Herkese merhabalar efenim ...
Netflix izlemeye pek vaktim yok şu sıra ama yeni ne geldi mutlaka izin günlerim de bi bakarım.Kasım ayının başlarında falan bu diziyi keşfettim herhalde ama izlemesi baya bir zamanımı aldı çünkü kardeşimle biraraya geldiğimizde izlemeye karar verdiğimiz için bu kadar izlenmesi uzun sürdü.Korku temasında olan her şeye bayılıyoruz o yüzden Netflixte görür görmez hemen merakla başladık başlarda teması fazlasıyla tanıdık geldi.Tepede ıssız bir ev ve eve yeni taşınmış kalabalık bir aile ve ailenin başına gelenler ... Evet konusu fazlasıyla tanıdık ama diziyi benzerlerinden ayıran kesinlikle yönetmenin başarısı olmuş.Sahnelerin geçişi,korku unsurlarının hiç beklenmedik bir zamanda başarılı bir şekilde verilmesi ve çoğu kişiye sıkıcı gelecek olan aile dramasını her bölümde her karakter üzerinden ayrı ayrı işlemesi ... Sonu biraz ben de hayal kırıklığına uğrattı açıkçası çünkü bu kadar başarılı başlayan ve ilerleyen filmden beklenti de çok fazla oluyor :/ Yine de benim şiddetle tavsiye ettiğim bir yapım oldu.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
1 Aralık 2018 Cumartesi
30 Kasım 2018 Cuma
Kitap - Başarıya Götüren Aile Doğan Cüceloğlu
Herkese merhabalar efenim ...
Bana resmen rahatlık battı diyeceğim ama iş yerinde o kadar yoğunum ki eve gelince 1-2 saat bilgisayarla oyalanıp yığılıp kalıyorum resmen.Ben de neremden çıktığını bilmiyorum ama 4 Marttaki YDS ye ve 5 Mayıstaki ALES sınavlarına hazırlanıp PDR alanında yüksek lisans yapmaya karar verdim.Hadi Ales KPSS benzeri olduğu için beyin olarak daha yatkınım ama YDS ye hazırlanmak cidden inanılmaz zor ki çevremde kursa falan gidip buna rağmen YDS den çokta iyi alamayanlar var.Ben ise internetteki video konu anlatımlarından o hani eve gelince harcayacağım 2 saat var ya heh işte o kadarıyla hazırlanacağım.Sonuç ne olacak bilemiyorum ama bu zamana kadar girdiğim hiç bir sınavda istediğim sonucu alamadım ki KPSS daha yeni geldi geçti içimde acısı daha tazeyken bu hırs birden nerden geldi bilmiyorum ama kararımı verdim işte.YDS ye hazırlanıyorum daha 2 gündür ama bana inanılmaz zor gelmeye başladı daha şimdiden.Hem de İngilizcemin gayet iyi olduğunu düşünüyorken :/ Neyse bakalım ileri ki zamanlarda alışmaya başladıkça neler olacak daha siparişini verdiğim soru bankalarım gelmedi daha soru çözmeye bile başlamadım her şeyin ilk başı böyledir o yüzden biraz sabır etmek ve emek vermek gerek bunu 1 milyon kere bu yaşıma kadar girdiğim sınavlardan anlamış bulunmaktayım.
Neyse gelelim bugünün kitabına.Mesleğimde "iyi olmak" kavramına taktığım için bol bol mesleğimle ilgili kitaplarda okumaya çalışıyorum dinlendiğim zamanlarda.Türkiye de PDR ve Psikoloji okuyanların idolü olan belli isimler vardır : Üstün Dökmen,Doğan Cüceloğlu,Nevzat Tarhan,Engin Geçtan gibi.Üniversite zamanımda hem Üstün Dökmen ile tanıştığım hem de hocalarımın hocası olduğu için onun kitaplarını okumuştum (hepsini değil daha okuyacaklarım var) , bu sefer rotamı Doğan Cüceloğluna çevirmek istedim ve benim çalışma hayatımda da veliler ile iletişimde bana yardımcı olacağını düşündüğüm "Başarıya Götüren Aile" kitabıyla başlamayı uyun gördüm.Genel olarak bir Psikolojik Danışman olarak benim bildiğim şeyler ama her velime kesinlikle her fırsatta önerdiğim bir kitap.Sınav döneminde olan çocuklarına nasıl davranması,onlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini samimi bir dille anlatan Cüceloğlunu ben beğendim bu yüzden kitaplarını da okumaya ve sizlere tavsiye etmeye devam edeceğim.
Bana resmen rahatlık battı diyeceğim ama iş yerinde o kadar yoğunum ki eve gelince 1-2 saat bilgisayarla oyalanıp yığılıp kalıyorum resmen.Ben de neremden çıktığını bilmiyorum ama 4 Marttaki YDS ye ve 5 Mayıstaki ALES sınavlarına hazırlanıp PDR alanında yüksek lisans yapmaya karar verdim.Hadi Ales KPSS benzeri olduğu için beyin olarak daha yatkınım ama YDS ye hazırlanmak cidden inanılmaz zor ki çevremde kursa falan gidip buna rağmen YDS den çokta iyi alamayanlar var.Ben ise internetteki video konu anlatımlarından o hani eve gelince harcayacağım 2 saat var ya heh işte o kadarıyla hazırlanacağım.Sonuç ne olacak bilemiyorum ama bu zamana kadar girdiğim hiç bir sınavda istediğim sonucu alamadım ki KPSS daha yeni geldi geçti içimde acısı daha tazeyken bu hırs birden nerden geldi bilmiyorum ama kararımı verdim işte.YDS ye hazırlanıyorum daha 2 gündür ama bana inanılmaz zor gelmeye başladı daha şimdiden.Hem de İngilizcemin gayet iyi olduğunu düşünüyorken :/ Neyse bakalım ileri ki zamanlarda alışmaya başladıkça neler olacak daha siparişini verdiğim soru bankalarım gelmedi daha soru çözmeye bile başlamadım her şeyin ilk başı böyledir o yüzden biraz sabır etmek ve emek vermek gerek bunu 1 milyon kere bu yaşıma kadar girdiğim sınavlardan anlamış bulunmaktayım.
Neyse gelelim bugünün kitabına.Mesleğimde "iyi olmak" kavramına taktığım için bol bol mesleğimle ilgili kitaplarda okumaya çalışıyorum dinlendiğim zamanlarda.Türkiye de PDR ve Psikoloji okuyanların idolü olan belli isimler vardır : Üstün Dökmen,Doğan Cüceloğlu,Nevzat Tarhan,Engin Geçtan gibi.Üniversite zamanımda hem Üstün Dökmen ile tanıştığım hem de hocalarımın hocası olduğu için onun kitaplarını okumuştum (hepsini değil daha okuyacaklarım var) , bu sefer rotamı Doğan Cüceloğluna çevirmek istedim ve benim çalışma hayatımda da veliler ile iletişimde bana yardımcı olacağını düşündüğüm "Başarıya Götüren Aile" kitabıyla başlamayı uyun gördüm.Genel olarak bir Psikolojik Danışman olarak benim bildiğim şeyler ama her velime kesinlikle her fırsatta önerdiğim bir kitap.Sınav döneminde olan çocuklarına nasıl davranması,onlarla nasıl iletişim kurması gerektiğini samimi bir dille anlatan Cüceloğlunu ben beğendim bu yüzden kitaplarını da okumaya ve sizlere tavsiye etmeye devam edeceğim.
26 Kasım 2018 Pazartesi
Dram Filmi : On Chesil Beach
Herkese merhabalar efenim ...
Dün The Mist ten sonra gazımı almışken bir film daha izleyeyim dedim ama beni şöyle çok yormayacak Dram ya da Romantik izlemek istedim şansıma Dram geldi.Bence Saoirse Ronan İngiliz filmlerinin yeni prensesi diyebiliriz.Daha önce Lady Bird,Hanna,Brooklyn,The Host filmlerini izleyip çok beğenmiştim kızı ve oyunculuğunu.Filmi sırf o var diye izledim yalan söylememek gerekirse.Çok ağır ilerleyen bir film ama tam bir gerçek hayat filmi.Cinselliği genç yaşta ilk defa evlenerek tadıcak olan bir erkeğin ve kadının gerçek korkuları,düşünceleri ve tepkileri...
Temmuz 1962’de, tarih mezunu Edward Mayhew (Billy Howle) ve bir yaylı çalgılar dörtlüsünün kemancısı olan Florence Ponting (Saoirse Ronan) evlenir ve balayılarını İngiltere, Dorset kıyısındaki Chesil Plajı’nda küçük bir otelde geçirirler. İkisinin de apayrı kökenleri olmasına rağmen birbirlerini çok sevmekte ve iyi anlaşmaktadırlar. Ancak ilk cinsel ilişkilerine girerken ciddi sıkıntılar yaşarlar; Edward aşırı heyecanlıdır, Florence’ın ise cinsel ilişkiye olumsuz bakmasına yol açmasına sebep olan çocukluk travmaları vardır. Edward’ın aşırı heyecanı Florence’ın çocukluk travmalarının tetiklenmesine neden olur. Birbirlerini anlamakta zorlanmaları ve suçlayıcı davranmaları aralarında ciddi çatışmalar yaşanmasına yol açacak ve ikisinin de hayatını bambaşka bir noktaya sürükleyecektir. Film, İngiliz yazar Ian McEwan'ın 2007 yılında basılan romanından uyarlanmıştır.
Dün The Mist ten sonra gazımı almışken bir film daha izleyeyim dedim ama beni şöyle çok yormayacak Dram ya da Romantik izlemek istedim şansıma Dram geldi.Bence Saoirse Ronan İngiliz filmlerinin yeni prensesi diyebiliriz.Daha önce Lady Bird,Hanna,Brooklyn,The Host filmlerini izleyip çok beğenmiştim kızı ve oyunculuğunu.Filmi sırf o var diye izledim yalan söylememek gerekirse.Çok ağır ilerleyen bir film ama tam bir gerçek hayat filmi.Cinselliği genç yaşta ilk defa evlenerek tadıcak olan bir erkeğin ve kadının gerçek korkuları,düşünceleri ve tepkileri...
Temmuz 1962’de, tarih mezunu Edward Mayhew (Billy Howle) ve bir yaylı çalgılar dörtlüsünün kemancısı olan Florence Ponting (Saoirse Ronan) evlenir ve balayılarını İngiltere, Dorset kıyısındaki Chesil Plajı’nda küçük bir otelde geçirirler. İkisinin de apayrı kökenleri olmasına rağmen birbirlerini çok sevmekte ve iyi anlaşmaktadırlar. Ancak ilk cinsel ilişkilerine girerken ciddi sıkıntılar yaşarlar; Edward aşırı heyecanlıdır, Florence’ın ise cinsel ilişkiye olumsuz bakmasına yol açmasına sebep olan çocukluk travmaları vardır. Edward’ın aşırı heyecanı Florence’ın çocukluk travmalarının tetiklenmesine neden olur. Birbirlerini anlamakta zorlanmaları ve suçlayıcı davranmaları aralarında ciddi çatışmalar yaşanmasına yol açacak ve ikisinin de hayatını bambaşka bir noktaya sürükleyecektir. Film, İngiliz yazar Ian McEwan'ın 2007 yılında basılan romanından uyarlanmıştır.
25 Kasım 2018 Pazar
Gerilim Filmi : The Mist
Herkese merhabalar efenim ...
Sizce de Stephen King harika bir yazar değil mi ? Bir de işin içine Yeşil Yol ve Esaretin Bedeli gibi efsane filmlerin yönetmeni Frank Darabont girince tüyler ürpertici bir baş yapıtı yıllar sonra bir kez daha izledim.Ben ilk çıktığı zaman yani 2007 yılında izlemiştim bu filmi o zamanlar daha çocuk olduğum için çok fazla anlayamamış hatta yaratık filmi olduğunu düşünüp hem iğrenmiş hem de korkmuştum.Bazı sahnelerini izledikçe hatırlar oldum.İnsan psikolojisini yansıtan ve şu meşhur "toplanmalı filmlerin" atalarında olan Türkçe adıyla Öldüren Sis filmi The Mist kesinlikle izlenmeyi hak ediyor bu yüzden sizlere sunmak ve arşivime de eklemek istedim :) Sonu süprizli biten filmlere de ayrı bir hayranlığım var final sahnesinde ağzımı açık bırakan,ağlatan ve tüylerimi ürperten bir film oldu :)
Kasabaya sanki başka bir dünyadan gelmiş izlenimi veren tuhaf bir sis tabakasının çökmesi üzerine korku ve panik içinde süpermarkete sığınan kasaba halkı arasında David Drayton ve küçük oğlu Billy de vardır.Koyu ve kalın sis tabakasının içinde esrarengiz bazı yaratıkların pusuya yatmışçasına gizlendiğini ilk fark eden David olmuştur. Bu dünyaya ait olmayan öldürücü, korkutucu yaratıklardır bunlar… Kurtuluş ise marketteki herkesin hep birlikte hareket etmesine bağlıdır. Ancak insan doğası hesaba katılınca hep birlikte hareket edebilmeleri mümkün müdür?Markete sığınan kasaba halkının korkuya kapılarak paniklemesi üzerine mantık devre dışı kalırken David kendisini en çok neyin korkuttuğunu merak etmeye başlamıştır: Sisin içinde pusuya yatmış canavarlar mı, yoksa marketin içindeki, daha düne kadar arkadaşı, komşusu bildiği insanların sergilediği tutarsız davranışlar mı?
Sizce de Stephen King harika bir yazar değil mi ? Bir de işin içine Yeşil Yol ve Esaretin Bedeli gibi efsane filmlerin yönetmeni Frank Darabont girince tüyler ürpertici bir baş yapıtı yıllar sonra bir kez daha izledim.Ben ilk çıktığı zaman yani 2007 yılında izlemiştim bu filmi o zamanlar daha çocuk olduğum için çok fazla anlayamamış hatta yaratık filmi olduğunu düşünüp hem iğrenmiş hem de korkmuştum.Bazı sahnelerini izledikçe hatırlar oldum.İnsan psikolojisini yansıtan ve şu meşhur "toplanmalı filmlerin" atalarında olan Türkçe adıyla Öldüren Sis filmi The Mist kesinlikle izlenmeyi hak ediyor bu yüzden sizlere sunmak ve arşivime de eklemek istedim :) Sonu süprizli biten filmlere de ayrı bir hayranlığım var final sahnesinde ağzımı açık bırakan,ağlatan ve tüylerimi ürperten bir film oldu :)
Kasabaya sanki başka bir dünyadan gelmiş izlenimi veren tuhaf bir sis tabakasının çökmesi üzerine korku ve panik içinde süpermarkete sığınan kasaba halkı arasında David Drayton ve küçük oğlu Billy de vardır.Koyu ve kalın sis tabakasının içinde esrarengiz bazı yaratıkların pusuya yatmışçasına gizlendiğini ilk fark eden David olmuştur. Bu dünyaya ait olmayan öldürücü, korkutucu yaratıklardır bunlar… Kurtuluş ise marketteki herkesin hep birlikte hareket etmesine bağlıdır. Ancak insan doğası hesaba katılınca hep birlikte hareket edebilmeleri mümkün müdür?Markete sığınan kasaba halkının korkuya kapılarak paniklemesi üzerine mantık devre dışı kalırken David kendisini en çok neyin korkuttuğunu merak etmeye başlamıştır: Sisin içinde pusuya yatmış canavarlar mı, yoksa marketin içindeki, daha düne kadar arkadaşı, komşusu bildiği insanların sergilediği tutarsız davranışlar mı?
23 Kasım 2018 Cuma
Aksiyon Filmi : Peppermint
Herkese merhabalar efenim ...
Ayyy böyle baş rolünde kadın olan hep aynı konulu intikam filmlerine doyamadım gitti.Acayip seviyorum acayip her defasında da kadının haline üzülüp ağlıyorum ve her defasında da normalde hiç sevmediğim dövüş sahnelerini ayıla bayıla izliyorum.Sanırım baş rol kadın olunca kendimi özdeşleştirip daha bi zevk alıyorum filmden.Bu tür rollere Alias serisinden mi yoksa Electra da ki rolünün etkisinden midir nedir bilmiyorum ama Jennifer Garner'ı acayip yakıştırıyorum.Cumaya ve izin günüme yakışır bir film oldu tavsiyemdir :)
Genç bir anne olan Riley (Jennifer Garner), kocası ve kızının vahşice öldürülmesiyle sonuçlanan bir saldırıda yaralanmış ve komaya girmiştir. Kendisine geldikten sonra adaletin sağlanması için çabalayan Riley, sistemin ailesinin katillerini koruduğunu fark eder. Sistemdeki bu yozlaşma Riley'nin örnek bir vatandaştan bir şehir gerillasına dönüşmesine neden olur. Bunca zaman çektiği acıdan güç alan ve hayal kırıklığını kişisel motivasyon kaynağına çeviren Riley, durdurulamaz bir güç haline gelmek için yıllarını zihnini, bedenini ve ruhunu eğiterek geçirir. Riley şimdi kendi adaletini sağlamak için yeraltı dünyasından, polisten ve FBI'dan bir adım önde olmalıdır.
Ayyy böyle baş rolünde kadın olan hep aynı konulu intikam filmlerine doyamadım gitti.Acayip seviyorum acayip her defasında da kadının haline üzülüp ağlıyorum ve her defasında da normalde hiç sevmediğim dövüş sahnelerini ayıla bayıla izliyorum.Sanırım baş rol kadın olunca kendimi özdeşleştirip daha bi zevk alıyorum filmden.Bu tür rollere Alias serisinden mi yoksa Electra da ki rolünün etkisinden midir nedir bilmiyorum ama Jennifer Garner'ı acayip yakıştırıyorum.Cumaya ve izin günüme yakışır bir film oldu tavsiyemdir :)
Genç bir anne olan Riley (Jennifer Garner), kocası ve kızının vahşice öldürülmesiyle sonuçlanan bir saldırıda yaralanmış ve komaya girmiştir. Kendisine geldikten sonra adaletin sağlanması için çabalayan Riley, sistemin ailesinin katillerini koruduğunu fark eder. Sistemdeki bu yozlaşma Riley'nin örnek bir vatandaştan bir şehir gerillasına dönüşmesine neden olur. Bunca zaman çektiği acıdan güç alan ve hayal kırıklığını kişisel motivasyon kaynağına çeviren Riley, durdurulamaz bir güç haline gelmek için yıllarını zihnini, bedenini ve ruhunu eğiterek geçirir. Riley şimdi kendi adaletini sağlamak için yeraltı dünyasından, polisten ve FBI'dan bir adım önde olmalıdır.
21 Kasım 2018 Çarşamba
Kitap : İkigai Hector Garcia&Frances Miralles
Herkese merhabalar efenim ...
Normalde en nefret ettiği şey her bokolog insanların psikoloji bilmeden "kişisel gelişim" romanı yazması ve bunların okuyucu kitlesi bulmasıdır.Normalde "kişisel gelişim" adına hiç bir kitabı okumam gerçekten psikoloji bilen ünlü kişilerin dışında elbette ama bu kitabı ilk çıktığı günden beri acayip merak ettim ve benim için açıkçası biraz hayal kırıklığı oldu.Japonlar benim için her zaman merak uyandırıcı oldu çünkü yaşam tarzları ve hayat felsefeleri benimkine acayip yakın.O yüzden bu kitabı okuyup bildiklerimin üstüne bir şeyler katmak istedim ama açıkçası benim için pekte doyurucu olmadı sadece bildiğim şeyleri bir kez daha doğrulamış oldum.Eğer Japonların yaşam biçimleri hakkında pek bir şey bilmiyorsanız ve öğrenmek istiyorsanız bu kitabı tavsiye ederim ama benim gibi zaten uzun zamandan beri bunları araştırıp biliyorsanız bu kitap sizi pekte tatmin etmeyecektir.
Normalde en nefret ettiği şey her bokolog insanların psikoloji bilmeden "kişisel gelişim" romanı yazması ve bunların okuyucu kitlesi bulmasıdır.Normalde "kişisel gelişim" adına hiç bir kitabı okumam gerçekten psikoloji bilen ünlü kişilerin dışında elbette ama bu kitabı ilk çıktığı günden beri acayip merak ettim ve benim için açıkçası biraz hayal kırıklığı oldu.Japonlar benim için her zaman merak uyandırıcı oldu çünkü yaşam tarzları ve hayat felsefeleri benimkine acayip yakın.O yüzden bu kitabı okuyup bildiklerimin üstüne bir şeyler katmak istedim ama açıkçası benim için pekte doyurucu olmadı sadece bildiğim şeyleri bir kez daha doğrulamış oldum.Eğer Japonların yaşam biçimleri hakkında pek bir şey bilmiyorsanız ve öğrenmek istiyorsanız bu kitabı tavsiye ederim ama benim gibi zaten uzun zamandan beri bunları araştırıp biliyorsanız bu kitap sizi pekte tatmin etmeyecektir.
20 Kasım 2018 Salı
Bilim Kurgu Filmi : Blade Runner Serisi
Herkese merhabalar efenim ...
Romanı Philip K. Dick tarafından 1968’de yazılmış ve ilk filmi Ridley Scott tarafından 1982’de çekilmiş olan Blade Runner serisi var bugün film postumuzda.İzlemesi de anlaması da biraz zahmetli film 2 filmde ve bence ilk film 30 yıl sonra çekilen devam filminden bin kat daha iyi.Bence benim şu aralar en sevdiğim ve unutamadığım efsane oyunlar içinde yer alan Ditroit Become Human'nın esin kaynağı olan bir film.Yapay zeka robotların artık insanlardan ayırmanın neredeyse imkansız olduğu distopik bir dünyada geçen olaylar.Bir dedektif var (aynı oyundaki gibi) ve bir takım robot-insan cinayetlerini araştırıyor olaylar sonradan çok farklı yerlere gidiyor elbette ama ana mesaj hiç değişmiyor : Yapay zekaya bilinç verilmeli mi ? İnsan olmak ne demek ? Oyunda film de çok güzel bir şekilde bu 2 soruyu sorguluyor ve olaylar varoluşsal bir boyut kazanıyor.Filmi beğenmeyen de anlayamadan da çok fazla.Biraz birikime ihtiyacımız var o yüzden eğer film hakkında soru işaretleri kafanızda oluşursa diye Barış Özcan'nın Film İnceleme videosunun olduğu linki de hemen alta bırakıyorum :) Bazı filmleri izledikten sonra yorum okumak ya da film incelemesi izlemek gerekiyor :)
https://www.youtube.com/watch?v=ZWxqQ7MZM7Y
1-Blade Runner
Uzaydaki bir madende çalışan androidler, kaçıp dünyada rehine alıyorlar. Rick Deckard (Harrison Ford)'ın işi onları bulup yok etmektir. Kaçanları ararken, anroidlerle insanları biribirinden ayırmak zorundadır. Aramaları sırasında kopya insanları, yani androidleri yapan şirket Tyrell Corporation hakkında gizli bilgiler elde ediyor.
Görsel olarak muhteşem, yoğun aksiyon sahnelerine sahip ve yapımından bu yana güçlü bir etkiye sahip olan Ridley Scott'ın Bladerunner'ı, uzatılmış ve daha önce asla görülmemiş özel efektlere sahip Son Versiyon'u ile karşınızda. 21.Yüzyıl Dedektifi Rick Deckard rolünde Harrison Ford erkeksilik ve incinebilir bir varlıkla bu tarz sahibi kara gerilime imza atıyor. İleri teknoloji bir dünyada şehrin dışında ve sosyal dejenerasyonla dolu bir gelecekte Deckard, kaçak ve katil replikaların peşindedir - ve kısa süre içerisinde ruhunu teslim edeceği esrarengiz bir kadına doğru yol almaya başlamıştır.
2-Blade Runner 2049
2019 yılında geçen ilk filmde, Tyrell gibi devasa üretici firmalar Replikant isimli, dış görünüm olarak insan türünden ayırt edilemeyen robotlar üretiyorlardı. Dünya dışı kolonilerin tehlikeli ve illegal işlerinin halledilmesi için kullanılan bu robotlar, Blade Runners isimli özel polisler tarafından yakalanmaktaydılar. Bu film ise ilk filmden 30 yıl sonrasını konu alıyor. Yeni bir Blade Runner olan Polis Memuru K (Ryan Gosling), toplumu kaosa sürükleme potansiyeline sahip, uzun süredir gömülü kalan bir sırrı ortaya çıkarır. K’nin bu keşfi, onu 30 yıldır ortada olmayan eski Blade Runner Rick Deckard’ı (Harrison Ford) bulmaya yönlendirir.
Romanı Philip K. Dick tarafından 1968’de yazılmış ve ilk filmi Ridley Scott tarafından 1982’de çekilmiş olan Blade Runner serisi var bugün film postumuzda.İzlemesi de anlaması da biraz zahmetli film 2 filmde ve bence ilk film 30 yıl sonra çekilen devam filminden bin kat daha iyi.Bence benim şu aralar en sevdiğim ve unutamadığım efsane oyunlar içinde yer alan Ditroit Become Human'nın esin kaynağı olan bir film.Yapay zeka robotların artık insanlardan ayırmanın neredeyse imkansız olduğu distopik bir dünyada geçen olaylar.Bir dedektif var (aynı oyundaki gibi) ve bir takım robot-insan cinayetlerini araştırıyor olaylar sonradan çok farklı yerlere gidiyor elbette ama ana mesaj hiç değişmiyor : Yapay zekaya bilinç verilmeli mi ? İnsan olmak ne demek ? Oyunda film de çok güzel bir şekilde bu 2 soruyu sorguluyor ve olaylar varoluşsal bir boyut kazanıyor.Filmi beğenmeyen de anlayamadan da çok fazla.Biraz birikime ihtiyacımız var o yüzden eğer film hakkında soru işaretleri kafanızda oluşursa diye Barış Özcan'nın Film İnceleme videosunun olduğu linki de hemen alta bırakıyorum :) Bazı filmleri izledikten sonra yorum okumak ya da film incelemesi izlemek gerekiyor :)
https://www.youtube.com/watch?v=ZWxqQ7MZM7Y
1-Blade Runner
Uzaydaki bir madende çalışan androidler, kaçıp dünyada rehine alıyorlar. Rick Deckard (Harrison Ford)'ın işi onları bulup yok etmektir. Kaçanları ararken, anroidlerle insanları biribirinden ayırmak zorundadır. Aramaları sırasında kopya insanları, yani androidleri yapan şirket Tyrell Corporation hakkında gizli bilgiler elde ediyor.
Görsel olarak muhteşem, yoğun aksiyon sahnelerine sahip ve yapımından bu yana güçlü bir etkiye sahip olan Ridley Scott'ın Bladerunner'ı, uzatılmış ve daha önce asla görülmemiş özel efektlere sahip Son Versiyon'u ile karşınızda. 21.Yüzyıl Dedektifi Rick Deckard rolünde Harrison Ford erkeksilik ve incinebilir bir varlıkla bu tarz sahibi kara gerilime imza atıyor. İleri teknoloji bir dünyada şehrin dışında ve sosyal dejenerasyonla dolu bir gelecekte Deckard, kaçak ve katil replikaların peşindedir - ve kısa süre içerisinde ruhunu teslim edeceği esrarengiz bir kadına doğru yol almaya başlamıştır.
2-Blade Runner 2049
2019 yılında geçen ilk filmde, Tyrell gibi devasa üretici firmalar Replikant isimli, dış görünüm olarak insan türünden ayırt edilemeyen robotlar üretiyorlardı. Dünya dışı kolonilerin tehlikeli ve illegal işlerinin halledilmesi için kullanılan bu robotlar, Blade Runners isimli özel polisler tarafından yakalanmaktaydılar. Bu film ise ilk filmden 30 yıl sonrasını konu alıyor. Yeni bir Blade Runner olan Polis Memuru K (Ryan Gosling), toplumu kaosa sürükleme potansiyeline sahip, uzun süredir gömülü kalan bir sırrı ortaya çıkarır. K’nin bu keşfi, onu 30 yıldır ortada olmayan eski Blade Runner Rick Deckard’ı (Harrison Ford) bulmaya yönlendirir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...