28 Şubat 2025 Cuma

Fantastik Film : The Love Witch

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün sizlere oldukça ilginç, renkli ve bir o kadar da retro bir filmden bahsedeceğim: The Love Witch. Eğer aşkı, gizemi, büyüleri ve biraz da nostaljiyi seviyorsanız, bu film tam size göre!

Filmin merkezinde, Elaine adında oldukça çekici, bir o kadar da takıntılı bir kadın yer alıyor. Elaine’in hikayesini, başka bir filmde karşımıza çıkacak normal bir kadın olarak düşünmeyin. O, bir aşk arayışında. Hem de her şeyin gerçeğe dönüşmesini sağlamak için doğaüstü güçleri kullanarak! Hedefi ise “gerçek” aşkı bulmak, ama bunun ne kadar karmaşık ve tehlikeli olabileceğini anlamak da bir o kadar zor.

Elaine, 70’ler estetiğiyle süslenmiş, göz alıcı kırmızı rujları ve pırıl pırıl saçlarıyla adeta eski bir zamanın ikonu. Ancak, onun güzelliği dışarıdan ne kadar parlak görünse de, içindeki boşluğu, kaybettiği aşkı ve ona duyduğu takıntıyı kapatmaya yetmiyor. Bütün bu içsel karmaşa, onu bir dizi trajik olaya sürüklüyor. Elaine, gerçek aşkı bulabilmek için bir dizi büyü yapar, ama sonuçlar, tahmin edebileceğiniz gibi, pek de onun istediği gibi olmaz.

Filmi izlerken, sadece hikayeye değil, aynı zamanda görsel öğelere de odaklanmak gerekiyor. The Love Witch, 70’lerin filmlerini ve onların estetiğini modern bir bakış açısıyla yeniden yaratıyor. Renk paleti, kostümler, mekanlar ve özellikle de sinematografik tarzıyla 70’lerin korku ve dram filmlerine saygı duruşunda bulunan bir yapım.

Filmin her karesi, sanki o dönemin bir parçasıymış gibi hissediyor. O dönemdeki psikodelik renkler, dramatik ışıklandırmalar ve stilize edilmiş görüntüler, filmi izlerken nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Hatta zaman zaman, klasik Hammer Horror ya da 70’lerin korku filmleri gibi bir havaya bürünüyor. Bu detaylar, The Love Witch’i sıradan bir romantik komediden çok daha farklı ve özel kılıyor.

Filmdeki en çarpıcı temalardan biri, aşkın ve takıntının tehlikeleri. Elaine’in aşk arayışı, ona ne kadar zarar verirse versin, ona sadece aşkı bulmanın değil, aşkı elde etmenin her yolu mubahmış gibi bir hisse büründürüyor. Onun için bu, bir tür hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor. Büyü, ona istediği her şeyi elde edebilme gücü veriyor ama bu aynı zamanda onun insanları ve duyguları manipüle etmesine de olanak sağlıyor.

Bir başka dikkat çekici unsur ise kadın karakterin bağımsızlığı ve gücü. Elaine’in eylemleri, 70’lerin feminist hareketlerinin gölgesinde de yorumlanabilir. Ama tabii, filmde bu güç ve bağımsızlık bir noktada karanlık bir şekilde ve doğaüstü bir şekilde, onun isteksizce de olsa, yok olmasına yol açıyor. Bunu izlerken insan, aşkın ve takıntının sınırları hakkında biraz düşünmeye başlıyor.

Bu arada film 70'ler olarak çekilse de 2016 da çekildiğini söylemek de fayda var.



Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Şubat Ayı Kitabı Gulyabani Hüseyin Rahmi Gürpınar

 Herkese merhabalar efenim,

Bi Dünya kitap kulübü ile Şubat ayında okuduğumuz ve sunumla incelediğimiz son kitap Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani kitabı oldu.Biz aslında bu romanı beyaz perdeye uyarlanan Süt Kardeşler filminden de biliyoruz.Kız kardeşim tam bir Hüseyin Rahmi fanı bütün külliyatı var kendisinde o yüzden onun kütüphanesinden aldım bende ilk defa okumuş oldum yazarımızı.

Gulyabani, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1919 yılında kaleme aldığı ve halk edebiyatının izlerini taşıyan, aynı zamanda toplumsal eleştiriler barındıran bir korku romanıdır. Eser, bir köyde yaşayan ve halk arasında "Gulyabani" olarak bilinen bir varlık etrafında gelişen olayları anlatır. Ancak, eserdeki "gulyabani" figürü, sadece korkutucu bir yaratık değil, aynı zamanda toplumun içindeki korku ve batıl inançların bir simgesidir.

Hikaye, köyde "Gulyabani" olarak bilinen bir yaratığın korkutucu efsanesi etrafında şekillenir. Bu yaratık, köylüler tarafından korkulan ve hayalet olarak tasvir edilen bir varlıktır. Herkes, gece vakti ortaya çıkan bu yaratığın insanlar üzerinde korku saldığına inanır. Köylüler, Gulyabani'nin ölüm ve kötü ruhlarla ilişkili olduğuna dair çeşitli hikayeler anlatır.

Ancak, hikayenin ilerleyen bölümlerinde, aslında "Gulyabani"nin bir insan olduğu ve bu korkunun insanların zaaflarından faydalanarak üretildiği ortaya çıkar. Gulyabani figürü, toplumda güç ve korku yaratmaya çalışan bir figür olarak karşımıza çıkar. Bu karakterin gerçek kimliği, halkın korkusunun arkasındaki gerçeği açığa çıkarır.

Bir diğer önemli karakter ise Gulyabani’nin kimliğinden habersiz olan ve bu korku dolu atmosferde yaşayan köylülerdir. Hikayede, köylüler arasında bu korkuya kapılan ve yanlış inançlara dayanan insanlar ile, olayların gerçek yüzünü görebilen, daha mantıklı yaklaşan kişiler arasında bir zıtlık vardır.



27 Şubat 2025 Perşembe

Kitap - İlk Aşk İlk Günah Jennifer Hillier

 Herkese merhabalar efenim,

Jennifer Hillier’ın İlk Aşk, İlk Günah (The First Mistake), 2019 yılında yayımlanan ve yazarın psikolojik gerilim türündeki en dikkat çeken eserlerinden biridir. Hillier, bu romanda, insan ruhunun karanlık köşelerine inerek okuru sıradan bir evlilikle başladığı izlenimi uyandıran ama kısa süre içinde çığırından çıkan, karmaşık bir hikayeye doğru sürüklüyor. Kitap, güvensizlik, sadakat, pişmanlık ve insanların kendi karanlık yönleriyle yüzleşmelerini sorgulayan bir psikolojik gerilim olarak dikkat çeker.

Hikaye, bir evliliğin ve ilişkilerin dışarıdan bakıldığında “mükemmel” görünen yüzüne odaklanıyor. Dönemsel olarak paralel şekilde işlenen iki farklı bakış açısı ve zaman dilimi, okura gerilim ve sürükleyici bir anlatı sunuyor. Yine de asıl gücü, okuru sürekli olarak şaşırtma becerisinde yatıyor. Hillier, yalnızca karakterlerin dışsal çatışmalarına değil, içsel çatışmalarına da derinlemesine yer verir. Karakterlerin geçmişten gelen sırları, gizledikleri duygusal yükler ve nihayetinde patlayan olaylar, hikayeyi sürekli olarak dinamik tutuyor.

Kitabın temelindeki ana karakterler, içsel boşlukları, arzuları, korkuları ve hataları ile karmaşık birer portre çizer. Özellikle ana karakterin, yaptıklarıyla yüzleşme süreci, okuyucuyu sürekli olarak sınırlandırmakla birlikte empati kurmaya zorluyor. Bu roman, sevgi, bağlanma, güven ve aldatma gibi temalarla birleşerek, sadece bireysel değil toplumsal boyutta da insan ilişkilerinin kırılgan yapısını sorguluyor.

Jennifer Hillier’ın anlatı tarzı, okuyucuyu tek bir bakış açısına saplanıp kalmaktan alıkoyarak, sürekli sürükleyici bir gerilim yaratıyor. Karakterlerin düşündükleri ve hissettikleri arasındaki gerilim, dilin gücüyle ustaca yansıtılıyor. Çoğu zaman, romanın temposu okuru bir adım önde tutarak, her bir karakterin eylemleriyle ilgili çelişkili duygular oluşturuyor. Hillier, okuru geçmişin karanlık sırlarına doğru çekmeye çalışırken, aynı zamanda sürekli olarak belirsizliğin içinde tutmayı başarıyor.

Kitap boyunca yer alan ince detaylar, bir suçun ya da gizemin çözülmesinin sadece olayları adım adım izlemekten ibaret olmadığını, duygusal ve psikolojik boyutlarının çok daha derinlemesine ele alınması gerektiğini vurguluyor. Bu yönüyle İlk Aşk, İlk Günah, sadece bir cinayet veya kaybolma hikayesi değil, insan doğasının çelişkili yapısını ve karanlık taraflarını ortaya koyan bir gerilim romanıdır.

Hillier’ın okuru sürekli olarak düşündürmeye zorlayan, karakterlerin dürüstlükleriyle ilgili sorgulamalar yapmalarına yol açan eserinde, herkesin içindeki karanlık sırlar ve gizemler ile yüzleşmesi gerektiği mesajı verilmekte. Olayların sadece yüzeyine bakmakla kalmayıp, her bir kararın sonuçlarını ve duygusal ağırlığını derinlemesine hissettiren bir atmosfer yaratılıyor.

İlk Aşk, İlk Günah çok katmanlı bir hikaye sunuyor. Eser, sevgi ile güven arasındaki ince çizgiyi, insanın içsel çatışmalarını ve gerilimli bir atmosferde kişisel hesaplaşmalarını keşfederken, okuru psikolojik derinliklere sürüklüyor. Hillier, okurunu sürekli ters köşe yaparak, finaline kadar dikkatini elinde tutmayı başarıyor. Bu kitap, sıradan bir gerilim romanından çok daha fazlası; aynı zamanda insan doğasının, ilişkilerinin ve karanlık yönlerinin bir çözümlemesi.

Sonuç olarak, İlk Aşk, İlk Günah bir psikolojik gerilim romanı olmanın çok ötesine geçiyor. Eser, sadakat, suçluluk, pişmanlık ve suçluluk temaları üzerinden insan psikolojisini keşfetmek isteyen okuyucular için harika bir okuma deneyimi sunuyor. Hillier’ın kalemiyle, ilişkilerdeki karanlık alanları ve yüzleşmeleri derinlemesine keşfetmek isteyenlere şiddetle tavsiye edilir.



25 Şubat 2025 Salı

Bilim Kurgu Filmi : Companion

 Herkese merhabalar efenim,

Film, Josh ve Iris'in göl kenarındaki bir malikanede geçirecekleri hafta sonunu konu alıyor. Iris, Josh'un mükemmel bir yapay zekâ arkadaşıdır. Ancak, hafta sonu boyunca yaşanan beklenmedik olaylar, ilişkilerini ve insanlıkla olan bağlarını sorgulamaya iter.

Yönetmen Drew Hancock, izleyiciyi bu tuhaf dünyada kaybolmuş gibi hissettiriyor. Gerilim yükseldikçe, insan olmanın anlamı üzerine sorular sormadan edemiyorsunuz. Performanslar da oldukça güçlü. Sophie Thatcher ve Jack Quaid, karakterlerini öyle bir şekilde canlandırmışlar ki, film bittiğinde, hala düşündüğünüz bir şeyler kalıyor.

Teknik olarak da görseller ve ses tasarımı, hikayeye derinlik katıyor ve izlerken atmosferin içine çekiyor.

Companion, sadece bir bilim kurgu değil, insana dair çok daha derin temalar işleyen bir film. Eğer yapay zeka, insanlık ve yalnızlık üzerine kafa yormayı seviyorsanız, izlerken bayağı bir etkilenebilirsiniz.

Son olarak Sophie Thatcher gerçekten acayip güzel bir kadın.Film boyunca kadının güzelliğini izledim resmen ilk defa bu filmde keşfettim kendisini bence daha bir çok filmde rol alır gibime geliyor.Filmin yönetmenin de Barbarian filminin yönetmeni olduğunu söylemek de fayda var.



21 Şubat 2025 Cuma

Komedi Filmi : Kinda Pregnant

 Herkese merhabalar efenim,

Dün yarım gün oldu evlere dağıldık.Felaket kar yağıyor 2 gündür.Bugünle birlikte cumartesi ve pazar günü de evdeyim o zamana kadar hava durulur sanırım.Öyle güzel oldu ki ortalık bembeyaz en sevdiğim.Evdeyken film falan izliyorum o arada.

Netflix de Amy Schumer'ın baş rolde olduğu yeni komedi filmi var.Bunun kadının mizahını ve filmlerini oldukça seviyorum tam kafa dağıtmalık filmler.

Tek bir şey dışında istediği her şeye sahip bekar ve başarılı bir kadın olan Lainy'nin hikayesini konu ediyor. En yakın arkadaşının hamile olduğunu öğrenen Lainy, mutluluk ve kıskançlık karışımı bir duyguya kapılır.



19 Şubat 2025 Çarşamba

Kore Dizisi : Love Scout

 Herkese merhabalar efenim,

Yoğun bir kar yağışı altında okula geldim vali tatilde yapmadı o yüzden 3-4 çocuk okula geldi onlarla zaman geçiriyoruz okulda.Zar zor geldikte akşam geri nasıl dönücez hiç bir fikrim yok okulda mahsur kalmayız inşallah :D 

Bu soğuk havalarda içinize sımsıcak ısıtacak bir Kore dizisi ile geldim.Çok fazla Kore dizisi takip etmiyorum şu sıralar ama bu tarz kaliteli tatlı romantizmi öldürmeyen ve süründürmeyen yapımları izlemek güzel oluyor.Erkek baş rol CEO lardan sıkıldık artık şöyle güçlü kadın CEO karakterler maskülen ama kadının yanında da tatlı kalan erkek karakterler izlemeyi şahsen ben çok seviyorum bu dizi de öyle bir yapım baş roldeki adama bayıldım resmen keşke gerçek hayatta da onlardan olsa :D

Dizi, sadece işinde başarılı olan ve işi dışında hiçbir şeyin nasıl yapılacağını bilmeyen bir şirketin CEO'su Kang Ji Yoon (Han Ji Min) ile onun için hemen hemen her şeyle ilgilenen sekreteri Yoo Eun Ho (Lee Joon Hyuk) arasındaki ilişkiyi konu almaktadır.

Han Ji Min dizide bir şirketin huysuz ve mesafeli CEO'su Ji Yoon karakterini canlandırmaktadır. Başarılı ve kendine güvenen bir kadın olarak yönettiği beyin avcılığı şirketinde başarılı olabilmek için sahip olduğu her şeyi ortaya koymaktadır.

Lee Joon Hyuk dizide arkadaş canlısı ve güler yüzlü bir adam olan Yoo Eun Ho karakterin canlandırıyor. Bekar bir babadır ve her şeyde olduğu gibi ev işlerinde de iyidir. 



18 Şubat 2025 Salı

Kitap - Bi Dünya Kitap Kulübü İle Şubat Ayı Kitabı Bu Hikaye Senden Uzun Osman Aylin Balboa

 Herkese merhabalar efenim,

Dün Aylin Balboa 'nın Bi Dünya Kitap Grubunun düzenlediği online söyleşiye katıldım.Grup ile Şubat ayında okuduğumuz benim de yazarını ilk defa duyduğum ve okuduğum bir kitap oldu.Kitap öykü kitabı olarak geçse de yazarın dediğine göre Kafa dergisinde yayınlanan kendisinin zaman zaman oturup yazdığı yazılardan oluşan bir kitapmış.Aslında bir öykü kitabından çok bir deneme okur gibiydim.Osman adlı hayali karakter üzerinden ayrılık düşüncelerini ve yas süreçlerini kendi samimi üslubu ile anlatmış.Bir çırpıda okunan akıcı bir kitaptı bir çok insanında duygularına,düşüncelerine tercüman olduğunu düşünüyorum yer yer.Sanki bir arkadaşımın ağzından ayrılık serüvenini dinliyor gibiydim ben kendisini söyleşi de dinlerken de kitabını okurken de çok zevk aldım kitaplarını alacağım ve okuyacağım bir yazar oldu benim için.

“Öyle işte. Hâlâ biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum. Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum. Düşüyorum gibi görünüyor olabilir ama bakma aslında uçuyorum. Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman?”

“Ayrılmalıyız! Barışalım mı? Senin canın sağ olsun. Hiç bilmiyorum. Ben artık istemiyorum. Yuvarlanıp gidiyorum. Senden ayrılmaktan bıktım. Düelloya müelloya gitmiyorum. Aman ne bileyim. Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman.”

Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.



Kitap - Bi Dünya Kitap Grubu İle Mart Kitabı Teo Nermin Bezmen

 Herkese merhabalar efenim, Bazı kitaplar vardır, sizi alıp bir yolculuğa çıkarır ve son sayfayı çevirdiğinizde artık eskisi gibi hissetmezs...