Herkese merhabalar efenim,
Bugün izin günüm ve bugün öğretmenlik mülakatım var 13.30 da ! Çok heyecanlı değilim açıkçası sıkıldım artık bu tarz şeylerle uğraşmaktan ömrüm bunlara ağlayıp sızlanmakla geçti devlette çalışmayı bende elbette çok istiyorum ama sürekli bu düşünce için çalışmakta beni artık çok yoruyor.Seneye için şu an çalıştığım kurumla sözleşme imzaladım bile hem de kafamdaki fiyata biraz da onun için rahatım sanırım ama Türkiye de yaşıyoruz elbette ve pandemi dönemindeyiz maalesef ki özel sektör de insanlar önlerini göremiyor devlette çalışmak kadar rahat değil.
Bugün müzik postu yapalım dedim.Hwa Sa nın yeni albümü ve albümden çok beğendiğim şarkı olan Maria'nın klibi de çıktı.Normal de bu blogta pek KPOP şarkısı paylaşmıyordum ama artık paylaşmaya karar verdim çünkü çok fazla KPOP şarkısı dinliyorken neden paylaşmayayım ki ?
Hwa Sa bu klipte yine ne kadar güçlü bir kadın olduğunu gösteri bir kez daha kendisine hayran oldum.Maria Hwa Sa nın vaftiz adıymış ve aslında bu şarkıyı kendine ve haterlarına yazmış.O yüzden şarkının melodisinin güzelliği kadar sözleri de çok anlamlı ve güzel geldi bana :)
Kendinizi sevmeniz dileğiyle :)
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
8 Temmuz 2020 Çarşamba
Kitap - Yakıcı Sır Stefan Zweig
Herkese merhabalar efenim,
Zweig külliyatına devam ediyorum.Zweig'in bu novellasını okuduğum son iki kitabına oranla daha çok beğendim çünkü içine daha çok girebildim.Küçük bir çocuğun gözünden anlatıldığı kısımlar çok hoşuma gitti.Diğer kitapları gibi okuması kolay 80-90 sayfa civarlarında bir kitap.
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…
(Tanıtım Bülteninden)
Zweig külliyatına devam ediyorum.Zweig'in bu novellasını okuduğum son iki kitabına oranla daha çok beğendim çünkü içine daha çok girebildim.Küçük bir çocuğun gözünden anlatıldığı kısımlar çok hoşuma gitti.Diğer kitapları gibi okuması kolay 80-90 sayfa civarlarında bir kitap.
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir…
(Tanıtım Bülteninden)
6 Temmuz 2020 Pazartesi
Kitap - Geçmişe Yolculuk Stefan Zweig
Herkese merhabalar efenim,
Zweig külliyatından devam ediyorum.En kısa novellarından biri sanırsam 50-60 sayfa bir şey ama öyle aman aman çok fazla beğenemedim maalesef içine almadı beni :/
Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı. Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir...
Zweig külliyatından devam ediyorum.En kısa novellarından biri sanırsam 50-60 sayfa bir şey ama öyle aman aman çok fazla beğenemedim maalesef içine almadı beni :/
Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın el yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’lerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yerini aldı. Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir...
Komedi Filmi : Eltilerin Savaşı
Herkese merhabalar efenim,
Dün izin günümdü ailecek oturup Neflixe nihayet gelmiş olan "Eltilerin Savaşı" filmini izledik.Daha önce annemle kardeşim sinema da izlemişler ve çok beğenmişlerdi ben de kesin 1-2 ay sonra Netflixe gelir oradan izlerim demiştim nitekimde en sonunda geldi ben de izledim.Gupse Özay'ı çok beğeniyorum bir kadın olarak yaptığı komedi işleri gerçekten çok başarılı oluyor bu filmde ailecek izlenecek keyifli bir hafta sonu filmi olmuş.Her karakter ve oyuncular çok iyi seçilmiş ayrıca Urazcığımın da olması işin tuzu biberi olmuş :)
Eltilerin Savaşı, iki elti olan Sultan ve Gizem arasında yaşanan tatlı çekişmelere, bitmek bilmeyen rekabete odaklanıyor. Gizem ve Sultan elti olan iki genç kadındır. İkili arasında yaşanan ufak atışmalar bir süre sonra yerini tatlı bir rekabete bırakır. Birbirlerinin yaptıklarından geri kalmayan eltiler, kendilerini eğlenceli bir savaşın içinde bulur. Kardeş olan Selim ve Fatih de bir süre sonra eşleri arasında yaşanan bu rekabet rüzgarına kapılır. Sosyal medyaya düşkünlükleri ile bilinen Gizem ve Sultan’ın evlilik hayatlarına odaklanılan filmde, iki eltinin yarış içindeyken Selim ve Fatih’i nasıl etkiledikleri de gözler önüne seriliyor.
Dün izin günümdü ailecek oturup Neflixe nihayet gelmiş olan "Eltilerin Savaşı" filmini izledik.Daha önce annemle kardeşim sinema da izlemişler ve çok beğenmişlerdi ben de kesin 1-2 ay sonra Netflixe gelir oradan izlerim demiştim nitekimde en sonunda geldi ben de izledim.Gupse Özay'ı çok beğeniyorum bir kadın olarak yaptığı komedi işleri gerçekten çok başarılı oluyor bu filmde ailecek izlenecek keyifli bir hafta sonu filmi olmuş.Her karakter ve oyuncular çok iyi seçilmiş ayrıca Urazcığımın da olması işin tuzu biberi olmuş :)
Eltilerin Savaşı, iki elti olan Sultan ve Gizem arasında yaşanan tatlı çekişmelere, bitmek bilmeyen rekabete odaklanıyor. Gizem ve Sultan elti olan iki genç kadındır. İkili arasında yaşanan ufak atışmalar bir süre sonra yerini tatlı bir rekabete bırakır. Birbirlerinin yaptıklarından geri kalmayan eltiler, kendilerini eğlenceli bir savaşın içinde bulur. Kardeş olan Selim ve Fatih de bir süre sonra eşleri arasında yaşanan bu rekabet rüzgarına kapılır. Sosyal medyaya düşkünlükleri ile bilinen Gizem ve Sultan’ın evlilik hayatlarına odaklanılan filmde, iki eltinin yarış içindeyken Selim ve Fatih’i nasıl etkiledikleri de gözler önüne seriliyor.
4 Temmuz 2020 Cumartesi
Kitap - Doppler Erlend Loe
Herkese merhabalar efenim,
Bugün pazar , bugün izin günüm yani evdeyim.Bol bol kitap okuyup yatağımda takılmaktan başka bir planım yok.Bu hafta beni heyecanlandıracak olan tek şey 9 Temmuzda yapılacak olan öğretmenlik mülakatım ve 11 Temmuzda yapılacak olan kurumumuzun dönem bitimi yemeği.
Kitaba gelicek olursak bu kitabı Trendyoldan beleş aldım nasıl aldım diyecek olursanız Trendyolun uygulamasını indirip cüzdanım kısmına telefon numarasını yazdığınız zaman 20 TL tanımlıyor bende bu kitabı aldım böylece adını çok duyduğum ve okumak istediğim bu kitabı beleşe okumuş oldum :)
Kitap okuması akıcı ve eğlenceli bir kitap.Norveçli bir adamın "başarıdan" ve "mükemmel hayat" kısmından sıkılıp karısını,çocuğunu bırakıp insanlardan uzakta ormanda yaşamaya başlamasını anlatıyor.Bu Norveçlilerde cidden işsiz harbi ya "derdini seveyim" demek istedim kitabı okurken :) Kitap kahraman ağzından anlatıldığı için okuması daha akıcı ve eğlenceli olmuş zaten "normal" tanımlarda bir adamı okumadığımız için ... :)
"Merak uyandıran, huzursuz eden, duygu yüklü bir metin; yazar için yeni bir sanatsal başarı."
-Stein Roll, Adresseavisen-
"Loe'nun Naif. Süper'den bu yana yazdığı en iyi kitap."
-Sindre Hovdenak, VG-
"Uzun zamandır yayımlanan en komik kitap."
-Michael Nilsen, Politiken-
Babam öldü.
Dün bir geyik avladım.
Ne diyebilirim.
Ya o ya ben, birimiz canından olacaktı.
Andreas Doppler: Bir başarı abidesi! İki çocuklu başarılı bir aile babası; başarılı bir tadilattan geçmiş güzel bir evi ve çok başarılı olduğu iyi bir işi var. Bir gün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor. Otların arasında yarı baygın bir halde uzanırken, uzun zamandır hissetmediği bir huzur doluyor içine: Neredeyse hiç tanımadığını fark ettiği babasının ölümü iyiden iyiye içine otururken, yeni banyo için fayans seçimi gibi banal düşüncelerden ve beynini kemiren o anlamsız çocuk şarkılarından kurtuluveriyor.
Birkaç gün sonra işini, evini ve ailesini terk edip ormana taşınıyor. Doğa güzel, karanlık ve derin; ayrıca Bongo var: Kendini geyikten başka her şey sanan ve kart oyunlarından zerre kadar anlamayan bu afacanla bir "avcı toplayıcı" gibi yaşamaya çalışan Doppler, yağsız süt krizine girince, bir adım daha ileri gidip takas ekonomisine geçiyor... Norveç'in en çok okunan yazarlarından Er land Loe, 1969'da, Norveç'in kuzeyindeki Trondheim şehrinde doğdu. Normal bir Norveçli çocuğun gitmesi gereken bütün okullara ve birkaç tane de çocuk yuvasına devam etti. Öğrenci değişim programı çerçevesinde Fransa'da bulundu. Ayrıca üniversitede sinema ve edebiyat eğitim gördü. Askere gitmeyi reddedip sivil kuruluşlarda zorunlu hizmette yer aldı. "Stella Polaris" tiyatro topluluğunda her işe koşan adam olarak çalıştı. Kurt Kudurdu adlı çocuk kitabı 2001'de, Kadının Fendi adlı romanı 2007'de beyazperdeye aktarıldı. Senaryosunu yazdığı "Varoluş Mücadelesi" adlı dizi film, NRK kanalında halen gösterilmektedir.
(Aschehoug Ödülü, 2013)
(Tanıtım Bülteninden)
Bugün pazar , bugün izin günüm yani evdeyim.Bol bol kitap okuyup yatağımda takılmaktan başka bir planım yok.Bu hafta beni heyecanlandıracak olan tek şey 9 Temmuzda yapılacak olan öğretmenlik mülakatım ve 11 Temmuzda yapılacak olan kurumumuzun dönem bitimi yemeği.
Kitaba gelicek olursak bu kitabı Trendyoldan beleş aldım nasıl aldım diyecek olursanız Trendyolun uygulamasını indirip cüzdanım kısmına telefon numarasını yazdığınız zaman 20 TL tanımlıyor bende bu kitabı aldım böylece adını çok duyduğum ve okumak istediğim bu kitabı beleşe okumuş oldum :)
Kitap okuması akıcı ve eğlenceli bir kitap.Norveçli bir adamın "başarıdan" ve "mükemmel hayat" kısmından sıkılıp karısını,çocuğunu bırakıp insanlardan uzakta ormanda yaşamaya başlamasını anlatıyor.Bu Norveçlilerde cidden işsiz harbi ya "derdini seveyim" demek istedim kitabı okurken :) Kitap kahraman ağzından anlatıldığı için okuması daha akıcı ve eğlenceli olmuş zaten "normal" tanımlarda bir adamı okumadığımız için ... :)
"Merak uyandıran, huzursuz eden, duygu yüklü bir metin; yazar için yeni bir sanatsal başarı."
-Stein Roll, Adresseavisen-
"Loe'nun Naif. Süper'den bu yana yazdığı en iyi kitap."
-Sindre Hovdenak, VG-
"Uzun zamandır yayımlanan en komik kitap."
-Michael Nilsen, Politiken-
Babam öldü.
Dün bir geyik avladım.
Ne diyebilirim.
Ya o ya ben, birimiz canından olacaktı.
Andreas Doppler: Bir başarı abidesi! İki çocuklu başarılı bir aile babası; başarılı bir tadilattan geçmiş güzel bir evi ve çok başarılı olduğu iyi bir işi var. Bir gün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor. Otların arasında yarı baygın bir halde uzanırken, uzun zamandır hissetmediği bir huzur doluyor içine: Neredeyse hiç tanımadığını fark ettiği babasının ölümü iyiden iyiye içine otururken, yeni banyo için fayans seçimi gibi banal düşüncelerden ve beynini kemiren o anlamsız çocuk şarkılarından kurtuluveriyor.
Birkaç gün sonra işini, evini ve ailesini terk edip ormana taşınıyor. Doğa güzel, karanlık ve derin; ayrıca Bongo var: Kendini geyikten başka her şey sanan ve kart oyunlarından zerre kadar anlamayan bu afacanla bir "avcı toplayıcı" gibi yaşamaya çalışan Doppler, yağsız süt krizine girince, bir adım daha ileri gidip takas ekonomisine geçiyor... Norveç'in en çok okunan yazarlarından Er land Loe, 1969'da, Norveç'in kuzeyindeki Trondheim şehrinde doğdu. Normal bir Norveçli çocuğun gitmesi gereken bütün okullara ve birkaç tane de çocuk yuvasına devam etti. Öğrenci değişim programı çerçevesinde Fransa'da bulundu. Ayrıca üniversitede sinema ve edebiyat eğitim gördü. Askere gitmeyi reddedip sivil kuruluşlarda zorunlu hizmette yer aldı. "Stella Polaris" tiyatro topluluğunda her işe koşan adam olarak çalıştı. Kurt Kudurdu adlı çocuk kitabı 2001'de, Kadının Fendi adlı romanı 2007'de beyazperdeye aktarıldı. Senaryosunu yazdığı "Varoluş Mücadelesi" adlı dizi film, NRK kanalında halen gösterilmektedir.
(Aschehoug Ödülü, 2013)
(Tanıtım Bülteninden)
3 Temmuz 2020 Cuma
Kitap - Sputnik Sevgilim Haruki Murakami
Herkese merhabalar efenim,
Murakami külliyatımı tamamlamaya dewamke !
Murakami'nin her kitabının ismi hep tuhaf tuhaf oluyor ama kitabın içinde mutlaka açıklıyor bu acayip hoşuma giden bir şey ve ayrıca finaller konusunda artık alıştık sevgili yazarımıza o yüzden insanı tatmin eden bir final beklemiyor insan sadece o sürece odaklanıyor ve ondan zevk almaya çalışıyor ve bence edebi zevk anlamında da Murakami üzerine çıkan olmadı daha önce.
Sen benim bir parçamsın... Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. Japonya'dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami'den düşlerinize sızacak bir roman...
(Tanıtım Bülteninden)
Murakami külliyatımı tamamlamaya dewamke !
Murakami'nin her kitabının ismi hep tuhaf tuhaf oluyor ama kitabın içinde mutlaka açıklıyor bu acayip hoşuma giden bir şey ve ayrıca finaller konusunda artık alıştık sevgili yazarımıza o yüzden insanı tatmin eden bir final beklemiyor insan sadece o sürece odaklanıyor ve ondan zevk almaya çalışıyor ve bence edebi zevk anlamında da Murakami üzerine çıkan olmadı daha önce.
Sen benim bir parçamsın... Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. Japonya'dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami'den düşlerinize sızacak bir roman...
(Tanıtım Bülteninden)
Kitap - Mürebbiye Stefan Zweig
Herkese merhabalar efenim,
Zweig külliyatımı tamamlamak için okuduğum bir kitabından bahsedicem bugün sizlere.Kitaba ismini veren Mürebbiye novellası hariç içinde 1-2 tane daha novella var ama ben onları pek beğenmedim açıkçası daha doğrusu pek bir şey anlamadım içine pek giremedim , bu kitabı bence diğer kitaplarına oranla daha bi tık sıkıcı geldi bana , Zweig tarzı betimlemeler (hem duygusal hem de çevresel) aşırı fazla geldi bana :/
Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Zweig külliyatımı tamamlamak için okuduğum bir kitabından bahsedicem bugün sizlere.Kitaba ismini veren Mürebbiye novellası hariç içinde 1-2 tane daha novella var ama ben onları pek beğenmedim açıkçası daha doğrusu pek bir şey anlamadım içine pek giremedim , bu kitabı bence diğer kitaplarına oranla daha bi tık sıkıcı geldi bana , Zweig tarzı betimlemeler (hem duygusal hem de çevresel) aşırı fazla geldi bana :/
Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Fantastik Film : Wicked Part 1
Herkese merhabalar efenim, Baş rollerde Ariana Grande'nin ve Cynthia Erivo'nun olduğu ve ilhamını Oz Büyücüsü kitabından alan daha...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...