Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 22.gününde Netflix'in kuyularına düştüm ve izlemediğim ne varsa daha önceden görüp duyduğum izlemeye başladım.Bunlardan biri de Aslı İnandık'ın kendi filmi Aslı Gibidir filmiydi.Eğlenceli zaman geçirmelik tam da bu zamanlar da olduğu gibi boş zamanınızın çok olduğu zamanlarda izleyebilceğiniz kafa dağıtmalık film.Ne çok iyi ne çok vasat sinemaya para verilmez anca böyle bir zaman da izlenecek bir film olmuş.
Aslı Gibidir, oyuncu olmanın hayalini kuran genç bir kadının yaşadıklarını konu ediyor. Genç bir kız olan Aslı, yıllardır oyuncu olmanın hayalini kurmaktadır. Ailesine bağlı olan genç kız onların isteğini geri çevirmeyip, ilk üniversitesini onların tercihine göre belirler. Ancak hayallerinden asla vazgeçmez ve yeniden sınavlara hazırlanıp ikinci üniversite olarak, özel bir konservatuvarın oyunculuk bölümünü kazanır. Hayallerine adım adım yaklaşan Aslı'nın bu başarısı, ailesinin tepkisine neden olur. Ailesi, kızlarının oyuncu olmasını istemediği için, ona destek olmayacaklarını söyler. Ne olursa olsun konservatuvarda okumaya kararlı olan Aslı, bunun için ne yapacağını düşünürken, kendisini hiç bilmediği bir dünyanın içinde bulur. 'Dublörler Kulübü'ne adımını atan Aslı, burada bir yandan okul için para kazanırken, bir yandan da yeteneğini sergileme imkanı bulur. Adeta ikinci yuvası olduğu 'Dublörler Kulübü'nde hayatının macerasını yaşayan Aslı’nın yaşamı, aşk kapısını çaldığında bambaşka bir hal alır.
Her halta "Maydanoz" olan blog... Film,Dizi,Kitap,YouTube,Anime,Moda,Yemek,Gezi,Oyun,Eğitim,Makyaj,Alışveriş,Bakım,Tiyatro,Konser...
8 Nisan 2020 Çarşamba
7 Nisan 2020 Salı
Dram Filmi : 7.Koğuştaki Mucize
Herkese merhabalar efenim,
Karanatinanın 21.günündeyiz.Çalışmaktan izleyemediğim ne varsa bu fırsat izlemeye çalışıyorum.Dram filmlerini biliyorsunuz ki hiç sevmem o yüzden bu film çıktığından beri zilyon kişi bana önerse bile izlememek için direnmiştim çünkü ağlayacağımı çok iyi biliyorum ve boş yere başım ağrayacak,gözlerim şişecek hiç benlik değildi tabi çalışıyorken.Şimdi tüm gün evde olduğum için ağlasam ne gözlerim şişse ne evde kal kal ben bile kurudum resmen ki ben evde kalmaya en alışık insanlardanımdır :)
Bu filmin daha önce Kore versiyonunu görmüş izlemek istemiştim ama ona da kısmet olmamıştı şimdi yerli versiyonunu Netflix alınca artık izlemenin zamanıdır dedim izledim ve tabi ki filmin daha ilk sahnelerinden itibaren ağlamaya başladım sonuna kadar artık ağlamaktan nefes alamaz hale gelinceye kadar ağladım ama bir yandan da rahatladım erkek arkadaşımdan ayrıldığımdan beridir ağlamıyordum iyi geldi içim temizlenmiş oldu :D
7. Koğuştaki Mucize, 7 yaşındaki kızı ile aynı zeka yaşına sahip bir babanın adalet arayışını konu ediyor. 1983 yılında bir Ege kasabasında küçük bir kız ölür. Ölen küçük kız sıkıyönetim komutanının kızıdır ve onun ölümünün sorumlusu olarak babaannesi ile yaşayan ve 7 yaşında bir kızı olan Memo görülür. Memo, her ne kadar suçsuz olduğunu anlatsa da kimse ona inanmaz. İdam cezasına çarptırılan Memo'nun yakınları adaletin sağlanması için uğraşırken, Memo ve kızı Ova'nın tek istediği birbirlerine kavuşabilmektir. Memo, bir mucize gerçekleşip idam cezasından kurtulabilecek midir?
Karanatinanın 21.günündeyiz.Çalışmaktan izleyemediğim ne varsa bu fırsat izlemeye çalışıyorum.Dram filmlerini biliyorsunuz ki hiç sevmem o yüzden bu film çıktığından beri zilyon kişi bana önerse bile izlememek için direnmiştim çünkü ağlayacağımı çok iyi biliyorum ve boş yere başım ağrayacak,gözlerim şişecek hiç benlik değildi tabi çalışıyorken.Şimdi tüm gün evde olduğum için ağlasam ne gözlerim şişse ne evde kal kal ben bile kurudum resmen ki ben evde kalmaya en alışık insanlardanımdır :)
Bu filmin daha önce Kore versiyonunu görmüş izlemek istemiştim ama ona da kısmet olmamıştı şimdi yerli versiyonunu Netflix alınca artık izlemenin zamanıdır dedim izledim ve tabi ki filmin daha ilk sahnelerinden itibaren ağlamaya başladım sonuna kadar artık ağlamaktan nefes alamaz hale gelinceye kadar ağladım ama bir yandan da rahatladım erkek arkadaşımdan ayrıldığımdan beridir ağlamıyordum iyi geldi içim temizlenmiş oldu :D
7. Koğuştaki Mucize, 7 yaşındaki kızı ile aynı zeka yaşına sahip bir babanın adalet arayışını konu ediyor. 1983 yılında bir Ege kasabasında küçük bir kız ölür. Ölen küçük kız sıkıyönetim komutanının kızıdır ve onun ölümünün sorumlusu olarak babaannesi ile yaşayan ve 7 yaşında bir kızı olan Memo görülür. Memo, her ne kadar suçsuz olduğunu anlatsa da kimse ona inanmaz. İdam cezasına çarptırılan Memo'nun yakınları adaletin sağlanması için uğraşırken, Memo ve kızı Ova'nın tek istediği birbirlerine kavuşabilmektir. Memo, bir mucize gerçekleşip idam cezasından kurtulabilecek midir?
6 Nisan 2020 Pazartesi
Kitap - M Treni Patti Smith
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 20.gününde yeni bir haftaya bir kitap postu ile başlayalım dedim.Her hafta 1 kitap bitirmeye çalışıyorum artık elimden geldiğince.
Uzun zamandır okumayı çok istediğim bir kitaptan Patti Smith'in anılarından oluşan M Treninden bahsedicem.Bence tam da zamanında okudum bu kitabı 2 yıl önce kütüphanede gördüğüm zaman alsaydım benim için bu kadar akıcı,ferahlatıcı ve anlamlı olmazdı bu kitap.Yazar gibi ben de şu sıra Japon edebiyatına sardığım için kadının yazılarında sanki çok sevdiğim bir kanalın vlogunu izliyor gibi oldum.Geziler,edebiyat,sanat,müzik,şiir ve kahve ...
"Oğlan büyüdü, baba öldü, kız benden uzun, kötü bir rüyadan dolayı ağlıyor. Lütfen sonsuza dek kalın, diyorum tanıdığım şeylere. Gitmeyin. Büyümeyin."
Çoluk Çocuk ile bizi fena halde hazırlıksız yakalayan Patti Smith, "hayatımın yol haritası" olarak tanımladığı M Treni'nde zihninin derinliklerine doğru bir tren yolculuğuna çıkıyor.
Patti Smith anılarını, hayal dünyasını, bir bardak koyu kahveden ya da bir Murakami satırından aldığı hazzı bir araya toplayıp kelimelerle tutturuyor. "Kaybedip bir daha bulamadıkları"nın yerini yine kelimelerle dolduruyor. "O gamsız balona, dünyaya inanıyorum" diyen koca ruhlu bir sanatçının hayata yazdığı bir aşk notu M Treni.
Harika şarkı sözleri yazmak bir şey, M Treni gibi bir kitap yazmak ise bam-başka bir şey. Bundan sonra yapacaklarını saymazsak M Treni, Patti Smith'in yarattığı en iyi şey.
-The Nation-
Patti Smith bizim için yaşıyor, yazıyor ve söylüyor.
-Washington Post-
Okuduğum en sıra dışı, en nefes kesici kitap.
-Maria Popova, Brain Pickings-
(Tanıtım Bülteninden)
Karantinanın 20.gününde yeni bir haftaya bir kitap postu ile başlayalım dedim.Her hafta 1 kitap bitirmeye çalışıyorum artık elimden geldiğince.
Uzun zamandır okumayı çok istediğim bir kitaptan Patti Smith'in anılarından oluşan M Treninden bahsedicem.Bence tam da zamanında okudum bu kitabı 2 yıl önce kütüphanede gördüğüm zaman alsaydım benim için bu kadar akıcı,ferahlatıcı ve anlamlı olmazdı bu kitap.Yazar gibi ben de şu sıra Japon edebiyatına sardığım için kadının yazılarında sanki çok sevdiğim bir kanalın vlogunu izliyor gibi oldum.Geziler,edebiyat,sanat,müzik,şiir ve kahve ...
"Oğlan büyüdü, baba öldü, kız benden uzun, kötü bir rüyadan dolayı ağlıyor. Lütfen sonsuza dek kalın, diyorum tanıdığım şeylere. Gitmeyin. Büyümeyin."
Çoluk Çocuk ile bizi fena halde hazırlıksız yakalayan Patti Smith, "hayatımın yol haritası" olarak tanımladığı M Treni'nde zihninin derinliklerine doğru bir tren yolculuğuna çıkıyor.
Patti Smith anılarını, hayal dünyasını, bir bardak koyu kahveden ya da bir Murakami satırından aldığı hazzı bir araya toplayıp kelimelerle tutturuyor. "Kaybedip bir daha bulamadıkları"nın yerini yine kelimelerle dolduruyor. "O gamsız balona, dünyaya inanıyorum" diyen koca ruhlu bir sanatçının hayata yazdığı bir aşk notu M Treni.
Harika şarkı sözleri yazmak bir şey, M Treni gibi bir kitap yazmak ise bam-başka bir şey. Bundan sonra yapacaklarını saymazsak M Treni, Patti Smith'in yarattığı en iyi şey.
-The Nation-
Patti Smith bizim için yaşıyor, yazıyor ve söylüyor.
-Washington Post-
Okuduğum en sıra dışı, en nefes kesici kitap.
-Maria Popova, Brain Pickings-
(Tanıtım Bülteninden)
5 Nisan 2020 Pazar
Müzik - KADEBOSTANY - Castle in the Snow
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 19.gününde böyle kafaya sıkmalık bir parça paylaşmak istemezdim ama bu tarz şarkılar bana melankolinin yanında çok da güç veriyor hele de bu parça yıllar önce ilk çıktığı zamanlar da sevip çok fazla dinlemiştim erkek arkadaşım beni terk ettikten sonra bu şarkıya ihtiyacımın olduğu bir dönemim daha oldu bundan 2 ay kadar önce.Mutsuz olduğunuz zaman daha iyi algılayabiliyorsunuz bu tarz şarkıların müziğini,huzurunu,melankolisini,hüznünü,sözlerini aynı zaman da anlamını da tabiki algılarınız daha iyi bir çalışıyor dinlerken kalbimi acıtıyor ve beni ağlatıyor,nefes almamı zorlaştırıyor belki ama o duygu da bana çok iyi geliyor çünkü hala sağlıklıyım hala yaşıyorum ,nefes alıyorum,ailem yanımda,bir işim var,sevdiğim arkadaşlarım var ...
Şarkının en sevdiğim kısmı özellikle saklanmak,kaçmak istiyorum istiyorum dedikten sonra ama kalmalıyım diyor ya hele de son "stay" kelimesini öyle boğuk,öyle kırılmışlık,öyle bi ağlamaya yakın bir ses tonuyla söylüyor ki ...
Şükrediyorum bana şükretme hissini hatırlatıyor özellikle de bu şarkı sözlerinden en sevdiğim kısmını da yazacağım :
I cannot see anything
I am blindfolded
I can hear the birds
I can see them fly
I can see the sky
It's about to cry
I'm a zombie
I don't know what to do
I should be hidden in a place
But I gotta stay, stay stay
Stay
I'm so lonely
I don't know if I get through
I wanna be floating in space
But I gotta stay, stay stay
Stay
Karantinanın 19.gününde böyle kafaya sıkmalık bir parça paylaşmak istemezdim ama bu tarz şarkılar bana melankolinin yanında çok da güç veriyor hele de bu parça yıllar önce ilk çıktığı zamanlar da sevip çok fazla dinlemiştim erkek arkadaşım beni terk ettikten sonra bu şarkıya ihtiyacımın olduğu bir dönemim daha oldu bundan 2 ay kadar önce.Mutsuz olduğunuz zaman daha iyi algılayabiliyorsunuz bu tarz şarkıların müziğini,huzurunu,melankolisini,hüznünü,sözlerini aynı zaman da anlamını da tabiki algılarınız daha iyi bir çalışıyor dinlerken kalbimi acıtıyor ve beni ağlatıyor,nefes almamı zorlaştırıyor belki ama o duygu da bana çok iyi geliyor çünkü hala sağlıklıyım hala yaşıyorum ,nefes alıyorum,ailem yanımda,bir işim var,sevdiğim arkadaşlarım var ...
Şarkının en sevdiğim kısmı özellikle saklanmak,kaçmak istiyorum istiyorum dedikten sonra ama kalmalıyım diyor ya hele de son "stay" kelimesini öyle boğuk,öyle kırılmışlık,öyle bi ağlamaya yakın bir ses tonuyla söylüyor ki ...
Şükrediyorum bana şükretme hissini hatırlatıyor özellikle de bu şarkı sözlerinden en sevdiğim kısmını da yazacağım :
I cannot see anything
I am blindfolded
I can hear the birds
I can see them fly
I can see the sky
It's about to cry
I'm a zombie
I don't know what to do
I should be hidden in a place
But I gotta stay, stay stay
Stay
I'm so lonely
I don't know if I get through
I wanna be floating in space
But I gotta stay, stay stay
Stay
4 Nisan 2020 Cumartesi
Gerilim Filmi : El Hoyo
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 18.günündeyiz.Dün ki hasta halim biraz dinlenince geçti şu anda çok daha iyiyim ama doğum günüme hasta hasta girdim resmen :D Gerçi sağlıklı olsam ne fark edecekti sanki parti yapacaktık :D
İlk defa bir filmi izlerken bir şey yemedim daha doğrusu kız kardeşim bu filmi daha önceden izlediği için bana "bir şey yeme izlerken " dedi ben de iyi ki tavsiyesine uymuşum yoksa kusardım :(
Film anlatmak istedikleri çerçevesinde yapılmış en iyi filmlerden biri olmuş adam izlemeniz için biraz mideye ihtiyacınız var hassas mideler izlemesin :)
The Platform, her katta bir hücrenin, her hücrede iki kişinin olduğu dikey bir hapishanede geçiyor. Her gün sadece iki dakika bu dikey hapishanenin en üst katından aşağı yiyecek gönderiliyor. Üst kattakiler yiyecekleri ele geçirmek için zamana karşı yarışırken, en alt kattakiler açlık içinde her geçen gün biraz daha vahşi, biraz daha radikal hâle geliyor. Filmde üst kattakilerin alttakilere göre daha iyi beslendiği bu hapishanedeki bir mahkûmun, herkese yeterince yemek ulaşması için sistemde değişiklik yapmaya başlamasıyla yaşanan olayları konu alıyor.
Karantinanın 18.günündeyiz.Dün ki hasta halim biraz dinlenince geçti şu anda çok daha iyiyim ama doğum günüme hasta hasta girdim resmen :D Gerçi sağlıklı olsam ne fark edecekti sanki parti yapacaktık :D
İlk defa bir filmi izlerken bir şey yemedim daha doğrusu kız kardeşim bu filmi daha önceden izlediği için bana "bir şey yeme izlerken " dedi ben de iyi ki tavsiyesine uymuşum yoksa kusardım :(
Film anlatmak istedikleri çerçevesinde yapılmış en iyi filmlerden biri olmuş adam izlemeniz için biraz mideye ihtiyacınız var hassas mideler izlemesin :)
The Platform, her katta bir hücrenin, her hücrede iki kişinin olduğu dikey bir hapishanede geçiyor. Her gün sadece iki dakika bu dikey hapishanenin en üst katından aşağı yiyecek gönderiliyor. Üst kattakiler yiyecekleri ele geçirmek için zamana karşı yarışırken, en alt kattakiler açlık içinde her geçen gün biraz daha vahşi, biraz daha radikal hâle geliyor. Filmde üst kattakilerin alttakilere göre daha iyi beslendiği bu hapishanedeki bir mahkûmun, herkese yeterince yemek ulaşması için sistemde değişiklik yapmaya başlamasıyla yaşanan olayları konu alıyor.
3 Nisan 2020 Cuma
Anime Film : Tonari no Totoro
Herkese merhabalar efenim,
Karantinanın 17. günündeyiz ve bugün 03.04.2020 benim doğum günüm ama hiç keyfim yok :/ Dün akşam biraz böyle ateşim çıkar gibi oldu sabaha kadar uyuyamadım sabahta karın ağrısıyla uyandım ama korona falan olduğumu sanmıyorum daha çok şu dans edip terlemelerimden üşüttüm gibi herhalde havalar daha bi ısınınca danslarıma geri dönsem daha iyi olacak gibi :D
Bugün yine içimize minnaklık serpmek istedim ve Miyazaki'nin herkesin çok sevdiği Totoro anime filmini izledim daha önce izledim mi izlemedim mi çok fazla hatırlamıyorum maalesef o yüzden tekrar izlemek istedim.Filmin şarkısını da çok beğendiğim için sizinle paylaşmak istedim :)
İki sevimli kız kardeş olan Satsuke ve Mei, babaları ile birlikte hastanede yatan annelerine daha yakın olabilmek için hastanenin yakınındaki bir köy evine taşınırlar. Yeni evlerine alışmaya çalışırlarken inanılmaz bir gerçeğin farkına varırlar. Evlerinin yakınındaki ormanda Totoro isminde, son derece sevimli ve büyülü yaratıklar yaşamaktadır. Bu sevimli yaratıklarla kısa zamanda arkadaş olan Satsuke ve Mei için şehrin telaşından uzakta yepyeni büyülü bir dünyanın kapıları açılacaktır.
Karantinanın 17. günündeyiz ve bugün 03.04.2020 benim doğum günüm ama hiç keyfim yok :/ Dün akşam biraz böyle ateşim çıkar gibi oldu sabaha kadar uyuyamadım sabahta karın ağrısıyla uyandım ama korona falan olduğumu sanmıyorum daha çok şu dans edip terlemelerimden üşüttüm gibi herhalde havalar daha bi ısınınca danslarıma geri dönsem daha iyi olacak gibi :D
Bugün yine içimize minnaklık serpmek istedim ve Miyazaki'nin herkesin çok sevdiği Totoro anime filmini izledim daha önce izledim mi izlemedim mi çok fazla hatırlamıyorum maalesef o yüzden tekrar izlemek istedim.Filmin şarkısını da çok beğendiğim için sizinle paylaşmak istedim :)
İki sevimli kız kardeş olan Satsuke ve Mei, babaları ile birlikte hastanede yatan annelerine daha yakın olabilmek için hastanenin yakınındaki bir köy evine taşınırlar. Yeni evlerine alışmaya çalışırlarken inanılmaz bir gerçeğin farkına varırlar. Evlerinin yakınındaki ormanda Totoro isminde, son derece sevimli ve büyülü yaratıklar yaşamaktadır. Bu sevimli yaratıklarla kısa zamanda arkadaş olan Satsuke ve Mei için şehrin telaşından uzakta yepyeni büyülü bir dünyanın kapıları açılacaktır.
2 Nisan 2020 Perşembe
Kitap - Sula Toni Morrison
Herkese merhabalar efenim,
Bir yandan çalışıyorum gün boyunca,bir yandan her gün dans edip kilomu korumaya çalışıyorum bir yandan da kitap okuyup,film izliyorum.Nisan ayı geldi nihayet belli ki hepimiz için çok zorlu geçicek hastalığın en kritik zamanları olduğunu söylüyor insanlar umarım şu durum yaza kadar bitmiş olur ve hepimiz rahat bir nefes alırız.
Kitabımıza gelicek olursak Sula benim bloglarda çok görüp merak ettiğim bir kitaptı ama öyle çok beğenemedim maalesef okunması kolay bir kitap olsa da 3 günde bitirebileceğim bir kitabı akmadığı için 1 haftadır elimde süründürüyorum.Kitabın en iyi tarafı çevirisinin oldukça güzel ve eğlenceli olmasıydı zenci mahalleri anlattığı için aksanlı bir dilin bozuk bir Türkçeyle aktarılması çok hoş olmuştu :)
Edebiyat tarihine armağan ettiği ölümsüz karakterler ve çarpıcı kurgularla dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison ırk ve cinsiyet ayrımcılığını görünür kılan romanlarıyla okurların belleğinde eşsiz bir yer edinmiştir.
Kadın olmanın kuşatılmışlığını birlikte, yoksulluk ve yoksunluk içinde büyürken öğrenen iki kız arkadaş üzerinden suçu dahi paylaşmanın, aşkın ve ihanetin çarpıcı hikâyesi Morrison’un şiirsel dilinde hayat buluyor. Toplumsal normları kabullenişle, kendini bulma ve özgürleşme çabasının çelişkisi dönemin çetin atmosferinde gitgide çözümsüz bir hal alırken, farklı olana karşı duyulan korkunun birleştirici gücü Morrison’un usta kalemiyle gözler önüne seriliyor.
Güvendikçe yara almanın, sahiplenişin yarattığı esaret korkusunun, yaralara ama en çok da yaralayanlara duyulan özlemin, bütün olma, tamamlanma arayışının ve her şeye rağmen ayakta kalmanın; kadın olmanın incelikli hikâyesi: Sula.
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden)
Bir yandan çalışıyorum gün boyunca,bir yandan her gün dans edip kilomu korumaya çalışıyorum bir yandan da kitap okuyup,film izliyorum.Nisan ayı geldi nihayet belli ki hepimiz için çok zorlu geçicek hastalığın en kritik zamanları olduğunu söylüyor insanlar umarım şu durum yaza kadar bitmiş olur ve hepimiz rahat bir nefes alırız.
Kitabımıza gelicek olursak Sula benim bloglarda çok görüp merak ettiğim bir kitaptı ama öyle çok beğenemedim maalesef okunması kolay bir kitap olsa da 3 günde bitirebileceğim bir kitabı akmadığı için 1 haftadır elimde süründürüyorum.Kitabın en iyi tarafı çevirisinin oldukça güzel ve eğlenceli olmasıydı zenci mahalleri anlattığı için aksanlı bir dilin bozuk bir Türkçeyle aktarılması çok hoş olmuştu :)
Edebiyat tarihine armağan ettiği ölümsüz karakterler ve çarpıcı kurgularla dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison ırk ve cinsiyet ayrımcılığını görünür kılan romanlarıyla okurların belleğinde eşsiz bir yer edinmiştir.
Kadın olmanın kuşatılmışlığını birlikte, yoksulluk ve yoksunluk içinde büyürken öğrenen iki kız arkadaş üzerinden suçu dahi paylaşmanın, aşkın ve ihanetin çarpıcı hikâyesi Morrison’un şiirsel dilinde hayat buluyor. Toplumsal normları kabullenişle, kendini bulma ve özgürleşme çabasının çelişkisi dönemin çetin atmosferinde gitgide çözümsüz bir hal alırken, farklı olana karşı duyulan korkunun birleştirici gücü Morrison’un usta kalemiyle gözler önüne seriliyor.
Güvendikçe yara almanın, sahiplenişin yarattığı esaret korkusunun, yaralara ama en çok da yaralayanlara duyulan özlemin, bütün olma, tamamlanma arayışının ve her şeye rağmen ayakta kalmanın; kadın olmanın incelikli hikâyesi: Sula.
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitap - Ne Yaptığını Biliyorum Alice Feeney
Herkese merhabalar efenim, Uzun bir zaman sonra okuduğum en heyecanlı,akıcı ve sonunu tahmin edemediğim gerilim,polisiye kitabı oldu.Booktu...
-
Herkese merhabalar efenim ... Hep iyi Çin dizilerinden bahsedecek değilim ya bir tane de izlediğime bin pişman olduğum ama yine de yarı da...
-
Herkese merhabalar efenim, Şu sıralar sizlere dizi diyarında tee Asya'nın farklı farklı yerlerine sürüklüyorum biliyorum :) Bu sefer Ja...
-
Herkese merhabalar efenim, Biliyorsunuz ki bu yazımı ALES ve YÖKDİL,YDS'ye hazırlanarak geçiricem.ALES'de matematik beni yorarken a...