Herkse İyi Bayramlar efenim diyerek postuma başlamak istiyorum...Evet size memleketimiz Amasya'dan yazıyorum ve anca bilgisayar bulabildim...14 saat süren yolculukta dayanmak bence dünyanın en zor ve en sabır isteyen şeylerinden biri.Hele de normalde 12 saat süren yol Ankara hattında bir kaza sonucu tıkanıp 14 saate uzarsa...Tabi bir de Çorum da yakalandığımız sis ve doludan hallice bir yağmur silselesine yakalanınca...Gerçi yağmur yağmasına benim bir itirazım yok hatta hayatımda yaşayabileceğim ve kesinlikle Top 10 uma girebiecek güzellikte anlardan birini yaşadım.Kulağımda Lana Del Rey in ince ve hüzünlü sesi...Just Ride diyor sanki hislerime tercüman olur gibi...Bir yanda yağmur bir yanda güneş.Eh normal olarak 7 rengin hakim olduğu bir gökyüzü.O kadar güzel ki...Hayatımda ilk defa gökkuşağı gördüm.Yay gibi gerilmişti gökyüzünde nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan gizemli bir yol gibi.Aslında yoldan çok renkli bir kaydırak gibi.Üzerinden kayarak süzülmek için nelerimi vermezdim.Ben kendimi melankoli sevmez sanırdım meğersem seviyormuşum.Lana dan belli değil mi aslında benim ki şeker tadında bir melankoli...
Bozkır ikliminden orman iklimine geçişi keyifle izlerken annem camı açtı dolan toprak kokusunun içime dolan huzurunu anlatamam.Bunu anlatmaya lugatım yetmez herhalde.Bozkırdan ve ormandan sonra latarit toprak karşılıyor bizi.YGS sınavında yanlış yaptığım bir sorunun cevabıydı.Oysa ben kahverengi sanırdım meğersem kırmızıymış hem de yağmurda kıpkızıl oluyormuş güneş batarken ki gibi.Doğanın bizim için sunduğu şölen Amasya ya gelirken harikaydı tabi görebilene.Sapsarı tarla boyunca yemyeşil bir tanecik ağaç görürsek hep oda benim gibi yapayalnız diye düşünürüz.Belki de yetişmesi imkansız olan o ağaç engelleri ve imkansızlıkları aşıp büyümüştür orada tek ve biricik olmanın kıymetini bilerek...Ben sanırım hep toz pembe görenlerdenim dünyayı.Edebiyatı ve yolculuk hislerimi bir tarafa bırakıcak olursak efenim Amasya da bayramın ilk günü oldukça sevinçli ve bihassa da yorucu geçti.
Babaannemlere gittik ilk el öpmeye dedemin aşçılım kitaplarını buldum Allahh nasıl mutlu oldum anlatamam yani oldukça eski zaten isminden de belli olduğu gibi Alaturka ve Alafranga Yemek Öğretimi yuhh yani içine baktım tam meslek yüksekokul kitabı gibi vallahi ehh demekki genlerden geçiyormuş yemek yapabilme kabaliyeti bunu anlamış bulundum...
Ordan anneannemlere geçtik ve yine bizi anneannemin meşhur kokulu sütlaçları karşıladı.Neden kokulu sütlaç diyorum diye sorarsanız anneannemler sütlaç yaparken açık inek sütü kullanıyordu daha sağlıklı olur diye o da bi garip kokuyordu bayramda da et yemediğimden bi sütlaç yiyebiliyorum onu da zar zor yiyordum şimdi anneannemin kafasına taş mı düşmüş yoksa modern mi olmuş pek anlayamadım ama kapalı süt kullanmış ve enfes olmuş sütlaçlar yemek vaktinde gelip gidip bi kase devirdim sizin anlayacağınız...
Akşama doğru bütün kuzenlerde bir araya gelmişiz o gün tam da kuzenimiz Ezgi'nin doğum günüydü hemen ablası Ecem ile birlikte tüm pastahane kıtlığı olan Amasya'da nihayet anasının nikahında bir tane bulduk ve bu farnbuazlı ve çikolatalı pastayı kapıp geldik güzel bir doğum günü partisi yapmış olduk Ezgi'ye eh 18 yaşına girdi güzellik boru değil :)
Bu fotoğraf tamamen tesadüfütr!Ama ne tesadüf fotoğrafı yakınlaştırınca anca farkettim ayrıntıyı sanki o pastayı silah zoruyla yiyor gibi olmuşum :) Ehh bütün gün tatlı yiyince kilo almak kaçınılmaz oldu bıraktım iyice diyeti falan saldım vallahi üniversite başlayana kadar 4-5 kilo verebilirsem çok süper olacak vallahi ama daha ben gördüğünüz gibi hominigırtlak yeme peşindeyim...
Bu arada PDR hakkında çok şey araştırma fırsatı buldum ve slogan çok hoşuma gitti!Sakin ol ve psikolojik danışmanı ara! Evet biz bu hayatta bunun için varız sanırsam insanların kötü zamanlardan kurtarmak için insanları güzelliği iyiliğe ve rahat nefes almaya vicdanlı yaşamaya götürmek için PDR cilerden sık duyduğum insanın içindekini ortaya çıkarmak için ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder