Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 18.günündeyiz.Dün ki hasta halim biraz dinlenince geçti şu anda çok daha iyiyim ama doğum günüme hasta hasta girdim resmen :D Gerçi sağlıklı olsam ne fark edecekti sanki parti yapacaktık :D
İlk defa bir filmi izlerken bir şey yemedim daha doğrusu kız kardeşim bu filmi daha önceden izlediği için bana "bir şey yeme izlerken " dedi ben de iyi ki tavsiyesine uymuşum yoksa kusardım :(
Film anlatmak istedikleri çerçevesinde yapılmış en iyi filmlerden biri olmuş adam izlemeniz için biraz mideye ihtiyacınız var hassas mideler izlemesin :)
The Platform, her katta bir hücrenin, her hücrede iki kişinin olduğu dikey bir hapishanede geçiyor. Her gün sadece iki dakika bu dikey hapishanenin en üst katından aşağı yiyecek gönderiliyor. Üst kattakiler yiyecekleri ele geçirmek için zamana karşı yarışırken, en alt kattakiler açlık içinde her geçen gün biraz daha vahşi, biraz daha radikal hâle geliyor. Filmde üst kattakilerin alttakilere göre daha iyi beslendiği bu hapishanedeki bir mahkûmun, herkese yeterince yemek ulaşması için sistemde değişiklik yapmaya başlamasıyla yaşanan olayları konu alıyor.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
4 Nisan 2020 Cumartesi
3 Nisan 2020 Cuma
Anime Film : Tonari no Totoro
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 17. günündeyiz ve bugün 03.04.2020 benim doğum günüm ama hiç keyfim yok :/ Dün akşam biraz böyle ateşim çıkar gibi oldu sabaha kadar uyuyamadım sabahta karın ağrısıyla uyandım ama korona falan olduğumu sanmıyorum daha çok şu dans edip terlemelerimden üşüttüm gibi herhalde havalar daha bi ısınınca danslarıma geri dönsem daha iyi olacak gibi :D
Bugün yine içimize minnaklık serpmek istedim ve Miyazaki'nin herkesin çok sevdiği Totoro anime filmini izledim daha önce izledim mi izlemedim mi çok fazla hatırlamıyorum maalesef o yüzden tekrar izlemek istedim.Filmin şarkısını da çok beğendiğim için sizinle paylaşmak istedim :)
İki sevimli kız kardeş olan Satsuke ve Mei, babaları ile birlikte hastanede yatan annelerine daha yakın olabilmek için hastanenin yakınındaki bir köy evine taşınırlar. Yeni evlerine alışmaya çalışırlarken inanılmaz bir gerçeğin farkına varırlar. Evlerinin yakınındaki ormanda Totoro isminde, son derece sevimli ve büyülü yaratıklar yaşamaktadır. Bu sevimli yaratıklarla kısa zamanda arkadaş olan Satsuke ve Mei için şehrin telaşından uzakta yepyeni büyülü bir dünyanın kapıları açılacaktır.
Karantinanın 17. günündeyiz ve bugün 03.04.2020 benim doğum günüm ama hiç keyfim yok :/ Dün akşam biraz böyle ateşim çıkar gibi oldu sabaha kadar uyuyamadım sabahta karın ağrısıyla uyandım ama korona falan olduğumu sanmıyorum daha çok şu dans edip terlemelerimden üşüttüm gibi herhalde havalar daha bi ısınınca danslarıma geri dönsem daha iyi olacak gibi :D
Bugün yine içimize minnaklık serpmek istedim ve Miyazaki'nin herkesin çok sevdiği Totoro anime filmini izledim daha önce izledim mi izlemedim mi çok fazla hatırlamıyorum maalesef o yüzden tekrar izlemek istedim.Filmin şarkısını da çok beğendiğim için sizinle paylaşmak istedim :)
İki sevimli kız kardeş olan Satsuke ve Mei, babaları ile birlikte hastanede yatan annelerine daha yakın olabilmek için hastanenin yakınındaki bir köy evine taşınırlar. Yeni evlerine alışmaya çalışırlarken inanılmaz bir gerçeğin farkına varırlar. Evlerinin yakınındaki ormanda Totoro isminde, son derece sevimli ve büyülü yaratıklar yaşamaktadır. Bu sevimli yaratıklarla kısa zamanda arkadaş olan Satsuke ve Mei için şehrin telaşından uzakta yepyeni büyülü bir dünyanın kapıları açılacaktır.
2 Nisan 2020 Perşembe
Kitap - Sula Toni Morrison
Herkese merhabalar efenim,
Bir yandan çalışıyorum gün boyunca,bir yandan her gün dans edip kilomu korumaya çalışıyorum bir yandan da kitap okuyup,film izliyorum.Nisan ayı geldi nihayet belli ki hepimiz için çok zorlu geçicek hastalığın en kritik zamanları olduğunu söylüyor insanlar umarım şu durum yaza kadar bitmiş olur ve hepimiz rahat bir nefes alırız.
Kitabımıza gelicek olursak Sula benim bloglarda çok görüp merak ettiğim bir kitaptı ama öyle çok beğenemedim maalesef okunması kolay bir kitap olsa da 3 günde bitirebileceğim bir kitabı akmadığı için 1 haftadır elimde süründürüyorum.Kitabın en iyi tarafı çevirisinin oldukça güzel ve eğlenceli olmasıydı zenci mahalleri anlattığı için aksanlı bir dilin bozuk bir Türkçeyle aktarılması çok hoş olmuştu :)
Edebiyat tarihine armağan ettiği ölümsüz karakterler ve çarpıcı kurgularla dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison ırk ve cinsiyet ayrımcılığını görünür kılan romanlarıyla okurların belleğinde eşsiz bir yer edinmiştir.
Kadın olmanın kuşatılmışlığını birlikte, yoksulluk ve yoksunluk içinde büyürken öğrenen iki kız arkadaş üzerinden suçu dahi paylaşmanın, aşkın ve ihanetin çarpıcı hikâyesi Morrison’un şiirsel dilinde hayat buluyor. Toplumsal normları kabullenişle, kendini bulma ve özgürleşme çabasının çelişkisi dönemin çetin atmosferinde gitgide çözümsüz bir hal alırken, farklı olana karşı duyulan korkunun birleştirici gücü Morrison’un usta kalemiyle gözler önüne seriliyor.
Güvendikçe yara almanın, sahiplenişin yarattığı esaret korkusunun, yaralara ama en çok da yaralayanlara duyulan özlemin, bütün olma, tamamlanma arayışının ve her şeye rağmen ayakta kalmanın; kadın olmanın incelikli hikâyesi: Sula.
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden)
Bir yandan çalışıyorum gün boyunca,bir yandan her gün dans edip kilomu korumaya çalışıyorum bir yandan da kitap okuyup,film izliyorum.Nisan ayı geldi nihayet belli ki hepimiz için çok zorlu geçicek hastalığın en kritik zamanları olduğunu söylüyor insanlar umarım şu durum yaza kadar bitmiş olur ve hepimiz rahat bir nefes alırız.
Kitabımıza gelicek olursak Sula benim bloglarda çok görüp merak ettiğim bir kitaptı ama öyle çok beğenemedim maalesef okunması kolay bir kitap olsa da 3 günde bitirebileceğim bir kitabı akmadığı için 1 haftadır elimde süründürüyorum.Kitabın en iyi tarafı çevirisinin oldukça güzel ve eğlenceli olmasıydı zenci mahalleri anlattığı için aksanlı bir dilin bozuk bir Türkçeyle aktarılması çok hoş olmuştu :)
Edebiyat tarihine armağan ettiği ölümsüz karakterler ve çarpıcı kurgularla dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison ırk ve cinsiyet ayrımcılığını görünür kılan romanlarıyla okurların belleğinde eşsiz bir yer edinmiştir.
Kadın olmanın kuşatılmışlığını birlikte, yoksulluk ve yoksunluk içinde büyürken öğrenen iki kız arkadaş üzerinden suçu dahi paylaşmanın, aşkın ve ihanetin çarpıcı hikâyesi Morrison’un şiirsel dilinde hayat buluyor. Toplumsal normları kabullenişle, kendini bulma ve özgürleşme çabasının çelişkisi dönemin çetin atmosferinde gitgide çözümsüz bir hal alırken, farklı olana karşı duyulan korkunun birleştirici gücü Morrison’un usta kalemiyle gözler önüne seriliyor.
Güvendikçe yara almanın, sahiplenişin yarattığı esaret korkusunun, yaralara ama en çok da yaralayanlara duyulan özlemin, bütün olma, tamamlanma arayışının ve her şeye rağmen ayakta kalmanın; kadın olmanın incelikli hikâyesi: Sula.
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden)
1 Nisan 2020 Çarşamba
Anime Film : Hauru no ugoku shiro
Herkese merhabalar efenim,
Bu zamanlar da en ihtiyacım olan şey kesinlikle biraz minnaklık.Uzun zamandır Miyazaki'nin izlemediğim anime filmlerini izlemek istiyordum tam da zamanıymış demek ki ilk olarak Türkçe 'ye Yürüyen Şato olarak çevrilen Hauru no ugoku shiro yapımını izledim.Renkler,çizimler ve olağanüstü hayal gücü elbette bir kez daha neden Miyazaki hayranı olduğumu hatırlattı bana denebilecek çok bir şey yok her zaman ki gibi izleyin izlettirin harika bir eser daha Miyazaki dedemizden :)
Küçük Sophie, üvey annesi ve kardeşleriyle babasından kalan şapka dükkanından geçinmeye çalışır. Fakir ve sıradan hayatı bir gün bir cadı tarafından yaşlı bir kadına dönüştürülmesiyle ters yüz olur. Artık Sophie’nin önünde yeni ve fantastik bir yolculuk vardır. Yolculuğu onu sürekli yer değiştiren, hatta uçarak hareket eden bir şatoya getirir. Bu korkunç şatoda genç kızların ruhlarını avlayan, çekici ve korkutucu bir büyücü olan Howl yaşamaktadır. Sophie’nin laneti de ancak Howl ve şatosunun büyüsüyle çözülecektir.
Bu zamanlar da en ihtiyacım olan şey kesinlikle biraz minnaklık.Uzun zamandır Miyazaki'nin izlemediğim anime filmlerini izlemek istiyordum tam da zamanıymış demek ki ilk olarak Türkçe 'ye Yürüyen Şato olarak çevrilen Hauru no ugoku shiro yapımını izledim.Renkler,çizimler ve olağanüstü hayal gücü elbette bir kez daha neden Miyazaki hayranı olduğumu hatırlattı bana denebilecek çok bir şey yok her zaman ki gibi izleyin izlettirin harika bir eser daha Miyazaki dedemizden :)
Küçük Sophie, üvey annesi ve kardeşleriyle babasından kalan şapka dükkanından geçinmeye çalışır. Fakir ve sıradan hayatı bir gün bir cadı tarafından yaşlı bir kadına dönüştürülmesiyle ters yüz olur. Artık Sophie’nin önünde yeni ve fantastik bir yolculuk vardır. Yolculuğu onu sürekli yer değiştiren, hatta uçarak hareket eden bir şatoya getirir. Bu korkunç şatoda genç kızların ruhlarını avlayan, çekici ve korkutucu bir büyücü olan Howl yaşamaktadır. Sophie’nin laneti de ancak Howl ve şatosunun büyüsüyle çözülecektir.
31 Mart 2020 Salı
Komedi Filmi : Kelebekler
Herkese merhabalar efenim,
Netflix de de olan yerli bir filmden bahsedicem bugün sizlere.Vizyona ilk geldiği zaman çok övülmüştü hatta ödülde aldı film Netflix e gelince ben de izleyeyim dedim ama filmin nesi bu kadar övüldü pek anlam veremedim açıkçası.Komedi desen tam komedi değil,dram desen tam dram değil pek bir anlam veremedim bazı sahneleri dışında çok yavaş ilerleyen ve boş diyaloglarla dolu bir filmdi sanırım bu kadar sevilmiş olmasının ve ödül almasının ilk sebebi de bu oldu gerçek hayatı yansıttığı için boş diyaloglar,uzun yollar,kopuk hikayeler ve hayatlar ...
Birbirlerinden uzakta yaşayan ve birbirlerini pek tanımayan üç kardeş, astronot Cemal (Tolga Tekin), aktör Kenan (Bartu Küçükçağlayan) ve öğretmen Suzan (Tuğçe Altuğ), 30 yıldır görüşmedikleri babalarından gelen telefonun ardından köylerinde yeniden bir araya gelirler. Geldiklerinde babalarının öldüğünü ve köye kelebeklerin geldiği dönemde gömülmek istediğini vasiyet etmiştir. Bir süre daha köyde durmak zorunda kalan kardeşler, bu sürede hem birbirlerini hem de babalarını daha iyi tanımaya çalışacaklardır.
Netflix de de olan yerli bir filmden bahsedicem bugün sizlere.Vizyona ilk geldiği zaman çok övülmüştü hatta ödülde aldı film Netflix e gelince ben de izleyeyim dedim ama filmin nesi bu kadar övüldü pek anlam veremedim açıkçası.Komedi desen tam komedi değil,dram desen tam dram değil pek bir anlam veremedim bazı sahneleri dışında çok yavaş ilerleyen ve boş diyaloglarla dolu bir filmdi sanırım bu kadar sevilmiş olmasının ve ödül almasının ilk sebebi de bu oldu gerçek hayatı yansıttığı için boş diyaloglar,uzun yollar,kopuk hikayeler ve hayatlar ...
Birbirlerinden uzakta yaşayan ve birbirlerini pek tanımayan üç kardeş, astronot Cemal (Tolga Tekin), aktör Kenan (Bartu Küçükçağlayan) ve öğretmen Suzan (Tuğçe Altuğ), 30 yıldır görüşmedikleri babalarından gelen telefonun ardından köylerinde yeniden bir araya gelirler. Geldiklerinde babalarının öldüğünü ve köye kelebeklerin geldiği dönemde gömülmek istediğini vasiyet etmiştir. Bir süre daha köyde durmak zorunda kalan kardeşler, bu sürede hem birbirlerini hem de babalarını daha iyi tanımaya çalışacaklardır.
29 Mart 2020 Pazar
Alman Dizisi : Unorthodox
Herkese merhabalar efenim,
Bugün kurum olarak online derslerin yanında biz de modaya uyup zoom programı ile ders vermeye başlayacağız derslerin moderatörlüğünü elbette biz yaptığımız için tüm gün bu işle uğraşıyor olacağız.Saat 10.00 da ilk ders başlayacak o yüzden sabahın 8'in de kalktım (sanki ders anlatacak olan benmişim gibi) hazır kalkmışken bloğumu da yazayım dedim.
Netflix de 4 bölümlük bir mini dizi izliyordu annem ben de hemen kuruluverdim yanına çünkü dizinin konusu hoşuma gitti kadın özgürlüğü ve elbette özgürlük temalı ! Sadece karantina olduğumuz günler değil normal zamanlarda da çoğu zaman özgür olmayı diliyorum çoğu zaman istediğim her şeyi her an yapabiliyorum ama üniversitedekine oranla burada ailemle yaşadığım için o kadar mümkün olmuyor maalesef ki :/ Bu dizide de ailesinden dini olarak sürekli baskı yiyen bir Yahudi kızının özgürlük için bir adamla evlenmesini daha sonra özgürlüğün evlilikte olmadığını anlayıp Berlin'e kaçmasını yeteneğinin,hayallerinin ve özgürlüğün peşinden gitmesini anlatıyor tabi kocası öyle düşündüğünüz kadar kötü bir adam değil ama kızı seviyor bu yüzden kız kaçınca o da karısının peşinden yollara düşüyor.
Kendi ayakları üzerinde durma arayışındaki genç bir kadın, New York'taki ultra Ortodoks Yahudi topluluğunu bırakarak Berlin'de yeni bir hayata başlar. Ancak tam kendi yolunu bulmaya başlamışken geçmişi yakasını bırakmaz.
Bugün kurum olarak online derslerin yanında biz de modaya uyup zoom programı ile ders vermeye başlayacağız derslerin moderatörlüğünü elbette biz yaptığımız için tüm gün bu işle uğraşıyor olacağız.Saat 10.00 da ilk ders başlayacak o yüzden sabahın 8'in de kalktım (sanki ders anlatacak olan benmişim gibi) hazır kalkmışken bloğumu da yazayım dedim.
Netflix de 4 bölümlük bir mini dizi izliyordu annem ben de hemen kuruluverdim yanına çünkü dizinin konusu hoşuma gitti kadın özgürlüğü ve elbette özgürlük temalı ! Sadece karantina olduğumuz günler değil normal zamanlarda da çoğu zaman özgür olmayı diliyorum çoğu zaman istediğim her şeyi her an yapabiliyorum ama üniversitedekine oranla burada ailemle yaşadığım için o kadar mümkün olmuyor maalesef ki :/ Bu dizide de ailesinden dini olarak sürekli baskı yiyen bir Yahudi kızının özgürlük için bir adamla evlenmesini daha sonra özgürlüğün evlilikte olmadığını anlayıp Berlin'e kaçmasını yeteneğinin,hayallerinin ve özgürlüğün peşinden gitmesini anlatıyor tabi kocası öyle düşündüğünüz kadar kötü bir adam değil ama kızı seviyor bu yüzden kız kaçınca o da karısının peşinden yollara düşüyor.
Kendi ayakları üzerinde durma arayışındaki genç bir kadın, New York'taki ultra Ortodoks Yahudi topluluğunu bırakarak Berlin'de yeni bir hayata başlar. Ancak tam kendi yolunu bulmaya başlamışken geçmişi yakasını bırakmaz.
Gizem Filmi : Knives Out
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 12.günündeyiz.Bugün pazar sineması yapmak ve bütün bir haftanın yorgunluğunu atmak için güzel bir gün aslında tabi ki dışarı çıkmayacaksınız , derdim normal bir pazar olsaydı :) Artık her gün film izlemeye zamanımız var insan film izlemeye dahi zamanı olmadığı zamanları özlermiymiş vallahi özlermiş ! Tam her şey rayına girdi ne güzel bana ve bilgime değer veren bir işim,aşık olduğum bir sevgilim ve mutlu mesut yaşadığım bir ailem var diyordum ki önce sevgilim beni terk etti sonra bu korona olayları ortaya çıktı ve işler yokuş aşağı gitmeye başladı oysa çook uzun zamandır böyle zamanlar ne zaman gelecek diye bekliyordum , her şeyin hayırlısını dilemek lazımmış :)
Bugün ki filmimiz kitaptan beyaz perdeye uyarlanan bir dedektiflik hikayesi var.Ben parça parça izledim biraz uzun geldiği için ama yine de izlemesi keyifli sonu tahmin etsem de acaba öyle mi diye sonuna kadar merak ettiren güzel bir filmdi.
Polisiye roman yazarı Harlan Thrombey (Christopher Plummer), 85. yaş gününde evinde ölü bulunur. Meraklı bir araştırmacı dedektif olan Benoit Blanc (Daniel Craig) gizli bir şekilde cinayet araştırmasında yer almaya başlar. Harlan Thrombey'nin ailesine soruşturma için başvurulur, ancak aile tam anlamıyla hiçbir işine yaramaz. Blanc tüm bu yüzeyde görünenlerin altını kazımak ve tüm yalanları ortaya çıkararak Thrombey'nin ölümünün ardındaki gerçeği bulmayı hedefler.
Karantinanın 12.günündeyiz.Bugün pazar sineması yapmak ve bütün bir haftanın yorgunluğunu atmak için güzel bir gün aslında tabi ki dışarı çıkmayacaksınız , derdim normal bir pazar olsaydı :) Artık her gün film izlemeye zamanımız var insan film izlemeye dahi zamanı olmadığı zamanları özlermiymiş vallahi özlermiş ! Tam her şey rayına girdi ne güzel bana ve bilgime değer veren bir işim,aşık olduğum bir sevgilim ve mutlu mesut yaşadığım bir ailem var diyordum ki önce sevgilim beni terk etti sonra bu korona olayları ortaya çıktı ve işler yokuş aşağı gitmeye başladı oysa çook uzun zamandır böyle zamanlar ne zaman gelecek diye bekliyordum , her şeyin hayırlısını dilemek lazımmış :)
Bugün ki filmimiz kitaptan beyaz perdeye uyarlanan bir dedektiflik hikayesi var.Ben parça parça izledim biraz uzun geldiği için ama yine de izlemesi keyifli sonu tahmin etsem de acaba öyle mi diye sonuna kadar merak ettiren güzel bir filmdi.
Polisiye roman yazarı Harlan Thrombey (Christopher Plummer), 85. yaş gününde evinde ölü bulunur. Meraklı bir araştırmacı dedektif olan Benoit Blanc (Daniel Craig) gizli bir şekilde cinayet araştırmasında yer almaya başlar. Harlan Thrombey'nin ailesine soruşturma için başvurulur, ancak aile tam anlamıyla hiçbir işine yaramaz. Blanc tüm bu yüzeyde görünenlerin altını kazımak ve tüm yalanları ortaya çıkararak Thrombey'nin ölümünün ardındaki gerçeği bulmayı hedefler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Samsun Kitap Ağacı İle Aralık Ayı Kitabı Kul Seray Şahiner
Herkese merhabalar efenim, Dün toplantımızı yaptık.İlk defa Seray Şahiner okudum bu vasıta ile.Dilini ve kadın dünyasını anlatmasını çok se...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...