Herkese merhabalar efenim,
Herkesin yeni yılı kutlu olsun ! Umarım bu yıl da sağlıklı,sevdiklerinizle beraber çok güzel bir sene geçiriyor olursunuz ! 2019 senesi benim için oldukça kötü bir yıl oldu aslında.Balıkesir'den İzmir'e ailemin yanına geldim,mezun oldum ilk işime girdim ve işim psikolojik olarak beni çok yorduğu için çıktım ve yalnız geçirdim çoğu zamanımı 2.yıl da hazırlandığım KPSS yi kazanamadım ve onunla birlikte kariyer açısından bir çok yıkıma uğradım.Allah'a şükür yılın sonlarına doğru şuan ki mutlu olduğum işimi buldum ve tabi ki yeni bir aşka da yelken açtım 2020 senesinde de umarım şimdi ki gibi mutlu olmaya devam ederim.
Bu akşamı ailemle geçiricem her yılbaşında olduğu gibi kardeşim İstanbul'dan gelicek onunla boğuşuruz tüm akşam :D Ocak ayında yarı yıl tatilinde 3-4 günlük bir iznim olacağa benziyor eğer gerçekten iznim olursa ben de İstanbul'a onun yanına gitmeyi düşünüyorum hem gezmiş olurum hem de kardeşimi görmüş olurum.Dün izin günüm olduğu için tüm gün yatakta yuvarlandım,kitap okudum ve "You" dizisinin 2.sezonunu seyrettim akşamda The Grinch animasyonunu seyredip yattım.Çok duyduğum bir animasyondu ama izleyememiştim şimdi tam da temasına uygun bir zamanda izlemiş oldum :)
Grinch’in ocak ayının sonuna kadar yetmesi gereken erzakı bir sebepten dolayı çok hızlı bir şekilde biter ve bu yüzden de dağdaki mağarasından çıkar ve yiyecek almak için istemese de yeniden Who köyüne gitmek zorunda kalır. Grinch köye gittiğinde bu noelin her yıl düzenlenen noel şenliklerinden 3 kat daha büyük ve şatafatlı olacağını öğrenir. Başta Grinch bu olaya gülüp geçer ama çok geçmeden bu onu çok mutsuz eder. Bunun üzerine Grinch ne olursa olsun bu 3 kat büyük noel zamanını ve bugünün coşkusunu Who köylülerine yaşatmamaya karar verir ve kimsenin aklına gelmeyecek korkunç bir plan yapar!
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
30 Aralık 2019 Pazartesi
28 Aralık 2019 Cumartesi
Türk Dizisi : Atiye
Herkese merhabalar efenim,
Herkesin merakla beklediği Netflix yapımı 2.dizimiz olan Atiye nihayet görücüye çıktı ben de annemle birlikte dün akşam 1 sezonunu ( 8 bölümcük) izleyip bitirdim.Açıkçası ben de annemde oldukça beğendik diziyi oyuncu kadrosu oldukça iyi özellikle de Beren Saat'i ekranlarda görmeyi özlemişiz.Göbeklitepe'nin ve Nemrut'un da reklamı oldukça iyi yapılmış dizi süresi 40 dk olduğu için bazı sahnelerde ve geçişlerde elbette kopmalar olmuş Türkler 2 saatlik dizi çekmeye ve izlemeye alıştığı için çoğu kişi izlerken bu durumu biraz yadsımışlar ayrıca bazı diyalogları ve sahneleri çok Hollywoodvari bulmuşlar benim de o tarz bulduğum sahneler oldu ama bizim günlük dizilere baktığınız zamanda Amerikan vari özellikle de burjuva kesimden insanlarda çok fazla var bu yüzden ben öyle aşırı eleştirecek bir taraf bulmadım bu konuda.Bence Hakan Muhafızdan daha keyifli bir dizi olmuş 2.sezonu çıkarsa da izlerim gibime geliyor :)
İsmini baş karakter olan Atiye’den alan dizide kadın bir ressamın dünyanın tarihini değiştiren Göbeklitepe’ye karşı hissettiği sebebi bilinmeyen yakınlığı ve bu gizemi çözme çabasını konu alıyor. Kazı çalışmasını yürüten arkeolog Erhan ile yolu kesişen Atiye, karşılaştığı tüm engellere rağmen Anadolu’daki evrensel sırları ve bu alanın kendi geçmişiyle ilişkisini ortaya çıkarıyor.
Herkesin merakla beklediği Netflix yapımı 2.dizimiz olan Atiye nihayet görücüye çıktı ben de annemle birlikte dün akşam 1 sezonunu ( 8 bölümcük) izleyip bitirdim.Açıkçası ben de annemde oldukça beğendik diziyi oyuncu kadrosu oldukça iyi özellikle de Beren Saat'i ekranlarda görmeyi özlemişiz.Göbeklitepe'nin ve Nemrut'un da reklamı oldukça iyi yapılmış dizi süresi 40 dk olduğu için bazı sahnelerde ve geçişlerde elbette kopmalar olmuş Türkler 2 saatlik dizi çekmeye ve izlemeye alıştığı için çoğu kişi izlerken bu durumu biraz yadsımışlar ayrıca bazı diyalogları ve sahneleri çok Hollywoodvari bulmuşlar benim de o tarz bulduğum sahneler oldu ama bizim günlük dizilere baktığınız zamanda Amerikan vari özellikle de burjuva kesimden insanlarda çok fazla var bu yüzden ben öyle aşırı eleştirecek bir taraf bulmadım bu konuda.Bence Hakan Muhafızdan daha keyifli bir dizi olmuş 2.sezonu çıkarsa da izlerim gibime geliyor :)
İsmini baş karakter olan Atiye’den alan dizide kadın bir ressamın dünyanın tarihini değiştiren Göbeklitepe’ye karşı hissettiği sebebi bilinmeyen yakınlığı ve bu gizemi çözme çabasını konu alıyor. Kazı çalışmasını yürüten arkeolog Erhan ile yolu kesişen Atiye, karşılaştığı tüm engellere rağmen Anadolu’daki evrensel sırları ve bu alanın kendi geçmişiyle ilişkisini ortaya çıkarıyor.
Kitap - İzmir Kitap Kulübü İle Aralık Ayı Kitabı 6.Koğuş Anton Çehov
Herkese merhabalar efenim,
Bana yıllar sonra Rus romanı ya da hikayesi okutacak tek bir kulüp vardı o da İzmir Kitap Kulübü ! Tanışma toplantısıyla birlikte 4.toplantısına katıldığım kitap kulübüyle aralık ayında Çehov'dan 6.Koğuş hikayesini okuduk.Okuması biraz zor olsa da sayfa sayısı az olduğu için çabuk bitirdim ama kafamda bir şeyleri ve özellikle de karakterleri oturtmak her zaman ki gibi zoruma gitti.Kitap sohbeti esnasında farkettim gibi Rus edebiyatı okurken karakterleri ve karakter isimlerini birbirine karıştırıp okuma zevkini azaltan bi ben değilmişim.Psikolojik ve felsefik anlamda derin sorgulamaları olan ve elbette bir sistem eleştirisi olan bu kitap kısa zamanda okunan,bana göre orta zevkli olsa da bir çok kişiye göre oldukça edebi zevk vermiş bir yapıt olmuş.
Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıçbunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü ‘felsefi’ yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir.Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının ‘deliliği’nin simgesidir adeta.
Bana yıllar sonra Rus romanı ya da hikayesi okutacak tek bir kulüp vardı o da İzmir Kitap Kulübü ! Tanışma toplantısıyla birlikte 4.toplantısına katıldığım kitap kulübüyle aralık ayında Çehov'dan 6.Koğuş hikayesini okuduk.Okuması biraz zor olsa da sayfa sayısı az olduğu için çabuk bitirdim ama kafamda bir şeyleri ve özellikle de karakterleri oturtmak her zaman ki gibi zoruma gitti.Kitap sohbeti esnasında farkettim gibi Rus edebiyatı okurken karakterleri ve karakter isimlerini birbirine karıştırıp okuma zevkini azaltan bi ben değilmişim.Psikolojik ve felsefik anlamda derin sorgulamaları olan ve elbette bir sistem eleştirisi olan bu kitap kısa zamanda okunan,bana göre orta zevkli olsa da bir çok kişiye göre oldukça edebi zevk vermiş bir yapıt olmuş.
Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıçbunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü ‘felsefi’ yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir.Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının ‘deliliği’nin simgesidir adeta.
27 Aralık 2019 Cuma
Kitap - Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü Edgar Allan Poe
Herkese merhabalar efenim,
Blackfriday de İthaki'de indirim olunca bende uzun zamandır okumak istediğim bir yazar olan Poe'den bir öykü kitabı alıp okumak istedim ama açıkçası hiç beğenmedim hatta çok nadir de olsa bir kitabı yarım bırakırım bu kitapta o yarım bıraktığım kitaplardan biri oldu , kitap benim için artık miladını doldurmuş oldu.Kitap kahramanın ağzından anlatılıyor ama yazar da çoğu zaman "ben de burdayım" diyerek kendini belli ediyor.Sanırım kitap tek bir mekanda geçtiği için okurken beni çok sıktı bir yerden sonra sürekli aynı şeyler olmaya başladı ve ben aklımı kitabın içine veremez oldum benim için ilk Poe deneyimi kötü oldu maalesef :/
“Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Poe’nun yazdığı en büyük eserdir.”
-Jorge Luis Borges
Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, genç ve maceraperest Arthur Gordon Pym’in arkadaşı Augustus’la kaçak olarak bindiği Grampus isimli gemiyle güney denizlerine yaptığı yolculuğu anlatır. Gemide çıkan isyandan sonra Arthur ve arkadaşları hayatta kalmak için yamyamlık, açlık ve kötü hava koşullarına karşı mücadele eder.
Edgar Allan Poe’nun yayımlanmış tek romanı ve en dikkat çeken eserlerinden olan Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Herman Melville’in Moby Dick, H.P. Lovecraft’ın Delililiğin Dağlarında kitaplarına esin kaynağı olmuş, Jules Verne ise romanın devamını Buzlar Sfenksi adıyla kaleme almıştır.
Güvertede korkunç cinayetler işlenirken kamarandan dışarı çıkmaya cesaret edebilecek misin?
Blackfriday de İthaki'de indirim olunca bende uzun zamandır okumak istediğim bir yazar olan Poe'den bir öykü kitabı alıp okumak istedim ama açıkçası hiç beğenmedim hatta çok nadir de olsa bir kitabı yarım bırakırım bu kitapta o yarım bıraktığım kitaplardan biri oldu , kitap benim için artık miladını doldurmuş oldu.Kitap kahramanın ağzından anlatılıyor ama yazar da çoğu zaman "ben de burdayım" diyerek kendini belli ediyor.Sanırım kitap tek bir mekanda geçtiği için okurken beni çok sıktı bir yerden sonra sürekli aynı şeyler olmaya başladı ve ben aklımı kitabın içine veremez oldum benim için ilk Poe deneyimi kötü oldu maalesef :/
“Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Poe’nun yazdığı en büyük eserdir.”
-Jorge Luis Borges
Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, genç ve maceraperest Arthur Gordon Pym’in arkadaşı Augustus’la kaçak olarak bindiği Grampus isimli gemiyle güney denizlerine yaptığı yolculuğu anlatır. Gemide çıkan isyandan sonra Arthur ve arkadaşları hayatta kalmak için yamyamlık, açlık ve kötü hava koşullarına karşı mücadele eder.
Edgar Allan Poe’nun yayımlanmış tek romanı ve en dikkat çeken eserlerinden olan Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü, Herman Melville’in Moby Dick, H.P. Lovecraft’ın Delililiğin Dağlarında kitaplarına esin kaynağı olmuş, Jules Verne ise romanın devamını Buzlar Sfenksi adıyla kaleme almıştır.
Güvertede korkunç cinayetler işlenirken kamarandan dışarı çıkmaya cesaret edebilecek misin?
24 Aralık 2019 Salı
Amerika Dizi - The Witcher
Herkese merhabalar efenim,
Bu dizinin zamanında oyununu oynamış ve açık dünyasına,grafiklerine,hikaye akışına hayran kalmıştım.Zaten gamerlar arasında bir efsane olarakta kabul edilir bir çok oyunu ve oyunların ek paketleri de var.Daha sonra kitap serisi olarak çıktı ama kitabı dizisi kadar ses getirmeyi başaramadı bence.Dizi çekilince kitaplarının da olduğunu öğrenen kişiler kitaplarını okumaya başladı.
Ben kitaplarını okumadım okumayı da pek düşünmüyorum açıkçası ama dizi Netflix üzerinden çıktığı için izledim 1.sezon toplamda 8 bölüm.Olayların ve karakterlerin ilk doğuş hikayelerinden başladığı için anlatıma , oyunu oynamayanlar için dizinin zamansal grafiği sıkıntı oldu ki bir çok kişi de kimin ne olduğunu anlayamamış.Diziye dair en çok sevdiğim şey sanırım Geralt karakterini Henry Cavill'in oynaması oldu çünkü oyundaki karakterle cidden birebir olmuş.Benim oyunda sevdiğim kadın karakter tabi ki Yennefer yengeydi ama hem karakteri canlandırın kızı pek sevemedim hem de bir çok kişi direk Yennefer karakterini sevmemiş sanırım onların yorumu da benim bu görüşümü etkiledi.
Bu dizinin zamanında oyununu oynamış ve açık dünyasına,grafiklerine,hikaye akışına hayran kalmıştım.Zaten gamerlar arasında bir efsane olarakta kabul edilir bir çok oyunu ve oyunların ek paketleri de var.Daha sonra kitap serisi olarak çıktı ama kitabı dizisi kadar ses getirmeyi başaramadı bence.Dizi çekilince kitaplarının da olduğunu öğrenen kişiler kitaplarını okumaya başladı.
Ben kitaplarını okumadım okumayı da pek düşünmüyorum açıkçası ama dizi Netflix üzerinden çıktığı için izledim 1.sezon toplamda 8 bölüm.Olayların ve karakterlerin ilk doğuş hikayelerinden başladığı için anlatıma , oyunu oynamayanlar için dizinin zamansal grafiği sıkıntı oldu ki bir çok kişi de kimin ne olduğunu anlayamamış.Diziye dair en çok sevdiğim şey sanırım Geralt karakterini Henry Cavill'in oynaması oldu çünkü oyundaki karakterle cidden birebir olmuş.Benim oyunda sevdiğim kadın karakter tabi ki Yennefer yengeydi ama hem karakteri canlandırın kızı pek sevemedim hem de bir çok kişi direk Yennefer karakterini sevmemiş sanırım onların yorumu da benim bu görüşümü etkiledi.
15 Aralık 2019 Pazar
Kitap - Lyon'da Düğün Stefan Zweig
Herkese merhabalar efenim,
Uzun soluklu kitaplar okurken araya özellikle de Zweig tarzında okuması kolay,akıcı kitaplar almayı seviyorum yolculukta bir mola vermişim gibi hissettiriyor.Zweig bu kitabında yine okuması birbirinden keyifli 3 hikayeye yer vermiş.Olay örgüsü aşırı önemli olmasa da kendine has diliyle duyguları vermeyi başarabilmiş.
Lyon’da Düğün Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793’te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikâha sahne olur. İki Yalnız İnsan, acı çeken iki çaresiz insanı buluşturur. Birinin yüreğinden kopan çığlık diğerininkinde karşılık bulurken, farkında olmadan birbirlerinin yıllar süren yalnızlığına son verirler. Wondrak ise yazarın savaş karşıtı yapıtlarından biridir. Bohemya’nın küçük bir kentinde çirkinliğiyle sürekli alaya maruz kalan bir kadın tecavüze uğradıktan sonra doğurduğu çocuk sayesinde yaşama tutunmuştur, ama patlak veren Birinci Dünya Savaşı yüzünden oğlunu askere alarak ondan koparmaları söz konusudur. Zweig bu öykülerde toplum dışına itilmiş karakterleri üzerinden insanlık durumunu analiz eder. Karakterlerinin başlarından geçenler “yazgı” değil, insanlığın iflasının sonucudur.
Uzun soluklu kitaplar okurken araya özellikle de Zweig tarzında okuması kolay,akıcı kitaplar almayı seviyorum yolculukta bir mola vermişim gibi hissettiriyor.Zweig bu kitabında yine okuması birbirinden keyifli 3 hikayeye yer vermiş.Olay örgüsü aşırı önemli olmasa da kendine has diliyle duyguları vermeyi başarabilmiş.
Lyon’da Düğün Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793’te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikâha sahne olur. İki Yalnız İnsan, acı çeken iki çaresiz insanı buluşturur. Birinin yüreğinden kopan çığlık diğerininkinde karşılık bulurken, farkında olmadan birbirlerinin yıllar süren yalnızlığına son verirler. Wondrak ise yazarın savaş karşıtı yapıtlarından biridir. Bohemya’nın küçük bir kentinde çirkinliğiyle sürekli alaya maruz kalan bir kadın tecavüze uğradıktan sonra doğurduğu çocuk sayesinde yaşama tutunmuştur, ama patlak veren Birinci Dünya Savaşı yüzünden oğlunu askere alarak ondan koparmaları söz konusudur. Zweig bu öykülerde toplum dışına itilmiş karakterleri üzerinden insanlık durumunu analiz eder. Karakterlerinin başlarından geçenler “yazgı” değil, insanlığın iflasının sonucudur.
12 Aralık 2019 Perşembe
Kitap - Bir İdam Mahkumunun Son Günü Victor Hugo
Herkese merhabalar efenim,
Aralık ayı demek soğuk demek, aralık ayı demek kar kış kıyamet derken aynı zamanda hastalık ayı da efenim :) Evet yine tam zamanında grip olamayı başardım ama bu işin iyi tarafı sanırım bu vesilesyle kitap okuma hızımı arttırmam oldu çünkü bir şeyler izleyemiyorum gözlerim acıyor o yüzden kendimi oyalamak için çok fazla kitap okuyorum şu sıralar.Black Friday indiriminden aldığım kitaplarda nihayet dün geldi şimdi elimdeki kısa kitapları bir kenara bırakıp onları okumaya başlıcam tabi bu arada hasta olduğum için hiç KPSS de çalışamadım sanırım daha hala psikolojik olarak yeniden KPSS ye hazırlanmaya kendimi hazır hissetmiyorum.
Bugünün kitabına gelicek olursak Hugo'dan okuduğum ilk kitap olan "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" bahsedicem sizlere.Evet bu yaşıma kadar Sefilleri dahi okumadım doymayın cahilliğime :D Oldukça akıcı ve insanın kalbine okları fırlatan bir kitap çünkü suçlu birinin gözünden ölüme mahkum edilişi anlatıyor.O zamanlardan bu zamanlara pekte bir şey değişmedi aslında açlıktan baklava çalıpta yargılanan çocukta gördü bu gözler herhalde o zamanın Fransasında olsaydı ölüme mahkum edilirdi o çocuk sırf açlıktan hırsızlık yaptığı için.Ahlak felsefesi devreye giriyor çoğu zaman bu kitapları okurken aslında kitabın üzerine tartışılacak çok şey var ... :)
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclis’e katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, l’Evénement adlı bir gazete çıkardı. 1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi.
Cezası 1859’da sona erdi, fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde kaldı, 1870’de Fransa’ya döndü. 1871’de Paris Komünü’nü desteklemese de komüncüleri savundu. Victor Hugo 1829 yılında yayımladığı Bir İdam MahkûmununSon Günü adlı romanıyla idam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıktı. Klasik edebiyatın şaheserleri arasında yer alan Notre-Dame’ın Kamburu ve Sefiller adlı romanlarıyla dünya edebiyat tarihine geçti.
Aralık ayı demek soğuk demek, aralık ayı demek kar kış kıyamet derken aynı zamanda hastalık ayı da efenim :) Evet yine tam zamanında grip olamayı başardım ama bu işin iyi tarafı sanırım bu vesilesyle kitap okuma hızımı arttırmam oldu çünkü bir şeyler izleyemiyorum gözlerim acıyor o yüzden kendimi oyalamak için çok fazla kitap okuyorum şu sıralar.Black Friday indiriminden aldığım kitaplarda nihayet dün geldi şimdi elimdeki kısa kitapları bir kenara bırakıp onları okumaya başlıcam tabi bu arada hasta olduğum için hiç KPSS de çalışamadım sanırım daha hala psikolojik olarak yeniden KPSS ye hazırlanmaya kendimi hazır hissetmiyorum.
Bugünün kitabına gelicek olursak Hugo'dan okuduğum ilk kitap olan "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" bahsedicem sizlere.Evet bu yaşıma kadar Sefilleri dahi okumadım doymayın cahilliğime :D Oldukça akıcı ve insanın kalbine okları fırlatan bir kitap çünkü suçlu birinin gözünden ölüme mahkum edilişi anlatıyor.O zamanlardan bu zamanlara pekte bir şey değişmedi aslında açlıktan baklava çalıpta yargılanan çocukta gördü bu gözler herhalde o zamanın Fransasında olsaydı ölüme mahkum edilirdi o çocuk sırf açlıktan hırsızlık yaptığı için.Ahlak felsefesi devreye giriyor çoğu zaman bu kitapları okurken aslında kitabın üzerine tartışılacak çok şey var ... :)
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclis’e katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, l’Evénement adlı bir gazete çıkardı. 1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi.
Cezası 1859’da sona erdi, fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde kaldı, 1870’de Fransa’ya döndü. 1871’de Paris Komünü’nü desteklemese de komüncüleri savundu. Victor Hugo 1829 yılında yayımladığı Bir İdam MahkûmununSon Günü adlı romanıyla idam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıktı. Klasik edebiyatın şaheserleri arasında yer alan Notre-Dame’ın Kamburu ve Sefiller adlı romanlarıyla dünya edebiyat tarihine geçti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...