23 Kasım 2020 Pazartesi

Kitap - Tuhaf Kütüphane Haruki Murakami

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün güne oldukça hareketli başladık online dersin ilk günü olduğu için hepimiz de bir telaşe vardı ilk defa hem kurumdan çalışıp hem de online ders yapmaya başladık daha önce online ders yaparken hepimiz evden çalışıyorduk her şeyin bir ilki varmış demek ki sabahın 9 undan beri daha ancak nefeslenmeye vaktim oldu onun dışında durmadan çalıştım.İlk günün günahı olmaz derler :)

Bugün yine sizlere Murakaminin bir kitabından bahsedicem.Son olarak okuduğum illüstrasyonlu kitabı "Tuhaf Kütüphane" idi.Sanırım içlerinde en beğendiğim kitap bu olabilir.Diğerlerine nazaran daha ürkütücü ve fantastik bir yapısı olmasından dolayı olabilir elbette :) Ayrıca içinde Osmanlı ile bilgilerin geçmesi de bana Murakami'nin bilgisinin her alanda olduğunu bir kez daha hatırlattı ve daha da ona hayran bıraktı :)

Yalnız bir çocuk, gizemli bir kız ve Koyun Adam… Acaba korkunç yaşlı adamın onları hapsettiği ürkünç kütüphaneden kaçmayı başarabilecekler mi? Haruki Murakami'den büyükler için yazılmış, masal tadında bir öykü… Neden bunlar benim başıma gelmek zorundaydı ki? Oysa tek yaptığım, kitap ödünç almak için kütüphaneye gelmekti. "O kadar da canını sıkma" dedi Koyun Adam, beni avutmak için."Baksana Koyun Adam" dedim. "Neden o yaşlı adam benim beynimi yemek istiyor ki?" "Bilgiyle dolu beyin çok lezzetli olur çünkü. Yumuşacıktır. Aynı zamanda böyle topak topaktı

22 Kasım 2020 Pazar

Kitap - Zamansız Fırtına Linda Howard

Herkese merhabalar efenim,

Pazartesinden itibaren kurum olarak biz de online eğitime geçiyoruz artık pazar günleri izinli olduğum için bugün evdeyim.İzin günümü boşa harcamamak adına yine erken kalktım ve dün akşam başladığım kafamı yormayan çerezlik olarak aldığım bu kitabı okuyup bitirdim.

Gölge Kadın ve Sweeney gibi kitaplarını da daha önce okuduğum bir yazar olan Linda Howard dan kış temalı aksiyon /romantik tarzda bir kitap daha okudum.Kitabı 1.5 günde okuyup bitirdim kadın bence bu tarzın iyi yazarlarından yorgun olduğunuz zaman sizi daha fazla yormayacak ve kafanızı dağıtacak bir kitap arıyorsanız bu kitaba da bir şans verebilirsiniz :)

Otuzlu yaşlarında, kötü bir evliliği geride bırakmış bir kadın ile ordudaki görevinden ayrılmış, içine kapanık, sert ve çekici bir adamın yolları aynı kasabada av rehberliği yapan iki rakip olarak kesişir. Her şey Angie'nin, müşterilerini götürdüğü av sırasında görmemesi gereken bir cinayete tanık olmasıyla başlar. Genç kadın artık dolu bir silahın yanlış tarafındadır, onu bu beladan kurtaracak tek kişi ise rakibi Dare'dir. Kör edici fırtına patlak verdiğinde olaylar tahmin edilemez bir hızla gelişir. Tehlikenin doruklarına ulaşan bu kaçma kovalamaca, iki rakibi beklenmedik bir sona doğru sürükleyecektir. Gölge Kadın, Gözyaşlarını Sildiğim Gün ve Aşk Tuzağı'yla okurları kendine bağlayan Linda Howard, ateşli duygularıyla savaşmak zorunda kalan karakterleriyle tutkulu bir maceraya daha imza atıyor.

21 Kasım 2020 Cumartesi

Kitap - Fırın Saldırısı Haruki Murakami

 Merhabalar efenim,

Bir Murakami hayranı sadece bu kitapları satın alır ve okur bence onun dışında satın alıp okur mu bilemiyorum hem de fiyatı bu kadar pahalıyken ! Benim için Murakami okumak son kuruşuna kadar değen bir şey olduğu için azıcık bile indirimde bulsam hemen üzerine atlıyorum ve alıp okuyorum.Okumadığım bir kaç uzun romanıyla birlikte bu tarz illütrasyonlu hikaye kitapları kalmıştı onları da nihayet alıp okudum bunlardan ikinci okuduğum da "Fırın Saldırısı" kitabı oldu yine oldukça tuhaf anlam veremediğim durumların ve insanların hayatına dahil oldum ve okurken kısacık da olsa inanılmaz keyif aldım :)

Haruki Murakami’den açlık ve suçun doğası üzerine tuhaf, gizemli ve yer yer komik bir suç öyküsü…

Karnımız açtı. Hayır, açlık demek yetmezdi buna. Sanki uzay boşluğunu yutmuştuk. 

Nereden çıkmıştı bu açlık hissi? Elbette yiyeceğimizin olmamasından. Neden yiyeceğimiz yoktu? Çünkü yiyecek karşılığında verecek değerli bir şeyimiz yoktu. Neden değerli bir şeyimiz yoktu? Sanırım hayal gücümüzün eksikliğinden kaynaklanıyordu değerli bir şeyimizin olmaması. Hayır, değil, belki de karnımızın aç olmasının nedeni, doğrudan hayal gücü eksikliğimizdi. 

Tanrı, Marx ve John Lennon, hepsi ölmüştü. Karnımız açtı ve bu yüzden suç işleyecektik. “Ben artık sapıtmak üzereyim” dedi arkadaşım. Durumumuzu azıcık sözcükle ancak bu kadar güzel anlatabilirdi.

19 Kasım 2020 Perşembe

Kitap - Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde Olga Tokarczuk

Herkese merhabalar efenim,

Sanırım yakın zamanda bizde online derslere geçecek gibi görünüyoruz Mart ayına geri döndük her şeyi daha da kötü bir şekilde baştan aldık sanırım böyle zamanlarda beni tek teselli eden şey bol bol kitap okumak oluyor. Bir çok bloggerın tavsiyesi üzerine aldığım Timaş Yayınlarından çıkan ve yazarı 2018 Nobel Edebiyat Ödüllü olan "Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde" kitabını okuyup bitirdim dün akşam. Normal okuma hızımla giderek 3 gün içinde bitirdim kitabı tabi araya iş yerinde okuduğum bir çok kitabı da almış oldum. Ona rağmen bence tadı kaçmadan sonuna kadar okudum kitabı tabi ara ara sıkmalar oldu her kitapta olduğu gibi. Ben nedense üslup olarak "Kirpinin Zarafeti" kitabına benzettim sanırım ikisinde de baş kahramanın yaşlı çatlak bir kadın olması yönünden benzettim. İkisi de yaşına göre farklı fikirleri ve dünyaları olan kadınlardı bu tarz kadınların kafasının içindekileri okumak oldukça hoşuma gidiyor benim. Polonya edebiyatından böylece ilk romanımı da okumuş oldum. Son olarak kitabın kapak tasarımına bayıldığımı söylemem lazım :)

Janina, uzak bir Polonya köyünde, karanlık kış günlerini astroloji çalışarak, yıldız haritalarını inceleyerek, William Blake’in şiirlerini tercüme ederek ve varlıklı Varşova sakinlerinin yazlık evlerine göz kulak olarak geçirir. İnsanlar yerine hayvanlarla vakit geçirmeyi tercih eder, fazlasıyla tuhaf ve münzevi tavırları kimilerine göre “kaçık”lıktır. Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gelecek günler daha da tuhaf ölümleri beraberinde getirir. Şüpheler ve soru işaretleri yükselirken Janina, tuhaf teorileriyle kendini soruşturmanın göbeğine yerleştirir. Birileri ona kulak verseydi her şey böyle mi olurdu oysa…

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde tuhaf bir gerilim masalı, bir kara komedi, her şeyiyle kendine özgü bir hikâye. Akıl sağlığı ve çılgınlık, suç ve adalet, doğa ve insan arasındaki karanlık sınırların kışkırtıcı bir keşfi. Çağdaş Polonya edebiyatının en güçlü sesi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk’tan baş döndürücü bir roman.

17 Kasım 2020 Salı

Kitap - Doğum Günü Kızı Haruki Murakami

 Herkese merhabalar efenim,

Yine yasakların olduğu bir güne uyandık ve kurumda yeni aksiyonlar gelişti haliylen şu anda nasıl bir plan program yapıcaz henüz bilemiyorum ama çember çok daralmış durumda bunun farkındayım gelen yasaklar biraz olsun azaltıcak mı bu durumu hiç bilemiyorum hayırlısı diyebiliyorum sadece bu duruma.

Şu sıralar parama kıymış ve ne istiyorsam almış durumdayım.Çünkü yarına sağ çıkacak mıyız hiç belli değil maalesef bir yandan deprem bir yandan korona korkusu iyice mahvetti beni de herkeside.Bunlardan biri de elbette "çok pahalı" gerekçesiyle almak istemediğim Murakami kitapları.Hepsiburada.com da Kasım indirimlerini görünce artık biraz da olsa hesaplı bir fiyata koleksiyonun büyük bir kısmını aldım.

Toplamda 68 sayfa olan bu hikaye kitabı kuşe kağıda basılmış ve içinde Kat Menschık'ın yaptığı harika illütrasyonlar var tabi haliylen bu da fiyatını biraz tuzlu hale getirmiş.Büyük bir hevesle okuyup 20 dk içinde bitirdim zaten kitabı.Kırmızı alacalı rengi resmen büyüledi beni okurken zaten Murakaminin masalsı dünyası beni ayrı bir büyülüyor.Konunun hiç bir yere varmamasıyla ve aklımda zilyon tane soru işareti bırakarak bir Murakami kitabını daha bitirmiş oldum.Murakami okumak bana felsefe gibi geliyor biraz.Hani derler ya felsefe çözümlerle ve cevaplarla ilgilenmez sadece sorularla ilgilenir ve yolda olmaktır diye Murakami okumakta aynen öyle bir şey bir sonu yok bir anlamı yok ama okumak zevk veriyor bana.

"Ne var ki, tek bir dilek hakkın var, iyice düşünesin” dedi yaşlı adam bir parmağını havaya kaldırıp.  “Tek bir dilek. Sonra kararını değiştirip vazgeçemezsin.”

Bir doğum günü hikâyesi… Kısacık bir metinle yüreğimizde bir şeylerin yerini değiştiren bir büyü yapıyor Haruki Murakami.

(Tanıtım Bülteninden)

16 Kasım 2020 Pazartesi

Çin Dizisi : Dating in the Kitchen

Herkese merhabalar efenim,

1 hafta önce başlayıp bitirdiğim bir Çin dizisinden bahsedicem bugün sizlere.Aslında oldukça klişe bir dizi ama deprem haftasındayken kafamı dağıtmak için izlemeye başlamıştım sonra diziyi sevip sonuna kadar geldim ayrıca içinde yemek olan dizileri ayrı bir seviyorum :D Toplamda 24 bölümden oluşan tatlış bir Çin dizisi Türkçe alt yazılısını bir çok bu tarz dizileri yayınlayan sitelerden bulabilirsiniz :)

Zijing Hotel'de şef yardımcısı olarak çalışan Gu Sheng Nan, hayallerini gerçeğe dönüştürme yolundaki bir kadındı. İyi konumlanmış, sevdiği bir işte, şef olarak becerilerini geliştirirken, yemekleriyle kendini ifade etmekte özgürdü. Harika bir işe sahip olmasının yanı sıra, otelin baş şefiyle olan gizli ilişkisine mutlu bir şekilde yerleşti. Birlikte güzel bir hayat kuracaklarına inanan Sheng Nan, erkek arkadaşını hile yaparken yakaladığı gün perişan oldu. Sanki erkek arkadaşından ayrılmak yeterince kötü değilmiş gibi, Sheng Nan, otelin yaklaşmakta olan devralımı sayesinde yakında işsiz olabileceğini öğrenir. Daha da kötüsü, talihsiz bir yanlış anlama, onu yakında patronu olacak, keskin dilli CEO'su Lu Jin'in yanlış tarafına götürür. Bir iş dahisi olan Lu Jin, zor kararlar vermekten korkmaz. Zijing Oteli'ni kınamaya hazır olan Lu Jin, mutlu bir kaza sonucu Sheng Nan'ın yemeklerinden birini yoluna sokunca fikrini değiştirir. Sert bir gurme olan Lu Jin, Sheng Nan’ın şef olarak becerisinden etkilenir ve yeteneğini hemen fark eder. Yemek sevgisini paylaşan bu beklenmedik çift, onları hiç beklemedikleri bir yere götüren beklenmedik bir bağ kurmaya başlar.

15 Kasım 2020 Pazar

Müzik : Refund Sisters Don't Touch Me

Herkese merhabalar efenim,

Haftanın son gününde iş yerimden ve öğle aramdan sizlere yazıyorum.Sınavlarla dolu yorucu bir haftayı daha ardımızda bırakırken biraz müzik dinleyelim istedim.Uhm Jung-hwa (Witch's Romance den ve bir çok film diziden hatırlayacağınız 51 yaşındaki nunamız ) , Jessi (yeni keşfettiğim melez olduğunu düşündüğüm Nicki Minaj havası olan 31 yaşındaki nunamız ) , Lee Hyori (Hyori's Bed & Breakfast programı ile tanıdığım 41 yaşındaki nunamız ) , Hwasa ( Mamamoo ile tanıdığım ama daha sonradan solo kariyeriyle de aşık olduğum ve aynı yaşta olduğum (25) ) dan oluşan bir gruptan bahsedicem bugün sizlere ! Karşınızda Refund Sisters  !  

Sanırım bu resmi bir grup değil anladığım kadarıyla bi show programı için kurulmuş bu grup ama sert ablalardan kurulmuş bir grup olduğu için izlemesi de dinlemesi de oldukça keyifli bu şarkıyı umarım bu grubun devamı da gelir :)

Gerilim Filmi : The Substance

 Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...