Herkese merhabalar efenim ...
Bugün film postumuzda Romantik Komedi kategorisinde bir Hollywood filmi var ama bu sefer biraz farklı bir film.Hayır,konu olarak değil ırk olarak farklı.Genelde sarışın Amerikalı bir kadın ve CEO olan yakışıklı İngiliz ya da Avustralyalı renkli gözlü,siyah saçlı aşırı kaslı ve yakışıklı bir adamın pembe çiçekli aşk hikayesini anlatır.Bu sefer Singapur a gidiyoruz ! Asyalı insanların aşk hayatlarını,yaşamlarını,kültürlerini Hollywood gözünden bakıyoruz.Bence bu Amerika için oldukça yenilikçi bir şey hele de bu kategoride ki filmler içinde.Konusu daha farklı olabilirdi elbette ama en azından düşünülüp yapılması bile çok fazla ilgi ve dikkat çekti.
New Yorklu Rachel Chu, uzun zamandır Nick Young ile beraberdir. Rachel, Nick'in en yakın arkadaşının düğününde sevgilisine eşlik etmek için Singapur'a gider. Genç kadın Asya?ya ilk kez gidecek olmaktan oldukça heyecanlıdır lakin bir yandan da büyük bir stres altındadır. Singapur'da Nick'in ailesi ile tanışacak olmaktan endişe duyan Rachel, bu sırada sevgilisi ile ilgili bilmediği şeyler öğrenir. Nick, ülkenin en zengin ailelerinden birine sahiptir ve o ülkedeki gözde bekarlardan biridir. Rachel, Singapur'a ayak bastığı andan itibaren tüm gözler ona çevrilir. Genç kadının çevresi bir anda onu kıskanan ve Nick'ten ayırmayı planlayan insanlarla dolar.
Yönetmen: Jon M. Chu
Ülke: ABD
IMDB: 7,3
Vizyon Tarihi: 1 Ağustos 2018
Süre: 120 Dakika
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
20 Mart 2019 Çarşamba
19 Mart 2019 Salı
Macera Filmi : The Fall
Herkese merhabalar efenim ...
Bu film kimine çocuk masalı geldi,kimine fantastik geldi oysa bana sanatsal bir macera filmi gibi geldi.Fantastik olması için fazla gerçekçi masal olması için filmin tamamını kapsaması ve bu kadar alt metninin ve sanatsal görselliğinin olmaması lazım.Bu kesinlikle bir çocuk filmi değildi.Amelia ya da benzeri filmler gibi sanatsal görselliği bol bir hikaye ağızlar da pamuk şeker tadı bırakan bir film ben bu tarz filmlere gerçekten bayılıyorum.Çekim teknikleri,kamera açıları,kostümler,dekorlar ve renkler bana sanki bir hikayenin içinde giriyormuşum gibi değilde gerçekten bir film sanatının içinde olduğumu hissettiriyor.Günümüzde ki bir çok film "sinema"nın aslında bir sanat dalı olduğunu unutturdu bize bu tarz filmler izlemek bana yeniden bir "sanat" izlediğimi hatırlatıyor.
Yönetmen: Tarsem Singh
Ülke: ABD, Hindistan
IMDB: 7,9
Vizyon Tarihi: 7 Nisan 2008
Süre: 117 Dakika
Ödüller: 3 ödül ve 4 adaylık
1920’lerin Los Angelesı’ndayız. Kolu kırıldığı için Los Angeles Hastanesi’nde yatmakta olan 10 yaşındaki Alexandria, burada filmlerde dublörlük yapmakta olan Roy ile tanışır.
Bir çekim sırasında sakatlandığı için yataktan çıkamayan Roy, Alexandria’ya Vali Odious’tan çeşitli sebeplerden nefret eden ve onu öldürmek isteyen 6 adamın hikayesini anlatmaya başlar. Fakat Roy, yaşadığı sorunlar sebebiyle hikayeyi giderek daha karamsar bir hale sokar. Bir süre sonra masal ile gerçeği birbirine karıştıran Roy, kendi acılarından kurtulmak için Alexandria’yı da kullanmaya başlayacaktır.
Ülkemizde de If İstanbul kapsamında gösterilen film, Berlin Film Festivali’nden de ödülle döndü. Tarsem Singh’in 18 farklı ülkede, 26 farklı gerçek mekanda çekimlerini gerçekleştirdiği The Fall’da hiç özel efekt kullanılmadı. Yönetmenin titizliği sonucu çekim ve post-prodüksiyon aşaması 4 yıl süren film, ilk geniş gösterimini ancak 2008'de yapabildi.
Bu film kimine çocuk masalı geldi,kimine fantastik geldi oysa bana sanatsal bir macera filmi gibi geldi.Fantastik olması için fazla gerçekçi masal olması için filmin tamamını kapsaması ve bu kadar alt metninin ve sanatsal görselliğinin olmaması lazım.Bu kesinlikle bir çocuk filmi değildi.Amelia ya da benzeri filmler gibi sanatsal görselliği bol bir hikaye ağızlar da pamuk şeker tadı bırakan bir film ben bu tarz filmlere gerçekten bayılıyorum.Çekim teknikleri,kamera açıları,kostümler,dekorlar ve renkler bana sanki bir hikayenin içinde giriyormuşum gibi değilde gerçekten bir film sanatının içinde olduğumu hissettiriyor.Günümüzde ki bir çok film "sinema"nın aslında bir sanat dalı olduğunu unutturdu bize bu tarz filmler izlemek bana yeniden bir "sanat" izlediğimi hatırlatıyor.
Yönetmen: Tarsem Singh
Ülke: ABD, Hindistan
IMDB: 7,9
Vizyon Tarihi: 7 Nisan 2008
Süre: 117 Dakika
Ödüller: 3 ödül ve 4 adaylık
1920’lerin Los Angelesı’ndayız. Kolu kırıldığı için Los Angeles Hastanesi’nde yatmakta olan 10 yaşındaki Alexandria, burada filmlerde dublörlük yapmakta olan Roy ile tanışır.
Bir çekim sırasında sakatlandığı için yataktan çıkamayan Roy, Alexandria’ya Vali Odious’tan çeşitli sebeplerden nefret eden ve onu öldürmek isteyen 6 adamın hikayesini anlatmaya başlar. Fakat Roy, yaşadığı sorunlar sebebiyle hikayeyi giderek daha karamsar bir hale sokar. Bir süre sonra masal ile gerçeği birbirine karıştıran Roy, kendi acılarından kurtulmak için Alexandria’yı da kullanmaya başlayacaktır.
Ülkemizde de If İstanbul kapsamında gösterilen film, Berlin Film Festivali’nden de ödülle döndü. Tarsem Singh’in 18 farklı ülkede, 26 farklı gerçek mekanda çekimlerini gerçekleştirdiği The Fall’da hiç özel efekt kullanılmadı. Yönetmenin titizliği sonucu çekim ve post-prodüksiyon aşaması 4 yıl süren film, ilk geniş gösterimini ancak 2008'de yapabildi.
18 Mart 2019 Pazartesi
Savaş Filmi : Türk İşi Dondurma
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferimizin yıl dönümü.Bu yıl döneminde 2019 yılında korkunç bir olayla şehitlerimizi anıyoruz.Yeni Zelanda olayıyla birlikte Çanakkale de nasıl büyük bir savaş verdiğimizi ve nasıl bir zafer kazandığımızı bir kez daha hatırlamış olduk.Bazı insanlar tarihi unutsa da bazı insanlar asla unutmuyor.Özellikle de öfke ve intikam duyguları gurur ve onur duyma duygularını bastırıyor.Burdan bir kez daha Çanakkale Şehitlerini minnetle anıyor ve Yeni Zelanda da yapılan saldırının kurbanları içinde Allah'tan rahmet diliyorum !
Bugünün temasına uygun olarak dün sinema da kardeşimle birlikte izlediğimiz Türk İşi Dondurma filminden bahsetmek istiyorum.Kardeşimle biz filmi çok sevdik hatta kardeşim baya da ağladı (kardeşim çok nadir ağlar).Filmden sonra araştırmalarımıza göre bir çok kişi filmi beğenmemiş ya da filmin hikayesinin aslında çok farklı olduğunu ve tarihin çarpıtılıp halka yanlış aktarıldığı söyleniyor.Ben açıkçası bu tarz söylemeleri pek fazla kulak asmıyorum hele de bu tarz filmlerde zaten biyografik film olarak geçmiyor bu tarz filmler daha film başlamadan eşşek kadar harflerle "GERÇEK BİR OLAYDAN ESİNLENEREK KURGULANMIŞTIR."yazıyor.Bir şeyin kurgulanması demek gerçek bir olaydan alınsa bile bir çok şeyi değiştirebilecekleri anlamına geliyor o yüzden siz bu filme biyografik film kafasıyla bakamazsınız daha çok savaş filmi gözüyle bakmak gerekiyor ve o gözle de bakılınca da,kurgusuyla,senaryo,dekor,kostüm ve oyunculuklarıyla da gayet izlenesi bir film ortaya çıkıyor.
Vizyon tarihi 15 Mart 2019
Yönetmen Can Ulkay
Ülke Türkiye
Turkish'i Dondurma, Çanakkale Savaşı sırasında Avustralya'da yaşayan iki Türk'ün ülkeleri için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Avustralya’da yaşayan iki Türk, geçimlerini devecilik ve el arabası ile dondurma satarak sağlar. 1915 yılında memleketlerinde savaş çıktığını öğrenen ikili, Çanakkale’ye cepheye gitmeye karar verir. Ancak, yetkililer onların adadan çıkmalarına izin vermez. Bu sırada Avustralya’da Türkler aleyhine propaganda yapılmaya başlanır. İngilizler’in Avustralya’da asker devşirmek için broşür dağıttığını öğrenen iki Türk, ülkelerinde veremedikleri mücadeleyi Avustralya’da vermeye karar verir.
Yönetmen koltuğunda Ayla filminin yönetmenliğini üstlenen Can Ulkay’ın oturduğu Turkish'i Dondurma’nın senaryosunu Gürkan Tanyaş kaleme alıyor. Başrollerinde Şebnem Bozoklu, Erkan Kolçak Köstendil ve Ali Atay'ın bulunduğunu gerçek bir öyküden uyarlanan filmin kadrosunda Will Thorp, Marleen Mathews, Tristan Alexander ve James Farley gibi isimler yer alıyor.
Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferimizin yıl dönümü.Bu yıl döneminde 2019 yılında korkunç bir olayla şehitlerimizi anıyoruz.Yeni Zelanda olayıyla birlikte Çanakkale de nasıl büyük bir savaş verdiğimizi ve nasıl bir zafer kazandığımızı bir kez daha hatırlamış olduk.Bazı insanlar tarihi unutsa da bazı insanlar asla unutmuyor.Özellikle de öfke ve intikam duyguları gurur ve onur duyma duygularını bastırıyor.Burdan bir kez daha Çanakkale Şehitlerini minnetle anıyor ve Yeni Zelanda da yapılan saldırının kurbanları içinde Allah'tan rahmet diliyorum !
Bugünün temasına uygun olarak dün sinema da kardeşimle birlikte izlediğimiz Türk İşi Dondurma filminden bahsetmek istiyorum.Kardeşimle biz filmi çok sevdik hatta kardeşim baya da ağladı (kardeşim çok nadir ağlar).Filmden sonra araştırmalarımıza göre bir çok kişi filmi beğenmemiş ya da filmin hikayesinin aslında çok farklı olduğunu ve tarihin çarpıtılıp halka yanlış aktarıldığı söyleniyor.Ben açıkçası bu tarz söylemeleri pek fazla kulak asmıyorum hele de bu tarz filmlerde zaten biyografik film olarak geçmiyor bu tarz filmler daha film başlamadan eşşek kadar harflerle "GERÇEK BİR OLAYDAN ESİNLENEREK KURGULANMIŞTIR."yazıyor.Bir şeyin kurgulanması demek gerçek bir olaydan alınsa bile bir çok şeyi değiştirebilecekleri anlamına geliyor o yüzden siz bu filme biyografik film kafasıyla bakamazsınız daha çok savaş filmi gözüyle bakmak gerekiyor ve o gözle de bakılınca da,kurgusuyla,senaryo,dekor,kostüm ve oyunculuklarıyla da gayet izlenesi bir film ortaya çıkıyor.
Vizyon tarihi 15 Mart 2019
Yönetmen Can Ulkay
Ülke Türkiye
Turkish'i Dondurma, Çanakkale Savaşı sırasında Avustralya'da yaşayan iki Türk'ün ülkeleri için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Avustralya’da yaşayan iki Türk, geçimlerini devecilik ve el arabası ile dondurma satarak sağlar. 1915 yılında memleketlerinde savaş çıktığını öğrenen ikili, Çanakkale’ye cepheye gitmeye karar verir. Ancak, yetkililer onların adadan çıkmalarına izin vermez. Bu sırada Avustralya’da Türkler aleyhine propaganda yapılmaya başlanır. İngilizler’in Avustralya’da asker devşirmek için broşür dağıttığını öğrenen iki Türk, ülkelerinde veremedikleri mücadeleyi Avustralya’da vermeye karar verir.
Yönetmen koltuğunda Ayla filminin yönetmenliğini üstlenen Can Ulkay’ın oturduğu Turkish'i Dondurma’nın senaryosunu Gürkan Tanyaş kaleme alıyor. Başrollerinde Şebnem Bozoklu, Erkan Kolçak Köstendil ve Ali Atay'ın bulunduğunu gerçek bir öyküden uyarlanan filmin kadrosunda Will Thorp, Marleen Mathews, Tristan Alexander ve James Farley gibi isimler yer alıyor.
17 Mart 2019 Pazar
Kore Dizisi : My Strange Hero
Herkese merhabalar efenim ...
Zamanında dizisizlikten bir başlayayım dedim.Başlarda oldukça güzel bir diziydi ama hem konunun sıkıcılığı hem de işleyişi nedeniyle uzun bir zaman ara verdim sonradan da zorla (atlaya atlaya) izleyip diziyi bitirdim ve yorumunu girip arşive kaldırmaya karar verdim.Yoo Seung-Ho çok sevdiğim minnoş bir oyuncu o sımsıcak gülümsemesi bile izlenmeye değer kalıyor dizileri ama burada maalesef gülüşü bile çok kurtaramadı diziyi :/
Konusu:
Dizi, haksız yere suçlanıp okuldan atılan Kang Bok-Soo’nun (Yoo Seung-Ho) etrafında dönmektedir. Bok-Soo bir lise öğrencisiyken okulda yaşanan bir şiddet olayından dolayı suçlanır ve okuldan atılır. Bir yetişkin olduğunda dahi bu olayın etkisinden kurtulamaz. Bu yüzden, intikam almak için aynı okula geri döner. Ancak hiç beklenmedik bir olay ile karşılaşır.
Karakterleri:
Yoo Seung-Ho dizide Kang Bok-Soo karakterini canlandırmaktadır. Onun karakteri, nazik, dost canlısı, iyimser bir kişiliğe sahiptir ve sakar birisidir. Seol Song Lisesi’nde okurken ilk aşkı Son Soo-Jung (Jo Bo-Ah) ve bir başka erkek öğrenci olan Oh Se-Ho’nun (Kwak Dong-Yeon) karıştığı bir olay meydana gelir. Bu olayda haksız yere suçlanarak okuldan atılır. 9 yıl sonra, Soo-Jung ve Se-Ho’dan intikamını almak için bir yetişkin olarak okula geri dönme fırsatı bulur.
Jo Bo-Ah dizide Bok-Soo’nun (Yoo Seung-Ho) ilk aşkı olan Son Soo-Jung karakterini canlandırmaktadır. Lisede, Bok-Soo’ya ihanet eder ve onun okuldan atılmasına neden olur. Şimdi, mezun olduğu Seol Song Lisesi’nde öğretmenlik yapmaktadır.
Kwak Dong-Yeon dizide Seol Song Lisesi’nin yeni yönetim kurulu başkanı olan Oh Se-Ho karakterini canlandırmaktadır. Seol Song Lisesi’nde daha önce annesi başkanlık yapmaktaydı. Her şeye sahipmiş biri gibi görünse de onun zor bir hayatı vardır. O, Kang Bok-Soo (Yoo Seung-Ho) ve Son Soo-Jung (Jo Bo-Ah) arasında bir aşk üçgeni oluşur.
Zamanında dizisizlikten bir başlayayım dedim.Başlarda oldukça güzel bir diziydi ama hem konunun sıkıcılığı hem de işleyişi nedeniyle uzun bir zaman ara verdim sonradan da zorla (atlaya atlaya) izleyip diziyi bitirdim ve yorumunu girip arşive kaldırmaya karar verdim.Yoo Seung-Ho çok sevdiğim minnoş bir oyuncu o sımsıcak gülümsemesi bile izlenmeye değer kalıyor dizileri ama burada maalesef gülüşü bile çok kurtaramadı diziyi :/
Konusu:
Dizi, haksız yere suçlanıp okuldan atılan Kang Bok-Soo’nun (Yoo Seung-Ho) etrafında dönmektedir. Bok-Soo bir lise öğrencisiyken okulda yaşanan bir şiddet olayından dolayı suçlanır ve okuldan atılır. Bir yetişkin olduğunda dahi bu olayın etkisinden kurtulamaz. Bu yüzden, intikam almak için aynı okula geri döner. Ancak hiç beklenmedik bir olay ile karşılaşır.
Karakterleri:
Yoo Seung-Ho dizide Kang Bok-Soo karakterini canlandırmaktadır. Onun karakteri, nazik, dost canlısı, iyimser bir kişiliğe sahiptir ve sakar birisidir. Seol Song Lisesi’nde okurken ilk aşkı Son Soo-Jung (Jo Bo-Ah) ve bir başka erkek öğrenci olan Oh Se-Ho’nun (Kwak Dong-Yeon) karıştığı bir olay meydana gelir. Bu olayda haksız yere suçlanarak okuldan atılır. 9 yıl sonra, Soo-Jung ve Se-Ho’dan intikamını almak için bir yetişkin olarak okula geri dönme fırsatı bulur.
Jo Bo-Ah dizide Bok-Soo’nun (Yoo Seung-Ho) ilk aşkı olan Son Soo-Jung karakterini canlandırmaktadır. Lisede, Bok-Soo’ya ihanet eder ve onun okuldan atılmasına neden olur. Şimdi, mezun olduğu Seol Song Lisesi’nde öğretmenlik yapmaktadır.
Kwak Dong-Yeon dizide Seol Song Lisesi’nin yeni yönetim kurulu başkanı olan Oh Se-Ho karakterini canlandırmaktadır. Seol Song Lisesi’nde daha önce annesi başkanlık yapmaktaydı. Her şeye sahipmiş biri gibi görünse de onun zor bir hayatı vardır. O, Kang Bok-Soo (Yoo Seung-Ho) ve Son Soo-Jung (Jo Bo-Ah) arasında bir aşk üçgeni oluşur.
16 Mart 2019 Cumartesi
Fantastik Film : The Endless
Herkese merhabalar efenim ...
Zaman hakkındaki teoriler ve filmler benim her zaman ilgimi çekmiştir.Bu tür filmlerden biri ile daha karşınızdayım ! Bir filmi anlamak ya da anlamamak bence tüm mesele bu :) Evet yine senaryosu ile kafamı bulandıran bir film izledim eh ben izleyince siz de izleyin sizinde kafanız bulansın istiyorum :) Genel de bu tarz filmler arada aksiyonunda olduğu filmlerdir büyük bir heyecanla izlersiniz ama bu filmde nedense öyle çok büyük bir heyecan duyamadım çünkü filmin geneli ağır bir havadaydı sonuna kadarda havasını ve ağırlığını korumaya devam etti filmi anlayabilmek için atlamadan izlemeye çabaladım ama bazı kısımları cidden aşırı sıkıcıydı.Zaman döngüleri,paralel evrenler vakalarını biraz gizem biraz dram tadında işleyen orta derecede iyi bir yapım olmuş öyle aşırı tavsiye etmiyorum ama bu tarz filmlere merakınız varsa arşive almakta yarar olabilir :)
Yönetmen: Justin Benson
Ülke: ABD
IMDB: 6,5
Vizyon Tarihi: 2 Nisan 2017
Süre: 111 Dakika
Aaron ve Justin; seneler önce üyeleri oldukları lakin, kaçarak ayrıldıkları gurubun inançlarının, düşündüklerinden daha fazla akla yatkın olabileceği varsayımıyla, on sene sonra guruba tekrar dönerler. Bulundukları çevrede; garip, ürkütücü, doğaüstü bir gücün var olduğunu görürler. Diğer yandan; Vinil kayıtlarından VHS kasetlerine kadar, değişen çeşitli medya formları aracılığıyla, açıklanamayan birtakım iletiler almaya başlarlar. İçinde bulundukları çıkmaz yetmezmiş gibi, video kayıtlarından birinde; gurup üyelerinin, Jonestown Tarzı Kitlesel İntiharın eşiğinde olduğu iletisini alırlar
Zaman hakkındaki teoriler ve filmler benim her zaman ilgimi çekmiştir.Bu tür filmlerden biri ile daha karşınızdayım ! Bir filmi anlamak ya da anlamamak bence tüm mesele bu :) Evet yine senaryosu ile kafamı bulandıran bir film izledim eh ben izleyince siz de izleyin sizinde kafanız bulansın istiyorum :) Genel de bu tarz filmler arada aksiyonunda olduğu filmlerdir büyük bir heyecanla izlersiniz ama bu filmde nedense öyle çok büyük bir heyecan duyamadım çünkü filmin geneli ağır bir havadaydı sonuna kadarda havasını ve ağırlığını korumaya devam etti filmi anlayabilmek için atlamadan izlemeye çabaladım ama bazı kısımları cidden aşırı sıkıcıydı.Zaman döngüleri,paralel evrenler vakalarını biraz gizem biraz dram tadında işleyen orta derecede iyi bir yapım olmuş öyle aşırı tavsiye etmiyorum ama bu tarz filmlere merakınız varsa arşive almakta yarar olabilir :)
Yönetmen: Justin Benson
Ülke: ABD
IMDB: 6,5
Vizyon Tarihi: 2 Nisan 2017
Süre: 111 Dakika
Aaron ve Justin; seneler önce üyeleri oldukları lakin, kaçarak ayrıldıkları gurubun inançlarının, düşündüklerinden daha fazla akla yatkın olabileceği varsayımıyla, on sene sonra guruba tekrar dönerler. Bulundukları çevrede; garip, ürkütücü, doğaüstü bir gücün var olduğunu görürler. Diğer yandan; Vinil kayıtlarından VHS kasetlerine kadar, değişen çeşitli medya formları aracılığıyla, açıklanamayan birtakım iletiler almaya başlarlar. İçinde bulundukları çıkmaz yetmezmiş gibi, video kayıtlarından birinde; gurup üyelerinin, Jonestown Tarzı Kitlesel İntiharın eşiğinde olduğu iletisini alırlar
15 Mart 2019 Cuma
Psikolojik Gerilim Filmi : Hereditary
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün film postumuzda öyle bir film var ki , anladım desem gönül razı değil anlamadım desem beynim razı değil en iyisi ikisinin de razı olabilmesi için şu linkten filmi izledikten sonra yorumlara bakmanız :
Bugün film postumuzda öyle bir film var ki , anladım desem gönül razı değil anlamadım desem beynim razı değil en iyisi ikisinin de razı olabilmesi için şu linkten filmi izledikten sonra yorumlara bakmanız :
Toni Collette harika bir oyunculuk örneği göstermiş bence filmde.Korku filmlerinde sanat olur mu demeyin bu filmle çok güzel bir şekilde göstermiş bence en çok alkışı yönetmen ve görüntü yönetmeni hak ediyor.Filme bence tam olarak "korku" diyemeyiz daha çok psikolojik gerilim ama durumsal bir gerilim.Tanışık olduğumuz bir korku ögeleri ya da gerilim ögeleri pek aramayın bu filmde bence IMDB'den 7.1 gibi yüksek bir puan alabilmesininde sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.
Yönetmen: Ari Aster
Vizyon Tarihi
8 Haziran 2018
Yapımı
2018 - ABD
Süre
126dk
Graham ailesinin en büyüğü Ellen öldüğünde, ailenin geri kalan üyeleri kökleriyle ilgili korkutucu sırlardan haberdar olmaya başlarlar. Daha fazlasını öğrendikçe, kendilerine miras kalan bu kaderden kurtulabilmek için daha da umutsuzca çabalamaya başlarlar. Kendini dış dünyaya fazla açmamış annelerinin sakladıkları sırlar, ölümcül sonuçlar doğuracaktır.
14 Mart 2019 Perşembe
Kore Dizisi : The Last Empress
Herkese merhabalar efenim ...
Bu diziyi izlerken tek düşündüğüm "Kore bence bu kadar entrikalı bir dizi izlememiştir" oldu.
Dün akşam KPOP idollerinin karıştığı bir skandal haberi duydum işin içinde kadın pazarlama,bu kadınların cinsel aktivite içindeki videolarını bir grup kurup diğer idollere atıp üzerinde konuşup,gülmek,eğlenmek,vergi kaçakçılığı,polise rüşvet ve geçmişte bu yüzden intihar eden kadın idollerin olması ve bir dedektifinde meçhul bir şekilde öldürülmesi ... Bu olayları sırasıyla takip ettiğimde zaten bana gerçek hayatta yaşananlar entrika dolu bir dizi gibi geldi ! Bu sektörün böyle olduğunu tahmin etmek çok güç değildi açıkçası ama her gün dinlediğimiz,izlediğimiz hatta hayranı olduğumuz insanların bunları yapabileceğini düşünemiyoruz.Maalesef dünyanın her yerinde kötü bir çok insan var ama Korelilerin hele de erkeklerin zihinlerinin gerçekten iğrenç olduklarını düşünmeden kendimi alamıyorum.Kadına gerçekten hiç değer vermiyorlar (en az bizim kadar).Bunları dizilerinde çok net bir şekilde de görebiliyoruz zaten.Bazı diziler özellikle de bu tip insanlarla mücadele eden güçlü kadınları anlatıyor o tarz dizileri daha çok seviyorum.
Bu diziye gelecek olursak.Güçlü bol entrikalı bir senaryo ile başladı başroldeki kıza yine yapmadıkları kalmadı hatta dedim ahaa kıza yaptı yaptı sonunda kız çok pis intikam alacak bunlardan ama kızın intikamı da beni hiç tatmin etmedi.Dizinin konusu aslında oldukça orijinaldi ve çok iddalı bir şekilde de başladı ama başrolde ki adam hangisi hiç belli değildi sonlara gelindikçe senaeyo da sarpa sarmaya başladı zar zor bitirebildim.
Konusu:
Dizi, günümüz Güney Kore’sinde ancak ülkenin anayasal monarşi tarafından yönetildiği kurgusal bir ülkede geçmektedir. İmparator ile evlenen bir kadının (Jang Na-Ra) mutlak güce karşı çıkmasını ve imparatorluk ailesini düşürme mücadelesini konu almaktadır.
Karakterleri:
Jang Na-Ra dizide bir müzikal oyuncu olan Oh Ssu-Ni karakterini canlandırmaktadır. Parlak bir kişiliğe sahiptir. Hiç beklenmedik bir şekilde imparatorla (Shin Sung-Rok) evlenir ve günümüzün modern Külkedisine dönüşür. Sarayda tanıştığı Na Wang-Sik’e (Choi Jin-Hyuk) âşık olur ve onun yardımı ile monarşiyi yıkmaya çalışır.
Choi Jin-Hyuk dizide imparatorluk ailesinin koruması olan Na Wang-Sik karakterini canlandırmaktadır. Dövüş yetenekleri konusunda ona kimse rakip olamaz. Annesinin ölümünden sorumlu olan kişiden intikam almak için saraya gelmiştir.
Shin Sung-Rok dizide İmparator Lee Hyuk karakterini canlandırmaktadır. Sert ve güçlü bir hükümdardır.
Lee Elijah dizide kraliyet sözcüsü olan Min Yoo-Ra karakterini canlandırmaktadır.
Shin Eun-Kyung dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) annesi olan Ana İmparatoriçe Kang canlandırmaktadır. Kraliyet ailesinin en güçlü üyesidir.
Park Won-Suk dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) büyük annesi olan Ana İmparatoriçe Jo canlandırmaktadır.
Yun Da-Hun dizide Oh Ssu-Ni’nin (Jang Na-Ra) babası olan Oh Geum-Mo karakterini canlandırmaktadır.
Kim Jung-Tae dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) sağ kolu olan Ma Pil-Joo karakterini canlandırmaktadır. Lee Hyuk ona oldukça güvenmektedir. Ancak aslında o bir haindir.
Lee Hee-Jin dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) kız kardeşi olan Prenses Sojin karakterini canlandırmaktadır.
Bu diziyi izlerken tek düşündüğüm "Kore bence bu kadar entrikalı bir dizi izlememiştir" oldu.
Dün akşam KPOP idollerinin karıştığı bir skandal haberi duydum işin içinde kadın pazarlama,bu kadınların cinsel aktivite içindeki videolarını bir grup kurup diğer idollere atıp üzerinde konuşup,gülmek,eğlenmek,vergi kaçakçılığı,polise rüşvet ve geçmişte bu yüzden intihar eden kadın idollerin olması ve bir dedektifinde meçhul bir şekilde öldürülmesi ... Bu olayları sırasıyla takip ettiğimde zaten bana gerçek hayatta yaşananlar entrika dolu bir dizi gibi geldi ! Bu sektörün böyle olduğunu tahmin etmek çok güç değildi açıkçası ama her gün dinlediğimiz,izlediğimiz hatta hayranı olduğumuz insanların bunları yapabileceğini düşünemiyoruz.Maalesef dünyanın her yerinde kötü bir çok insan var ama Korelilerin hele de erkeklerin zihinlerinin gerçekten iğrenç olduklarını düşünmeden kendimi alamıyorum.Kadına gerçekten hiç değer vermiyorlar (en az bizim kadar).Bunları dizilerinde çok net bir şekilde de görebiliyoruz zaten.Bazı diziler özellikle de bu tip insanlarla mücadele eden güçlü kadınları anlatıyor o tarz dizileri daha çok seviyorum.
Bu diziye gelecek olursak.Güçlü bol entrikalı bir senaryo ile başladı başroldeki kıza yine yapmadıkları kalmadı hatta dedim ahaa kıza yaptı yaptı sonunda kız çok pis intikam alacak bunlardan ama kızın intikamı da beni hiç tatmin etmedi.Dizinin konusu aslında oldukça orijinaldi ve çok iddalı bir şekilde de başladı ama başrolde ki adam hangisi hiç belli değildi sonlara gelindikçe senaeyo da sarpa sarmaya başladı zar zor bitirebildim.
Konusu:
Dizi, günümüz Güney Kore’sinde ancak ülkenin anayasal monarşi tarafından yönetildiği kurgusal bir ülkede geçmektedir. İmparator ile evlenen bir kadının (Jang Na-Ra) mutlak güce karşı çıkmasını ve imparatorluk ailesini düşürme mücadelesini konu almaktadır.
Karakterleri:
Jang Na-Ra dizide bir müzikal oyuncu olan Oh Ssu-Ni karakterini canlandırmaktadır. Parlak bir kişiliğe sahiptir. Hiç beklenmedik bir şekilde imparatorla (Shin Sung-Rok) evlenir ve günümüzün modern Külkedisine dönüşür. Sarayda tanıştığı Na Wang-Sik’e (Choi Jin-Hyuk) âşık olur ve onun yardımı ile monarşiyi yıkmaya çalışır.
Choi Jin-Hyuk dizide imparatorluk ailesinin koruması olan Na Wang-Sik karakterini canlandırmaktadır. Dövüş yetenekleri konusunda ona kimse rakip olamaz. Annesinin ölümünden sorumlu olan kişiden intikam almak için saraya gelmiştir.
Shin Sung-Rok dizide İmparator Lee Hyuk karakterini canlandırmaktadır. Sert ve güçlü bir hükümdardır.
Lee Elijah dizide kraliyet sözcüsü olan Min Yoo-Ra karakterini canlandırmaktadır.
Shin Eun-Kyung dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) annesi olan Ana İmparatoriçe Kang canlandırmaktadır. Kraliyet ailesinin en güçlü üyesidir.
Park Won-Suk dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) büyük annesi olan Ana İmparatoriçe Jo canlandırmaktadır.
Yun Da-Hun dizide Oh Ssu-Ni’nin (Jang Na-Ra) babası olan Oh Geum-Mo karakterini canlandırmaktadır.
Kim Jung-Tae dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) sağ kolu olan Ma Pil-Joo karakterini canlandırmaktadır. Lee Hyuk ona oldukça güvenmektedir. Ancak aslında o bir haindir.
Lee Hee-Jin dizide Lee Hyuk'un (Shin Sung-Rok) kız kardeşi olan Prenses Sojin karakterini canlandırmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...