Herkese merhabalar efenim,
Çok sevgili iş arkadaşım Ceren'nin tavsiyeleri ile Aralık ayı Noel filmleri ve kar-kış temasına girmeden önce bir gerilim filmi daha izlemek istedim.Aslında bu filmi elbette çok duymuştum ama izlemek şimdiye nasip oldu.Orijinal hali aslında Alman yapımı , ilk o yapımını açtım ama nedense görüntüleri falan çok beğenmediğim o yüzden baş rolünde Naomi Watts'ın da olduğu Amerika versiyonunu izledim.
Her yönetmen filmde seyircisine bir duygu vermeyi amaçlar.Dram filminde hüzün,aşk filminde sevgi ve aşk,gerilim ve gizem filmlerinde merak ... Bu filmde yönetmen tamamen sizi rahatsız ve gıcık etmeyi amaçlamış ve bence yönetmen bana bu hisleri filmde fazlasıyla geçirdi o yüzden kendi içinde oldukça başarılı bir film.Filmi izlerken o kadar gıcık oldum ki bilgisayara kafa atasım geldi :) Şimdi çok fazla spoiler vererek filmin izlenme hevesini kaçırmak istemiyorum ama bence bu türleri seviyorsanız benim gibi mutlaka izlemeniz gereken bir film :)
Sizden küçük bir ricam , eğer filmi izledikten sonra filmi saçma ya da vakit kaybı bulmuşsanız ya filmden hiç bir halt anlamamışsınızdır mutlaka gidip bir inceleme yazısı okuyun ya da videosu izleyin ya da "ben filmden çok iyi anlarım yeahh "demeyin gidin daha eğlenceli filmler izleyin :)
97'de gerçekleştirdiği Funny Games orijinal versiyondan sonra, efsanevi yönetmen Haneke bu kez de 2007 yılında Amerikan versiyonu "Ölümcül Oyunlar" ile bir kez daha kendi filmini yorumluyor. Ölümcül oyunlarda burjuvaziye olan tiksintinin şiddet yoluyla dışa vurumu söz konusu. Ann, George ve oğulları Georgie kısa bir tatil için göl kenarındaki yazlık evlerine giderler. Vardıklarında komşuları Fred ve Eva'da bir gariplik sezerler. Ertesi sabah golf oynamak üzere sözleşmişlerdir. George ve Georgie yelkenli teknelerini tamir ederken, Ann de yemek yapmaya koyulur. Bu sırada Eva'ların misafiri olarak tanıştıkları genç ve kibar görünümlü Peter, Ann'i şüphelendirir.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
8 Aralık 2019 Pazar
6 Aralık 2019 Cuma
Kitap - Sonsuza Dek Kiera Cass
Herkese merhabalar efenim,
"Beni Seç" serisinin son kitabı da benim için miladını doldurduğu için yarım bırakıp buraya da postunu girip artık arşive kaldırmak istiyorum.Bu seriyi iyi ki zamanında çok paralar verip almamışım ikici elden tanesine 10 tl verip seriyi aldım ve hiç umduğum gibi bir seri olmadı hatta sadece aç gözlülük etmeyip ilk kitabını alsaydım dedim çünkü serinin daha ilk kitabından anlaşılıyordu benim beklentimi karşılayamayacağı.Neyse efenim bir seriyi daha bitirip önümüzde ki maçlara bakmayı umuyoruz.
Seçim, America'nın hayatını tamamıyla değiştirmişti.
Illéa'nın prensesi olmak için yarışmaya katıldığından beri, ilk aşkı Aspen'e hissettikleri ve Prens Maxon'a karşı gün geçtikçe artan ilgisi arasında kalmıştı.
Şimdi America için gerçekten de karar verme zamanı.
Savunduğu doğrular için mücadele zamanı.
İstediği gelecek için savaşma zamanı.
Sonsuza dek seveceği erkeği seçme zamanı.
Yayınlandığı tüm ülkelerde çok satanlar listesine hızlı bir giriş yapan Sonsuza Dek, Beni Seç ve Elit'ten sonra seçim serisinin üçüncü kitabı. Uzun süredir serinin hayranları tarafından beklenen Sonsuza Dek'te KieraCass distopik fantazyayı peri masalıyla birleştiriyor ve unutulmaz bir ?nale imza atıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
"Beni Seç" serisinin son kitabı da benim için miladını doldurduğu için yarım bırakıp buraya da postunu girip artık arşive kaldırmak istiyorum.Bu seriyi iyi ki zamanında çok paralar verip almamışım ikici elden tanesine 10 tl verip seriyi aldım ve hiç umduğum gibi bir seri olmadı hatta sadece aç gözlülük etmeyip ilk kitabını alsaydım dedim çünkü serinin daha ilk kitabından anlaşılıyordu benim beklentimi karşılayamayacağı.Neyse efenim bir seriyi daha bitirip önümüzde ki maçlara bakmayı umuyoruz.
Seçim, America'nın hayatını tamamıyla değiştirmişti.
Illéa'nın prensesi olmak için yarışmaya katıldığından beri, ilk aşkı Aspen'e hissettikleri ve Prens Maxon'a karşı gün geçtikçe artan ilgisi arasında kalmıştı.
Şimdi America için gerçekten de karar verme zamanı.
Savunduğu doğrular için mücadele zamanı.
İstediği gelecek için savaşma zamanı.
Sonsuza dek seveceği erkeği seçme zamanı.
Yayınlandığı tüm ülkelerde çok satanlar listesine hızlı bir giriş yapan Sonsuza Dek, Beni Seç ve Elit'ten sonra seçim serisinin üçüncü kitabı. Uzun süredir serinin hayranları tarafından beklenen Sonsuza Dek'te KieraCass distopik fantazyayı peri masalıyla birleştiriyor ve unutulmaz bir ?nale imza atıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
5 Aralık 2019 Perşembe
Kitap - Yağmurun Gelini Sinan Akyüz
Herkese merhabalar efenim,
Daha önce "Yatağımdaki Yabancı,İncir Kuşları" kitaplarını okuduğum Sinan Akyüz'den bu sefer "Yağmurun Gelini" diye bir roman okudum.Beğenmekle beğenmemek arasında kaldım.Sinan Akyüz'ün sade ve akıcı anlatım biçimini sevdiğim içi kitabı çok kolay bir şekilde okuyup bitirdim ama ne duygusal olarak bana geçti ne de hikayeyi bir yerlere bağladı bi kopukluk olduk bence kahramanlar ve olaylar arasında o yüzden daha önce okuduğum kitaplarına nazaran bu kitabını o kadar da beğenemedim.
“Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan. O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…” Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde. “Doğrudur,” diye bağırdı. “Uzaklara, hem de çok uzaklara gitmek isterim… Fakat Şiyar’ımın olmadığı bir yere de gitmek istemem.” Mamo sakinliğini hiç elden bırakmadı. “İstersen acele hüküm verme,” dedi. “Yarın sabaha kadar vaktimiz vardır. Bilesin ki benim oğlum da senin gibi yaralıdır. Bu kötü günlerinizde birbirinize yoldaş olursunuz kızım. Baran’ım elbette iyileşecek, bir gün ayağa kalkacaktır. O zaman da senin yaralarını o iyi edecektir…” Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu… 1950’lerde sınır kaçakçılığını önlemek için tüm sınır mayınlanmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Onların gerçek yaşamlarından yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapla Sinan Akyüz, bize her ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Sevginin ve cesaretin gücüyle… İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi çok okunan kitapların yazarından yine soluk soluğa okuyacağınız bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)
Daha önce "Yatağımdaki Yabancı,İncir Kuşları" kitaplarını okuduğum Sinan Akyüz'den bu sefer "Yağmurun Gelini" diye bir roman okudum.Beğenmekle beğenmemek arasında kaldım.Sinan Akyüz'ün sade ve akıcı anlatım biçimini sevdiğim içi kitabı çok kolay bir şekilde okuyup bitirdim ama ne duygusal olarak bana geçti ne de hikayeyi bir yerlere bağladı bi kopukluk olduk bence kahramanlar ve olaylar arasında o yüzden daha önce okuduğum kitaplarına nazaran bu kitabını o kadar da beğenemedim.
“Bazen alıp başını gitmek ister insan. Uzaklara, çok uzaklara… Görürüm ki sen de alıp başını gitmek istersin buralardan. O vakit ben de seni yanımda götüreyim derim…” Delal iliklerine kadar sarsıldı. Sonra ani bir öfke hissetti içinde. “Doğrudur,” diye bağırdı. “Uzaklara, hem de çok uzaklara gitmek isterim… Fakat Şiyar’ımın olmadığı bir yere de gitmek istemem.” Mamo sakinliğini hiç elden bırakmadı. “İstersen acele hüküm verme,” dedi. “Yarın sabaha kadar vaktimiz vardır. Bilesin ki benim oğlum da senin gibi yaralıdır. Bu kötü günlerinizde birbirinize yoldaş olursunuz kızım. Baran’ım elbette iyileşecek, bir gün ayağa kalkacaktır. O zaman da senin yaralarını o iyi edecektir…” Düğün günü güzeller güzeli Delal, gelin alayıyla damat evine vardığında hayatının en mutlu gününü yaşıyordu, ta ki Şiyar’ının atı Cengâver bir başına ortaya çıkıncaya kadar… Nasıl olmuştu da mutluluk bu kadar çabuk uçup gitmişti ellerinin arasından? Nasıl olmuştu en güzel günü kara güne dönüşüvermişti? Şimdi nasıl Şiyar’ın kardeşi Diyar’a eş olacaktı? Töreye nasıl karşı gelecekti? Sürdü Cengâver’i ölüme, ama kader ona başka bir yol çizdi. Önce Mamo’yu gönderdi, sonra da umudu… 1950’lerde sınır kaçakçılığını önlemek için tüm sınır mayınlanmış, yaşanan kayıplarla hayatlar değişmişti. Tıpkı Delal ile Şiyar’ınki gibi. Onların gerçek yaşamlarından yola çıkarak kaleme aldığı bu kitapla Sinan Akyüz, bize her ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Sevginin ve cesaretin gücüyle… İncir Kuşları, Piruze, Aşk Başka Evde gibi çok okunan kitapların yazarından yine soluk soluğa okuyacağınız bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)
4 Aralık 2019 Çarşamba
Gizem Filmi : Hailey Dean Mystery
Herkese merhabalar efenim,
Hellmark filmlerini kafam çok bozuk olduğunda izlemeyi çok seviyorum.Genelde Romantik filmlerini izlerdim ilk defa polisiye bir yapıma denk geldim.Tee çalışmaya başlamadan önce polisiye filmlere,dizilere ve kitaplara merak salmıştım o zaman izlemiştim aslına serisi olan bir film ama devamını izleyesim gelmedi açıkçası o yüzden bu filmi de yazıp artık arşive kaldırayım dedim.
Okul tatile girdiğinde okulda yapılacak tamir ve tadilatlar için Hailey'in yeğeni görev alır. Para toplama işlerini de müzik öğretmeni üstlenmiş fakat müzik öğretmeni ortadan kaybolmuştur. Onu bulması gereklidir öldürüldüğünden şüphe edince ipuçlarını takip eder ve kendini bir cinayetin içinde bulur.
Hellmark filmlerini kafam çok bozuk olduğunda izlemeyi çok seviyorum.Genelde Romantik filmlerini izlerdim ilk defa polisiye bir yapıma denk geldim.Tee çalışmaya başlamadan önce polisiye filmlere,dizilere ve kitaplara merak salmıştım o zaman izlemiştim aslına serisi olan bir film ama devamını izleyesim gelmedi açıkçası o yüzden bu filmi de yazıp artık arşive kaldırayım dedim.
Okul tatile girdiğinde okulda yapılacak tamir ve tadilatlar için Hailey'in yeğeni görev alır. Para toplama işlerini de müzik öğretmeni üstlenmiş fakat müzik öğretmeni ortadan kaybolmuştur. Onu bulması gereklidir öldürüldüğünden şüphe edince ipuçlarını takip eder ve kendini bir cinayetin içinde bulur.
3 Aralık 2019 Salı
Kore Dizisi : When the Camellia Blooms
Herkese merhabalar efenim,
Dünyayı böyle tatlış adamlar yönetsin ! Kadınına değer veren,duygusal,tatlı ... Kang Ha-Neul'u ilk defa bu kadar naif bir rolde gördüm.Genelde daha sert erkek rollerinde olurdu o yüzden onun bu hallerine pek alışık değilim.Gong Hyo-Jin yine bildiğimiz kadın rollerinden birini oynamış güçlü ama masum,sert ama aynı zamanda naif ağlak bir kadın.Diziye sırf Gong Hyo-Jin ablamız için başladım elbette ama ilk defa bu çok sevdiğim ablamın dizisini yarım bıraktım çünkü ne Kang Ha-Neul ile kimyalarını tutturabildim ne hikaye bir yere bağlanabildi uzattıkça uzattılar romantik sahneleri bitirdiler yerini gizem aldı cinayet aldı tuhaf saçma sapan bir dizi oldu :/
Konusu:
Dizi, üç farklı çiftin hikâyesini ve aşkın farklı aşamalarını anlatmaktadır. Dong-Baek (Gong Hyo-Jin) ve Yong-Shik (Kang Ha-Neul) aşk ile her şeyin mümkün olabileceğine inanırken onların etrafındaki insanlar aşkın gücüne olan inançlarını sorgulamaktadır.
Karakterleri:
Gong Hyo-Jin dizide adı 'Kamelya' anlamına gelen Dong-Baek karakterini canlandırmaktadır. Yetimdir ve bekar bir annedir. Daha önce hiç gerçek sevgi görmemiştir. 'Camellia' adında küçük bir bar işletmektedir.
Kang Ha-Neul dizide bir polis memuru olan Yong-Shik karakterini canlandırmaktadır. Basit bir kırsal kesim adamıdır. Dürüst ve toy birisidir. O, Dong-Baek’e (Gong Hyo-Jin) âşıktır.
Kim Ji-Suk dizide yıldız bir beyzbol oyuncusu olan Kang Jong-Ryul karakterini canlandırmaktadır. Dong-Baek’in (Gong Hyo-Jin) ilk aşkıdır. Bir sosyal medya fenomeni ile evlidir ve bir kızı vardır. Ailesi ile birlikte bir televizyon şovunda yer almaktadır. Kamera önünde mutlu ve parlak bir çift gibi görünmelerine karşın kameralar kayıttan çıktıktan sonra çift çok gerekli olmadıkça birbiriyle dahi konuşmamaktadır.
Oh Jung-Se dizide bir gözlükçü olan No Kyu-Tae karakterini canlandırmaktadır.
Dünyayı böyle tatlış adamlar yönetsin ! Kadınına değer veren,duygusal,tatlı ... Kang Ha-Neul'u ilk defa bu kadar naif bir rolde gördüm.Genelde daha sert erkek rollerinde olurdu o yüzden onun bu hallerine pek alışık değilim.Gong Hyo-Jin yine bildiğimiz kadın rollerinden birini oynamış güçlü ama masum,sert ama aynı zamanda naif ağlak bir kadın.Diziye sırf Gong Hyo-Jin ablamız için başladım elbette ama ilk defa bu çok sevdiğim ablamın dizisini yarım bıraktım çünkü ne Kang Ha-Neul ile kimyalarını tutturabildim ne hikaye bir yere bağlanabildi uzattıkça uzattılar romantik sahneleri bitirdiler yerini gizem aldı cinayet aldı tuhaf saçma sapan bir dizi oldu :/
Konusu:
Dizi, üç farklı çiftin hikâyesini ve aşkın farklı aşamalarını anlatmaktadır. Dong-Baek (Gong Hyo-Jin) ve Yong-Shik (Kang Ha-Neul) aşk ile her şeyin mümkün olabileceğine inanırken onların etrafındaki insanlar aşkın gücüne olan inançlarını sorgulamaktadır.
Karakterleri:
Gong Hyo-Jin dizide adı 'Kamelya' anlamına gelen Dong-Baek karakterini canlandırmaktadır. Yetimdir ve bekar bir annedir. Daha önce hiç gerçek sevgi görmemiştir. 'Camellia' adında küçük bir bar işletmektedir.
Kang Ha-Neul dizide bir polis memuru olan Yong-Shik karakterini canlandırmaktadır. Basit bir kırsal kesim adamıdır. Dürüst ve toy birisidir. O, Dong-Baek’e (Gong Hyo-Jin) âşıktır.
Kim Ji-Suk dizide yıldız bir beyzbol oyuncusu olan Kang Jong-Ryul karakterini canlandırmaktadır. Dong-Baek’in (Gong Hyo-Jin) ilk aşkıdır. Bir sosyal medya fenomeni ile evlidir ve bir kızı vardır. Ailesi ile birlikte bir televizyon şovunda yer almaktadır. Kamera önünde mutlu ve parlak bir çift gibi görünmelerine karşın kameralar kayıttan çıktıktan sonra çift çok gerekli olmadıkça birbiriyle dahi konuşmamaktadır.
Oh Jung-Se dizide bir gözlükçü olan No Kyu-Tae karakterini canlandırmaktadır.
2 Aralık 2019 Pazartesi
Kore Dizisi : Melting Me Softly
Herkese merhabalar efenim,
Ji Chang Wook Oppam askerden döndü ne güzel diziyi başlayacak diye sevindik vere vere şu çaylak kızı vermişler partner diye saçma salak gram ilerlemeyen bir konuda bulmuşlar harcamışlar benim bebişimi,yazıktır günahtır ya sonuna kadar gelemediğim çok nadir Kore dizisi vardır bu da onlardan biri oldu Ji Chang Wook vardı diye bir kaç bölüm bakılmayı hak ediyor onun dışında tırt bir dizi olmuş.
Konusu:
Dizi, bir proje için bedenlerinin sadece 24 saatlik dondurulmasına gönüllü olan bir erkek (Ji Chang-Wook) ve bir kadının (Won Jin-A) etrafında dönmektedir. Ancak gizemli bir komploya kurban giden ikili, 24 saat sonra uyandırılmak yerine, 20 yıl sonra uyandırılır. Dahası, hayatta kalabilmek için vücut ısıları 33°C’de tutulmalıdır.
Karakterleri:
Ji Chang-Wook dizide popüler bir TV programının PD'liğini yapan Ma Dong-Chan karakterini canlandırmaktadır. 24 saat boyunca insanların bedenlerinin dondurulduğu bir projeye katılır. Ancak donduktan 24 saat sonra uyandırılması gerekirken, uyandığında aradan 20 yıl geçtiğini öğrenir. Görünüşü 20 yıl önceki gibi olsa da ailesi, arkadaşları ve nişanlısı önemli ölçüde yaşlanmıştır.
Won Jin-A dizide bir yayın istasyonunda yarı-zamanlı bir çalışan olan Go Mi-Ran karakterini canlandırmaktadır. 24 saat boyunca insanların bedenlerinin dondurulduğu bir projeye katılması için ona 5 milyon won (yaklaşık 4.200 Dolar) teklif edilir. Bu teklifi geri çevirmez ve projeye katılır.
Yoon Se-Ah dizide bir spiker olan Na Ha-Young karakterini canlandırmaktadır. Ma Dong-Chan’ın (Ji Chang-Wook) ilk aşkıdır. Dong-Chan ile beraber çalıştıkları bir TV programı sırasında tanışır ve daha sonra nişanlanırlar. Ancak, Dong-Chan’ın uyuduğu 20 yıl boyunca, başarı odaklı bir şekilde yaşamış, kalpsiz ve duygusuz bir insana dönüşmüştür.
Ji Chang Wook Oppam askerden döndü ne güzel diziyi başlayacak diye sevindik vere vere şu çaylak kızı vermişler partner diye saçma salak gram ilerlemeyen bir konuda bulmuşlar harcamışlar benim bebişimi,yazıktır günahtır ya sonuna kadar gelemediğim çok nadir Kore dizisi vardır bu da onlardan biri oldu Ji Chang Wook vardı diye bir kaç bölüm bakılmayı hak ediyor onun dışında tırt bir dizi olmuş.
Konusu:
Dizi, bir proje için bedenlerinin sadece 24 saatlik dondurulmasına gönüllü olan bir erkek (Ji Chang-Wook) ve bir kadının (Won Jin-A) etrafında dönmektedir. Ancak gizemli bir komploya kurban giden ikili, 24 saat sonra uyandırılmak yerine, 20 yıl sonra uyandırılır. Dahası, hayatta kalabilmek için vücut ısıları 33°C’de tutulmalıdır.
Karakterleri:
Ji Chang-Wook dizide popüler bir TV programının PD'liğini yapan Ma Dong-Chan karakterini canlandırmaktadır. 24 saat boyunca insanların bedenlerinin dondurulduğu bir projeye katılır. Ancak donduktan 24 saat sonra uyandırılması gerekirken, uyandığında aradan 20 yıl geçtiğini öğrenir. Görünüşü 20 yıl önceki gibi olsa da ailesi, arkadaşları ve nişanlısı önemli ölçüde yaşlanmıştır.
Won Jin-A dizide bir yayın istasyonunda yarı-zamanlı bir çalışan olan Go Mi-Ran karakterini canlandırmaktadır. 24 saat boyunca insanların bedenlerinin dondurulduğu bir projeye katılması için ona 5 milyon won (yaklaşık 4.200 Dolar) teklif edilir. Bu teklifi geri çevirmez ve projeye katılır.
Yoon Se-Ah dizide bir spiker olan Na Ha-Young karakterini canlandırmaktadır. Ma Dong-Chan’ın (Ji Chang-Wook) ilk aşkıdır. Dong-Chan ile beraber çalıştıkları bir TV programı sırasında tanışır ve daha sonra nişanlanırlar. Ancak, Dong-Chan’ın uyuduğu 20 yıl boyunca, başarı odaklı bir şekilde yaşamış, kalpsiz ve duygusuz bir insana dönüşmüştür.
Kitap - İzmir Kitap Kulübüyle Kasım Ayı Kitabı : Eşekli Kütüphaneci Fakir Baykurt
Herkese merhabalar efenim,
Bugün izin günüm olduğu için evdeyim.Kütüphaneye gider yeni bir kitaba başlarım,biraz dizi film izler ve tabi ki KPSS ye çalışmaya başlarım.İş arkadaşlarımla ve sevdiceğimle zaman geçirmenin yanında bir de her ay İzmir Kitap Kulübünün toplantılarına katılıyorum.İlk toplantı Eylül ayında olmuştu bir tanışma toplantısı olduğu için kitabımız yoktu,Ekim ayı için Saramago'nun Körlük kitabı seçildi ama ben zaten daha önceden okumuş olduğum için toplantıya katıldım elbette ama buraya tekrardan yazmak istemedim Kasım ayı kitabımız da Eşekli Kütüphaneci Fakir Baykurt oldu.Türk edebiyatından kitaplar okumayı şu sıra çok seviyorum o yüzden bu kitabın bana denk gelmesi çok güzel oldu.
Kitaptan biraz bahsedicek olursam , bu kitap Baykurttan okuduğum ilk kitaptı.Kitap Baykurt'un ölmeden önce yazdığı son kitapmış kendisi Köy Enstitülerinden mezun olduğu için Anadoluyu oldukça iyi bilen ve kitaplarından bol bol yer veren birisi.Eşekli Kütüphaneci aslında bir biyografi kitabı da diyebiliriz çünkü gerçekten yaşanılan olaylar ve kişilerden esinlenerek yazılmış bir kitap hatta toplantıda öğrendiğime göre kitabın belgeseli bile varmış.
Ben kitabı okurken bi Aziz Nesin bi Sabahattin Ali kitabı okuyormuş gibi oldum ve yine hüzünle okudum.Çünkü bu kitaplar çok eski zamanlarda geçiyor olmasına rağmen Türkiye hala o zaman da ki gibi gram ilerleme olmamış.Hala meyve veren ağacı taşlıyorlar hala ne zaman sesi çıkan,okuyan,sorgulayan insanlar görseler üst kademelerden birileri o kişiyi bir şekilde susturuyor ilahi adalet elbet bir gün yerini bulur ama yinede bunlar maalesef o zaman olduğu gibi de bu zamanda olduğu gibi de Türkiye nin gerçekleri ...
Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba ve büyükannelerinin izini sürmek, bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek istemiştir. Tesadüfler karşısına yörenin sevilen şahsiyetlerinden “Baba” lakaplı Aziz Güzelgöz’ü çıkarır. Aynı yaşlardaki bu iki genç kısa sürede kaynaşır. Dimitrios, Aziz’in evine konuk olunca, bu büyüleyici diyarda inanılmaz bir adamla tanışır. Aziz’in babası Mustafa Güzelgöz’dür bu kişi; namı diğer Eşekli Kütüphaneci.
Ürgüp’teki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için takılmıştır bu ad ona. Herkes, özellikle de kadınlar, kitap okusun diye yıllarca çırpınmıştır Mustafa Güzelgöz.
Dimitrios ile Eşekli Kütüphaneci arasındaki sevgi köprüsü yöreyi birlikte gezerlerken iyiden iyiye pekişip güçlenir. Bu arada kan kardeşi olan Aziz ile Dimitrios’un aklına, Ürgüp ile Larisa’yı “kardeş şehir” yapma fikri düşmüştür. Ama bu o kadar da kolay olmayacaktır...
Fakir Baykurt’un, klasik anlatımının tüm olanaklarından yararlanarak, gücü yetene, hatta bitene dek, hasta yatağında yazdığı bu son romanında, sevgi, kardeşlik, azim, cesaret gibi duygular yine okuru sarıp sarmalıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Bugün izin günüm olduğu için evdeyim.Kütüphaneye gider yeni bir kitaba başlarım,biraz dizi film izler ve tabi ki KPSS ye çalışmaya başlarım.İş arkadaşlarımla ve sevdiceğimle zaman geçirmenin yanında bir de her ay İzmir Kitap Kulübünün toplantılarına katılıyorum.İlk toplantı Eylül ayında olmuştu bir tanışma toplantısı olduğu için kitabımız yoktu,Ekim ayı için Saramago'nun Körlük kitabı seçildi ama ben zaten daha önceden okumuş olduğum için toplantıya katıldım elbette ama buraya tekrardan yazmak istemedim Kasım ayı kitabımız da Eşekli Kütüphaneci Fakir Baykurt oldu.Türk edebiyatından kitaplar okumayı şu sıra çok seviyorum o yüzden bu kitabın bana denk gelmesi çok güzel oldu.
Kitaptan biraz bahsedicek olursam , bu kitap Baykurttan okuduğum ilk kitaptı.Kitap Baykurt'un ölmeden önce yazdığı son kitapmış kendisi Köy Enstitülerinden mezun olduğu için Anadoluyu oldukça iyi bilen ve kitaplarından bol bol yer veren birisi.Eşekli Kütüphaneci aslında bir biyografi kitabı da diyebiliriz çünkü gerçekten yaşanılan olaylar ve kişilerden esinlenerek yazılmış bir kitap hatta toplantıda öğrendiğime göre kitabın belgeseli bile varmış.
Ben kitabı okurken bi Aziz Nesin bi Sabahattin Ali kitabı okuyormuş gibi oldum ve yine hüzünle okudum.Çünkü bu kitaplar çok eski zamanlarda geçiyor olmasına rağmen Türkiye hala o zaman da ki gibi gram ilerleme olmamış.Hala meyve veren ağacı taşlıyorlar hala ne zaman sesi çıkan,okuyan,sorgulayan insanlar görseler üst kademelerden birileri o kişiyi bir şekilde susturuyor ilahi adalet elbet bir gün yerini bulur ama yinede bunlar maalesef o zaman olduğu gibi de bu zamanda olduğu gibi de Türkiye nin gerçekleri ...
Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba ve büyükannelerinin izini sürmek, bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek istemiştir. Tesadüfler karşısına yörenin sevilen şahsiyetlerinden “Baba” lakaplı Aziz Güzelgöz’ü çıkarır. Aynı yaşlardaki bu iki genç kısa sürede kaynaşır. Dimitrios, Aziz’in evine konuk olunca, bu büyüleyici diyarda inanılmaz bir adamla tanışır. Aziz’in babası Mustafa Güzelgöz’dür bu kişi; namı diğer Eşekli Kütüphaneci.
Ürgüp’teki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için takılmıştır bu ad ona. Herkes, özellikle de kadınlar, kitap okusun diye yıllarca çırpınmıştır Mustafa Güzelgöz.
Dimitrios ile Eşekli Kütüphaneci arasındaki sevgi köprüsü yöreyi birlikte gezerlerken iyiden iyiye pekişip güçlenir. Bu arada kan kardeşi olan Aziz ile Dimitrios’un aklına, Ürgüp ile Larisa’yı “kardeş şehir” yapma fikri düşmüştür. Ama bu o kadar da kolay olmayacaktır...
Fakir Baykurt’un, klasik anlatımının tüm olanaklarından yararlanarak, gücü yetene, hatta bitene dek, hasta yatağında yazdığı bu son romanında, sevgi, kardeşlik, azim, cesaret gibi duygular yine okuru sarıp sarmalıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...