorunlarla başa çıkmak için zorbalığı seçer.
Bugün oldukça meşgul olduğumdan bugünün postunu anca yazabiliyorum sorry :/
Bugünün film postunu hemen kısa tutup uyumaya kaçacağım :) İzmir de iken kardeşimle izlediğim sayko Japon filmlerinden (hastasıyızzzz dedeee) bir tane daha ! Yine bol bol kan ve dehşet var elbette :D Bir lisede örnek bir öğretmen zekasıyla,sıcakkanlılığı ile hatta yakışıklılığı ile :D Tabi her şey dışardan göründüğü gibi değil :D Öğretmenin akran,veli,öğretmen zorbalığı ile mücadele yöntemi biraz tuhaf tabi :D Bu tarz okulda geçen hayatta kalma filmleri severler için iyi bir tavsiye benden :D
Seiji Hasumi (Hideaki ItÅ) adında ki İngilizce öğretmeni öğrencileri tarafından sevilir ve arkadaşları tarafından saygı duyulur. Ancak, onun gerçek yapısını gizlemesi hayran bırakıcı. Gerçekte, Hasumi diğer insanlar için empati yönünden aciz hissedilen bir psikopat. Özellikle, onda ciddi bir antisosyal kişilik bozukluğu vardır. Onun ruhsal durumundan dolayı, Hasumi öğrencileri ve velileri sistematik öldürerek zorbalık ve "canavar ebeveyn" gibi sorunlarla başa çıkmak için zorbalığı seçer.
28 Nisan 2017 Cuma
Maydanoz Time : Film - Pet
Herkese merhabalar efenim ...
Bugünün film postunda yine oldukça ilginç Psikolojik-Gerilim kategorisinden br film var.Konusu oldukça ve kadrosu oldukça ilgi çekici dursa da filmin işlenişi ve sonu pek hoşuma gitmedi açıkçası aslında oldukça bilindik bir konusu var ama daha güzel bir işlenişi,diyalogları olsaydı efsaneler arasına girme potansiyeli vardı ama bu şekilde sadece vasat bir gerilim filmi olmuş.
Son olarak film daha çok ters köşeler üzerine ayrıca sonunu çokta anlamadım :D Biraz havada kalmış bir son gibi geldi bana ...
Her aşk karşılık bulmayabiliyor. İşte 2016 yapımı Pet filminde de bir adamın bir kadına beslediği yoğun duygularına karşılık alamayınca aşık olduğu kadını kaçırarak onu bir kafesin içerisine hapsederek onunla oyun oynamaya kalkışması ile kendisine cevap veren kadının arasında geçen hikayeyi anlatan filmdir.
Bugünün film postunda yine oldukça ilginç Psikolojik-Gerilim kategorisinden br film var.Konusu oldukça ve kadrosu oldukça ilgi çekici dursa da filmin işlenişi ve sonu pek hoşuma gitmedi açıkçası aslında oldukça bilindik bir konusu var ama daha güzel bir işlenişi,diyalogları olsaydı efsaneler arasına girme potansiyeli vardı ama bu şekilde sadece vasat bir gerilim filmi olmuş.
Son olarak film daha çok ters köşeler üzerine ayrıca sonunu çokta anlamadım :D Biraz havada kalmış bir son gibi geldi bana ...
Her aşk karşılık bulmayabiliyor. İşte 2016 yapımı Pet filminde de bir adamın bir kadına beslediği yoğun duygularına karşılık alamayınca aşık olduğu kadını kaçırarak onu bir kafesin içerisine hapsederek onunla oyun oynamaya kalkışması ile kendisine cevap veren kadının arasında geçen hikayeyi anlatan filmdir.
27 Nisan 2017 Perşembe
Maydanoz Time : Film - The Lobster
Heyy heyy selam ben geldim !
Evet bu saatte geldim çünkü resmen blog yazmaya zaman bulamaz oldum :/ Burada zaman öyle çabuk geçiyor ki ...
İzmir den beri postlar birikti resmen her gün yazamayınca da böyle oluyor tabi.Neyse efenim bugünün film postunda distopik bir film var.Distopya seyretmeyeli oldukça uzun zaman olmuştu.Bu zamana kadar izlediğim en ilginç distopyaydı diyebilirim kesinlikle bu film için.Eğer senaryosu ve dünyası farklı bir film arıyorsanız bu tam da size göre :D Kurgusu kafanızı karıştırıcak, karakterler ve olayın işlenişi kesinlikle sizi hayretlere sürekleyecek :D En azından ben izlerken baya bi eğlenmiştim hayal gücünün cidden bir sınırı yok :D Filmin sonu biraz kopuk ve soru işaretleri ile bitse de baştan sonuna kadar kendini içine çeken ve sürükleyen değişik bir yapıt olmuş tavsiyemdir :)
Çok da uzak olmayan bir gelecekten enteresan bir distopya öyküsü anlatıyor bize The Lobster. Yalnız kalmış, ilişkisi olmaya insanların tutuklandığı, alternatif bir gelecekte geçen öyküde, bekar kişiler korkunç bir otele yerleştirildikten kırk beş gün sonra, kendileriyle eşleşen kişiyle ilişkiye başlamak mecburiyetinde kalıyorlar. Eğer ki ilişkilerinde başarıyı yakalayamazlarsa, ölümün kol gezdiği bir ormana sürgüne gönderiliyorlar.
Evet bu saatte geldim çünkü resmen blog yazmaya zaman bulamaz oldum :/ Burada zaman öyle çabuk geçiyor ki ...
İzmir den beri postlar birikti resmen her gün yazamayınca da böyle oluyor tabi.Neyse efenim bugünün film postunda distopik bir film var.Distopya seyretmeyeli oldukça uzun zaman olmuştu.Bu zamana kadar izlediğim en ilginç distopyaydı diyebilirim kesinlikle bu film için.Eğer senaryosu ve dünyası farklı bir film arıyorsanız bu tam da size göre :D Kurgusu kafanızı karıştırıcak, karakterler ve olayın işlenişi kesinlikle sizi hayretlere sürekleyecek :D En azından ben izlerken baya bi eğlenmiştim hayal gücünün cidden bir sınırı yok :D Filmin sonu biraz kopuk ve soru işaretleri ile bitse de baştan sonuna kadar kendini içine çeken ve sürükleyen değişik bir yapıt olmuş tavsiyemdir :)
Çok da uzak olmayan bir gelecekten enteresan bir distopya öyküsü anlatıyor bize The Lobster. Yalnız kalmış, ilişkisi olmaya insanların tutuklandığı, alternatif bir gelecekte geçen öyküde, bekar kişiler korkunç bir otele yerleştirildikten kırk beş gün sonra, kendileriyle eşleşen kişiyle ilişkiye başlamak mecburiyetinde kalıyorlar. Eğer ki ilişkilerinde başarıyı yakalayamazlarsa, ölümün kol gezdiği bir ormana sürgüne gönderiliyorlar.
24 Nisan 2017 Pazartesi
Kore Dizi - On the Way to the Airport
Herkese merhabalar efenim ...
Kore dizileri serüvenine geçmiş yıllarda aradan kaçan dizilerle devam ediyoruz :D Başrol oyuncularını çok beğenmiş olsam da konusu yüzünden izlemeyi sürekli ertelediğim diziyi İzmir de nihayet bitirdim eh postunu yazması da bugüne kaldı :)
Liar Game ve Angel Eyes dizileri ile gönüllere taht kuran sakin ve oturaklı halleriyle bilinen Lee Sang Yoon Oppamzı var başrolde sırf onun hatrına diziyi izledim diyebilirim yoksa 2.bahar ya da aldatmalı diziler pek benlik değil maalesef.Tabi ki kötü ve 2.adam rollerine çok yakıştırdığım ve burada ki rolü ile de beni çileden çıkarmayı başaran Shin Sung Rok Oppa yı eklemeden geçemicem bu adam kötü adam olmak için doğmuş resmen :D Başroldeki kızı da en son A Gentleman's Dignity dizisi ile tanımıştık ve görmüştük o da uzun bir süreden sonra bu tarz daha çok Dram ağırlıklı bir diziyle ekranlara döndü.Genel olarak Dram-Romantik kategorisinde genelde durağan ilerleyen bir dizi öyle dolu dizgin bir aşk beklemeyin maalesef çok şiddetle önermesem de yoklukta iyi gitti :D
Kore dizileri serüvenine geçmiş yıllarda aradan kaçan dizilerle devam ediyoruz :D Başrol oyuncularını çok beğenmiş olsam da konusu yüzünden izlemeyi sürekli ertelediğim diziyi İzmir de nihayet bitirdim eh postunu yazması da bugüne kaldı :)
Liar Game ve Angel Eyes dizileri ile gönüllere taht kuran sakin ve oturaklı halleriyle bilinen Lee Sang Yoon Oppamzı var başrolde sırf onun hatrına diziyi izledim diyebilirim yoksa 2.bahar ya da aldatmalı diziler pek benlik değil maalesef.Tabi ki kötü ve 2.adam rollerine çok yakıştırdığım ve burada ki rolü ile de beni çileden çıkarmayı başaran Shin Sung Rok Oppa yı eklemeden geçemicem bu adam kötü adam olmak için doğmuş resmen :D Başroldeki kızı da en son A Gentleman's Dignity dizisi ile tanımıştık ve görmüştük o da uzun bir süreden sonra bu tarz daha çok Dram ağırlıklı bir diziyle ekranlara döndü.Genel olarak Dram-Romantik kategorisinde genelde durağan ilerleyen bir dizi öyle dolu dizgin bir aşk beklemeyin maalesef çok şiddetle önermesem de yoklukta iyi gitti :D
23 Nisan 2017 Pazar
Maydanoz Time : Film - Moana
Herkese Balıkesir'den merhabalar efenim !
Evet evet tahmin edeceğiniz üzere vize sonrası 1 haftalık kafa tatilim bitti ve nihayetinde Balıkesir'e döndüm ve buradaki hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum.Şansıma İzmir de geçirdiğim 1 hafta havalar hem soğuk hem de yağmurluydu o yüzden hayalini kurduğum bir çok şeyi iptal etmek zorunda kaldım sadece 22.İzmir Kitap Fuarına gidebildim onun postuda yakında blogta olacaktır onun için takipte kalmayı unutmayın :)
Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan ! Günün anlam ve önemine mihayen bir animasyon film ile günün postunu yazayım daha sonrada uyumaya kaçayım diye düşündüm malum yeni geldim ve yol yorgunuyum.Moana oldukça eğlenceli ve bir mitolojiden esinlenerek yapılmış alt metni -tabi ki anlayabilene - oldukça güzel olan ve bol sosyal mesajları olan zaten Oscar'da da En İyi Animasyon Ödülü almış bir animasyon.Çocuklarınızla rahatça izleyebileceğiniz sizin içinde kafa dinleyebileceğiniz,yormayan hatta güldüren bir animasyon.Son olarak bence animasyonları kesinlikle Türkçe Dublaj izleyin çünkü Türkler animasyon dublajı işinde gerçekten çok iyiler diğer film türleri için elbette tavsiye etmiyorum çünkü orijinalinden izlemek her zaman için daha iyidir oyunculuğu ses tonu ve söyleyiş tarzı bile filmin ruhunu yansıtır o yüzden Türkçe Altyazı daha iyi :)
Hikayenin başlangıcında Maui adında Pasifik Adaları’nın en güçlü tanrısının hikayesi anlatılmakta ve konu alan bir çizgi filmdir. Bu tanrının ne kadar ihtişamlı olduğu anlatılmaktadır. Bu mükemmel çizgi film Moana adında ortaya çıkmıştır. Bir yarı tanrısıdır. Güneşe kanca atmış ve koskocaman bir adayı denizin altından yüzeye çıkarmayı başarmıştır. Bu mücadele sırasında dev yaratıklarla amansız bir mücadele örneği ortaya koymuştur.
Tüm bu ortamda bir adamın kolundaki dövmelerden yansıyan dansı ön plana çıkarmaktadır. Bu hikayede asıl kahraman Maui olmaktadır. Bu harika film hd kalitede sitemizden izleyebilirsiniz. Hikayenin bu bölümünde Maui’nin bütün gizli sırları ortaya çıkmaktadır. Asıl sır çok önemlidir. Herkesin şaşıracağı bir durum olarak asıl yarı tanrının kendisi olduğu ortaya çıkmaktadır. Çok çılgın bir dans sergilemektedir. Hikayenin devamında asıl kahraman Moana ortaya çıkmış ve Maui’nin yapmış olduğu anlamsız dansa herhangi bir anlam verememiştir. Moana kendi halkını kurtarmak adına savaşmaktadır. Bu gerçek anlamda ciddi bir mücadele olmaktadır.
Moana daha önce yarı tanrı olan Maui ile karşılaşmaktadır. Harika bir animasyon filmi olan bu yapımı sitemizden izleyebilirsiniz. Maui ile karşılaşan Moana kendisine çok fazla yardımlarda bulunmaktadır. İçinde macera ve yardımların bulunduğu hikayede çok ciddi etkileşim yaşayabilirsiniz. Moana bu yolculuğu sırasında kendini daha yakından izlemek ve bununla birlikte kendini yakından tanımak olmuştur.
Evet evet tahmin edeceğiniz üzere vize sonrası 1 haftalık kafa tatilim bitti ve nihayetinde Balıkesir'e döndüm ve buradaki hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum.Şansıma İzmir de geçirdiğim 1 hafta havalar hem soğuk hem de yağmurluydu o yüzden hayalini kurduğum bir çok şeyi iptal etmek zorunda kaldım sadece 22.İzmir Kitap Fuarına gidebildim onun postuda yakında blogta olacaktır onun için takipte kalmayı unutmayın :)
Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan ! Günün anlam ve önemine mihayen bir animasyon film ile günün postunu yazayım daha sonrada uyumaya kaçayım diye düşündüm malum yeni geldim ve yol yorgunuyum.Moana oldukça eğlenceli ve bir mitolojiden esinlenerek yapılmış alt metni -tabi ki anlayabilene - oldukça güzel olan ve bol sosyal mesajları olan zaten Oscar'da da En İyi Animasyon Ödülü almış bir animasyon.Çocuklarınızla rahatça izleyebileceğiniz sizin içinde kafa dinleyebileceğiniz,yormayan hatta güldüren bir animasyon.Son olarak bence animasyonları kesinlikle Türkçe Dublaj izleyin çünkü Türkler animasyon dublajı işinde gerçekten çok iyiler diğer film türleri için elbette tavsiye etmiyorum çünkü orijinalinden izlemek her zaman için daha iyidir oyunculuğu ses tonu ve söyleyiş tarzı bile filmin ruhunu yansıtır o yüzden Türkçe Altyazı daha iyi :)
Hikayenin başlangıcında Maui adında Pasifik Adaları’nın en güçlü tanrısının hikayesi anlatılmakta ve konu alan bir çizgi filmdir. Bu tanrının ne kadar ihtişamlı olduğu anlatılmaktadır. Bu mükemmel çizgi film Moana adında ortaya çıkmıştır. Bir yarı tanrısıdır. Güneşe kanca atmış ve koskocaman bir adayı denizin altından yüzeye çıkarmayı başarmıştır. Bu mücadele sırasında dev yaratıklarla amansız bir mücadele örneği ortaya koymuştur.
Tüm bu ortamda bir adamın kolundaki dövmelerden yansıyan dansı ön plana çıkarmaktadır. Bu hikayede asıl kahraman Maui olmaktadır. Bu harika film hd kalitede sitemizden izleyebilirsiniz. Hikayenin bu bölümünde Maui’nin bütün gizli sırları ortaya çıkmaktadır. Asıl sır çok önemlidir. Herkesin şaşıracağı bir durum olarak asıl yarı tanrının kendisi olduğu ortaya çıkmaktadır. Çok çılgın bir dans sergilemektedir. Hikayenin devamında asıl kahraman Moana ortaya çıkmış ve Maui’nin yapmış olduğu anlamsız dansa herhangi bir anlam verememiştir. Moana kendi halkını kurtarmak adına savaşmaktadır. Bu gerçek anlamda ciddi bir mücadele olmaktadır.
Moana daha önce yarı tanrı olan Maui ile karşılaşmaktadır. Harika bir animasyon filmi olan bu yapımı sitemizden izleyebilirsiniz. Maui ile karşılaşan Moana kendisine çok fazla yardımlarda bulunmaktadır. İçinde macera ve yardımların bulunduğu hikayede çok ciddi etkileşim yaşayabilirsiniz. Moana bu yolculuğu sırasında kendini daha yakından izlemek ve bununla birlikte kendini yakından tanımak olmuştur.
22 Nisan 2017 Cumartesi
Kore Dizi - Strong Woman Do Bong Soon
Herkese merhabalar efenim ...
2017 Kore dizilerine kaldığımız yerden devam ! Ayy minnoş mu minnoş bir dizi bitince resmen yine boşluk yarattı içimde.Kim Bok Joo 'dan sonra bir de Do Bong Soonmuz oldu.Güçlü kadınlar her zaman daha çok rağbet görür felsefesi hep bizimle yeyy ! Yaşasın erkeğin gücüne kanmayıp her zaman güçlü kalan kadınlar ! Tabi bu güç hem ruhsal hem de ciddi anlamda fiziksel :D
Hatta bu dizi de fazla fiziksel çünkü bu bir Fantastik-Romantik Komedi dizisi.Kızımızın süper kahraman misali çok güçlü olma gibi bir özelliği var.Tanrı'nın hem mucisezi hem de bi laneti misali.Kendisinin hayali aslında bir oyun yapımcısı olmak ve şansına bir gün bir oyun şirketinin CEO'sunun hayatını kurtarınca ve onunla tanışınca değişiyor.Aslında şirkette yapımcı olarak çalışmak istese de gücünü saklayamayınca CEO onu koruması olarak işe alıyor :) Bu arada kızımızın fasulye tanesi kadar olduğunu söylememe gerek yok herhalde :D Zaten tezatlar diziyi epey sevimli kalıyor.
Tabi diziyi asıl sevimli kılan şeylerse iki yağuşuklu başrol.Hwarang'ta görür görmez aşık olduğum kralımız HyungSik ve adı önce görmemiş olsam da buraki 2.adam rolüyle çok beğendiğim Ji Soo Oppa ! Yalnız dizi de ilk defa 2. adam çok çok iyi olmasına rağmen 2. adam hissiyatını çok fazla veremedikler daha çok polisiye işlere ağırlık verildi ve bu konular ikinci planda kaldı maalesef hatta bi ara CEO'yu gay zannetmesi üzerine 2.adamla 1.adamın yakınlaşmaları vardı askdnkajf görülmeye değer komedi sahneler :D
21 Nisan 2017 Cuma
Maydanoz Time : Film - Siccin Serisi
Herkese merhabalar efenim ...
Buralarda havalar soğuk ve yağmurlu o yüzen ev modunda ilerliyoruz sizin oralar nasıl ?
Eğer siz de ben gibi evden çıkmıyorsanız film serisi gecesi falan yapmak isterseniz öneri de bulunmaya geldim :)
Türk korku filmlerine pek yer vermiyorum çünkü normal korku filmlerinden daha çok korkutuyor beni.Yapımdan falan değilde genelde dini konulardan girdikleri için eh bende inançlı bir insan olduğumdan baya baya tırsıyorum ama nedense bu seriden çokta etkilenmedim ama bi Türk korku filmine göre oldukça iyi çekilmiş ve senaryosu da oldukça iyiydi keza oyunculuklarda öyle.Tabi zaman zaman saçma bulduğum hatta komiğime giden sahneleri olmadı değil ama bence Türk sineması için oldukça iyi bir seri tavsiye de ederim.
Genç ve güzel bir kadın olan Öznur, kimsenin onaylamayacağı bir gönül macerasına tutulmuştur. Çocukluğundan beri kuzenine, yani teyzesinin oğlu olan Kudret’e aşıktır. Öznur ne yapar eder, Kudret’i beraber olmaya ikna eder. Fakat durumu içine sindiremeyen ve üstüne üstlük evli olan Kudret ilişkilerini bitirmek ister. Öznur ise ne olru olsun Kudret’i kendisine bağlamak için eşi Nisa’ya büyü yaptırır. Bu büyü sonucu kadına cinler musallat olacaktır. Bu kötücül cin Nisa’yı ele geçirir. Büyüye göre, 5 yatsı vakti sonrasında Nisa ile onun kanından gelenler ölümle yüzleşecektir…
Buralarda havalar soğuk ve yağmurlu o yüzen ev modunda ilerliyoruz sizin oralar nasıl ?
Eğer siz de ben gibi evden çıkmıyorsanız film serisi gecesi falan yapmak isterseniz öneri de bulunmaya geldim :)
Türk korku filmlerine pek yer vermiyorum çünkü normal korku filmlerinden daha çok korkutuyor beni.Yapımdan falan değilde genelde dini konulardan girdikleri için eh bende inançlı bir insan olduğumdan baya baya tırsıyorum ama nedense bu seriden çokta etkilenmedim ama bi Türk korku filmine göre oldukça iyi çekilmiş ve senaryosu da oldukça iyiydi keza oyunculuklarda öyle.Tabi zaman zaman saçma bulduğum hatta komiğime giden sahneleri olmadı değil ama bence Türk sineması için oldukça iyi bir seri tavsiye de ederim.
Genç ve güzel bir kadın olan Öznur, kimsenin onaylamayacağı bir gönül macerasına tutulmuştur. Çocukluğundan beri kuzenine, yani teyzesinin oğlu olan Kudret’e aşıktır. Öznur ne yapar eder, Kudret’i beraber olmaya ikna eder. Fakat durumu içine sindiremeyen ve üstüne üstlük evli olan Kudret ilişkilerini bitirmek ister. Öznur ise ne olru olsun Kudret’i kendisine bağlamak için eşi Nisa’ya büyü yaptırır. Bu büyü sonucu kadına cinler musallat olacaktır. Bu kötücül cin Nisa’yı ele geçirir. Büyüye göre, 5 yatsı vakti sonrasında Nisa ile onun kanından gelenler ölümle yüzleşecektir…
Hicran ve Adnan çiftinin mutlu evlilikleri, iki yaşındaki çocuklarının kaza sonrasında hayatını yitirmesiyle yıkıma uğrar. İkili, artık aynı evde yaşayan iki yabancı gibidir. Tüm bunların üzerine Hicran kısa süre içerisinde esrarengiz olaylar yaşamaya başlayınca psikolojisi tümden bozulur. Hicran bir hocaya görünür ve burada birinin kendisine “41 dikiş” adı verilen bir büyü yaptırdığını öğrenir. Büyülerin en güçlüsü olarak bilinen bu büyü, 41 farklı niyetle yapılmaktadır. Genç kadının büyüden kurtulabilmesi için yapan kişiyi bulup 41 niyetten hangisini ettiğini öğrenmesi gerekmektedir…
Orhan ile Sedat çocukluk arkadaşıdır. Yıllar sonra Orhan, Sedat’ın kız kardeşi Kader’le birbirlerine aşık olup evlenirler. Sedat’ın yaptığı araba kazası üçünün de hayatlarının dönüm noktası olur. Sedat’ın oğlu Mehmet felç olur. Kader ise geçmişini hatırlayamaz. Orhan bu olay yüzünden Sedat’ı suçlar ve onunla bütün iletişimini keser. Sedat, duyduğu vicdan azabı ve yaşadığı tuhaf ürkütücü olaylar nedeniyle iyice dağılır. Orhan ise çok sevdiği ilk ve tek aşkı Kader’i kaybetmeme uğruna korkunç bir şey yapacaktır.
20 Nisan 2017 Perşembe
Maydanoz Time : Film - Saw Serisi
Herkese merhabalar efenim...
Efsane film serilerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.Saw serisi benim küçüklüğümde (2004) çıkmış bir seri olduğu için maalesef yıllar boyu bana yasak edildi ve psikolojimi bozabilir diye izletilmedi.Bu zamana kadar da bende korku filmlerinden aşırı korktuğum için izlemek istememiş ve sürekli ertelemiştim ama artık yaş olarak büyük olmasam (22) psikolojik olarak kendimi oldukça olgun hissettiğim için artık eskisi gibi korku filmlerinden hiç etkilenmiyorum hatta baya baya korkmuyorum bile :D
Zeka dolu kurgusu,senaryosu ve altında yatan bir insanlık drama,insanların zor durumda kalınca kendi hayatları pahasına diğer insanların hayatlarını hiçe saydıkları ve çok ağır br psikoloji içine girdikleri ve elbette 1 odada çekilen filmlerin atası olan Saw Serisini izlemenin vakti gelmişti.Sayko Japon filmlerimi daha önce yoksa bu seri mi daha önce pek bilemiyorum ama birbirlerinden etkilenip ardı ardına bu tarz bi sürrü film çekildi ve hepsi de çok konuşuldu çok beğenildi.
Toplamda 8 seri (son filmi 2017'de çıkacak ya da çıktı bilemiyorum) Saw serisinin ben en fazla 4 filmini izleyebildim çünkü artık ilk tadını vermemeye ve olaylar aynı şekilde gelişmeye başlayınca seriyi yarım bırakmaya ve devam etmemeye karar verdim.Ayrıca daha çok kan ve şiddetten,işkenceden oluşan bir film yani korku filmi de sayılmaz :D
Sırf zeka dolu senaryosu için bile 4 filmcikte olsa izlenmeye değer.Yalnız hassas mideler için tavsiye etmediğim bir film :)
1-Saw
Whannell ve Elwes, birbirini tanımayan iki adamdır. Bir gün kendilerini pis bir banyonun duvarına zincirlenmiş olarak bulurlar. İkisi de bu berbat yere nasıl geldiklerini ve kendilerini nasıl bir bela beklediğini bilmemektedir.Ancak yerde yatan ve kafasının bir kısmı kopmuş adam, onlara niçin burada oldukları hakkında bir ipucu olabilir. Sonunda manyak bir adamın son kurbanları olduklarını anlayacaklardır.
Efsane film serilerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.Saw serisi benim küçüklüğümde (2004) çıkmış bir seri olduğu için maalesef yıllar boyu bana yasak edildi ve psikolojimi bozabilir diye izletilmedi.Bu zamana kadar da bende korku filmlerinden aşırı korktuğum için izlemek istememiş ve sürekli ertelemiştim ama artık yaş olarak büyük olmasam (22) psikolojik olarak kendimi oldukça olgun hissettiğim için artık eskisi gibi korku filmlerinden hiç etkilenmiyorum hatta baya baya korkmuyorum bile :D
Zeka dolu kurgusu,senaryosu ve altında yatan bir insanlık drama,insanların zor durumda kalınca kendi hayatları pahasına diğer insanların hayatlarını hiçe saydıkları ve çok ağır br psikoloji içine girdikleri ve elbette 1 odada çekilen filmlerin atası olan Saw Serisini izlemenin vakti gelmişti.Sayko Japon filmlerimi daha önce yoksa bu seri mi daha önce pek bilemiyorum ama birbirlerinden etkilenip ardı ardına bu tarz bi sürrü film çekildi ve hepsi de çok konuşuldu çok beğenildi.
Toplamda 8 seri (son filmi 2017'de çıkacak ya da çıktı bilemiyorum) Saw serisinin ben en fazla 4 filmini izleyebildim çünkü artık ilk tadını vermemeye ve olaylar aynı şekilde gelişmeye başlayınca seriyi yarım bırakmaya ve devam etmemeye karar verdim.Ayrıca daha çok kan ve şiddetten,işkenceden oluşan bir film yani korku filmi de sayılmaz :D
Sırf zeka dolu senaryosu için bile 4 filmcikte olsa izlenmeye değer.Yalnız hassas mideler için tavsiye etmediğim bir film :)
1-Saw
Whannell ve Elwes, birbirini tanımayan iki adamdır. Bir gün kendilerini pis bir banyonun duvarına zincirlenmiş olarak bulurlar. İkisi de bu berbat yere nasıl geldiklerini ve kendilerini nasıl bir bela beklediğini bilmemektedir.Ancak yerde yatan ve kafasının bir kısmı kopmuş adam, onlara niçin burada oldukları hakkında bir ipucu olabilir. Sonunda manyak bir adamın son kurbanları olduklarını anlayacaklardır.
2-Saw II
Amanda'yla birlikte kapana kısılmış başka kurbanlar da var; ve her biri yavaş yavaş kanlarına işleyen ve iki saat sonra ölümlerine neden olacak zehre bir panzehir bulmak için uğraşıyorlar. Kendine bakmak konusunda pek kaygı duymayan, dikbaşlı Xavier (Franky G.), grubun liderini oynamaya çalışan, sağduyulu Jonas (Glenn Plummer), inatçı Addison (Emmanuelle Vaugier), sıçanı andıran Obi (Tim Burd) ve duygusal açıdan kırılgan Laura (Beverley Mitchell) da onları fiziksel ve duygusal açıdan yıpratmaya çalışan Jigsaw tarafından sınanıyorlar.
3-Saw 3
Efsane katil Jigsaw ve müridi Amanda bir yandan hasta olan Jigsaw'u acımasız oyunlarına devam edebilmesi için hayatta tutmaya çalışırken, diğer yandan yeni kurbanlarının hayata bağlılıklarını akılalmaz işkence ve oyunlarla test etmeye devam ediyorlar.
4-Saw 4
Jigsaw ve asistanı amanda hayatlarını kaybetmiştir. Dedektif kerry cinayetinin duyulmasından sonra, 2 tecrübeli FBI ajanı ajan strahm ve ajan perez, dedektif hoffman'a jigsaw'un kalan son oyununun çözümlenmesi için yardım ederler. Bununla birlikte, SWAT takımı komutanı rigg kendini bu ölümcül oyunun içinde bulur. Ve eski bir dostunu ve de kendisini dehşet verici bir ölümden kurtarmak için düğümlenmiş, korkutucu tuzaklar zincirini yenmek için bir buçuk saati vardır.
19 Nisan 2017 Çarşamba
Maydanoz Time : Film - A Nigtmare On Elm Street
Herkese merhabalar efenim ...
Efsane film serilerine bu film serisiyle devam etmek isterdim aslında ama ilk filmi izledikten sonra nedesen seriye devam etmek istemedim ve ilk film ile kaldı uzun süredir taslaklarımda bende artık yazma ve aradan çıkarma vaktidir diyerekten sıraya koydum ve bugünde yayınlamaya karar verdim.Efsane filmlerden biridir hatta bir dönemin ikonudur Fredy tabi benim yaşım o zamanlara yetmiyor :D O yüzden yeni yeni izleme imkanı buluyorum bu tarz efsaneleri eğer sizde ben yaşlardaysanız bu efsaneleri mutlaka ara ara izleyip film koleksiyonunuza ekleyin.
Film, Elm Sokağı'nda geçiyor. Boşanmış bir aileye, dedikoducu arkadaşlara, kendisinin verebileceğinden daha fazlasını isteyen erkek arkadaşa sahip olan Nancy Thompson'ın ile kirli, kahverengi şapkası; kırmızı, yeşil kazağı, parmakları bıçaklarla dolu eldiveni ve yanık suratı ile en popüler korku filmi karakteri Freddy Krueger'ın başından geçiyor. Nancy'nin en yakın arkadaşı Tina ve Tina'nın Rod'la baş başa yatak odasında geçirdikleri bir gecede Tina'nın vahşice öldürülmesiyle Nancy'nin komiser olan babası Donald Thompson dahil herkes cinayetten Rod'u sorumlu tutar. Daha sonra Freddy'nin devamlı Nancy'nin kabuslarına girmesi, en yakın üç arkadaşının da kendisiyle aynı kabusları gördüğünü anlaması ve annesinin Nancy'e Freddy'nin gerçek hikayesini anlatması üzerine Nancy; gerçek katilin Rod değil, Freddy olduğundan emin olur ve sadece kabuslarda ortaya çıkan Freddy'e karşı ofansif bir tavır alarak onu rüya dünyasından çıkarmaya çalışır.
Efsane film serilerine bu film serisiyle devam etmek isterdim aslında ama ilk filmi izledikten sonra nedesen seriye devam etmek istemedim ve ilk film ile kaldı uzun süredir taslaklarımda bende artık yazma ve aradan çıkarma vaktidir diyerekten sıraya koydum ve bugünde yayınlamaya karar verdim.Efsane filmlerden biridir hatta bir dönemin ikonudur Fredy tabi benim yaşım o zamanlara yetmiyor :D O yüzden yeni yeni izleme imkanı buluyorum bu tarz efsaneleri eğer sizde ben yaşlardaysanız bu efsaneleri mutlaka ara ara izleyip film koleksiyonunuza ekleyin.
Film, Elm Sokağı'nda geçiyor. Boşanmış bir aileye, dedikoducu arkadaşlara, kendisinin verebileceğinden daha fazlasını isteyen erkek arkadaşa sahip olan Nancy Thompson'ın ile kirli, kahverengi şapkası; kırmızı, yeşil kazağı, parmakları bıçaklarla dolu eldiveni ve yanık suratı ile en popüler korku filmi karakteri Freddy Krueger'ın başından geçiyor. Nancy'nin en yakın arkadaşı Tina ve Tina'nın Rod'la baş başa yatak odasında geçirdikleri bir gecede Tina'nın vahşice öldürülmesiyle Nancy'nin komiser olan babası Donald Thompson dahil herkes cinayetten Rod'u sorumlu tutar. Daha sonra Freddy'nin devamlı Nancy'nin kabuslarına girmesi, en yakın üç arkadaşının da kendisiyle aynı kabusları gördüğünü anlaması ve annesinin Nancy'e Freddy'nin gerçek hikayesini anlatması üzerine Nancy; gerçek katilin Rod değil, Freddy olduğundan emin olur ve sadece kabuslarda ortaya çıkan Freddy'e karşı ofansif bir tavır alarak onu rüya dünyasından çıkarmaya çalışır.
18 Nisan 2017 Salı
Amerika Dizi - Once Upon A Time
Herkese merhabalar efenim ...
Şansıma Nisan ayının sonlarına doğru olsa da İzmir'de bahar yağmurları yağmaya başladı o yüzden resmen adam gibi dışarı dahi çıkamadık hatta 1-2 tane de gezme planımızı iptal etmek durumunda kaldık.Ama cumartesi-pazar gününü gezme konusunda kendime ayırdım.Cumartesi günü 22.İzmir Kitap Fuarı var oraya gideceğim pazar günü de Alsancak çimlerde Kitap Okuma Festivali var oraya kardeşimle birkite hem piknik yapmaya hem de festivale katılmaya gideceğiz.O günler şimdilik hava iyi görünüyor umarım tahminlerin dışında bir hava olmaz.
Neyse fenim gelelim bugünün dizi postuna.Neredeyse 1 yıldan beri izlemeye çabaladığım ve bi türlü adam akıllı ilerleyemediğim Amerikan dizisi olan Once Upon A Time'ı artık 4.sezona kadar gelip izlememi sonlandırmaya ve postunu yazmaya karar vedim çünkü artık benim bu dizi daha fazla gitmiyor toplamda 6 sezon falan sürüyor ve sanırım hala devam eden bir dizi.
Başlarda her şey çok büyülü,ilginç ve güzeldi elbette.O küçüklüğümde dinlediğim ve çokta sevdiğim masalların bir birleşimi yetişkinler için yapılmış ve seyirciye sunulmuştu.İlk 2 sezon oldukça iyi devam ederken 3.sezonda artık ciddi anlamda baymaya başladıklarını farkettim senaryo cidden sakız haline geldi ve hep aynı şeylerin hatta aynı diyalogların üzerinde dönmeye başladı.
Hepsi sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar.… Ya da herkesin bu cümleye inanması sağlandı. Şimdi 28 yaşında olan Emma Swan kendisine nasıl bakacağını biliyor çünkü bebekken terk edildiğinden beri o bunu zaten yapıyor ama onunda yıllar önce terk ettiği oğlu onu tekrar buluyor ve işte her şey burada değişmeye başlıyor...
Henry şimdi 10 yaşında ve Emma'nın yardımına muhtaç. Çünkü Henry aslında Emma'nın alternatif bir dünyadan geldiğine ve Pamuk Prenses ve yakışıklı Prens'in kızı olduğunu inanıyor...
Sahip olduğu masallar kitabına göre, onu Korkunç Cadı'nın lanetinden korumak için başka bir diyara göndermeleri gerekiyordu bu sayede cadı masallar ülkesinde kapana kısılmış, zamanda donmuş olacaktı ama tabi ki Emma bu hikâyenin bir kelimesine bile inanmamaktadır.
Emma bu küçük çocuğu alıp yaşadığı yer olan Storybrooke'a götürür fakat Henry'nin durumuna endişelendiğini için bir süre orda kalmaya karar verir. Orda geçirdiği zamanda Storybrooke'ta çok daha değişik şeyler döndüğünden şüphelenecektir. Orası sihrin unutulduğu ama gücünün de çok yakında hissedildiği, tüm masal karakterlerinin yaşadığı ama bir zamanlar kim olduklarını hatırlamadıkları bir yerdir.
Tüm dünyaların geleceğe dair verecekleri bu epik savaşta Emma'nın kaderini kabullenmesi ve çılgınlar gibi savaşması gerekmektedir.
Şansıma Nisan ayının sonlarına doğru olsa da İzmir'de bahar yağmurları yağmaya başladı o yüzden resmen adam gibi dışarı dahi çıkamadık hatta 1-2 tane de gezme planımızı iptal etmek durumunda kaldık.Ama cumartesi-pazar gününü gezme konusunda kendime ayırdım.Cumartesi günü 22.İzmir Kitap Fuarı var oraya gideceğim pazar günü de Alsancak çimlerde Kitap Okuma Festivali var oraya kardeşimle birkite hem piknik yapmaya hem de festivale katılmaya gideceğiz.O günler şimdilik hava iyi görünüyor umarım tahminlerin dışında bir hava olmaz.
Neyse fenim gelelim bugünün dizi postuna.Neredeyse 1 yıldan beri izlemeye çabaladığım ve bi türlü adam akıllı ilerleyemediğim Amerikan dizisi olan Once Upon A Time'ı artık 4.sezona kadar gelip izlememi sonlandırmaya ve postunu yazmaya karar vedim çünkü artık benim bu dizi daha fazla gitmiyor toplamda 6 sezon falan sürüyor ve sanırım hala devam eden bir dizi.
Başlarda her şey çok büyülü,ilginç ve güzeldi elbette.O küçüklüğümde dinlediğim ve çokta sevdiğim masalların bir birleşimi yetişkinler için yapılmış ve seyirciye sunulmuştu.İlk 2 sezon oldukça iyi devam ederken 3.sezonda artık ciddi anlamda baymaya başladıklarını farkettim senaryo cidden sakız haline geldi ve hep aynı şeylerin hatta aynı diyalogların üzerinde dönmeye başladı.
Hepsi sonsuza kadar mutlu mesut yaşadılar.… Ya da herkesin bu cümleye inanması sağlandı. Şimdi 28 yaşında olan Emma Swan kendisine nasıl bakacağını biliyor çünkü bebekken terk edildiğinden beri o bunu zaten yapıyor ama onunda yıllar önce terk ettiği oğlu onu tekrar buluyor ve işte her şey burada değişmeye başlıyor...
Henry şimdi 10 yaşında ve Emma'nın yardımına muhtaç. Çünkü Henry aslında Emma'nın alternatif bir dünyadan geldiğine ve Pamuk Prenses ve yakışıklı Prens'in kızı olduğunu inanıyor...
Sahip olduğu masallar kitabına göre, onu Korkunç Cadı'nın lanetinden korumak için başka bir diyara göndermeleri gerekiyordu bu sayede cadı masallar ülkesinde kapana kısılmış, zamanda donmuş olacaktı ama tabi ki Emma bu hikâyenin bir kelimesine bile inanmamaktadır.
Emma bu küçük çocuğu alıp yaşadığı yer olan Storybrooke'a götürür fakat Henry'nin durumuna endişelendiğini için bir süre orda kalmaya karar verir. Orda geçirdiği zamanda Storybrooke'ta çok daha değişik şeyler döndüğünden şüphelenecektir. Orası sihrin unutulduğu ama gücünün de çok yakında hissedildiği, tüm masal karakterlerinin yaşadığı ama bir zamanlar kim olduklarını hatırlamadıkları bir yerdir.
Tüm dünyaların geleceğe dair verecekleri bu epik savaşta Emma'nın kaderini kabullenmesi ve çılgınlar gibi savaşması gerekmektedir.
Emma Swan
Jennifer Morrison
The Evil Queen
Lana Parilla
Snow White
Ginnifer Goodwin
Prince Charming
Josh Dallas
Rumplestiltskin
Robert Carlyle
Captain Hook
Colin O'Donoghue
Belle
Emilie De Ravin
Henry
Jared Gilmore
17 Nisan 2017 Pazartesi
Kore Dizi - Tomorrow With You
Herkese merhabalar efenim ...
Kore dizilerine de elbette kaldığım yerden devam ediyorum.2016-2017 döneminden yeni bitmiş dizilerden biri olan Tomorrow With You var bu gün dizi postumuzda.Benim çok sevdiğim kadın oyunculardan biri olan gamzelim Shin Mina var başrolde hatta sırf onun için izledim diziyi diyebilirim.Nadir olaylardan biri olaraktan başroldeki çocuğu beğenmedim.Daha önce hiç bir dizisini izlememiştim zaten öyle ahım şahımda bir çocuk değil hatta Mina'nın yanına yakıştırmadım bile bence daha farklı ve yakışıklı bir oyuncu olsaydı dizi daha çok tutardı.Konu bi süre sonra sarpa sarsa bile oyuncuların güzelliği uğruna dayandık ve değdi derdik.
Aslında konusu Fantastik kategorisinde içinde oldukça tanıdık.Zaman yolcusu bir adam ve onun karısı.Başlarda oldukça sarsada sonraları 16 bölüm bile fazla geldi bana hatta bi ara izlemeyi bıraktım araya başka diziler soktum sonra buraya gelince diziyi sonuna kadar izleyip koleksiyonuma eklemiş olayım dedim :D
16 Nisan 2017 Pazar
Amerika Dizi - Westworld
Herkese merhabalar efenim ...
Daha oy vermeye gitmeden post telaşına düştüm resmen :D Neyse efenim gidene kadar yazalım bari Dizi postumuzu.Asya dizilerinden uzun bir süre sonra Amerikan dizilerine dönüş yaptım.Hala Kore dizilerine elbette kaldığım yerden devam ediyorum ama şu sıra adını çok duyduğum ve arkadaşlarımın da bana ısrarla tavsiye etmesi ve izlemem gerektiğini söylemeleri üzerine ilk açılışı daha 1 sezon 10 bölümden oluşan Westworld ile yaptım.
Ve en az Japon kafası kadar sürükleyici,gizemli ve bilimkurgu yüklü bir diziyi tanıma fırsatı buldum.Gelecekte bir eğlence parkını anlatıyor.Eğlence parkı Vahşi Batı dünyasında geçiyor ve burada insan görünümlü robotlar yer alıyor.Aslında bunlara robot demek haksızlık olur bunlar daha çok cyborg gibi.Yarı insan yarı robot yani.Ama bilinç kavramları oturtulmamış orada sadece belli bir hikayeyi oynamak ve insanları eğlendirmek için varlar.Tabi durum daha sonraları oldukça değişiyor ve dizi olduğundan çok farklı yönlere gitmeye başlıyor.Her bölüm sonunda kendinizi bile sorgulayacak hale geliyorsunuz acaba bende mi robotum :D
Son olarak benim çok beğendiğim oyunculardan Evan Rachel Wood,Anthony Hopkins ve Ben Barnes var.Yaratıcı ve karmaşık senaryosu beyin yakan bir Japon filmi izliyormuşum havası verdiği için ben çok iyi buldum yeni sezon dizisi olarak umarım devamını getirirler ve senaryo sarpa sarmaz.Bu arada dizi izlerken yorumlara baktığımda bir çok insanın diziyi anlamadığını ve bu yüzden sevmediklerini,karmaşık bulduklarını gördüm.İnsanlar işte... Anlamadığı şeylere bok atıp geçiyorlar.Senarist bu durum karşısında onlara çok güzel bir açıklama da bulunmuş burdan kendisini tebrik ediyorum.
"Diziyi anlayabilmek için daha çok kitap okuyun."
Daha oy vermeye gitmeden post telaşına düştüm resmen :D Neyse efenim gidene kadar yazalım bari Dizi postumuzu.Asya dizilerinden uzun bir süre sonra Amerikan dizilerine dönüş yaptım.Hala Kore dizilerine elbette kaldığım yerden devam ediyorum ama şu sıra adını çok duyduğum ve arkadaşlarımın da bana ısrarla tavsiye etmesi ve izlemem gerektiğini söylemeleri üzerine ilk açılışı daha 1 sezon 10 bölümden oluşan Westworld ile yaptım.
Ve en az Japon kafası kadar sürükleyici,gizemli ve bilimkurgu yüklü bir diziyi tanıma fırsatı buldum.Gelecekte bir eğlence parkını anlatıyor.Eğlence parkı Vahşi Batı dünyasında geçiyor ve burada insan görünümlü robotlar yer alıyor.Aslında bunlara robot demek haksızlık olur bunlar daha çok cyborg gibi.Yarı insan yarı robot yani.Ama bilinç kavramları oturtulmamış orada sadece belli bir hikayeyi oynamak ve insanları eğlendirmek için varlar.Tabi durum daha sonraları oldukça değişiyor ve dizi olduğundan çok farklı yönlere gitmeye başlıyor.Her bölüm sonunda kendinizi bile sorgulayacak hale geliyorsunuz acaba bende mi robotum :D
Son olarak benim çok beğendiğim oyunculardan Evan Rachel Wood,Anthony Hopkins ve Ben Barnes var.Yaratıcı ve karmaşık senaryosu beyin yakan bir Japon filmi izliyormuşum havası verdiği için ben çok iyi buldum yeni sezon dizisi olarak umarım devamını getirirler ve senaryo sarpa sarmaz.Bu arada dizi izlerken yorumlara baktığımda bir çok insanın diziyi anlamadığını ve bu yüzden sevmediklerini,karmaşık bulduklarını gördüm.İnsanlar işte... Anlamadığı şeylere bok atıp geçiyorlar.Senarist bu durum karşısında onlara çok güzel bir açıklama da bulunmuş burdan kendisini tebrik ediyorum.
"Diziyi anlayabilmek için daha çok kitap okuyun."
14 Nisan 2017 Cuma
Maydanoz Time : Kitap - Yabancı Albert Camus
Herkese merhabalar efenim ...
Evimde olmak ve yatağımdan yazmak gibisi yok be a :D
Neyse efenim gelelim bugünün konusu olan kitap postumuza.Daha önce hiç Camus okumadım desem beni ayıplar mısınız ? Yabancı ondan okuduğum ilk kitap oldu ve nedense kitabı fena halde Suç Ve Ceza'ya benzettim.Üsluplarından bahsetmiyorum elbette sadece konu bakımından kahramanın hayata bakış açısı tarafından.Tabi bu kitap daha kısa,daha sade yazılmış.Suç ve Ceza'da daha ağır bir anlatım ve daha ağır bir alt felsefesi vardı.Sadece karakter ve konu bakımından bahsettim.Bizim psikolojide "Aleksitimi" dediğimiz hastalığı olanlara benzer yapıda bir adam.Yani duygularını dışarı vuramıyor hatta adam gibi bir duygu da hissetmiyor.Annesi ölüyor,bir cinayet işliyor ve adam gibi bir duygu -pişmanlık,üzüntü vs- uyanmıyor resmen adamda öyle umursuz ki.Ölsem nolcak ya kafasında hayattan zevk almayı çok önceden bırakmış daha doğrusu belki de hayatı boyunca yaşamaktan hiç zevk almamış bir adamın hikayesi ...
Ve işin kötü tarafı ben gerçek hayatımda da buna benzer adamlar çok tanıyorum.Tabi bu kadar da değiller onlar sanırım hayattan zevk alma kısmında yine hemfikir olsalar da mesela aşkı,sevgiyi bilen adamlar.
Evimde olmak ve yatağımdan yazmak gibisi yok be a :D
Neyse efenim gelelim bugünün konusu olan kitap postumuza.Daha önce hiç Camus okumadım desem beni ayıplar mısınız ? Yabancı ondan okuduğum ilk kitap oldu ve nedense kitabı fena halde Suç Ve Ceza'ya benzettim.Üsluplarından bahsetmiyorum elbette sadece konu bakımından kahramanın hayata bakış açısı tarafından.Tabi bu kitap daha kısa,daha sade yazılmış.Suç ve Ceza'da daha ağır bir anlatım ve daha ağır bir alt felsefesi vardı.Sadece karakter ve konu bakımından bahsettim.Bizim psikolojide "Aleksitimi" dediğimiz hastalığı olanlara benzer yapıda bir adam.Yani duygularını dışarı vuramıyor hatta adam gibi bir duygu da hissetmiyor.Annesi ölüyor,bir cinayet işliyor ve adam gibi bir duygu -pişmanlık,üzüntü vs- uyanmıyor resmen adamda öyle umursuz ki.Ölsem nolcak ya kafasında hayattan zevk almayı çok önceden bırakmış daha doğrusu belki de hayatı boyunca yaşamaktan hiç zevk almamış bir adamın hikayesi ...
Ve işin kötü tarafı ben gerçek hayatımda da buna benzer adamlar çok tanıyorum.Tabi bu kadar da değiller onlar sanırım hayattan zevk alma kısmında yine hemfikir olsalar da mesela aşkı,sevgiyi bilen adamlar.
12 Nisan 2017 Çarşamba
Maydanoz Time : Film - Ghost In The Shell
Herkese merhabalar efenim ...
Aslı bir Japon animesi olan ama beyaz perdeye uyarlanışı Amerika tarafından yapılan Türkçe çevirisiyle Kabuktaki Hayalet filmi var bu hafta sinema gündemimizde.Eğer animelere karşı ilginiz yoksa bile BilimKurgu severler bu filmi kaçırmamalı diyorum ben çünkü üst düzeyde bir bilimkurgu filmi tam da sizin damak zevkinize göre ! Ayrıca başrolde genelde bu tip rollerin tartışmasız ismi Scarlet ablamız var.Kendisine bu tarz rolleri fazlasıyla yakıştırıyorum Lucy filminde ki haline çokça benzettim bu rolünde de.Devamının geleceğini umduğum oldukça iyi bir yapım olmuş.
Yıl 2029. Dünya, Net sayesinde sınırsız hale geldi ve insanlar artık sanal dünyada yaşamaya başladılar. Düzen, süper güçlü ve istedikleri yere download olabilen polisler tarafından sağlanıyor. Japonya'da, Dışişleri Bakanlığı tarafından yaratılmış ve net ortamında istediği gibi hareket edebilen Project 2501 kod adlı bir süper ajan, bilgi denizinde kazandığı bilinçle kendisine bir beden arayışına başlar. The Puppet Master (Kuklacı) olarak kendisini tanıtan ajan, onun varlığından habersiz hükümet istihbarat birimleri tarafından bir güvenlik tehditi olarak görülür ve yakalanması için peşine iki ajan takılır. Yarı sibernetik yarı insan olan iki ajandan son derece iyi eğitimli kadın ajan Albay Motoko Kusanagi, Kuklacı'ya ulaşınca onunla aynı bedende buluşmak isteyecektir.
Aslı bir Japon animesi olan ama beyaz perdeye uyarlanışı Amerika tarafından yapılan Türkçe çevirisiyle Kabuktaki Hayalet filmi var bu hafta sinema gündemimizde.Eğer animelere karşı ilginiz yoksa bile BilimKurgu severler bu filmi kaçırmamalı diyorum ben çünkü üst düzeyde bir bilimkurgu filmi tam da sizin damak zevkinize göre ! Ayrıca başrolde genelde bu tip rollerin tartışmasız ismi Scarlet ablamız var.Kendisine bu tarz rolleri fazlasıyla yakıştırıyorum Lucy filminde ki haline çokça benzettim bu rolünde de.Devamının geleceğini umduğum oldukça iyi bir yapım olmuş.
Yıl 2029. Dünya, Net sayesinde sınırsız hale geldi ve insanlar artık sanal dünyada yaşamaya başladılar. Düzen, süper güçlü ve istedikleri yere download olabilen polisler tarafından sağlanıyor. Japonya'da, Dışişleri Bakanlığı tarafından yaratılmış ve net ortamında istediği gibi hareket edebilen Project 2501 kod adlı bir süper ajan, bilgi denizinde kazandığı bilinçle kendisine bir beden arayışına başlar. The Puppet Master (Kuklacı) olarak kendisini tanıtan ajan, onun varlığından habersiz hükümet istihbarat birimleri tarafından bir güvenlik tehditi olarak görülür ve yakalanması için peşine iki ajan takılır. Yarı sibernetik yarı insan olan iki ajandan son derece iyi eğitimli kadın ajan Albay Motoko Kusanagi, Kuklacı'ya ulaşınca onunla aynı bedende buluşmak isteyecektir.
11 Nisan 2017 Salı
Maydanoz Time : Film - Lights Out
Herkese merhabalar efenim ...
Korku filmi severler buraya ! The Conjuring tarzı bir film daha Türkçe çevirisiyle Işıklar Sönünce.Eğer öcülü böcülü filmleri seviyorsanız bu film size göre fakat biraz bana göre vasat kalmış bir film ki ben Türkçe adıyla Korku Seansı filmini de çok vasat bulmuştum bilmiyorum yani en azından beni korkutmuyor ama çok sevdiğim bir arkadaşımı epey bi korkutmuş hatta benimle birlikte tekrardan izledi ama bu sefer korkmadı o saf tek başına akşam karanlıkta izlemiş :D Siz siz olun korku filmi hastasıysanız benim gibi kesinlikle gündüz vakti izleyin sonra psikolojiniz alt üst olmasın :D
Çocukken yaşadığı evi geceleri tuhani varlıkların ortaya çıkmasından dolayı terkeden Rebecca bundan kurtulduğunu düşünmektedir. Yatarken her gece ışığı açık bırakarak uyumaktadır. Rebecca bunun geçtiği duygusuna kapıldığında küçük kardeşininde başına bu durum geldiği anda eski korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Rebecca'nın annesini takip eden bu şeylerden artık kurtuluş yoktur.
Korku filmi severler buraya ! The Conjuring tarzı bir film daha Türkçe çevirisiyle Işıklar Sönünce.Eğer öcülü böcülü filmleri seviyorsanız bu film size göre fakat biraz bana göre vasat kalmış bir film ki ben Türkçe adıyla Korku Seansı filmini de çok vasat bulmuştum bilmiyorum yani en azından beni korkutmuyor ama çok sevdiğim bir arkadaşımı epey bi korkutmuş hatta benimle birlikte tekrardan izledi ama bu sefer korkmadı o saf tek başına akşam karanlıkta izlemiş :D Siz siz olun korku filmi hastasıysanız benim gibi kesinlikle gündüz vakti izleyin sonra psikolojiniz alt üst olmasın :D
Çocukken yaşadığı evi geceleri tuhani varlıkların ortaya çıkmasından dolayı terkeden Rebecca bundan kurtulduğunu düşünmektedir. Yatarken her gece ışığı açık bırakarak uyumaktadır. Rebecca bunun geçtiği duygusuna kapıldığında küçük kardeşininde başına bu durum geldiği anda eski korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Rebecca'nın annesini takip eden bu şeylerden artık kurtuluş yoktur.
10 Nisan 2017 Pazartesi
Maydanoz Time : Kitap - Ayten Nalan Güven
Herkese merhabalar efenim ...
Vize haftası devam ediyor ama bende kültürel faaliyetlerime ara vermeden devam ediyorum.Bütün boşluklarımda film,dizi izlemeye ve kitap okumaya çalışıyorum :D Yoksa yaşayamam ölürüm :D
Neyse efenim bugünün kitap postunda bir Türk yazarı ve onun "kadın" hikayesini ağırlıyoruz.Aslında kitabın ana konusu "yuva yıkanın yuvası olmaz".Evet post bu kadar bir daha ki postlarda görüşmek üzere :D
Şaka şaka :D Ama cidden kitabın özeti bu resmen.Ah büyüklerimiz,atalarımız o koca karılar ne de doğru söylemiş.Bir aşk hikayesini okuyoruz gibi geliyor her defasından ama aslında bunun adı aşk değil.Aldatmanın içinde olan bir şeyin adı aşk olamaz.Lütfen ona başka bir ad verin ama adına aşk demeyin ! Küçüklüğünden itibaren babasından dayak yiyen,anasından gayrı yalnız başına hayat mücadelesi veren bir kadının evli bir adama aşık (!) olma hikayesi ... Bana çok geçti mi dersiniz mırın kırın ... Maalesef öyle çok fazla geçmedi hikaye.Yazarda çokça kendini ispatlama çabası gördüm okurken.Hele de Kahraman Tazeoğlunda da görüp adeta tiksindiğim bir şeyi bu kitapta da gördüm hikayeden bağımsız olarak yazarın kendini ispatlama çabası içerisine girdiği vıcık vıcık aşk sözcükleri ... Bence bu tarz edebiyat beni biraz bayıyor.Ben seni nasıl sevdim ben seni şöyle sevdim böyle sevdim ... Herhangi bir betimleme ya da kelime oyunları,sanatsallık yok yani işin içinde ...
Vize haftası devam ediyor ama bende kültürel faaliyetlerime ara vermeden devam ediyorum.Bütün boşluklarımda film,dizi izlemeye ve kitap okumaya çalışıyorum :D Yoksa yaşayamam ölürüm :D
Neyse efenim bugünün kitap postunda bir Türk yazarı ve onun "kadın" hikayesini ağırlıyoruz.Aslında kitabın ana konusu "yuva yıkanın yuvası olmaz".Evet post bu kadar bir daha ki postlarda görüşmek üzere :D
Şaka şaka :D Ama cidden kitabın özeti bu resmen.Ah büyüklerimiz,atalarımız o koca karılar ne de doğru söylemiş.Bir aşk hikayesini okuyoruz gibi geliyor her defasından ama aslında bunun adı aşk değil.Aldatmanın içinde olan bir şeyin adı aşk olamaz.Lütfen ona başka bir ad verin ama adına aşk demeyin ! Küçüklüğünden itibaren babasından dayak yiyen,anasından gayrı yalnız başına hayat mücadelesi veren bir kadının evli bir adama aşık (!) olma hikayesi ... Bana çok geçti mi dersiniz mırın kırın ... Maalesef öyle çok fazla geçmedi hikaye.Yazarda çokça kendini ispatlama çabası gördüm okurken.Hele de Kahraman Tazeoğlunda da görüp adeta tiksindiğim bir şeyi bu kitapta da gördüm hikayeden bağımsız olarak yazarın kendini ispatlama çabası içerisine girdiği vıcık vıcık aşk sözcükleri ... Bence bu tarz edebiyat beni biraz bayıyor.Ben seni nasıl sevdim ben seni şöyle sevdim böyle sevdim ... Herhangi bir betimleme ya da kelime oyunları,sanatsallık yok yani işin içinde ...
9 Nisan 2017 Pazar
Maydanoz Time : Film - Split
Herkese merhabalar efenim ...
Pazar sinemasında bugün yine psikolojik bir film var.Ama bu sefer içinde bol bol gerilim ve aksiyonda var.Şu aralar psikolojik-gerilim içinde izlediğim en iyi filmdi diyebilirim.X-Men serisinden hatırlayacağınız benimde çok sevdiğim bir isim olan James Mcavoy başrolde ve oyunculukta döktürmüş resmen.Tabi biz Kore dizilerinde bol bol bu tarz rollerde harka oyunculuklar gördüğümüz için beni o kadar da etkilemedi ama yine de iyiydi :D Sadece gerilim filmi değil ayrıca felsefik alt mesajlarda serpiştirilmiş ve son sahne beni cidden ağlattı diyebilirim.Ayrıca bu tarz filmlerde - Kore dizilerinde de - biraz fantastiğe kaçabiliyorlar bu filmde de karakter değiştirme konusunda bunu gördüm.23 kişiliğin hepsini göremedik elbette en fazla 4-5 kişiliği adam gibi görebildik bu biraz eksi tarafı oldu sadece abartılmak için 23 kişilik yazılmış hepsini de görsek cidden tebrik ederdim ama maalesef filmin tek kötü tarafı bu olmuş.
Kevin (James McAvoy) kişilik bozukluğundan mustarip biridir. Farklı yaşlarda ve cinsiyetlerde 23’e yakın kişiliği bedeninde barındırmaktadır. Güpegündüz 3 genç kızı kaçırır ve yer altında bir sığınağa kapatır. Kızlar zamanla Kevin’ın değişik sürprizleriyle ve farklı kişilikleriyle tanışırlar. Fakat Kevin’ın büründüğü bu farklı kişilikler, bedeninin de giderek değişmesine sebep olur. 3 kız, kurtulmak için zekice bir plan yapmak zorundadır…
Pazar sinemasında bugün yine psikolojik bir film var.Ama bu sefer içinde bol bol gerilim ve aksiyonda var.Şu aralar psikolojik-gerilim içinde izlediğim en iyi filmdi diyebilirim.X-Men serisinden hatırlayacağınız benimde çok sevdiğim bir isim olan James Mcavoy başrolde ve oyunculukta döktürmüş resmen.Tabi biz Kore dizilerinde bol bol bu tarz rollerde harka oyunculuklar gördüğümüz için beni o kadar da etkilemedi ama yine de iyiydi :D Sadece gerilim filmi değil ayrıca felsefik alt mesajlarda serpiştirilmiş ve son sahne beni cidden ağlattı diyebilirim.Ayrıca bu tarz filmlerde - Kore dizilerinde de - biraz fantastiğe kaçabiliyorlar bu filmde de karakter değiştirme konusunda bunu gördüm.23 kişiliğin hepsini göremedik elbette en fazla 4-5 kişiliği adam gibi görebildik bu biraz eksi tarafı oldu sadece abartılmak için 23 kişilik yazılmış hepsini de görsek cidden tebrik ederdim ama maalesef filmin tek kötü tarafı bu olmuş.
Kevin (James McAvoy) kişilik bozukluğundan mustarip biridir. Farklı yaşlarda ve cinsiyetlerde 23’e yakın kişiliği bedeninde barındırmaktadır. Güpegündüz 3 genç kızı kaçırır ve yer altında bir sığınağa kapatır. Kızlar zamanla Kevin’ın değişik sürprizleriyle ve farklı kişilikleriyle tanışırlar. Fakat Kevin’ın büründüğü bu farklı kişilikler, bedeninin de giderek değişmesine sebep olur. 3 kız, kurtulmak için zekice bir plan yapmak zorundadır…
6 Nisan 2017 Perşembe
Maydanoz Time : Kitap - Freud'a Kafa Tutan Kız : Dora Lidia Yuknavitch
Herkese merhabalar efeinm ...
İçinde "Freud" ismi geçen her şeyi manyak gibi atlayıp okuyorum hemen :D Hatırladığım kadarıyla Freud'un zamanında Dora isimli çok ilginç bir vakası vardı ama vakanın ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum maalesef.Ona hitaben yazılmış bir kitap diye düşündüm ama hiç bir alakası yoktu.Zaten kitap Freud'un zamanında bile geçmiyor şimdi ki zamanda psikiyatristinin adı Sigmund Freud olan bir kızın yaşam hikayesini anlatıyor aslında.Normalde bu tarz sorunlu ergen kızları anlamaya çalışır hatta hafiften bir sempatide duyarım çünkü benim içimde de inanmazsınız ama sorunlu bir ergen var :D Tabi bu kadar sorunlu değil :/ Bu kız resmen iticinin önde gideni.Kitabın yüzde %90'u cinsellik ve cinsellik içeren kelimeler %10 'u da küfürdü zaten Freud 'un cinsel teorilerini az çok biliyorsunuzdur.Ki kitabın kapağına bakacak olursak "parçalanmış muz". Erkek egemenliğini alaya alan bir genç kız ve alt eden demeliyim aslında.Zekasını ve teknolojiyi kullanarak dünyayı birbirine katıyor resmen :D
Kitap kızın dilinden yazıldığı için hiç bir edebi tarafı yok o kısmı geçebiliriz :D Babasının annesini aldatması,kendine zarar verecek şeyler yapması - jilet atmak gibi - üzerine aile onu kızın deyişiyle Sig diye bir psikiyatriste gönderiyor.Kızda herkesin bir kez daha hakkından geliyor.
İçinde "Freud" ismi geçen her şeyi manyak gibi atlayıp okuyorum hemen :D Hatırladığım kadarıyla Freud'un zamanında Dora isimli çok ilginç bir vakası vardı ama vakanın ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum maalesef.Ona hitaben yazılmış bir kitap diye düşündüm ama hiç bir alakası yoktu.Zaten kitap Freud'un zamanında bile geçmiyor şimdi ki zamanda psikiyatristinin adı Sigmund Freud olan bir kızın yaşam hikayesini anlatıyor aslında.Normalde bu tarz sorunlu ergen kızları anlamaya çalışır hatta hafiften bir sempatide duyarım çünkü benim içimde de inanmazsınız ama sorunlu bir ergen var :D Tabi bu kadar sorunlu değil :/ Bu kız resmen iticinin önde gideni.Kitabın yüzde %90'u cinsellik ve cinsellik içeren kelimeler %10 'u da küfürdü zaten Freud 'un cinsel teorilerini az çok biliyorsunuzdur.Ki kitabın kapağına bakacak olursak "parçalanmış muz". Erkek egemenliğini alaya alan bir genç kız ve alt eden demeliyim aslında.Zekasını ve teknolojiyi kullanarak dünyayı birbirine katıyor resmen :D
Kitap kızın dilinden yazıldığı için hiç bir edebi tarafı yok o kısmı geçebiliriz :D Babasının annesini aldatması,kendine zarar verecek şeyler yapması - jilet atmak gibi - üzerine aile onu kızın deyişiyle Sig diye bir psikiyatriste gönderiyor.Kızda herkesin bir kez daha hakkından geliyor.
5 Nisan 2017 Çarşamba
2 Minnak Japon Dizisi
Herkese merhabalar efenim ...
Bir kaç gün önce Japon sayko filmlerden bahsedip saykolukta 1 numara olan Japonlardan bahsetmiştim.Ya çok saykolar ya da çok fazla tatlılar.Adamlar bir işin ortası yok :D İşin ortası sanırım Koreliler oluyor :D O yüzden Kore'yi daha çok seviyorum.Ama Japonya'da ayrı bir dünya cidden :D Kore minnak dizilerinde daha fazla benlik bir şey bulamayınca Japon minnak dizilerine geçtim :D Birbirinden minnoş - ve elbette tatlış çocuklarında olduğu - dizilerden bahsedicem sizlere bu postta :D - Ama benim favorim hala Kore erkekleri daha çok kardeşimin zevkine göre Japon erkekleri keh keh :D -
1- Minami kun no Koibito: My Little Lover / 2015
Shunichi Minami, iyi görünüme sahip, başarılı bir liselidir. Chiyomi Horikiri, dansı seven parlak bir kızdır. İkisi çocukluktan arkadaş, ayrıca birbirinin ilk aşkıdır. Ancak Shunichi Minami'nin babası ortadan kaybolduğunda nadiren konuşur olurlar. Fırtınalı bir gecede, Chiyomi Horikiri ebeveynleri ile geleceği hakkında tartışır ve evi terk eder. Yağmurdan saklanmaya çalışırken, çocukluğuna geri dönmeyi diler. Aniden, küçülür ve 15 cm boyunda olur. Shunichi Minami küçük Chiyomi Horikiri görür. Kız, hiç kimseye görünmek istemediğini söyler böylece Shunichi Minami onu evine alır.
2-Sensei Ni Koishita Natsu / 2016
Öğretmeni Sawada Hiroshi'ye aşık olan öğrenci Fuka hakkında kısa bir hikaye.
Bir kaç gün önce Japon sayko filmlerden bahsedip saykolukta 1 numara olan Japonlardan bahsetmiştim.Ya çok saykolar ya da çok fazla tatlılar.Adamlar bir işin ortası yok :D İşin ortası sanırım Koreliler oluyor :D O yüzden Kore'yi daha çok seviyorum.Ama Japonya'da ayrı bir dünya cidden :D Kore minnak dizilerinde daha fazla benlik bir şey bulamayınca Japon minnak dizilerine geçtim :D Birbirinden minnoş - ve elbette tatlış çocuklarında olduğu - dizilerden bahsedicem sizlere bu postta :D - Ama benim favorim hala Kore erkekleri daha çok kardeşimin zevkine göre Japon erkekleri keh keh :D -
1- Minami kun no Koibito: My Little Lover / 2015
Shunichi Minami, iyi görünüme sahip, başarılı bir liselidir. Chiyomi Horikiri, dansı seven parlak bir kızdır. İkisi çocukluktan arkadaş, ayrıca birbirinin ilk aşkıdır. Ancak Shunichi Minami'nin babası ortadan kaybolduğunda nadiren konuşur olurlar. Fırtınalı bir gecede, Chiyomi Horikiri ebeveynleri ile geleceği hakkında tartışır ve evi terk eder. Yağmurdan saklanmaya çalışırken, çocukluğuna geri dönmeyi diler. Aniden, küçülür ve 15 cm boyunda olur. Shunichi Minami küçük Chiyomi Horikiri görür. Kız, hiç kimseye görünmek istemediğini söyler böylece Shunichi Minami onu evine alır.
2-Sensei Ni Koishita Natsu / 2016
Öğretmeni Sawada Hiroshi'ye aşık olan öğrenci Fuka hakkında kısa bir hikaye.
4 Nisan 2017 Salı
Maydanoz Time : Film - Beauty And The Beast
Herkese merhabalar efenim ...
Evettt ! Dün benim doğum günümdü ve tam tamına 22 yaşına girdim ! (Aman ne kadar büyüğüm alkışlar,çığlık kıyamet :D )
Ama vizeler başladığı için ilk defa neredeyse doğum günümü unutacak hallederdeydim.Vizelere son gün çalışacak kadar umursamaz brisi olsam da "sınav haftası" psikolojisi beni öyle ya da böyle strese sokuyor maalesef.Neyse 2 sınavı hallettim azı gitti çoğu kaldı :D
Uzun zamandır sinemaya da gidemiyordum.Arkadaşlarımla orda burada aylaklık yapıktan sonra en son günün finalini sinemada yapalım dedim.Bu perşembe için aslı Japon animesi olan "Kabuktaki Hayalet" filmine gitme sözü verince Güzel Ve Çirkin'e gitmeye karar verdik.Başrolde Emma Watson olunca ayrı bir merak oldu tabi bende.Bir Harry Potter fanı olaraktan Emma'lar içinde sevdiklerimden biridir. - Emmalar dediğim Roberts,Stone ve Watson tabi ki - :D
Daha önce çokça -premseslerle ve masallarla büyüyen bir minnoş olduğumdan - bir çok versiyonunu izlemiştim bu versiyonun diğerlerinden tek farkı sanırım müzikal olmasıydı.Türkçe Dublaj izlediğim için biraz acı çektim maalesef genelde Altyazılı izlemeyi tercih ederim Orijinal haliyle değerlendirebilmek için elbette :D Ayrıca 3D olması da çok saçma olmuş 3D olacak hiç bir unsur bir aksiyon yoktu filmde boşuna gözlük parası verdik :/ Disney yapımı olduğu için çekimler,kostümler oldukça kaliteli ve görsellik açısından oldukça güzeldi.Çocuklar için belki Çirkin karakteri biraz korkutucu gelebilir bu yüzden +8 yaş diyebilirim :D
Evettt ! Dün benim doğum günümdü ve tam tamına 22 yaşına girdim ! (Aman ne kadar büyüğüm alkışlar,çığlık kıyamet :D )
Ama vizeler başladığı için ilk defa neredeyse doğum günümü unutacak hallederdeydim.Vizelere son gün çalışacak kadar umursamaz brisi olsam da "sınav haftası" psikolojisi beni öyle ya da böyle strese sokuyor maalesef.Neyse 2 sınavı hallettim azı gitti çoğu kaldı :D
Uzun zamandır sinemaya da gidemiyordum.Arkadaşlarımla orda burada aylaklık yapıktan sonra en son günün finalini sinemada yapalım dedim.Bu perşembe için aslı Japon animesi olan "Kabuktaki Hayalet" filmine gitme sözü verince Güzel Ve Çirkin'e gitmeye karar verdik.Başrolde Emma Watson olunca ayrı bir merak oldu tabi bende.Bir Harry Potter fanı olaraktan Emma'lar içinde sevdiklerimden biridir. - Emmalar dediğim Roberts,Stone ve Watson tabi ki - :D
Daha önce çokça -premseslerle ve masallarla büyüyen bir minnoş olduğumdan - bir çok versiyonunu izlemiştim bu versiyonun diğerlerinden tek farkı sanırım müzikal olmasıydı.Türkçe Dublaj izlediğim için biraz acı çektim maalesef genelde Altyazılı izlemeyi tercih ederim Orijinal haliyle değerlendirebilmek için elbette :D Ayrıca 3D olması da çok saçma olmuş 3D olacak hiç bir unsur bir aksiyon yoktu filmde boşuna gözlük parası verdik :/ Disney yapımı olduğu için çekimler,kostümler oldukça kaliteli ve görsellik açısından oldukça güzeldi.Çocuklar için belki Çirkin karakteri biraz korkutucu gelebilir bu yüzden +8 yaş diyebilirim :D
2 Nisan 2017 Pazar
Maydanoz Time : Kitap - Alfa Ayının Kabileleri Philip K. Dick
Herkese merhabalar efenim ....
Kitapağacı Nisan ayında normalde Amin Maalouf'un Semarkand'ını okuduk.Daha doğrusu diğer üyeler okudu ama ben okuyamadım :/ Bu ay malumunuz not dayatmalı kitaplarımı okumakla meşguldüm bu yüzden ben bu ayı pas geçmek zorunda kaldım.Toplantımız yaptık ev sahibimize istediği kitabı aldık okuduk onayladık ve verdik.Benden istediği kitap Bilimkurgu ve Psikolojinin birleşimi olan değişik bir kitaptı.Ben bilimkurgu okuduğumu sanırdım bu kitaba kadar ama meğersem benim okuduklarım bilimkurgunun b si bile değilmiş :D
Anlaması biraz zor ve olayları karışık bir kitap.Zaten normal bir dünya da geçmiyor olaylar.Yazarın kafası baya baya iyi :D Aslında alt mesajları olan bir bilimkurgu kitabı tabi azucuk psikojiden anlamak gerekiyor o satır aralarını okuyabilmek için :D Benim içinde değişik bir deneyim oldu ama bir daha bu tarz bir kitap okur muyum pek bilemiyorum beni pek sarmadı bu tarz sanırım öyle alışmışım ki Young Adult romanlara bilimkurgu da bile birazda olsa Young Adult arıyorum :D İçimdeki ergeni susturamıyorum napayım :D
Alfa sisteminin üçüncü ayı yıllarca Arzlı hastaların kaldığı bir akıl hastalıkları hastanesi olarak kullanılmıştır. Alfa İmparatorluğu ve Arz arasındaki savaşta, hastalar ayın kontrolü ele geçirir ve kendi toplumlarını kurarlar. Depresifler, şizofrenler, paranoyaklar, manikler ve diğer akıl hastalarının kabileler halinde yaşadığı bu çılgın toplum dünyadan gelen istila tehlikesi karşısında birleşir. Bu sırada dünyada bir CIA ajanı olan Chuck Rittersdorf ve eşi Mary tatsız bir biçimde boşanırlar. Chuck'ın Mary'yi öldürme planlarının içine bir televizyon şovu komedyeni, similakrumlar, CIA, dünya-dışı çeşitli varlıklar ve Alfa ayının kabileleri karışır.
Kitapağacı Nisan ayında normalde Amin Maalouf'un Semarkand'ını okuduk.Daha doğrusu diğer üyeler okudu ama ben okuyamadım :/ Bu ay malumunuz not dayatmalı kitaplarımı okumakla meşguldüm bu yüzden ben bu ayı pas geçmek zorunda kaldım.Toplantımız yaptık ev sahibimize istediği kitabı aldık okuduk onayladık ve verdik.Benden istediği kitap Bilimkurgu ve Psikolojinin birleşimi olan değişik bir kitaptı.Ben bilimkurgu okuduğumu sanırdım bu kitaba kadar ama meğersem benim okuduklarım bilimkurgunun b si bile değilmiş :D
Anlaması biraz zor ve olayları karışık bir kitap.Zaten normal bir dünya da geçmiyor olaylar.Yazarın kafası baya baya iyi :D Aslında alt mesajları olan bir bilimkurgu kitabı tabi azucuk psikojiden anlamak gerekiyor o satır aralarını okuyabilmek için :D Benim içinde değişik bir deneyim oldu ama bir daha bu tarz bir kitap okur muyum pek bilemiyorum beni pek sarmadı bu tarz sanırım öyle alışmışım ki Young Adult romanlara bilimkurgu da bile birazda olsa Young Adult arıyorum :D İçimdeki ergeni susturamıyorum napayım :D
Alfa sisteminin üçüncü ayı yıllarca Arzlı hastaların kaldığı bir akıl hastalıkları hastanesi olarak kullanılmıştır. Alfa İmparatorluğu ve Arz arasındaki savaşta, hastalar ayın kontrolü ele geçirir ve kendi toplumlarını kurarlar. Depresifler, şizofrenler, paranoyaklar, manikler ve diğer akıl hastalarının kabileler halinde yaşadığı bu çılgın toplum dünyadan gelen istila tehlikesi karşısında birleşir. Bu sırada dünyada bir CIA ajanı olan Chuck Rittersdorf ve eşi Mary tatsız bir biçimde boşanırlar. Chuck'ın Mary'yi öldürme planlarının içine bir televizyon şovu komedyeni, similakrumlar, CIA, dünya-dışı çeşitli varlıklar ve Alfa ayının kabileleri karışır.
1 Nisan 2017 Cumartesi
Maydanoz Time : Kitap - Yurdunu Kaybeden Adam Cengiz Dağcı
Herkese merhabalar efenim...
Osmancık tek ödevim değildir elbette.Onunla birlikte bir de Yurdunu Kaybeden Adam diye bir kitap daha verdi hocamız.Romandan çok Anı niteliğinde akışı biraz eksik ve karışık bir kitap anlaması da diğer gibi yine oldukça güç.
Türk Edebiyatında milyonlarca anlaşılacak harika eseler varken neden gidip en zor anlaşılacak karmakarışık hiçte ilgimi çekmeyen eserler verdi bilemiyorum zaten zorla birinin dayatmayla verdiği kitabı okumayı hiç sevmiyorum bence insanları,öğrencileri okumayı sevdirmek yerine daha da uzaklaştırıyorsunuz bu tarz bir zorlamayla sevgili öğretmenler :/
Bu iş bence zevkle bir hobi olarak yapılmalı bunun not kaygısı olmamalı ... Yazara,esere bu tarz bir dayatmayla haksızlık edildiğini düşünüyorum şahsen.Kitap okumayı seven hatta baya baya bağımlılık haline getiren ben bile böyle düşünüyorum bu konularda bilmem anlatabildim mi ? :)
Tarihten sonra sevmediğim ikinci bir türde savaş hikayeleri :
Sadık Turan, (aslında bu kişi yazarın kendisidir) İkinci dünya Savaşı’nda, Rusların çeşitli Türk boylarından kurdukları bir birlikle beraber, Almanlarla çarpışırken onlara esir düşmüş bir yedek subaydır. Bir süre sonra Almanlar, esir ettikleri Türklerden kurulu bir birliği Ruslara karşı savaşa gönderirler. Bu kısmı (Yurdunu Kaybeden Adam)’ın birinci bölümü olan (Korkunç Yıllar)'da hikâye eden yazar, ikinci ciltte de olayların akışını anlatır:
1942 yılının ilkbaharıdır. Rusya'dan alınmış Türk asıllı esirlerden bir Türk Lejyonu kurulmuş ve bu lejyon Alman ordusunun kadrosu içine alınmıştır. Türk asıllı esirler, bu yeni ve değişik askerlik görevini büyük bir istekle kabullenirler. Çünkü 1932 den bu yana Rusya'da artık kendilerine insan muamelesi edilmemekte, en azından ikinci, üçüncü sınıf vatandaş gibi görülmektedirler. Sahip bulundukları her şeyleri ellerinden alınmıştır. Kendi topraklarında sürgün gibi dolaşmaktadırlar. Eğer Almanlar başarıya ulaşacak olurlarsa onlar da - öteki bütün soydaşları ile birlikte -yurtlarına, topraklarına ve onurlarına yeniden sahip olacaklardır.
Sadık Turan, bu Türkistan lejyonunda bölük komutanıdır. Savaş alanına gitmeden önce birliğiyle iki aylık bir eğitim dönemi geçirmiştir. Cepheye gitmeden önce kendisine, Kırım'daki doğduğu köye gidip gelmesi için kısa bir izin verilmiştir.
Sadık Turan, doğduğu köye gelir. Annesini babasını ziyaret eder. Onu, yıllarca önce Almanlarla savaşırken öldü diye bilen anne - baba ve köylülerin sevinç ve şaşkınlıkları büyüktür. Kırım'ın bu köşesinde Rus emperyalizmi gibi Alman emperyalizmimin de izleri göze çarpmaktadır. Ne var ki başarıya ulaştıktan sonra her iki emperyalizmden de kurtulmak ümidi genç subayı teselli etmektedir. Bu ümit içinde birliğine döner.
Türkistan Lejyonu'nu teşkil eden Türk asker ve subayları, Alman ordusuyla birlikte, doğu cephesine gönderilir. Fakat Almanlar Türklere karşı ilk günlerdeki davranışlarını değiştirmişlerdir. Onlara karşı katı ve kabadırlar. Bu durum onlarda oldukça büyük bir moral çöküntüsü yaratır. Öte yandan Alman kuvvetleri de Ruslara yenilmek üzeredirler. Nitekim Stalingrad'da büyük bir bozguna uğrayıp geri çekilirler. Ruslar, çekilen Alman ordusunun peşinde Varşova kapılarına kadar dayanmışlardır. Bu çekilen ordu içinde görevli bulunan Sadık Turan, çatışmalardan birinde yaralanır. Hastanede kendisine bakan Marya adlı Polonyalı bir kızla anlaşır. Kız kendisini sevmektedir. Onun yardımı ile batıya doğru çekilen Polonya çetelerine katılır. Dile tarife sığmaz eziyetli günler aylar geçirirler. Amerikalıların yaptıkları bir uçak bombardımanında Marya ağır bir yara alıp ölür. Sadık Turan, her bakımdan yalnız kalmış olarak, İtalya'ya ulaşır.
Osmancık tek ödevim değildir elbette.Onunla birlikte bir de Yurdunu Kaybeden Adam diye bir kitap daha verdi hocamız.Romandan çok Anı niteliğinde akışı biraz eksik ve karışık bir kitap anlaması da diğer gibi yine oldukça güç.
Türk Edebiyatında milyonlarca anlaşılacak harika eseler varken neden gidip en zor anlaşılacak karmakarışık hiçte ilgimi çekmeyen eserler verdi bilemiyorum zaten zorla birinin dayatmayla verdiği kitabı okumayı hiç sevmiyorum bence insanları,öğrencileri okumayı sevdirmek yerine daha da uzaklaştırıyorsunuz bu tarz bir zorlamayla sevgili öğretmenler :/
Bu iş bence zevkle bir hobi olarak yapılmalı bunun not kaygısı olmamalı ... Yazara,esere bu tarz bir dayatmayla haksızlık edildiğini düşünüyorum şahsen.Kitap okumayı seven hatta baya baya bağımlılık haline getiren ben bile böyle düşünüyorum bu konularda bilmem anlatabildim mi ? :)
Tarihten sonra sevmediğim ikinci bir türde savaş hikayeleri :
Sadık Turan, (aslında bu kişi yazarın kendisidir) İkinci dünya Savaşı’nda, Rusların çeşitli Türk boylarından kurdukları bir birlikle beraber, Almanlarla çarpışırken onlara esir düşmüş bir yedek subaydır. Bir süre sonra Almanlar, esir ettikleri Türklerden kurulu bir birliği Ruslara karşı savaşa gönderirler. Bu kısmı (Yurdunu Kaybeden Adam)’ın birinci bölümü olan (Korkunç Yıllar)'da hikâye eden yazar, ikinci ciltte de olayların akışını anlatır:
1942 yılının ilkbaharıdır. Rusya'dan alınmış Türk asıllı esirlerden bir Türk Lejyonu kurulmuş ve bu lejyon Alman ordusunun kadrosu içine alınmıştır. Türk asıllı esirler, bu yeni ve değişik askerlik görevini büyük bir istekle kabullenirler. Çünkü 1932 den bu yana Rusya'da artık kendilerine insan muamelesi edilmemekte, en azından ikinci, üçüncü sınıf vatandaş gibi görülmektedirler. Sahip bulundukları her şeyleri ellerinden alınmıştır. Kendi topraklarında sürgün gibi dolaşmaktadırlar. Eğer Almanlar başarıya ulaşacak olurlarsa onlar da - öteki bütün soydaşları ile birlikte -yurtlarına, topraklarına ve onurlarına yeniden sahip olacaklardır.
Sadık Turan, bu Türkistan lejyonunda bölük komutanıdır. Savaş alanına gitmeden önce birliğiyle iki aylık bir eğitim dönemi geçirmiştir. Cepheye gitmeden önce kendisine, Kırım'daki doğduğu köye gidip gelmesi için kısa bir izin verilmiştir.
Sadık Turan, doğduğu köye gelir. Annesini babasını ziyaret eder. Onu, yıllarca önce Almanlarla savaşırken öldü diye bilen anne - baba ve köylülerin sevinç ve şaşkınlıkları büyüktür. Kırım'ın bu köşesinde Rus emperyalizmi gibi Alman emperyalizmimin de izleri göze çarpmaktadır. Ne var ki başarıya ulaştıktan sonra her iki emperyalizmden de kurtulmak ümidi genç subayı teselli etmektedir. Bu ümit içinde birliğine döner.
Türkistan Lejyonu'nu teşkil eden Türk asker ve subayları, Alman ordusuyla birlikte, doğu cephesine gönderilir. Fakat Almanlar Türklere karşı ilk günlerdeki davranışlarını değiştirmişlerdir. Onlara karşı katı ve kabadırlar. Bu durum onlarda oldukça büyük bir moral çöküntüsü yaratır. Öte yandan Alman kuvvetleri de Ruslara yenilmek üzeredirler. Nitekim Stalingrad'da büyük bir bozguna uğrayıp geri çekilirler. Ruslar, çekilen Alman ordusunun peşinde Varşova kapılarına kadar dayanmışlardır. Bu çekilen ordu içinde görevli bulunan Sadık Turan, çatışmalardan birinde yaralanır. Hastanede kendisine bakan Marya adlı Polonyalı bir kızla anlaşır. Kız kendisini sevmektedir. Onun yardımı ile batıya doğru çekilen Polonya çetelerine katılır. Dile tarife sığmaz eziyetli günler aylar geçirirler. Amerikalıların yaptıkları bir uçak bombardımanında Marya ağır bir yara alıp ölür. Sadık Turan, her bakımdan yalnız kalmış olarak, İtalya'ya ulaşır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...