Herkese merhabalar efenim,
Dün akşam İzmir Kitap Kulübünün Nisan ayı yazar konuğu Kemal Varol ile zoomdan söyleşimiz vardı.Benim yine adını ilk defa duyduğum ve ilk defa okuduğum bir yazardı ve son romanı "Kara Sis " üzerinde konuşuldu.Kitabı 2 gün de falan bitirdim kitaba resmen ba-yıl-dım ! Genelde hiç mahpus temasını işleyen kitapları,dizileri sevmem ama bu kitabı çok sevdim nedense okurken sanki "Esaretin Bedeli" filminin Türk versiniyomuş hissine kapıldım zaten söyleşide de yazarın kendisi de kitabı yazarken önünde bir çok bu tarz kitap ve filmin olduğunu onlardan esinlendiğini belirtti.Kitabı okuyanları çoğu sonunda şaşırmış olsa da tabi ki bu tarz ters köşelerde fazlasıyla idmanlı biri olduğum için daha kitabın ortalarından sonunda ne olacağını tahmin ettim daha doğrusu çokça süphelendim diyelim kitap okurken romantik bir dilde yazılsa bile her zaman realist bir şekilde duygulara kapılmadan okumaya çalışırım.
Bu zamana kadar yapılan yazar söyleşileri içinde kitabını bu kadar severek okuduğum bi Kemal Varol oldu sanırım o yüzden yazarın diğer roman türündeki kitapları da okumak istiyorum.Yazarın bu arada şiir ve hikaye türlerinde de eserleri olduğu için özellikle "roman" türü diye belirttim.Yazar da kendi ağzıyla şiir yazmayalı uzun zaman olduğunu roman türünde kendisini daha başarılı hissettiğini bu türde eserler vermeyi daha çok sevdiğini söyledi.
Kemal Varol külliyatının en yeni parçası Kara Sis, birbirlerine hikâyelerini anlatarak varlıklarını sürdüren mahkûmların mevcut zaman içinde ve zaman dışındaki yaşamlarını konu ediniyor.
Mesut Hoca'nın anlatıcı gözüyle büyüyen ve perdeye yansıyan roman, yeni gelen mahkûmun, müebbet Barana'nın gizemli ve kendini açmayan mühürlü dudakları arasındaki sırra odaklanıyor. Günaşırı türlü bahanelerle dövülen Barana kimdir, ne suç işlemiştir, neden susmaktadır?
Bir kızıl saç telinin rüzgâra uyup geldiği, gelip de avluya, Barana'nın yanı başına durduğu gün değişir her şey. Taşkale Cezaevi'ne çöken kara sis dağılmaz değildir artık. Bir imgedir belki de Barana'yı yaşatan...
Kara Sis, başkalarına anlatıldığında en acımasız suçların, gerçeklerin bile hikâyeye dönüştüğü bir dünyayı resmediyor. Kemal Varol, şiddet ve pişmanlıkların, onarılamaz hataların savruluşlarıyla örülü bir avluya, erkeklerin avlusuna uzanıyor.
"... susanlara, konuşmayanlara, içine atanlara, konuşmaya takati kalmayanlara, sadece izleyenlere kulak vermeliydi dünya. Belki de bir tek susanların içinden geçenler doğruydu."