Herkese merhabalar efenim ...
Evet annecik distopyaya güya geri döndü hatta en afillisinden bir geri dönüş yapayım diye distopyada en çok konuşulan ve beğenilen bir kitap olan Cesur Yeni Dünya'yı okuyayım dedim cörtledim resmen :/ Çünkü hiç beğenmedim kitap akmıyor,gitmiyor.Toplamda 270 sayfa falan ama ben 190 'da kaldım daha fazla da okuyamadım 1 haftadır elimde süründürüyorum resmen.Aslında daha farklı bir kitap olacağını düşünmüştüm ama bence şu zamana kadar okuduğum distopyalar içinde neredeyse en kötü olanı.Şimdi beni taşa tutacaklar olacak ama razıyım bu benim fikrim :/
Öncelikle dönem zihniyeti bence iyi bir şekilde yansıtılmamış.Sen yeni bir dünya kuruyorsun ama diyaloglar dışında hiç bir şekilde betimsellikle çevreyi anlatma yok diyaloglardan ve olayların akışından anlamaya çabalıyor insan nasıl bir dünyada olunduğunu.Daha çok Freud'dan ve psikolojik kuramlardan etkilenerek yazılmış bu çok belli."Herkes herkes içindir." gibisinden bir yasa var.Ayrıca insanlar zevklerini "soma" denilen bir şeyle sağlıyorlar.Duygulara yer yok.Her şeyi makineler hallediyor.Bu arada karakterleri de pek anlamadım kim baş karakter kim yan karakter vallahi billahi de anlamayamadım sadece sürekli aynı şeylerden bahsediliyor ve aynı sloganlar üzerinde gidiliyor."Yaşasın Ford!" "Toplu seks poplu seks" falan :D
Bence çok güzel bir fikir ama yazarlıkta ya da anlatımda sorunlar var gibi geldi bana.Yani çeviride sorun olduğunu düşünmüyorum sonuçta İthaki yayınları.Bilemedim ... Tek bildiğim daha fazla okumak istemeyip yarım bıraktığım :/
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
25 Kasım 2017 Cumartesi
24 Kasım 2017 Cuma
Müzik - Katy Perry - Swish Swish ft. Nicki Minaj
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün BLACK FRİDAY olsa da biz oldukça renkli bir cuma olduğunu varsayarak cumayı güzel bir şekilde bitiriyoruz.Katy Perry ve alttan alttan Taylor Swith'e laf soktuğu ve tam bir troll olan klibi ile Swish Swish'i dinleyeceğiz.İyi seyirler :)
Bugün BLACK FRİDAY olsa da biz oldukça renkli bir cuma olduğunu varsayarak cumayı güzel bir şekilde bitiriyoruz.Katy Perry ve alttan alttan Taylor Swith'e laf soktuğu ve tam bir troll olan klibi ile Swish Swish'i dinleyeceğiz.İyi seyirler :)
23 Kasım 2017 Perşembe
Korku Film - Happy Death Day
Herkese merhabalar efenim ...
Uzun zamandır film izlemiyordum küçük bir film molası oldukça iyi geldi şu çalışma tempoma :)
2017 yılında ( yeni vizyondan kaldırılmış olan) girmiş olan bir Korku-Gerilim filmi izledim aslında bir kısım açısından da Fantastik diyebiliriz.Konusu daha önce blogtada yazdığım "Bugün Aslında Dündü" 'ye benziyor hatta filmde bu filme bir atıfta vardı :) Bazı şeyler havada kalmış olsa da izlemesi keyifi pekte korkunç olmayan daha çok gerilim odaklı bir film.
Sıradan bir hayat süren üniversite öğrencisi Tree'nin yaşamı, maskeli bir katil tarafından şaşırtıcı bir şekilde değişir. Katil tarafından korkunç bir şekilde öldürülen Tree, mucizevi bir şekilde hiç yaşanmamış gibi aynı günün sabahına uyanır. Öldürüldüğü günü tüm ayrıntılarını ve korkunç sonununu tekrar tekrar yaşamaya başlar. Katilinin kimliğini ortaya çıkarabilecek midir?
Uzun zamandır film izlemiyordum küçük bir film molası oldukça iyi geldi şu çalışma tempoma :)
2017 yılında ( yeni vizyondan kaldırılmış olan) girmiş olan bir Korku-Gerilim filmi izledim aslında bir kısım açısından da Fantastik diyebiliriz.Konusu daha önce blogtada yazdığım "Bugün Aslında Dündü" 'ye benziyor hatta filmde bu filme bir atıfta vardı :) Bazı şeyler havada kalmış olsa da izlemesi keyifi pekte korkunç olmayan daha çok gerilim odaklı bir film.
Sıradan bir hayat süren üniversite öğrencisi Tree'nin yaşamı, maskeli bir katil tarafından şaşırtıcı bir şekilde değişir. Katil tarafından korkunç bir şekilde öldürülen Tree, mucizevi bir şekilde hiç yaşanmamış gibi aynı günün sabahına uyanır. Öldürüldüğü günü tüm ayrıntılarını ve korkunç sonununu tekrar tekrar yaşamaya başlar. Katilinin kimliğini ortaya çıkarabilecek midir?
18 Kasım 2017 Cumartesi
Kitap - Metrestepe Üstün Dökmen
Herkese merhabalar efenim ...
Ba-yıl-dım ! Resmen bir solukta okudum ve bitirdim ahanda bugün buraya da postunu yazıyorum :D
Üstün Dökmen hoca zaten psikoloji alanında kendini kanıtlamış nadir hocalardan hocanın kendi görüşlerini de,tespitlerini de kitaplarını da çok seviyorum.Bu ondan okuduğum 2.kitap ve yine şaşmadı yine çok beğenerek bitirdim kitabı.Yazarlık ve edebi açından değerlendirmeyeceğim kitabı elbette çünkü kendisi tam bir yazar sayılmaz bence çünkü o konu da çok fazla eksiği var bence ama anlatımı ayrıca parantez içinde verdiği mesajlar ayrıca psikolojik göndermeler de ayrı bir harikaydı bunu daha önce okuduğum Ladesçi kitabında da bol bol yapmıştı o zaman da çok sevmiştim.
Kitapta 2 farklı zaman 2 farklı anlatım ve hikaye var.Bir kısmı Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor bir kısmı günümüzde geçiyor.Bol mesajlı anlayabilene harika bir kitap , tavsiyemdir :)
Metristepe nasıl Metrestepe oldu?
Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı alanlardan biri de Bozüyük yakınlarındaki Metristepe’dir. Kurgu bu ya, bir inşaat firması, 2000’li yıllarda Metristepe yakınlarında, villalardan oluşan bir site yapar, “Metristepe Manzaralı Villalar” diye satılır evler. Sitenin adı Metristepe’dir ancak birçok varlıklı erkek metresini bu villalara yerleştirdiği için olsa gerek, sitenin adı zamanla “Metrestepe Villaları”na çıkar.
Bu villalarda, Metristepe Savaşı’na katılanların torunları oturmaktadır şimdi. Bu romanın kahramanı Nurşen, Metrestepe villalarına yerleşen sakinlerden biridir ancak hayatın ona neler getireceğini bilememektedir.
Ba-yıl-dım ! Resmen bir solukta okudum ve bitirdim ahanda bugün buraya da postunu yazıyorum :D
Üstün Dökmen hoca zaten psikoloji alanında kendini kanıtlamış nadir hocalardan hocanın kendi görüşlerini de,tespitlerini de kitaplarını da çok seviyorum.Bu ondan okuduğum 2.kitap ve yine şaşmadı yine çok beğenerek bitirdim kitabı.Yazarlık ve edebi açından değerlendirmeyeceğim kitabı elbette çünkü kendisi tam bir yazar sayılmaz bence çünkü o konu da çok fazla eksiği var bence ama anlatımı ayrıca parantez içinde verdiği mesajlar ayrıca psikolojik göndermeler de ayrı bir harikaydı bunu daha önce okuduğum Ladesçi kitabında da bol bol yapmıştı o zaman da çok sevmiştim.
Kitapta 2 farklı zaman 2 farklı anlatım ve hikaye var.Bir kısmı Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor bir kısmı günümüzde geçiyor.Bol mesajlı anlayabilene harika bir kitap , tavsiyemdir :)
Metristepe nasıl Metrestepe oldu?
Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı alanlardan biri de Bozüyük yakınlarındaki Metristepe’dir. Kurgu bu ya, bir inşaat firması, 2000’li yıllarda Metristepe yakınlarında, villalardan oluşan bir site yapar, “Metristepe Manzaralı Villalar” diye satılır evler. Sitenin adı Metristepe’dir ancak birçok varlıklı erkek metresini bu villalara yerleştirdiği için olsa gerek, sitenin adı zamanla “Metrestepe Villaları”na çıkar.
Bu villalarda, Metristepe Savaşı’na katılanların torunları oturmaktadır şimdi. Bu romanın kahramanı Nurşen, Metrestepe villalarına yerleşen sakinlerden biridir ancak hayatın ona neler getireceğini bilememektedir.
16 Kasım 2017 Perşembe
Kitap - Olağanüstü Bir Gece Stefan Zweig
Herkese merhabalar efenim ...
Pamuk'un üstüne Zweig bana resmen ilaç gibi geldi bir gece de okuyup bitirdim zaten okuması kolay,akıcı ve kısa bir hikaye aslında pek roman denemez.Aslında Zweig'in yayımladığı ama kendisinin yazmadığı bir kitap sanırım çünkü kitabın ilk başında bir not düşmüş bu yazıyı bir mektup şeklinde bir masada bulduğunu kimsenin ilgilenmediğini ama kendisinin okuduğunda çok etkilenip yayımlamaya karar verdiğini ...
Bir adamın bir eğlence yerinde at yarışı kuponlarından birini düşürmesi ve bu adamın adama gıcık olduğu için birazda eğlenmek amacıyla kuponu saklaması adam gidince de kuponu alıp bakması ve aslında para kazanan bir kupon olduğunu görmesi anlıy bir dürtüyle kuponu paraya döndürmesi ve artık kendini suç işlemiş bir hırsız olarak görmesi ve bu psikolojiyle savaşmasını anlatıyor devamı tabi ki spoiler olcak :)
Pamuk'un üstüne Zweig bana resmen ilaç gibi geldi bir gece de okuyup bitirdim zaten okuması kolay,akıcı ve kısa bir hikaye aslında pek roman denemez.Aslında Zweig'in yayımladığı ama kendisinin yazmadığı bir kitap sanırım çünkü kitabın ilk başında bir not düşmüş bu yazıyı bir mektup şeklinde bir masada bulduğunu kimsenin ilgilenmediğini ama kendisinin okuduğunda çok etkilenip yayımlamaya karar verdiğini ...
Bir adamın bir eğlence yerinde at yarışı kuponlarından birini düşürmesi ve bu adamın adama gıcık olduğu için birazda eğlenmek amacıyla kuponu saklaması adam gidince de kuponu alıp bakması ve aslında para kazanan bir kupon olduğunu görmesi anlıy bir dürtüyle kuponu paraya döndürmesi ve artık kendini suç işlemiş bir hırsız olarak görmesi ve bu psikolojiyle savaşmasını anlatıyor devamı tabi ki spoiler olcak :)
Kitap - Yeni Hayat Orhan Pamuk
Herkese merhabalar efenim ...
Güya önyargılarımı bir kenara bırakıp Pamuk okumaya bir yerden başlayayım dedim sanırım ya çok yanlış yerden başladım ya da ön yargılarımda oldukça haklıydım.Evet 250 sayfalık kitabı 120 sayfa kadar okuduktan sonra yarım bıraktım çünkü daha fazla resmen gitmiyor bu bünyeye de eziyet etmenin anlamı yok sonuçta.
O kadar süslü ve ağır bir dille yazılmış ki kitap ılık ılık lirizim rüzgarları esiyor resmen okurken ! Yok anam yok ben Anadolu çocuğuyum böyle tarzlara hiç gelemem bana sade bir dille anlatacak anlayacağım ve olaylar akıp gidecek.Bu kitapta ne bir olay oluyor ne bir durum yaşanıyor ne konuyu anladım ne nereye gideceğini kestirebildim sussam olmuyor konuşmazsam hiç olmaz ! En iyisi ne ben yorulayım sen ne yorul sen yoluna Pamuk ben yoluma ! Belki bir gün yine aklıma eser başka bir kitapta görüşürüz ...
Güya önyargılarımı bir kenara bırakıp Pamuk okumaya bir yerden başlayayım dedim sanırım ya çok yanlış yerden başladım ya da ön yargılarımda oldukça haklıydım.Evet 250 sayfalık kitabı 120 sayfa kadar okuduktan sonra yarım bıraktım çünkü daha fazla resmen gitmiyor bu bünyeye de eziyet etmenin anlamı yok sonuçta.
O kadar süslü ve ağır bir dille yazılmış ki kitap ılık ılık lirizim rüzgarları esiyor resmen okurken ! Yok anam yok ben Anadolu çocuğuyum böyle tarzlara hiç gelemem bana sade bir dille anlatacak anlayacağım ve olaylar akıp gidecek.Bu kitapta ne bir olay oluyor ne bir durum yaşanıyor ne konuyu anladım ne nereye gideceğini kestirebildim sussam olmuyor konuşmazsam hiç olmaz ! En iyisi ne ben yorulayım sen ne yorul sen yoluna Pamuk ben yoluma ! Belki bir gün yine aklıma eser başka bir kitapta görüşürüz ...
14 Kasım 2017 Salı
Müzik - Katy Perry - Chained To The Rhythm ft. Skip Marley
Herkese merhabalar efenim ...
Ben hafiften derse gitmek için hazırlanırken sizi de haftanın şarkısı olan Katy Perry'den Chained To Rhythm şarkısı ve oldukça eğlenceli olan (tabiki de) klibi ile başbaşa bırakıyorum :)
Ben hafiften derse gitmek için hazırlanırken sizi de haftanın şarkısı olan Katy Perry'den Chained To Rhythm şarkısı ve oldukça eğlenceli olan (tabiki de) klibi ile başbaşa bırakıyorum :)
Çin Dizi - The Perfect Match
Herkese merhabalar efenim ...
Yazdan beri resmen taslaklarda süründürdüğüm bir diziyi nihayet bitirdim ve yazıyorum (şükür) !
Evet bu bir Çin dizisi.Arada sırada Kore'yi bırakıp başka ülkerin dizilerine kayıyorum genelde aynı tarz dilerde oldukları için benim için çok bir şey farketmiyor aslında.Bu dizi de oldukça eğlenceli bir diziydi ama hafta da 1 yayınlandığı için tabi bende biraz salladığım için izleyemedim ve bu zamana kadar sarktı :/
Yazdan beri resmen taslaklarda süründürdüğüm bir diziyi nihayet bitirdim ve yazıyorum (şükür) !
Evet bu bir Çin dizisi.Arada sırada Kore'yi bırakıp başka ülkerin dizilerine kayıyorum genelde aynı tarz dilerde oldukları için benim için çok bir şey farketmiyor aslında.Bu dizi de oldukça eğlenceli bir diziydi ama hafta da 1 yayınlandığı için tabi bende biraz salladığım için izleyemedim ve bu zamana kadar sarktı :/
12 Kasım 2017 Pazar
Kitap - Sen Benim Diğer Yarımsın Holly Bourne
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün okula gitmedim :D O yüzden erkenden kalkıp bir güzel kahvaltımı yaptıktan sonra şu 4 günde KPSS programımdan geri kaldığım için onları tamamlamak istiyorum okulun 2.dönemi başladığında umarım ben de ÖABT programıma başlayabilirim birlikte yürümüyor çünkü çok fazla ders olduğu için kafam karışmaya başlıyor.
Neyse efenim bugünün kitap postuna gelicek olursak ergen aşk romanı olarak başlayıp sonunda distopyaya bağlayan değişiklik yapmaya çalışıp batırmış bir kitap var bugün :/ Zamanında oldukça popüler bir kitaptı millet bu kitabın neresini beğendi cidden anlamadım resmen sonuna kadar zorla okudum resmen :/ Hele de son 100 sayfası cidden saçmalıktı :/
Poppy Lawson, İngiltere’nin Middletown kasabasında yaşamaktadır. Yaşadığı yerden çok memnun değildir. Orayı çok sıkıcı bulur. Poppy bir yıl önce panik atak krizleri geçirmeye başlar ve bunun için terapiste gider. Ama terapiste gitmekten çok da memnun değildir.
Bir cumartesi sabahı Poppy’i yakın arkadaşı Lizzie arar ve akşam yeni bir grubun konserinin olduğunu ve oraya gideceklerini söyler. Ayrıca grubun gitaristinin çok yakışıklı olduğunu söyler. Ama Poppy’e göre oradaki hiçbir erkek yakışıklı değildir. Lizzie’nin tüm anlattıklarına rağmen fikri değişmez.
Akşam Poppy arkadaşları Ruth, Amanda ve Lizzie ile konsere gider. Grubun gitaristi Noah sahneye çıktığı anda Poppy ondan çok etkilenir. Onu çok yakışıklı bulur. Fakat o sırada bir panikatak krizi geçirir ve bayılır. Bu kriz daha öncekilerden daha farklıdır. Poppy kendine geldikten sonra konserde kalmaya devam eder. Fakat o baygın olduğu sırada Ruth, Noah ile tanışmıştır. Konser sonunda Ruth Noah’ı arkadaşlarıyla tanıştırmaya getirir. O sırada Poppy ile dalga geçer ve onun Noah’ı görünce heyecandan bayıldığını söyler. Poppy rezil olur ve panikatağı olduğunu çok kişiye söylememesine rağmen söylemek zorunda kalır ... Bundan sonrasında olaylar başlar arada italik yazıyla yazılmış gizemli kişilerin diyalogları ve olayları girer sanırım kitabı sonuna kadar okumamı sağlan "bunlar ne ayak" hissiydi ama sonu resmen hayal kırıklığı ...
Bugün okula gitmedim :D O yüzden erkenden kalkıp bir güzel kahvaltımı yaptıktan sonra şu 4 günde KPSS programımdan geri kaldığım için onları tamamlamak istiyorum okulun 2.dönemi başladığında umarım ben de ÖABT programıma başlayabilirim birlikte yürümüyor çünkü çok fazla ders olduğu için kafam karışmaya başlıyor.
Neyse efenim bugünün kitap postuna gelicek olursak ergen aşk romanı olarak başlayıp sonunda distopyaya bağlayan değişiklik yapmaya çalışıp batırmış bir kitap var bugün :/ Zamanında oldukça popüler bir kitaptı millet bu kitabın neresini beğendi cidden anlamadım resmen sonuna kadar zorla okudum resmen :/ Hele de son 100 sayfası cidden saçmalıktı :/
Poppy Lawson, İngiltere’nin Middletown kasabasında yaşamaktadır. Yaşadığı yerden çok memnun değildir. Orayı çok sıkıcı bulur. Poppy bir yıl önce panik atak krizleri geçirmeye başlar ve bunun için terapiste gider. Ama terapiste gitmekten çok da memnun değildir.
Bir cumartesi sabahı Poppy’i yakın arkadaşı Lizzie arar ve akşam yeni bir grubun konserinin olduğunu ve oraya gideceklerini söyler. Ayrıca grubun gitaristinin çok yakışıklı olduğunu söyler. Ama Poppy’e göre oradaki hiçbir erkek yakışıklı değildir. Lizzie’nin tüm anlattıklarına rağmen fikri değişmez.
Akşam Poppy arkadaşları Ruth, Amanda ve Lizzie ile konsere gider. Grubun gitaristi Noah sahneye çıktığı anda Poppy ondan çok etkilenir. Onu çok yakışıklı bulur. Fakat o sırada bir panikatak krizi geçirir ve bayılır. Bu kriz daha öncekilerden daha farklıdır. Poppy kendine geldikten sonra konserde kalmaya devam eder. Fakat o baygın olduğu sırada Ruth, Noah ile tanışmıştır. Konser sonunda Ruth Noah’ı arkadaşlarıyla tanıştırmaya getirir. O sırada Poppy ile dalga geçer ve onun Noah’ı görünce heyecandan bayıldığını söyler. Poppy rezil olur ve panikatağı olduğunu çok kişiye söylememesine rağmen söylemek zorunda kalır ... Bundan sonrasında olaylar başlar arada italik yazıyla yazılmış gizemli kişilerin diyalogları ve olayları girer sanırım kitabı sonuna kadar okumamı sağlan "bunlar ne ayak" hissiydi ama sonu resmen hayal kırıklığı ...
Fantastik Film - Seeking a Friend for the End of the World
Herkese merhabalar efenim ...
Ne zaman öleceğini bilseydin hem de tüm dünya ile birlikte neler yapardın ? Aslında çokça sorgulanmış bir bu konu bir çok kitap ve filmde bu filmde onlardan biri ama daha çok aşk teması üzerine yoğunlaşılmış araya biraz komedi katalım deyip başrolü Steve Carell vermişler ...
Bu arada ben mi ne yapardım ? Tabi ki bol bol gezerdim ilk hedefim Kore'ye gitmek olurdu herhalde oraları ölmeden yaşamadan hissetmeden ölmek istemiyorum :) Bunun dışında neysem o yine devam ederdim içimden geçeni yapan bir insan olduğum için ne keşkelerim var hayatımda ne de şunu yapsaydım ya da yapmasaydım dediklerim ... Hayatı böyle yaşamak daha kolay bence.Ne kendim kırılıyorum ne de başkasını kırıyorum :)
Çarptığında dünyayı yok edeceği kesin olan Matilda adlı asteroit, gezegene git gide yaklaşmaktadır. Bütün çareler tükenmiştir ve bilim adamlarının dahi ellerinde hiçbir çözüm yoktur; insanlığın kesin yok oluşuna sadece 3 hafta vardır. Tüm bu karmaşanın ortasında herkes, her şeyi boş verir ve kalan zamanını dilediği gibi geçirmeye başlar. Dodge da kendisini, karısı tarafından terk edilmiş olarak bulur! Kapı komşusu Penny de ailesini bir daha göremeyeceği için çok üzüntülüdür. Dodge lisedeki ilk aşkını bulmak, Penny de bir kez daha ailesini görmek için beraber yola çıkarlar. Ve kıyametin kopmasına çok az kala çığırından çıkan işlerle başlarına türlü komik olaylar gelir.
Ne zaman öleceğini bilseydin hem de tüm dünya ile birlikte neler yapardın ? Aslında çokça sorgulanmış bir bu konu bir çok kitap ve filmde bu filmde onlardan biri ama daha çok aşk teması üzerine yoğunlaşılmış araya biraz komedi katalım deyip başrolü Steve Carell vermişler ...
Bu arada ben mi ne yapardım ? Tabi ki bol bol gezerdim ilk hedefim Kore'ye gitmek olurdu herhalde oraları ölmeden yaşamadan hissetmeden ölmek istemiyorum :) Bunun dışında neysem o yine devam ederdim içimden geçeni yapan bir insan olduğum için ne keşkelerim var hayatımda ne de şunu yapsaydım ya da yapmasaydım dediklerim ... Hayatı böyle yaşamak daha kolay bence.Ne kendim kırılıyorum ne de başkasını kırıyorum :)
Çarptığında dünyayı yok edeceği kesin olan Matilda adlı asteroit, gezegene git gide yaklaşmaktadır. Bütün çareler tükenmiştir ve bilim adamlarının dahi ellerinde hiçbir çözüm yoktur; insanlığın kesin yok oluşuna sadece 3 hafta vardır. Tüm bu karmaşanın ortasında herkes, her şeyi boş verir ve kalan zamanını dilediği gibi geçirmeye başlar. Dodge da kendisini, karısı tarafından terk edilmiş olarak bulur! Kapı komşusu Penny de ailesini bir daha göremeyeceği için çok üzüntülüdür. Dodge lisedeki ilk aşkını bulmak, Penny de bir kez daha ailesini görmek için beraber yola çıkarlar. Ve kıyametin kopmasına çok az kala çığırından çıkan işlerle başlarına türlü komik olaylar gelir.
11 Kasım 2017 Cumartesi
Gerilim Film - I Spit On Your Grave
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün İzmir'de son günüm yarın erkenden Balıkesir yolcusuyum KPSS tarihleri ertelendi ama bu benim için kötü oldu çünkü alan sınıavını 2 aya sıkıştırmayı düşünüyordum şimdi ikisini de birlikte çalışıp yürütmem gerekiyor.O yüzden beni daha sıkı bir çalışma temposu bekliyor.
Bugün sizlere uzun zamandır izlemek istediğim bir filmden bahsetmek istedim.Allah her kadını hatta herkesi böyle bir şeyden korusun sanırım hayatta ki en büyük çaresizlik tacavüze uğramak ... Ben de olsam sanırım öyle bir tramvadan sonra intikam hırsıyla bürünür ve bu kadının ki gibi olmasa da eğer ölmezsem tecavüzcümü öldürürdüm neyse efenim böyle kötü şeylerden konuşmayalım kısacası konu bunun üzerine kurulu ...
Film, genç bir kadın yazarın, kitabını huzur içinde yazmak amacıyla nehir kenarındaki sakin ve sessiz evine gidişiyle başlıyor. Her şey yolunda görünürken, insanlık dışı muameleyle karşılaşıp burada hiç tanımadığı kişilerin türlü işkencelerine maruz kalan genç kadın, intikam için hepsinin izini tek tek bulmaya başlar.
Bugün İzmir'de son günüm yarın erkenden Balıkesir yolcusuyum KPSS tarihleri ertelendi ama bu benim için kötü oldu çünkü alan sınıavını 2 aya sıkıştırmayı düşünüyordum şimdi ikisini de birlikte çalışıp yürütmem gerekiyor.O yüzden beni daha sıkı bir çalışma temposu bekliyor.
Bugün sizlere uzun zamandır izlemek istediğim bir filmden bahsetmek istedim.Allah her kadını hatta herkesi böyle bir şeyden korusun sanırım hayatta ki en büyük çaresizlik tacavüze uğramak ... Ben de olsam sanırım öyle bir tramvadan sonra intikam hırsıyla bürünür ve bu kadının ki gibi olmasa da eğer ölmezsem tecavüzcümü öldürürdüm neyse efenim böyle kötü şeylerden konuşmayalım kısacası konu bunun üzerine kurulu ...
Film, genç bir kadın yazarın, kitabını huzur içinde yazmak amacıyla nehir kenarındaki sakin ve sessiz evine gidişiyle başlıyor. Her şey yolunda görünürken, insanlık dışı muameleyle karşılaşıp burada hiç tanımadığı kişilerin türlü işkencelerine maruz kalan genç kadın, intikam için hepsinin izini tek tek bulmaya başlar.
9 Kasım 2017 Perşembe
Müzik - DJ Khaled - Wild Thoughts ft. Rihanna, Bryson Tiller
Herkese merhabalar efenim ...
Bu postu İzmir'den yazmanın mutluluğunu yaşıyorum efenim.Gözlüğümü Balıkesir'de unutma gafletinde bulunduğum için rahar rahat bilgisayar kullanamıyorum maalesef lens ekrana bakınca gözlerimi çok yoruyor o yüzden kısa bir müzik postu yazıp kaçacağım :)
Rihanna'yı uzun zamandır takip edemiyordum ama bu son iş birliğini oldukça beğendim hele de "Wowwawwooh" dediği bölümleri ve müziğini acayip sevdim umarım sizde seversiniz ve dinlersiniz :)
Bu postu İzmir'den yazmanın mutluluğunu yaşıyorum efenim.Gözlüğümü Balıkesir'de unutma gafletinde bulunduğum için rahar rahat bilgisayar kullanamıyorum maalesef lens ekrana bakınca gözlerimi çok yoruyor o yüzden kısa bir müzik postu yazıp kaçacağım :)
Rihanna'yı uzun zamandır takip edemiyordum ama bu son iş birliğini oldukça beğendim hele de "Wowwawwooh" dediği bölümleri ve müziğini acayip sevdim umarım sizde seversiniz ve dinlersiniz :)
7 Kasım 2017 Salı
Kitap - Kupa Altılısı L.H Cosway
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün 2 'de son savımı olduktan sonra doğruca İzmir'e gidiyorum orada 4-5 gün kafamı dinleyeceğim ayrıca ailemi de oldukça özledim en son gitmemin üzerinden daha 1 ay geçmiş olsa bile :D
Okuduğum kitaplara kaldığım yerden devam edicek olursak Kupa Altılısı bir çok blogta gördüğüm ve merak ettiğim bir kitaptı açıkçası ama ben kategorisini Romantik değil Suç-Aksiyon sanıyordum kapağı bana daha çok öyle bir şeyi anımsattı sanırım Prestij tarzında filmler benim böyle düşünmeme sebep oldu işin içinde sihirbazlık ya da ilüzyon olunca bence insanın aklına cinayet falan geliyor aşk meşk değil :D
Aslında sadece aşk meşk üzerine kurulu bir kitapta deil sanırım o yüzden hemcinsi türlerden daha farklı ve daha başarılı bir kitap buldum.Tamam yine acayip yakışıklı,çapkın bakışıklı,gizemli aşık olunca deli divane olan bir adam ve masumlar masumu ondan bunda gözü olmayan sıradan bir kızımız var ama olaylar ve olayların işlenişi bence oldukça güzeldi.Sadece bu ikilinin arasında olanları anlatmıyor arkada anlattığı bambaşka bir intikam hikayesi var ve bu hikaye cidden bence aynı tür kitaplardan farklı kılmış bu kitabı :)
Bugün 2 'de son savımı olduktan sonra doğruca İzmir'e gidiyorum orada 4-5 gün kafamı dinleyeceğim ayrıca ailemi de oldukça özledim en son gitmemin üzerinden daha 1 ay geçmiş olsa bile :D
Okuduğum kitaplara kaldığım yerden devam edicek olursak Kupa Altılısı bir çok blogta gördüğüm ve merak ettiğim bir kitaptı açıkçası ama ben kategorisini Romantik değil Suç-Aksiyon sanıyordum kapağı bana daha çok öyle bir şeyi anımsattı sanırım Prestij tarzında filmler benim böyle düşünmeme sebep oldu işin içinde sihirbazlık ya da ilüzyon olunca bence insanın aklına cinayet falan geliyor aşk meşk değil :D
Aslında sadece aşk meşk üzerine kurulu bir kitapta deil sanırım o yüzden hemcinsi türlerden daha farklı ve daha başarılı bir kitap buldum.Tamam yine acayip yakışıklı,çapkın bakışıklı,gizemli aşık olunca deli divane olan bir adam ve masumlar masumu ondan bunda gözü olmayan sıradan bir kızımız var ama olaylar ve olayların işlenişi bence oldukça güzeldi.Sadece bu ikilinin arasında olanları anlatmıyor arkada anlattığı bambaşka bir intikam hikayesi var ve bu hikaye cidden bence aynı tür kitaplardan farklı kılmış bu kitabı :)
5 Kasım 2017 Pazar
Kitap - Cadı Avcısı Virginia Boecker
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün pazartesi yeni bir hafta başlıyor efenim.Sınavlarım tam da ayın 8 'inde bitiyor bittiği gibi bende küçük bir kaçamak yapmak için 3-4 günlüğüne İzmir'e ailemin yanına gidicem.
31 Ekim'de kutlanan eski Pagan kültürüne dayalı olan genelde Batı ülkelerinde kutlanan bir bayram olan Cadılar Bayramı vardı.Tabi kostümlü partilere katılmak yerine ben daha çok temaya uygun kitap okuyarak kutladım ki bizim kendi bayramımız olmadığı düşünülürse bence yapılacak en güzel şey de bu :D
Cadı Avcısı oldukça sevilen ve konuşulan bir kitap oldu.Bende nihayet fırsat bulup alıp okudum ve ben de acayip sevdim 1.5 günde falan okuyup bitirdim hemen.Witcher oyunu zamanında geçen böyle Harry Potter - Yüzüklerin Efendisi tadında olan bir kitaptı.Başrolün elbette kız olması beni kitaba daha da bağladı bu tür fantastik kitaplarda hep başrolü erkek gördüğümüzden tam bir özdeşim sağlayamıyorum o yüzden biraz hevesim kursağımda kalıyordu ama bu kitapla birazcık olsun doydum diyebilirim :)
Cadıları avlayan bir avcıyken cadı olmakla suçlanan ve güvendiği insanların aslında hiçte güvenilmemesi gereken kişiler olduğunu anlayan ve görüşlerini,inançlarını tam tersine çevirip intikam uğruna savaşmaya başlayan bir kızın hikayesi ...
Bugün pazartesi yeni bir hafta başlıyor efenim.Sınavlarım tam da ayın 8 'inde bitiyor bittiği gibi bende küçük bir kaçamak yapmak için 3-4 günlüğüne İzmir'e ailemin yanına gidicem.
31 Ekim'de kutlanan eski Pagan kültürüne dayalı olan genelde Batı ülkelerinde kutlanan bir bayram olan Cadılar Bayramı vardı.Tabi kostümlü partilere katılmak yerine ben daha çok temaya uygun kitap okuyarak kutladım ki bizim kendi bayramımız olmadığı düşünülürse bence yapılacak en güzel şey de bu :D
Cadı Avcısı oldukça sevilen ve konuşulan bir kitap oldu.Bende nihayet fırsat bulup alıp okudum ve ben de acayip sevdim 1.5 günde falan okuyup bitirdim hemen.Witcher oyunu zamanında geçen böyle Harry Potter - Yüzüklerin Efendisi tadında olan bir kitaptı.Başrolün elbette kız olması beni kitaba daha da bağladı bu tür fantastik kitaplarda hep başrolü erkek gördüğümüzden tam bir özdeşim sağlayamıyorum o yüzden biraz hevesim kursağımda kalıyordu ama bu kitapla birazcık olsun doydum diyebilirim :)
Cadıları avlayan bir avcıyken cadı olmakla suçlanan ve güvendiği insanların aslında hiçte güvenilmemesi gereken kişiler olduğunu anlayan ve görüşlerini,inançlarını tam tersine çevirip intikam uğruna savaşmaya başlayan bir kızın hikayesi ...
Dram Film - Ayla
Herkese merhabalar efenim ...
Cuma günü sinema da izlediğim ve yıllık ağlama ihtiyacımı tek seferde karşıladığım adeta pöyküre pöyküre ağladığım bir film olan Ayla'dan bahsedicem.Kore-Türk kardeşliğini daha da pekiştiren harika bir yapım olmuş.Savaş sahneleri olsun,oyunculuklar olsun cidden harikaydı kesinlikle Oscar Adayı olmayı hakediyor bence umarım ödülde alır.
Film, Kore Savaşı'nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyacak. 1950 yılında savaşta yer alan Süleyman Astsubay savaş meydanında küçük bir kız bulur. 5 yaşındaki bu Koreli kız yetimdir ve nereye gideceğini bilmemektedir. Astsubay kızı yanına alır ve Ayla ismini verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. Ancak 15 ay sonunda birliğin Türkiye'ye geri dönme kararı çıkar. Ayla'yı bırakıp dönmek istemeyen Süleyman Astsubay her yolu denese de Kore kanunlarını aşamaz. Küçük kızı geride bırakmak zorunda kalan Süleyman ve yetimlere uygulanan sisteme dahil olarak yetimhaneye verilecek olan Ayla son vedalarında tekrar bir araya gelmeye söz verirler. Yıllar ikiliyi yeniden buluşturacak mıdır?...
Cuma günü sinema da izlediğim ve yıllık ağlama ihtiyacımı tek seferde karşıladığım adeta pöyküre pöyküre ağladığım bir film olan Ayla'dan bahsedicem.Kore-Türk kardeşliğini daha da pekiştiren harika bir yapım olmuş.Savaş sahneleri olsun,oyunculuklar olsun cidden harikaydı kesinlikle Oscar Adayı olmayı hakediyor bence umarım ödülde alır.
Film, Kore Savaşı'nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyacak. 1950 yılında savaşta yer alan Süleyman Astsubay savaş meydanında küçük bir kız bulur. 5 yaşındaki bu Koreli kız yetimdir ve nereye gideceğini bilmemektedir. Astsubay kızı yanına alır ve Ayla ismini verir. Birliğin neşesi haline gelen Ayla ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. Ancak 15 ay sonunda birliğin Türkiye'ye geri dönme kararı çıkar. Ayla'yı bırakıp dönmek istemeyen Süleyman Astsubay her yolu denese de Kore kanunlarını aşamaz. Küçük kızı geride bırakmak zorunda kalan Süleyman ve yetimlere uygulanan sisteme dahil olarak yetimhaneye verilecek olan Ayla son vedalarında tekrar bir araya gelmeye söz verirler. Yıllar ikiliyi yeniden buluşturacak mıdır?...
3 Kasım 2017 Cuma
Kitap - Ada Lynne Matson
Herkese merhabalar efenim ...
Ada oldukça sevilen ve çokta konuşulan bir roman oldu ama bence açıkçası Açlık Oyunları ile Lost arasında bir yerde bir kurgu olmuş tabi paralel evren olayı var mı yok mu sadece solucan deliklerinden yeni bir dünyaya - burada bu dünya ıssız bir ada oluyor - açılma fikri ile mi haraket edilmiş bilemiyorum.
Genelde 2 kişinin gözünden anlatılan kitapları çok fazla sevmiyorum açıkçası genelde bu tarz kitapları kızlar okuduğu için bence sadece kız tarafından anlatılmalı erkeğin duygularını öyle çok fazla yer verilmemeli bence gizemli kalmalı ki kendimizi o kızla özdeşleştirebilelim.Bu kitapta ikili duygulara yer verildiği için bence Romantik yönden eksik kaldı onun dışında sonuna kadar gizemini devam ettirdi sonuna kadar acaba adadan kaçabilecekler mi diye - spoiler olarak tabi ki söylemiyorum - merak ettik.
Kısaca konudan bahsedicek olursak;gizemli portal kapılardan ıssız bir adaya açılan kapılar var.Bu kapılardan çıplak bir şekilde geçip bu adaya düşüyorsunuz ve bu adada hayatta kalabilmek ve kurtulabilmek için 365 Gününüz var.Geri dönüş yine bu portal kapıları bulmakla sağlanabiliyor.Serinin devam kitapları da var açıkçası bir yerde -kütüphane de ya da bir arkadaşımda - denk gelmediğim sürece okumayı düşünmüyorum çünkü bence yazar sonunu gayet tatmin edilebilir bir şekilde bitirmiş bence bundan sonra ki kitaplarda yine hep aynı kurgu üzerinden devam edip duracakmış gibime geliyor.
Ada oldukça sevilen ve çokta konuşulan bir roman oldu ama bence açıkçası Açlık Oyunları ile Lost arasında bir yerde bir kurgu olmuş tabi paralel evren olayı var mı yok mu sadece solucan deliklerinden yeni bir dünyaya - burada bu dünya ıssız bir ada oluyor - açılma fikri ile mi haraket edilmiş bilemiyorum.
Genelde 2 kişinin gözünden anlatılan kitapları çok fazla sevmiyorum açıkçası genelde bu tarz kitapları kızlar okuduğu için bence sadece kız tarafından anlatılmalı erkeğin duygularını öyle çok fazla yer verilmemeli bence gizemli kalmalı ki kendimizi o kızla özdeşleştirebilelim.Bu kitapta ikili duygulara yer verildiği için bence Romantik yönden eksik kaldı onun dışında sonuna kadar gizemini devam ettirdi sonuna kadar acaba adadan kaçabilecekler mi diye - spoiler olarak tabi ki söylemiyorum - merak ettik.
Kısaca konudan bahsedicek olursak;gizemli portal kapılardan ıssız bir adaya açılan kapılar var.Bu kapılardan çıplak bir şekilde geçip bu adaya düşüyorsunuz ve bu adada hayatta kalabilmek ve kurtulabilmek için 365 Gününüz var.Geri dönüş yine bu portal kapıları bulmakla sağlanabiliyor.Serinin devam kitapları da var açıkçası bir yerde -kütüphane de ya da bir arkadaşımda - denk gelmediğim sürece okumayı düşünmüyorum çünkü bence yazar sonunu gayet tatmin edilebilir bir şekilde bitirmiş bence bundan sonra ki kitaplarda yine hep aynı kurgu üzerinden devam edip duracakmış gibime geliyor.
2 Kasım 2017 Perşembe
Dram Film - The Girl King
Herkese merhabalar efenim ...
Ünlü,cesur,zeki kadınlar ve onların hayatını anlatan biyografik filmler benim kesinlikle favorim şu sıra.O filmlerden biri de İsveç Kraliçesi olan Kristina'nın hayatını anlatan The Girl King filmi.Kral erkek çocuğu olmadan ölünce kraliçe olarak çocuk yaşta tahta geçmiş ama hocaları hep onu bir kraliçe gibi değilde bir kral gibi büyütüşler durum bu olunca tavırları,davranışlar hatta hisleri de erkeksi olmaya başlamış.Hayatı boyunca bir erkekle evlenmeyi red etmiş çünkü zaten aşık olduğu bir kadın varmış ama bu kadında başka birinin nişanlısıymış zaten o kadınla evlenmesi de pek mümkün olamazdı en fazla yatağını ısıtabilirdi.
Filmde süpriz bir karakter daha vardı o da Fransa'nın ünlü filozoflarından ; Descartes.Küçük yaştan beri onun yazdığı kitaplarla büyüyen kraliçe filozofa büyük bir hayranlık duyar hatta ileri ki yaşlarında ona bol bol mektup yazar ve krallığına davet eder.Bilime,ilime ve elbette sanata çok düşkün biridir kraliçe hatta çok büyük bir kütüphane kurar,savaşları bitirp barışı getirip barış egemenliğinde bir İsveç Krallığı kuracağını düşünür ama devir savaş devri sadece maalesef,bilimle,ilimle yürümez bu işler ...
Ünlü,cesur,zeki kadınlar ve onların hayatını anlatan biyografik filmler benim kesinlikle favorim şu sıra.O filmlerden biri de İsveç Kraliçesi olan Kristina'nın hayatını anlatan The Girl King filmi.Kral erkek çocuğu olmadan ölünce kraliçe olarak çocuk yaşta tahta geçmiş ama hocaları hep onu bir kraliçe gibi değilde bir kral gibi büyütüşler durum bu olunca tavırları,davranışlar hatta hisleri de erkeksi olmaya başlamış.Hayatı boyunca bir erkekle evlenmeyi red etmiş çünkü zaten aşık olduğu bir kadın varmış ama bu kadında başka birinin nişanlısıymış zaten o kadınla evlenmesi de pek mümkün olamazdı en fazla yatağını ısıtabilirdi.
Filmde süpriz bir karakter daha vardı o da Fransa'nın ünlü filozoflarından ; Descartes.Küçük yaştan beri onun yazdığı kitaplarla büyüyen kraliçe filozofa büyük bir hayranlık duyar hatta ileri ki yaşlarında ona bol bol mektup yazar ve krallığına davet eder.Bilime,ilime ve elbette sanata çok düşkün biridir kraliçe hatta çok büyük bir kütüphane kurar,savaşları bitirp barışı getirip barış egemenliğinde bir İsveç Krallığı kuracağını düşünür ama devir savaş devri sadece maalesef,bilimle,ilimle yürümez bu işler ...
Müzik - Dua Lipa - New Rules
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün 2 Kasım sabah sularına şöyle güzel bir şarkı ile başlayalım dedim.Şu aralar sesini,tarzını ve "kız kardeşlik" anlayışıyla çekilen video kliplerine taktığım kişi olan Dua Lipa'dan bahsedicem.Erkeklerrr ahh erkekler ... Ve biz kızlar ... Biri Mars'tan biri Venüs'ten ayrı iki dünyalar.Birinirini anlamaya çalışan ama bir türlü akıl sır erdiremeyen iki farklı cins.Klip kısaca diyor ki arkadaşlar : Bu şerefsiz erkeklere çok yüz vermeye gelmiyor bi tarafları kalkıyor sonra en iyisi kurallarını ona iyice benimset ve kendini bir bok sanmayı bıraksın :D Nasıl özetledim ama şarkıyı :D Ama cidden kısaca şarkı bunları söylüyor arkaya dam tıs dam tıs bir müzik tamamdır yaşasın Kız Kardeşlik Kuralları !
Bugün 2 Kasım sabah sularına şöyle güzel bir şarkı ile başlayalım dedim.Şu aralar sesini,tarzını ve "kız kardeşlik" anlayışıyla çekilen video kliplerine taktığım kişi olan Dua Lipa'dan bahsedicem.Erkeklerrr ahh erkekler ... Ve biz kızlar ... Biri Mars'tan biri Venüs'ten ayrı iki dünyalar.Birinirini anlamaya çalışan ama bir türlü akıl sır erdiremeyen iki farklı cins.Klip kısaca diyor ki arkadaşlar : Bu şerefsiz erkeklere çok yüz vermeye gelmiyor bi tarafları kalkıyor sonra en iyisi kurallarını ona iyice benimset ve kendini bir bok sanmayı bıraksın :D Nasıl özetledim ama şarkıyı :D Ama cidden kısaca şarkı bunları söylüyor arkaya dam tıs dam tıs bir müzik tamamdır yaşasın Kız Kardeşlik Kuralları !
1 Kasım 2017 Çarşamba
Dram Film - LÍDA BAAROVÁ
Herkese merhabalar efenim ...
Dönem filmlerini izlemeye son hızla devam ediyorum elbette :D Özellikle Biyografi tarzında olanlar beni kendine ayrı bir çekiyor.Dönemin Çek asıllı yıldızlarından biri olan Lida'nın gerçek hayat hikayesini anlatan bir yapım aslında orijinal adını Şeytanın Metresi diye çevirebiliriz Hitler'in bakanının metresi olan bir kadın aynı zamanda dediğim gibi dönemin çok ünlü oyuncularından Nazi Almanyası ve o dönemin bir çok insana yaşatııkları ...
İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde hırslı bir aktris Berlin’de hayallerinin peşinde koşar. Ancak Joseph Goebbels’in metresi olmasıyla planları raydan çıkar..
Dönem filmlerini izlemeye son hızla devam ediyorum elbette :D Özellikle Biyografi tarzında olanlar beni kendine ayrı bir çekiyor.Dönemin Çek asıllı yıldızlarından biri olan Lida'nın gerçek hayat hikayesini anlatan bir yapım aslında orijinal adını Şeytanın Metresi diye çevirebiliriz Hitler'in bakanının metresi olan bir kadın aynı zamanda dediğim gibi dönemin çok ünlü oyuncularından Nazi Almanyası ve o dönemin bir çok insana yaşatııkları ...
İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde hırslı bir aktris Berlin’de hayallerinin peşinde koşar. Ancak Joseph Goebbels’in metresi olmasıyla planları raydan çıkar..
31 Ekim 2017 Salı
30 Ekim 2017 Pazartesi
Dram Film - Phoenix
Herkese merhabalar efenim ...
Öncelikle bence filmin ana teması çok saçma yani en azından bana öyle geldi diyebilirim.Bir erkek karısı olan kadını estetik olsa bile daha sonradan tanıyamaz mı canım öpüşü,dokunuşu ulan kokusu nasıl değişcek ! Millet gözü kapalı sevgilisini bulabiliyor adam yanı başındaki karısını inkar ediyor he aslında psikolojik açından bakıcak olursak karısının öldüğüne o kadar inandırmış ki kendisini savunma mekanizmaları esir altına almış beynini diyebiliriz.Bak şimdi kendi kendime düşününce beyin fırtınası yapınca film mantıklı gelmeye başladı iyi mi :D
Güzel bir şarkıcı olan Nelly toplama kampından kurtulmayı başaran sayılı kişilerden biridir. Fakat Nelly’nin suratı maruz kaldığı işkencelerden ötürü tanınmayacak hale gelmiştir. Mecburi olarak bir takım estetik ameliyatlar geçirir ve kendisine en yakın olacak benzer haline dönüşür. Kendini göstermeyi arzu ettiği tek kişi ise çok sevdiği kocası Johnny’dir. Karşılaştıklarında ise kocası onu tanımaz ve aklını iyice bulandırır. Nelly kocasının artık ona aşık olup olmadığını sorgulamaya ve hatta parasının peşinde olup olmadığını merak etmeye başlar…
Öncelikle bence filmin ana teması çok saçma yani en azından bana öyle geldi diyebilirim.Bir erkek karısı olan kadını estetik olsa bile daha sonradan tanıyamaz mı canım öpüşü,dokunuşu ulan kokusu nasıl değişcek ! Millet gözü kapalı sevgilisini bulabiliyor adam yanı başındaki karısını inkar ediyor he aslında psikolojik açından bakıcak olursak karısının öldüğüne o kadar inandırmış ki kendisini savunma mekanizmaları esir altına almış beynini diyebiliriz.Bak şimdi kendi kendime düşününce beyin fırtınası yapınca film mantıklı gelmeye başladı iyi mi :D
Güzel bir şarkıcı olan Nelly toplama kampından kurtulmayı başaran sayılı kişilerden biridir. Fakat Nelly’nin suratı maruz kaldığı işkencelerden ötürü tanınmayacak hale gelmiştir. Mecburi olarak bir takım estetik ameliyatlar geçirir ve kendisine en yakın olacak benzer haline dönüşür. Kendini göstermeyi arzu ettiği tek kişi ise çok sevdiği kocası Johnny’dir. Karşılaştıklarında ise kocası onu tanımaz ve aklını iyice bulandırır. Nelly kocasının artık ona aşık olup olmadığını sorgulamaya ve hatta parasının peşinde olup olmadığını merak etmeye başlar…
Gerilim Film - Donnie Darko
Herkese merhabalar efenim ...
Benim bir huyum vardır bien bilir nedense sınav haftaları deli gibi film izlerim o yüzden bu hafta üst üste film postları görmeniz oldukça mümkün ama siz siz olun sınav haftanızda kesinlikle bu filmi izlemeyin kafanızi dinlendirecek daha sakin bir film izleyin bu filmi daha çok kafanızın açık olduğu saatlerde izleyebilin ki anlayabilin.Çünkü izleyenlerin yüzde yetmişi filmi anlamadığı için kötü yorumlar yapmış.Biz anlamadığımız ya da bize uymayan her şeye kötü deme eğilimindeyiz maalesef.Oysa film ağır metin altı mesajları olan bir film her sahnesi psikolojik-gerilim temasında ayrıca geçekten her diyalogta sorgulanması gerekiyor ... Paralel evrenler ve olasılıklar üzerşne kafa karıştıran bir film daha ...
Dünyanın sonuna şu anda 28 gün 6 saat 42 dakika 12 saniye vardır...
Donnie, sorunlu bir ergenlik geçiren fakat buna rağmen güçlü bir karaktere sahip, görünürde sıradan bir Amerikan gencidir. Fakat Donnie'nin iç dünyası, tahmin edilenden daha karmaşıktır. Donnie uzun süredir şizofreni tedavisi görmektedir. Donnie, bir yandan şizofrenisi ile savaşırken öte yandan okullarına yeni gelen Gretchen adında güzel bir kızla duygusal açıdan bir yakınlaşma yaşamaktadır.
Donnie'nin gündüzleri normal bir seyirde ilerleyen hayatı geceleri sekteye uğrar. Donnie'nin geceleri de gündüzleri kadar renklidir, çünkü Donnie bir uyurgezerdir... Donnie geceleri gizemli bir gücün rehberliğinde, kendi kontrolünün dışında şeyler yapmaktadır. Geleceği gören ve kendisini tehdit eden bu güç, her geçen an Donnie'yi daha çok ele geçirmektedir. Donnie zamanda yolculuğun mümkün olduğu, çevresindeki insanlardan kanalların yayıldığı paralel bir evrene adım atmıştır. Sona yaklaşıldığında, zaman ve gerçeklik yitmiş, Donnie daha önce varlığından haberdar bile olmadığı bir boyutla karşı karşıya kalmıştır.
Benim bir huyum vardır bien bilir nedense sınav haftaları deli gibi film izlerim o yüzden bu hafta üst üste film postları görmeniz oldukça mümkün ama siz siz olun sınav haftanızda kesinlikle bu filmi izlemeyin kafanızi dinlendirecek daha sakin bir film izleyin bu filmi daha çok kafanızın açık olduğu saatlerde izleyebilin ki anlayabilin.Çünkü izleyenlerin yüzde yetmişi filmi anlamadığı için kötü yorumlar yapmış.Biz anlamadığımız ya da bize uymayan her şeye kötü deme eğilimindeyiz maalesef.Oysa film ağır metin altı mesajları olan bir film her sahnesi psikolojik-gerilim temasında ayrıca geçekten her diyalogta sorgulanması gerekiyor ... Paralel evrenler ve olasılıklar üzerşne kafa karıştıran bir film daha ...
Dünyanın sonuna şu anda 28 gün 6 saat 42 dakika 12 saniye vardır...
Donnie, sorunlu bir ergenlik geçiren fakat buna rağmen güçlü bir karaktere sahip, görünürde sıradan bir Amerikan gencidir. Fakat Donnie'nin iç dünyası, tahmin edilenden daha karmaşıktır. Donnie uzun süredir şizofreni tedavisi görmektedir. Donnie, bir yandan şizofrenisi ile savaşırken öte yandan okullarına yeni gelen Gretchen adında güzel bir kızla duygusal açıdan bir yakınlaşma yaşamaktadır.
Donnie'nin gündüzleri normal bir seyirde ilerleyen hayatı geceleri sekteye uğrar. Donnie'nin geceleri de gündüzleri kadar renklidir, çünkü Donnie bir uyurgezerdir... Donnie geceleri gizemli bir gücün rehberliğinde, kendi kontrolünün dışında şeyler yapmaktadır. Geleceği gören ve kendisini tehdit eden bu güç, her geçen an Donnie'yi daha çok ele geçirmektedir. Donnie zamanda yolculuğun mümkün olduğu, çevresindeki insanlardan kanalların yayıldığı paralel bir evrene adım atmıştır. Sona yaklaşıldığında, zaman ve gerçeklik yitmiş, Donnie daha önce varlığından haberdar bile olmadığı bir boyutla karşı karşıya kalmıştır.
29 Ekim 2017 Pazar
Kitap - İmkansızın Şarkısı Haruki Murakami
Herkese merhabalar efenim ...
Gün Murakami ile aymasın mı ?
Bu güzel pazar sabahına Nobel ödüllü Japon yazar olan Murakami'nin en beğenilen kitapları içerisinde olan "İmkansızın Şarkısı" ile başlayalım istedim.
Murakami öyle çok kolay okunabilen bir yazar değil maalesef.Kitaplarında çok fazla ayrıntı ve çok fazla karakter ve karakterlerin ayrı ayrı ana hikaye içine yedirilmiş hikayeleri var.O yüzden normalde 3-4 günde okuyacağım bu kitabı en az 1 hafta da okuyabildim hatta araya başka kitapları da soktuğum gerçeğini itiraf etmem gerekiyor.
Murakami'den daha önce "Yaban Koyununun İzinde " kitabını okumuştum oldukça değişik bir kitaptı hatta sonuna cidden hiç bir anlam verememiştim hatta biraz fantastik dahi bulmuştum bu kitapsa gayet gerçek hayattan bir kitap hatta yazarın hayatından da izler olduğundan bahsediliyor ki üniversitede okuyan bir çocuğun üniversite yıllarını anlatıyor.Kız arkadaşları,erkek arkadaşları 68 kuşağında ki Japon gençliği ve Tokyo ... Karakter analizlerini cidden çok iyi yapabilen bir yazar Murakami ve cidden değişik karakterde ki insanlara yer veriyor sanki oyun oynuyor gibi hissediyor insan onu okurken ordan oraya gidiyor ve yeni insanlarla tanışıp onların hikayesini ortak oluyor hayatlarında kalıcı ya da kalıcı olmayan izler bırakıyor ...
Gün Murakami ile aymasın mı ?
Bu güzel pazar sabahına Nobel ödüllü Japon yazar olan Murakami'nin en beğenilen kitapları içerisinde olan "İmkansızın Şarkısı" ile başlayalım istedim.
Murakami öyle çok kolay okunabilen bir yazar değil maalesef.Kitaplarında çok fazla ayrıntı ve çok fazla karakter ve karakterlerin ayrı ayrı ana hikaye içine yedirilmiş hikayeleri var.O yüzden normalde 3-4 günde okuyacağım bu kitabı en az 1 hafta da okuyabildim hatta araya başka kitapları da soktuğum gerçeğini itiraf etmem gerekiyor.
Murakami'den daha önce "Yaban Koyununun İzinde " kitabını okumuştum oldukça değişik bir kitaptı hatta sonuna cidden hiç bir anlam verememiştim hatta biraz fantastik dahi bulmuştum bu kitapsa gayet gerçek hayattan bir kitap hatta yazarın hayatından da izler olduğundan bahsediliyor ki üniversitede okuyan bir çocuğun üniversite yıllarını anlatıyor.Kız arkadaşları,erkek arkadaşları 68 kuşağında ki Japon gençliği ve Tokyo ... Karakter analizlerini cidden çok iyi yapabilen bir yazar Murakami ve cidden değişik karakterde ki insanlara yer veriyor sanki oyun oynuyor gibi hissediyor insan onu okurken ordan oraya gidiyor ve yeni insanlarla tanışıp onların hikayesini ortak oluyor hayatlarında kalıcı ya da kalıcı olmayan izler bırakıyor ...
28 Ekim 2017 Cumartesi
Kitap - Huzursuzluk Livaneli
Herkese merhabalar efenim ...
Sisli bir Balıkesir cumartesi sabahından merhabalar efenim.Saat 8 gibi kahvaltımı edip KPSS çalışmak için masanın başına oturdum şimdi de bir kahve molası verip bloğumu yazmak istedim.Aslında önümüzde ki hafta aynı zamanda benim vize haftamda ama bu dönem ki derslerimiz daha çok uygulamaya yönelik olduğu için 4 tane falan teori sınavımız var onlarda çok fazla çalışılması gereken sınavlar değil o yüzden daha çok KPSS'ye odaklanmış durumdayım şu aralar.Çalışılması gereken çok fazla konu var hele de Genel Kültür bölümünde Tarih-Coğrafya ve Vatandaşlık beni öldürüyor resmen bilgiler çok fazla ve çok ayrıntı Allah bütün sınavlara girecek öğrecilerin yanında olsun değerli Mümin kardeşlerim :D
Neyse efenim KPSS dışında deli gibi kitap okuyorum elbette ruhuma iyi gelen şeylerden biri elbette kitaplar.Geçtiğimiz ay Okuoku'dan bana oldukça uzun bir süre yetecek sayı da kitap alışverişi yaptım üstüne bir de Balıkesir İl Kütüphanesi tekrardan faaliyete geçinece beni kitap aşkımdan koparacak hiç bir engel kalmadı ...
O alışverişimde aldığım kitaplardan biri de Livaneli'nin yeni çıkardığı kitaplardan biri olan Huzursuzluktu.Elia İle Yolculuğa göre tabi ki çok daha iyi bir kitaptı ve Livanli okuduğumun bir kez daha farkına ve tadına vardım.Ezidileri daha önce duymuş muydunuz ? Açıkçası ben duymamuştım ve bunu ilk defa Livaneli ile öğrenmiş oldum.IŞID-Mardin ve çok uzak olduğum dünyalardan bir hikaye ... Suriye sorunu ve gerçek hayatla bağlantılı daha bir çok harika tespitler ve tespitlerin hikayeye damla çikolata tadında ustaca karıştırılması.
Sizin içinde küçük bir kültürel bilgi olması açısında Ezdiler kimler neler yaşadılar onlardan bahsetmek istiyorum ...
Kökenlerinin çok eski olduğu iddia edilse, Ortadoğu’nun millattan önceki önemli inançlarından Zerdüştlüğe dayandırılsa bile, Êzidilik kavramına ilk olarak, yaşamını 1153 yılında yitiren Şaristani’nin kitabında rastlanır. Şaristani’nin kitabından sonra, 1670–1680 arasında Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de Êzidilerden bahsediliyor.
Êzidiler, Allah’a inanır. Ayrıca Allah’ın peygamberlerini de tanırlar ama Êzidilere göre Allah, “insanlara secde etmesini” isteyerek Meleki Tavus’a “haksızlık” yapmıştır. Êzidiler, Meleki Tavus’u Azrail gibi ruh almaya gelen melek olarak görür. Yani Meleki Tavus insanlara haksızlık yapmamış, Allah’ın emirlerini yerine getirmiş, dünyayı kötülüklerden arındırmayı kendine görev edinmiştir. Êzidilere göre kötülük insanların kalbindedir. Meleki Tavus da “emre” karşı gelerek insanlara, yani kötülük sahiplerine secde etmemiştir.
Êzidiler Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar ve hatta Müslüman Kürtlerin katliamlarına uğradılar. Laleş, onlarca kez Êzidilerin başına yıkıldı; kadınları, kızları hep pazarlarda esir olarak satıldı, katledenlerin cariyeleri oldular. Bu nedenledir ki nüfusları hep azaldı. Milyonlarla ifade edildikleri coğrafyada şimdi ancak birkaç yüz bin Ezidi kalmış görünüyor. Bir o kadarı da ülkesinden göç etmiş ve ağırlıkla Avrupa’ya yerleşmiş durumda.
Kaynak : http://www.diken.com.tr/
Kitapta bahsedildiği kadarıyla ise bana en ilginç gelen tarafları Tavuskuşuna farklı bir değer vermeleri ve maruldan korkmaları (içinde şeytanın barındıklarını düşünüyorlarmış) aynı zamanda mavi renkten uzak durmaları ... Müslümanlığa biraz ters bir anlayışları olduğu için sanırım tarih boyunca pek sevilmemişler.Çünkü mantıken bizim dinimizde insanları secde etmesi istenilen kişi şeytandır - bildiğim kadarıyla yanlışsam lütfen uyarın - ve bu yüzden kötü olarak görülür,düşünülür Müslümanlığa göre insanlar iyi doğarlar - Hristiyanlık'ta da kötü doğma inancı vardır hatta o yüzden vaftiz edilirler - hatta bebekler bizde "melek" olarak bile kabul edilir.O yüzden ezidilere genelde "Şeytana tapan" olarak bakarlar.Ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır bilmiyorum herkesin kendi inancı sonuçta inançlara saygı duymak gerekir biri gelip bize : Domuz yememek ne ya ne saçma salak bir inanç bu dese biz ne düşünürüz ?
Şahsen Hümanist bir insan olduğum için bütün dinlere,inançlara saygım vardır benim elbette kendi değer yargılarım ve inançlarımda var bunlar kimseyi ilgilendirmeyeceği için şimdi burada açmak istemiyorum ama öğrenmek,araştırmak lazım her şeyi.İnsanları anlamaya yönelik bir yolculuk benimkisi ...
Sisli bir Balıkesir cumartesi sabahından merhabalar efenim.Saat 8 gibi kahvaltımı edip KPSS çalışmak için masanın başına oturdum şimdi de bir kahve molası verip bloğumu yazmak istedim.Aslında önümüzde ki hafta aynı zamanda benim vize haftamda ama bu dönem ki derslerimiz daha çok uygulamaya yönelik olduğu için 4 tane falan teori sınavımız var onlarda çok fazla çalışılması gereken sınavlar değil o yüzden daha çok KPSS'ye odaklanmış durumdayım şu aralar.Çalışılması gereken çok fazla konu var hele de Genel Kültür bölümünde Tarih-Coğrafya ve Vatandaşlık beni öldürüyor resmen bilgiler çok fazla ve çok ayrıntı Allah bütün sınavlara girecek öğrecilerin yanında olsun değerli Mümin kardeşlerim :D
Neyse efenim KPSS dışında deli gibi kitap okuyorum elbette ruhuma iyi gelen şeylerden biri elbette kitaplar.Geçtiğimiz ay Okuoku'dan bana oldukça uzun bir süre yetecek sayı da kitap alışverişi yaptım üstüne bir de Balıkesir İl Kütüphanesi tekrardan faaliyete geçinece beni kitap aşkımdan koparacak hiç bir engel kalmadı ...
O alışverişimde aldığım kitaplardan biri de Livaneli'nin yeni çıkardığı kitaplardan biri olan Huzursuzluktu.Elia İle Yolculuğa göre tabi ki çok daha iyi bir kitaptı ve Livanli okuduğumun bir kez daha farkına ve tadına vardım.Ezidileri daha önce duymuş muydunuz ? Açıkçası ben duymamuştım ve bunu ilk defa Livaneli ile öğrenmiş oldum.IŞID-Mardin ve çok uzak olduğum dünyalardan bir hikaye ... Suriye sorunu ve gerçek hayatla bağlantılı daha bir çok harika tespitler ve tespitlerin hikayeye damla çikolata tadında ustaca karıştırılması.
Sizin içinde küçük bir kültürel bilgi olması açısında Ezdiler kimler neler yaşadılar onlardan bahsetmek istiyorum ...
Kökenlerinin çok eski olduğu iddia edilse, Ortadoğu’nun millattan önceki önemli inançlarından Zerdüştlüğe dayandırılsa bile, Êzidilik kavramına ilk olarak, yaşamını 1153 yılında yitiren Şaristani’nin kitabında rastlanır. Şaristani’nin kitabından sonra, 1670–1680 arasında Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de Êzidilerden bahsediliyor.
Êzidiler, Allah’a inanır. Ayrıca Allah’ın peygamberlerini de tanırlar ama Êzidilere göre Allah, “insanlara secde etmesini” isteyerek Meleki Tavus’a “haksızlık” yapmıştır. Êzidiler, Meleki Tavus’u Azrail gibi ruh almaya gelen melek olarak görür. Yani Meleki Tavus insanlara haksızlık yapmamış, Allah’ın emirlerini yerine getirmiş, dünyayı kötülüklerden arındırmayı kendine görev edinmiştir. Êzidilere göre kötülük insanların kalbindedir. Meleki Tavus da “emre” karşı gelerek insanlara, yani kötülük sahiplerine secde etmemiştir.
Êzidiler Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar ve hatta Müslüman Kürtlerin katliamlarına uğradılar. Laleş, onlarca kez Êzidilerin başına yıkıldı; kadınları, kızları hep pazarlarda esir olarak satıldı, katledenlerin cariyeleri oldular. Bu nedenledir ki nüfusları hep azaldı. Milyonlarla ifade edildikleri coğrafyada şimdi ancak birkaç yüz bin Ezidi kalmış görünüyor. Bir o kadarı da ülkesinden göç etmiş ve ağırlıkla Avrupa’ya yerleşmiş durumda.
Kaynak : http://www.diken.com.tr/
Kitapta bahsedildiği kadarıyla ise bana en ilginç gelen tarafları Tavuskuşuna farklı bir değer vermeleri ve maruldan korkmaları (içinde şeytanın barındıklarını düşünüyorlarmış) aynı zamanda mavi renkten uzak durmaları ... Müslümanlığa biraz ters bir anlayışları olduğu için sanırım tarih boyunca pek sevilmemişler.Çünkü mantıken bizim dinimizde insanları secde etmesi istenilen kişi şeytandır - bildiğim kadarıyla yanlışsam lütfen uyarın - ve bu yüzden kötü olarak görülür,düşünülür Müslümanlığa göre insanlar iyi doğarlar - Hristiyanlık'ta da kötü doğma inancı vardır hatta o yüzden vaftiz edilirler - hatta bebekler bizde "melek" olarak bile kabul edilir.O yüzden ezidilere genelde "Şeytana tapan" olarak bakarlar.Ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır bilmiyorum herkesin kendi inancı sonuçta inançlara saygı duymak gerekir biri gelip bize : Domuz yememek ne ya ne saçma salak bir inanç bu dese biz ne düşünürüz ?
Şahsen Hümanist bir insan olduğum için bütün dinlere,inançlara saygım vardır benim elbette kendi değer yargılarım ve inançlarımda var bunlar kimseyi ilgilendirmeyeceği için şimdi burada açmak istemiyorum ama öğrenmek,araştırmak lazım her şeyi.İnsanları anlamaya yönelik bir yolculuk benimkisi ...
27 Ekim 2017 Cuma
Müzik - Bruno Mars Treasure
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün cuma yessss yarın tatil o yüzden bu iş-okul haftasının bitişini yeni bir Bruno Mars şarkısı olan Treasure ile kutlayalım.Yaşım küçük olduğu için Jackson'nın zamanına denk gelemedim maalesef eğer denk gelmiş olsaydım kesinlikle kendisini de şarkılarını da çok seviyor olurdum ama benim dönemimde yani şu anda Jackson'nın temcilcileri bulunuyor o temsilcilerin için kesinlikle en iyi Bruno Mars kendisi ilk çıktığı zamandan beri çok seviyorum :)
O zaman daha fazla boş konuşmayı bir tarafa bırakıp siz şarkının tadını çıkarırken ben de bu hafta son kez okula yollanayım ... :)
Bugün cuma yessss yarın tatil o yüzden bu iş-okul haftasının bitişini yeni bir Bruno Mars şarkısı olan Treasure ile kutlayalım.Yaşım küçük olduğu için Jackson'nın zamanına denk gelemedim maalesef eğer denk gelmiş olsaydım kesinlikle kendisini de şarkılarını da çok seviyor olurdum ama benim dönemimde yani şu anda Jackson'nın temcilcileri bulunuyor o temsilcilerin için kesinlikle en iyi Bruno Mars kendisi ilk çıktığı zamandan beri çok seviyorum :)
O zaman daha fazla boş konuşmayı bir tarafa bırakıp siz şarkının tadını çıkarırken ben de bu hafta son kez okula yollanayım ... :)
25 Ekim 2017 Çarşamba
Biyografi: Film - Maudie
Herkese merhabalar efenim ...
Gecenin 3 'ünde Buse sana rahat mı battı da blog yazıyorsun diyeceksiniz evet sanırım tam da öyle oldu uyuyamadım ve bir film patlatayım derken yine ağzı gözü patlattım göz yaşlarıyla :)
Gecenin 3 'ünde neyime benim Dram filmi hele de Biyografı hele de dönem filmi ahh en bi sevdiğim ! Daha önce adını hiç duymadığım bir kadın ressam olan Maud Lewis'in hayat hikayesini anlatıyor aslında bu film Frida kadar meşhur olamamış maalesef ama en az onun ki kadar muhteşem bi azmi zaferle taçlandırılmış hayat öyküsü ve bir aşkı var ve bu aşkı Diago kadar vefasız değil Allah'tan başlarda tam bir yabani hayvan gibi davransa da adam daha sonradan anladığım kadarıyla kadının yeteneğine gözlerinde ki sevgi ışığına tav olmuş Ethan Hawke de bu role epey bir yakışmış.Sally Hawkins'in performansına diyecek yok zaten ki gerçek Maud Lewis ile de (filmin sonunda gerçek görüntülere de yer veriyorlar) oldukça benzeşiyorlar.
Eğer sizde benim gibi salya sümük ağlamak istiyorsanız tam da size göre bir film.
Film, Yeni İskoçyalı bir kadının bir evde hizmetçi olarak çalışırken bir yandan yeteneklerini bileyerek nasıl toplumun sevilen bir figürü haline geldiğini anlatır. Kanadalı sanatçı Maud Lewis’in gerçek hayatını anlatan biyografik yapımın baş rollerinde ünlü oyuncular Ethan Hawke ve Sally Hawkins yer alıyor.
Gecenin 3 'ünde Buse sana rahat mı battı da blog yazıyorsun diyeceksiniz evet sanırım tam da öyle oldu uyuyamadım ve bir film patlatayım derken yine ağzı gözü patlattım göz yaşlarıyla :)
Gecenin 3 'ünde neyime benim Dram filmi hele de Biyografı hele de dönem filmi ahh en bi sevdiğim ! Daha önce adını hiç duymadığım bir kadın ressam olan Maud Lewis'in hayat hikayesini anlatıyor aslında bu film Frida kadar meşhur olamamış maalesef ama en az onun ki kadar muhteşem bi azmi zaferle taçlandırılmış hayat öyküsü ve bir aşkı var ve bu aşkı Diago kadar vefasız değil Allah'tan başlarda tam bir yabani hayvan gibi davransa da adam daha sonradan anladığım kadarıyla kadının yeteneğine gözlerinde ki sevgi ışığına tav olmuş Ethan Hawke de bu role epey bir yakışmış.Sally Hawkins'in performansına diyecek yok zaten ki gerçek Maud Lewis ile de (filmin sonunda gerçek görüntülere de yer veriyorlar) oldukça benzeşiyorlar.
Eğer sizde benim gibi salya sümük ağlamak istiyorsanız tam da size göre bir film.
Film, Yeni İskoçyalı bir kadının bir evde hizmetçi olarak çalışırken bir yandan yeteneklerini bileyerek nasıl toplumun sevilen bir figürü haline geldiğini anlatır. Kanadalı sanatçı Maud Lewis’in gerçek hayatını anlatan biyografik yapımın baş rollerinde ünlü oyuncular Ethan Hawke ve Sally Hawkins yer alıyor.
24 Ekim 2017 Salı
Kitap - Yolda Buket Uzuner
Herkese merhabalar efenim...
"Keşke hep Yolda olsam ..." dedim bu kitabı okuduktan sonra.Bir odada sürekli kapalı kalmak hiç benlik değil aslında hayatımda kitap ve internet olmasa başka dünyalara açılmak benim için böyle mümkün olmasa çıldırırdım herhalde.Küçüklüğümden beri babamın mesleğinden dolayı sürekli olarak gezdik ve farklı şehirlerde yaşadım,okudum.O yüzden sanırım insanlara ve şehirlere bu denli bağlanamıyorum ve içimde bir türlü doymak bilmez bir merak ve gezme tutkusu var.Kendi paramı kazanmaya Allah'ın izniyle bi başlayayım beni kimse tutamaz herhalde o zaman siz gerçek gezmeyi göreceksiniz bu blogta bol bol :D (İnşallah seneye)
O zamana kadar bu tarz gezi yazılarını okumayı çok seviyorum.Hele de Buket Uzuner gibi dili ve anlatımı oldukça güçlü olan bir yazardan.Aslında birey olarak bir yazar olmasına karşın olayları anlatırken ki kendi hali bana çok itici geldi açıkçası.Bir yazar olaylara ve insanlara bence daha geniş bir pencereden bakmalı kadın en basit şeylere bile çok şaşırıyor ve değişik itici tepkiler veriyor.Benim bildiğim yazarlar hayata sıradan insanlardan daha farklı bakan kişilerdir Uzuner olaylara çok sıradan bir insanın vereceği tepkileri vermiş hem de çok ilginç olaylar yaşamasına rağmen.Ben olsam ve bunlar benim başıma gelse daha bi ballandıra ballandıra olayın heyecanı ve mutluluğu ile anlatırdım nedense bana anlatımı çok kuru geldi sadece tatlı anılar olarak kalmış aklında yazarın ...
"Keşke hep Yolda olsam ..." dedim bu kitabı okuduktan sonra.Bir odada sürekli kapalı kalmak hiç benlik değil aslında hayatımda kitap ve internet olmasa başka dünyalara açılmak benim için böyle mümkün olmasa çıldırırdım herhalde.Küçüklüğümden beri babamın mesleğinden dolayı sürekli olarak gezdik ve farklı şehirlerde yaşadım,okudum.O yüzden sanırım insanlara ve şehirlere bu denli bağlanamıyorum ve içimde bir türlü doymak bilmez bir merak ve gezme tutkusu var.Kendi paramı kazanmaya Allah'ın izniyle bi başlayayım beni kimse tutamaz herhalde o zaman siz gerçek gezmeyi göreceksiniz bu blogta bol bol :D (İnşallah seneye)
O zamana kadar bu tarz gezi yazılarını okumayı çok seviyorum.Hele de Buket Uzuner gibi dili ve anlatımı oldukça güçlü olan bir yazardan.Aslında birey olarak bir yazar olmasına karşın olayları anlatırken ki kendi hali bana çok itici geldi açıkçası.Bir yazar olaylara ve insanlara bence daha geniş bir pencereden bakmalı kadın en basit şeylere bile çok şaşırıyor ve değişik itici tepkiler veriyor.Benim bildiğim yazarlar hayata sıradan insanlardan daha farklı bakan kişilerdir Uzuner olaylara çok sıradan bir insanın vereceği tepkileri vermiş hem de çok ilginç olaylar yaşamasına rağmen.Ben olsam ve bunlar benim başıma gelse daha bi ballandıra ballandıra olayın heyecanı ve mutluluğu ile anlatırdım nedense bana anlatımı çok kuru geldi sadece tatlı anılar olarak kalmış aklında yazarın ...
23 Ekim 2017 Pazartesi
Etkinlik - Obidev
Herkese merhabalar efenim...
Geçtiğimiz haftalarda Obidev'in bir konferansı vardı ona katıldım.Bu yaz sineterapi konusu olarak "Otizim" üzerinde çalıştığım için (YouTube videosu da çekmek istediğim için sürekli ertelediğim bir post ) bu konferansta üzerine cilası olmuş oldu.
Obidev'in açılımı : Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı daha fazla bilgi için şu siteyi ziyaret edebilirsiniz :
http://www.obidev.org/
Kendimden ileri ki zamanlarda ( ne zaman olacağını tam olarak bilemiyorum) Otizim Nedir Ne Değildir ve Otizim Filmleri adında bir çalışma yapacağım için bu etkinliği sadece bu işin bir fragmanı olarak şuraya da şöyle bırakıyorum ...
Geçtiğimiz haftalarda Obidev'in bir konferansı vardı ona katıldım.Bu yaz sineterapi konusu olarak "Otizim" üzerinde çalıştığım için (YouTube videosu da çekmek istediğim için sürekli ertelediğim bir post ) bu konferansta üzerine cilası olmuş oldu.
Obidev'in açılımı : Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı daha fazla bilgi için şu siteyi ziyaret edebilirsiniz :
http://www.obidev.org/
Kendimden ileri ki zamanlarda ( ne zaman olacağını tam olarak bilemiyorum) Otizim Nedir Ne Değildir ve Otizim Filmleri adında bir çalışma yapacağım için bu etkinliği sadece bu işin bir fragmanı olarak şuraya da şöyle bırakıyorum ...
21 Ekim 2017 Cumartesi
Müzik - Clean Bandit - Rockabye ft. Sean Paul / Anne-Marie
Herkese merhabalar efenim ...
Bu haftanın son gününü elbette bir müzik postu ile kutlamak istedim.Geçen hafta da yine aynı sanatçıdan bir parça paylaşmıştım bu şarkısı ve klibiyle asıl tanıdım ben Anne Marie'yi.Zaten Sean Paul çocukluğumdan beri çok sevdiğim biri Clean Bandit'te uzun zamandır takip ettiğim bir grup gerçekten çok güzel ortaklıklara imza attılar bu senenin en çok dinlenen ve bir çok yerde çalınan parçalarından biri bloğun arşivlerinde yer almayı çoktan hak etti :)
Bu haftanın son gününü elbette bir müzik postu ile kutlamak istedim.Geçen hafta da yine aynı sanatçıdan bir parça paylaşmıştım bu şarkısı ve klibiyle asıl tanıdım ben Anne Marie'yi.Zaten Sean Paul çocukluğumdan beri çok sevdiğim biri Clean Bandit'te uzun zamandır takip ettiğim bir grup gerçekten çok güzel ortaklıklara imza attılar bu senenin en çok dinlenen ve bir çok yerde çalınan parçalarından biri bloğun arşivlerinde yer almayı çoktan hak etti :)
20 Ekim 2017 Cuma
Etkinlik - Nafile Adam
Herkese merhabalar efenim ...
Şu sıra çok yoğun olmama rağmen bol bol etkinliklere katılmayı da ihmal etmiyorum elbette :) Sanat damarlarımda dolaştıkça nefes alabiliyorum ben :)
Neyse efenim hayatımda sanırım ilk defa müzikli güldürü izledim.Abdullah Şahin ve ekibi tarafından bizlere sunuldu 2 bölümde.Daha önce hiç bu tarz bir şey izlemediğim için karşılaştırma yapabileceğim bir şey yok ama açıkçası biraz vasat buldum diyebilirim sanırım benim mizah seviyem daha bi farklı öyle bir çok şeye gülemiyorum :D Aslında genelde her konuda gülen,eğlenen biriyimdir ama konu güldürme de profesyonelliğe gelince sanırım herkeste bir Cem Yılmaz kalitesi bekliyorum :D
17 Ekim 2017 Salı
Etkinlik - Haluk Levent Söyleşisi
Herkese merhabalar efenim...
Bizim okulda böyle şeyleri görmek pek enderdir o yüzden her defasında değerini bilip gitmek gerekir.Haluk Levent Anadolu Rock'ın en iyi temsilcilerinden biri ve ben küçükken çok dinlerdim hala diniyorum derseim yalan söylemiş olurum çünkü Türkçe şarkı biliyorsunuz ki çok fazla dinlemiyorum ama kendisini çok severim.Bizim dekanın münasabetsizliği nedeniyle adamı az daha yoldan döndürüyorduk bu yüzden ona karşı üniversite olarak biraz ayıp etmiş bulunuyoruz bu yüzden ayrı bi üzgünüm :/ Ama kendisi çok tatlı bir adam olduğu için kulüple konuşmuş hem de sevenlerine ayıp etmemek hem de buraya kadar gelip yarı yoldan dönmemek için başka bir yerde toplanılmaya karar verilip yine de gerçekleştirdi söyleşiyi.
Biliyorsunuz ki Haluk Levent'in şarkıcı kimliği yanında sosyal bir kimliği de var bu yüzden maalesef bazı kesimler kendisinden pek hazetmez.Ayrıca söyleşi de sadece müzikle ilgili soruları değil toplumsal olaylarla ilgili sorulara da yanıt verdi ve ağzına sağlık her konuda enfes konuştu vallahi bu adamın düşünce yapısını seviyorum şahsen.Egodan arınmış çok mütevazi ve çok tatlı tam bir Anadolu çocuğu havası var adamda ve bunu belli etmekten de hiç bir yerde hiç bir şekilde çekinmiyor.
Ayrıca kendisinin kurduğu AHBAP diye bir sosyal yardımlaşma derneği varmış ben de söyleşi de öğrenmiş oldum.Şu linkten daha fazla bilgiye sahip olabilirsiniz :
https://ahbap.net/
Bizim okulda böyle şeyleri görmek pek enderdir o yüzden her defasında değerini bilip gitmek gerekir.Haluk Levent Anadolu Rock'ın en iyi temsilcilerinden biri ve ben küçükken çok dinlerdim hala diniyorum derseim yalan söylemiş olurum çünkü Türkçe şarkı biliyorsunuz ki çok fazla dinlemiyorum ama kendisini çok severim.Bizim dekanın münasabetsizliği nedeniyle adamı az daha yoldan döndürüyorduk bu yüzden ona karşı üniversite olarak biraz ayıp etmiş bulunuyoruz bu yüzden ayrı bi üzgünüm :/ Ama kendisi çok tatlı bir adam olduğu için kulüple konuşmuş hem de sevenlerine ayıp etmemek hem de buraya kadar gelip yarı yoldan dönmemek için başka bir yerde toplanılmaya karar verilip yine de gerçekleştirdi söyleşiyi.
Biliyorsunuz ki Haluk Levent'in şarkıcı kimliği yanında sosyal bir kimliği de var bu yüzden maalesef bazı kesimler kendisinden pek hazetmez.Ayrıca söyleşi de sadece müzikle ilgili soruları değil toplumsal olaylarla ilgili sorulara da yanıt verdi ve ağzına sağlık her konuda enfes konuştu vallahi bu adamın düşünce yapısını seviyorum şahsen.Egodan arınmış çok mütevazi ve çok tatlı tam bir Anadolu çocuğu havası var adamda ve bunu belli etmekten de hiç bir yerde hiç bir şekilde çekinmiyor.
Ayrıca kendisinin kurduğu AHBAP diye bir sosyal yardımlaşma derneği varmış ben de söyleşi de öğrenmiş oldum.Şu linkten daha fazla bilgiye sahip olabilirsiniz :
https://ahbap.net/
Son olarak Haluk Levent'in mükemmel bir şekilde seslendirdiği İzmir Marşı'nı da şuraya bırakıyorum ...
Gezi - Kazdağları Dağcılık Şenliği
Herkese merhabalar efenim ...
Geçtiğimiz hafta sonu Kazdağlarında Baldak'ın 3.Geleneksel Dağcılık Şenliğine katıldım ve yaklaşık 150'ye yakın kişiyle birlikte Kavurmancılar Köyü Kamp alanında kamp yaptım.Aslında bu benim ilk kampım değildi daha önce Çanakkale'de deniz kenarında yapmıştım ama ilk defa bir dağlık alanda yaptığım için ilk sayılabilirdi.Yine şansıma akşamı oldukça soğuk ve yağışlıydı ama kışlık tulum aldığım için yanıma hiç üşümedim bu yüzden kamp oldukça güzel geçti diyebilirim.
İlk defa böyle bir etkinliğe katıldım ve çokta memnun oldum açıkçası.Akçay'dan servisler kalktı ve kamp alanına kadar etkinlik kapsamında geldik.Herkes kendi malzemelerini getirdi ama protein poşeti (muz,elme,proteinli süt,kakaolu süt ve çikolatalı kek) ayrıca etkinliğin T-Shirtleri,katılım belgesi,Kazdağı Milli Parkına giriş,servis ücreti ayrıca 1 günün akşam yemeğine 5 TL gibi baya baya ucuz bir ücret ödedik.Bu tarz bir etkinlik için hiç bir şey bence.Ayrıca kamp alanı oldukça güzeldi hatta tuvaletler bile vardı ki bu benim açımdan çok iyi oldu ilk kampımda böyle bir ayrıcalık yoktu maalesef ve tuvalet konusunda çok zor anlar yaşamıştım :/
Sonbahar yaprakları,bol oksijen,tavuklar,horozlar,keçiler hatta atlarla güne başlamak oldukça güzeldi.Sabahları oldukça sıcaktı Ekim'in ortalarında olmamıza rağmen bu yüzden kendimi pek şanslı saydım ve iyi ki gelmişim dedim.Ara da böyle kaçamaklar yapmak bünyeme fazlasıyla iyi geliyor.Hele de en sevdiklerim yanımda olunca ...
Geçtiğimiz hafta sonu Kazdağlarında Baldak'ın 3.Geleneksel Dağcılık Şenliğine katıldım ve yaklaşık 150'ye yakın kişiyle birlikte Kavurmancılar Köyü Kamp alanında kamp yaptım.Aslında bu benim ilk kampım değildi daha önce Çanakkale'de deniz kenarında yapmıştım ama ilk defa bir dağlık alanda yaptığım için ilk sayılabilirdi.Yine şansıma akşamı oldukça soğuk ve yağışlıydı ama kışlık tulum aldığım için yanıma hiç üşümedim bu yüzden kamp oldukça güzel geçti diyebilirim.
İlk defa böyle bir etkinliğe katıldım ve çokta memnun oldum açıkçası.Akçay'dan servisler kalktı ve kamp alanına kadar etkinlik kapsamında geldik.Herkes kendi malzemelerini getirdi ama protein poşeti (muz,elme,proteinli süt,kakaolu süt ve çikolatalı kek) ayrıca etkinliğin T-Shirtleri,katılım belgesi,Kazdağı Milli Parkına giriş,servis ücreti ayrıca 1 günün akşam yemeğine 5 TL gibi baya baya ucuz bir ücret ödedik.Bu tarz bir etkinlik için hiç bir şey bence.Ayrıca kamp alanı oldukça güzeldi hatta tuvaletler bile vardı ki bu benim açımdan çok iyi oldu ilk kampımda böyle bir ayrıcalık yoktu maalesef ve tuvalet konusunda çok zor anlar yaşamıştım :/
Sonbahar yaprakları,bol oksijen,tavuklar,horozlar,keçiler hatta atlarla güne başlamak oldukça güzeldi.Sabahları oldukça sıcaktı Ekim'in ortalarında olmamıza rağmen bu yüzden kendimi pek şanslı saydım ve iyi ki gelmişim dedim.Ara da böyle kaçamaklar yapmak bünyeme fazlasıyla iyi geliyor.Hele de en sevdiklerim yanımda olunca ...
16 Ekim 2017 Pazartesi
Kitap - Elia İle Yolculuk Livaneli
Herkese merhabalar efenim ...
Benim için oldukça maceralı geçen bir hafta sonundan sonra (çok yakında postu gelecek) yeni bir haftaya kitap postuyla başlamanın iyi olacağına karar verdim.
Livaneli benim en sevdiğim Türk yazarlardan biridir her kitabını elimden geldiğince okumaya çalışıyorum bu kitabı da en son çıkan kitabı.Elia Kazan ile olan Kayseri yolculuğundan daha doğrusu bir yaşam yolculuğundan bahsediyor.Anı tarzında bir yazı aslında ve bol bol çok güzel illüstrasyonlarla desteklenmiş.Elia Kazan'ın ismini daha önce maalesef hiç duymamıştım bence benimle birlikte bir çok insan da duymamıştır böyle önemli bir ismi Livaneli'nin bu kitabıyla tanımış olduk.Kendisi Amerikalı bir yönetmen ve yazar olarak geçer ama Livaneli'nin anlattığına göre kendisi tam bir Türkiye ve Anadolu aşığı imiş.Hatta Kayseri'de çocukluğunu yaşamış ve Livaneli birlikte o topraklara yeniden dönüyor.Bozkırı,o yörenin kokusunu,anılarını bizlere aktarıyor Livaneli vasıtasıyla.
Benim için oldukça maceralı geçen bir hafta sonundan sonra (çok yakında postu gelecek) yeni bir haftaya kitap postuyla başlamanın iyi olacağına karar verdim.
Livaneli benim en sevdiğim Türk yazarlardan biridir her kitabını elimden geldiğince okumaya çalışıyorum bu kitabı da en son çıkan kitabı.Elia Kazan ile olan Kayseri yolculuğundan daha doğrusu bir yaşam yolculuğundan bahsediyor.Anı tarzında bir yazı aslında ve bol bol çok güzel illüstrasyonlarla desteklenmiş.Elia Kazan'ın ismini daha önce maalesef hiç duymamıştım bence benimle birlikte bir çok insan da duymamıştır böyle önemli bir ismi Livaneli'nin bu kitabıyla tanımış olduk.Kendisi Amerikalı bir yönetmen ve yazar olarak geçer ama Livaneli'nin anlattığına göre kendisi tam bir Türkiye ve Anadolu aşığı imiş.Hatta Kayseri'de çocukluğunu yaşamış ve Livaneli birlikte o topraklara yeniden dönüyor.Bozkırı,o yörenin kokusunu,anılarını bizlere aktarıyor Livaneli vasıtasıyla.
13 Ekim 2017 Cuma
Müzik - Anne-Marie Ciao Adios
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün hemen haftanın müzik videosunu verip kaçmayı planlıyorum çünkü deli dehşet yorgunum okul bir yandan KPSS bir yandan diğer şeyler bir yandan günlerim gerçekten çok yoğun,hızlı ve yorucu geçiyor.Siz sadece arkanıza yaslanın ve klibin görselliğine,Anna Marie'nin o tatlı sesine kendinizi bırakın iyi seyirler :)
Bugün hemen haftanın müzik videosunu verip kaçmayı planlıyorum çünkü deli dehşet yorgunum okul bir yandan KPSS bir yandan diğer şeyler bir yandan günlerim gerçekten çok yoğun,hızlı ve yorucu geçiyor.Siz sadece arkanıza yaslanın ve klibin görselliğine,Anna Marie'nin o tatlı sesine kendinizi bırakın iyi seyirler :)
12 Ekim 2017 Perşembe
Etkinlik - Inna Konseri
Herkese merhabalar efenim ...
İzmir'e gittiğim zaman içinde Alsancak'ta ki Inna konserine de katılmıştık hem de ailecek :)
Ben ve kardeşim Inna hatunu pek bir severiz o da Türkiye'yi pek bir seviyor olacak ki sürekli konserler verip duruyor hele de bunlar halk konseri olunca tadından yenmiyor vallahi :D Ayrıca bir iki "Seni Seviyorum" "Teşekkürler İzmir ya da Türkiye" tadında kelimeler öğrenmiş ki onları söyledikçe ağzından bal akıyor adeta :) Zaten mini mini çok tatlı ve çok yetenekli bir kadın konserini kaçıracak olsaydım inanılmaz üzülürdüm :)
İzmir'e gittiğim zaman içinde Alsancak'ta ki Inna konserine de katılmıştık hem de ailecek :)
Ben ve kardeşim Inna hatunu pek bir severiz o da Türkiye'yi pek bir seviyor olacak ki sürekli konserler verip duruyor hele de bunlar halk konseri olunca tadından yenmiyor vallahi :D Ayrıca bir iki "Seni Seviyorum" "Teşekkürler İzmir ya da Türkiye" tadında kelimeler öğrenmiş ki onları söyledikçe ağzından bal akıyor adeta :) Zaten mini mini çok tatlı ve çok yetenekli bir kadın konserini kaçıracak olsaydım inanılmaz üzülürdüm :)
10 Ekim 2017 Salı
Kitap - Babaya Mektup Kafka
Herkese merhabalar efenim ...
Kafka'ya bizim evde ilk kardeşim sardı ben de lise zamanlarımda biraz okumuştum ama o zamanlar ergenlik romanlarından daha çok zevk aldığım için Kafka benim için içi boş geliyordu tabi yaşla birlikte akılda büyüyünce ben de Kafka tutkunu olmaya başladım tabi bunun üzerinde yine kardeşim etkili oldu :D
İzmir Kitap Fuarından aldığımız bir diğer Kafka kitabı da "Babaya Mektup"tu.Okumak daha yeni İzmir'e gittiğimde nasip oldu.
Kafka "Dönüşüm" kitabında da bol bol babası ile olan olayları ve ona olan hislerini karakterler üzerinden okuyucuya yansıtır.Sanırım ona olan öfkesi mi desem gerçek bir baba özlemimi desem ne desem bilmiyorum hiç gönderemediği,okutamadığı mektuplar yoluyla içinden atmaya çalışır.Eğitim,sevgi ve diğer değerler ailede başlar deriz biz her zaman.Kişiliğimizin,tramvalarımızın temelinde genel de hep aile olan ilişkiler yatar.
"Baba" erkek çocukları için bir erkek figürüdür.Kızlar için daha çok kahraman ve korunma hissine dayanan bir güven ilişkisini yansıtır.Freud'a göre bu dönem aslında daha çok Oidipus Komplekslerinde ki çatışmaları yansıtır. ( Yine psikolojiye girdim çünkü girmezsem duramam ! )
Yani halk dilinde açıklamak gerekirse çocuklar okul öncesi eğitimini dahi almadan önce yaklaşık (4-5 yaşlarında) karşı cinsteki ebeveyne yönelirler ve kendi cinsindeki ebeveyni devre dışı bırakmaya çalışırlar.Yani Kafka'nın babasını devre dışı bırakması annesini sahiplenmesi gibi.Burada babaların ya da annelerin bu durumu nasıl karşıladığı önemlidir.Eğer Kafka'nın babası gibi karşılayacak olurlarsa babaya o zamandan doğan aşırı bir düşmanlık söz konusu olur ve daha ömür boyu bu iletişimsizlik ve bağ kuramama çözümlenemez hale gelir.
Ayrıca Kafka'nın kadınlarla da arası iyi değildir bu da bu kompleksteki çatışmalara dayanır.Evlilik yolundan hep dönmüş ya da genelde mektup yoluyla bunu bastırmaya çalışmıştır.Annesine de babası kadar nefret duyuyor bu dönemi sağlıklı atlatamadığı için ...
Neyse efenim psikolojiyi bir kenara bıracak olursak Kafka'nın babasına hiç okutamadığı mektuba yer vermiş bu kitap.
Kafka'ya bizim evde ilk kardeşim sardı ben de lise zamanlarımda biraz okumuştum ama o zamanlar ergenlik romanlarından daha çok zevk aldığım için Kafka benim için içi boş geliyordu tabi yaşla birlikte akılda büyüyünce ben de Kafka tutkunu olmaya başladım tabi bunun üzerinde yine kardeşim etkili oldu :D
İzmir Kitap Fuarından aldığımız bir diğer Kafka kitabı da "Babaya Mektup"tu.Okumak daha yeni İzmir'e gittiğimde nasip oldu.
Kafka "Dönüşüm" kitabında da bol bol babası ile olan olayları ve ona olan hislerini karakterler üzerinden okuyucuya yansıtır.Sanırım ona olan öfkesi mi desem gerçek bir baba özlemimi desem ne desem bilmiyorum hiç gönderemediği,okutamadığı mektuplar yoluyla içinden atmaya çalışır.Eğitim,sevgi ve diğer değerler ailede başlar deriz biz her zaman.Kişiliğimizin,tramvalarımızın temelinde genel de hep aile olan ilişkiler yatar.
"Baba" erkek çocukları için bir erkek figürüdür.Kızlar için daha çok kahraman ve korunma hissine dayanan bir güven ilişkisini yansıtır.Freud'a göre bu dönem aslında daha çok Oidipus Komplekslerinde ki çatışmaları yansıtır. ( Yine psikolojiye girdim çünkü girmezsem duramam ! )
Yani halk dilinde açıklamak gerekirse çocuklar okul öncesi eğitimini dahi almadan önce yaklaşık (4-5 yaşlarında) karşı cinsteki ebeveyne yönelirler ve kendi cinsindeki ebeveyni devre dışı bırakmaya çalışırlar.Yani Kafka'nın babasını devre dışı bırakması annesini sahiplenmesi gibi.Burada babaların ya da annelerin bu durumu nasıl karşıladığı önemlidir.Eğer Kafka'nın babası gibi karşılayacak olurlarsa babaya o zamandan doğan aşırı bir düşmanlık söz konusu olur ve daha ömür boyu bu iletişimsizlik ve bağ kuramama çözümlenemez hale gelir.
Ayrıca Kafka'nın kadınlarla da arası iyi değildir bu da bu kompleksteki çatışmalara dayanır.Evlilik yolundan hep dönmüş ya da genelde mektup yoluyla bunu bastırmaya çalışmıştır.Annesine de babası kadar nefret duyuyor bu dönemi sağlıklı atlatamadığı için ...
Neyse efenim psikolojiyi bir kenara bıracak olursak Kafka'nın babasına hiç okutamadığı mektuba yer vermiş bu kitap.
Kore Dizi - Deserving of the Name
Herkese merhabalar efenim ...
Ders arası küçük bir blog yazısı molası :)
Her gün buraya girip bir şeyler yazmazsam içim rahat etmez biliyorsunuz :)
Kore dizilerime bile vakit ayıramaz oldum :/ Sadece yeni çıkan dizilere arada bir bakıyorum o da çok ilgimi çekerse yoksa bir çoğunu boş geçiyorum sanırım yazın o dizilerin üstünden bir geçerim :D Asla kaçırmam :D
İki oyuncusunu da daha önce bir yerlerde görmediğim (görmüş olsam bile çok fazla tanımadığım) 2 kişinin Fantastik-Romantik Komedi kategorisinde dizisi.Fantastik olması tabi ki beni kendine çeken nokta oldu.Gerçi bu tarz konulara artık fazlasıyla alıştırdı bizi Kore o yüzden sanırım bu dizi öyle çok fazla rağbet görmedi maalesef.Sessizce başlayıp sessizce biten dizilerden oldu.
Joseon Dönemi ve günümüz Koresi arasında her öldüğünde gelen bir adamın hikayesi diyebiliriz aslında.Adamı sevmiş olsam da kadın maalesef bana çok itici geldiği için hikayeye çok fazla ısınamadım daha doğrusu oyuncular arasındaki kimyayı çok fazla beğenmedim.Zaten başta oldukça iddalı başlasa da bence sonlara doğru biraz saçmalamaya başladılar Allah'tan 16 bölümde bıraktılarda daha fazla tadı kaçmadan bitti kalbimizde iyi hatırlanacak bir dizi olarak yerini aldı.
Ders arası küçük bir blog yazısı molası :)
Her gün buraya girip bir şeyler yazmazsam içim rahat etmez biliyorsunuz :)
Kore dizilerime bile vakit ayıramaz oldum :/ Sadece yeni çıkan dizilere arada bir bakıyorum o da çok ilgimi çekerse yoksa bir çoğunu boş geçiyorum sanırım yazın o dizilerin üstünden bir geçerim :D Asla kaçırmam :D
İki oyuncusunu da daha önce bir yerlerde görmediğim (görmüş olsam bile çok fazla tanımadığım) 2 kişinin Fantastik-Romantik Komedi kategorisinde dizisi.Fantastik olması tabi ki beni kendine çeken nokta oldu.Gerçi bu tarz konulara artık fazlasıyla alıştırdı bizi Kore o yüzden sanırım bu dizi öyle çok fazla rağbet görmedi maalesef.Sessizce başlayıp sessizce biten dizilerden oldu.
Joseon Dönemi ve günümüz Koresi arasında her öldüğünde gelen bir adamın hikayesi diyebiliriz aslında.Adamı sevmiş olsam da kadın maalesef bana çok itici geldiği için hikayeye çok fazla ısınamadım daha doğrusu oyuncular arasındaki kimyayı çok fazla beğenmedim.Zaten başta oldukça iddalı başlasa da bence sonlara doğru biraz saçmalamaya başladılar Allah'tan 16 bölümde bıraktılarda daha fazla tadı kaçmadan bitti kalbimizde iyi hatırlanacak bir dizi olarak yerini aldı.
9 Ekim 2017 Pazartesi
Dram Film - This Beautiful Fantastic
Herkese merhabalar efenim ...
İçimi bahar çiçekleriyle dolduran Amelia tarzında bir film izlemeyeli öyle uzun zaman oldu ki ahh ahh :)
Bu tarz filmlerden çok fazla bulunmuyor maalesef.İzledikten sonra sanki çiçekli bir parfüm koklamış gibi hissediyorum kendimi.Film biraz ağır bir havada ilerliyor olsa da şöyle eline kahve alıp rahat bir zamanda izlenecek tarzda bir film o yüzden çok fazla aksiyon beklemeyin :) Kategorisi Dram desen değil Romantik-Komedi desen hiç değil bilemedim vallahi :) Film hakkında diyebileceğim tek şey benim en çok sevdiğim film olan Amelia filmine oldukça benziyor hele de başroldeki kızın takıntılı hayatı,davranışları ve o küt kesilmiş saçları :)
İçimi bahar çiçekleriyle dolduran Amelia tarzında bir film izlemeyeli öyle uzun zaman oldu ki ahh ahh :)
Bu tarz filmlerden çok fazla bulunmuyor maalesef.İzledikten sonra sanki çiçekli bir parfüm koklamış gibi hissediyorum kendimi.Film biraz ağır bir havada ilerliyor olsa da şöyle eline kahve alıp rahat bir zamanda izlenecek tarzda bir film o yüzden çok fazla aksiyon beklemeyin :) Kategorisi Dram desen değil Romantik-Komedi desen hiç değil bilemedim vallahi :) Film hakkında diyebileceğim tek şey benim en çok sevdiğim film olan Amelia filmine oldukça benziyor hele de başroldeki kızın takıntılı hayatı,davranışları ve o küt kesilmiş saçları :)
8 Ekim 2017 Pazar
Dram Film - The Beguiled
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün postumu Balıkesir'den yazıyorum malum artık İzmir kaçamağı bitti bol dersli hayatıma geri döndüm :D
İzmir'deyken izlediğim yine tesadüfen denk gelip izlediğim (!) dönem filminden bahsetmek istiyorum.
3 sarışın kadının başrolünde olduğu - Nicole,Kriten ve Elle) ve esmerlerin en tatlısı olan Colin Farrell'ın olduğu bir film The Beguiled.
Kendş tespitlerime gelicek olursak öncelikle : Biz ne fena bir cinsiz kız :D Yemin ederim kendi cinsimden acayip korkuyorum :D Çünkü içinde kıskançlık ve bastırılmış cinsellikte olunca yapamayacağımız şey yok :D Ki bu ikisi yıllar boyunca kadınların yaşadığı 2 durum ...
Bastırılmış cinsellik cidden çok fena bir şey arkadaşlar :D En basitinden size seks oyuncaklarının çıkış hikayesini anlatayım ben de bizim hocaların yalancısıyım :D
Freud'un dönemlerinde kadınlar sürekli durduk yere ayılıp bayılır sinir krizleri geçirirlermiş.Tabi kocaları bu saçma durumlara bir anlam veremez hemen doktora yollarlarmış.O zamanlarda da cinsellik elbette bir tabu şimdi de olduğu gibi hele de kadınlar için ... Psikiyatristler bu kadınları inceledikleri zaman belli vajinal noktalar okşandığı zaman boşalım yaşadıkları ve bu sinir krizlerinin ve ayılıp bayılmalarının azaldığını tespit etmişler.Eh kocaları kendi işini gördükten sonra kadını hiç düşünmeyip kıçını dönüp uyudukları için kadınlar bastırılmış cinsellik yaşıyorlarmış ve bunlar sinir krizlere ve cinsel gerilimlere dönüyormuş.Kadınlar sürekli olarak bu doktorlara gidip cinsel masaj yaptırmaya başlayınca doktorlar herkese yetişememiş haliylen ve bu oyuncaklar yapılmış :D
Kısaca bu filmde de bastırılmış cinsellik yaşayan kadınların evine bir erkeğin gelmesiyle kadınların birbirine nasıl düştüğünü ve sonrasını anlatıyor :D
Amerikan İç Savaşı sırasında yaralanan Kuzeyli Birlik askeri John McBurney (Colin Farrell), Güney’deki Konfederasyon’a bağlı Mississippi’de bir yatılı okulda kalan küçük bir kız tarafından bulunur ve hayatı kurtarılır. Sadece kız öğrencilerin kaldığı ve Martha Farnsworth’ün (Nicole Kidman) yönettiği okulda bakımı yapılıp iyileştirilen düşman askeri, zamanla oradaki herkesle yakınlık kurar. Ancak bu yakınlığın dozu arttıkça bu yalnız kadınlar birbirlerine düşecek, daha sonra da adama sırt çevireceklerdir.
Bugün postumu Balıkesir'den yazıyorum malum artık İzmir kaçamağı bitti bol dersli hayatıma geri döndüm :D
İzmir'deyken izlediğim yine tesadüfen denk gelip izlediğim (!) dönem filminden bahsetmek istiyorum.
3 sarışın kadının başrolünde olduğu - Nicole,Kriten ve Elle) ve esmerlerin en tatlısı olan Colin Farrell'ın olduğu bir film The Beguiled.
Kendş tespitlerime gelicek olursak öncelikle : Biz ne fena bir cinsiz kız :D Yemin ederim kendi cinsimden acayip korkuyorum :D Çünkü içinde kıskançlık ve bastırılmış cinsellikte olunca yapamayacağımız şey yok :D Ki bu ikisi yıllar boyunca kadınların yaşadığı 2 durum ...
Bastırılmış cinsellik cidden çok fena bir şey arkadaşlar :D En basitinden size seks oyuncaklarının çıkış hikayesini anlatayım ben de bizim hocaların yalancısıyım :D
Freud'un dönemlerinde kadınlar sürekli durduk yere ayılıp bayılır sinir krizleri geçirirlermiş.Tabi kocaları bu saçma durumlara bir anlam veremez hemen doktora yollarlarmış.O zamanlarda da cinsellik elbette bir tabu şimdi de olduğu gibi hele de kadınlar için ... Psikiyatristler bu kadınları inceledikleri zaman belli vajinal noktalar okşandığı zaman boşalım yaşadıkları ve bu sinir krizlerinin ve ayılıp bayılmalarının azaldığını tespit etmişler.Eh kocaları kendi işini gördükten sonra kadını hiç düşünmeyip kıçını dönüp uyudukları için kadınlar bastırılmış cinsellik yaşıyorlarmış ve bunlar sinir krizlere ve cinsel gerilimlere dönüyormuş.Kadınlar sürekli olarak bu doktorlara gidip cinsel masaj yaptırmaya başlayınca doktorlar herkese yetişememiş haliylen ve bu oyuncaklar yapılmış :D
Kısaca bu filmde de bastırılmış cinsellik yaşayan kadınların evine bir erkeğin gelmesiyle kadınların birbirine nasıl düştüğünü ve sonrasını anlatıyor :D
Amerikan İç Savaşı sırasında yaralanan Kuzeyli Birlik askeri John McBurney (Colin Farrell), Güney’deki Konfederasyon’a bağlı Mississippi’de bir yatılı okulda kalan küçük bir kız tarafından bulunur ve hayatı kurtarılır. Sadece kız öğrencilerin kaldığı ve Martha Farnsworth’ün (Nicole Kidman) yönettiği okulda bakımı yapılıp iyileştirilen düşman askeri, zamanla oradaki herkesle yakınlık kurar. Ancak bu yakınlığın dozu arttıkça bu yalnız kadınlar birbirlerine düşecek, daha sonra da adama sırt çevireceklerdir.
7 Ekim 2017 Cumartesi
Müzik - Ariana Grande - Side To Side ft. Nicki Minaj
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün İzmir'de son günüm yarın Balıkesir'e tempolu hayatıma geri dönüyorum bu kadarlık mini tatil yetti de arttı bile bana :)
Bugünün müzik postunda şu sıra milyonlarca baştan baştan dinlediğim şarkıyı yayınlamak istedim.Ariana'nın sesini zaten çok seviyorum Nicki'nin rapiyle de birleşince ortaya kulaklara ve gözlere bayramlık görüntüler ve sesler çıkıyor :)
Klibin ya da şarkı sözlerinin yapabileceğim çok bir analizi yok maalesef.Sadece klip bana geçen sene ki spor salonuna gittiğim günleri hatırlattı o bisiklette yaptıkları şeyleri de bizde yapıyorduk ama mini short giymeyince o kadar da seksi olmuyor maalesef :D Daha çok canım çıkıyormuş gibi hissediyordum kendimi kesinlikle seksi değil :D Zaten o antremandan sonra yere bi yatıyordum beni daha kaldırabilene aşkolsun :D Spor salonunu kapatıcaz diye bizi çalıştıran beden eğitimi öğrencisi benim kolumdan tutup dışarı atıyordu " Git artık evinde yat " diye :D Öyle gördüldüğü kadar kolay haraketler değil yani onlar klipte sadece seksi görünmek amacıyla yapılmış tabi :D
Bugün İzmir'de son günüm yarın Balıkesir'e tempolu hayatıma geri dönüyorum bu kadarlık mini tatil yetti de arttı bile bana :)
Bugünün müzik postunda şu sıra milyonlarca baştan baştan dinlediğim şarkıyı yayınlamak istedim.Ariana'nın sesini zaten çok seviyorum Nicki'nin rapiyle de birleşince ortaya kulaklara ve gözlere bayramlık görüntüler ve sesler çıkıyor :)
Klibin ya da şarkı sözlerinin yapabileceğim çok bir analizi yok maalesef.Sadece klip bana geçen sene ki spor salonuna gittiğim günleri hatırlattı o bisiklette yaptıkları şeyleri de bizde yapıyorduk ama mini short giymeyince o kadar da seksi olmuyor maalesef :D Daha çok canım çıkıyormuş gibi hissediyordum kendimi kesinlikle seksi değil :D Zaten o antremandan sonra yere bi yatıyordum beni daha kaldırabilene aşkolsun :D Spor salonunu kapatıcaz diye bizi çalıştıran beden eğitimi öğrencisi benim kolumdan tutup dışarı atıyordu " Git artık evinde yat " diye :D Öyle gördüldüğü kadar kolay haraketler değil yani onlar klipte sadece seksi görünmek amacıyla yapılmış tabi :D
5 Ekim 2017 Perşembe
Kitap - Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku İlhami Algör
Herkese merhabalar efenim ...
İzmir'de yatağımdan uzanarak bu satırları yazmak öyle keyifli ki anlatamam size.Yazın burdaykende biran önce Balıkesir'e gitmek istiyordum değil mi :)
Neyse efenim yüklü bir kitap siparişi verdim o kitaplarım gelene kadar onun bunun kitabıyla idare etmeye çalıştığımı söylemiştim malum bende kitap bağımlılığı var elimde okuduğum bir kitap illa ki olmak zorunda okunacak o kadar çok şey var ki okumamak bana boşa zaman öldürmekmiş gibi geliyor :)
Oda arkadaşımın kitaplarına dadandım bu seferde.Aslında benim için 1 günlük bir kitap oldu çünkü bu kitabı okuması hem çok kolay hem de çok kısa.Hemen okuyup bitiriveriyor insan çünkü kitap öyle bir dille yazılmış ki sanki kitap okumuyorda tatlı dilli biraz da edebiyattan anlayan bir arkadaşınız hikayesini anlatıyor gibi oluyor.Bir ara oldukça popülerdi bu kitap hatta bildiğim kadarıyla bu Behzat Ç. filmiyle de bir alakası mı vardı orada oynayan adam bu kitabın ismiyle aynı olan bir başka konulu film mi çevirmişti maalesef tam olarak bilemiyorum.Ben bu kitabı okuduğum için bu kitabı bilirim.
Kitabın konusu ne diye sormayın zira bilmiyorum :D Çünkü cidden bir konusu var mı bu adam ne anlatıyor pek anlamış değilim sadece Müzeyyen diye bir sevdiğinin olduğunu ve onu terk ettiğini anladım onun üzerine yazılmış kısa bir hikaye mi desem deneme mi desem sadece öylece bir düz yazı mı desem bilemedim ... Bu arada soğuk kahve hastalığımı bilmeyen kaldı mı bilemiyorum ilk defa bir Türk markası olan Torku'nunkini içtim ve açıkçası pek beğenmedim kıvamı diğer markalara göre daha bir farklı sanki bilemedim :/ Ama Türk markalarını her zaman desteklemekten yanayım :)
İzmir'de yatağımdan uzanarak bu satırları yazmak öyle keyifli ki anlatamam size.Yazın burdaykende biran önce Balıkesir'e gitmek istiyordum değil mi :)
Neyse efenim yüklü bir kitap siparişi verdim o kitaplarım gelene kadar onun bunun kitabıyla idare etmeye çalıştığımı söylemiştim malum bende kitap bağımlılığı var elimde okuduğum bir kitap illa ki olmak zorunda okunacak o kadar çok şey var ki okumamak bana boşa zaman öldürmekmiş gibi geliyor :)
Oda arkadaşımın kitaplarına dadandım bu seferde.Aslında benim için 1 günlük bir kitap oldu çünkü bu kitabı okuması hem çok kolay hem de çok kısa.Hemen okuyup bitiriveriyor insan çünkü kitap öyle bir dille yazılmış ki sanki kitap okumuyorda tatlı dilli biraz da edebiyattan anlayan bir arkadaşınız hikayesini anlatıyor gibi oluyor.Bir ara oldukça popülerdi bu kitap hatta bildiğim kadarıyla bu Behzat Ç. filmiyle de bir alakası mı vardı orada oynayan adam bu kitabın ismiyle aynı olan bir başka konulu film mi çevirmişti maalesef tam olarak bilemiyorum.Ben bu kitabı okuduğum için bu kitabı bilirim.
Kitabın konusu ne diye sormayın zira bilmiyorum :D Çünkü cidden bir konusu var mı bu adam ne anlatıyor pek anlamış değilim sadece Müzeyyen diye bir sevdiğinin olduğunu ve onu terk ettiğini anladım onun üzerine yazılmış kısa bir hikaye mi desem deneme mi desem sadece öylece bir düz yazı mı desem bilemedim ... Bu arada soğuk kahve hastalığımı bilmeyen kaldı mı bilemiyorum ilk defa bir Türk markası olan Torku'nunkini içtim ve açıkçası pek beğenmedim kıvamı diğer markalara göre daha bir farklı sanki bilemedim :/ Ama Türk markalarını her zaman desteklemekten yanayım :)
4 Ekim 2017 Çarşamba
Bilim Kurgu Film - Life
Herkese merhabalar efenim ...
Bilimkurgu severler bi bu tarafa bakabilir mi ? Teşekkürler :)
Bugünün film postunda uzun zamandır gördüğüm hatta sinemaya düştüğü ilk hafta gitmek istediğim ama nasip olmayan filmi nihayet izleme fırsatı buldum :)
Ryan Reynolds ve Jake Gyllenhaal gibi bir ikili var filmde sizce kaçar mı ?
Aslında filmden daha farklı beklentilerim vardı açıkçası ama 90'larda çekilen yaratık ya da uzaylı filmlerinin sadece 2017 versiyonu gibi olmuş bence.Tabi sonu hariç ... Sonu cidden hiç beklenmedik şekilde bitti ya bir devam filmi gelecek ya da distopik bir sonla bitirmeyi senarist daha uygun gördü bilemicem ... (Daha fazla spoiler vermemek için çenemi kapamayı tercih ediyorum.)
Kısaca konusundan bahsedicek olursak :
Uluslararası bir uzay istasyonunda görevli altı kişi, insanlık tarihinde çığır açacak bir keşfin eşiğindedir. Bu görevli ekip, Mars'ta ilk kez hayat olduğuna dair ip uçları bulur. Ekip araştırmalarını ilerlettikçe, beklenmedik sonuçlar almaya başlar çünkü buldukları bu hayat formu, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar zekidir.
Bilimkurgu severler bi bu tarafa bakabilir mi ? Teşekkürler :)
Bugünün film postunda uzun zamandır gördüğüm hatta sinemaya düştüğü ilk hafta gitmek istediğim ama nasip olmayan filmi nihayet izleme fırsatı buldum :)
Ryan Reynolds ve Jake Gyllenhaal gibi bir ikili var filmde sizce kaçar mı ?
Aslında filmden daha farklı beklentilerim vardı açıkçası ama 90'larda çekilen yaratık ya da uzaylı filmlerinin sadece 2017 versiyonu gibi olmuş bence.Tabi sonu hariç ... Sonu cidden hiç beklenmedik şekilde bitti ya bir devam filmi gelecek ya da distopik bir sonla bitirmeyi senarist daha uygun gördü bilemicem ... (Daha fazla spoiler vermemek için çenemi kapamayı tercih ediyorum.)
Kısaca konusundan bahsedicek olursak :
Uluslararası bir uzay istasyonunda görevli altı kişi, insanlık tarihinde çığır açacak bir keşfin eşiğindedir. Bu görevli ekip, Mars'ta ilk kez hayat olduğuna dair ip uçları bulur. Ekip araştırmalarını ilerlettikçe, beklenmedik sonuçlar almaya başlar çünkü buldukları bu hayat formu, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar zekidir.
3 Ekim 2017 Salı
Kore Dizi - Strongest Deliveryman
Herkese merhabalar efenim ...
Sanki çoook uzun bir süredir Kore dizisi yayınlamıyor gibi hissettim kendimi bu postu yazarken :)
Okul başlayalı sadece yeni yayınlanan dizileri takip ettiğim için can sıkıntısından arşivlerden izlemediğim Kore dizilerini çıkarıp izleme olayı benim için bitti :)
2017 Romantik-Komedi dramalarından biri olan genelde 2.adam olarak karşımıza çıkan Go Kyung Pyo Oppanın nihayet baş karakter olarak karşımızı çıktığı bir dizi olan Strongest Deliveryman'i izleyip bitirdim nihayet.Kore dizilerinden aşk meşkin yanında artık gerçekçi işlerin ve hayatların olduğu dizilerde revançta olmaya başladı ki ben bu tür dizileri daha çok seviyorum.Gerçek hayata daha yakın karakterler ve olaylar elbette her zaman daha iyidir :)
Aslında konusu başlarda oldukça umut vaadetmişti ama bölümler ilerledikçe açıkçası biraz sarpa sardığını hissettim ve en sonunda da iyi ki daha fazla uzatmadan bitirmişler dedim.Sanırım ilk defa bir Kore dizisinde baş karakterlerden çok yan karakterlerin aşkını sevdim çünkü onlar daha samimi ve daha komedilerdi :D Ayrıca baş roldeki kızı hiç sevmedim umarım bir daha dramalarda görmem :/
Sanki çoook uzun bir süredir Kore dizisi yayınlamıyor gibi hissettim kendimi bu postu yazarken :)
Okul başlayalı sadece yeni yayınlanan dizileri takip ettiğim için can sıkıntısından arşivlerden izlemediğim Kore dizilerini çıkarıp izleme olayı benim için bitti :)
2017 Romantik-Komedi dramalarından biri olan genelde 2.adam olarak karşımıza çıkan Go Kyung Pyo Oppanın nihayet baş karakter olarak karşımızı çıktığı bir dizi olan Strongest Deliveryman'i izleyip bitirdim nihayet.Kore dizilerinden aşk meşkin yanında artık gerçekçi işlerin ve hayatların olduğu dizilerde revançta olmaya başladı ki ben bu tür dizileri daha çok seviyorum.Gerçek hayata daha yakın karakterler ve olaylar elbette her zaman daha iyidir :)
Aslında konusu başlarda oldukça umut vaadetmişti ama bölümler ilerledikçe açıkçası biraz sarpa sardığını hissettim ve en sonunda da iyi ki daha fazla uzatmadan bitirmişler dedim.Sanırım ilk defa bir Kore dizisinde baş karakterlerden çok yan karakterlerin aşkını sevdim çünkü onlar daha samimi ve daha komedilerdi :D Ayrıca baş roldeki kızı hiç sevmedim umarım bir daha dramalarda görmem :/
1 Ekim 2017 Pazar
Müzik - Katy Perry - Bon Appétit ft. Migos
Herkese merhabalar efenim ...
Bugün 1 Ekim hem sevgili babacığımın doğum günü hem de yeni bir ayın ilk günü :)
O yüzden bugün güzel bir pazar sabahı olduğu için müzik videosu ile başlamak istedim.
Katy Perry çok severim her klibinde ayrı bir hikayeye ve görselliğe yer vermesiyle de beni kendinde daha da çeker.Bu şarkısını da klibine de bayıldım !
Hafiften yamyamlık hissi uyandırsa da farklı ve izlenesi bir klip olduğu gerçeğini değiştirmez o yüzden kısaca iyi seyirler :)
Bugün 1 Ekim hem sevgili babacığımın doğum günü hem de yeni bir ayın ilk günü :)
O yüzden bugün güzel bir pazar sabahı olduğu için müzik videosu ile başlamak istedim.
Katy Perry çok severim her klibinde ayrı bir hikayeye ve görselliğe yer vermesiyle de beni kendinde daha da çeker.Bu şarkısını da klibine de bayıldım !
Hafiften yamyamlık hissi uyandırsa da farklı ve izlenesi bir klip olduğu gerçeğini değiştirmez o yüzden kısaca iyi seyirler :)
30 Eylül 2017 Cumartesi
Kitap - Ramses: Işığın Oğlu Christian JacQ
Herkese merhabalar efenim ...
Şu sıra okul ve KPSS birlikte yürütmeye çabaladığım için bi çok şeye vakit ayıramıyor gibi hissetsem de kendimi bence yeterince ya da en azından elimde geldiğince vakit ayırmaya çabalıyorum.
Bliyorsunuz ki ben iflah olmaz bir kitap bağımlısıyım o yüzden elimde bir kitap olmadan duramam ve şansıma Balıkesir İl Kütüphanesi yeni binasına taşındığı için 9 Ekime kadar oradan kitap alamıcam ben de elimdeki alternatifleri değerlendirip üniversitenin kütüphanesinden aslında benden çok kardeşimin ilgi alanı olan Mısır Tarihinden Ramses'in hikayesini anlatan bir kitap aldım.Evet tarih kitapları okumayı çok sevmem bu kitabı da eh sevdim diyebiliriz :D Maksat elim kitapsız kalmasın :D
Aslında mitolojiler ve dünya tarihi içinde benimde en sevdiğim ve sırlarla dolu olduğunu bildiğim medeniyet kesinlikle Mısır ve Yunanistan.Hem çok eski köklü medeniyet olmalarından dolayı hem de güçlü kişilerin tarihlerinde bol bol rol oynamaları ki güçlü kişilikleri ne kadar sevdiğimi bilirsiniz ...
Bu aslından bir serinin ilk kitabı bu kitapta daha çok Ramses'in çocukluğu ve tahta çıkmadan önceki gençlik sürecini ele alıyor.Mısır tarihi ile ilgilenenler için bence oldukça sade bir dil ve anlatımla yazmılmış bir kitap o yüzden merak edenler için tavsiye ederim.Son olarak serinin diğer kitaplarını okumayı düşünmüyorum bu bana oldukça yeterli geldi :D
Şu sıra okul ve KPSS birlikte yürütmeye çabaladığım için bi çok şeye vakit ayıramıyor gibi hissetsem de kendimi bence yeterince ya da en azından elimde geldiğince vakit ayırmaya çabalıyorum.
Bliyorsunuz ki ben iflah olmaz bir kitap bağımlısıyım o yüzden elimde bir kitap olmadan duramam ve şansıma Balıkesir İl Kütüphanesi yeni binasına taşındığı için 9 Ekime kadar oradan kitap alamıcam ben de elimdeki alternatifleri değerlendirip üniversitenin kütüphanesinden aslında benden çok kardeşimin ilgi alanı olan Mısır Tarihinden Ramses'in hikayesini anlatan bir kitap aldım.Evet tarih kitapları okumayı çok sevmem bu kitabı da eh sevdim diyebiliriz :D Maksat elim kitapsız kalmasın :D
Aslında mitolojiler ve dünya tarihi içinde benimde en sevdiğim ve sırlarla dolu olduğunu bildiğim medeniyet kesinlikle Mısır ve Yunanistan.Hem çok eski köklü medeniyet olmalarından dolayı hem de güçlü kişilerin tarihlerinde bol bol rol oynamaları ki güçlü kişilikleri ne kadar sevdiğimi bilirsiniz ...
Bu aslından bir serinin ilk kitabı bu kitapta daha çok Ramses'in çocukluğu ve tahta çıkmadan önceki gençlik sürecini ele alıyor.Mısır tarihi ile ilgilenenler için bence oldukça sade bir dil ve anlatımla yazmılmış bir kitap o yüzden merak edenler için tavsiye ederim.Son olarak serinin diğer kitaplarını okumayı düşünmüyorum bu bana oldukça yeterli geldi :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Gerilim Filmi : The Substance
Herkese merhabalar efenim, Yılın en iyi korku filmlerinden biri olmaya aday olan feministik bir Body Horror olarak anılan ve artık sinefill...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...