3 Temmuz 2020 Cuma

Kitap - Sputnik Sevgilim Haruki Murakami

Herkese merhabalar efenim,

Murakami külliyatımı tamamlamaya dewamke !

Murakami'nin her kitabının ismi hep tuhaf tuhaf oluyor ama kitabın içinde mutlaka açıklıyor bu acayip hoşuma giden bir şey ve ayrıca finaller konusunda artık alıştık sevgili yazarımıza o yüzden insanı tatmin eden bir final beklemiyor insan sadece o sürece odaklanıyor ve ondan zevk almaya çalışıyor ve bence edebi zevk anlamında da Murakami üzerine çıkan olmadı daha önce.

Sen benim bir parçamsın... Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de. Japonya'dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami'den düşlerinize sızacak bir roman...
(Tanıtım Bülteninden)

Kitap - Mürebbiye Stefan Zweig

Herkese merhabalar efenim,
Zweig külliyatımı tamamlamak için okuduğum bir kitabından bahsedicem bugün sizlere.Kitaba ismini veren Mürebbiye novellası hariç içinde 1-2 tane daha novella var ama ben onları pek beğenmedim açıkçası daha doğrusu pek bir şey anlamadım içine pek giremedim , bu kitabı bence diğer kitaplarına oranla daha bi tık sıkıcı geldi bana , Zweig tarzı betimlemeler (hem duygusal hem de çevresel) aşırı fazla geldi bana :/

Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.
(Tanıtım Bülteninden)

1 Temmuz 2020 Çarşamba

Romantik Film : 365 Dni

Herkese merhabalar efenim,

Bu filmi izlemeyecektim güya ama yine merakıma yenik düştüm ve izledim izlemesem de olurmuş yani :D

Yine kadın kaçırma,sert erkek,zorla cinsellik,bad boy konularını alan bir film daha aslında bu filmi "Romantik Film" kategorisine bile sokmak istemiyorum çünkü bu artık bence bi ruh hastalığı oldu hatta bunun adı bile var Stockholm Sendromu diye tabi siz "Celladına aşık olmak " da diyebilirsiniz.Hadi bu erkekler bi zengin yakışıklı olmasın , fakir,serseri,psikopat ve elbette keko çirkin bir adam olsun bakalım hoşunuza gidecek mi bu film ? Bence hayır gitmeyecek kadın o yerden kurtulmaya çalışacak kanının son damlasına kadar ve en sonunda adama aşık olmak yerine oradan kaçıcak ve biz de "güçlü kadın" imgesi izlemiş olup bu film kadar meşhur olmayacak:/

Bir de adamı ilahlaştırdınız iyice adam Hintliye benziyor gidin bi Hint dizisi izleyin zaten bu tipte adamlardan bol bol görürsünüz o dizilerde :D

Anna Maria Sieklucka and Michele Morrone in 365 dni (2020)

Kitap - Sarıyaz Mahir Ünsal Eriş

Herkese merhabalar efenim,

Merhaba Temmuz ! Yazın 2.ayına girdik bile , zaman çok çabuk geçiyor.

Haziranın son günlerinde okuduğum bir Haziran romanı ile veda ettim Haziran ayına.Mahir Ünsal Eriş'in daha önce "Dünya Bu Kadar" adlı kitabını okumuştum ve açıkçası çok fazla beğenmemiştim.Bu kitabının içinde birden çok bağımsız öyküler var ama bir şekilde öyküler zamansal olarak aynı zaman içinde geçtiği için bir şekilde birbirine bağlanıyor.Bu detay oldukça hoş olmuş kitapta bence.

Şimdilerde o günleri ananlar hep “Sarıyaz” diyorlar adına. Haziranın gevreyen toprak üstünde buram buram tüttüğü son demlerinde, topu topu on iki günlük bir zamandı oysa. Ama bütün bir mevsim, yıllar boyu hatırlanacak kadar yüklü geçmişti.

Tarihe “Sarıyaz” diye düşüldü o günler.

Her şey havanın lodosa dönmesiyle başladı. Rüzgar, Afrika’dan aldığı sapsarı çöl kumunu yanına katıp körfeze doldu, ortalık sarıya kesti. Her şey ama her şey öyle bir sarardı ki, sanki dünya sarı bir camın arkasına saklandı gibi oldu.

Yöre halkını tedirgin eden bu tuhaf doğa olayının ardından bir de deprem gelir. Lakin bu “aşağıdan aşağıdan vuran” deprem halka halka büyüyecek, Sarıyaz’ın büyüklü küçüklü karakterlerinin hayatlarında meydana gelen şiddetli sarsıntılarda yankı bulacaktır.

Mahir Ünsal Eriş altı yıl aradan sonra yeniden okurların karşısına çıkıyor. Aynı olayın etrafında dönen ve birbirine bağlanan sekiz öyküden oluşan Sarıyaz’da, yine küçük bir kıyı şehrindeki sözümona sıradan insanların dünyalarına ışık tutuyor. Onların aşklarına, hüsranlarına, isyanlarına, hezeyanlarına, kalp yaralarına ve her şeye rağmen hayata tutunma çabalarına tercüman oluyor… Her zamanki sakınmasız, dürüst ama merhamet dolu, hayat dolu tavrıyla. Her zamanki gibi sokağı dillendirerek…

(Tanıtım Bülteninden)

29 Haziran 2020 Pazartesi

Kitap - Tokyo'nun Son Çocukları Yoko Tawada

Herkese merhabalar efenim,
Dün çok yoğun olduğum için yazamadım malum 29 Haziran yaz kampımız başladı onun yoğunluğu ile uğraştık bugün 2.gün o yüzden biraz daha her şey yerli yerine oturdu o yüzden sabahtan bloğumu yazabiliyorum.

Bu kitabı çok fazla duydumve gördüm o yüzden merak edip aldım ama öyle aşırı beğenemedim kitabı evet güzel bir distopya oldukça başarılı,ayrıntılarıyla çevreyi ve o an ki yaşam standartını anlatması falan ama sanki kitapta bir yerlerde bir şeyler eksikmiş gibi geldi bana tam kafamda biraz daha her şey oturmak üzereyken kitap bitti.Japon yazarların bunu yapmayı sevdiğini biliyorum o yüzden çokta fazla şaşırmadım böyle bir sona.Siren yayınlarından okuduğum ilk kitap oldu kapak tasarımını falan acayip beğendim bence çeviri de oldukça güzeldi Siren yayınlarını Jaguar gibi yakından takip etmeyi düşünüyorum çıkardığı kitapları :)

2018 Amerikan Ulusal Kitap Ödülü

Yaşlıların sonsuza dek yaşadığı, çocukların da bir türlü serpilip büyümediği bir dünya… Ödüllü yazar Yoko Tawada, Tokyo’nun Son Çocukları’nda çağın gerçeklerinden yola çıkarak bir gelecek hayali kuruyor. Öyle bir gelecek ki bu, ağaçlar zehirli meyveler veriyor, “Yaşayalım Yeter Günü” kutlanıyor, Japonya dış dünya ile tüm bağlarını kesmek zorunda kalıyor, yetişkin ve çocuk kavramları yeniden tanımlanıyor. İnsanlar, sağ kalabildikleri her ortamda yaşayabilse de dolu dolu yaşıyorum demek için bundan fazlası gerekiyor ve değişen dünyayla birlikte anlamlar, algılar da dönüşüyor.

Dile gösterdiği hassasiyetle öne çıkan Yoko Tawada, Tokyo’nun Son Çocukları’nda küçük Mumei ve dedesinin bir felaketin ardından yaşama devam hikâyesini anlatıyor. Çevirisiyle Amerikan Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görülen, yayımlandığı tüm dillerde beğeniyle karşılanan Tokyo’nun Son Çocukları, icatları ve özgünlüğüyle okuru kendine hayran bırakan bir yazardan distopik bir serüven, gerçekçi çağrışımlarıyla unutulmayacak bir kitap.

“Tawada, bize bu çatışmalı dünyada insanlığın ne anlama geldiğini hatırlatmak için insanın sınırlarının ötesine uzanıyor.”

- Sjön -

“Benzersiz.”

- The Guardian -

(Tanıtım Bülteninden)

28 Haziran 2020 Pazar

Kore Dizisi : The King Eternal Monarch

Herkese merhabalar efenim,

İzlemicem diye düşünürken yine bir Kore dizisini izleyip 1 günde bitirmeyi başardım ama bence tam bir hayal kırıklığı olmuş bu dizi.Kadroya,senariste ve fantastik olacak olmasına bakınca fazlasıyla umutlandıran ve heyecanlandıran bir yapım olmuştu ve izleyince ekibe yazık olduğunu düşündüm çünkü dizi de bir şeyler tam olarak oturmamış bence çok fazla karışık ve duygular,olaylar hava da kalmış.Bu arada Allah herkese Kim Go Eun şansı versin bu dizide de partneri Lee Min Ho kız asla tatlı ve yakışıklı olmayan bir adamla oynamıyor , partneri mutlaka Kore'nin ünlü aktörlerinden biri oluyor.Bu arada dizi Netflix de var oradan da izleyebilirsiniz :)

Dizi, iki farklı paralel dünyada geçmektedir. İnsanların dünyasında serbest kalan şeytan diğer bir paralel dünyaya geçiş yapmaya çalışmaktadır. Buna karşılık olarak Kore İmparatoru Lee Gon (Lee Min-Ho) paralel dünyaya açılan kapıları kapalı tutmaya çalışır. Bir diğer paralel dünyada, Güney Kore Cumhuriyeti’nde yaşayan Dedektif Jung Tae-Eul (Kim Go-Eun) insanların ve sevdiklerinin hayatlarını korumaya çalışır.

27 Haziran 2020 Cumartesi

Kitap - Kızıl Stefan Zweig

Herkese merhabalar efenim,

Bugün ve yarın izinliyim o yüzden evdeyim.Pazartesi itibariyle 7.sınıf öğrencilerimiz için 2.dönem telafi kursu başlıyor , 17 Temmuz itibariyle de tercih dönemi başlıyor o yüzden o sıralar oldukça yoğun bir iş zamanı geçiriyor olacağım ondan sonra belki yıllık iznimi kullanırım ya da bayrama denk gelirse ailecek Marmaris'e bu yazın ilk ve son tatilini yapma planlarımız var , Ağustos ayının yarısında da 8.sınıflar için hızlandırma başlayacak ve Eylül de KPSS sınavına gireceğim , bakalım şimdilik gelecek aylar için planlarım bu şekilde tabi plan yapmamayı her şeyin bir anda değişebileceğini hayat bize bu sene bir kez daha çok güzel bir şekilde öğretmiş oldu.

Uzun zamandır Zweig okumuyordum bu haziran ayı kitap alışverişimde Zweig külliyatımı tamamlamak adına bir çok kitabını aldım.Onlardan ilki "Kızıl" novellası.Kitap 60 sayfa falan gibi bir şey ama ben araya başka başka kitaplar soktuğum için 3-4 günde anca tamamlayabildim kitabı zaten kitabın ilk 40 sayfasında olayların içine pek giremedim son 20 sayfasında ne olacaksa oldu ve bitti kitap zaten tam da Zweig tarzında :)

Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır… 1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar.

(Tanıtım Bülteninden)

Aksiyon Filmi : Brave Citizen

Herkese merhabalar efenim, Hafta sonunda izlediğim Kore filmlerinden bahsedicem bugün size.Uzun zamandır yeni gelen filmlere bakmamıştım.Bu ...