Amerika Dizisi : The Nine Lives of Chloe King

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün erkenden blogumu yazıyorum.Bugün çok daha iyiyim , iyiden iyiye nezlem geçti sadece bazen kolumdaki ve kalbimdeki ağrı nüksediyor onunda kalbimden değilde boynumdaki fıtıktan geldiğinden süpheleniyorum nöroloji kısmından bir türlü randevu alamadığımızdan şu boynum ve kollarımın ağrısı için bi gidemedim resmen 3-4 aydır idare etmeye çalışıyorum kendimi.Bugün babam Samsun'a gidicek artık bizzat oradan ev bakmaya başlıcak hala ev bulamadık bulduğumuz anda taşınıcaz zaten hiç beklemeden ben de biran önce iş aramaya başlasam iyi olucak.

Neyse efenim özel hayatımdan haberler böyle asıl gelelim bugünün dizi postuna.Bugün fantastik deneme dizilerden biri var.Daha önce hiç ismini duymadığım ömrü kısa olan çıtır çerezlik bir diziden bahsedicem.The Nine Lives of Chloe King kedi güçleri olan tipik Amerikalı bir kızı anlatıyor.

Chloe gizemli güçleri olan genç bir kızdır. Doğumgününde bu yeteneklerini keşfeden Chloe, birisi tarafından takip edildiğini farkettiği andan itibaren, kendisinin kadim bir ırkın parçası olduğu gerçeği ile yüzleşiyor. Ve bu ırkın hayatta kalması için son umut da "o" olabilir.

Kitap - Kumadam E.T.A. Hoffmann

 Herkese merhabalar , 

Bugün ki postumuzda yine Sude'nin korku kitaplığından okuduğum öykülerden oluşan kitap var.İçindeki öyküleri öyle çok fazla sevmedim hatta şu an hatırlamıyorum bile o kadar aklımda kalmamış yani :/ Kardeşim tavsiye etti diye okudum bana da arkasında Freud'un tavsiyesi olduğunu söyledi ama pek benlik olmadığını düşünüyorum.

"‘Kumadam' bütünüyle tekinsiz bir öykü." –Sigmund Freud

E. T. A. Hoffmann, Alman gotik edebiyatının en önemli isimlerinden; belki de en önemlisi. İki asırdan fazladır okurlara musallat öyküsü "Kumadam" ise kâbus ve gerçek arasındaki ince çizgide duran ürkütücü bir eser.

Gece olunca gelip çocukların gözlerini çaldığı söylenen, çocukken babasının ölümüyle alakalı olduğunu düşündüğü Kumadam'ı hiçbir zaman unutamayan Nathanael'in hayatı, eğitim gördüğü şehre Coppola isminde bir satıcının gelmesiyle altüst olur. Coppola'nın Kumadam'la olan ilişkisini çözmeye çalışan Nathanael, Profesör Spallanzani'nin "tuhaf" kızı Olimpia'yla tanışınca işler iyice çetrefil bir hal alır.

Bu ciltte "Kumadam"a ek olarak Hoffmann'ın "Issız Ev" adlı öyküsünü de bulacaksınız.

Merdivenlerden gelen seslere kulak ver... Kumadam yaklaşıyor.

Romantik Film : Silver Skates

 Herkese merhabalar efenim,

Bugün ki postta sizi sımsıcak bir yaz gününden buz gibi bir kış filmine götürücem.Bu arada Samsun'da en sevdiğim şeylerden biri de kar yağıyor olması umarım bu kış yağar da uzun bir aradan sonra gözümüz kar görür :) Netflix de olan eğlenceli kış masalı tadında bir film :)

Saint Petersburg'da yaşayan 18 yaşındaki Matvey, bir fırında çalışmaktadır. İşinden haksız yere çalışmasının ardından Matvey, Alex adında bir gencin lideri olduğu bir çeteye katılır. Matvey'in hayatı yolunun aristokrat olan babasının muhafazakar fikirlerine karşı bilim okumak isteyen genç bir kız olan Alisa ile kesişmesiyle bambaşka bir hal alır.

Kitap - Bir Aşk Masalı Osman Aysu

 Herkese merhabalar efenim,

Günün ikinci postunda bir klasik polisiye yazarı olan Osman Aysu'nun Bir Aşk Masalı kitabından bahsedicem.Şu sıra nadir kitaba sardım sahaflardan oldukça iyi fiyatlara güzel kitaplar aldım bunlardan biri de daha önce Mor Salkımlı Köşk romanını okuduğum ve dili eski olsa da basit olayları sonuna kadar merak ettiren polisiye,romantik karması hikayeler yazan Osman Aysu oldu.Bu kitabını da sonuna kadar oldukça keyifli bir şekilde okudum diğer kitaplarını da buldukça alıp okumak istiyorum kendisi oldukça üretken bir yazar.

İkisi de aynı kolejde okumuş, aynı sıraları paylaşmıştı. Okulun basketbol takımında da devam eden arkadaşlıkları keyifli bir dostluğun kapılarını açmıştı onlara. Mezun olduktan sonra kendilerine bambaşka yollar çizince, ister istemez bir mesafe girmişti aralarına. Giderek birbirlerinin izini kaybetmişlerdi. Biri avukat olmuş, üst üste kazandığı davalarla İstanbul'da ünlü bir isim haline gelmişti. Diğerinin ise nerede olduğu bilinmiyordu. Yıllar sonra bir gün karşılaştılar!... Zorunlu bir karşılaşmaydı bu. Eski okul arkadaşı çaresizdi ve avukattan yardım istiyordu. Oğlu bir süredir kayıptı çünkü. Avukat, elbette ki yardım edecekti arkadaşına. Ama olayın üstüne üstüne gittikçe hiç ummadığı sorunların içinde buluverdi kendini. Üstelik, bu gerilim dolu arayışta bir doktor, aşkla da tanıştırdı onu. Asıl macera şimdi başlıyordu...

Kore Dizisi : Mad for Each Other

  Herkese merhaba efenim,

Dün kolum ve kalbim aşırı ağrıdığı için acile gittim ama hiç bir şey çıkmadı elbette sanırım ben soğuğu fena yedim o yüzden hala hastalığım geçmiş değil hastalığım geçmeden aşı olmak da istemedim o yüzden onu da bir süre sonrasıya erteledim.Dünün postunu ve bugünün postunu bugün paylaşıcam bu yüzden.

Netflix de de izleyebileceğiniz aşırı tatlı bir mini dizi önericem size."İki deli bir araya gelmemeliydik..." temalı çok eğlenceli bir dizi ben izlerken inanılmaz eğlendim ve güldüm.Aslında çifti birbirine çok yakıştırmadım başlarda çünkü bence kadın adama fazla genç kalmış ama senaryo o kadar tatlı ki çifti bile sevdirdi bana :D

Birbirlerine aşık olurken karmaşık bir acı ve iyileşme sürecinden geçen kendi acı hikayeleri olan iki kişi hakkında. No Hwi Oh, Gangnam Karakolunun şiddet suçları bölümünde çalışan bir dedektiftir. Hayatının aniden bir dönüşüne ve öfkesini hiçbir şey için tutamayan “deli” bir kişiye dönüşene kadar iyi gittiğini düşünür. Lee Min Kyung , kendi hayallerine ve dürtülerine kapılmış bir kadındır. Hayatındaki her şeyin bozulmasına neden olan "o olay" a kadar, saygın bir işi olan güzel bir kadın olarak sıradan bir hayat yaşamıştı. Sonuç olarak, kimseye güvenemedi ve kendi kurduğu bir hapishaneye yakalandı. Sanrılar, etrafındaki herkesi kızdırmak gibi talihsiz bir yan etkiye de sahiptir.

Youtube - VLOG 51

 

Kitap - Sarı Duvar Kağıdı C.Perkins Gilman

  Herkese merhaba efenim,

Bugün boğazım da biraz ağrımaya başladı annem bana bol bol adaçayı ve çorba yapıyor eğer onlar bizi iyileştirmezse sanırım korona testine gidicem artık çok tedbirli bir şekilde gezdiğimiz için koronaya yakalanacağımı zannetmiyorum ve babamda bir kaç gün önce nezleydi hatta bizden daha ağır bir şekilde nezle geçirdi ve testide de negatif çıktı zaten 3 gün sonra iyileşti sonuçta korona olsa 50 yaşında bir adam bu kadar çabuk iyileşemezdi bence.

Bir ara elimde okuyacak çok fazla kitabım olmadığı için Sude'nin korku kitaplığına sardım oradan bir kaç roman seçtim bunlardan ilki içinde kısa korku hikayeleri olan "Sarı Duvar Kağıdı" oldu.Okunması kolay ve öyle aşırı korkutucu olmayan ama sürükleyen bir kitaptı.

Deliliğin sınırlarında yalnız bir kadın portresi…

Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kağıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor.

19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kağıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor.

Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor.

Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kağıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikanede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kağıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikayesini anlatıyor.

Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kağıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.

Charlotte Perkins Gilman’ın, sayısız farklı dile çevrilen; resim, görsel sanatlar gibi pek çok modern yapıta esin kaynağı olan; birçok kez tiyatro ve sinemaya da uyarlanan bu ölümsüz eseri, Başak Çaka’nın titiz ve dönemin ruhunu yansıtan özenli çevirisiyle yeniden okurlarla buluşuyor.

"Bu kağıtta benim dışımda kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği şeyler var. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor."