Herkese merhabalar efenim,
Bugün kitap postunda ilk defa okuduğum Vietnam edebiyatından bir eser var.Çok merak ederek aldığım bir kitap oldu ama açıkçası beklentilerimi pek karşılamadı ne konu olarak ne de işleniş olarak kitapta beğendiğim tek şey sayfa yanlarında bazı Vietnam dilindeki kelimelerin Türkçe karşılığının verilmesiydi ayrıca kitap bildiğimiz düzyazı formatında değilde sanki şiirmiş gibi yazılmıştı zaten üslupta da oldukça şiirsel bir anlatım gördük.
Bana hamile kalıp dünyaya getiren birinci annemin kafasında delik vardı. Beni bir sebze bahçesinde bamyaların arasından toplamış olan ikinci anneminse inancında bir delik vardı. İnsanlara artık inanmıyordu, özellikle de konuşurlarken. İlk adımlarımı atmama tanık olan üçüncü annemse Maman’dı, benim Maman’ım. O sabah dünyaya yeniden kucak açma isteği duyup odasının o güne değin kapalı kalan pencere kanatlarını aralamış. Uzaktan, sıcak gün ışığının içinde beni görmüş, böylece onun kızı olmuşum.
İsminin anlamı, dünyaya geliş öyküsüyle birlikte düşünüldüğünde tuhaf bir ironi yaratan Mãn (Vietnamcada “tüm arzuları gerçekleşmiş” demektir), tam üç anneye sahiptir: İlki, savaş zamanı onu bir tarlada doğurup bırakan genç bir kız, ikincisi onu bamya tarlasında bulup daha sonra yeniden terk eden bir rahibe, sonuncuysa hayatta kalmak ve çocuğunu korumak için gönülsüzce bir casusa dönüşen Maman. Onu doğuran kendisi değilse de yetişkin kızının Vietnam’da can güvenliğine sahip olmadığının farkındadır ve onu korumak için elinden geleni yapmaya hazırdır. Böylece bir gece vakti son durağı Montreal olacak tehlikeli bir yolculuğa uğurlar sevgili kızını... Planı, Mãn’ı Montreal’de yaşayan, Vietnamlı, zengin bir aşçıyla evlendirmektir. İmzalar atıldığında kadının dileği kabul olur; kızı artık güvendedir. Ruhu alınmış kocasının restoranında saatlerce yemek yapıp olanca mutsuzluğu ve kederiyle yemekleri çeşnilendirse de ölüm korkusundan ırak bir yaşam sürmeye başlar Mãn; ta ki gerçek aşkla tanışıp onu tadana dek.
Bir yere ait hissetmeyenlerin birine ait hissetmekte de zorlandığı, nihayetinde binbir güçlükle hayata tutunanların mutlu olmak konusundaki ayak direyişini konu eden bu şiirsel eser, şüphesiz ki, Kim Thúy külliyatının mihenk taşı.