Aksiyon Filmi : Kill Boksoon

 Herkese merhabalar efenim,

Şu sıra akşam Ramazandan dolayı geç çıktığımdan eve gidince duş alıp direkt uyuyorum saat 10 gibi.Sabahta 7-8 gibi erken kalkıyorum kahvaltımı edip bir şeyler izliyorum öğlen vaktine kadar.Günün bana kalan kısmı anca sabahları kalkınca oluyor.Hafta sonu ve pazartesi günü de erkek arkadaşımla buluştuğumuz için yine kendime ayıracak bir vaktim kalmıyor.Şu sıralar pek bir şey okuyup,izleyemiyordum ama yeniden kendi dünyama dönmüş gibi hissediyorum.

Netflix de yayınlanan bir Kore filminden bahsedicem size bugün.Aslında ben bu dizinin fragmanlarını uzun zamandır görüyordum ve gözüme kestirmiştim zaten daha önceden izleyeceğim diye ama ben bunu dizi zannediyordum meğersem filmmiş.Hatta ilk bölümünü film gibi çekmişler baya iyi falan diye düşünürken bi baktım sonraki bölüm falan diye yazmıyor o zaman film olduğunu çaktım tabi ki bence dizi olsa da güzel bir Kore dizisi olurmuş.Bu tarz başrol kadınların katil olduğu filmleri izlemeyi çok seviyorum biliyorsunuz tanıyorsunuz artık beni hele de Asyalı kadınlar dövüş konusunda baya iyi oldukları için dövüş sahnelerini izlemek acayip zevkli geliyor :D

Kill Bok Soon filminde Gil Bok Soon (Jeon Do Yeon), piyasadaki en iyi tetikçi ve bekar bir anne olarak çifte hayat sürmektedir. Şirketiyle olan sözleşmesini yenilemeden önce kendini ölmek ya da öldürülmek üzere olduğu bir durumun içinde bulur.

Kitap - Sultanı Öldürmek Ahmet Ümit

 Herkese merhabalar efenim,

İyi ki zamanında kitap stoğumu yapmışım ne kadar akıllı bir kadınım ya :D Şu sıralar maaşımın son kuruşuna kadar çeyiz alışverişi yapıyorum eğer planladığımız gibi haziranda nişan eylül de düğün yaparsak şimdiden başlamam gerek zaten çeyiz alışverişine zaten her geçen gün her şeyin fiyatı artıyor bir de seçimden sonra ülke ne halde olucak orasını da bilmiyorum.Bu cumartesi beyfendi bizim eve geldi ve ailemle tanıştı hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşadım küçük tatlı telaşlar ve heyecanlar.Dünde 28 yaşıma girdim :) Hayatımın "bu" dönemi geldi demek :) Şimdiden buluşmalarımızda oturup evimiz tasarlıyoruz hayal kuruyoruz inşallah hepsi bir gün gerçeğe dönüşecek yavaş yavaş.Evin bir odasını çalışma odası yapıp kütüphane kurmak istiyorum duvardan duvara hep hayal ettiğim bir şeydi umarım birlikte gerçekleştirebiliriz.

Bugünün postu olan bu kitabı gelicek olursak elimdeki son Ahmet Ümit kitabı diyebilirim.Mart ayı o kadar çabuk geçti ki benim için kitap okumaya çok fazla vakit bulamadım bile bu kitabı da anca bu sabah bitirebildim zaten 520 sayfa.Kitap okuma konusunda hem eski performansım yok hem de zamanım yok diyebilirim.Hele de bu kadar kalın kitaplar anca 1.5 ayda bitiyor.

Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?" Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanacak romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

"...Ve Sultan Mehmed Han. Mehmed Han oğlu Murad Han oğlu Fatih Sultan Mehmed Han. İki karanın ve iki denizin hâkimi. Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Kostantiniyye'yi zapt eden padişah. Roma İmparatorluğu'nun doğal varisi, farklı dinlerden, farklı dillerden, farklı ırklardan yepyeni bir millet yaratma aşkıyla yanıp tutuşan kudretli hükümdar. Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü. Ve onun iki şehzadesi. İkiye bölünen saray, ikiye bölünen devlet, hiçbir şeyden haberi olmayan bir halk. Ve iki şehzadenin kanlı boğazlaşması sürerken saray odasında unutulan Fatih Sultan Mehmed Han'ın cansız bedeni..."

(Tanıtım Bülteninden)

Türk Dizisi : Biz Kimden Kaçıyorduk Anne ?

 Herkese merhabalar efenim,

Şu sıralar yine buralarda değilim çünkü gerçek hayattaki Kore dizisine geri döndüm kehkeh.Bu arada şaka maka cidden Haziran ayına nişanım falan olabilir tabi daha bu şimdilik kendi kendimize yaptığımız bir plan ama gerçek olmasından bizi alıkoyan bir şey yok şimdilik :) 

Neyse efenim gelelim bugünün postuna.Netflix'in yeni yerli dizisinden bahsedicem bugün size.Aslı Perihan Mağden'nin bir romanının uyarlanmasıymış bu dizi.Sanki Hollywoodvari gibi bir hikaye dursa da bu topraklardan gelen bir yazarın hikayesi denebilir.Melisa Sözen çok başarılı bulduğum bir oyuncu şahsen kemikli yüz hatları,koyu bakışları falan çok dark bir karakter bence bu rolede acayip yakışmış.Bir anne kızın cinayetler neticesinde kaçış hikayesini izliyor arada sıkıcı yerleri vardı tabiki de her dizide olduğu gibi ama 7 bölümcük izlemesi keyifli bi gerilim dizisiydi diyebilirim , dün akşam bir oturuşta izleyip bitirdim.

Otellerde kalarak kaçak bir hayat süren gizemli bir anne ile genç kızı, karşılarına çıkan tehditlerle baş ederken geçmişlerinin üzerindeki sır perdesi yavaş yavaş aralanır. 

Türk Dizisi : Var Bunlar

 Herkese merhabalar efenim,

"Gibi" gibi dizi arayanlar için bu dizi mi yapıldı acaba yoksa "Gibi" dizisinden daha önce mi yapıldı bu dizi bilemiyorum ama bence "Gibi" den daha güzel ve beni daha bi saran dizi oldu.Kız kardeşim keşfetmiş tabi bana da hemen izletti 2 günde 2 sezonu bitirdik zaten bölümler 20 dk olduğu için hemen izleniyor sanki skeç izliyormuş havası da var dizide."Gibi" daha çok durum komedisi iken bu dizi de olaylar ve aksiyon var daha çok ayrıca herkesin bildiği güncel konuları çok güzel işlemişler izlerken baya çirkin çirkin kahkahalar attırmışlardı bana :D Konusunu yazmayacağım çünkü sabit bir şey yok her bölümde 2 bekar erkek arkadaşın maceralarını izliyoruz durumu var ortada.

Fantastik Film : The Black Phone

 Herkese merhabalar efenim,

Baş rolünde Ethan Hawke'nin olduğunu filmin sonunda anladığım bir yapım olan ve çıktığından bu yana çokça konuşulan aslında gerilim filmi olsa da bence daha çok fantastik kategorisine giren Türkçe adıyla Siyah Telefon filminden bahsedicem bugün sizlere.Başlangıcından sanki It filminin havasını aldım çocukların kaçırılması ve baş rolde yine çocukların olmasından dolayı sanırım temposu güzel boş bir vakitte izlenebilinir bir film olmuş.

Finney Shaw, 13 yaşında utangaç ama zeki bir çocuktur ve sadist bir katil tarafından kaçırılıp, çığlık atmanın pek işe yaramadığı ses geçirmez bir bodruma kapatılır. Duvarda bağlantısı olmayan bir telefon çalmaya başladığında Finney, katilinin önceki kurbanlarının seslerini duyabildiğini fark eder. Kendi başlarına gelenlerin, Finney’nin başına gelmemesi konusunda kesin kararlıdırlar.

Bilim Kurgu Filmi : Don't Worry Darling

 Herkese merhabalar efenim,

Kadınlar hakkında ki her şeye erkeklerin karar vermesi saçmalığı üzerinden yola çıkılmış bir bilim kurgu filmi aslında bu film diyerek başlamak istiyorum.Neyden mutlu olduğumuzu ya da olacağımıza bize sormadan kendi kafalarınca karar vermeleri erkeklerin en büyük hatası sanırım.Bu filmde de çok net bir şekilde görüyoruz.Filmin yorumlarında da  erkeklerin kudurmasında da bunu daha da net bir şekilde gördük.

"Neyden ne şekilde mutlu olmamız gerektiğini bize bırakın.Bizim adımıza bir karar vermeyin.Ağlıyor olmamız ya da yorgun görünmemiz o hayattan mutsuz olduğumuz anlamına gelmez ya da sürekli kahkaha atmamız neşe saçmamız o hayatımızdan nefret etmediğimiz anlamına da gelmez.Bu bedene,ruha biz sahıbız.Bizim üzerimizde söz hakkınız olduğu gafletini bir yana bırakın ve sadece saygı duyun kim olduğumuza,ne olduğumuza ve neyi seçtiğimize."

 Alice (Florence Pugh) ve Jack (Harry Styles), çok gizli Victory Projesi için çalışan adamları ve ailelerini barındıran deneysel şirket kasabası Victory'nin ideal toplumunda yaşadıkları için şanslıdırlar. Kurumsal vizyon sahibi ve motivasyonel yaşam koçu olan CEO'ları Frank (Chris Pine) tarafından benimsenen 1950'lerin toplumsal iyimserliği, birbirlerine sıkı sıkıya bağlı çöl ütopyasında günlük yaşamın her yönüne sızmaktadır. Erkekler her gün Victory Projesi Genel Merkezinde "yenilikçi malzeme geliştirilmesi" üzerinde çalışırken, eşleri - Frank'in zarif ortağı Shelley (Gemma Chan) dâhil - zamanlarını topluluklarının güzelliğinin, lüksünün ve sefahatinin tadını çıkararak geçirirler. Her konut sakininin ihtiyaçları şirket tarafından karşılandığı için hayat mükemmeldir. Karşılığında tek istedikleri gizlilik ve Victory davasına sorgusuz sualsiz bağlılıktır. Ancak huzurlu hayatındaki çatlaklar, çekici dış görünüşün altında gizlenen çok daha uğursuz bir şeyin görüntülerini ortaya çıkarmaya başladığında, Alice, Victory'de tam olarak ne yaptıklarını ve neden yaptıklarını sorgulamadan edemez. Alice, bu cennette gerçekten neler olup bittiğini ortaya çıkarmak için elindekilerin ne kadarını kaybetmeyi göze alabilir?

Korku Filmi : Re/Member

 Herkese merhabalar efenim,

Ben yine döndüm dolaştım ve hasta oldum.İş yerinde çocuklar da öğretmenler de teker teker hasta olmaya başlayınca çemberin bana da döneceğini tahmin etmek çok zor olmadı elbette kurbanlık koyun gibi oturup bekledim ne zaman hasta olurum diye.Dün,bugün ve yarın için izin aldım doğal,yapay bir şekilde iyileşmeye çabalıyorum.Boğazım kötü bir de burun akıntım var.Halsizlik çok fazla yok ama çok nadir vücuduma iğneler batıyormuş hissiyatı oluyor.3 gün yatağımda kitabımla bilgisayarımla yiyerek içerek ve bol bol uyuyarak geçiricem cumartesi de işe başlarım inşallah eğer daha kötü seyretmezse hastalığım.

Dün Netflix de izlediğim korku filmden bahsetmek istiyorum size.Japon korku filmlerini çok seviyorum biliyorsunuz ki denk geldikçe izlerim.Daha önce aynı isme benzer bi dizi izlemiştim ama onun filmi falan sandım ama alakası yokmuş.Sanki bir çok film konusunun birleştirilmiş hali gibiydi.Aynı günü tekrar yaşama,ceset parçaları birleştirme,lanet,bir çok kişinin belli bir alanda toplanıp bir canavar tarafından öldürülmesi ... Bu konuların birleşiminde izlemesi keyifli ve hızlı bir filmdi.